GÜNCEL
Ticaret, terör ve barış aynı manşette

Yayınlanma:
2 ay önce|
Yazan:
BankaVitrini
ABD ile Çin arasında tarife görüşmelerinin beklentilerin oldukça üzerinde ve kısa bir süre zarfında iyimser sonuçlar getirmesi, tarifelerden bunalan küresel mali piyasaların adeta ralli yapmasına neden oldu. İsviçre’de hafta sonu sonuçlanan ticaret görüşmelerinde iki ülke tarife oranlarını doksan günlüğüne ticarete imkân vermeyecek seviyelerden makûl sayılabilecek seviyelere indirdiklerini açıkladı. Sayıların dili ile konuşursak, Çin ABD’ye uyguladığı tarife oranını %125’ten %10’a; ABD ise %145’ten %30 seviyesine indirdi. Akabinde, hafta sonu iki ülkenin devlet başkanlarının da bir araya gelebileceği belirtidi.
Ticaret savaşlarından gelen iyimser açıklamalara ilaveten, Asya’da nükleer başlığa sahip iki ülkenin arasında yaşanan ve hergün tırmanan gerilimde ateşkese varılması, devamında ise Perşembe günü İstanbul’un ev sahipliği yapacağı Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta diplomatik çözüm arayışları gündemi süslerken, ABD Başkanı Trump ‘ın da görüşmelerin yolunda gitmesi durumunda İstanbul’a gelmeyi planladığını açıkladı.
Havanın her yerde birden iyimsere dönmesi ile hisse senedi endeksleri dün günü adeta kükreyerek tamamladı. Risk iştahı denince akla gelen Nasdaq endeksi %4,5 yükselişle son iki buçuk ayın zirvesinde ulaşırken, endeksin dipten %26 yükselerek tekrar boğa piyasasına geri döndüğünü de not edelim. Hisse senetlerinde yükseliş ya da artan risk iştahı güvenli limanlara satış getirirken, altının ons fiyatı dün %2,7 gerileyerek önemli bir teknik seviye olarak gördüğümüz 3,200 doların kıyısına kadar geriledi. Hatırlanacağı üzere, Trump’ın dolara değer kaybettirmek ve ABD’nin cari açığını azaltmak adına ilk yüz günlük dönemde izlediği agresif politikalar, hatta faiz indirimi talep edip FED başkanına “ahmak” diyerek kovmayı bile düşünmesi, yatırımcıları ABD varlıklarından uzaklaştırırken, ilk kez kral (dolar) kaybederse sorusunu da sormak durumunda kalmıştık. Kendi seçmeninden gelen desteğin de azaldığını gösteren anketler (onaylanma oranı keskin bir şekilde düştü) sonrası Trump’ın da normalleşme başlaması ile piyasaların da normalleşmeye başladığını görüyoruz.
İlk yüz günde görülen satış dalgasının tersinin dün yaşanması ile hisse senetlerine gelen alım, güvenli limanlara satış getirdi. Başta altın, devamın ise euro, sterlin, isviçre frangı ve yen gibi para birimlerinde sert satışları görüldü. Doların ayağının ‘kayması’ sonrası yatırımcıların akıl almaz bir şekilde sığındıkları Avrupanın ortak para birimi EUR, dolar karşısında üç hafta önce 1,16 seviyesine dayanması sonrası dün 1,1060 seviyesine kadar gerileyerek son bir ayın en düşük seviyesini test etti. EUR cephesinin yaşadığı yapısal sorunlar ve ABD ile açılan faiz farkına paralel biz sene başı EUR’nun parite (1,00) seviyesinin de altını test edebileceğini öngörmüştük. Paritenin hemen hemen herkesi ters köşeye yatırması ile ivme kazanan yükselişin adeta rövanşının yaşandığını görüyoruz. Teknik bir bakış açısı ile aşağıda sırası ile 1,1026, 1,0858 ve 1,0690 seviyelerini takip edeceğiz.
Doların önemli para birimlerine göre değerini gösteren sepet kur DXY son dört haftadır yükselerek 101,7 seviyesine kadar gelirken, doların piyasa faizi 10 yıllık devlet tahvilinin getirisi de %4,50 seviyesine dayanarak son bir ayın zirvesine yükseldi. Faiz getirisi olmayan güvenli liman altının, 3,500 dolar zirvesi baz alınırsa, son haftalarda yaşadığı satışları ile kayıp oranı %8 seviyesini aştı. Teknik mânâda 3,200 dolar seviyesinin altında düşüşün ivme kazanacağını düşünüyoruz. Altın uzun pozisyonlarımızı korumaya devam ediyoruz.
Türk mali piyasalarının da hem yurt dışı hem de yurt için gelişmelerden olumlu şekilde etkilendiğini görüyoruz. Terör örgütü PKK’nın fesih kararını açıklayarak kongre sonuç bildirgesini yayımlamak suretiyle silahları bıraktığını açıklaması, terörün sona erdirilmesi umutlarını yeşerterek hisse senetlerine alım getirdi. BİST100 ana endeksi günü %3,8 artışla tamamlayarak son altı haftanın en yükseğini test etti. Geçen hafta yüksek faiz oranları ve sorunlu kredilerde yaşanacak artış endişesi ile sert satışlara sahne olan bankacılık endeksi günü %4,4 yükselişle tamamladı. Yabancı indinde Türkiye’nin CDS risk primi 312 baz puan seviyesine kadar gelerek son bir ayın en düşük seviyesini test etti. USDTRY kuru bebek adımları ile 38,75 – 38,80 bandında yerleşirken, ons altında yaşanan düşüşün de yardımı ile altını gram fiyatı 4bin TL seviyesi sınıra kadar geriledi.
TCMB’nin analitik bilançosuna göre, 9 Mayıs valörlü işlemlerinde net döviz pozisyonu 485 milyon dolar artış kaydederken, altın fiyatlarında yaşanan düşüşün rezervleri azaltıcı yönde bir etki doğurduğunu görüyoruz. Nisan sonu manşet rakamın dibi gördüğü 7,5 milyar dolar seviyesinden 13 milyar dolar seviyesine yükselmesini ve erimenin durmasını büyük bir mutluluk ile kaleme alıyoruz. Bu arada Reuters’in dünkü haberinde brüt rezervlerin geçen hafta 6 milyar dolar arttığına yer verildi. Rakamları perşembe günü teyit edeceğiz.
ABD ile Çin’in karşılıklı olarak ek gümrük tarifelerini geçici olarak azaltma kararı alması, küresel resesyon endişelerini bir nebze de olsa yatıştırırken, yaşanan gelişmeler hisse senetlerinde sert yükselişleri, dolarda değer kazanımının, güvenli limanlarda ise gerilemeyi beraberinde getirdi. Lâkin toz pembe bir tablodan söz etmek için biraz erken olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Şöyle ki, temel sorunlar hâlen çözülmedi. ABD’nin Çin’le ticaret açığı, fentanil krizi ve sübvansiyon politikaları gibi yapısal meseleler masada kalmaya devam ederken, her ne kadar Trump cephesi ateşkesi “büyük kazanım” olarak sunsa da, doksan günün kalıcı çözüm için yetersiz olabileceğini düşünüyoruz. ABD’li tüketicilerin artan fiyatlar nedeniyle tedirgin, şirketlerin ise belirsizlik yüzünden siparişlerini temkinli sürdürmek durumda kalıyor. Tarafların hafta sonu elde ettiği mutabakatı, kopuşu önlemek olarak okuyoruz.
Gözler bugün ABD’de KKTC saati ile 15.30’da açıklanacak Nisan ayı TÜFE enflasyon verisinde olacaktır. ABD’de tarife gerginliği ile siparişlerin erkene çekilmesi sonrasında aylık artışın %0,3 yıllık manşet artışın ise %2,4 olması bekleniyor. Asıl enflasyonist etkinin Mayıs verisi ile görüleceğini düşünüyoruz. Türkiye cephesinde ise cari işlemler dengesi yakından takip edilecektir.
Yeni gün başlangıcında, Japonya’nın Nikkei endeksi, tarife oranlarının beklentilerin üzerinde düşürülmesi ile son üç ayın zirvesine yükseldi. Özellikle taşıma, bankacılık ve otomotiv hisselerinde sert yükselişlerin ön plana çıktığını gördük. ABD’de stagflasyon ve resesyon gibi korkutucu başlıkların hafiflemesi ve ticaret belirsizliğinin şimdilik azalması ile yaşanan dünkü risk iştahı ardından gözler Trump’ın Ortadoğu ziyaretine çevrildi. Resmî programa göre Suudi Arabistan, BAE ve Katar’a gidecek olan Trump’ın yukarıda da dile getirdiğimiz üzere, tarafların mutabık kalması hâlinde Rusya-Ukrayna müzakeresine destek vermek adında İstanbul’daki toplantılara da katılacağını tekrar not edelim. Düşünsenize Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin Zelensky ve Trump’ın bir araya gelmesi, İstanbul trafiğinde yola çıkacaklara şimdiden başarılar diliyorum 🙂
Emre Değirmencioğlu/iktisatbank.com
İlginizi Çekebilir
GÜNCEL
Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:
3 saat önce|
28/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.
Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.
Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:
– Gecikmiş uyum
Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.
– Toplumsal beklentiler
Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.
– Finansal kaynaklar için rekabet
Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.
– Stratejik malzeme kıtlıkları
Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.
Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.
2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu
1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”
“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.
Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.
2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar
Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.
Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.
Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.
3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı
Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.
Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.
Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.
Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.
4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı
Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.
Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.
5. Merkeziyetsiz mikro altyapı
Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.
Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.
Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli
Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.
Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…
Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…
Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.
Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…
Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.
Pascale Junker – WEF
Erol Taşdelen
Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Yayınlanma:
18 saat önce|
27/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
♻️ Türkiye, çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik yeni bir adım atıyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve toplam 6.300.000 Avro bütçeye sahip olan Sıfır Atık Hibe Programı, yerel düzeyde atık oluşumunu azaltmayı, kaynak verimliliğini artırmayı ve karbon salımını minimuma indirmeyi amaçlıyor.
🌍 Programın Amacı
Giderek büyüyen çevresel sorunlar karşısında, Sıfır Atık Hibe Programı şu hedeflere odaklanıyor:
-
Karbon salımının azaltılması
-
Atık oluşumunun önlenmesi
-
Sıfır atık yaklaşımının yaygınlaştırılması
Bu hedefler, sadece çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda yerel yönetimlerin ve toplumun farklı katmanlarının bu dönüşüme aktif şekilde dahil edilmesi hedefleniyor.
🎯 Öncelikli Alanlar
Programın odaklandığı başlıca öncelikler şu şekilde sıralanıyor:
-
Yerel yönetimlerin altyapı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek
-
Sıfır atık uygulamalarının farklı sektörlerle entegre şekilde yaygınlaştırılması
-
Atık yönetim planlarının hazırlanması ve karar destek araçlarının geliştirilmesi
-
Kaynak verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularında farkındalık yaratılması
Bu sayede hem çevresel fayda sağlanması hem de döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması amaçlanıyor.
👥 Kimler Başvurabilir?
Hibe programı, aşağıdaki kurumları hedef kitle olarak belirlemiştir:
-
Belediyeler
-
İl özel idareleri
-
Katı atık yönetim birlikleri
Bu kurumların hazırlayacakları projeler, yerel düzeyde sıfır atık stratejilerinin etkin biçimde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.
📅 Başvuru Takvimi
Program kapsamında proje fikirleri için ön tekliflerin son başvuru tarihi:
🗓 15 Eylül 2025
Başvuruların çevresel etki, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ortaklık yapısı gibi kriterler doğrultusunda değerlendirileceği öngörülmektedir.
🔍 Detaylı Bilgi ve Başvuru
Başvuru rehberi ve ayrıntılı bilgiye Avrupa Komisyonu’nun resmi web sitesi üzerinden ulaşmak mümkündür:
➡️ https://ec.europa.eu → Funding → Call for Proposals → Zero Waste Grant Programme (ZWGP)
♻️ Neden Önemli?
Türkiye’de sıfır atık vizyonu, yalnızca çevre koruma politikası değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik verimliliğin ve sosyal bilinçlenmenin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu program, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların ekonomik değer zincirine tekrar kazandırılmasını teşvik ederek hem çevresel hem de finansal anlamda katma değer yaratacaktır.
Ali Coşkun
Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler
Yayınlanma:
20 saat önce|
27/06/2025Yazan:
Ali Coşkun
Birçok firmada geçmişe kıyasla azalmış olsa da, gayri resmi ticari işlemler hâlâ yaygın şekilde sürmektedir. Özellikle nakit yoğun sektörlerde ve KOBİ ölçeğindeki firmalarda, bu durum daha belirgin şekilde gözlemlenmektedir.
Bu kapsamda yapılan bazı ödemeler banka kanalları yerine doğrudan elden gerçekleştirilmekte; bu da işletmenin resmi mali tablolarını doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Gayri resmi ödemelerde kullanılan resmi gelirler, muhasebe sisteminde denge bozulmalarına yol açar. Bu bozulmalar en çok dönen varlık kalemlerinde kendini gösterir:
-
🧨 Yüksek kasa bakiyeleri
-
🧨 Ortaklara ait alacak senetleri
-
🧨 Ortaklardan alacaklar
-
🧨 İş avanslarında ortaklara ait tutarlar
Bu kalemlerde zamanla meydana gelen olağandışı artışlar, finansal tablo kullanıcıları için önemli risk sinyalleri taşır.
Başlangıçta küçük görünen bu tutarlar, süreç içinde büyüdükçe bilanço üzerinde ciddi baskı yaratır. Bu durum, kredi veren bankaların da dikkatinden kaçmaz.
Bankaların Yaklaşımı
Kredi değerlendirme süreçlerinde bankalar, bu tür şişirilmiş kalemleri tespit eder ve analiz aşamasında bu tutarları mali düzeltmeye tabi tutar. Yani:
Bu bakiyeler, özkaynaklardan düşülerek şirketin gerçek finansal durumu ortaya konur.
Bu düzeltmeler sonucunda:
-
Özkaynaklar ciddi şekilde azalır
-
Borç/özkaynak oranı önemli ölçüde bozulur
-
Finansal kaldıraç artış gösterir
Bazı firmalarda bu tür düzeltmelerin ardından özkaynaklar negatif seviyeye dahi gerileyebilir. Bu da:
-
Yasal olarak kredi kullanımı önünde engel oluşturur
-
Krediye erişimi zorlaştırır, hatta imkânsız hâle getirir
-
Firmanın sektörel itibarı ve ticari ilişkileri üzerinde olumsuz etki yaratır
Kredi Notuna Etkisi
Kredi veren kurumlar tarafından oluşturulan kredi risk puanı (raiting) da bu tabloya göre şekillenir.
Gayri resmi işlemler kaynaklı mali dengesizlikler:
-
Raiting notunun düşmesine
-
Kredi maliyetlerinin artmasına neden olur
Neler Yapılmalı?
Firmaların, özellikle 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık bilanço tarihlerinde bu tür kalemlerdeki bakiyeleri minimuma indirmesi büyük önem taşır.
Aksi takdirde:
-
Bankalar,
-
Bağımsız denetçiler,
-
Yatırımcılar ve
-
Potansiyel iş ortakları
firmanın güvenilirliğini sorgulamaya başlayabilir.
Kısa Vadeli Kazançlar, Uzun Vadeli Riskler Yaratır
Kısa vadede pratik ve kolay gibi görünen gayri resmi ödemeler, uzun vadede firmaların büyüme kapasitesini, yatırım alabilirliğini ve finansmana erişimini ciddi biçimde sınırlar.
Kurumsallaşmak ve finansal yapısını güçlendirmek isteyen her işletme:
Bu tür uygulamalardan uzak durmalı, mali disiplini ve kurumsal itibarını öncelik haline getirmelidir.
Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.240)
- GÜNDEM (3.202)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.256)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (478)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.061)
- Ali Coşkun (25)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (570)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

ZİHİN SAĞLIĞI KRİZİ KAPIDA!

AB, Anti-Greenwashing Düzenlemesini Askıya Alıyor

Trump: “Çin ile ticaret anlaşması imzaladık, sorada Hindistan var”

Şirketlerde Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği Neden Şart Olmalı?

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- 2. el araçta '6 ay-6 bin km' şartı uzadı 28/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 27/06/2025
- Kamu işçilerinde ikinci zam teklifi belli oldu! Türk-İş Başkanı Atalay'dan açıklama geldi 27/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif belli oldu 27/06/2025
- Doğal gaz ithalatı nisanda rekor artış gösterdi 27/06/2025
- Fed'in yakından izlediği enflasyon verisi tahminleri aştı 27/06/2025
- Türkiye'nin lisanslı elektrik üretimi nisanda yüzde 11 arttı 27/06/2025
- "Fed Başkanlığına faiz oranlarını düşürmek isteyen birini seçeceğim" 27/06/2025
- Açığa satış yasağı uzatıldı 27/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (28.06.2025) 27/06/2025
- Roger Federer uzun vadeli anlaşmalarla tenis milyarderi oldu 27/06/2025
- Trump, Kanada ile ticaret görüşmelerini sonlandırdıklarını duyurdu 27/06/2025
- Trump’ın doğumla vatandaşlığı sınırlayan kararının önündeki engel kaldırıldı 27/06/2025
- ABD'de tüketici güveni yukarı yönlü revize edildi 27/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı