GÜNCEL
İSO500: Türkiye’nin en büyük 500 Sanayi firması açıklandı
“Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması-2022” sonuçları açıklandı. Üretimden satışlar 2022 yılında yüzde 119 artarak 2 trilyon 48 milyar liradan 4 trilyon 485 milyar liraya çıktı. İSO 500’de şampiyonluk ipini 418,4 milyar liralık satışlarıyla bir kez daha Tüpraş ilk sırada

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından bu yıl 55’incisi düzenlenen “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması-2022” yılı sonuçları açıklandı. İSO 500’de üretimden satışlar 2022 yılında yüzde 119 oranında artarak 2 trilyon 48 milyar liradan 4 trilyon 485 milyar liraya çıktı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan yüksek oranlı artışta, ihracattaki güçlü performansın yanı sıra canlı yurt içi talep, yükselen kur ve fiyatlar ile ihracat gelirlerinin TL karşılıklarındaki artışın belirleyici rol oynadığını söyledi.
İSO 500 Tam liste için tıklayın
İSO 500’de şampiyonluk ipini bir kez daha Tüpraş göğüsledi. 2022 yılında üretimden satışlara göre en büyük kuruluş 418,4 milyar liralık satışlarıyla Tüpraş oldu.
2022 yılında üretimden satışlara göre ikinci büyük kuruluş 189,2 milyar lira ile Star Rafineri oldu.
Üçüncü sırada ise 140,1 milyarlık üretimden satışlarıyla Ford Otomotiv yer aldı.
Deprem bölgesinden 66 firma listede
Geçtiğimiz yıllarda mayıs ayında paylaşılan araştırmanın, bu yıl 11 ilimizi etkileyen ve tüm Türkiye’yi yasa boğan deprem felaketi nedeniyle eylül ayında açıklandığını ifade eden Erdal Bahçıvan, “Bu yılın başında ülkemizi derinden yaralayan Kahramanmaraş depremini yaşadık. On binlerce vatandaşımızı kaybettik. Acılarımız hala çok taze. Dünyada eşi benzeri olmayan ve 11 ilimizi etkileyen felaketin ekonomik yıkımı da büyük oldu. Birçok sanayi tesisimiz haftalarca faaliyete geçemedi. Devletimiz bu bölgede mücbir sebep hali ilan ederek firmalarımızın vergisel yükümlülüklerini erteledi. Takdir edersiniz ki İSO 500 Büyük Listesi içinde her yıl bu 11 ilimizden çok sayıda sanayi kuruluşumuz yer alıyor. 2021 listemizde bu rakam 72 idi. 2022 yılında ise bu sayının 66 olduğunu görüyoruz. Bu şirketlerimizin de mali verilerini paylaşabilme noktasına gelmesiyle birlikte İSO 500 araştırmamıza başlayarak en kısa sürede tamamladık.” diye konuştu.
Halka açık şirket sayısı 73’e çıktı
Sermayenin tabana yayılması ve özellikle sanayi kuruluşlarının kaliteli finansal kaynağa erişimi açısından şirketlerin halka açılmalarının önemine vurgu yapan Bahçıvan, “Son yıllarda bu yönde şirketlerin oldukça istekli olduklarını görüyoruz. Bu eğilim, İSO 500 verilerine de yansımış bulunuyor. İSO 500 içinde halka açık kuruluşların sayısı 2017-2021 döneminde 65-69 bandında seyrettikten sonra 2022’de 8 adet artarak 73’e yükseldi. Böylece İSO 500 içinde halka açık kuruluşlar sayısı bugüne kadarki en yüksek düzeyine ulaştı. Sanayi şirketlerimizin halka açılmaya olan ilgisinin 2023’te de sürdüğünü görüyoruz ve bu süreci sanayi firmalarımızın sermaye piyasası araçlarını daha fazla kullanması açısından olumlu buluyoruz” dedi.
“Üretici ve tüketici enflasyonunda makas geniş”
İSO 500’de üretimden satışların 2022 yılında yüzde 119 artarak 2 trilyon 48 milyar liradan 4 trilyon 485 milyar liraya çıktığını kaydeden Erdal Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yüksek oranlı artışta, ihracattaki güçlü performansın yanı sıra canlı yurt içi talep, yükselen kur ve fiyatlar ile ihracat gelirlerinin TL karşılıklarındaki artışın belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz. İSO 500 Büyük kuruluşlarının üretimden satışlardaki reel değişimlerine baktığımızda da şu sonuç dikkat çekiyor: 2022 yılının verileri yıl sonu tüketici enflasyonu arındırıldığında üretimden satışların reel olarak 2021 yılına göre yüzde 33,3 ile oldukça yüksek bir artış sergilediği görülüyor. Reel değişimleri hesaplarken son yıllarda hep yaptığımız gibi bu yıl da, yıl sonu TÜFE enflasyonunu kullandık. Fakat diğer taraftan biliyoruz ki 2022 sonunda TÜFE enflasyonu yüzde 64,27 iken ÜFE enflasyonu yüzde 97,72’ye ulaşmıştı. Bu noktada sanayicinin ekonomik gerçeklerini yansıtan asıl enflasyonun ÜFE olduğunu hatırlatarak, ÜFE’nin çok daha hızlı arttığını ve üretici ile tüketici enflasyonu arasındaki makasın oldukça geniş olduğunu vurgulamak istiyorum. Nitekim yıl sonu ÜFE enflasyonu kullanıldığında, üretimden satışlardaki reel artış yüzde 10,8’e iniyor.”
Karlılık rasyoları geçen yıla göre düşük
İSO 500’ün satışlarının yanı sıra kaynaklarını verimli kullanarak karlarını da yüksek oranlarda artırdığını ve bu alanlarda genel olarak başarılı bir performans sergilediğini belirten Erdal Bahçıvan, “İSO 500’ün 2022’de faaliyet karı yüzde 96 artarak, 342 milyar liradan 671 milyar liraya çıktı. Buna karşılık faaliyet karlılığı oranı, yüzde 14,8’den 2 puan düşerek yüzde 12,8’e geriledi. Benzer şekilde faiz, amortisman ve vergi öncesi karın yüzde 100’e yakın bir artışla 405 milyar liradan 808 milyar liraya yükseldiğini görüyoruz. Aynı yılda FAVÖK karlılığı oranı, aynen faaliyet karlılığında olduğu gibi 2,1 puan düşüşle yüzde 17,5’ten yüzde 15,4’e geriledi. Vergi öncesi kar ve zarar toplamı yüzde 121 artarak 219 milyar liradan 485 milyar liraya yükseldi. Ancak satış karlılığı oranı 0,2 puan düşüşle yüzde 9,3’e indi. Bu da bize tüm karlılık rasyolarında geçen yıla göre daha düşük bir kar yılı geçirildiğini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
Sanayici esas faaliyetlerine odaklandı
2022’de net kambiyo karlarındaki ivme kaybının etkisiyle üretim faaliyeti dışı gelirlerin sınırlı artış gösterdiğinin altını çizen Erdal Bahçıvan, konu ile ilgili şunları söyledi: “Başka bir deyişle 2022’de üretim faaliyeti dışı gelirlerin karlılığa katkısı bir hayli azalmış bulunuyor. 2022 yılında İSO 500’ün diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karları 683 milyar lira iken, gider ve zararları 572 milyar lira olarak gerçekleşmiş. Bu iki rakam arasındaki fark alındığında, İSO 500’ün üretim faaliyeti dışı net geliri 111 milyar lira artmış ve bir önceki yıla göre artış oranı da yüzde 14,6 ile sınırlı düzeyde gerçekleşmiş. Sanayinin son 10 yıldaki üretim faaliyeti dışı gelirlerine de dikkatinizi çekmek istiyorum. Üretim faaliyeti dışı gelirlerinin dönem kar ve zarar toplam içindeki payının son 5 yılda yüzde 88 düzeyinden yüzde 23’lere kadar gerilediğini görüyoruz. Bu da bize sanayicinin son yıllarda giderek daha fazla esas faaliyetlerine odaklandığını ve karını gerçek işinden elde ettiğini gösteriyor.”
2022’de düşük faiz ortamı finansman giderlerine yansıdı
Finansman giderlerinin, uzun yıllardan beri İSO 500’ün en dikkat edilen unsurlarından biri olduğunu söyleyen Erdal Bahçıvan, İSO 500’ün finansman giderlerinin 2022’de yüzde 32,6 artarak 209 milyar liradan 277 milyar liraya yükseldiğini kaydetti. Böylece finansman giderlerinin faaliyet karına oranının belirgin bir düşüş göstererek yüzde 61,1’den yüzde 41,3’e indiği bilgisini veren Erdal Bahçıvan, “Yıllardan beri hep işaret ettiğimiz ve 2018’de yüzde 89’lara kadar çıkan bu oranın yüzde 40’lara gerilemiş olması dikkat çekiyor. Görüldüğü üzere 2022’de finansman giderleri işletmelere çok daha az yük olmuş. Ancak burada 2022’nin düşük faiz ortamı ve kredi kullanımını sıkı şartlara bağlayan düzenlemelerin de etkili olduğunu unutmamak gerekiyor. O günkü finansal koşullar, bugünkü faiz ve krediye erişim koşullarıyla karşılaştırıldığında aradaki makasın ne kadar yüksek olduğu biliniyor. Dolayısıyla finansman giderlerinin faaliyet karına oranındaki görece iyileşmenin, ne kadar sürdürülebilir olduğunu gelecek yıl açıklayacağımız 2023 yılı İSO 500 verilerinde daha net bir şekilde göreceğiz.” diye konuştu.
Aktiflerdeki büyüme borçlanma yerine özkaynaklardan
2022’de İSO 500’ün aktif toplamının yüzde 83 artarak 2,1 trilyon liradan 3,9 trilyon liraya yükseldiği bilgisini veren Erdal Bahçıvan, aktifler içerisinde ana kalemler incelendiğinde, dönen varlıkların yüzde 78 artışla 1,4 trilyon liradan 2,5 trilyon liraya; duran varlıkların ise yüzde 95 artışla 706 milyar liradan 1,4 trilyon liraya yükseldiğini söyledi. Aktiflerdeki büyümenin geçmiş yıllardan farklı olarak borçlanmadan ziyade özkaynak yoluyla finanse edildiğine dikkat çeken Bahçıvan, 2022’de özkaynakların 624 milyar liradan 1,4 trilyon liraya yükselerek yüzde 124 arttığını, toplam borçların 1,5 trilyon liradan 2,5 trilyon liraya çıkarak yüzde 67 büyüdüğünü belirtti. Bahçıvan, yüksek karların desteğinin yanı sıra borçlanma imkan ve eğilimindeki düşüşün etkisiyle, İSO 500 kuruluşlarında borçların payının yüzde 70,7’den yüzde 64,3’e gerilediğini, özkaynakların payının da yüzde 29,3’ten yüzde 35,7’ye çıktığını dile getirdi.
Finansmanda ticari borçlar ön plana çıktı
İSO 500’de mali borçların yüzde 64 artışla 796 milyar liradan 1,3 trilyon liraya çıktığını duyuran Erdal Bahçıvan, “Diğer borçların da yüzde 70’e yakın artışla 711 milyar liradan 1,2 trilyon liraya yükseldiği anlaşılıyor. 2021’e benzer şekilde 2022’de de diğer borçların mali borçların üzerinde bir büyüme sergilediği dikkat çekiyor. Başka bir deyişle faaliyetlerin finansmanında ticari borçlar daha fazla kullanılmış durumda. Ticari borç kullanımının artmasından, firmaların kaynak ihtiyacını finans kuruluşları dışında, kendi içlerinde borçlanarak çözmeye çalıştıklarını anlıyoruz. Ekonominin küçülmeye başladığı bir dönemde bu borç döngüsüne girilmesi, reel sektörü en çok zorlayan konulardan biri olacaktır. Bu durumun önümüzdeki günlerde sektörler arasındaki değer zincirlerinde bir kırılmaya neden olabileceğine dikkatinizi çekmek istiyorum. İSO 500 kuruluşlarında borçların vadelerine göre gelişimine baktığımızda ise kısa vadeli mali borçlardaki artışın yüzde 99 ile uzun vadeli mali borçlardaki yüzde 37’lik artışın üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlar içindeki payının 2022’de ilk kez yüzde 50 bandını aşarak yüzde 42,8’den yüzde 52,1’e yükselmesi dikkat çekiyor. Bu artışta, negatif faiz ortamının yanı sıra yeni kredi uygulamalarının kısa vadeli kredi kullanımını özendirmede etkili olduğu anlaşılıyor. Yüksek faiz ortamında firmaların bu durumdan çok daha olumsuz etkileneceğini söyleyebiliriz.” dedi.
“Devreden KDV alacakları banka teminatı olsun”
Devreden KDV sorunu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Erdal Bahçıvan, sorunun çözümü noktasında da önerilerini sundu. Erdal Bahçıvan, “İSO olarak her fırsatta dile getirdiğimiz devreden KDV sorunu 2022’de çok daha belirgin bir hale geldi. İSO 500’ün devreden KDV yükü yüzde 107 oranında artarak 49 milyar liraya yaklaştı. Biz bu döngüyü, sık sık vurguladığımız gibi, sanayi kuruluşlarımızın, yüksek kaynak ihtiyacına karşın, devlete sıfır faiz ve sonsuz vade ile borç vermesi olarak tanımlıyoruz. Ne yazık ki bu döngü 2022’de de azalmak yerine artarak devam etmiş. Çeşitli platformlarda pek çok defa gündeme getirdiğimiz üzere bu konuda sanayiciyi en çok rahatlatacak çözüm, devreden KDV alacaklarının banka teminatı haline getirilmesidir. Özellikle Eximbank kredilerine dönük bir teminat aracına dönüştürülmesi, bu sorunun en rasyonel çözümü olacaktır.” diye konuştu.
Enflasyon arttığı, faizlerin yükseldiği bir yıldı
2022 araştırmasının Cumhuriyetin 100. yılında kamuoyu ile paylaşıldığını dile getiren Erdal Bahçıvan, “2022 yılı İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmamızın arka planına da çok kısa bir göz atılması gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce küresel ekonomide enflasyonun geri dönüşünü yaşadık. Rusya-Ukrayna savaşının başta enerji ve gıda sektörlerinde yol açtığı ek fiyat şoklarını gördük. Artan enflasyon karşısında merkez bankalarının faiz artırımlarını hızlandırdığı, belirsizlik ikliminin yoğunlaştığı zor bir yılı geride bıraktık. Kuşkusuz ekonomimiz bu gelişmelerden etkilendi. Fakat ilk yarıda güçlü ihracat ve yıl genelinde iç talebin canlılığı sayesinde 2022 yılında ekonomimiz yüzde 5,5 büyüyerek dünyadaki bu negatif süreçten ayrışmayı başarabildi. Ancak bu büyümenin hiç kuşkusuz yüksek enflasyon ve cari açık gibi ciddi maliyetleri de oldu. Finansal istikrara verdiği katkı ve sürdürülebilirliği tartışılan, rasyonel ekonomi politikalarından uzak ‘Yeni Ekonomi Modeli’ çerçevesinde, kur ve faizleri düşük tutan ve kredi akışını kısıtlayan çok sayıda düzenleme, yıl genelinde reel sektörün finansman koşullarını belirledi.” ifadelerini kullandı.
Sanayiciyi daha zorlu koşullar bekliyor
2022 yılına ait İSO 500 sonuçlarının, sanayicinin zorlu bir yılı güçlü bir performansla tamamladığının kanıtı niteliğinde olduğunu vurgulayan Erdal Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanayi devlerimizin birçok temel göstergede azımsanmayacak iyileşmelere imza attığı görülüyor. Öte yandan gerek küresel ve yerel ölçekteki birçok makro gösterge ve gelişme, 2023’ün sanayicilere çok daha zorlu koşullar sunduğunu bize gösteriyor. Bu sürecin etkilerini önümüzdeki yıl açıklayacağımız 2023 yılı İSO 500 sonuçlarında görmemiz şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü küresel ekonomide sıkılaşan para politikalarının etkilerini gecikmeli olarak görmeye başladık. Nitekim gerek dünya üretiminin seyri gerekse Euro Bölgesi, ABD ve İngiltere gibi ana ihracat pazarlarımıza ilişkin beklentiler, 2023’te 2022’ye göre daha düşük büyüme temposuna işaret ediyor. Her ay açıkladığımız İhracat İklimi Endeksi verileri de bu değerlendirmemizi doğruluyor. İhracatın büyümeye katkısının yüksek seyrettiği 2021 genelinde ve 2022’nin ilk yarısında güçlü seyreden bu endeks, 2022 yılı ikinci yarısından itibaren zayıflamaya başladı. 2023 Ağustos itibarıyla da 50 eşik değerinin altına düşerek daralma bölgesinde yer aldı. Bu anlamda küresel görünümün ihracat açısından belirgin bir iyimserlik sunduğunu söylemek oldukça zor. Yurt içi gelişmelere bakacak olursak, özellikle bu yılın ikinci yarısından itibaren, enflasyon ve cari açık gibi temel makro kırılganlıklarımıza karşı bir mücadele döneminin başlangıcındayız. Bu doğrultuda atılan adımlar kaçınılmaz olarak büyümede bir ivme kaybına yol açacak. İSO Türkiye İmalat PMI’ın yılın ikinci yarısıyla birlikte daralma bölgesine düşmüş olması da bunu teyit ediyor. Özellikle yeni siparişler ve yeni ihracat siparişleri gibi alt kalemlerde yaşanan sert düşüşler önümüzdeki aylara ilişkin iyimserliği sınırlıyor.”
“Finansman maliyetlerinde belirgin artış olacak”
Diğer yandan Merkez Bankası’nın, hazirandan itibaren başlattığı sıkılaştırma sürecine bağlı olarak piyasa faizlerinde sert yükselişler söz konusu olduğunun altını çizen Erdal Bahçıvan, “Bu sürecin aynı zamanda özellikle güçlü tüketim eğiliminin körüklediği ithalatı azaltması bekleniyor. Dolayısıyla, ihracatın geriye çekildiği bir dönemde, sanayi üretimini destekleyen güçlü iç talebin de bir miktar zayıflaması kaçınılmaz. Faiz artırım sürecinin bir başka çıktısı ise etkilerini bir süredir görmeye başladığımız üzere, sanayicimizin finansman maliyetlerindeki belirgin artış olacak. Tekrar etmek gerekirse, tüm bu unsurların 2023 İSO 500 araştırma sonuçlarında satış performansı, finansman maliyetleri, ihracat ve kaynak yapısı gibi göstergelere olumsuz yansıması şaşırtmayacak.” diye konuştu.
“OVP’nin başarısı dış kaynak akışını sağlayacaktır”
Türk sanayicisinin, özellikle pandemi ile başlayan dış pazarlardaki dalgalanmalara ve kırılmalara, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı tedarik sorunlarına ve içerdeki finansman sıkıntılarına karşın, her zaman olduğu gibi 2022 yılında da Türkiye’nin büyüme ve kalkınması mücadelesinde en ön saflarda yer almaya devam ettiğine vurgu yapan Erdal Bahçıvan, “Bugün sizlerle paylaştığımız İSO 500 verilerini, sanayicilerimizin ülkemizin geleceğine olan inancının bir göstergesi olarak da kabul etmeliyiz. Bu inancın ve azmin azalmadan devam edebilmesi için sanayicimizin, üretim hayatının en büyük ihtiyacı finansal istikrardır. Bu bağlamda, her fırsatta dile getirdiğimiz sürdürülebilir ve nitelikli büyüme için gerekli olan finansal istikrarın yeniden tesisi doğrultusunda ekonomi yönetimi tarafından atılan adımları önemli buluyoruz. Bu nedenle hepimizin beklediği ve Oda olarak da destek verdiğimiz, üzerinde özenli bir çalışma yapılarak kısa süre önce açıklanan “Orta Vadeli Programı” çok önemsiyoruz. Kararlılıkla uygulanmasını beklediğimiz Orta Vadeli Programın başarısının, ülkemizin uzun süredir ihtiyaç duyduğu dış kaynak akışını da sağlayacağına inanıyorum. Bu kaynak akışının; uzun süredir ihtiyaç duyduğumuz teknolojiye dayalı, nitelikli yeni sanayi yatırımları ile buluşturulması en büyük dileğimiz.” dedi.
İSO 500 Tam liste için tıklayın
İlginizi Çekebilir
Ali Coşkun
Kredi Derecelendirme Notunu Belirleyen Unsurlar
Yayınlanma:
4 saat önce|
02/07/2025Yazan:
Ali Coşkun
Bir firmanın kredi derecelendirme (rating) notu; o firmanın finansal gücünü, risk profilini ve borçlarını ödeme kapasitesini ölçmek için kullanılır. Finansal kurumlar ve derecelendirme kuruluşları, bu notu verirken birçok kriteri değerlendirir. Bu kriterlerin her biri, rating notunun oluşmasında belirli bir yüzdesel ağırlığa sahiptir.
1. Finansal Performans ve Mali Tabloların Analizi (%40)
Rating notunun en büyük payını firmanın finansal performansı oluşturur. Bilanço, gelir tablosu ve nakit akış tablosu üzerinden;
-
Kârlılık
-
Likidite
-
Borçluluk oranları
gibi temel göstergeler analiz edilir. Ayrıca özkaynak-yabancı kaynak dengesi gibi sermaye yapısı unsurları da, finansal risklerin yönetimi açısından kritik önemdedir.
2. Firma Yönetimi ve Kurumsal Yapı (%20)
Yönetim kadrosunun deneyimi, profesyonelliği ve stratejik karar alma kapasitesi, firmanın sürdürülebilir başarısı üzerinde büyük etki yapar.
Kurumsal yönetim ilkelerine (şeffaflık, hesap verebilirlik, adillik, sorumluluk) uyum, firmanın dış yatırımcılar nezdinde güvenilirliğini artırır.
Ayrıca sektörel tecrübe, yönetimin krizlere karşı refleksi ve inovatif yaklaşımı da bu başlıkta değerlendirilir.
3. Faaliyet Alanı ve İş Modeli (%15)
Firmanın hangi sektörde faaliyet gösterdiği, iş modelinin sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği de değerlendirme kriteridir.
Öne çıkan alt başlıklar:
-
Ürün veya hizmet kalitesi
-
Müşteri portföyü çeşitliliği
-
Pazar payı
-
Teknoloji kullanımı ve inovasyon kapasitesi
Ayrıca, sektör trendlerine hızlı uyum sağlama yeteneği ve büyüme potansiyeli bu kategoriye katkı sağlar.
4. Sektörel ve Makroekonomik Faktörler (%15)
Firma dışı faktörler de rating notunu etkiler. Özellikle:
-
Sektörün genel sağlığı (büyüme, rekabet, regülasyonlar)
-
Ekonomik konjonktür (faiz oranları, döviz kurları, enflasyon)
-
Politik ve jeopolitik riskler
Firmanın içinde bulunduğu sektörün dışsal risklere açıklığı, genel değerlendirmeye doğrudan yansır.
5. Ödeme Disiplini ve Kredi Geçmişi (%10)
Firmanın geçmiş borç ödeme davranışı, kredi notu üzerinde doğrudan etkilidir.
-
Gecikmeli ödemeler
-
Temerrüt kayıtları
-
Bankalarla yaşanan sorunlar
Bu unsurlar, firmanın risk primini yükseltir. Buna karşılık, düzenli ve sorunsuz kredi ödemeleri, güvenilirlik algısını pekiştirir ve finansmana erişimi kolaylaştırır.
Kredi notu, sadece bir firmanın geçmişini değil; gelecekteki ödeme gücünü, sürdürülebilirliğini ve finansal güvenilirliğini yansıtan kritik bir göstergedir.
🔑 Unutulmamalıdır: Kredi notu, geçmişin aynası değil, geleceğin güvence anahtarıdır…
Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]
EKONOMİ
Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:
6 saat önce|
02/07/2025Yazan:
Erol Taşdelen
İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.
Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?
“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.
“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?
Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.
Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.
Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar
1. Performansın Göz Ardı Edilmesi
Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.
2. Vasatlık Teşviki
Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.
3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski
Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.
4. Adalet Algısının Bozulması
Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.
Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler
-
Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.
-
Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.
-
Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.
Pozitif Yanı Var mı?
Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.
Alternatif Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret
Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.
Eşitlik mi, Adalet mi?
“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.
Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.
Erol TAŞDELEN-Ekonomist www.bankavitrini.com
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Altın ‘borç çağında’ yeni para: Güven, itibari para sistemini terk ediyor!

Yayınlanma:
6 saat önce|
02/07/2025Yazan:
BankaVitrini
CHP Kurultayı’nın iptali duruşmasından karar çıkmaması, Türk mali piyasalarında iyimser havanın dün de devam etmesine neden oldu. Her ne kadar henüz riskler tam anlamıyla geçmemiş olsa da, erteleme karar bile olumlu karşılandı. Gerek jeopolitik cephede tansiyonun düşmesi, gerekse 19 Mart’a benzer bir sürecin tekrar edileceği endişesinin vücud bulmaması sonrası TCMB’den 19 Temmuz tarihinde beklenen anlamlı faiz indirimi öncesinde, TL ve TL cinsi yatırım araçlarına ilginin arttığını görüyoruz. Yabancı kurumların da TL tahvilleri ön plana çıkarması ile iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi son iki günde 250 baz puan geriledi. Daha geniş bir açıdan bakmak gerekirse, 19 Mart sonrası %50 seviyesini test eden gösterge tahvil %40’ın altına indi.
Öte yandan, faiz indirimlerinin bankacılık sektörüne yarayacağı beklentisi ile Borsa İstanbul Bankacılık endeksi, evvelki gün göz kamaştırıcı bir şekilde %10’a yakın yükseliş kaydetmesi ardından dün de günü %1’in üzerinde primli kapattı. CDS risk primi de benzer bir şekilde 287 baz puana kadar gerileyerek 20 Mart’tan bu yana en düşük düzeye geldi. İç siyasi risklerin bir süreliğine de olsa rafa kalkması bile mutlu son isteyen piyasaların yüzünü güldürdü. USDTRY kuru günü 39,81 seviyesinde tamamlarken, Çarşı’da döviz satışlarının yoğunlaştığı yönünde piyasa koridorlarından haberler de işittik. TCMB’nin analitik bilançosuna olumlu gelişmelerin bugün açıkalanacak taze verilerle yansımasını bekliyoruz.
Dün de bültenimizde kaleme aldığımız üzere, hisse senetlerinde asıl temel sorun şirketlerin kârsızlık sorunu! Hatırlatmak gerekirse, İSO500 verileri bizlere şirketlerin 2024 yılında elde ettikleri faaliyet kârlarının %97’sinin finansman giderine gittiğini, yani şirketlerin kâr edemediklerini göstermişti. Finansman kaleminin (kredi faizinin) büyük bir rol oynadığı bu resimde, yıl sonuna kadar TCMB’den beklenen (toplam dört olağan toplantıda) 1100 baz puan faiz indiriminin (%46 – %35) şirketlerin yüzünü güldürerek borsaya da alım getirmesini bekliyoruz. Çarpıcı bir örnek vereyim: Bankacılık hisselerinde son üç günde yaşanan %13 yükselişe rağmen, geçen sene bu zaman endeksin daha yukarıda olduğunu not edelim!
Dün İstanbul Ticaret Odası (İTO), Haziran ayı İstanbul bölgesi enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre aylık TÜFE artışı %1,77 olurken, yılın ilk yarısında enflasyon %20,63 ; yıllık bazda ise %44,38 artış gösterdi. Yakından takip ettiğimiz ana harcama gruplarına göre aylık bazda konut (yani kira) %2,7 yıllık olarak ise %77,17 ; eğitim aylık %1,45 yıllık %89,81 ; sağlık ise aylık %0,77 yıllık %44,65 artış kaydetti. Gıdada aylık artış %1,93 oldu. İstanbul’da hayat pahalılığının Türkiye genelinin biraz daha üzerinde olduğunu düşünürsek, yarın açıklanacak resmî enflasyon verisinin aylık %1,6 ile piyasa tahmini paralelinde olacağını düşünüyoruz.
Büyümenin öncü göstergesi olarak kabul edilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) imalat sanayi PMI verisi Haziran ayında 46,7 değerini aldı. Bilindiği üzere 50 seviyesi eşik değer olarak kabul edilirken, aşağısı daralma, üstü ise genişleme anlamına geliyor. Bu bağlamda, Haziran ayıyla birlikte PMI endeksi son 15 aydır daralma bölgesinde ve son sekiz ayın da en düşük seviyesine yer alarak ekonomik aktivite hakkında önemli bilgi vermeye devam etti. Verinin alt kalemlerinde, sektörel bazda tanımlı on sektörün tamamında daralma yaşandığını da görüyoruz. Her üç kişiden birinin işsiz olduğu ve ekonomik aktivitenin pek de iyimser sinyaller vermediği bir ortamda, sanayide işlerin iyi gitmediğini söyleyebiliriz.
Dönelim yurt dışında. ABD Senatosu, Başkan Trump’ın vergi indirimleri ve harcamaları içeren kapsamlı yasa tasarısını 51-50 oyla kabul ederek Temsilciler Meclisi’ne gönderdi. Tasarı kamu borcuna 3,3 trilyon dolar daha eklenmesiyle birlikte, Elon Musk’ın da yeniden eleştiri dozunu arttırdığını görüyoruz. Trump’ın sosyal medya hesabından Musk’ın şirketlerine yönelik yardımları kesebileceğini ima ederken, hatta bir gazetecinin “Elon Musk’ı sınır dışı edecek misiniz?” sorusuna “Bakacağız / biraz inceleyeceğiz (‘take a look’)” şeklinde yanıt verdiğini de not edelim. Tesla hisseleri dün günü %5’in üzerinde düşüşle tamamlarken, teknoloji hisselerinin de olumlu bir performans sergileyememesi ile Nasdaq endeksi geceyi %1’e yakın düşüşle tamamladı.
FED Başkanı Powell, Portekiz’in Sintra kentindeki merkez bankacıları zirvesinde yaptığı açıklamada, faiz indirimi için acele etmeyeceklerini ve ticaret tarifelerinin enflasyon üzerindeki etkilerini görmek adına bekle-gör yaklaşımını sürdüreceklerini yineledi. Powell, veriye dayalı karar almanın en temkinli yol olduğunu vurgularken, 30 Temmuz tarihindeki olağan toplantıda faiz indirimi olasılığını da tamamen dışlamadı. Başkan Trump’ın baskılarına karşın, Powell %100 odaklarının enflasyon ve istihdam hedeflerinde olduğunu söyleyerek merkez bankası bağımsızlığına güçlü bir vurgu yaptı.
Powell indirmem diye direnirken ve Trump da FED’e yüklenmeye devam ederken, yatırımcılar, ABD dolarındaki oynaklık ve doların geleneksel güvenli liman rolündeki zayıflamaya karşı ya da daha basit anlatımla kur riskine karşı daha fazla koruma almaya çalışıyor. Trump yönetiminin Nisan ayında açıkladığı kapsamlı gümrük tarifeleri sonrasında ABD dolarının (DXY) yılbaşına göre %10’u aşan değer kaybı ile son 3,5 yılın en düşük seviyesine geriledi. Özellikle Avrupalı emeklilik fonları dolar pozisyonlarını azaltırken, Euro, YEN gibi alternatif para birimlerine yöneldiklerini görüyoruz. Bu stratejiler, dolar üzerinde ilave baskı yaratırken, doların güvenli liman statüsünün de sorgulanmasına yol açıyor.
Bu kafa karışıklığında, ya da fiat (itibarlı) para sistemine yönelik artan güvensizlik (en somut örnek ABD vergi indirimleri ve harcama tasarısının Senato’dan geçmesi) nedeniyle piyasalarda temkinli bir hava hâkim. Jeopolitik risklerin gündemden düşmesi ile 3,285 dolar seviyesine kadar gerileyen altının piyasalarda yeniden temkinli havanın hâkim olması ile bu sabah 3,340 dolar seviyesine yükseldi. Altın fiyatları yılbaşından bu yana %27 artış gösterdiğini hatırlatalım. Gümüş ise 35 dolar seviyesindeki direnci 13 yıl sonra kırması ardından son dört haftadır 36 dolar seviyelerinde bir sonraki yükseliş öncesi enerji biriktirdiğini görüyoruz.
Hindistan ile 9 Temmuz tarihinde gümrük tarifesi süresi dolmadan önce bir ticaret anlaşmasına varabileceğini söyleyen Trump, ancak Japonya ile anlaşma olasılığının düşük olduğunu söyledi. Şimdiye dek yalnızca İngiltere’nin Trump yönetimiyle sınırlı bir ticaret anlaşması yapabildiğini hatırlattım. ABD borsalarının dün akşam gerilemesi ve ticaret görüşmelerine yönelik haber akışının gölgesinde, yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında kırmızı rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Nikkei ve Kore borsası Kospi %1’e yakın geriledi. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde ise hafif de olsa yeşil rengin dikkat çektiğini görüyoruz.
Mali piyasaların gündeminde bugün ABD’de ADP özel sektör istihdam verisi, yarın ise kritik haziran ayı istihdam raporu takip edilecektir. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacağını tekrar hatırlatalım. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Yatırımcılar bu yıl FED’den 64 baz puanlık bir indirim fiyatlamaya devam ediyor.
Emre Değirmencioğlu
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (851)
- BANKA ANALİZLERİ (140)
- BANKA HABERLERİ (3.153)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (455)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.857)
- GÜNCEL (3.266)
- GÜNDEM (3.213)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.264)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (479)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.073)
- Ali Coşkun (28)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (575)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (17)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Kredi Derecelendirme Notunu Belirleyen Unsurlar

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Altın ‘borç çağında’ yeni para: Güven, itibari para sistemini terk ediyor!

MERKEZİ YÖNETİMİN 2025 MAYIS AYI GELİR GİDER ANALİZİ

Sıddık Kardeşler Haddecilik Konkordato Talebinde Bulundu

Çikolata Devi Modern Çikolata Konkordato Talebinde Bulundu

DOĞALGAZA ZAM GELDİ

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- TEMMUZ AYI KİRA ARTIŞ ORANI 2025: Kira zammı (TEFE-ÜFE) ne zaman açıklanacak? Ev sahipleri ve kiracılar için kritik tarih! 02/07/2025
- AJet Suriye uçuşlarına başladı! 01/07/2025
- Son dakika: Süper Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 1 Temmuz 2025 Salı akşamı Süper Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 01/07/2025
- SON DAKİKA HABERİ... EPDK doğal gazda temmuz tarifesini açıkladı 01/07/2025
- Bakan Bolat, Tataristan Reisi Minnihanov ile görüştü 01/07/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 01/07/2025
- Ordu’da 2025 fındık rekoltesi için saha çalışmaları başladı 01/07/2025
- Trump: İsrail, Gazze'de 60 günlük ateşkes için gerekli şartları kabul etti 02/07/2025
- Çin'den AB'ye çağrı 02/07/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 2 Temmuz 2025 02/07/2025
- Resmi Gazete'de bugün (02.07.2025) 01/07/2025
- Trump: Faizi üç puan indirmemesinin maliyeti 1 trilyon dolar 01/07/2025
- Doğalgaza zam yapıldı 01/07/2025
- ABD'de dış yardımlar Dışişleri Bakanlığı'na devredildi 01/07/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı