Connect with us

EKONOMİ

Doğalgazda ‘kışa hazırız’ ezberi anlatılırken, uzmanlar uyarıyor: Asıl risk finansal

Yayınlanma:

|

Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye, fiyat artışları nedeniyle ‘kara’ bir kışa doğru giderken iktidardansa ‘hazırız’ mesajları geliyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Tuz Gölü’ndeki deponun tamamını doldurduk. Silivri deposunun da yüzde 82’sini doldurduk. Kışa tam dolu bir şekilde girmiş olacağız” dedi. Ama uzmanlar, yeraltı depolarının sadece kısa vadeli kesintiler için işe yaracağı görüşünde.

Eski Botaş yöneticisi Ali Arif Aktürk, yüksek maliyetli bu depolardaki gazın yeniden üretim miktarının, İstanbul’a bile yetmeyeceği hesabını paylaştı. Aktürk, Türkiye’nin risk primi nedeniyle doğalgaz alım maliyetinin arttığını belirterek ‘Hepimizi zor bir kış bekliyor’ dedi.

Doğalgazda yüzde 99,1, petrol ve ürünlerinde yüzde 92,4’le Türkiye, dışa bağımlı bir ülke. Bu durum ekonomik riskleri artırıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 21 Ağustos 2020’de Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz rezervinin keşfinin yapıldığını açıklasa da bu ‘müjde’nin daha çok seçmen kitlesine yönelik olduğu ortaya çıktı.

İstikrarlı bir enerji politikasının olmadığı ve ‘müjde’lerle yürütülmeye çalışılan bir süreçte Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşından en çok etkilenen ülkelerden birisi oldu. Rusya, yüzde 33 oranla Türkiye’nin en büyük doğalgaz tedarikçisi.

Bu durum doğalgaz fiyatlarındaki artışı hızlandırdı. Son bir yılda santrallerdeki doğalgaz tarifelerine yüzde 630, sanayiye yüzde 601, konuttaysa yüzde 146 zam geldi.

İkinci büyük tedarikçiyse İran. Ocakta İran’ın teknik arıza gerekçesiyle gaz akışını durdurması sonrası Türkiye’deki sanayi bölgelerinde kesintiler yaşandı. Elektrik kesintisinin de eşlik ettiği bu durum bazı bölgeleri bir haftayı aşkın enerjisiz bıraktı.

Bu kesintiler Türkiye’nin yaz aylarında gaz fiyatları yükselince depolardaki gazı bitirdiği yönündeki iddiaların ortaya çıkmasına neden olmuştu. Uzmanlar İran’dan gelen doğalgazda hemen hemen her kış sorun çıkmasına rağmen bu çapta bir kesintinin ilk kez yaşandığını belirtiyor.

Oysa Ekim 2021’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, “Yer altı doğal gaz depolarımızın dörtte üçünü doldurduk. İnşallah önümüzdeki haftalarda da tamamını doldurmuş olacağız” demişti.

Dönmez’den bu sene de ‘hazırlıklıyız’ mesajı

Bakan Dönmez’den bu kış için de benzer bir açıklama geldi: “Kapasite artırma çalışmaları devam ediyor. Bir yandan da depolara gaz basmaya devam ediyoruz. Tuz Gölü’ndeki deponun tamamını doldurduk. Silivri deposunun da yüzde 82’sini doldurduk. Kışa tam dolu bir şekilde girmiş olacağız.”

Tesislerin doğalgaz depolama kapasitesine ilişkin bilgi veren Dönmez, şunları söyledi: “Halihazırda Silivri Yer Altı Doğalgaz Depolama Tesisi 3,2 milyar metreküplük depolama hacmine sahip. Yapacağımız çalışmalarla buradaki kapasiteyi 4,6 milyar metreküpe çıkartacağız. Geri üretim kapasitesini de günlük 28 milyon metreküpten 75 milyon metreküpe ulaştırmış olacağız.”

Ama iktidarın arz güvenliğini sağlayamadığı bir ortamda fiyatlardaki yükselişe bağlı olarak BOTAŞ’ın öngörülenden fazla döviz ihtiyacı, rezervleri tükenmiş olan Merkez Bankası’nı daha da zora sokabilir. Üstelik Türkiye’nin dış borç ödemeleri eylülle birlikte yükselecek.

Bu ortamda Bakan Dönmez’in “Hazırız” açıklamasıyla birlikte kışın yaşanabilecek gelişmeleri eski BOTAŞ doğalgaz alım dairesi başkanı Ali Arif Aktürk’e sorduk.

Aktürk: Yeraltı depoları kesinti dönemleri için

Türkiye’nin doğalgaz profiline bağlı olarak konutlardan dolayı kış döneminde tüketimin çok ciddi arttığını söyleyen Aktürk, bunun hiçbir yeraltı deposuyla sağlanma imkanının olmadığını söyledi: “Ancak Türkiye’de sekiz-10 tane depo olacak. Bunların da yeniden üretim kapasitesi toplamı 320 milyar metreküp olacak ki ilaç olsun. Bu da ancak belli bir süre için. Yeraltı deposu sadece arzla talebin kesişmediği noktalarda, kesinti dönemlerinde ya da çok soğuklardan talebin artması durumunda dengeyi sağlamak için kullanılan bir enstrümandır. Tüm dünyada da böyle. Bakan Dönmez ‘Kışa hazırız’ demiş. Ancak şu anda kuzey Marmara’daki Silivri’deki depolama kapasitesiyle birlikte Tuz Gölü’ndeki kapasiteyle yapılabilen yeniden üretim, kışın sadece İstanbul’un bile tüketimine yetmiyor. Bu depolar sistemin güvenli çalışması için kısa dönemli arz talep dengesini savuşturmak için kullanılan enstrümanlardırDünyanın her yerinde bu böyle. Sistem hidroliği açısından da durum böyle. Aslında önemli olan yeniden üretim miktarı.”

‘Risk primi nedeniyle faiz maliyeti çok yüksek’

Aktürk, şu anda depo edilen gazın fiyatının yüksekliğine dikkat çekerek, Türkiye’nin kredi risk priminin rekorlar kırmasının bu noktada maliyetleri artırdığını söyledi: “Gaz fiyatları çok yüksek. Şu anda atılan gazın stok maliyeti de yüksek. Gazın Avrupa’daki değeri 1700 dolar. Biz şimdilik depoya boru gazından atıyoruz. Bunun fiyatı 1000 dolar seviyesinde (Rus gazı). Buraya 3 milyar metreküp gaz atıldığını düşünelim. Türkiye’nin CDS’si yani kredi risk primi şu an 800 puanı aşmış durumda. Böylesine bir durumda BOTAŞ’ın borçlanması dolar bazında en az yüzde 11’dir. Yani yaklaşık 330 milyon dolarlık bir faiz maliyeti de var.”

‘Depolar ek maliyet getirecek’

Yeraltı depolarının işletme maliyetinin de olduğunu ve bunun için de enerji gerektiğini belirten Aktürk, üretimin de ek maliyet getirdiğini söyledi: “Gaz depolamak pahalı bir enstrümandır. Ancak sistem dengesi için bunun mutlaka olması gerekiyor. Bu durum sadece kısa dönemli arızalar için geçerli. İran kesintisi çok uzun sürmüştü. İran’ın giriş noktasından dolayı onu telafi etmek imkansızdı. Oradan gelen gazın Kayseri’deki tüketim noktalarına kadar doğru dürüst bir tüketimi yok. Gaz oralardan Adana-Mersin’e kadar iniyor. Bu saydığımız alanlar sadece İran gazıyla besleniyor. Oraya İran gazı gelmediği anda Rus gazını oraya indiremezsiniz. Yani Türkiye’nin güneydoğusu çöküyor. Yeraltı deponuzda gazınız da olsa o gazı doğuya taşıyamıyorsunuz.”

‘Zor bir kış bekliyor’

Eski BOTAŞ yöneticisi, gaz fiyatlarının sürdürülemez bir noktaya geldiğini belirtip finansal risklere değindi: “Benim endişem kış için fiziki kesintiden ziyade finansal. Şu an gaz fiyatları seviyesi sürdürülemez bir boyutta. Özellikle kış döneminde almak zorundayız. Diğer yandan Fransa’nın AB’nin yaptığı gibi de tasarruf önlemleri uygulamıyoruz. Sübvansiyon da herkese yapılıyor. Bununla restoranlarda açık havaları ısıtıyoruz. Bu kadar pahalı bir gazı alıp da aradaki farkı sübvanse etmek zor. Türkiye tarihinde ilk kez ek bütçe kanunuyla BOTAŞ’ın ödemeleri nedeniyle 1,3 trilyon TL ek vergi geliri bekleniyor. Bu durum ödemelerin sürdürülebilmesi için böyle. Bu miktarlar da hepimizin cebinden çıkacak. Hepimizi zor bir kış bekliyor. Türkiye’nin cari dengesinde bir sıkıntı olursa enerjiden başlayarak makro-ekonomik göstergelerini tümüyle alt üst edebilir.”

DİKEN

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.