Connect with us

EKONOMİ

TSO Başkanı’ndan Nebati’ye tepki: Gözlerinizdeki ışıltıyı biz de yakalayalım istiyoruz

Yayınlanma:

|

Tokat Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ali Çelik, şehirdeki çiftçilerin çoğunun geçinemediği için il dışına göçtüğünü belirterek Bakan Nebati’ye tepki gösterdi. Çelik, “Hazine ve Maliye Bakanı’nın, halktan alıp sanayiciye ne verdiğini anlatması lazım. Sanıyorum ki kendi ticari işleri son derece iyi gidiyor. Çıksın, nasıl iyi olduğunu hepimize anlatsın. Biz de bunları uygulayarak önümüzdeki süreçte daha çok üretelim, daha çok kazanalım, gözlerindeki ışıltıyı biz de yakalayalım istiyoruz” dedi.

Tokat Sanayi ve Ticaret Odası (TSO) Başkanı Ali Çelik, bugün yaptığı açıklamada, maliyet artışları nedeniyle Tokat’taki şantiyelerin büyük bir kısmının durma noktasına geldiğine dikkat çekti.

‘KÖTÜ POLİTİKALAR YÜZÜNDEN GÖÇ VERİYORUZ’

Çelik, şunları söyledi:

“Dün Balkanlardan, Kafkasya’dan, dünyanın çeşitli yörelerinden göç alan, karnını doyuramayan toplumların son derece verimli ovalarından dolayı şehrimize yerleştirildiği bu coğrafya, maalesef son yıllarda tarım politikalarının son derece kötü yönetilmesi neticesinde göç vermeye başlamıştır. 1990’lı yıllarda 850 binlerde olan şehir nüfusumuz, bugün 600 binlere kadar düşmüştür. Özellikle kırsal kesimde yaşayan her 100 çiftçimizden 65-70’i, karnını doyuramadığı ve geçimini sağlayamadığı için il dışına göçmek durumunda kalmıştır.

Bunun yanında sigara fabrikasının kapatılması, şeker fabrikasının özelleştirilmesi, çevre illerle olan bağlantı yollarımızın tam manasıyla bitirilememiş olması, Niksar-Ünye yolunun bitirilememiş olması, havaalanımızın çok uzun bir süre kapalı kalması, Süreyya Bey Barajı gibi son derece büyük, önemli tarımsal projelerin henüz daha tarıma katkı verecek seviyede bitirilememiş olması, birçok sebepten dolayı gelirinin büyük bir kısmını tarımdan elde eden şehrimizin ekonomik anlamda 61’inci sıraya kadar gerilemesine sebebiyet vermiştir. Hem nüfus anlamında hem gelişmişlik indeksi ve Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) anlamında hem üretim ve ihracat anlamında son yıllarda hiç hak etmediği yere kadar gerilemiştir.

‘İSTİHDAMIN TEK SEKTÖRDE YOĞUNLAŞMASI SON DERECE SAĞLIKSIZ’

Pandemi sonrası Avrupa ve Amerika’nın özellikle Çin’e uygulamış olduğu ambargo, Çin’de maliyetlerin artıp kalitenin düşmesi, buna benzer birçok sebepten dolayı özellikle son dönemlerde konfeksiyon sektörüyle alakalı çok önemli talepler ve yatırımlar alıyoruz. Bugün organize sanayi bölgelerimizdeki toplam istihdamın yüzde 70’ini tek başına tekstil kapsamaktadır. Bu sağlıksız yapı, 2000’lerde Avrupa ve Amerika’nın Çin’e yönelmesinden dolayı özelikle şehir merkezimizde, 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde onlarca fabrikanın kapanmasına, binlerce insanımızın işsiz kalmasına sebebiyet verdiği için bizde derin soru işaretleri uyandırmaktadır. Şehirdeki üretimin ve istihdamın çok büyük bir ağırlık noktasının tek bir sektörde yoğunlaşması, özellikle önümüzdeki süreçte ülkemizin dış politikada yaşayacağı ve karşılaşacağı sorunları da düşünecek olursak bize bunun şantaj ve tehdit unsuru olarak kullanılacak olmasından dolayı da bence son derece sağlıksız bir gelişmedir. Biz, kendi uluslararası firmalarımızı oluşturmak, daha stratejik daha, teknolojik üretimler yapmak, özellikle gıda konusunda önemli hamleler yapmak durumundayız. Başka uluslararası markaların ucuz işçiliğini yapan, onlara ucuz üretim yapan ülke olmak yerine kendi markalarını oluşturan, uluslararası anlamda da ciddi potansiyeli olan bir ülke oluşturmak durumundayız.

