GÜNCEL
Aşırı kutuplaşmış bir toplumda dayanışmayı yeniden inşa etmek
Deprem ve sel gibi felaketlerin kısa vadede aramızdaki kutuplaşmaları silikleştirerek bizi birleştirdiği noktada bu birlikteliğin daha uzun vadeli bir sürece yayılabilmesi için, kutuplaşmanın kökenine inmek ve uzun vadeli gerekli düzenlemeleri yapmak gerekmektedir. Bunları yapabilmek ve bir değişim sağlayabilmek için önemli bir tarihsel noktada duruyoruz.

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Türkiye çok uzunca bir süredir siyasal iktidarın bilinçli tercihiyle aşırı kutuplaşmış bir toplum mühendisliği çabasının öznesi olagelmiştir. Siyasal iktidarı hesap verebilirlikten uzaklaştıran ve hikmetinden sual olunmaz bir devasa (heyula) güç haline getiren kutuplaşmanın olumsuz sonuçlarını hem siyasal hayatta hem de gündelik hayatta hep birlikte deneyimliyoruz.
Aşırı kutuplaşmanın siyasal alandaki en belirgin yansımalarından biri farklı partiler arasındaki iş birliğini zorlaştıran ortamdır. İzmir depreminin ardından İzmir’de, Kahramanmaraş depreminin ardından İstanbul’da bakanlıklar ve valilikler tarafından düzenlenen afet koordinasyon ve planlama toplantılarına her iki kentin büyükşehir belediye başkanlarının davet edilmemiş olması bu durumun iki acı örneğidir. Son 21 yıldır iktidar ve muhalefet liderlerini aynı masa etrafında Türkiye’nin sorunlarını tartışırken gören yoktur sanırım. Bugün 21 yaşında olanların iktidar ve muhalefet liderlerinin bir araya gelmemesini, büyük afetler ve felaketler karşısında bile iş birliği içinde olmamalarını doğal bir durum olarak gördüklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü böylesi bir ana hiç tanıklık etmediler.
Siyaseten aşırı kutuplaşmış toplumlarda siyasi partiler ve aktörler arasındaki anlaşmazlıkların bu derece keskinleşmesi etkin yönetişim mekanizmalarının kurulmasını engelleyecektir. Sonuçta ortaya çıkan durum sivil toplum alanında dahi gözlediğimiz kutuplaşmadır. İktidara yakın olan sivil toplum örgütleri ve/veya sivil toplum örgütü gibi davranan yapılar daha etkin ve karar alma mekanizmalarını etkileyebilme gücüne sahip iken muhalif olan sivil toplum yapılarının dışlanması söz konusudur.
Otoriter popülizmle taçlanan siyasal kutuplaşmanın bir başka sonucu, normal koşullarda seçim barajını aşamayacak aşırı uçlardaki marjinal partilerin iktidar üzerinde güç sahibi olacakları bir zeminin hazırlanmasıdır. İttifaklar içine dahil edilen, normal koşullarda seçmen tabanı %3’ü bulmayan, yani siyasal partilerle ilgili literatürde etkin parti niteliğine bile sahip olamayacak aşırı uçtaki marjinal partiler toplumdaki demokratik değerlerin ve kurumların zarar görmesine yol açabilecektir.
Toplumdaki bireyler arasında güven ve dayanışmanın azalmasına yol açan aşırı kutuplaşma, toplumsal bölünmelerin derinleşmesi sonucunu getirir. Güven ve dayanışma güçlü bir sivil toplumun temel yapıtaşı olan sosyal sermayenin kendisidir. Sosyal sermayenin zayıflaması toplumsal gruplar arasındaki dayanışma ağlarının zayıflaması demektir. Son kertede birbirine güvenmeyen toplumsal gruplar arasındaki empati ve anlayışın azalması, toplumsal grupların birbirlerine karşı hoşgörüsüz ve düşmanca tavırlar almaları toplumsal/siyasal gruplar arasında siyasal şiddetin yaşanmasına ve toplumsal istikrarsızlığın artmasına neden olur.
Popülizmle aşırı kutuplaşmanın el ele yürüdüğü toplumlarda siyasal iktidarlar genellikle uzun vadeli ve sürdürülebilir politikalar yerine kısa vadeli ve popülist politikalarla seçmenlerin desteklerini alma yoluna gidebilir. Seçmen tercihlerini kendi yanına çekebilmek için kullandıkları sosyal yardımlar ve kısa vadeli politikaların bizi getirdiği nokta deprem ve sel gibi felaketlere dirençsiz şehirler olduğunu çok acı bir tecrübeyle öğrenmiş bulunmaktayız.
Deprem bölgesinde gözlediğimiz yardımlaşma ve dayanışmanın Millet olarak kendi gücümüzle yeniden tanışmaya vesile olduğu kesin. Önemli olan bu ruhun ve anlayışın uzun süreli yaşatılması.
40 gün önce bizi derinden yaralayan Kahramanmaraş ve Hatay depremleri ile ardından gelen sel felaketinin içinde bulunduğumuz siyasal kutuplaşmayı yumuşatacak bazı deneyimleri beraberinde getirdiği kanaatindeyim. Depremin ardından İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin var güçleriyle depremzede yurttaşlara yardım için bölgeye ulaşması, TİP ve Saadet Partisi gibi partilerin kurduğu yardım çadırları, Akut, Ahbap Derneği, Babala TV gibi ve hepsinin adını burada sayamayacağım birçok sivil toplum örgütünün, yapılanmasının, gönüllü platformunun olağanüstü çabaları bizi ayrıştıran politika karşısında birleştiren bir gücün timsali oldular.
Yaşanan felaket karşısında aksiyon almakta geciken iktidar kanadı ve bazı uygulamaları nedeniyle toplumsal eleştirinin odağı olan AFAD ve Kızılay her şeyin iktidarın merceğinden gösterildiği gibi parlak olmadığını gözler önüne serdi. Deyim yerindeyse iktidarın altın varaklı süslemeleri ve söylemsel üstünlüğü deprem bölgesinde enkaza dönüştü.
Hepimiz yaşadığımız bu ortak acılar ve deneyimler üzerinden bizi ayıran kutuplaştıran siyasete inat bir araya gelerek yardımlaşma ve dayanışma gücümüzü ve sosyal sermayemizi ortaya koyduk. Farklı siyasi düşüncelerden, sivil yapılardan, partilerden gelenler ortak amaçlar etrafında birleşerek siyasi farklılıkların geçici olarak askıya alınmasıyla sonuçlandı. Hep birlikte anladık ki, biz birbirimizin düşmanı değiliz, dayanışma ve ihtiyaç ekseninde birbirine bağlı yurttaşlarız.
Üç büyük depremin ardından bölgeyi vuran sel felaketinin fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkileri devam ediyor. Enkazlardaki yaralı ve/veya hayatını kaybetmiş yurttaşlarımızın çıkarılmasını ve/veya çıkarılamamasını televizyonlardan ağlayarak izledik. Fiziksel olarak da psikolojik olarak da yaşadığımız travmayı kolay kolay atlatamayacağımız kesin. Depremin vurduğu kentlerin altyapıda aldığı hasarlar, yerel yönetimlerin altyapı konusunda kısa vadeli ve seçim sandığına endeksli popülist politikalarını da görünür kıldır.
Arka arkaya yaşadığımız felaketlerin ortak toplumsal bilincimizi bizi ayrıştıran ve kutuplaştıran politikalara “artık dur” diyeceğimiz bir noktaya taşıyıp taşımayacağını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Korku ve endişe içindeyiz. Gelecekte İstanbul’u ve Kuzey Anadolu Fay hattı üzerindeki illeri etkileyecek bir felaketin yaşanması endişesini taşıyoruz. Bir gecede insanların yaşamlarının nasıl yıkıldığını görmenin psikolojik yükü içinde şimdi toplum olarak bir karar verme sürecindeyiz.
Deprem bölgesinde gözlediğimiz yardımlaşma ve dayanışmanın Millet olarak kendi gücümüzle yeniden tanışmaya vesile olduğu kesin. Önemli olan bu ruhun ve anlayışın uzun süreli yaşatılması.
Önümüzdeki seçimlerde iktidara gelecek lider ve/veya partilerin önündeki en önemli gündem maddeleri evlerini, şehirlerini, yuvalarını terk etmek zorunda kalan, yerlerinden olanların ihtiyaçlarına çözümler aramaktır. Öte yandan bu türden felaketler sonrasında gelecek üretim kaybı, işsizlik ve ekonomik durgunluk gibi sorunlardan çıkış yollarının bugünden üretilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle topyekûn yeniden yapılanma süreci olacaktır.
Toplumların yaşadığı felaketlerin kesin bir şekilde yaşanan siyasal/toplumsal kutuplaşmaları azaltacağını ileri sürmek çok mümkün değildir. Dünya tarihi felaketlerin toplumsal kutuplaşmaları azalttığı ve arttırdığı örneklerle doludur.
Toplumların yaşadığı büyük felaketlerin siyasal kutuplaşmaları azalttığına dair birkaç iyi örnek bulunmaktadır. Bunlardan ilki Türkiye’nin zorlu Kurtuluş Savaşı mücadelesinin ardından yeni bir devlet olarak ortaya çıkışı ve halkın tek yürek olarak bir araya gelmesidir. Hazinesi boşaltılmış bir halkın sıfır noktasından başlayarak verdiği mücadele iyi bir liderle neler yapabileceğimizin bir örneği olarak geçmişimizde durmaktadır. İkincisi olarak, deprem örneğinde Japonya’da 2011 yılında meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve tsunamiye değinebiliriz. Ülkenin kuzeydoğusunda meydana gelen deprem Japon halkının dayanışma ve birliktelik duygusunu pekiştirirken, farklı siyasal görüşlere sahip insanların ortak bir amaç etrafında birleşerek, afet sonrası toplumsal iyileşme sürecine katkı sağladığını gördük.
Felaketlerin toplumdaki siyasal kutuplaşmaları azaltamadığı hatta derinleştirdiği örnekler yok mu? Bu örneklerden biri ne yazık ki yine bizden. Yaşadığımız 1999 depremi bizi büyük bir yıkımla karşı karşıya bırakmıştı. Ancak afet sonrası toplumsal yardımlaşma ve birlik duygusu yaşadığımız siyasal kutuplaşmayı azaltmada yeterli olmadı ve felaket sonrası dönemde siyasi bölünmeler derinleşti. 1999 depreminden sonra iktidara gelen AKP iktidarının 21 yıllık süreci yine bir deprem felaketine denk gelmiş bulunuyor. Bu süreçte zaten keskin kutuplaşma içindeki toplumda iplerin gerilmesi ortak geleceğimiz açısından birçok sorunun habercisi gibi durmakta. Bizim bu noktada daha fazla gerilmeye değil, birleşmeye ve uzlaşmaya ihtiyacımız bulunmakta.
İkinci örnek 2010 Haiti depremidir. Haiti’de meydana gelen depremin yarattığı felaketin ardından, uluslararası yardımların koordinasyonu ve ülkenin toparlanma sürecindeki yolsuzluklar siyasal kutuplaşmayı derinleştirecek yönde etki yapmıştı. Haiti örneğinde kutuplaşmaların keskinleşmesinde felaket sonrası yetersiz müdahale, yolsuzluklar etkili olmuştu.
Bölge insanı kadar, bölgenin dışındaki Türkiye’nin geri kalanında yaşayanlar da artık 6 Şubat öncesindeki insanlar değiller.
Aşırı kutuplaşmış toplumlarda iktidarın kullandığı medya manipülasyonu yerine medya özgürlüğü ve sorumluluğu ilkesinin yerleştirilmesi önemlidir. Medya organlarının farklı siyasal görüşlere ve ideolojilere yer vermeleri, haber verirken az-çok tarafsız ve dengeli bir yayın politikası izlemeleri kutuplaşmaların azaltılmasında etkili olacaktır.
Hepimiz değiştik.
Değerlerimiz, önceliklerimiz ve beklentilerimiz değişti.
Bu değişimin özünde, aşırı kutuplaşmış bir toplumda dayanışmayı yeniden inşa etmemize katkıda bulunacak birlik, beraberlik, uzlaşma, müzakere gibi değerleri taşıdığını düşünüyorum.
Felaketlerin birleştirici gücü toplumda dayanışma ve birlik duygularının yeniden güçlenmesine katkı sağlayabilir veya sağlamayabilir. Ancak uzun vadede kutuplaşmayı tamamen ortadan kaldırmak için ortak acılar yaşamış olmamız tek başına yeterli olmayabilir. Hali hazırda yakaladığımız değişim rüzgarını yanımıza alarak bu kutuplaşmanın kök nedenlerine inmek ve bu nedenleri ortadan kaldırmak için daha geniş kapsamlı, sürdürülebilir çözümleri birlikte üretmemiz gerekiyor.
Nedir bu çözümler?
İletişim eksikliğinin yerine iletişim ve diyalogun getirilmesi. Bir araya gelmeyen, bir araya gelmekten kaçınan toplulukların ve kişilerin birbirlerinin düşünceleri, inançları, ideolojileri hakkındaki önyargıların ortadan kaldırılması için daha fazla bir araya gelmelerinin sağlanması. Bu amaçla kapsayıcı siyasal kültürel çerçevenin liderler ve partiler tarafından oluşturulması.
Kutuplaşmayı körükleyen toplumsal eşitsizliklerin azaltılması. Toplumda sosyo-ekonomik tabakalar arasındaki mesafenin açılması, sınıfsal uçurumun artması kutuplaşmaları derinleştirecektir. Bu nedenle eşitsizlikleri ortadan kaldıracak sosyal ve ekonomik reformların yapılması, yoksullukla mücadele edilmesi, sosyal refah programlarının geliştirilmesi gerekir.
Ülkemizdeki kutuplaşmanın büyük ölçüde kimlik siyaseti üzerinden inşa edildiğini düşündüğümüzde, belirli etnik-dinsel-mezhepsel-dilsel kimliklere dayalı olan kutuplaşmanın ortadan kaldırılması için, kimlik politikaları yerine evrensel politikaların konulması önerilir. Siyasal liderlerin ve partilerin insanların kimliklerine bağlı olmaksızın toplumun genel refahına ve ihtiyaçlarına yönelik politikalar oluşturması beklenir.
Aşırı kutuplaşmış toplumlarda iktidarın kullandığı medya manipülasyonu yerine medya özgürlüğü ve sorumluluğu ilkesinin yerleştirilmesi önemlidir. Medya organlarının farklı siyasal görüşlere ve ideolojilere yer vermeleri, haber verirken az-çok tarafsız ve dengeli bir yayın politikası izlemeleri kutuplaşmaların azaltılmasında etkili olacaktır.
Siyasal kutuplaşmanın kök nedenleriyle mücadele etmemizi sağlayacak bir başka konu eğitimdir. Eğitim sisteminin insanların farklı siyasal düşünceleri anlamalarına ve toplumsal birlikteliği arttırmalarına yardımcı olacak şekilde yeniden tasarlanması gerekir. Eğitim sürecinde her düzeydeki öğrencinin eleştirel düşünme, empati ve iletişim becerileri açısından geliştirilmesi siyasal kutuplaşmanın gelecekte azaltılmasına katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak deprem ve sel gibi felaketlerin kısa vadede aramızdaki kutuplaşmaları silikleştirerek bizi birleştirdiği noktada bu birlikteliğin daha uzun vadeli bir sürece yayılabilmesi için, kutuplaşmanın kökenine inmek ve uzun vadeli gerekli düzenlemeleri yapmak gerekmektedir. Bunları yapabilmek ve bir değişim sağlayabilmek için önemli bir tarihsel noktada duruyoruz.
Gülgün Erdoğan Tosun
İlginizi Çekebilir
Dr. Abbas Karakaya
KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Yayınlanma:
4 saat önce|
25/06/2025Yazan:
Dr. Abbas Karakaya
Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır sloganımızı tekrarlayarak bu yazımıza başlayalım. Bu yazıda iki kitap var. Birincisi, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık (Balaca Gara Balıg) adlı şaheseri. Sadece İran’da değil, dünyanın pek çok yerinde okunmuş ve çok sevilmiş bir kitaptır bu. Yaşadığı derede sıkılan, derenin sonunu merak eden Küçük Kara Balık annesinin ve çevresindeki büyüklerin tüm itirazlarına rağmen evinden, yani deresinden ayrılır ve dünyanın geri kalanının (ırmak, göl, deniz) keşfine çıkar. Engellerle, tehlikelerle karşılaşsa da yolundan vazgeçmez. Gördükleri, yaşadıkları mücadele etmenin, dayanışmanın, yeni şeyler öğrenmenin, zorluklarla karşılaşıp kendi gücü ve sınırlarını keşfetmenin mutluluğunu yaşatır Küçük Kara Balığa. Küçük Kara Balığın hayatı, yolculuğu onu tanıyana balıklara arasında dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüşür. Öykünün sonunda ihtiyar bir balık KKB’ın hayatını ‘on iki bin torununa’ anlatır. Ve dinleyici yavru balıklardan birinin düşüne ‘deniz’ girer. Adı Küçük Kırmızı Balık olan bu yavru balık ‘Sabaha kadar denizi düşündü durdu’. Hikayemiz bu tümceyle biter.
İkinci kitabımız da bir evden ayrılış, kendini bulma hikayesi. Rusya’nın tanınmış çocuk kitapları yazarı Eduard N. Uspenski’nin Fedor Amca adlı kitabı. Fedor Amca öykünün ana kahramanı olan altı yaşında bir çocuk. Ailesi, çok sevdiği, konuşan kedisinin evde yaşamasına izin vermeyince evden ayrılır, bir köyde yaşamaya başlar. Köyde daha başka hayvan arkadaşları da olur. Doğayı, hayvanları, insanları birinci elden tanımak zorunda kalır. Gülmece türünde usta işi bir kitap. Küçük Kara Balık’a göre Fedor Amca’nın evden ayrılış sebepleri farklı olsa da iki karakter de aklına koydukları şeyi itirazlara rağmen gerçekleştirirler. Fedor Amca köyde yaşarken anne ve babasını mektupsuz bırakmaz. Ancak gelip eve götürmelerini önlemek için yaşadığı köyün adını, adresini bildirmez. Kitabı aslından çeviren Faruk ünlütürk’ün çevirisi de çok güzel. G. Kalinovski’nin sevimli, sade çizimleri de kitabın lezzetini artırıyor.
Karşı çıkmayı ve kararlı olmayı didaktizme düşmeden anlatan bu iki ölümsüz, güzel kitap kalbinizde ve zihninizde iz bırakacak. Okuması sizden.
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Yayınlanma:
8 saat önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
İran ve İsrail, 12 gün süren çatışmaların ardından Trump’ın aracılığıyla ilan edilen ateşkese büyük ölçüde uyarken, taraflar zafer ilan etse de ateşkesin kırılgan olduğu ve karşılıklı ihlâl suçlamalarının sürdüğü görülüyor. ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın ön raporuna göre, Trump’ın “nükleer programı yok ettik” iddiasına karşın İran’ın nükleer kapasitesi yalnızca birkaç ay geriye itildi; yeraltı tesislerin girişleri kapansa da altyapı büyük ölçüde sağlam kaldı. Bu gelişme, Trump’ın İran’a yönelik hava saldırısının başkanlığının en büyük siyasi kumarı olarak görülmesine yol açarken, “sınırlı müdahale ile büyük diplomatik zafer” stratejisinin uzun vadede ters tepebileceği vurgulanıyor. Özellikle Trump’ın kampanya döneminde verdiği “sonsuz savaşlara son” sözleriyle çelişen bu adım, hem MAGA hareketinde kafa karışıklığına neden oldu hem de dış politikada kırılganlık yarattı. Nitekim Reuters/Ipsos anketine göre kamuoyunun sadece %36’sı saldırıyı destekliyor, Trump’ın genel onay oranı ise %41’e gerileyerek ikinci döneminin en düşük seviyesine inmiş durumda.
Dün ateşkesin kırılganlığına dair gelen haber akışlarına rağmen piyasalar, yaşananları bir belirsizlik değil, taşların yerine oturması için gereken bir geçiş süreci olarak yorumladı ve günü iyimser bir havada tamamladı. Jeopolitik tansiyonun düşmesi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanmayacağına dair beklentiler, arz endişelerini yatıştırırken, tahterevalli misali hareket eden petrol fiyatları savaş öncesi seviyelere geri döndü. Brent petrolün varil fiyatı %12 gerileyerek 67 dolar seviyesini test etti.
Güvenli liman altın, geçtiğimiz hafta artan risklerle 3,450 doları görmesinin ardından, ateşkes haberiyle birlikte 3,295 dolara kadar geri çekildi ve bu sabah itibarıyla 3,330 dolar seviyesine toparlandı. Altındaki bu düzeltme, gümüş fiyatlarını da baskıladı. On üç yılın zirvesine yürüyen hareketin başlangıç noktası olan 35,25 dolar seviyesi dün bir kez daha test edilse de, bu sabah gümüşün yeniden 36 dolar seviyesine toparladığını görüyoruz. Öte yandan, fiat para sistemine olan güvenin sarsıldığı bu dönemde alternatif değer saklama aracı olarak öne çıkan Bitcoin, 107bin dolar seviyesine yükselerek direnç hattını zorlamaya başladı. Asıl ivmenin ise 113 bin dolar seviyesinin aşılmasıyla hız kazanacağı görüşündeyiz (bakınız grafik).
FED Başkanı Powell, Kongre’de yaptığı yarıyıl sunumunda, henüz faiz indirimine gitmek için acele etmeyeceklerini yineledi. Yaz aylarında gümrük tarifelerinin enflasyonu yukarı çekmeye başlayabileceğini belirten Powell, bu gelişmelerin para politikası kararları açısından belirleyici olacağını vurguladı. Güçlü seyreden işgücü piyasası ve tarifelerin nihai etkisine dair belirsizlik nedeniyle temmuz toplantısı dâhil, kısa vadede faiz indiriminin gündemde olmadığını açıkladı. Powell, FED’in Trump yönetiminin ticaret politikalarına destek ya da karşı durmak gibi bir amacı olmadığını, ancak bu politikaların enflasyon üzerindeki etkisinin dikkatle izlenmesi gerektiğini ifade etti.
Powell’ın ifadeleri, yatırımcıların temmuzda faiz indirimi beklentilerini azaltmasına, bunun yerine eylül ayında bir indirim olasılığını daha fazla fiyatlamasına neden oldu. FED’in mevcut para politikası duruşunu koruduğunu yineleyen Powell, enflasyonun gerçekten sınırlı kalması durumunda faiz indiriminin erkene çekilebileceğini de söyledi. Öte yandan, Trump’ın Powell’a yönelik eleştirileri yeniden gündeme gelirken, Başkan’ın FED’in politika faizini en az 2-3 puan daha düşük seviyeye çekmesi gerektiği yönündeki açıklamaları da dikkat çekti.
Vadeli kontralara göre, FED’den sene sonuna kadar 60 baz puan yani en az iki kez 25 baz puan faiz indirimi fiyatlanıyor. Powell’ın açıklamalarına rağmen son üç haftadır gerileyen 10 yıllık gösterge ABD tahvil faizi %4,30 seviyesini test etti. Dolar zayıflığı ise şiddetini daha da artırdı: DXY 97’li seviyelere kadar gerileyerek son üç yılın en düşük seviyesini test ederken, EURUSD paritesi ise 1,1640 seviyesini test ederek son dört yılın zirvesine yürüdü. Daha basit bir anlatımla, eğer dolar sene başı 100 seviyesinde ise bugün 90 seviyesine gerilerken, EUR ise 112 seviyesine yükseldi!
İsrail-İran savaşında taraflar ateşkesi resmî olarak kabul etmeleri ve petrol fiyatlarının savaş öncesi döneme geri gelmesi Türk mali piyasalarını belirgin derecede olumlu etkiledi. Jeopolitik riskler ve beraberinde artan enerji fiyatlarına paralel Haziran toplantısını pas geçen TCMB’nin Temmuz toplantısında 350 baz puan faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılınca, TL ve TL cinsi varlıklara alım geldi. Şöyle ki, savaş süresince negatif etkilenen hisse senetleri, dün de bültenimizde belirttiğimiz üzere alımlara sahne olarak günü %3,4 yükselişle tamamladı. Teknik mânâda yukarıda 9,800 endeks seviyesine kadar yükseliş isteğinin korunacağını düşünüyoruz. Bu da ilave %3 yükseliş potansiyeli demek. Öte yandan, faiz indirimlerinin ‘yarayacağı’ bankacılık sektörüne de alıcı gözle bakmak gerektiğini belirtmiştim. Dün XBANK günü %4,3 yükselişle günü tamamlarken, yine faiz indirimi beklentisi ile iki yıl vadeli gösterge bileşik faiz yaklaşık 2,5 puan düşüşle %42,5’e kadar geriledi. USDTRY kuru 39,70’li seviyelere kadar yükselmesi ardından yönünü hafifçe de olsa aşağıya çevirerek 39,58 seviyesini test etti. CDS risk primi yeniden 300 baz puanın altına geriledi.
Havanın olumluya dönmesi ile Hazine 2030 vadeli USD cinsi sukuk ihracı için bankaları dün yetkilendirdi. İhaleye gelep talep 5 milyar doları aşarken, Hazine 2,5 milyar dolar borçlandı; nihai getiri %6,85 oldu. Benzer bir şekilde bir önceki gün de Eximbank da %7 getiri ile 500 milyon dolar büyüklüğünde 3 yıl vadeli tahvil ihracı yapmıştı.
Dün Türkiye cephesinde açıklanan reel sektör güven endeksi ve finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu dikkatimizi çekti. Haziran ayında mevsimsellikten arındırılmış seriye reel sektör güveni son 10 ayın en düşük düzeyinde gerçekleşirken, enflasyon beklentilerindeki düzelme ise devam etti. Öte yandan, finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu Nisan ayında bir önceki aya göre yaklaşık 12 milyar dolar daha bozulurken, toplam açık pozisyon 172 milyar dolar seviyesine gelerek son yedi yılın en yükseğine ulaştı. Açıklanan İSO 500 verilerinde, şirketlerin yaptığı faaliyet kârın neredeyse tamamının finansman maliyetine gittiğini düşünürsek, şirketlerin yüksek TL faiz yerine faaliyetlerini sürdürmek adına riskli olsa da döviz kredisine baş vurduklarını görüyoruz!
ABD borsalar geceyi %1’in üzerinde yükselişle tamamlarken, yeni gün başlangıcında, Pasifik’in diğer ucunda iyimser havanın koruduğunu görsem de kazanımların çok da güçlü olmadığını not edelim. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de hafif de olsa eksiler göze çarpıyor. Öte yandan gözler Lahey’de toplanan NATO Zirvesini takip ediyor. Liderler, ABD Başkanı Trump’ın baskısıyla savunma harcamaları hedefini GSYH’nin %5’ine çıkarma konusunda uzlaştı. Bu yeni hedef, Trump’ın uzun süredir dile getirdiği müttefikler daha fazla ödemeli talebine yanıt niteliğinde ve 10 yıl içinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Harcamaların %3,5’i doğrudan savunma (askerî harcamalar, silahlar vb.), %1,5’i ise siber güvenlik, altyapı ve enerji güvenliği gibi destekleyici kalemlere ayrılacak.
NATO Zirvesi kapsamında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump bir araya geldiler. İkili ilişkiler, bölgesel ve küresel konular ele alınırken, Trump’ın Netanyahu’ya daha fazla ABD saldırısı beklememesi gerektiğini ilettiğini okuyoruz. Mali piyasaların makro gündemi bugün sakin görünüyor. ABD’de açıklanacak yeni konut satışları takip edilebilir. Her ne kadar küresel arenada haber akışı yoğun olsa da, gözler bir diğer taraftan 30 Haziran tarihinde CHP Kurultayına yönelik iptal duruşmasına çevrildi. İptal yönünde (mutlak butlan) bir karar ihtimalinin zayıf olmadığını özellikle Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan açıklamalarından düşünmeye başladık!
Bitcoin
Teknik mânâda Ters Omuz Baş Omuz (TOBO) görünümü hâkim olsa da, hareketin akım yönü biraz kafamızı karıştırıyor. Normalde TOBO için akım yönünün yani hareketin başlangıç kısmının aşağı yönlü olması gerekirdi. Yine de, 113bin dolar civarında olan boyun çizgisine dikkat edeceğiz. Üzerinde kapanış görmemiz durumunda, teknik mânâda 150bin dolar seviyesinin önünün açılacağını düşünüyoruz.
Emre Değirmencioğlu
GÜNCEL
Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Yayınlanma:
9 saat önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Şirket yöneticilerinin etkin kararlar alabilmeleri için yalnızca içgüdülerine değil, düzenli ve doğru veri akışına da ihtiyaçları vardır. Bu bağlamda, farklı zaman dilimlerinde hazırlanan raporlar, şirketin genel sağlığını izlemek, performansını ölçmek ve stratejik planlamaları şekillendirmek açısından vazgeçilmezdir. Bu makalede haftalık, aylık, üç aylık (çeyreklik) ve yıllık olarak izlenmesi gereken temel raporlar ve bunların yönetsel önemi ele alınacaktır.
1. Haftalık Raporlar
🔹 Nakit Akış Raporu
Haftalık nakit giriş ve çıkışlarını gösterir. Likidite sorunlarını erken teşhis ederek ani ödeme problemlerinin önüne geçilmesini sağlar.
🔹 Satış ve Sipariş Raporu
Ürün bazlı satışlar, siparişlerin durumu ve iptaller bu raporda yer alır. Kısa vadeli satış stratejileri bu verilere göre şekillenir.
🔹 Operasyonel Performans Raporu
Üretim kapasitesi, makine kullanımı, vardiya verimliliği gibi metrikleri içerir. Gecikmeleri ve verimsizlikleri tespit etmeye yardımcı olur.
🔹 Stok Durum Raporu
Stokların yeterliliği, devreden ürünler ve kritik stok seviyeleri kontrol edilir. Stok fazlalığı veya eksikliğine karşı hızlı aksiyon almayı sağlar.
2. Aylık Raporlar
🔹 Aylık Gelir-Gider Tablosu (Kâr/Zarar Raporu)
Şirketin mali durumu, kârlılığı, maliyet yapısı ve gider kalemleri analiz edilir. Bütçe kontrolü açısından kilit rol oynar.
🔹 Bütçe Gerçekleşme Raporu
Planlanan bütçe ile gerçekleşen harcamalar karşılaştırılır. Sapmaların nedenleri incelenir ve bütçe disiplinini sağlamak adına iyileştirmeler yapılır.
🔹 Personel Performans ve Devam Raporu
Personel devamsızlıkları, üretkenlik, prim hak edişleri ve memnuniyet gibi göstergeleri içerir. İnsan kaynakları politikalarını yönlendirir.
🔹 Müşteri Memnuniyeti ve Şikayet Raporu
Hizmet kalitesi ve müşteri sadakatinin ölçülmesi açısından önemlidir. Marka imajının korunmasına katkı sağlar.
3. Üç Aylık (Çeyreklik) Raporlar
🔹 Finansal Durum Raporu
Bilanço, gelir tablosu ve nakit akışlarının dönemsel özeti sunulur. Mali sağlamlık ve sürdürülebilirlik ölçülür.
🔹 Stratejik Hedef Gözden Geçirme Raporu
Yıl başında belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığı analiz edilir. Gerekirse stratejiler yeniden şekillendirilir.
🔹 Pazar ve Rekabet Raporu
Rakiplerin fiyatlama, pazar payı ve stratejik adımları değerlendirilir. Şirketin pazardaki konumu netleştirilir.
4. Yıllık Raporlar
🔹 Yıllık Finansal Raporlar
Tüm yılın bilançosu, gelir tablosu, nakit akışı ve dipnotlarla birlikte detaylı şekilde sunulur. Yatırımcılar, denetçiler ve kredi kuruluşları için temel dokümandır.
🔹 Yatırım ve Sermaye Harcama (CAPEX) Raporu
Sabit kıymet yatırımları, tesis ve ekipman harcamalarının yıllık özeti sunulur. Yatırımların geri dönüşü değerlendirilir.
🔹 Risk ve İç Denetim Raporu
Finansal, operasyonel ve hukuki riskler analiz edilir. İç kontrol sistemlerinin yeterliliği ölçülür.
🔹 Kurumsal Performans Raporu
Şirketin genel stratejik başarısı, yöneticilerin performansı ve kurumsal yönetim ilkelerine uyumu gözden geçirilir.
Neden Bu Raporlar Hayati Önem Taşır?
-
Veriye Dayalı Yönetim: Sezgisel kararlar yerine ölçülebilir, doğrulanabilir sonuçlara dayanmak.
-
Erken Uyarı Sistemi: Riskli durumlara karşı önceden tedbir alma imkânı.
-
Yatırımcı Güveni: Finansal şeffaflık sayesinde dış paydaşlara güven verme.
-
Rekabet Avantajı: Pazarın nabzını tutarak hızlı ve isabetli adımlar atma.
-
Süreç Verimliliği: İş süreçlerinde iyileştirme fırsatlarını zamanında yakalama.
Bu raporları düzenli ve disiplinli şekilde takip eden yöneticiler, sadece krizleri önlemekle kalmaz; aynı zamanda büyümeyi planlı ve sürdürülebilir şekilde yönetme becerisi kazanır. Başarılı şirketlerin ardındaki en büyük sır, doğru raporları doğru zamanda okuyabilen yöneticilerdir.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (847)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (452)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.231)
- GÜNDEM (3.198)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.250)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.058)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Hazine’den Kripto Para ile Suç Gelirlerine Sıkı Denetim Geliyor

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Yerel Halk Neden Maden İşletmeciliğine Karşı Çıkıyor?

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Onur Çelik yazdı: İFLAS RİSKİ

Papara’dan açıklama: Özür diledi
- Akaryakıtta indirim bekleniyor 25/06/2025
- Son dakika: Süper Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 24 Haziran 2025 Salı akşamı Süper Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 24/06/2025
- Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'ndan yatırımcıya fırsat 24/06/2025
- Trump'ın hedefi olmuştu! Fed Başkanı Powell'dan "faiz kararı" açıklaması 24/06/2025
- Maliye’den kripto varlıklara yakın takip 24/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 24/06/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI SON DAKİKA: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 24/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 25 Haziran 2025 25/06/2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump bir araya geldi 24/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (25.06.2025) 24/06/2025
- Kontrolmatik'ten bedelli sermaye artırım kararı 24/06/2025
- Işıkhan'dan ikinci zam teklifi açıklaması 24/06/2025
- Almanya'da 2025 bütçe tasarısı onaylandı 24/06/2025
- Çin gerçek bir ateşkesi destekliyor 24/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı