ŞİRKETLER
İTO: Şirketler e-ticarette en çok “komisyonda” zorlanıyor
İstanbul Ticaret Odası’nın Reel Sektörün Dönüşümünde e-ticaret ve e-ihracat başlıklı raporuna göre, yüksek komisyon oranları şirketlerin yaşadığı zorluklar arasında ilk sırada yer alırken, diğer 3 zorluk ise kargo ücretlerinin yüksekliği, aşırı rekabet ve lojistik problemler oldu.

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
İTO Başkanı Şekib Avdagiç:
– İhracat hedefleriyle birlikte e-ticaret ve e-ihracat, Türkiye için önemli bir yatırım ve katma değer imkânı sunuyor.
İstanbul Ticaret Odası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (İTOSAM) hazırladığı e-ticaret raporunda, şirketlerin e-ticaret alanında karşılaştıkları 4 temel zorluk arasında ilk sırada “yüksek komisyon oranları” yer aldı.
İstanbul Ticaret Odası’ndan (İTO) yapılan açıklamaya göre İTOSAM, “Reel Sektörün Dönüşümünde E-Ticaret ve E-İhracat” başlığıyla bir rapor yayımladı.
Raporun öneriler bölümünde, “E-ticaretin gelişiminin sürdürülebilir bir zeminde ilerlemesi için adil bir e-ticaret platformları ekosistemi tesis edilmeli. Bu kapsamda adil fiyatlandırma, komisyon oranlarının makul seviyelerde kalması, rekabetin teşvik edilmesi gibi unsurlara dikkat edilmesi gerekiyor.” ifadelerine yer verildi.
Raporda, şirketlerin en önemli gördükleri hususlar arasında siber güvenlik önemlerinin artırılmasına yönelik olarak denetim mekanizmasının geliştirilmesi ve e-ticaret platformlarının uyguladıkları komisyon oranlarının azaltılmasına yer verildi.
İstanbul’da faaliyet gösteren 513 şirket ile yapılan anket sonuçlarına yer verilen rapora göre, şirketler e-ticarette en çok 4 konuda zorluk yaşıyor. Yüksek komisyon oranları şirketlerin maruz kaldıkları zorluklar arasında yüzde 56,5 ile ilk sırada yer alırken, kargo ücretlerinin yüksek olması yüzde 45,5 ile ikinci, e-ticarette aşırı rekabet yüzde 37,8 ile üçüncü, lojistik problemler ise yüzde 30,9 ile dördüncü temel zorluk oldu.
Raporda yer alan tespitlere göre dünya genelinde 2021’de 5,21 trilyon dolarlık hacme ulaşan e-ticaret satışlarının 2026’da 8,15 trilyon dolar olması bekleniyor.
Rapora göre, e-ticaretin bir alt kolu olarak e-ihracat da bu yeni pazar içinde önemli bir büyüklüğe ulaştı. Raporda, işletmeden tüketiciye 1 trilyon dolarlık büyüklüğe yaklaşan e-ihracat pazarının, 2030 yılına kadar 6-7 katlık artış yaşayabileceğini öngören tahminler bulunuyor.
RAPORDA E-TİCARET VE E-İHRACAT İÇİN ÖNERİLERE YER VERİLDİ
Mevcut sorunların aşılması için çözüm ve önerilerin de sunulduğu raporda, teşvikler, düzenlemeler, yeni teknolojilere yatırımlar gibi birçok başlığa değinildi.
