Çanakkale Köprüsü ücretli geçişler başladı, maliyet sadece köprü parası değilmiş …
Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti otomobiller için 200 TL olarak açıklanırken, gerçek durumunda daha farklı olduğu ortaya çıktı. Zira, Çanakkale Köprüsü’nden geçmek için ücretli otoyola girmek gerekiyor. Otoyol ücretleri resmen açıklandı. İşte, Çanakkale Köprüsü ve otoyol ücretleri…
Çanakkale Köprüsü ve otoyolu geçiş ücretleri belli oldu. Asya ile Avrupa’yı dördüncü kez bağlayan Çanakkale Köprüsü, 18 Mart 2022 tarihinde hizmete açıldı. İlk hafta ücretsiz olan köprünün geçiş ücretleri adeta cep yakıyor. Zira, Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan köprü, 11 yıl boyunca özel şirket tarafından işletilecek. Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti, euro üzerinden hesaplanması nedeniyle bir hayli yüksek oldu.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ VE OTOYOL ÜCRETLERİ KAÇ LİRA?
1915 Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti otomobiller için 200 TL olarak açılanmıştı.
Köprüyle bağlantılı otoyol ücretleri de belli oldu. Çanakkale Köprüsü’nden geçmek için minibüsler 250 TL, yolcu otobüsleri 450 TL, kamyonlar 500 TL, tırlar 950 TL, motosikletler 50 TL ücret ödeyecek.
Hem köprü hem de otoyolu tamamen kullanan bir otomobil 272.50 lira ücret edeyecek.
18 Mart 2022’de yapılan açılış törenindeki konuşmasında köprüden geçişlerin ilk bir hafta ücretsiz olacağını belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ondan sonra 200 liracık” ifadelerini kullanmıştı.
ÇANAKKALE FERİBOT ÜCRETLERİ NE KADAR?
Çanakkale’de Avrupa ile Asya kıtaları arasında çalışan feribotlardan, araca göre farklı ücret alınırken, araçtaki yetişkin yolculardan kişi başı 6,5 TL alınıyor. Feribot seferlerinde ‘günübirlik’ yani çift yönlü otomobil geçiş ücretleri şöyle:
Çanakkale-Kilitbahir: 95 TL
Çanakkale-Eceabat: 107 TL
Gelibolu-Lapseki: 107 TL
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ NEREDE?
İstanbul’da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü (Boğaziçi Köprüsü), Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli’nden sonra beşinci kez Avrupa ile Asya kıtalarını karayoluyla bağlayacak Çanakkale Köprüsü, Çanakkale ilinin Lapseki ile Gelibolu ilçeleri arasına inşa edildi.
Köprü, Avrupa Yakası’nda Gelibolu ilçe merkezinin 10 km güneyindeki Sütlüce köyü ile Asya Yakası’nda Lapseki ilçesini birbirine bağlıyor.
Çanakkale Köprüsü; Tekirdağ’ın Malkara ilçesi ile Çanakkale’nin Lapseki ilçesini birbirine bağlayan 88 km’lik otoyol projesi kapsamında yapıldı.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ NE ZAMAN AÇILDI?
Yapımına 18 Mart 2017 tarihinde başlanan Çanakkale Köprüsü, 18 Mart 2022 Cuma günü saat 16.00’da hizmete girdi. Bu tarih, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. yıldönümüne rastlıyor.
1915 Çanakkale Köprüsü ve Otoyolu’na giriş ve çıkışlar 6 adet kavşaktan gerçekleşecek. Bu kavşaklar Avrupa Yakası’nda Malkara, Kavakköy, Güneyli ve Gelibolu; Asya Yakası’nda Lapseki ve Umurbey köy ve ilçelerine yakın noktalardadır.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜN TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Çanakkale Köprüsü’nün iki ayak aralığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına atıfla 2023 metre olarak tasarlandı. İki ayak aralığına ilaveten 770’er metre yan açıklıklar, 365 ve 680 metrelik yaklaşım viyadükleriyle Çanakkale Boğazı’nın ilk asma köprüsünün uzunluğu 4 bin 608 metreyi buluyor.
Köprünün kule bağlantıları ve unsurları, Türk bayrağına atfen kırmızı ve beyaz renklere boyandı. Her iki yakada kulelerin üst kısmı, Seyit Onbaşı’nın Çanakkale Savaşı’nda namluya sürdüğü top mermisini temsil edecek şekilde yapıldı.
2×3 şeritle hizmet veren köprünün tabliyesi 3,5 metre yüksekliğe sahip. Tabliyenin her iki tarafında inşa edilecek yürüme yolları, bakım onarım amacıyla kullanılıyor.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜN ORTASINDA NEDEN VİRAJ VAR?
1915 Çanakkale Köprüsü’nün ortasında yer alan tabyaların nedenini aktaran Mimar Prof. Dr. Nihat Şen, “Burası bir geçiş köprüsü değil. Dünya ekonomisine dünya ticaretine fonksiyonlar kazandıracak bir köprü. Kuzey Anadolu fay hattına 10 kilometre yakın bir yer. Benzeri Japonya’da var. Fark şu Japonya’daki tek tablalı köprü, burası çift tablalı bir köprü. Köprüler vadilere yapılır.
Aşırı rüzgarın geçişini tablalar arasından geçirmek için tablalar arasında boşluk vardır. Köprünün sallanmasını yavaşlatır. Bunun için çift tablalıdır. Bunlar çok sağlam birbirine bağlanmıştır. Buranın orta açıklığı çok fazla. 2023 metre orta açıklığı olan bir köprü.
Burayı erken bitirmemizin sebebi, çok tecrübe kazanmamız. Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Çok ciddi mühendislik hesaplaması, kontrollerinde yapılan bir eser.
Ciddi bir yatırımı var. Sadece buranın 1,5 yıl önce bitmesinin ekonomiye kazandıracağı 618 milyon euro. Bu köprünün devreye girmesiyle yıllık 418 milyon euro tasarruf sağlayacağız. Yakıttan, gaz emisyonu, zaman, araçların yıpranmasının önüne geçecek” diye konuştu.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜN ANLAMLI TASARIMI VE MESAJLARI
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 9 Şubat 2022 tarihinde verdiği röportajda, proje tamamlandığında köprünün, ‘dünyada 2 bin metre orta açıklığın üzerinde ikiz tabliye olarak dizayn ve inşa edilen ilk köprü’ olarak tarihe geçeceğini aktardı.
1915 Çanakkale Köprüsü’nün, Seyit Onbaşı mermi figürleriyle 334 metreye ulaşan kule yüksekliğiyle ‘dünyanın en yüksek kulelerine sahip asma köprüsü’ olacağına işaret eden Karaismailoğlu, şöyle devam etti:
“Çanakkale Boğazı’nın yakut gerdanlık gibi taşıyacağı köprümüz, milli bağımsızlık bayrağını taşıyan, dünyayla rekabet eden yeni Türkiye’nin en güzel, en doğru eserlerinden biri olacak. 1915 Çanakkale Köprüsü ulaşım, ticaret ve kalkınma hedeflerine hizmet eden bir proje olmanın çok ötesindedir. Bu eser, aziz şehitlerimizin hatırasını da bağrında taşıyan eşsiz bir abide; destan yazan ecdadımıza bir armağan olacak.”
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ KAÇ YIL SONRA DEVLETE DEVREDİLECEK?
Çanakkale Köprüsü’nü inşa eden ve işletecek firmaya günlük 45 bin, yıllık 16,5 milyon yolcu garantisi verilmesine karşın köprüyü yıllık 3,5 milyon aracın kullanması bekleniyor. Aradaki fark devlet hazinesinden işletmeci firmaya ödenecek.
Yaklaşık 15 saat boyunca sürekli araç geçtiği varsayıldığında; saatte 3 bin araç, dakikada ise 50 araç yapıyor. Yani, garanti edilen günlük 45 bin araç geçişi için köprüden her saniye araç geçmesi gerekiyor.
2019 yılı verilerine göre, Çanakkale’nin iki yakası arasında feribotla geçen araç sayısı günlük 12 bin 431. Bu hesaba göre, Çanakkale Köprüsü’nden günlük 45 bin araç geçmesi çok düşük ihtimal olarak görülüyor.
2025 yılı, Türkiye’de reel sektörün “tarihi çöküş” yılı olarak kayıtlara geçmeye aday. Makro göstergeler büyümeye işaret etse de, mikro düzeyde reel sektör firmaları iflasın eşiğinde. Kredi takip tutarları rekor seviyelere ulaşırken, icra daireleri dosya yığını altında eziliyor. Ekonomik sistem içinde birer “yaşayan ölü” haline gelen zombi şirketler çoğalıyor. Konkordato ilan eden büyük firmaların listesi her geçen gün uzuyor. İşte çöküşün ayak sesleri:
1. Kredi Takip Tutarları Rekor Kırıyor
BDDK verilerine göre, 2025 Haziran ayı itibarıyla bankacılık sektöründe takibe düşen kredilerin toplamı 425 milyar TL’ye ulaştı. Bu rakam son 5 yılın en yüksek seviyesi. Özellikle KOBİ ve ticari kredilerde tahsil edilemeyen borç 177 milyar TL’ye ulaştı. Bu rakamların içinde Varlık yönetim şirketlerine devredilen milyarlarca liralık takip dosyaları yok üstelik. Bu durum, şirketlerin nakit döngüsünde ciddi tıkanıklık yaşandığını ortaya koyuyor. Zombi krediler ( ön ve yakın izlemede olan, yapılandırılan ) toplan kredi hazminin %15’i seviyesine ulaşmış durumda. Bankalardaki kredi kanallarının kamu eli ile kapatılması bredi döngüsü sürecinde yıkıma neden oluyor.
2. İcra Daireleri Dosya Patlaması Yaşıyor
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılının ilk 6 ayında icra dairelerdeki toplam ivra dosyası 26 milyon adete yaklaştı. Bu rakam, pandemi yılı olan 2020’nin bile üzerinde. En çok icra takibi yapılan alanlar: banka borçları, çek-senet ödemeleri ve kira alacakları. Özellikle ticari işletmelerin birbirine açtığı icra takipleri dikkat çekiyor.
3. Zombi Şirketler Çoğaldı
Zombi şirket; faaliyetlerinden elde ettiği gelirle yalnızca borcunun faizini ödeyebilen, ana parayı ise çeviremeyen firmalar için kullanılan bir kavram. TCMB ve sektörel raporlara göre, Türkiye’deki büyük ölçekli firmaların %18’i zombi şirket kategorisine girmiş durumda. Bu oran, üretim gücü olan ancak finansal olarak tükenmiş şirketlerin sistemde adeta “yaşayan ölü” gibi varlık gösterdiğini anlatıyor.
4. Konkordato Başvuruları Artışta
2025’in ilk yarısında mahkemelere yapılan konkordato başvurularında büyük bir sıçrama yaşandı. 2023’te yıllık 1.500 civarında olan başvuru sayısı, 2025 ilk yarısında şimdiden 2.776 adet oldu. Özellikle tekstil, inşaat, gıda ve tarım sektörlerinde faaliyet gösteren büyük şirketler, peş peşe konkordato ilan etti. İSO500 listesinde yer alan bazı dev firmalar da, BİST’de yer alan veya halka arz için onay alıp sırada bekleyen firmalar da geçici mühlet almaya başladı.
5. Reel Sektörün Altı Boşalıyor, Ekonomi Üstte Duruyor
Makro veriler TÜİK büyümeyi işaret ederken, reel sektörün dipten dibe sürüklendiği açıkça görülüyor. Bu çelişki, ölçüm yöntemlerinin ve açıklanan verilerin güvenirliğini de tartışmaya açıyor. Üretim yapan, istihdam sağlayan reel sektörün çökmesi, sosyal ve ekonomik dengeleri tehdit eden ciddi bir krizi tetikleyebilir. Kriz İSO500’de yer alan firmalara sıçradı.
Sessiz Yıkım Sürüyor
Reel Sektördeki çöküşü görmek için Yeterince Erken Uyarı Sinyalleri var! Finans dengeyi sağlayamayan, nakit akışını ayarlayamayan firmanın ayakta durması mümkün değildir. 2025, bankaların kârlı; devletin güçlü; ama reel sektörün sessiz sedasız çöktüğü bir yıl olarak tarihe geçebilir. Her gün kapanan dükkanlar, konkordato ilan eden holdingler, batık çekler, ödenemeyen krediler bu “sessiz yıkımın” göstergeleri. Türkiye, yapısal reformlar yapılmadığı sürece bu krizden çıkamayabilir.
Yanan sadece ormanlarımız değil büyük emek ile oluşturuğumuz Sanayide de ciddi yangın var, bu yangını öyle üç kuruşluk KGF Kredisi ile söndürüp NEFES olsun diye geçiştirip söndüremeyiz, biline!
Çözüm: Talebi bastırarak enflasyonu düşürme hayalini bırakıp, Üretim Ekonomisini desteklemekte!
Bloomberg, yaşanan baskı ortamının Türkiye’yi riskli bir konuma çektiğine işaret etti.
Siyasi krizler ekonomide kötü gidişatlara neden olurken, halihazırda krizde olan ekonomisi için kronikleşme riski barındıran sorunlara neden oluyor.
Ekonomi gazeteciliğinin önde gelen kuruluşu merkezli Bloomberg, konuya ilişkin yayımladığı detaylı analizde, bu riske dikkat çekti.
Yaşanan gelişmelerin, Türkiye’deki hukuk devleti algısına zarar verdiğine işaret eden Bloomberg, yine siyasi istikrarın da riske girediğine dikkati çekti.
Siyasi baskının dozu arttı
“Türkiye’de muhalefet üzerindeki baskı parti lideri hakkındaki soruşturmayla artıyor” başlıklı haberinde Bloomberg, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik başlatılan soruşturma ve çok sayıda belediye başkanının gözaltına alınmasına işaret etti ve siyasi baskı dozunun artırıldığına vurgu yaptı.
Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan sürece dair haberde operasyonların dalga dalga yayıldığının altı çizildi. Gazetecileriden öğrencilere, YouTuber’ları, karikatüristlere tutuklama ve gözaltı furyasının yayıldığına dikkat çekildi.
Bloomberg analizinde, CHP’ye göre yaşananlar, geçen yılki yerel seçimlerde elde edilen tarihi başarının geri alınması için başlatılan sistematik bir sindirme operasyonu.
Şu ifadelere yer verildi:
“Pek çok siyasetçi yolsuzlukla suçlanıyor, diğerleri ise cumhurbaşkanına, İslam’a ya da ulusal değerlere hakaretle itham ediliyor. Bu suçlamalar, hükümete yakın medya organları tarafından sıkça servis ediliyor”
Piyasalardaki ilk tepkilere yer verilen analiz haberde Türk Lirasının, hafta başında ABD Doları karşısında yüzde 0,2 değer kaybettiği bilgisi yer aldı.
Bu gelişmelerin Türkiye’de ekonomi yönetiminin, küresel yatırımcıların güvenini yeniden kazanmak ve ekonomiyi istikrara kavuşturmak istediği bir dönemde gerçekleşmesinin zamanlama açısından dikkat çekici olduğunu ifade edildi.
2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?
Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti
Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.
İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:
1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep
Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.
2. Yunan Adalarına Yöneliş
Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.
3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı
Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.
4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu
Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.
Rakamlarla Durumun Özeti
Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.
Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.
Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.
Nereye Gitti Bu Tatilciler?
Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:
Kos, Midilli, Rodos
Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada
Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)
Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi
Sektör Ne Yapmalı?
Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.
Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.
Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.
Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.
Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.
Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.