‘ŞEHRİMİZDE SIKINTILI SEKTÖRLERİN BAŞINDA İNŞAAT GELİYOR’

Şehrimizde sıkıntılı olan sektörlerin başında, ülkemizde de olduğu gibi inşaat sektörü geliyor. Son yıllarda üretime dayalı bir gelişme modeli yerine inşaata dayalı bir gelişme modeli belirlendiği için maalesef inşaatın ülke ekonomisindeki payı son derece sağlıksız bir şekilde yükselmiştir. Özelikle Milli Eğitim Bakanı’nın Tokatlı olması neticesinde yüzün üzerinde okul inşaatının hali hazırda devam ediyor olması ve bir o kadarda inşaat anlamında kamu yatırımlarının olması hem sevindirici hem de aynı anlamda ülkenin bugünkü yaşamış olduğu sorunluları düşünecek olursak son derece sıkıntılı ve riskli seyretmektedir.

‘ŞANTİYELERİN BÜYÜK BİR KISMI DURMA NOKTASINA GELDİ’

İnşaat sektöründe son dönemlerde olan demir, çimento gibi temel girdilerde yüzde 200-300’lük artışlar yaşanırken özellikle şehrimizde ihalelerin büyük bir kısmı Köy Altyapısını Destekleme Projesi’nden (KÖYDES) yapıldığı için, KÖYDES müteahhitlerine yüzde 30-40’lık artışın verilmesi, bu inşaatların bitirilmesini mümkün kılmamaktadır. Zaten şantiyelerin büyük bir kısmı da durma noktasına gelmiştir. Bu, önümüzdeki süreçte çok ciddi de bir riski beraberinde getirmektedir. Eylül ayı içerisinde okullar açılacak, yaklaşık 40-50 bin öğrenci, bu inşaatların eylül ayına kadar yetiştirilmesi ve bitirilmesiyle yeni okullarına kavuşturulacak. Ancak mevcut şartlarda bu inşaatların bitirilmesi mümkün görülmüyor.

‘2022 YILI BÜTÇESİ İÇERİSİNDE İNŞAATLARA AYRILAN KAYNAĞIN KULLANILDIĞI SÖYLENDİ’

Yöneticilerimizle görüştüğümüzde, 2022 yılı bütçesi içerisinde inşaatlara ayrılan kaynağın ve payın kullanıldığını, fazlasıyla açık verildiğini, Hazine’nin kasasında yeterince maddi kaynak olmadığını, ilave artış vermek konusunda zorlandıklarını ifade etmektedir. Ancak mevcut şartlarda da yüzlerce kamu müteahhidinin batması söz konusu. Bunun, şehrimizin ekonomisine çok ciddi, telafisi olmayan büyük zararlar doğuracağını düşünüyoruz.

Bir başka sıkıntı yaşayan sektörde, özellikle kamuyla çalışan, gelirlerinin önemli bir kısmını kamudan elde eden bir takım ruhsatlı çalışan merkezler. Her yılın sonunda Ankara’ya yaklaşık 2-3 ay, bu sektörlerin yıllık fiyat artışları karşısında ezilmemeleri, zarar etmemeleri için görüşmeler yapmakla zamanımızı geçiriyoruz. Demokratik, sistemi oturmuş ülkelerde o sektörle ilgili yıllık maliyet artışları yaşanır, ilgili sektörlerin yöneticilerine o kadarlık ilave zam ve artış verilir. Maalesef ülkemizde kim daha çok ağlarsa, kim daha çok sesini çıkarırsa, kimin daha çok adamı varsa ona daha fazla artış veriliyor. Kim muhalefet etmiş, eleştirmiş veya sesini çıkartmamışsa ona daha az artış veriliyor. Bu da ilgili sektörlerde ciddi sıkıntılara sebebiyet veriyor.

Özellikle akaryakıt sektöründe son dönemlerde ciddi sorunlar yaşandı. Akaryakıt litre fiyatları son bir yılda yaklaşık 5 katına çıktı. İşçilik, nakliye, elektrik, doğal gaz gibi temel girdiler de minimum yüzde 200-300 arttı. Ancak litre başına kârları, son bir ayda yapılan artışla, yüzde 20-30’luk zamla artış verildi. Son dönemlerde yüzlerce akaryakıt istasyonunun kapalı olduğunu; kiralık, satılık ilanlarını görmekteyiz. Maalesef bu sektörümüz de büyük sıkıntılarla mücadele etmektedir.

‘ÇİFTÇİMİZ SAHİPSİZ, YALNIZ VE DESTEKSİZ’

Şehrimiz için lokomotif sektör tarımdır. En önemli ayağı da çiftçilerimiz ve üreticilerimizdir. Özellikle onlarla iletişimimizi bu hassas dönemde son derece yüksek tutmaya gayret ediyoruz. Hepimizin bildiği ve yaşadığı gibi çiftçimiz sahipsiz, yalnız ve desteksiz. Ne ekeceğini ne üreteceğini ve kaça satacağını bilmiyor. Bunun dışında son bir yılda mazot, gübre, fide, işçilik maliyetleri, tohum gibi temel girdilerin artışı yüzde 300-400’ün üzerinde. Bugün Ziraat Bankası’na borcu olmayan çiftçi yok. Çiftçi son derece sıkıntılı, mutsuz, toprağa, tarıma küsmüş durumda. Azalan tarımsal alanlarla, dünyadaki iklim değişikliğiyle, nüfusun son derece hızlı bir şekilde artmasıyla özellikle pandemi sonrası ve gelecekte gıdaya olan talebin artacağını, önümüzdeki süreçte yönetimlerinde gerekli desteği vermesiyle çiftçi için son derece olumlu bir dönem yaşanacağını söyleyerek onları ayakta tutmaya ve onlara moral vermeye çalışıyoruz.

‘CUMHURİYET TARİHİNİN EN ZOR DÖNEMLERİNDEN GEÇİYORUZ’

Bütün ülke, bir ve beraber olarak kenetlenmeliyiz. Ülkemiz, maalesef Cumhuriyet tarihinin en zor ve en sıkıntılı dönemlerinden geçiyor. Her ne kadar kabul edilmese de bugün yaşamış olduğumuz ekonomik sorunlar, tarihin bize yaşattığı en ciddi ve en buhranlı sıkıntılardır. Ayrışmayı, kutuplaşmayı yok etmeliyiz. Bir olmalı, kenetlenmeli, çalışmalı ve üretmeliyiz. Adaleti ve hukuku tesis etmeli; şeffaf, denetlenebilir, daha adil, daha demokratik, daha özgürlükçü bir yönetim anlayışını benimsemeliyiz. Hukukun olmadığı yerde iş dünyasının huzurlu olması mümkün değildir. Uzun vadeli yapısal birtakım reformların ve kararlarının alınmadığı, iş insanının ikna edilmediği ortamda ticaretin gelişmesi ve geleceğe daha güvenle bakmamız mümkün değil. Günübirlik çözümleri ve spekülasyonları bir kenara bırakmalı; kutuplaşmayı, ayrışmayı bir an önce sonlandırmalı, büyük bir motivasyonla, istişareyle önemli kararlar alarak toplumu da buna ikna etmeliyiz. Bu sıkıntıların birliktelikle, akılla, iyi bir yönetimle çok hızlı aşılacağını düşünüyorum. İnsanlarımızın geçmiş birikimleri, Anadolu’nun yer altı ve yer üstü zenginlikleri bütün bu sorunların üstesinden gelmek için fazlasıyla yeterlidir.

‘HAZİNE VE MALİYE BAKANI BİR TÜRLÜ SORUNU YAKALAYAMADI, PROBLEMİ GÖREMEDİ’

Hazine ve Maliye Bakanı, geldiği günden beri çok pratik çözümler üretiyor ama bir türlü sorunu yakalayamadı, problemi göremedi. Dar gelirlilerin yaşamış olduğu sıkıntıların sebebinin üretenler, sanayiciler olduğunu söyleyerek, sanayicileri halkın önüne atarak meseleyi çözdü. Bu ayın ‘haini’, maalesef sanayici ve üretici oldu. Bugün ülkemizde artan girdiler, döviz kurundaki hareketlilikler, artan işçilik maliyetleri, artan enerji maliyetleri, azalan talepler ve düşen cirolarla beraber son bir yılda ihracatını 41 milyar dolardan, son çeyreği baz alacak olursak 71 milyar dolara çıkararak bütün bu zorluklara rağmen yönetiminde üreticiye, ihracatçıya ciddi destekler vermemiş olmasına rağmen tarihi bir başarıya imza atmış, rekor kırmıştır. Sayın Bakan’ın tüm olumsuzluklara rağmen sanayiciye, üreticiye teşekkür etmesi gerekirdi, ama tam tersini yaptı. Halka, ‘Bu sorunları yaşıyorsanız size aktarmamız gereken kaynakları sanayiciye verdik, bundan dolayı da sizi ihmal ettik, siz sıkıntı yaşıyorsunuz’ diyerek işveren, çalışan, toplum arasındaki gerilimi tırmandırmış oldu. Ekonomiyi ayağa kaldıracaksak işveren, çalışan, emekli, işçi, memur, çiftçi, herkesin daha sıkı bir şekilde kenetlenmesi ve omuz omuza vermesi gerekir. Maalesef büyük bir akıl tutulması yaşıyoruz. Bunun ekonomide son derece olumsuz sonuçlar doğuracağını bilmelerine rağmen günübirlik popülizmle birilerini günah keçisi yaparak birilerinin önüne atmaya çalışıyorlar.

Hazine ve Maliye Bakanı’nın, halktan alıp sanayiciye ne verdiğini anlatması lazım. Son dönemde konutlara yapılan enerji fiyatlarındaki artışın iki katı sanayicilere yapıldı. Tam tersi, halka daha az yük binsin diye sanayiciye iki katı bedel ödettirildi. Bakanın sanıyorum ki kendi ticari işleri son derece iyi gidiyor. Çıksın, nasıl iyi olduğunu hepimize anlatsın. Biz de bunları uygulayarak önümüzdeki süreçte daha çok üretelim, daha çok kazanalım, gözlerindeki ışıltıyı biz de yakalayalım istiyoruz.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.