Connect with us

EKONOMİ

Sanayicinin kara kışı erken başladı: ‘Maliyet artıyor’ isyanı

Dünyada artan enerji fiyatlarını içeride belli oranlarda sübvanse eden BOTAŞ, bu kez doğalgazda yüksek oranlı zam açıkladı. Bazı sektörlere yönelik ilave artış tepki çekti.

Yayınlanma:

|

Küresel enerji fiyatlarındaki artışa karşın bir süredir baskılanmaya çalışılan sanayinin doğal gaz zammı gerçekleşti. Sanayide kullanılan doğal gaza kasım ayı için yüzde 48’lik zam yapıldı, böylece yılbaşından bu yana yapılan toplam zam artışı yüzde 150’ye dayandı. Doğal gazın en yoğun kullanıldığı sektörler olan seramik, kimya, demir ve çelik sektörlerinde sadece enerjiden kaynaklı maliyet artışı yüzde 40 seviyelerinde. Sektör temsilcileri, fiyatlara yansıtmadan maliyet artışının üstesinden gelmenin mümkün olmadığında hemfikir.                

Dünya Gazetesinden Merve Yiğitcan’ın haberine göre; Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) tarafından açıklanan kasım ayına ilişkin tarife tablosuna göre, konut tüketicileri için gaz dağıtım şirketlerine uygulanan satış fiyatı mevcut tarifede olduğu gibi 1000 metreküp doğal gaz için 1488 lira olarak sabit kaldı.

Kasımda yıllık tüketimi 300 bin metreküpün üzerinde olan serbest tüketicilerin kullandığı 1000 metreküp doğal gazın fiyatı ise ekim ayına göre yaklaşık yüzde 48 artarak 3 bin 500 liraya çıktı.

Söz konusu ayda Organize Sanayi Bölgesi (OSB) veya kullanıcı birliği abonelerinin tükettiği 1000 metreküp doğal gazın fiyatı ise yaklaşık yüzde 48 artarak 3 bin 482 liraya yükseldi. Ayrıca elektrik üretim santrallerinin kullandığı 1000 metreküp doğal gazın fiyatı yaklaşık yüzde 46 artışla 4 bin lira oldu.

Böylece sanayicinin kullandığı doğal gaz ocak ayından bu yana toplamda yüzde 147, doğalgazdan elektrik üreten santrallere olan tarife yüzde 182,9 artış kaydetti. Meskenler ise en az zam gören kesimi oluşturdu. Yılbaşından kasım ayına kadar zam oranı yüzde 17,7.            

İlave zam kafa karıştırdı oran yüzde 78’i buluyor

Öte yandan, 2021 yılı Kasım ayı doğal gaz toptan satış fiyat tarifesi detayında yer alan bir madde ile BOTAŞ’tan doğal gaz satın alan petrokimya, gübre, metal ve ametal sektörlere ilave zam yapılacak. Buna göre, ilgili sektörlerde yer alan sanayiciler ilk dokuz ayda gerçekleşen ortalama aylık tüketim miktarlarının yüzde 60’ına kadar doğal gazı yüzde 48 zamlı, yani 1000 metreküp için 3 bin 500 TL olacak şekilde ödeyecekken; kalan kısmı ise 1000 metreküp için 5 bin 250 TL’ye kadar ulaşabilecek.

Yani, fabrikaların doğalgaz tüketimlerinin ortalama fiyatı, açıklanan 3 bin 500 TL yerine, ortalama 4 bin 200 TL’ye gelecek. Yani enerji yoğun sektörlerde gerçek fiyat artışı, yüzde 78’e kadar ulaşıyor.

Sanayicilerin yoğun tepki gösterdiği tarifede yer alan maddede şu ifadeler yer alıyor: “BOTAŞ’tan doğal gaz satın alan ve petrol/petrokimya/ kimya, gübre, ametal ve metal grubu sektörlerinde faaliyet gösteren Kademe-2 müşterilerinin elektrik üretim amaçlı doğal gaz kullanımları haricindeki 2021 yılı ilk 9 aydaki fiili tüketimlerinin aylık ortalamasının yüzde 60’ına kadarki 2021 yılı Kasım ayı elektrik üretim amaçlı doğal gaz kullanımları haricindeki fiili tüketim miktarları için işbu tarifede yer alan Elektrik Üretimi Amacı Dışındaki Kullanım için geçerli olan Kademe-2 fiyatı, %60’ının üzerindeki 2021 yılı Kasım ayı elektrik üretim amaçlı doğal gaz kullanımları haricindeki fiili tüketim miktarları için ise işbu tarifede yer alan Elektrik Üretimi Amacı Dışındaki Kullanım için geçerli olan Kademe-2 fiyatının %50 fazlası uygulanacaktır.”

Aynı tarife doğalgazını BOTAŞ’tan alan OSB’ler bünyesinde faaliyet gösteren Petrol/Petrokimya/Kimya, Gübre, Ametal ve Metal Grubu sektörlerini de kapsıyor.

‘Üretimi mi durduralım’ tepkisi

İKMİB Başkanı Adil Pelister, sektörlerinin yüksek tarifeye girdiğini belirterek, “Dolayısıyla zam oranları yüzde 46 ya da 48 yerine yüzde 100’e ulşacaktır” dedi.

İlave zamma tepki gösteren Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı Erdem Çenesiz, uygulamanın gerekçesini anlamakta zorlandıklarını, ilave zam ile sanayiciye adeta ‘üretimi küçültün’ mesajı verildiğini söyledi. Özellikle ihracata bağlı kapasite kullanımlarının oldukça arttığını söyleyen Çenesiz, doğal gaz maliyetinin sektörde çok yüksek olduğunu, yılbaşından bu yana sadece doğal gaz zamlarıyla maliyetlerin yaklaşık yüzde 40 arttığını, bunun da fiyatlara yansıtılmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi.

Yorglass CEO’su Semavi Yorgancılar da zammın hesapları alt-üst edecek seviyede olduğunu, yaklaşık yüzde 40 maliyet artışı olacağını söyledi. İlave zammı ise anlamakta zorlandıklarını söyleyen Yorgancılar, bununla “Devlet çok kullanmamızı istemiyor sanırım” diyerek tepkisini ortaya koydu.

Elektrik piyasası ilk tepkisini verdi

BOTAŞ’ın açıkladığı tarifeden sonraki ilk gün (2 Kasım) elektrikte Piyasa Takas Fiyatı (PTF) ortalama 842,5 TL (88,3$) olarak ortaya çıktı. Bu fiyat, 1 Kasım’a göre yüzde 8,3, Ekim ayı ortalamasına göre ise yüzde 26’lık bir artışa denk geldi. Analistlerin yaptığı yorumlara göre, fiyatların kasım ayında ortalama 88- 90 dolar, Aralık ayında ise 90-92 dolar aralığında oluşması tahmin ediliyor.

İthal kömüre dayalı santraller üretimde tekrar devreye giriyor

Dünya genelinde maliyetleri astronomik artan enerji kaynakları arasında kömür de bulunuyor. Dünya piyasalarında Ocak ayında tonu 68 dolar olan kömürün Ekim ayı ortalaması 231 dolar olarak gerçekleşti. Kasım ayına ise tonu 171.5 dolardan girdi. Elektrik üretiminde kullanılan ithal kömürde fiyatların 2020 yılına oranla 3 kattan fazla artış kaydetmesi, Türkiye’deki ithal hammaddeye dayalı termik santralleri derinden etkiledi.

DÜNYA’nın da manşet haberlerinde kamuoyu ile ayrıntılarını paylaştığı haberlerimizde de belirttiğimiz gibi girdi maliyetleri karşısında zarar ettikleri gerekçesiyle santrallerde üretim en alt seviyeye indirildi. Türkiye elektrik ihtiyacının yüzde 7’sini karşılama kapasitesine sahip Zonguldak Çatalağzı’ndaki 2 bin 790 MW üretim kapasitesine sahip Eren Enerji iki aydır yüzde 10 düzeyinde üretim gerçekleştiriyordu.

Piyasa Takas Fiyatı olarak tanımlanan PTF’nin, doğalgazın baskılanması sonucu üretim maliyetlerinin altında oluştuğunu ifade eden ithal kömür santrallerinin üretimlerindeki düşüş, arz kanallarına da yansıdı. 2020 yılında üretimin yüzde 21’ini karşılayan ithal kömüre dayalı santrallerin payı bu yılın Eylül ayında yüzde 16’ya geriledi. Ekim ayında bu oran yüzde 10’lara kadar indi.

Doğalgaza önceki gece gerçekleşen son fiyat artışının tüm dengeleri yeni baştan oluşturduğu söylenebilir. Yeni fiyat tarifelerinin ortaya çıkması, ithal kömüre dayalı üretim yapan santrallerin kapasitelerine de yansıyacak. Santraller kapalı tuttukları ünitelerini tekrar devreye almaya başladıkları ifade ediliyor.

 Üreticinin ‘maliyet artıyor’ isyanı 

 Rifat Hisarcıklıoğlu/TOBB Başkanı: Türkiye’nin daha çok üretim, yatırım ve istihdama ihtiyacı var. Sanayide doğalgaza yapılan yüzde 48 zam üretim maliyetlerini ve enfl asyonu artıracaktır. Üretim ve yatırıma daha fazla destek olup sanayimizin rekabet gücünü korumalıyız. 

● Ayhan Zeytinoğlu/Kocaeli Sanayi Odası Başkanı: Tüm dünyada yaşanan yüksek enerji fiyatlarıyla birlikte, her zaman önemini dile getirdiğimiz devletin denk bütçe hedefl emesi çerçevesinde, bu fiyat artışlarının yapıldığını biliyoruz. Ayrıca mevcut koşullarda devletin doğal gaz başta olmak üzere enerji maliyetlerini sübvanse etmesinin yükünün ise artık giderek daha da ağırlaştığını ve bu durumun sürdürülebilir olmadığını da görüyoruz. Sanayide önemli bir maliyet kalemi olan doğal gaza gelen yeni zamlar, önümüzdeki günlerde ÜFE’den sonra TÜFE’de de fiyat artışlarına neden olacaktır. 

● Celalettin Kesikbaş/Eskişehir Sanayi Odası Başkanı: Doğal gaz ve enerji maliyetlerindeki artış sanayici üyelerimizi zorluyor. Son bir yıldır ve özellikle bugün yapılan enerji fiyatlarındaki büyük artışlar, üretimin maliyet yapısını bozuyor. İhracatımızın artış gösterdiği zamanda rekabet gücümüzü kaybediyoruz. Enerji maliyetlerindeki artış KOBİ’lerin nakit akışını da etkiliyor. Doğalgaz yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 147 zamlandı. Doğalgaz maliyetlerindeki artış elektrik maliyetlerini de arttırıyor. Maliyet yapısındaki öngörülebilirlik kaybolmuş durumda. Yapılan bütçeler de sapma oldukça yüksek. Fiyat istikrarı sağlamak adına sanayicimiz elinden gelen tüm özveriyi gösteriyor. Ancak bu son yapılan doğalgaz zamları zaten minimal seviyede devam eden karlılıkları tamamen yok edecek. 

 Adnan Ünverdi/Gaziantep Sanayi Odası Başkanı: Zor koşullara rağmen üreten sanayicimiz artan maliyetler karşısında maalesef büyük güçlük yaşıyor. Üreticilerimiz, kurdaki dalgalanma, hammadde fiyatlarındaki artış, tedarik sorunu, navlun, konteyner sıkıntısı ile karşı karşıyayken, enerji maliyetlerinde yaşanan sürekli artışlar rekabet gücümüzü olumsuz etkiliyor. Eylül ve ekim aylarında doğalgaza yapılan yüzde 15’erlik zamların üzerine kasım ayında yapılan yüzde 48’lik zam sanayimize ve üreticilerimize olumsuz yansıyacak. Maliyetlerdeki artışları biz müşterimize yansıtmıyoruz, ancak girdi maliyetlerindeki bu olağanüstü denebilecek artışlar sanayicilerimizin de gücünü giderek azalıyor. 

● Abidin Özkaya/Kayseri Sanayi Odası Meclis Başkanı: Yüzde 48 zammın üzerine bir de yüzde 60’ı geçenlerle birlikte zam yüzde 78’i buluyor. Kalkınmamızın ihracatımızın temeli, sanayinin büyümesiyse, bu zamları yapmak, ‘kapasiteyi yüzde 40 düşür, işçinin yüzde 40’ını işten çıkar’ gibi anlama gelebilir. Üretimi, sanayiyi teşvik etmek ülkenin bekası olması gerekirken, tam kapasite çalışana ceza verir olduk. İhracatın dinamosu sanayiyken sanayiciyi cezalandırmak akla ziyan. Bu fiyatlarla doğalgazdaki yılbaşından bu yana birim başına artış TL olarak yüzde 197, Euro olarak yüzde 138’e denk geliyor. 

● Cengiz Şimşek/Gaziantep OSB Başkanı: Zammı kimse sevmez. Dünyada enerji, hammadde fiyatları belli. Bir tarafta da gerçekler var. Bizim de yeraltı kaynağımız olmadığı için yapacak bir şey yok. Yüzde 30 zam bekliyordum ancak beklentinin de üstünde geldi. Yüzde 48’lik zammın üretime olumsuz etkileri çok olacaktır. Maliyetler iki katına çıktı. Bizler de emek, enerji yoğun işlerle uğraşıyoruz. Doğal olarak bu zamdan çok etkileneceğiz. Üretimi mutlaka etkileyecektir. Sattığımız ürün de zamlanacak. Tekrar alım gücünün de artırılması gerekiyor ki bu ürünler alınabilsin. Devletimiz de son 3-4 aydır elinden geleni yaptı. Sübvanse etti ama o da bir yere kadar. 

● Haluk Tezcan/Aliağa Kimya İhtisas ve Karma OSB Başkanı: Bunlar gecikmiş zamlar. Zira, enerji fiyatları pandemi ile birlikte dünyada arttı. Bu artışlar sübvanse edildi. Şu an sübvanse edilecek nokta kalmadı. Bedeli büyük oranda sanayici ödeyecek. Zamlar, yıla yayılsa, bu kadar etkilemeyecekti. Zam oranı yüksek olunca buna uyum sağlamak da zor. Sanayiciler olarak önümüzü görebilecek şekilde, her ay belli oranda zam yapılması daha uygun olurdu. Bu zammın altından zor kalkacağız. 

● Salih Esen/İzmir Menemen Plastik İhtisas OSB Başkanı: Gerek elektrik üreticileri gerek sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 48 zam. Yılbaşından bu yana yapılan zamlar neredeyse yüzde 150’yi buldu. Petrol, doğalgaz fiyatları tüm dünyada artıyor. Ama yapılan bu zamların rekabet gücünü olumsuz etkileyeceğini unutmamak gerekiyor. Bu fiyat artışlarının enfl asyon rakamlarına pozitif etkide bulunacağı bir gerçek. Allah sanayicinin yardımcısı olsun. 

● Ahmet Tokkan/İMES OSB Başkanı: Artan kur ile beraber doğal gaz fiyatlarında bir artış olacağını öngörebiliyorduk. Artan maliyetlerle birlikte, piyasanın zorlanacağını ve bunun tüketiciye enfl asyon olarak yansıyacağını düşünüyorum. Türkiye’de sanayiciyi zorlayan bir durum ama Türk sanayisi, hali hazırda rekabet edebilecek avantaja sahip. 

 Sedat Silahtaroğlu/Makine İhtisas OSB Başkanı: Doğal gazda artış sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada var. Fiyat artışlarının daha önce kısmı bir şekilde yapılması gerektiği ve bu zamana kadar geç kalındığı düşüncesindeyim. Bir anda yüzde 48 oranında artışın yapılması sanayiciyi olumsuz etkileyecek. 

 Ersan Özsoy/Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Başkanı: 1 Ocak 2021’den bu yana sanayi için doğalgaz zammı yaklaşık yüzde 145 civarında oldu. Elbette dünyada enerji fiyatlarında yukarı yönlü bir hareket var. Farkındayız. Ama bu orandaki zam da sanayinin maliyetlerini oldukça artırıcı ve rekabet gücünü de törpüleyici etki yaratıyor. Tasvip ettiğimiz bir süreç değil ama bu süreci en az hasarla geçirmek odaklanmamız gereken noktaların başında geliyor.

● Yunus Aydın/Uludağ OSB Başkanı: Doğalgaz zammı elektrik zamlarının da daha fazla yansımasına neden olacak, çünkü hala elektriğin yüzde 40’a yakını doğalgaz santrallerinden elde ediliyor. Enfl asyon açısından olumsuzluk yaratacağı gibi üretim maliyetlerini yükselteceği için özellikle ihracatta Türk sanayicisinin elini zayıfl atacaktır.

● Ömer Faruk Korun/Hasanağa OSB Başkanı: Bu şartlar altında sanayici nasıl üretim yapıp rekabet edecek, nasıl öngörüde bulunup yatırım yaparak anlaşmalarını bağlayacak? Çok zor bir dönem. 1 Eylül 2021’e kadar yüzde 45, ekimde yüzde 15, kasımda ise yüzde 48 zam geldi. Çalışıyoruz, sanayide sıkıntı yok, çarklar dönüyor deniyor ama şu anda sanayiciler kayıplarını hesaplayamıyor, mevcut durumu koruyup korumadığını bilemiyor. Yılsonu hesaplarında çıkacak. Bu zamlar ve öngörü zorluğu yabancı yatırımların gelmesini de engelleyecek. 

● Ergun Hadi Türkay/Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) Başkanı: Türkiye ve dünya pandeminin etkilerinden kurtulmak için gerçekleştirdiği ekonomik faaliyetlerin yan etkilerini görmeye başladı. Dünyada enfl asyon artıyor, lojistik maliyetleri inanılmaz boyutlarda ve enerji fiyatları aldı başını gitti. Bu şartlarda enfl asyonu indirmek de kolay olmuyor. Son iki aydır doğalgaza yapılan zamlar da enfl asyonu indirmemize hiç destek olacak türden değil. Ekim ayında yüzde 15, kasım ayında yüzde 48.4 zam ile girdi maliyetleri inanılmaz boyutlara çıkmış oldu. Üreticinin bunu karşılama gücü yok. Haliyle bu ürün maliyetlerine de yansıyacak. Bir kısır döngüye giriyoruz. 

● Nilüfer Çevikel/TÜGİAD Başkanı: Sanayicimizin çarkları döndürebilmesi için maliyet yükünün hafifl etilmesi gerekiyor. Zamların, üretici dostu bakış açısıyla yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Şu anda ekonominin lokomotifi konumunda olan ihracatın olumsuz etkilenmesi 2023 hedefl erini sekteye uğratır. Sanayici maliyet hesabı yapamayacağı için Avrupa’dan bize dönen siparişleri kaçırmamıza neden olur. 

● Arif Demirören/Barakfakih OSB İş Adamları Derneği Başkanı: Doğalgazda sanayi abonelerine yönelik son yüzde 48’lik zam ile yılbaşından bu yana yapılan zam oranı yüzde 148’e yaklaşarak sanayicimizin enerji maliyetlerini daha da ağırlaştırmıştır. Sanayicimizin dış pazarda rekabet gücünü zorlayan zamların gözden geçirilmesini talep ediyoruz.

TALİP ÖZTÜRK/GAZİANTEP, ESRA ÖZARFAT/BURSA, CEYLAN DEMİR/KOCAELİ, NİHAT DELİBAŞI/İZMİR, AYŞE KAYTAN UÇAK/ESKİŞEHİR

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.