Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. KOZANOĞLU: CARRY TRADE NEDİR?

Yayınlanma:

|

Son zamanlarda sade yurttaşın anlamakta güçlük çektiği “carry trade”, “swap limitlerinin genişletilmesi”, “TL’de uzun pozisyona geçilmesi” gibi bir takım teknik finansal tabirler üzerinden ekonomik analizler yapılıyor. Zamanında Süleyman Demirel’in diline pelesenk ettiği, “mamur ve müreffeh Türkiye” hayali benzeri; gerçekleşmese bile en azından üretimin artmasına, istihdamın genişlemesi, halkın yaşam standartlarının yükselmesine yönelik bir gelecek vaadi telaffuz dahi edilmiyor.

Elbette yaşamı sırf bu finansal araçlar üzerinden kurgulamayı doğru ve yeterli bulmuyoruz. Ancak madem tartışmalar bu eksende dönüyor; ekonomiyi yönetenlerin asıl amacı nedir, sistemin işleyiş mekanizmaları nelerdir, sıkça kullanılan bu teknik jargon ne anlama geliyor gibi soruların cevaplarını, en azından meraklılarının öğrenmesine katkıda bulunmayı arzuluyoruz. Sonunda da, Mehmet Şimşek hedeflerine ulaşsa bile, bu süreçte kimlerin kazanacağını, kimlerin kaybedeceğini analiz etmekte yarar görüyoruz.

ŞİMŞEK’İN SENARYOSU

Öncelikle, görevi bir yıl önce devraldığından beri Mehmet Şimşek’in temel amacı döviz girişlerini teşvik etmek, böylelikle kur geçişkenliği yoluyla enflasyonun beslenmesini engellemek, bu hedefe ulaşmak için de faizleri ve finansal getirileri “sıcak parayı” tatmin edecek bir düzeye getirmek. Böylece hem döviz kuru kanalıyla, hem de yüksek faizin mal ve hizmet talebini düşürmesi yoluyla enflasyonun düşüş eğilimine girmesi amaçlanıyor. Temmuz ve ağustos aylarında 2013’ün yüzde 10’a yaklaşan enflasyon rakamlarının aradan çıkmasıyla da, yıllık enflasyon göreceli düşük bir düzeye gelecek, bu sayede yüksek fiyat artışı beklentilerinin de kırılması umuluyor.

CARRY TRADE NEDİR?

Şimdi gelelim anahtar kavramlara: “carry trade”, düşük faizli bir para cinsinden, örneğin Japon yeni, Amerikan doları borçlanıp, yüksek faizli para birimine, örneğin TL veya Arjantin pezosuna geçerek yüksek getiri kazanmak anlamı taşıyor. Ancak son tahlilde reel getiri yen veya dolar cinsinden hesaplanacağı için bu süreçte yerel paranın iki ülkenin, örneğin Türkiye ve Amerika’nın faiz farkından daha az değer kaybetmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda tanık olduğumuz üzere, bu durumun güvencesi sağlanamazsa yabancılar ülkenize rağbet etmez. Şimşek’in diline doladığı, Merkez Bankası (TCMB)  faiz metinlerinde de sektirmeden yer alan “Türk lirasında reel değerlenme” ifadesi işte burada kilit önem taşıyor. Reel değerlendirme ile TL’deki değer kaybının enflasyonun altında kalması kastediliyor. Yabancı bizim gibi et, süt, benzin fiyatı ile doğrudan etkilenmediği için, tüketici enflasyonu aslında onun için bir geçiş aracı.

Bu gerçeği politika faizinin öngörülen enflasyonun üzerinde tutulması söylemi ile birleştirince amaç gerçekleşmiş, yüksek getiri garantilenmiş oluyor. Özellikle 31 Mart yerel seçimleri öncesi döviz talebinin artmasıyla, TCMB politika faizinin yüzde 50’ye yükseltilmesi ve seçim sonrası Şimşek politikalarının devam edeceği güvencesinin verilmesiyle, “carry trade” eğilimi arttı, geçmişten aşina olduğumuz bu kavram bir kez daha yaşamımıza girdi.

SWAP NEDEN RİSKLİ?

Dövizin ülkeye girişinin çeşitli yolları var. Devlet iç borçlanma senetlerine (DİBS) ve hisse senetlerine talep yaratmak için, dövizinizi bozdurup, TL’ye geçmek zorundasınız. Aynı rotayı yerliler de izleyerek, döviz mevduatlarını veya yastık altındaki paralarını bozdurup döviz arzını artırabilirler. Diğer bir yöntem de meşhur swap enstrümanının devreye sokulması. Bunu ticari bankalar zaten TCMB ile yapıyorlar. Yani döviz fazlalarını verip TL alıyorlar. Çünkü bilançolarındaki döviz yükümlülükleri, döviz varlıklarından daha yüksek. Bireylere döviz ile borçlanma yolunun kapatılması, dövizde açık pozisyon vermelerinin başlıca nedenleri arasında. Aynı yöntemle yabancılar da dövizlerini satıp TL’ye geçebilir, yani bizim parada uzun pozisyon alabilirler. Sonra da bu TL’lerini bankalarla değiş tokuş edip karşılığında bankaların elindeki sözünü ettiğimiz fazla dövizlere park edebilirler. Ancak swapın 1 ay, 3 ay, 6 ay gibi önceden belirlenmiş vadeleri dolduğunda TL’lerini faiziyle geri alırlar. Sonra başlangıçtaki para birimlerine dönmek için TL’yi satıp, yani kısa pozisyona geçip, döviz almaları gerekir. Giriş sırasında döviz arzı yaratıp kuru aşağı çekme eğilimine katkıda bulunurlarken, çıkış sırasında döviz talebini artırıp kuru sıçratabilirler. Nitekim bu korkuyla 2019 sonundan başlayarak yurtdışı swap limitleri daraltıldı. Ancak düşük TL faizi nedeniyle zaten pek isteklisi de yoktu. Seçim sonrası cazip faiz ortamında yabancıların ağzının suyu akmaya başladı, bankaların özsermayelerine oranlanan swap limitleri neredeyse doldu.

DÖVİZ BORÇLANMA

TL’nin reel değerleneceği güvencesi, yerli aktörleri de döviz borçlanıp TL’ye geçmeye teşvik etti. Böylelikle kredilerin yüksek faizlerinden kurtulmak mümkün olacaktı. Bankalar da, TCMB artık swap yoluyla brüt döviz rezervlerini arttırıp, bunun karşılığında piyasayı likiditeye boğmaya niyetli olmadığı için, ellerindeki dövizi şirketler kesimine plase etmeye oldukça istekliydiler. Döviz borçlanma yabancı para cinsi geliri bulunan firmalarla sınırlandığı için, bu olanak  ihracatçı firmaların yatay seyreden kurlardan şikayetini hafifletiyor.

Aslında Türkiye benzer bir süreci AKP’nin ilk 11 yılında 2013’e kadar yaşamıştı. Dünyada faizlerin düşük, likiditenin bol olmasının da etkisiyle yoğun döviz girişleri gerçekleşmişti. O dönemde TL reel anlamda değer kazandı, faizlerin de göreceli düşük tutulması sayesinde iç talep canlı seyretti. Aynı yıllarda en büyük özelleştirmeler yapılıp, kamu malları haraç mezat satılırken, borsa ve DİBS’lere de büyük rağbet oldu. Tarihin en hızlı dış borç artışı da bu dönemde gözlendi. Rekor cari açıklar verilirken, adeta sanayisizleşmeye davetiye çıkarıldı, özellikle ara mallarda dışa bağımlılık arttı. Ekonomi ekibi işte böyle benzer bir döneme daha kapı aralıyor. Zaten bu “ikinci baharı” Citybank yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans diye niteledi.

Firmalardaki, 2018 Rahip Brunson krizi sonrası şiddetlenen döviz borcundan kaçınma refleksi bugün terse dönmüş durumda. Şimdi özel sektör dövizde açık pozisyona geçme, kamu ise TCMB aracılığıyla dövize yönelme eğiliminde. TL gerçekten reel anlamda değerlenirse, bu süreçten tüm döviz borçluları karlı çıkacak, döviz varlığı bulunanlar ise zararla karşılaşacaklar. Bu nedenle hem firmaların döviz mevduatında, hem de KKM hesaplarında yavaş da olsa bir çözülme söz konusu. Doğaldır ki, geçmişte defalarca tanık olduğumuz gibi Şimşek’in kurgusunda bir aksama meydana gelirse veya yetkileri daraltılırsa tekrar dövize yoğun bir rağbet yaşanabilir, ekonomi yeni bir türbülansla burun buruna gelebilir.

FATURA KİME ÇIKACAK?

İşler öngörüldüğü gibi giderse de, bu süreçten zararlı çıkacaklar az değil. Çünkü bu tasarım yüksek faize dayandığı için, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi borcu bulunan bireyler ve TL kredi borçlusu küçük ve orta işletmeler büyük bir faiz maliyetine katlanacaklar. Kamu bütçesindeki faiz harcamaları da öngörülenin üzerine çıkacak, bunun bedelini artan vergiler ve tırpanlanan hizmetlerle tüm halk ödeyecek. Belki de asıl önemlisi, yabancılara bu “hikaye” temmuz’da asgari ücretin artırılmayacağı, emekli maaşlarında kayda değer bir iyileştirme yapılmayacağı güvencesiyle pazarlanıyor. Yani “carry trade” istim aldı müjdesi, yabancıların borsaya giriş coşkusu, emeğiyle geçinen sade yurttaş için fazla bir anlam ifade etmiyor. Benzer şekilde, Şimşek’in senaryosunda bir aksama olmaması da, geniş kitlelerin yüzünün güleceği anlamına gelmiyor!

BİRGÜN

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

KKM Dönemi Bitiyor mu? Merkez Bankası Vites Yükseltti

Yayınlanma:

|

21 Haziran 2025 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) basın duyurusu ile makroihtiyati çerçevede yapılan değişiklikleri ve bunların Türk lirasına geçişi destekleme amacı ile değişikliğe gitti:

Düzenlemelerin anlamını madde madde şöyle açıklayabiliriz:

 1. TL Mevduat Payı Hedefleri

  • Gerçek kişi TL mevduat oranı %60’ın altında olan bankalar için hedef artırıldı.

  • %60-%65 arasında olan bankalara ise aylık %0,4 puan artış hedefi getirildi.

    • Bu düzenleme, bankaların TL mevduat toplamını artırmalarını teşvik ediyor. TL’ye geçiş hızlandırılmak isteniyor.

2. KKM Zorunlu Karşılık Oranı Arttırıldı

  • Kur Korumalı Mevduat (KKM) için zorunlu karşılık oranı %33’ten %40’a çıkarıldı.

    • Yani bankalar artık daha fazla karşılık ayırmak zorunda, bu da KKM’yi daha maliyetli hale getiriyor.

    • Dolayısıyla KKM’den çıkış teşvik ediliyor, TL vadeli mevduata geçiş isteniyor.

3. KKM Faiz Sınırlaması Gevşetildi

  • KKM hesaplarında uygulanabilecek asgari faiz oranı, politika faizinin %50’si yerine %40’ı olarak belirlendi.

    • Bankaların KKM’ye uygulayacağı faiz düşürülebilecek. Yine KKM’nin cazibesi azaltılıyor.

4. KKM’den TL’ye Geçiş

  • KKM’den TL mevduata geçişi teşvik için hedef korunurken, KKM’nin yenilenmesi sınırlandırılıyor.

    • Bu, KKM’den TL’ye dönüşü zorunlu ve sürekli hale getirmeye yönelik bir adım.

5. TL Mevduata Geçişi Kolaylaştırıcı Adım

  • 1 aydan uzun vadeli ve değişken faizli TL mevduat açılmasına izin verildi.

    • Faiz endeksleri (TÜFE, ÜFE, TLREF vs.) ile bağlantılı değişken faizli mevduat açılabilecek.

    • Bu, yüksek enflasyon ortamında TL’ye ilgiyi artırmayı amaçlar.

6. Yabancı Para Mevduat Zorunlu Karşılık Oranı Düşürüldü

  • Yabancı para mevduatın TL karşılığı olarak tutulması gereken zorunlu karşılık oranı %4’ten %2,5’e düşürüldü.

    • Bu, bankaların döviz kaynağı üzerindeki yükü biraz azaltır. Ancak genel politika yine TL’ye geçişi desteklemeye yöneliktir.

GENEL DEĞERLENDİRME

Bu adımların genel amacı:

  • Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkışı hızlandırmak,

  • TL vadeli mevduatın cazibesini artırmak,

  • Bankaları TL’yi teşvik etmeye zorlamak,

  • Para politikasının etkinliğini artırmak (yani faiz kararı ile tasarruf kararları arasındaki bağı güçlendirmek).

Resim

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Krizler sıradanlaştı mı? Yatırımcı artık şok olmuyor!

Yayınlanma:

|

Günümüz finans dünyasında yatırımcılar adeta birer kriz savaşçısı haline geldi. Son 30 yılda yaşanan ekonomik, jeopolitik ve finansal sarsıntılar, yatırımcıların reflekslerini keskinleştirdi, risk algılarını yeniden şekillendirdi. Ancak bu “alışma” hali bir bağışıklık mı yoksa rehavet mi, tartışmaya açık.

Şoklara bağışıklık mı kazandık?

Yatırımcılar artık krizleri sadece endişe verici gelişmeler olarak değil, fırsat alanları olarak da görebiliyor. Bunun başlıca nedenleri:

  • Merkez bankalarının krize müdahale refleksleri güçlendi. “FED put” olarak adlandırılan politika sayesinde yatırımcılar diplerde alım yapma cesaretini artırdı.

  • Davranışsal finans bilgisi yayıldı; sürü psikolojisi daha bilinçli değerlendiriliyor.

  • Portföy çeşitliliği arttı: Hisse senetleri, altın, kripto, emtia gibi alternatif yatırım alanlarına yönelim yükseldi.

Ancak bu bağışıklık yanıltıcı olabilir. Tarih defalarca gösterdi ki her yeni kriz kendi doğasını taşır ve eski çözümler her zaman işe yaramaz.

Yakın tarihteki büyük piyasa şokları

Aşağıdaki tablo, son 35 yılda yatırımcıların karşı karşıya kaldığı önemli piyasa şoklarını özetliyor:

Yıl Olay Etkisi
1987 Kara Pazartesi Dow Jones %22 düştü. Panik satışlar algoritmik işlemleri tetikledi.
1997 Asya Krizi Tayland’dan başlayan kriz Asya borsalarını çökertti.
1998 Rusya Krizi – LTCM Hedge fonların sistemik riski ortaya çıktı. FED müdahale etti.
2000 Dot-com Balonu Teknoloji hisseleri %70’ten fazla düştü. Nasdaq çakıldı.
2008 Küresel Finansal Kriz Lehman Brothers battı, dünya resesyona girdi.
2010–2012 Avrupa Borç Krizi Yunanistan ve Güney Avrupa ekonomileri sarsıldı.
2016 Brexit Sterlin tarihi düşüş yaşadı. Avrupa’da birlik tartışıldı.
2020 COVID-19 Piyasalar çöktü. Petrol negatife indi. Genişlemeci politikalar devreye girdi.
2022 Ukrayna-Rusya Savaşı Enerji ve tarım fiyatları patladı, küresel enflasyon başladı.
2023 Bankacılık Krizi (SVB, Credit Suisse) Bankacılık sistemine güven sorgulandı. Risk iştahı azaldı.
2024–2025 İran-İsrail Gerginliği Orta Doğu kaynaklı jeopolitik risk yeniden fiyatlandı.

Yatırımcının yeni refleksleri

Günümüz yatırımcısı geçmişe kıyasla daha stratejik davranıyor:

  • “Buy the dip” (düşüşte al) mantığı benimsendi.

  • Hızlı portföy rotasyonu ve likiditeye yönelim arttı.

  • Algoritmik işlemler sayesinde tepkiler daha hızlı ancak daha volatil.

Tehlike: krizlere alışmak

Yatırımcılar krizlere alıştıkça, bazı tehlikeli eğilimler de doğuyor:

  • Rehavet: “Nasıl olsa merkez bankaları kurtarır” düşüncesi hâkim olabilir.

  • Aşırı risk alma: Kriz sonrası sert yükselişler beklentisiyle riskli varlıklara aşırı yönelim.

  • Gerçek risklerin göz ardı edilmesi: Jeopolitik ya da yapısal riskler yeterince fiyatlanmıyor olabilir.

Bağışıklık mı, körlük mü?

Yatırımcılar şoklara karşı daha hazırlıklı olabilir ancak bu hazırlık, rehavete dönüşmemeli. Finansal sistem her zaman yeni riskler üretmeye devam eder. Bugün yaşanabilecek bir jeopolitik kriz, iklim krizi, siber saldırı veya küresel borç sorunu, piyasaları yeniden sarsabilir.

Bu nedenle yatırımcı için en önemli kural hâlâ geçerli:

“Geçmişteki krizleri hatırla, ama bir sonrakinin farklı olacağını unutma.”

Erol TAŞDELEN-Ekonomist     www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump iki hafta süre verdi: İran’a ani saldırı riski ‘şimdilik’ azaldı

Yayınlanma:

|

Yazan:

FED Başkanı Powell’ın yüksek belirsizlik ortamında temkinli davranarak, Trump’ın tarifelerinin etkileri netleşmeden faiz indirimi yapmadığı hatta “şu an ne olacağını kimse bilmiyor, biz de bekleyip göreceğiz.” dedi olağan toplantısının ertesi günü, İsviçre Merkez Bankası politika faizini 25 baz indirerek üç yıl önceki %0 seviyesine geri çekti. Norveç Merkez Bankası ise dün sürpriz bir şekilde politika faizini 25 baz puan indirerek %4,00 seviyesine çekti. Bu, bankanın 2020’den bu yana gerçekleştirdiği ilk faiz indirimi oldu. İngiltere Merkez Bankası ise faizini beklendiği üzere %4,25 seviyesinde sabit bırakırken, gevşemeye açık kapı bırakması dikkat çekti.

Akabinde sahneye çıkan TCMB, jeopolitik gelişmeleri ve tarife savaşlarının getirdiği belirsizliğe işaret edere politika faizini %46 seviyesinde sabit bırakırken, beklentimizin aksine faiz koridorunu simetrik bir hâle de getirmedi. Mevcut belirsizlik ortamında, ihtiyaç olması durumunda, borç verme faizi oranını %49 seviyesinde bırakarak aslında 300 baz puan ilave sıkılaşma esnekliğini korudu. Son günlerde AOFM, TCMB’nin politika faizi olan %46 seviyesine gerilerken, dün BIST repo faizi (TLREF) ise %47 seviyesine yükseldi.

Tansiyonun artmadığı günlerde iş gören faizin %46’ya yeniden gerileyeceğini düşünüyoruz. TCMB’nin şahin bir duruş sergilemesine rağmen, eğer işler önümüzdeki 45 gün içerisinde ‘çirkinleşmezse’, Temmuz toplantısında kuvvetli bir faiz indirim ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz! Biraz daha büyük resimden bakarsak, Temmuz’da en az 350 baz puan faiz indirimi beklerken, sene sonu politika faizinin %35 seviyesine gerilemesini bekliyoruz.

Dönelim kararın piyasa yansımasına…  USDTRY kuru dün gün 39,25 seviyelerinde tamamlaması ardından bu sabah, pazartesi valörlü işlemlerde, gerek üç günlük fonlama maliyet gerekse de hafta sonu riski almak istenmemesi nedeniyle ilk işlemlerin 39,65 seviyelerinden eşleştiğini görüyoruz. Yüksek faiz ortamının şirketler üzerinde baskı kurması, finansman maliyetlerinde artışın yarattığı kârsızlık sorunu, üzerine tuz biber olan jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatlarının yüksek seyri, hisse senedi cephesinde havanın bozulmasına neden oldu: BİST100 endeksi günü %1 düşüle tamamlarken, haftanın genelinde şimdilik %2,25 düşüş sergiledi. Ana endekste aşağıda 9,000 yukarıda ise 9,700 oyun sahasının çizgilerini temsil ediyor. Kırdığı yöne doğru hareketin ivme kazanmasını bekliyoruz. CDS risk primi bebek adımları ile 315 baz puan seviyesine yükselirken, TCMB’nin şahin duruşuna paralel iki yıl vadeli gösterge tahvil basit faizi yeniden %40 seviyesinin altına geriledi.

Türkiye ile ilgili paragrafı kapatmadan, TCMB ve BDDK’nın haftalık verilerine de bakmak isterim. 13 Haziran ile sona eren haftada, yurt içi yerleşiklerin parite etkisinden arındırılmış döviz hesapları (DTH) 2,9 milyar dolar artış kaydetti. Bu rakam bir önceki hafta yine kurumsal müşteriler kaynaklı 2,6 milyar dolar azalmıştı. Bu nedenle çok fazla anlam yüklemek istemedik. BDDK verisine göre, KKM hacmi 5,2 milyar TL azalışla 566 milyar TL seviyesine geriledi. KKM hacmi çok küçüldüğünden azalış hızı da iyice ivme yitirdi. KKM’nin toplam mevduat stokundaki payı %2,5 seviyesine gerilerken, DTH ve KKM’nin toplamdaki payı ise önceki haftaya göre önemli bir değişim göstermeden %41 oldu (TL payı ise ~ %59). TCMB’nin 18 Haziran valörlü işlemlerinde net yabancı para pozisyonu yaklaşık 0,6 milyar dolar artışla manşet rakam 24,3 milyar dolar seviyesine geldi (bakınız grafik). Daha geniş bir açıdan bakarsak, sene sonunu ile siyasi iklimin değiştiği 19 Mart arasında 22 milyar dolar biriktiren TCMB, 19 Mart ile 28 Nisan arasında 50 milyar dolar rezerv kaybetmesi ardından yeniden yavaş yavaş rezerv biriktirmeye çabaladığını görüyoruz. Yabancıların menkul kıymet pozisyonu net anlamda 1,1 milyar dolar iyileşirken, hisse senetlerine ilginin yeniden tırmandığını da not edelim.

ABD piyasalarının Juneteenth tatili nedeniyle kapalı olması, Asya seansına net yön vermedi. Bu sabah ABD vadeli işlemlerinde %0,25 oranında düşüşler göze çarparken, yeni gün başlangıcında Pasifik’in diğer ucunda ise iyimser bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Kore ve Hong Kong borsaları %1’in üzerinde yükselirken, gösterge endeks Tokyo borsası, güçlenen YEN nedeniyle yatay bir seyir izliyor. Japonya’da Mayıs ayında çekirdek enflasyon gıda fiyatlarının öncülüğünde yıllık %3,7’ye yükselerek son iki yılın zirvesine çıktığını ve merkez bankasının hedefinin üstünde kalmaya devam ettiği görüyoruz.

İsrail-İran savaşının şiddetlenmesi ve Trump’ın olası ABD müdahâlesine yönelik kararını iki hafta içinde açıklayacak olması, küresel piyasalarda temkinli iyimser bir seyre yol açtı. Petrol fiyatları jeopolitik risklerle desteklense de, Brent bu sabah %2,5 düşüşle 76,80 dolar seviyesine geriledi (son üç haftada yükseliş %19). Benzer bir etkinin kıymetli madenler cephesinde de etkili olduğunu görüyoruz. Altının ons fiyatı hafta genelinde %2,25 düşüşle 3,350 dolar seviyesine gerilerken, gümüşün ons fiyatı ise hafta başı 37,30 dolar seviyesine kadar yükselmesi ardından 35,80 seviyesine geri çekildi. Benzer bir şekilde riskin arttığı son günlerde değer kazanan dolar da (DXY) bu sabah kazanımlarını geri verdi.

Bu arada haftaya yapacağım sunum için çalışırken, Hürmüz Boğazı’nı ve İran’ın ihracatı hakkında derinlemesine araştırma yaptım. ABD ile Çin arasında başlayan jeostratejik rekabetin tetiklediği tarife savaşları tüm haşmetiyle devam ederken, İran’ın ihraç ettiği petrolün %90’ını kim alıyor biliyor musunuz? Evet, Çin! Büyük resimde, daha önce de değindiğim üzere, İsrail’in son dönemde Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere yönelik artan operasyonel baskısı, İran’ın askeri ve nükleer altyapısına doğrudan saldırı ile uzun süredir beklenen ancak ertelenen rejimi devirme sürecinin fiilen başlaması, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki güç boşluklarını hep birlikte geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor. Bu yeni tablonun şimdilik enerji fiyatları ve güvenlik politikaları üzerinden Türkiye’ye olumsuz etkisi ön planda olsa da, İran’ın etkisinin zayıflaması, Türkiye’nin diplomatik ve jeopolitik manevra alanını genişletebilir. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarının tasfiyesi, PKK’nın silah bırakma sürecinin hızlanması ve belki de Kıbrıs’a kadar uzanacak daha dengeli bir diplomasi ortamının oluşması gibi olumlu gelişmelerin de önünü açabileceğini düşündüğümüzün altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Tüm bu gelişmelerin belki de en dikkat çekici sonuçlarından biri ise, Çin’in enerji arz güvenliği açısından daha kırılgan ve dışa bağımlı hâle gelmesidir.

Mali piyasaların gündeminde bugün Türkiye cephesinde tüketici güven endeksi ve merkezi yönetim borç stoku, dışarıda ise İngiltere’de perakende satışlar ve ABD Philadelphia FED endeksi takip edilebilir. Herkese güzel bir hafta sonu dileriz.

TCMB net döviz pozisyonu (tüm swaplar ve hazine dövizleri hâriç)

1750393777de952173ce1360eb447297a426318bf9_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.