Connect with us

EKONOMİ

Tüm yönleriyle tedarik krizi: Neden çıktı, etkileri neler? Kaos ne kadar sürecek?

Yayınlanma:

|

Küresel ekonomi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından çıkarken, devam eden tedarik zinciri sıkıntıları büyümeyi olumsuz etkileme riski taşıyor. Tedarik zincirinde yaşanan sıkıntıların, üretimi gelecek yıla kadar küresel çapta kısıtlayacağı tahmin edilirken,  Moody’s Analytics Kıdemli Ekonomisti Tim Uy, “Küresel tedarik zinciri aksamalarının en erken 2023 yılına kadar tamamen düzelmesi pek olası değil” dedi. İşte tüm yönleriyle tedarik krizi… 

Dünya Kovid-19 salgınının etkilerini atlatmaya çalışırken, küresel ekonomi yeni bir sorunla karşı karşıya.

Artan ham madde fiyatlarından çip gibi bileşenlerin eksikliğine, limanlardaki yoğunluklardan, tır şoförü yetersizliğine kadar tedarik zincirindeki sıkıntılar küresel ekonomiyi tehdit ediyor.

Geçen yıl Kovid-19 salgını ve uygulanan karantina önlemleri nedeniyle kesintiye uğrayan tedarik zinciri, aşılamanın artması ve önlemlerin gevşetilmesiyle hızla artan taleple karşı karşıya kalırken, büyük bir toparlanma mücadelesi veriyor.

Bu durum, salgın öncesinde olduğu gibi tedarik sağlayamayan, üretim gerçekleştiremeyen üreticiler ve dağıtıcılar için küresel çapta kaosa neden oluyor. Tedarik zincirindeki kaos, üreticilerin artan talebi karşılama kabiliyetlerini sınırlıyor.

Küresel tedarik zinciri, ürünün üretim aşamasından tüketiciye ulaşana kadarki süreci kapsıyor ve bu süreçteki operasyon ağını ifade ediyor. Zincirdeki halkalar, bileşenlerin imalatı, iş gücü arzı ve malların lojistiğini içeriyor.

Küresel tedarik zinciri birçok nedenden dolayı sıkıntı yaşarken, uzmanlar en büyük sıkıntının devam eden Kovid-19 salgını olduğunu belirtiyor.

Salgın geçen yıl fabrikaların kapanmasına, işçilerin işlerinden olmasına ve dünya çapında üretimin aksamasına neden olarak belirli malların arzını kesintiye uğrattı. Bu, birçok ürün için tüketici talebinde keskin bir düşüşle aynı zamana denk geldi ve dünya çapında ekonomileri derin bir resesyona itti.

Kovid-19 aşılarının hızlı gelişimi, yüksek düzeyde kamu teşviki ve değişen harcama alışkanlıklarının etkisiyle mallara yönelik küresel talep hızla geri döndü.

Salgın kısıtlamalarının gevşetilmesiyle evde kaldıkları dönemde tasarrufları artan tüketicilerin yaşam koşullarını iyileştirme istekleri ve ürünlere yönelik talepleri artarken, üreticiler ve şirketler talepteki hızlı toparlanmaya yetişmekte zorluk çekiyor.

Noel tatilinin yaklaşması ve gelişmiş ülkelerde insanların harcama isteğinin artmasıyla birlikte talep de artmaya devam ediyor. Ancak arz tarafında, salgının ötesine geçen nedenlerle sorunlar da artıyor.

Gelecek yıla kadar sürmesi bekleniyor

Kovid-19 salgını Asya’daki fabrikalarının kapasitesini azaltmaya, nakliye ve lojistiği daha maliyetli hale getirmeye devam ediyor. Küresel ısınmanın neden olduğu olağan dışı hava olayları da daha fazla aksamaya yol açıyor.

Son dönemde Çin’de yaşanan elektrik kesintileri üretimi olumsuz etkilerken, İngiltere’de yaşanan tır şoförü eksikliği dağıtımı aksatıyor. ABD ve Almanya gibi ülkelerde ise limanlardaki yoğunluktan endişe duyuluyor.

Nakliye konteynırlarının yetersiz olmasının, kauçuk, kereste, çelik ve yarı iletkenler gibi kritik ham maddelerin azlığının, tır şoförleri de dahil salgın döneminde daha da kötüleşen temel iş gücü eksikliğinin tedarik zinciri aksamalarında etkili olduğu belirtiliyor.

Dünyanın dört bir yanında ülkelerin salgınla mücadeleye yönelik önlemlerinin uyumsuz olması da işleri karmaşık hale getiriyor. ABD’de salgın kısıtlamaları daha fazla gevşetilirken, Asya’da sıkı tedbirler devam ediyor. Bu durumun küresel iş gücü piyasasında, nakliye işçilerinin ihtiyaç duyulan limanlara ve merkezlere götürülmesini zorlaştırdığı belirtiliyor.

Arz darboğazları şimdiden bazı ülkelerde ekonomik toparlanmayı engelleme sinyali verirken, uzmanlar tedarik zincirinde yaşanan sıkıntıların “iyileşmeden önce daha da kötüleşeceği” konusunda uyarıyor.

Tedarik zincirinde yaşanan sorunların, üretimi gelecek yıla kadar küresel çapta kısıtlayacağı tahmin ediliyor.

Moody’s, konuya ilişkin son raporunda, devam eden tedarik zinciri sıkıntılarının küresel ticaretin yeniden canlanmasına meydan okuduğunu belirtiyor. Küresel ticaretin 2021’de yüzde 9-11 oranında büyümesi beklenirken, tedarik zinciri darboğazlarının toparlanmayı kısıtlayacağı kaydediliyor.

Maliyeti artırıyor

Tüketici talebi artarken, Çin’den ABD ve Avrupa’ya gelen malların navlun fiyatlarının yükselmesi ve söz konusu ülkelerde yaşanan lojistik eleman yetersizliği malların nihai varış noktalarına ulaşmasını zorlaştırıyor, bu ürünlerin maliyetini artırarak daha yüksek fiyatlarla market raflarında yer almalarına neden oluyor.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verileri (UNCTAD), Çin’den Güney Amerika’ya yapılan mal sevkiyatının bu yılın başlarında geçen yıla kıyasla 5 kat daha pahalıya mal olduğunu gösteriyor.

Çin ve Kuzey Amerika rotasındaki navlun fiyatlarının ise 2 katından fazla arttığı belirtiliyor.

ABD basınında yer alan haberde, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki limanların dışında demirlemeyi bekleyen 500’e yakın büyük konteyner gemisi olduğu belirtiliyor.

Kovid-19 salgınının ardından yeniden harcama yapmaya başlayan tüketiciler, istedikleri ürünleri ya daha pahalıya buluyor ya da hiç bulamıyor.

Uzmanlar, iş gücü kıtlığı ve tedarik zincirindeki aksamaların şiddetlendirdiği birikmiş işlerin üstesinden gelmenin aylar sürebileceğini, mağaza raflarının boşalmasına ve tüketicilerin yeni yıl alışverişine hazırlanırken daha yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalmasına neden olabileceğini belirtiyor.

Büyümeyi olumsuz etkiliyor

Tedarik zincirinde yaşanan sorunlar Çin, ABD ve Avrupa’da ekonomik faaliyeti yavaşlatıyor.

Çin’de yılın ilk çeyreğinde yüzde 18,3 ve ikinci çeyreğinde yüzde 7,9 büyüyen ekonominin üçüncü çeyrekte ivmesini kaybederek yüzde 4,9 büyüdüğü dikkati çekiyor.

Küresel ekonominin bu yıla ilişkin büyüme tahminini yüzde 6’dan 5,9’a düşüren ve 2022’ye ilişkin büyüme beklentisini ise yüzde 4,9 olarak koruyan Uluslararası Para Fonu (IMF), bu yıla ilişkin büyüme tahmininde yapılan aşağı yönlü revizyonun gelişmiş ekonomilerde arz kesintileri kaynaklı düşüşü, gelişmekte olan ekonomilerde ise büyük ölçüde kötüleşen salgın dinamiklerini yansıttığına işaret ediyor.

Alman düşünce kuruluşu Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü de küresel sanayi üretiminin 2021’in başlarında kriz öncesi seviyelerin üzerine çıktığını ancak o zamandan bu yana durgunlaştığına dikkati çekiyor.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde da Avro Bölgesi ekonomisinin küreselleşmiş doğasının tedarik zinciri kesintilerinden kaynaklanan sistemik şoklara karşı oldukça savunmasız olduğu konusunda uyarıyor ve darboğazların Avro bölgesini diğer ekonomilerden daha fazla etkilediğine işaret ediyor.

Tedarik zinciri darboğazları, ABD ve Avrupa’da enflasyonist endişeleri de beraberinde getiriyor. Yükselen enflasyon oranları, salgın dönemi teşvik politikalarını azaltma konusunda merkez bankaları üzerinde baskı oluşturuyor ve bu da küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor.

Şirket bilançolarını baskılıyor

Tedarik zincirindeki sorunlar bazı şirketlerin üçüncü çeyrekte satışları ve karları üzerinde de önemli ölçüde baskı oluşturuyor. Halka açık şirketlerin satış beklentilerinde aşağı yönlü revizyona gitmesi de şirket hisselerini daha fazla baskı altına alıyor.

Şirketler artan malzeme fiyatlarında, tedarik zincirindeki gecikmeler nedeniyle uzayan teslimat sürelerinden ve bazı durumlarda sipariş iptallerinden de şikayet ediyor.

Dünya ekonomisi Kovid-19 salgınının son aşamasına doğru ilerlerken, şirketler ve tüketiciler küresel tedarik zincirinin baskı altında olduğunu hissediyor.

Enerji krizi zararlara neden oluyor

Özellikle Avrupa’da derinleşen enerji krizi, trenle mal taşımaktan seralarda sebze yetiştirmeye kadar her alanda ciddi zararlara ve bazı şaşırtıcı oynaklıklara sebep oluyor.

Hükümetler, enerji perakendecilerini ve önemli karbondioksit kaynaklarını sarsan yüksek gaz ve elektrik fiyatlarıyla mücadele etmeye çalışıyor.

Enerji sıkıntısı Avrupa’nın yanı sıra Çin ve Hindistan’ı da vururken bu ülkelerde elektrik kesintilerine neden oluyor.

Dünya genelinde gıda üretimi alanındaki endişeler de artıyor. Pahalı enerji kaynakları nedeniyle gübre fabrikalarının uzun süreli kapatılabileceğine dair uyarılar dillendirilirken, gelecekte tahıl arzına ilişkin endişeler de artıyor.

Bundan sonra ne olacak?

Uzmanlar, Kovid-19 salgınında daha da kötüleşen sorunların geçmişi olduğuna dikkati çekiyor.

Küresel olarak ekonominin, tedarik zinciri esnekliği yerine ucuz mal üretimine öncelik verecek şekilde büyümesi ve tek ülkeye bağımlı bir tedarik zinciri oluşturulması en önemli sorun olarak görülüyor.

Uzmanlar, söz konusu sorunların kolayca çözülmeyeceğini belirterek, lojistik sektöründe çalışanların çalışma saatlerini uzatmanın tedarik zincirinin yalnızca bir bölümünü hedefleyen küçük bir adım olduğunu ifade ediyor.

Altyapı yatırımlarının tedarik zincirindeki sıkıntılara yardımı olacağını belirten uzmanlar, küresel aşıya erişimin kolaylaştırılmasının önemini vurguluyor.

Uzmanlar, insanları daha yüksek fiyatlara ve bir ürünün tedariki için daha fazla beklemeye hazırlıklı olmaları gerektiği konusunda da uyarıyor.

“Zincirin her halkasında darboğazlar var”

Moody’s Analytics Kıdemli Ekonomisti Tim Uy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevcut tedarik zinciri aksaklıklarının devam edeceğini düşündüğünü söyledi.

Uy, “Nakliye, limanlar, kamyonlar, demir yolu, hava yolu veya depolar olsun, zincirin her halkasında, bazı yerlerde teslimat sürelerinin tarihi seviyelerde gecikmelerine yol açan darboğazlar var.” dedi.

Bu durumun sayısız nedeni olduğuna işaret eden tır ve kamyon şoförü sıkıntısı, dünya çapında farklı ülkelerin asimetrik olarak yeniden açılmasıyla ilgili sorunlar ve yüksek enerji fiyatlarının bu nedenlerden bazıları olduğunu aktardı.

Uy, şunları kaydetti:

“Küresel tedarik zinciri aksamalarının en erken 2023 yılına kadar tamamen düzelmesi pek olası değil. Birçok ülke aksamaların daha da kötüleştiğini görüyor ve buna göre hareket ediyor. Örneğin Beyaz Saray, Los Angeles ve Long Beach’teki liman tıkanıklığını gidermek için özel şirketlerle birlikte çalışıyor, Birleşik Krallık hükümeti tır şoförü eksikliğini azaltmak için daha fazla sürücü istihdam için harekete geçiyor. Ancak bu önlemlerin meyve vermesi biraz zaman alacak.”

ekonomist

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Finansal Çöküşe Giden Yol: Bu 5 Riski Tanıyor musunuz?

Riskleri yok etmek mümkün değildir ama yönetilebilir.
Her kurumun bir risk yönetimi politikası olmalıdır.
Riskler arasında etkileşim olabilir: Örn. likidite krizi sistemik krize dönüşebilir.
Finansal tablolarla ve rasyolarla bu riskler düzenli izlenmelidir.

Yayınlanma:

|

Finans dünyası büyük kazançlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındırır. Bu tehlikeler çoğu zaman görünmezdir ve çoğu yatırımcı, girişimci ya da yönetici fark ettiğinde çok geç olabilir. Oysa bu riskleri önceden tanımak, finansal krizlerden korunmak için en büyük silahtır.

İşte bilmeniz gereken 5 temel finansal risk türü:

1. Kredi Riski: Güvendiğiniz Dağlara Kar Yağabilir

Bir kişi, kurum ya da devlet, size olan borcunu geri ödemezse ne olur? İşte bu durum kredi riskidir.
Bankaların kredi verirken uyguladığı uzun analizler, tahvil alan yatırımcıların yaptığı araştırmalar hep bu riski azaltmak içindir.

📌 Örnek: Bir şirketin vadeli satış yaptığı müşteri iflas ederse, o satış doğrudan zarara dönüşür.

2. Piyasa Riski: Dalgalı Denizde Sabit Duramazsınız

Döviz kurları, faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve emtia değerleri sürekli değişir. Bu değişimler, yatırımcılar için kazanç fırsatı olduğu kadar büyük kayıplar da yaratabilir.
İşte bu dalgalanmalardan kaynaklanan zarar riski, piyasa riski olarak adlandırılır.

📌 Örnek: Dolar borcu olan bir şirket, kurun hızla artmasıyla maliyetlerini karşılayamaz hale gelir.

3. Likidite Riski: Elinizde Varlık Var Ama Nakit Yok

Bazı varlıklar vardır ki elinizde olsa bile, anında satılamaz. Satılsa da ciddi değer kaybı yaşanabilir.
Bu durumda karşımıza çıkan risk “likidite riski”dir.
Likidite, bir varlığın ya da şirketin nakde kolay çevrilebilmesiyle ilgilidir.

📌 Örnek: Elinizde milyonluk bir gayrimenkul vardır ama kısa vadede borç ödemeniz gerekiyordur. Satmaya kalktığınızda alıcı bulamazsanız, likidite sorunu yaşarsınız.

4. Sistemik Risk: Zincirleme Çöküş Riski

Finansal sistem iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Bir kurumun batması, diğerlerini de sürükleyebilir. Bu yayılma etkisi sistemik risk olarak adlandırılır.

📌 Örnek: 2008’de ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası, tüm dünyadaki bankacılık sistemini etkiledi ve küresel krizi tetikledi.

5. Temerrüt Riski: Gecikme, Belki de Hiç Ödeme Yok

Kredi riskiyle yakın olan bu kavram, özellikle sabit vadeli ödemelerde ortaya çıkar. Bir borcun vadesinde ödenmemesi ya da hiç ödenmeyeceği endişesi temerrüt riskidir.

📌 Örnek: Bir devlet, ekonomik kriz nedeniyle dış borç faizini ödeyemeyeceğini ilan ederse, yatırımcılar için bu ciddi bir temerrüt riskidir.

Risk Kaçınılmaz Ama Yönetilebilir

Risk olmadan kazanç olmaz. Ancak riskleri tanımadan yapılan her yatırım bir kumardır.
Kurumsal finans, bireysel yatırım ve şirket yönetimi gibi tüm alanlarda, bu 5 riski yönetebilmek hayati önem taşır.

Unutmayın:
🔹 Her risk ölçülebilir.
🔹 Her risk kontrol altına alınabilir.
🔹 Riskin farkında olan, kayıplarını azaltır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.