Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Batı alemi Noel tatiline girerken, gözler TCMB PPK toplantısına çevrildi

Yayınlanma:

|

Batı alemi Noel tatiline çıkarak teknik olarak da yılı tamamlarken, içeride ise gündemi yarın açıklanacak yılın son ve olağan TCMB PPK toplantısı süslüyor. Faiz indirimine, uzun bir süredir nedenlerini enine boyuna tartıştığımız üzere kesin gözüyle bakıyoruz. Faiz indirim miktarının sembolik bir indirim olacağını düşünürken, TCMB’nin faiz koridorunda yapacağı ayarlama ile iş gören faiz oranının çok da aşağıya gitmeyeceğini de düşünüyoruz. TCMB’nin hazır bu kadar yol alınmışken beklenti yönetimini de iyi yönetmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Mevcut durumda politika faizi %50 seviyesinde bulunurken, borç alma faiz oranının %47 borç verme faiz oranı ise %53 seviyesinde bulunuyor. Bu minvalde, piyasada oluşan TL referans faizinin (iş gören faiz oranı) dün itibariyle %49,31 olduğunu not edelim.

TCMB atacağı adımla faiz indirimine gidecek olsa da, TL referans faizde anlamlı oranda bir değişim görmeyeceğimizi düşünüyoruz (bakınız grafik). Dün akşam saatlerine açıklanan %30 asgari ücret artış oranın da son günlerde sosyal medyada dile getirilen abartılı oranların altında kalarak uygulanan mevcut programla belli ölçüde uyumlu bir tablo arz ettiğini söyleyebiliriz. Asgari ücret artışının piyasa etkisinin olumlu olacağını ve TCMB’nin faiz indiriminde konfor alanı sağlayacağını da düşünüyoruz. Bakan Şimşek, 2025 yılında bazı kamu fiyatlarının yeniden değerleme oranının altında artırılması yönünde çalışmalar yapıldığını belirtti. Beklenen enflasyon kadar yapılacak zam, piyasalar tarafından da olumlu karşılanacaktır.

Dün Türk mali piyasaları günü ılımlı bir görünüm sergileyerek tamamladı. USDTRY kuru, bebek adımları ile veya otoritenin müsaade ettiği ölçüde 35,20 seviyesine yükselerek günü tamamladı. Enflasyonla mücadele kapsamında, TCMB’nin 2025 yılında da rotasının güçlü TL’den yana olacağı görüşümüzden hareketle, kış aylarını TL’de geçirmeye devam edeceğiz. Daha basit bir anlatımla, enflasyonun altında artış kaydedecek kura paralel, Mayıs 2024’den bu yana devam eden TL uzun pozisyonlarımızı korumaya gayret edeceğiz.

Hazır yeri gelmişken, TCMB’nin swap hariç yabancı para pozisyonu son yedi iş gününde yaklaşık 6,5 milyar dolar bozulma kaydettiğini de not edelim. Rezervlerde son günlerde yaşanan sert gerilemenin sebebinin tam olarak kestirememekle birlikte, yıl sonu etkisi ile yabancı çıkışlarının yaşanmış olabileceğini düşünüyoruz. Öte yandan, aşağıda da belirttiğimiz üzere, Brezilya kaynaklı gelişmekte olan ülke para birimlerinin geneline yansıyan bir satış dalgası da olabileceğini (bulaşıcılık) göz ardı etmiyoruz. Büyük resimde, enflasyonun gerileyeceği, kurun daha öngörüsü yüksek seyredeceği hatta TCMB’nin de faiz indirimlerine devam edeceği bir yılda, TL ve TL cinsi varlıklara yönelik yabancı talebinin güçlü seyretmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Ezcümle, TCMB rezervlerinde son günlerde yaşanan gerilemeyi şu aşamada endişe edilecek bir durum olmadığı yönünde yorumluyoruz. Sene sonu yabancı fonların pozisyon kapama işlemlerini bitirmesi ardından yeni senede tekrar Türk mali piyasalarında geri geleceklerini düşünüyoruz. CDS risk primi 260 baz puan seviyesine yaklaşarak hafif de olsa yukarıya gelirken, son dört gündür kesintisiz bir şekilde düşen BİST100 endeksi, dün günü %0,5 oranında artışla tamamladı.

Yurtdışı cephede ise FED’in geçtiğimiz hafta faiz oranlarını 25 baz puan düşürmesi ve ekonominin gücü ile enflasyon hedefindeki yavaş ilerlemeye ilişkin sinyaller, yatırımcıların keyfini kaçırmıştı. FED toplantısı ardından açıklanan tüketici güvenindeki beklenmedik düşüşe rağmen, dolar endeksinin 108 seviyesinin üzerine yükselerek son iki yılın zirvesine çıkması, 10 yıllık devlet tahvilinin de %4,6 ile yedi ayın zirvesinde olması dikkat çekiyor. Yükselen faizler ve güçlü dolar altını son günlerde baskı altına alsa da, yılın başına göre altının %27 yükselişle 2010 yılından bu yan en iyi yıllık performansını kaydettiğinin de altını çizmemiz gerekiyor.

Hazır yeri gelmişken, 2024 yılının favori yatırım araçlarından biri olan altına ilave yer vermek isteriz. Düşen enflasyon ortamı ve beraberinde merkez bankalarının faiz indirimleri, faiz getirisi olmayan altını elde tutma maliyetini azaltırken, tırmanan jeopolitik riskler de yükselişte önemli bir yer tuttu. Belki de en önemlisi, ABD’nin önlenemez bir şekilde artan kamu borcu ve doların durmadan ‘silah’ olarak kullanılması da merkez bankalarının rezerv çeşitliliğine gitmesine neden oldu. 2025 yılında da benzer argümanların geçerliliğini korumaya devam edeceğinin altını kalınca çizsek de, piyasalar FED’in faiz indirim patikasının öncelikli olarak görmek isteyecektir. FED’in de Trump’ın tarife artışı ve onun enflasyonist etkileri görmek isteyeceğini düşününce, altının yılın ilk yarısı yerine ikinci yarısında yeniden ışıldayacağını düşünüyoruz. Neredeyse 2bin dolardan bu yana devamlı uzun pozisyon taşıdığımız altında, hedef seviyemiz 2025 yılında da değişmeyerek 3bin dolar seviyesinde kalmaya devam edeceğinin not edelim. Bu kapsamda, mevcut altın uzun pozisyonlarımızı her anlamlı düşüşte güçlendirmek yönünde bir yatırım stratejisi izleyeceğiz.

Piyasaların ise koltuğa oturmasına neredeyse üç hafta kalan Trump’tan enflasyondan daha çok çekindiklerini not etmek gerekiyor. Yatırımcıların bu bağlamda yüksek seyredecek volatiliteye hazır olması ve panik yapmaması gerekiyor. Mesela son günlerde Trump, Panama’nın kanal kullanım ücretlerini “gülünç” olarak nitelendirerek, bu durumun ABD ticaretine zarar verdiğini iddia etti. Ayrıca, kanalın “yanlış ellere” geçmemesi gerektiğini vurgulayarak, şartların yerine getirilmemesi hâlinde kanalın ABD’ye iadesini talep edebileceğini belirtti. Dün ise, Trump’ın ekibi, Avrupa’daki yetkililere, NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını GSYİH’lerinin %5’ine çıkarmalarını talep edeceklerini iletti. Bu, mevcut %2 hedefinin oldukça üzerinde bir oran olup, ittifak içinde tartışmalara yol açtı. Elbette, %3 oranında ilave bir artış, savunma sanayi açısından büyük bir adım olarak okunurken bu cenahta bulunan şirketlerin hisselerinin de alıcı gözle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Trump faktörünün dünya için öngörülebilir bir risk olacağını düşünmekle birlikte, tarife politikalarının bir noktada dönüp dolaşıp doları zayıflatacağını da göz ardı etmiyoruz. Bu bağlamda, altının yanı sıra, felsefesine çok inandığımız blokzincir teknolojisine ve dijital altın Bitcoin’e kucak açmaya devam edeceğiz. Teknik mânâda çok uzun bir süredir ön plana taşıdığımız Bitcoin’de 125-130 bin dolar seviyesindeki kısa vadeli hedefimizin de arkasında durmaya devam ediyoruz. Avrupa’nın yaşadığı siyasi ve yapısal sorunlar nedeniyle EURUSD paritesinin yönünü aşağıya olacağını, yılın ilk çeyreği ardından dolara karşı illaki bir para seçeceksek favorimizin sterlin olacağını belirtelim.

Trump riskini cebe koymamız ardından, 2025 yılında siyah kuğu olarak Brezilya ve Çin’i de gördüğümüzü belirtmek isteriz: “Siyah Kuğu” terimi, önceden tahmin edilemeyen, gerçekleşme olasılığı çok düşük ancak gerçekleştiğinde büyük ve genellikle olumsuz etkiler yaratan olayları tanımlamak için kullanılır. Bu kavram, yatırımcı ve akademisyen Nassim Taleb tarafından popüler hâle getirilmiş ve onun 2007 yılında yayımlanan kitabında detaylı olarak açıklanmıştır.

Brezilya’nın para birimi Real, son haftalarda dolar karşısında sert bir şekilde değer kaybederek tüm zamanların en zayıf seviyesine geldi. Derinleşen mali kriz hisse senetlerinden tahvillere kadar tüm piyasaları derinden etkilerken, Brezilye Merkez Bankası Real’deki değer kaybını engellemek için son günlerde ciddi miktarda dolar satarak döviz piyasasına müdahale etti. Yatırımcılar, Devlet Başkanı Lula’nın artan bütçe açığını kontrol altına alma yeteneğinden şüphe etmeye başlarken (bütçe açığının GSYİH’nın %10’una ulaşması) Lula’nın sağlık sorunları durumu daha da zorlaştırmaya başladı. Real bu 2024 yılında dolar karşısında %27 değer kaybederken, merkez bankasının aldığı önlemlerin yalnızca kısa vadeli rahatlama sağlayabileceğini düşünüyoruz. Öte yandan, daha da büyük bir tehlike olarak gördüğümüz Çin’de yavaşlayan büyüme hızı, emlak sektöründeki kriz, yüksek yerel yönetim borçları ve zayıflayan tüketici talebi öne çıkıyor. Ayrıca, ihracata dayalı ekonomik modelinin ABD’nin tarifeleri ve küresel talepteki düşüş nedeniyle baskı altında olması, ekonomik toparlanmayı zorlaştırıyor. Bu sorunlar, hükûmeti daha fazla mali teşvik ve reform adımları atmaya zorluyor.

Bu kapsamda Çin, 2025 yılında 3 trilyon yuan (411 milyar dolar) değerinde özel hazine bonosu ihraç etmeyi planlayarak, rekor seviyede bir borçlanmaya gitmeye hazırlandığını görüyoruz. Bu adım, ABD’nin Çin ithalatına yönelik planladığı yüksek tarifelerin etkisini hafifletmek ve iç tüketimi, yenilikçi sektörlere yatırımları ve devlet bankalarının sermaye yapısını güçlendirmek amacıyla atılıyor. Elde edilecek fonlar, tüketici teşvik programları, ekipman modernizasyonları ve elektrikli araçlar, yarı iletkenler ve yeşil enerji gibi ileri teknoloji üretim alanlarına yönlendirilecek. Ekonomik büyüme hedeflerini desteklemek için borçlanmayı artırma kararı, Çin’in deflasyonist baskılarla mücadele etmek ve ekonomisini istikrara kavuşturmak adına daha fazla mali teşvik uygulayacağını gösteriyor. Bu adımların işe yaramaması durumunda, Çin’in de tıpkı Japonya gibi (üretip tüketemeyen) olma ihtimalini göz ardı etmiyoruz!

ABD borsaları, Noel tatili öncesi kısaltılmış işlem gününde güçlü bir kapanış kaydettiğini görüyoruz. Dow Jones ve Nasdaq endeksleri dört gün üst üste yükselirken, en büyük 500 şirketi işlem gördüğü S&P500 endeksi de üç günde yaklaşık %3 yükseliş kaydetti. ABD borsalarında son günlerde Noel Baba rallisinin etkili olduğunu görüyoruz. Teknoloji devlerinin liderliğinde gerçekleşen bu yükselişte Tesla %7,4 çip üreticisi Broadcom ise %3 yükselişle dikkat çekti. ABD Hazine faizlerinin yüksek kalmasına rağmen, yapay zekâ gibi uzun vadeli teknolojik gelişmelerin büyüme hisselerini desteklemeye devam ettiğini görüyoruz. Bu tip hisseleri barındıran QQQ ve SPY gibi gösterge hisse senetleri fonlarının (ETF) uzun vadeli yatırımcılar tarafından dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bugün Noel tatili nedeniyle küresel mali piyasaların büyük bir kısmı tatil konumunda olacağını peşinen not edelim. Nüfusunun yaklaşık %10’u Hristiyan olan Suriye’de HTŞ yönetimi de bugünü Noel tatili ilan ederek dünyaya önemli bir mesaj verdiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “terör duvarını yıktıktan sonra Türkler, Araplar ve Kürtler olarak büyük bir kucaklaşmaya adım atacağız” diyerek Kabine toplantısı sonrası önemli mesajlar verdi. Yeni gün başlangıcında Asya piyasalarında tatil nedeniyle yönsüzbir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Mali piyasaların gözü yarın açıklanacak TCMB faiz kararında olsa da, bugün Türkiye’de açıklanacak kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi takip edilebilir.


TL Referans Faiz

1735103401ec9d409c904906f0ba4d52958817fb77_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Kasım Ayında Türkiye’ye 1,1 milyar dolar doğrudan yatırım girişi gerçekleşti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan Kasım 2024 Ödemeler Dengesi İstatistikleri, cari işlemler hesabında önemli gelişmeleri ortaya koydu. Kasım ayında cari işlemler hesabı 2.871 milyon ABD doları açık verirken, altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 3.443 milyon ABD doları fazla olarak kaydedildi. Bu durum, dış ticaret açığının genel cari açık üzerindeki etkisini vurgularken, hizmetler dengesinin olumlu katkısını gösteriyor.

Kaynak: TCMB

Kasım ayı ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 5.235 milyon ABD doları olarak hesaplandı. Hizmetler dengesi ise 3.725 milyon ABD doları net giriş sağlayarak cari açık üzerindeki baskıyı hafifletti. Hizmet gelirleri içinde taşımacılık sektörü 1.338 milyon ABD doları, seyahat gelirleri ise 2.630 milyon ABD doları ile öne çıktı. Buna karşın, birincil gelir dengesi net çıkışının 1.442 milyon ABD doları olması, cari açık üzerindeki negatif etkisini sürdürdü.

Kaynak: TCMB

Finans hesaplarında hareketlilik

Kasım ayında finans hesaplarında doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net giriş 582 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Yurt dışı yerleşiklerin Türkiye’de gerçekleştirdiği doğrudan yatırımlar 1.139 milyon ABD doları olarak kaydedilirken, yurt içi yerleşiklerin yurt dışında gerçekleştirdiği yatırımlar 557 milyon ABD doları arttı. Gayrimenkul alımları ise 194 milyon ABD doları olarak raporlandı.

Kaynak: TCMB

Portföy yatırımları, Kasım ayında 1.229 milyon ABD doları net giriş sağladı. Yurt dışı yerleşikler hisse senedi piyasasında 39 milyon ABD doları, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) piyasasında ise 1.645 milyon ABD doları net alım gerçekleştirdi. Kredi hareketlerinde bankalar 3.226 milyon ABD doları, genel hükümet ise 174 milyon ABD doları net kredi kullanımı yaptı.

Resmi rezervlerde artış

Kasım ayında resmi rezervlerde 1.327 milyon ABD doları net artış yaşandı. Bu gelişme, Türkiye’nin dış finansman dengesinde pozitif bir işaret olarak öne çıktı. Yılın ilk 11 ayındaki toplam cari açık 5.606 milyon ABD doları olarak kaydedilirken, hizmetler dengesi bu dönemde 58.038 milyon ABD doları net gelir sağladı. Finans hesapları kapsamında, net doğrudan yatırımlar 3.838 milyon ABD doları, portföy yatırımları ise 12.412 milyon ABD doları giriş kaydetti.

Kaynak: TCMB

Hizmetler dengesi ve finansman akışları öne çıkıyor

Kasım 2024’te, hizmetler dengesinden elde edilen yüksek gelirler, cari açık üzerindeki baskıyı hafifletti. Özellikle taşımacılık ve turizm gelirleri, bu olumlu katkının temel kaynağı oldu. Öte yandan, finansman tarafında doğrudan ve portföy yatırımlarındaki artış, dış finansman ihtiyacını karşılamada kritik bir rol oynadı.

investing

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump’ın koltuğa oturmasına beş kala çanlar piyasalar için çalıyor!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geride kalan ve belki de yılın fiili olarak başladığı ilk haftaya küresel mali piyasalar pek de iyimser bir başlangıç yapamadı. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, Trump’ın yaklaşan ayak sesleri piyasalar üzerinde var olan baskıyı daha da artırdı. Şöyle ki, İngiltere’de 30 yıl vadeli tahvil faizi son 27 yılın zirvesine yükselirken, kraliyet aslanı Sterlin 1,21 seviyesini test ederek bir yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi. FED’den 2025 yılına yönelik seri faiz indirim beklentisi topyekûn rafa kalarken, senenin ikinci yarısına yönelik sınırlı da olsa faiz indirim beklentisinin ise korunduğunu görüyoruz. Trump’ın ikinci döneminde uygulayacağı politikaların enflasyonist olacağı beklentisinin yanı sıra, Kanada’nın eyalet olarak ABD’ye katılması, Meksika Körfezinin isminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi yönünde çıkış, Panama kanalı ve Grönland için askeri güç kullanımının tartışılması derken, piyasaların da kafasının iyice karıştığını söylemeliyiz.

Trump’ın yanında devamlı yer alan Elon Musk’ın, yaklaşan Almanya seçimleri için de yön gösterici olduğunu görüyoruz. X ortamında, Make Europe Great Again (MEGA) başlığı ile aşırı sağcı AFD Başkanına destek beyan ettiğini de görüyoruz. Fransa’nın Avrupa’nın güvenliğini tartışmaya açması, Rusya riski yanı sıra ABD riskini de gündeme getirirken, tahvil piyasalarının kafasının karışık olmasını pekâlâ anlayabiliyoruz. Öte yandan, geçen seneyi oldukça iyimser bir şekilde kapatan ABD borsalarının (S&P %23 , Nasdaq %29) Trump politikaları netleşen kadar satış baskısı ile karşı karşıya kalabileceğini de göz ardı etmemek gerekiyor.

İngiltere devlet tahvillerinde yükseliş manşet olarak ön plana çıksa da, ABD’de neredeyse üç ay gibi kısa bir dönmede, hatta FED’in de yılın son dönemine 100 baz puan faiz indirimi sıkıştırdığı bir zaman aralığında, 10 yıllık tahvil faizlerinde yaşanan 100 baz puan yükseliş piyasaların önünü görememesine neden olurken, pek çok fonu da zora soktuğunu okuyoruz. Mevcut karamsar tablo yetmezmiş gibi, her ayın ilk Cuması ABD’de açıklanan resmî enflasyon verisinin de kuvvetli gelmesi, piyasalar ahengini daha da bozdu: ABD Doları 110 seviyesine dayanarak son iki yılın zirvesine yükselirken, 10 yıllık tahvil faizi ise %4,80 seviyesine dayanarak son bir yılın en en yüksek seviyesini test etti.

Elbette, doğum oranlarının düştüğü, kalifiye eleman sıkıntısını yaşandığı hatta demografik faktörlerin ön plana çıktığı bir ekosistemde, Trump’ın göçmenleri sınır dışı edeceğini, öte yandan da gümrük vergilerini artıracağı yönünde beyan ettiği politikalara ilaveten ABD’de açıklanan güçlü istihdam verisi, yılın ikinci yarısına ait cılız olan faiz indirim beklentilerini de iyice törpüledi. Bank of America, istihdam verisi ardından 2025 yılında öngördüğü iki adet faiz indirim beklentisinden geri adım atarken, bir sonraki adımın faiz artırımı yönünde olabileceğini açıkladı. Piyasaların FED’i okumakta (tahmin etmekte) uzun bir süredir pek de başarılı olmadığını düşünürsek, revizyonlara pek de aldırış etmek istemiyoruz. Keza, beklentinin devamlı değiştiğini ve tahmincilerin de önünü göremediğini kabul etmemiz gerekiyor. Bizim görüşümüz aslında çok net. Trump 1.0 döneminden de pekâlâ bildiğimiz üzere, Trump bir işadamı ve masanın altın kuralını çok iyi uyguluyor. Kısa ve öz konuşurken, rakiplerine de korku dalgası salarak istediğini bir yere kadar kopararak sonra da uzlaşmaya çalışıyor.

Bu minvalde, Trump politikalarını yaratacağı endişelerin egemen olacağı yılın ilk çeyreğinde doların güçlü kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Sonrasında ise, Trump kendisinin de büyük bir sarsıntıya sebep olmak istemeyeceğini hatta doların da çok da kuvvetli olmasını arzu etmeyeceğini düşünüyoruz. Daha da basit bir anlatımla, belirsizliğin yüksek seyredeceği bir döneme girerken, piyasalarda yaşanacak türbülansa karşı da hazırlıklı olmak gerekiyor. Şöyle ki, bültenimizi okuyana yatırımcıları şu cümlelere çok aşina olduklarını biliyoruz “faiz getirisi olmaya altın, 10 yıllık tahvil faizinde yaşanan yükselişe boyun eğdi”… Gelin hep beraber altının haftayı nasıl kapattığına bakalım. ABD’de 10 yıllık tahvil getirisinin son onbeş ayın zirvesine geldiği bir haftada, altını ons fiyatı %2,5 yükselerek ons bazında 2,700 dolar seviyesine neredeyse yükseldi! ABD’nin çığ gibi büyüyen borcu, Kıta Avrupası’nın yapısal sorunları, İngiltere kamu maliyesine yönelik riskler derken, fiat (itibarlı) paralara olan güvenin sarsıldığı bir ekosistemde, altın ve bitcoin gibi arzı sınırlı alternatif enstrümanlara olan talebi güçlendireceğini düşünüyoruz.

Türkiye cephesine yönelik son sekiz aydır bültenimizin dilinden de anlaşılacağı üzere olumlu duruşumuzu koruyoruz. TCMB’nin net döviz pozisyonunun 2017 yılından bu yana en güçlü düzeye gelmesi de bu görüşümüzü destekliyor. TCMB’nin swap hâriç net döviz pozisyonunun -77 milyar dolar ile korkutucu bir tablo sergilediği yakın geçmişte yurt içi yerleşiklerin tasarruf tercihi dövize lehine dönerken ve dolarizasyon eğilimi de %70 seviyesinin üzerine yükselirken, bugünlerde ise TCMB’nin net döviz pozisyonunun +40 milyar doları aşması ile TL mevduatın toplam mevduat havuzu içindeki payı da %60 seviyesine iyice yaklaştı.

TCMB’nin enflasyon ile savaşta 2025 yılında da güçlü TL’den yana oyunu kullanacağı ve döviz kurunda büyük bir volatiliteye fırsat vermek istemeyen regulator konumu ile gerekli gördüğü yerde alım, gerekli gördüğü yerde ise satım yaparak döviz piyasasını dengede tutmaya devam ettiğini hemen hemen her gün bültenimizde işliyoruz. TCMB’nin piyasayı ‘denge’ tutan duruşuna paralel TL talebi güçlenirken, enflasyonun gerilemeye devam edeceği ve faizlerin de düşeceği görüşünden hareketle, Türkiye cephesinde var olan olumlu ‘hikâyenin’ de devam edeceğini düşünüyoruz. Eğer bir dış şok yaşanmazsa, geçen senenin Mayıs ayından bu yana sahip olduğumuz TL uzun pozisyonları korumaya devam etme gayreti içinde olacağız. Bunu yaparken, TL’nin reel anlamda getirisinin 2024’teki kadar cazip olmayabileceğini de göz ardı etmeyeceğiz. Hisse senetlerinin Cuma günün kırmızıda kapattığı günde, USDTRY kuru 35,40 seviyesine hafifçe de olsa yükseldi. Beş yıl vadeli CDS risk primi 270 baz puana yükselerek son iki ayın en yüksek seviyesine gelirken, iki yıl vadeli gösterge tahvil, TCMB’yi fiyatlamaya devam ederek son bir yılın en düşük seviyesi olan %39,88’e geriledi.

Piyasalar açısından Trump’ın koltuğa oturmasına artık beş iş günü kala, önemli makro ekonomik verilerin açıklanacağı kritik bir haftaya giriyoruz. Çarşamba günü ABD ve İngiltere’de açıklanacak enflasyon verilerinin piyasalar cephesinde dalgalanma yaratabileceğini göz ardı edilmemelidir. Avrupa’nın ortak para birimi EUR değer kaybetmeye devam ederek bu sabah 1,02 seviyesine kadar gerilediğini görüyoruz. Kıta Avrupasında yaşanan belirsizlik ve hâliyle talep yetersizliği, ana ihracat pazarı Avrupa olan Türk ihracatçısını zorlarken, EUR cephesinde 0,95 seviyesinin de ufukta göründüğü bir ortamda, ihracat bedellerinin türev piyasalarında hedge edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan, Sterlin bu sabah 1,21 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek iki yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesini test etti. GBPTRY kuru 43 seviyesinin altını test ederken, EURTRY kuru 36 seviyesinin diplerine kadar geriledi. TL’nin sepet bazında değer kazandığını görüyoruz.

Haftanın son iş gününde güçlü gelen ABD istihdam verisinin Trump stresine eklenmesi, ABD’de devam eden yangının maliyetinin ise sigorta maliyeti ile birlikte 150 milyar doları bulabileceği beklentisinin sigorta şirketleri üzerinde satış baskısı kurması ile ABD borsaları haftanın son iş gününü %1,5 civarında düşüşle tamamladı. Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında topyekûn kırmızı bir rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1, Tayvan borsası %2, Hong Kong borsası ise %1,4 aşağıda işlem görürken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de satıcı bir havanın egemen olduğunu not edelim. Kobi endeksi Russell 2000 %1 düşüşle başı çekiyor. Öte yandan, ABD’nin Rus petrolüne ve taşıyıcı gemilerine yönelik yeni yaptırımları, Rusya’nın Çin ve Hindistan’a petrol ihracatını kısıtlayacağını okuyoruz. Bu durum, elbette Çin ve Hindistan’ın Orta Doğu, Afrika ve Amerika’dan petrol tedarikine yönelmesine, petrol fiyatlarının ve nakliye maliyetlerinin artmasına neden olacağı görüşünden hareketle, petrolün varil fiyatı bu sabah 81 dolara gelerek son altı ayın zirvesine yükseldi.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

REEL PİYASA VE VATANDAŞ 2025’E NASIL BAŞLADI?

Yayınlanma:

|

Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa bir kriz talebi baskılayarak aşılmaya çalışıyor. Üstelik bunu sadece Maliye Politikası uygulamadan ve altını doldurmadan sadece ve sadece Para Politikası ile başaracağımıza inanıyor Ekonomi Kurmayları.

Mehmet Şimşek, Borsa’dan ve Zenginlerden vergi almayı, Servet Vergisi almayı ağız ucu ile dillendirdi o aşamada kaldı. Oysa çoğu ekonomist bu krizin sadece Para Politikası ile aşılmayacağına hemfikir.

Gri listeden çıkışımıza sevindik ama Rating notlarına hızlı yansımadı, henüz “yatırım yapılabilir ülke”  not seviyesine ulaşmadık. Bu da kalıcı sıcak paranın ve Doğrudan Yatırımın gelmesini geciktiriyor. Spekülatif sıcak para kervanına son aylarda gurbetçilerden girişlerde gözüküyor. TCMB faiz indirim serisine başlasa da yoğurdu üfleyerek yemesi gerektiğini çok net biliyor. Zira, KKM’yi halletmeden ki bu yönde somut adımlar da atıldı; döviz girişinin kalıcı hale geldiğine emin olmadan; Rating notlarının yükselmesini somut olarak görmeden hızlı faiz indirmeye gideceğini düşünmüyorum. Zira, hızlı faiz düşmeden KKM’den çıkan paranın Dövize gitmeyeceğine emin olması gerekir. Yeni bir Dolarizasyon dalgayı ekonomi kaldırmayacağı gibi halkın katlandığı enflasyon ile mücadele hamlelerini de boşa çıkaracaktır. Ekonomi kurmayları Dolarizasyon yaşanmaması için sıcak paranın akacağı alternatif alanlar yaratmak zorunda ki bunun en önemli oyun alanı da BORSA veya Konut gibi Alternatif alanlar. Bu nedenle Ekonomi Kurmayların ağzından sık sık borsanın ne kadar gelecek ve fırsatlar yarattığını duymaya devam edeceğiz.

BORSADA FİRMA KALİTESİ DÜŞTÜ VEYA BİLİNÇLİ DÜŞÜRÜLDÜ!

Fakat Borsa’da önemli bir sıkıntı firma kalitesinin düştüğü net gözüküyor. Bunda son yıllarda borsaya kota firmalardaki özensizlik etkili oldu. Borsa’da faaliyet gösteren firmaların KONKORDATO aldıklarına şahit oluyoruz. Hatta hiç faaliyet göstermeden tabela halde, kağıt üzerinde kalmış ama borsada hala işlem gören firmalar biliyorum. SPK’nın önemli bir görevi de küçük yatırımcıyı korumak ama bakıyorum bu tür firmalar ile ilgili bir tedbir almıyor. Bilançosu yerlerde olup borsa değerine bakıyorsunuz çoğu firmada anormal şişkinlikler yaşanıyor. Küçük yatırımcı çok dayak yedi son yıllarda bu nedenle çoğu yatırımcı Borsa’da işlem yapmayı bıraktı. Bu iş o kadar çığırından çıktı ki tüm servetini kaybedip intihar edenler var.

KONKORDATO PATLAMASI YAŞLANIYOR

Konkordato  için 2023 yılında 519 firmaya Geçici Mühlet verilirken 2024’de 3 katını aşarak 1.723 firma  oldu. 2023 yılında Konkordato alıp iflas eden 65 firma iken 2024’de iki katını aşarak 132 oldu. Konkordato başvurusu yapan firmalar öyle esnaf tarzı firma değil sanayici.

2024’de Konkordato alan firmalara baktığımızda Tekstil Sektörü 96 firma, İnşaat Sektörü 91 firma ile ilk iki sırayı aldı, ki iki sektör de emek yoğun. Bu durum bile başlı başına yeni işsizlik dalgası yaratacağına işaret ediyor. Bankalardaki toplam krediler içinde Zombi firmalara ait kredilerin payı %15’leri aşmış durumda ki IMF’nin bu yöndeki raporları da bu oranlara yakındı.

FİRMALAR MECBUREN DÖVİZ KREDİSİNE SARILDI

Bankaların Ticari Kredi TL faiz oranları hala %50-60 seviyesinde. Üstelik bazı bankalar Ticari Kredilerde TCMB’nin koyduğu sınırları aşarak uygunsuz komisyon, sigorta gibi ücret ve komisyon almaya devam ediyor. Özellikle İhracatçı ve bu koşullara rağmen yatırım yapan firmalar doğal olarak Döviz Kredilerine yöneldi. Hiçbir firma talep bastırılırken önünü görmeden yatırım yapmaz. Yapanlar da daha çok GES yatırım gibi maliyetleri düşürücü yatırımlar yapıyor. Özel Sektörün Döviz Kredi yükümlülükleri 2024 yılında reel olarak 42 milyar USD’den fazla artarak 170 milyar USD’ye yaklaştı. Ki bu firmaların ya İhracatçı ya da Yatırım Teşvik kullanan firmalar.

Dövize ihtiyacımız varsa ki var, o zaman bu firmalara verdiğimiz desteği geri çekemeyiz. Döviz Kredi artışı 2024’de %2 ile sınırlanmıştı bu sınır önce %1,50’ye düşürüldü; 2025 ilk haftası da %1’e düşürüldü. Bu bankalara direkt Döviz Kredileri kısın demek zaten bu şartlarda büyümek isterlerse de büyüyemeyecekler. Bankalar da kredi hacmi kısılınca otomatikman Döviz kredi Faiz oranlarını %0,50-1 arasında artırdı. Bankalar Komisyon oranlarını da artırdı; ek olarak sigorta gibi ürünler firmalara dayatılmaya başlandı.  Son kararın Döviz Kredi kullanan firmalara ek maliyeti %1-2 arasında oldu ki döviz kredilerinde yüksek bir oran bu. Ekonomi kurmaylar TL/Döviz parametresini baskılarken KKM hesaplara TCMB’nin kur fark maliyeti yanında aslında firmalardaki döviz yükümlülüklerin artmasının da etkisi var.

TİCARİ FİRMALARDAKİ SIKINTI KOBİ’LERİ BATIRIR

Zira, bu baskıyı yapmaması halinde çoğu İSO ilk 500 ve ikinci 500 içinde yer alan bu firmalar ki Türkiye Sanayisinin bel kemikleri konumunda, bunlar ciddi hasar görecek demektir. Aslında TCMB döviz kredileri kısarak bu firmaları koruma altına almayı planlasa da reel piyasada karşılığı bu sonuçlar doğurmaz. Zira, bu firmalara döviz kredisi kullanma %50-60’dan TL kredi kullan anlamına gelir ki bu süreç sanayide  sudden stop-ani duruş  ile sonuçlanabilir. Bu firmalar o kadar büyük ki, sıkıntı yaşadıklarında sadece kendileri değil, kendileri ile birlikte yüzlerce firmayı olumsuz etkiler. Bu firmalara iş yapan KOBİ tarzı tüm fasoncular batar. Süreç iyi yönetilmezse Ticari segment firmaların işçi çıkarmalar yüz yüz değil artık bin bin çıkardıklarına şahit olabiliriz. Ticari segment kredilerdeki sıkıntı KOBİ firmaları esnaflar gibi olmaz aşırı yıkıcı bir hal alır.

VATANDAŞ BORÇ BATAĞINDA, HAREKET EDEMEZ HALDE

Başa dönelim Enflasyonu düşürmek ve krizi aşmak için uygulanan Para Politikası ne yönde tamamen TALEBİ BASKILAMA yönünde. Demek ki Enflasyonun nedeni TALEP ENFLASYONU olarak bir tespit yapılmış ki çözüm de bu yönde oluyor. Bireylerin kredilerini ciddi maliyete rağmen baskılanamadı. Zira borç denizine düşen vatandaş  istemeye istemeye banka kredilerine sarıldı.

Vatandaş Konut ve Taşıt kredilerini öderken ki bunların toplam takip içindeki payları %1 bile değil Tüketici ve Kredi Kart Borçlarında tamamen batmış durumda.

ASGARİ ÜCRET DÖVİZ BAZLI TARİHİ ZİRVEDE AMA KİMSEYİ MUTLU ETMEDİ

Diğer taraftan TL/USD kuru 4-5 TL’den 35 TL’ye çıkmış durumda son yıllarda çok net bir MALİYET ENFLASYONU yaşandı aslında. GIDA ENFLASYONU kontrol edilemiyor; çünkü tüm girdiler (fide, tohum, ilaç, gübre, akaryakıt…)  DÖVİZE ENDEKSLİ. USD bazlı Asgari ücret Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine yükseliyor ama kimse mutlu olmuyor, nedeni  Temel Tüketim Malları o kadar arttı ki döviz bazlı gelir artışını bile eritti ve alım gücünü düşürdü. Bir işçinin işverene maliyeti en az 1.000 USD seviyesine ulaştı. İşçi maliyetini sadece ücret yönünden düşünmemek gerekir; mesai, yemek, servis, kıyafet, kıdem tazminat karşılıkları düşünüldüğünde Ticari Segment Sanayici Firmalarda işçi maliyeti 1.000 USD’yi aşmış durumda. Başta konfeksiyoncular olmak üzere Mısır’a yatırımları kaydıran firmalara dikkat edin çoğu emek yoğun firmalar ana neden işçi maliyetleri. Beş ay önce Firma çöplüğüne hazır mısınız diye yazarken aslında tehlikenin boyutlarına dikkat çekmiştim ki abartı da değil. Umarım yanılırım.

Enflasyon ile mücadelede yük Vatandaşa ve çalışan emekçiler üzerine binmiş durumda. Bir sanayicimiz, “binde bir Servet Vergisi alınsın 150 milyar USD birikir” dedi ama bu ekonomi kurmaylar ve diğer sanayiciler tarafından sahiplenilmedi. 1 milyon USD paranız olsa binde biri 10 bin USD yapar, çok değil aslında ama bunu bile beceremedik. 1940’ların krizini Varlık Vergisi ile aşmıştık. Şu andaki koşullar o kadar kötü değil ama bu yönde bir vergilendirme de kendini dayatıyor. Zira iki defa alınan MTV aslında Varlık Vergisiydi. Devamı gelmedi birden fazla konutu olandan ek vergi sözleri havada kaldı. Aslında gelinen noktada bıçak sırtındayız hatanın maliyeti de yüksek olacak, ek tedbir almamanın maliyeti de!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.