Connect with us

EKONOMİ

Üç Eşik: 2009, 2015, 2019

İktidar ekonomik krizin sosyo-ekonomik yıkıcı etkilerini ya görmezden geliyor ya da pandemi, küresel emtia fiyatlarındaki artışlar, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi çeşitli mazeretler öne sürüyor. Yoksulluğun bu kadar hayati bir hal aldığı, intihar sebebi olduğu bir ortamda muhalefetin siyasi gündemi, adaylık-sistem tartışmalarıyla domine ediliyor. Muhalefetin yoksulluğa, refahın adil dağılımına, kalkınmaya yönelik güçlü bir çerçevesi bulunmuyor. Varsa bile bu çerçeve kamuoyuna ulaşamıyor.

Yayınlanma:

|

Türkiye ciddi bir ekonomik kriz sürecinden geçiyor. Bunun gündelik yaşama pek çok yansıması oluyor. Bu yansımalardan en çarpıcı olanlardan biri de artan intihar vakaları.

TÜİK tarafından hazırlanan geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayısı verilerine bakıldığında son 20 yıl içerisinde üç yıl dikkat çekiyor: 2009, 2015 ve 2019.

Bu üç yılın ortak özelliği, ekonomik krizlerin önemli düzeyde sosyal etkilerinin görüldüğü dönemlere tekabül etmesi. 2019’un diğer yıllardan farkı ise kendinden sonraki yıllara göre çok daha iyi ekonomik göstergelere sahip olması, kendinden sonraki yıllarda krizin derinleşerek devam etmesi.

Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere, yıllar itibarıyla Türkiye’de geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları üç eşikten geçiyor. İlk ikisinde göreli bir düzelme varken üçüncüsünün akıbeti bilinmiyor çünkü TÜİK bu veriyi henüz yayınlamadı.

Kaynak: TÜİK

Ancak 2020, 2021 ve 2022 yıllarında geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları için bir fikir vermesi açısından işsizlik, enflasyon ve tüketici güven endeksi olmak üzere üç gösterge kullanılabilir.

İlk Gösterge: İşsizlik

İşsizlik bir insanın iyi olma halini doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biri. Ayrıca Türkiye toplumunda iş, yalnızca hayatın idamesi için yapılan para kazanma eylemi değil aynı zamanda önemli bir sosyal statü göstergesi. Bu anlamda işsiz olmanın geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayılarını doğrudan etkileyeceği kolaylıkla söylenebilir.

Aşağıdaki tabloda yıllar itibarıyla Türkiye’deki işsizlik oranları ve geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları birlikte gösteriliyor. Tabloda da görüleceği üzere geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları ile işsizlik oranları arasında güçlü bir pozitif korelasyon bulunuyor.

Kaynak: TÜİK

2008 yılında yaşanan Küresel Finans Krizi’nin etkisiyle 2009 yılında Türkiye’de işsizlik oranı %3 yükselerek %13 bandının üzerine çıkıyor.

Lakin takip eden iki yıl içinde işsizlik oranında %1,9 ve %2’lik bir gerileme oluyor ve krizin oluşturduğu şok iki yıl içinde absorbe ediliyor. 2012 yılına gelindiğinde işsizlik oranı %8,4’e geriliyor.

2013 yılı itibarıyla işsizlik oranında artış trendi başlıyor ve ortalama 0,6 puan artışlarının neticesinde 2015 yılında yeniden %10 bandının üzerine çıkıyor. Sonraki yıllarda azalış olmasa da bir duraksama oluyor ve işsizlik %10 civarında çakılı kalıyor.

2019 yılında ise işsizlik oranı seyrinde asıl kırılma anı oluşuyor ve bir yılda %2,8 artış ile %13,7 oluyor. Sonraki yıllarda göreli olarak düşüşler yaşansa da işsizlik oranı 2020 yılında %13,1, 2021 yılında %12,4 olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durum krizin etkilerinin toplumda net biçimde görüldüğünü, krize yönelik geliştirilen çözümlerin yetersiz kaldığını gösteriyor. Üç yıl art arda süren %13 civarı işsizliğin intihar sayılarının önemli oranda artmasına sebebiyet verdiği söylenebilir.

İkinci Gösterge: Enflasyon

Mal ve hizmet fiyatlarında genel artışı temsil eden enflasyon oranı, alım gücünü doğrudan etkiliyor. Özellikle temel gıda ürünleri alt gelir grubunda yer alan birey ve hane halklarının bütçesinin önemli bir kısmını oluşturduğu için bu ürün grubunda yapılan fiyat artışları dar gelirli aile bireylerinin psikolojik durumlarını doğrudan etkiliyor.

Aşağıda tabloda yıllar itibarıyla Türkiye’deki enflasyon oranları ve geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları birlikte gösteriliyor. Tablo incelediğinde bazı dönemlerde geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayısı ile enflasyon oranı arasında pozitif bir korelasyon görülüyor.

Ekonomik krizlerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini gösteren 2008 ve 2014 yıllarında enflasyon oranlarında önemli artışlar görülürken, işsizlik oranında olduğu gibi asıl kırılma 2018 yılında oluyor.

Döviz Krizi’nin yaşandığı 2018 yılından sonra nispeten bir iyileşme görülse de COVID-19 pandemisinin etkilerinin daha net görüldüğü 2021 yılında enflasyon %23,8 gibi çarpıcı bir artışla %36,1 seviyesine çıkıyor. 2022 yılının ilk çeyreğinde ise %61,1 ile enflasyon oranı tarihi bir seviyeye ulaşıyor.

2019 yılında doruk noktasına ulaştıktan sonra geri dönmesi beklenen enflasyon oranı 2019’da %15 iken halihazırda %61,1 bandında seyrediyor.

Üçüncü Gösterge: Tüketici Güven Endeksi

Tüketici Güven Endeksi, tüketicilerin kişisel mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ve gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerini ölçmeyi amaçlıyor.

Aşağıda tabloda yıllar itibarıyla tüketici güven endeksi ve geçim zorluğu sebebiyle gerçekleşen intihar sayıları birlikte gösteriliyor. Veriler incelendiğinde ikisi arasında negatif yönlü güçlü bir korelasyon görülüyor. (r= -0,84)

Tüketici Güven Endeksi’ndeki değişimler 2009, 2015 ve 2019 yıllarındaki eşik noktalarını doğrudan gösteriyor. 2008 yılında %16,1 düşüş yaşanırken, 2015 senesinde %9,9, 2019 senesinde ise %8,1 düşüş görülüyor.

2019 yılının diğer eşik noktalarından farkı ise kendisinden sonraki yıllarda toparlanma yerine tam tersi düşüşün devam etmesi. 2020 yılında 5,5, 2021 yılında ise 2,2 düşüş görülüyor. 2021 yılının sonunda 80,2’ye düşen Tüketici Güven Endeksi, 2022’nin ilk çeyreğinde 12,9 gibi çarpıcı bir düşüşle 67,3’e gerilemiş durumda.

Bu durum, şu andaki günümüz Tüketici Güven Endeksi’nin son 20 yıl içinde Tüketici Güven Endeksi’nin en düşük olduğu 2008 yılından bile 12,2 puan daha geride olduğu anlamına geliyor.

Bu Sayılar Bize Ne Söylüyor?

Tüm bu göstergeler 2020, 2021 ve 2022 yıllarında geçim zorluğu sebebiyle intihar sayısının ciddi oranda artmış olabileceğini gösteriyor. Bunun ötesinde bu göstergelerin daha geniş bir perspektifte şöyle de bir anlamı var: Türkiye çok ciddi bir ekonomik ve sosyal krizin içinde.

2008 Finans Krizi ve 2013’teki küresel daralmadan bir şekilde çıkan Türkiye ekonomisi, 2018 Döviz Krizi’yle başlayan kriz sarmalından 2019’da çıkmak için adımlar atmış olsa da, 2020’de gerçekleşen pandeminin de etkisiyle bundan kurtulamıyor. 2021 yılı Türkiye toplumunun krizin etkilerinden filtresiz olarak etkilendiği bir yıl olurken, 2022 yılında geçen seneye göre daha iyiye giden bir gösterge bulunmuyor.

2019 Eşiğinin Diğer Eşiklerden Farkı

Tüm bunlar olurken diğer eşiklerden farklı olarak ne iktidar ne muhalefet ne de toplum krizi doğrudan gündem edinebiliyor.

İktidar krizin sosyo-ekonomik yıkıcı etkilerini ya görmezden geliyor ya da pandemi, küresel emtia fiyatlarındaki artışlar, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi çeşitli mazeretler öne sürüyor. Diğer taraftan, İHA gibi yeni teknoloji ürünü savunma sanayiiyle “cihana nizam veren” bir Türkiye profili ortaya koyarken ülkenin etrafındaki savaşları işaretleyerek güçlü ve istikrarlı bir devlet yönetiminin önemini hatırlatan bir hikâye anlatıyor.

Yoksulluğun bu kadar hayati bir hal aldığı, intihar sebebi olduğu bir ortamda muhalefetin siyasi gündemi, adaylık-sistem tartışmalarıyla domine ediliyor. Muhalefetin yoksulluğa, refahın adil dağılımına, kalkınmaya yönelik güçlü bir çerçevesi bulunmuyor. Varsa bile bu çerçeve kamuoyuna ulaşamıyor.

Buna ek olarak, muhalefet halihazırda elindeki en somut mutabakat olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ekonomi arasında somut bağlar kuracak aktüel bir dil inşa edemiyor. Türkiye’de “hızlı karar alma mekanizmalarının”, başkanlık sisteminin ekonomiyi soktuğu döngünün parlamenter sistem ile daha aşılır olduğuna ikna edecek argümanları oluşturamıyor.

Toplum ise yaşadığı kriz karşısında nasıl bir çözüm gerektiğini bilmediği, siyaset tarafından kendisine bir çözüm reçetesi üretilemediği, dayanışmayı artıracak sivil toplum kültürüne sahip olmadığı bir atmosferde tüm sorunların faturasını mültecilere kesiyor.

Diğer taraftan, Türkiye’nin artık sosyal adaletin öncelendiği, yoksulluğu bitirmeye yönelik adımların atıldığı, düşük gelirli hane halklarına finansal destek mekanizmalarının oluşturulduğu, kırılgan gruplar üzerinde krizin etkilerinin minimize edildiği bir hikâyesi ve bu hikâyeyi gerçek kılmayı vaat eden bir siyasi iradesi bulunmuyor.

Türkiye sonuç olarak çok ciddi ekonomik ve sosyal kriz sürecinden geçiyor, ancak diğer krizlerden farklı olarak sorunları çözecek gerekli ve yeterli enstrümanlara sahip görünmüyor.

Ömer Burak Tek – Perspektif

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.