Connect with us

EKONOMİ

CEO’lar resesyon bekliyor, işten çıkarmalar gündemde

Yayınlanma:

|

■ KPMG’nin her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği ve küresel çapta 1.300’den fazla CEO’nun katıldığı Küresel CEO Araştırması 2022, her 10 CEO’dan 8’inin önümüzdeki 12 ay içinde bir resesyon beklediğini gösteriyor. Her 10 CEO’dan 7’si resesyonun büyümeyi sekteye uğratacağına inanıyor. Yüzde 58’i resesyonun ‘hafif ve kısa’ olacağına inanıyor.

■ CEO’ların yüzde 39’u hâlihazırda işe alımları durdururken, yüzde 46’sının önümüzdeki 6 ay içinde işten çıkarma planları var. Her beş CEO’dan dördü, şirketlerini beklenen resesyona hazırlamak için kısa vadeli dijital dönüşüm stratejilerine ara verdi. Ekonomik baskılar ÇSY hedeflerini de yavaşlatıyor.

Bağımsız denetim şirketi KPMG’nin dünyanın en büyük şirketlerinde görev yapan 1.300’den fazla CEO’ya stratejileri ve görünümleri hakkında sorular yönelttiği “Küresel CEO Araştırması”- nın 2022 yılı sonuçları açıklandı.

Her 10 CEO’dan sekizi (yüzde 86) bir yıllık zaman zarfında bir resesyon beklediğini söylerken, yüzde 71’i bu resesyonun şirket kazançlarını yüzde 10’a kadar etkileyeceğini öngörüyor. Üst düzey yöneticilerin büyük çoğunluğu (yüzde 73) resesyonun beklenen büyümeyi sekteye uğratacağına inanıyor. Bununla birlikte, 4’te üçü (yüzde 76) yaklaşan resesyon öncesinde şimdiden tedbir amaçlı adımlar attıklarını da belirtiyor.

%58’i resesyonun hafif ve kısa olmasını bekliyor

Araştırmaya göre liderlerin yüzde 58’i hafif ve kısa süreli bir resesyon bekliyor. Üst düzey yöneticilerin yüzde 14’ü, 2022’nin başlarına (yüzde 9) kıyasla biraz daha yüksek bir oranla, bugünün en acil endişeleri arasında resesyon konusu olduğunu belirtirken pandemi yorgunluğu ise yüzde 15 ile listenin başında yer alıyor.

Bu endişelere rağmen üst düzey yöneticiler, KPMG’nin şubat ayında 500 CEO ile yaptığı “CEO Pulse” araştırmasına (yüzde 60) kıyasla önümüzdeki 6 ay için ekonominin dayanıklılığına belirgin bir şekilde daha fazla güven duyuyor (yüzde 73). Ayrıca, liderlerin yüzde 71’i küresel ekonominin önümüzdeki 3 yıl içindeki büyüme beklentilerinden (2022’nin başlarında yüzde 60) ve neredeyse her on CEO’dan dokuzu (yüzde 85) şirketlerinin önümüzdeki 3 yıl içindeki büyümesinden emin olduklarını ifade ediyor.

KPMG’nin 2022 yılı Küresel CEO Araştırması’nda öne çıkan diğer sonuçlar ise şunlar:

%39’u işe alımları durdurdu, işten çıkarmalar da yolda

Ekonomik çalkantıların devam etmesi nedeniyle CEO’ların yüzde 39’u hâlihazırda işe alımları dondurmuş durumda, yüzde 46’sı ise önümüzdeki 6 ay içinde iş gücünü küçültmeyi düşünüyor. Bu nedenle toplu istifaların yavaşlaması bekleniyor. Bununla birlikte, CEO’ların üç yıllık görüşleri daha iyimser olup sadece yüzde 9’u bu süre zarfında personel sayısını daha fazla azaltmayı planlıyor.

Şirketlerin %40’ı dijital dönüşüme ara verdi, oran artacak

Beklenen resesyon, şirketleri kısa vadeli dijitalleşme stratejilerini yeniden gözden geçirmeye itiyor. Her beş CEO’dan dördü, şirketlerini beklenen resesyona hazırlamak için dijital dönüşüm stratejilerine ara verdiğini veya yavaşlattığını belirtiyor. Şirketlerin yüzde 40’ı dijital dönüşüm stratejilerine ara verirken, yüzde 37’si önümüzdeki 6 ay içinde bu stratejilerine ara vermeyi veya yavaşlatmayı planlıyor.

Katılımcıların yüzde 70’i yatırımlarını dijital fırsatlara kaydırmak ve dijital açıdan geride kaldıkları alanlardan çıkmak için daha hızlı olmaları gerektiğini söylüyor.

Katılımcıların 4’te birinden fazlası daha uzun vadede dijitalleşmeyi ve iş bağlantılarını geliştirmenin, önümüzdeki 3 yıl içinde büyüme hedeflerine ulaşılması noktasında hayati önem taşıdığına inanıyor. Yüzde 74’ü ise şirketlerinin stratejik, dijital ve ÇSY (çevresel, sosyal ve yönetişim) yatırımlarının ayrılmaz bir şekilde birbiri ile bağlantılı olduğu konusunda hemfikir.

Araştırmada, gelişen yıkıcı teknolojiler, önümüzdeki 3 yıl içinde iş büyümesine yönelik en büyük risk olarak ortaya çıktı. Buna ek olarak CEO’lar; itibar, düzenleyici ve operasyonel sorunlar ve iklim değişikliği gibi konuları da büyümeye yönelik en önemli riskler arasında gösterdi. İtibar riski – şirketle ilgili müşterilerde veya kamuoyunda olumsuz algı – CEO’lar arasında 2022’nin başlarına kıyasla daha fazla endişe yaratıyor.

Şubatta yüzde 3 olan oran, ağustosta yüzde 10’a yükseldi. Ayrıca jeopolitik zorluklara yanıt olarak şirketlerin yüzde 51’i Rusya ile çalışmayı durdurdu ve yüzde 34’ü önümüzdeki 6 ay içinde bunu yapmayı planlıyor.

Siber güvenlik artık çok endişelendirmiyor

Geçtiğimiz yıl büyümeye yönelik riskler arasında ilk beşte yer alan siber güvenlik ise sıralamada geriledi. CEO’ların sadece yüzde 6’sı siber güvenlik konusunu en önemli risk olarak belirtti, bu oran Şubat 2022’de yüzde 17 seviyesindeydi. Bununla birlikte siber ortamların gelişimi sürüyor. Katılımcıların yüzde 77’si şirketlerinin bilgi güvenliğini stratejik bir işlev ve potansiyel bir rekabet avantajı olarak gördüğünü söylüyor. Her 10 CEO’dan yedisine göre (yüzde 73) jeopolitik belirsizlik de kurumsal siber saldırı endişelerini artırıyor. Kurumların yaklaşık 4’te üçünün (yüzde 72) fidye yazılım saldırılarıyla başa çıkmak için bir planı var. Bununla birlikte, 2021’de yüzde 13 olan bu orana kıyasla 2022’de neredeyse 4’te biri (yüzde 24) siber saldırılara karşı yeterince hazırlıklı olmadıklarını kabul ediyor.

“Nesilde bir görülen sorunlar kısa süre içinde arka arkaya geldi”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan şunları söyledi: “Küresel pandemi, jeopolitik gerilimler, enflasyonist baskılar ve finansal zorluklar gibi nesilde bir görülen sorunlar kısa süre içinde arka arkaya geldi. Bu zorluklar küresel CEO’ların da iyimserliklerini olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomik gelişmelerin şu anda iş dünyası liderleri için en önemli endişe kaynağı olması şaşırtıcı olmasa da yöneticilerin kendi şirketlerine ve uzun vadeli büyüme beklentilerine makul düzeyde güven duyduklarını görmek cesaret verici. Son yıllarda yaşanan olaylar iş dünyası için gerçek bir türbülans yarattı. Bu araştırmada ortaya çıkan bulgular, bu olaylarla mücadele eden ve üstesinden gelen yöneticilerin şirketlerinin dayanıklılığına daha fazla güvendikleri ve bugün karşı karşıya olduğumuz gerçek belirsizliklerin bazılarını azaltmaya odaklandıkları konusunda temkinli bir iyimserlik sağlayabilir.”

Paydaşlarda yeşil yaklaşıma ilişkin şüpheler var: ‘Göz boyama’

CEO’lara ÇSY performanslarını paydaşlara iletirken karşılaştıkları en büyük zorluğun ne olduğu sorulduğunda, yaklaşık 5’te biri (yüzde 17), paydaşlardaki şüphenin “yeşil yaklaşım ile göz boyama” etrafında oluştuğunu söyledi. 2021 yılında bu oran yüzde 8 seviyesindeydi. CEO’ların 3’te birinden fazlası (yüzde 38), şirketlerinin ilgi çekici bir ÇSY hikâyesi anlatmakta zorlandığını söylüyor. Katılımcıların yaklaşık 4’te üçü (yüzde 72) ayrıca paydaşların cinsiyet eşitliği, iklim etkileri gibi ÇSY konularına daha fazla dikkat edeceğine inanıyor. Yetenek konusunda ise 2022’nin başlarına kıyasla daha fazla C-seviye yönetici, doğru yetenek ve becerilere sahip olmanın net sıfır veya benzer hedefl ere ulaşmanın anahtarı olduğuna inanıyor. Neredeyse 4’te biri (yüzde 22) beceri ve uzmanlık eksikliğinin çözümlerin uygulanmasını engellediğini söylüyor ki bu yılın başlarında oran, yüzde 16 seviyesindeydi.

Ekonomik baskı ÇSY hedeflerini yavaşlatıyor

Küresel çapta CEO’lar, özellikle finansal performansın iyileştirilmesi ve büyümenin desteklenmesi söz konusu olduğunda, ÇSY girişimlerinin şirketleri için önemli olduğunun farkında. Hatta üst düzey yöneticilerin yüzde 69’u, paydaşlardan ÇSY konusunda raporlama ve şeffaflık için daha fazla talep geldiğini belirtiyor. Bu oran 2021’de yüzde 58 idi. CEO’ların neredeyse yarısı (yüzde 45) ÇSY konusundaki ilerlemenin kurumsal finansal performansı artırdığı konusunda hemfikir; bu oran sadece bir yıl önce yüzde 37’ydi. Bununla birlikte, ekonomik belirsizlik devam ettiği için CEO’ların yarısı önümüzdeki 6 ay içinde mevcut veya planlanan ÇSY çalışmalarına ara veriyor veya bu çalışmaları yeniden gözden geçiriyor; hatta yüzde 34’ü bu adımları şimdiden atmış durumda.

DÜNYA

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.