Sonuç ve önerilerden öne çıkan başlıklar ise şöyle oldu:
“E-ticarette veri güvenliği meselesine özellikle KOBİ’ler ölçeğinde dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kapsamda eğitimler, mali teşvikler ve sertifikasyon gibi politikalar geliştirilebilir. E-ticaretin gelişiminin sürdürülebilir bir zeminde ilerlemesi için adil bir platform ekosistemi tesis edilmeli. Bu kapsamda adil fiyatlandırma, komisyon oranlarının makul seviyelerde kalması, rekabetin teşvik edilmesi gibi unsurlara dikkat edilmesi gerekiyor. E-ticaret ve e-ihracatı destekleyecek ticaret kuralları ve gümrük uygulamaları esnek ve yeni değişikliklere uyarlanabilir olmalı. E-ihracatın gelişimi için küresel ticaretin kalbinin attığı belli noktalarda lojistik üslerin kurulması teşvik edilmeli. Bu lojistik üslerin yerlerinin belirlenmesi, tasarlanması ve işletilmesi için kamu ile iş dünyası arasında etkin işleyecek bir iş birliği mekanizmasına ihtiyaç olacaktır.
Yeni lojistik üsler blokzincir, hassas sensörler, nesnelerin interneti ve robotik gibi yeni nesil teknolojiler ile entegre biçimde kurulmalı. Metaverse ve sanal gerçeklik gibi yeni nesil teknolojilerden özellikle tekstil, moda, mobilya ve ev eşyaları gibi sektörlerde e-ihracatı artırmak için yoğun biçimde faydalanılmalı. E-ticaret ve e-ihracatın desteklenmesi için bulut teknolojisine yönelik yeni yatırımlara da ihtiyaç olacaktır. Yeni nesil teknolojilerin daha yaygın ve etkin biçimde kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak için ortak girişimler oluşturulmalı. E-ihracatı destekleyici yönde özel ihracat kredileri, garanti programları ve sigorta imkanları sunulmalı. Afrika ve Asya gibi canlı ve gelecek vaat eden pazarlara ihracatı artırmak için ortak e-ihracat platformlarının geliştirilmesine kaynak ayrılmalı.”
Ankete katılan şirketlerin yüzde 48’i kendi internet sitesi, mobil uygulama veya online satış platformları aracılığıyla e-ticaret yapıyor.
Şirketlerin yüzde 39,4’ü e-ticaret alanında 3-5 yıldır faaliyet gösteriyor. Bu alanda 10 yıl ve üzeri süre faaliyet gösterenlerin oranı yüzde 9,4 olurken, ankete katılan şirketlerin yüzde 35,8’i e-ticaret kanalıyla e-ihracat yaptığını beyan etti. İhracat yapan şirketler arasında e-ihracat yapanlar ise yüzde 67,2 düzeyinde kaldı.
E-TİCARET, HARCANAN YATIRIMLARI GÜÇLÜ BİR KATMA DEĞERE DÖNÜŞTÜREBİLİYOR
Açıklamada görüşlerine yer verilen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesişme noktasındaki stratejik konumu ve Afrika ile artan ticari faaliyetleri ile e-ticaret ekosisteminde önemli bir küresel aktöre dönüşme potansiyeline sahip olmasıyla öne çıktığını belirtti.
Avdagiç, 2020’de İstanbul’da kişi başına düşen e-ticaret harcamasının 3 bin 330 TL iken 2022 yılının ilk 6 ayında bu tutarın 9 bin 857 TL’ye yükseldiğini bildirdi.
Avdagiç, e-ticaretin kendisine harcanan yatırımları güçlü bir katma değere ve ekonomik güce dönüştürebildiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Türkiye özel jeopolitik konum, potansiyel üretim gücü ve nüfus dinamiğiyle önemli bir ekonomik güç merkezi olma yolunda ilerliyor. İhracat hedefleriyle birlikte e-ticaret ve e-ihracat, Türkiye için önemli bir yatırım ve katma değer imkânı sunuyor. Bu açıdan, ihracata dayalı büyüme modelinin ve ekonomik refahı tabana yayacak stratejik yatırım alanlarının başında geliyor. E-ticaret ve e-ihracat ekosistemlerinin sunduğu güçlü potansiyellerin ekonomiye uyarlanması ise Türkiye için milli üretimin ve özgür ticaretin kapısı olacaktır.”
Avdagiç, İTO bünyesinde önemli bir araştırma ve veri merkezi olma hedefiyle faaliyetlerine başlayan İTO Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin, iş dünyasına kılavuzluk sorumluluğu üstlendiği stratejik araştırma ve çalışmalarına devam edeceğini de sözlerine ekledi.
İlginizi Çekebilir
EKONOMİ
Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:
20 saat önce|
28/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.
Zombi Şirket Nedir?
Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:
-
Sürekli borç çevrimi
-
Siyasi baskılarla alınan krediler
-
İflas erteleme ya da konkordato kullanımı
-
Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar
bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.
Ekonomiye Verdikleri Zararlar
1. Kaynakların İsrafı
Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.
2. Rekabetin Bozulması
Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.
3. Banka Bilançolarında Risk
Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.
4. Yatırımcı Güvensizliği
Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.
5. Verimlilik Kaybı
Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.
Türkiye Örneği: Sessiz Kriz
Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.
-
KGF destekli krediler,
-
İflas erteleme/kurtarma kültürü,
-
Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,
bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.
Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş
Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:
-
Bankacılık krizine,
-
İşsizlik artışına,
-
Güvensizlik ortamına,
neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.
Yaşayan Ölülerden Kurtulmak
Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.
Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.
Erol TAŞDELEN-Ekonomist www.bankavitrini.com
Erol Taşdelen
Kara Para Aklamanın En Hızlı Yolu: Western Union Vakası

Yayınlanma:
23 saat önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Küresel para transfer devlerinden biri olan Western Union (WU), 2017 yılında ABD Adalet Bakanlığı tarafından açılan davada, kara para aklama ve dolandırıcılık faaliyetlerine göz yumduğu gerekçesiyle 586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Bu olay, uluslararası finansal sistemin nasıl suç örgütleri tarafından istismar edilebildiğini ve denetim eksikliklerinin nasıl dev şirketleri dahi zor durumda bırakabileceğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
Western Union Nasıl Aracılık Etti?
1. Zayıf Müşteri Tanıma (KYC) Süreçleri
WU’nun bazı ülkelerde uyguladığı gevşek müşteri tanıma protokolleri, dolandırıcıların ve suç örgütlerinin sistemden rahatça faydalanmasına olanak tanıdı.
2. Şüpheli İşlemlerin Raporlanmaması
ABD yasalarına göre finansal kuruluşların belirli eşiği geçen ve olağandışı görülen işlemleri SAR (Şüpheli Faaliyet Raporu) ile bildirmesi gerekirken, WU bu işlemlerin çoğunu ya fark etmedi ya da raporlamadı.
3. Çalışanların Bilinçli İhmali
Bazı Western Union acente çalışanlarının, yasa dışı faaliyetlere göz yumduğu hatta bazı durumlarda bizzat dahil olduğu da tespit edildi.
2017 Yılında ABD’de Açılan Dava ve Cezalar
ABD Adalet Bakanlığı, Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Hazine Bakanlığı’na bağlı FinCEN ve New York Finansal Hizmetler Departmanı, WU’ya yönelik çok boyutlu bir soruşturma başlattı. Şirketin itirafları sonrası:
-
586 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.
-
Para, dolandırıcılığa uğramış mağdurlara iade için kullanıldı.
-
Suçlamalar arasında, kara para aklamayı önlemeye yönelik önlemlerde yetersizlik, dolandırıcılığa yardım ve yataklık, ve müşteri güvenliğini ihmal yer aldı.
Özet Tablo
Kurum / Anlaşma | Tarih | Ceza/Tutar | Sebep Özeti |
---|---|---|---|
ABD DOJ & FTC | Haz 2017 | 586 milyon $ | AML+Wire dolandırıcılığı |
FinCEN (ABD Hazine) | Haz 2017 | 184 milyon $ | SAR raporlamasında eksiklik |
NY DFS | Haz 2018 | 60 milyon $ | AML zayıflıkları, şüpheli işlem ihlali |
İrlanda Merkez Bankası | May 2015 | €1,75 milyon | Düşük AML sistemi |
Uluslararası Yansımalar ve Türkiye ile Bağlantılar
WU’nun dünya genelinde yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde (özellikle gelişmekte olan pazarlarda) yapılan şüpheli işlemler, terörün finansmanı, yasadışı bahis gelirlerinin aklanması ve vergi kaçakçılığı gibi suçlarla ilişkilendirildi.
Türkiye’de de MASAK benzeri kurumlar, WU üzerinden gelen bazı transferlerde inceleme başlattı. Ancak WU, bu süreçten sonra Türkiye’de uyguladığı AML (Anti-Money Laundering) protokollerini gözden geçirdi ve sıkılaştırdı.
Ne Değişti?
Western Union, bu olay sonrasında:
-
AML uyum departmanlarını güçlendirdi.
-
Yüksek riskli ülkelerde işlemleri sınırlandırdı.
-
Kimlik kontrol süreçlerini dijital olarak güçlendirdi.
-
Şüpheli işlemlerin algoritmik tespiti için yeni sistemler kurdu.
Western Union’un aldığı bu ceza, uluslararası para transferi yapan tüm finansal aktörler için bir uyarı niteliği taşıyor. Yalnızca parayı değil, sistemi taşıyanlar da sorumluluk taşıyor.
“Finansal teknolojinin gücü, ihmal edildiğinde suça hizmet edebilir.”
WU vakası, bu gerçeğin en güçlü örneklerinden biridir.
GÜNCEL
Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:
23 saat önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.
Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.
Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:
– Gecikmiş uyum
Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.
– Toplumsal beklentiler
Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.
– Finansal kaynaklar için rekabet
Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.
– Stratejik malzeme kıtlıkları
Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.
Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.
2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu
1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”
“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.
Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.
2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar
Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.
Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.
Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.
3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı
Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.
Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.
Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.
Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.
4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı
Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.
Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.
5. Merkeziyetsiz mikro altyapı
Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.
Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.
Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli
Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.
Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…
Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…
Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.
Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…
Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.
Pascale Junker – WEF
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (849)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.145)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.854)
- GÜNCEL (3.244)
- GÜNDEM (3.205)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.258)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (478)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.064)
- Ali Coşkun (25)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (573)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Emekli Bankacı Ne Yapar? Sandığınızdan Çok Daha Fazlası…

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Kriptoya MASAK Denetim Freni!

Kara Para Aklamanın En Hızlı Yolu: Western Union Vakası

Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Kiralar düşüyor! TOKİ’nin sosyal konut atağı ve 3 müthiş fırsat 29/06/2025
- SON DAKİKA ÇILGIN SAYISAL LOTO SONUÇLARI AÇIKLANDI 28 HAZİRAN 2025 | 400.058.839,92 TL devretti! Çılgın Sayısal Loto sonuçları nasıl öğrenilir? 28/06/2025
- Memur ve emeklinin gözü 3 Temmuz'da: En düşük maaş ne kadar olacak? 28/06/2025
- Bakan Şimşek’ten OVP mesajı: Enflasyonda kalıcı düşüş yolunda güçlü adımlar attık 28/06/2025
- Kahramanmaraşlı girişimciden 4 ülkeye ahşap oyuncak ihracatı 28/06/2025
- Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'nde son hafta! Montaj için süre 30 Haziran’da bitiyor 28/06/2025
- Türkiye'nin petrol ithalatı nisan ayında yükseldi 28/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (29.06.2025) 28/06/2025
- Trump'tan, İran ile 30 milyar dolarlık anlaşma iddialarına tepki 28/06/2025
- "Konut sektöründe faiz oranlarının yüksekliği önemli bir nokta" 28/06/2025
- Tarım sektörünün kalbi "Ekosistem Buluşması"nda attı 28/06/2025
- Bakan Bayraktar: Enerji projelerinde izin süreci kısalacak 28/06/2025
- İstanbul'da kiralık sosyal konut yapılacak 28/06/2025
- "Ziraat Bankası'nın tarım sektörünün finansmanındaki payı yüzde 71" 28/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı