Connect with us

BANKA HABERLERİ

İKİNCİ ÇEYREK MİLLİ GELİR VERİLERİ NE DİYOR?

Yayınlanma:

|

Büyüme kompozisyonu, gerek büyümenin sürdürülebilirliği gerekse dezenflasyon süreci açısından önemli bir unsur olarak öne çıkmakta. Özellikle salgın sonrası dönemde, büyüme oranları görece yüksek olurken çoğunlukla iç talep kaynaklı gerçekleşmişti. TÜİK tarafından 2024 yılının ikinci çeyreğine ilişkin açıklanan Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerine göre ise, sabit fiyatlarla milli gelir bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,1, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,5 oranında arttı. Revize edilen verilere göre, yılın ilk çeyreğinde bu oranlar sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 5,3 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla yılın ilk yarısında milli gelir yıllık bazda yüzde 3,8 oranında artış kaydetti. Söz konusu veriler, iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğinde dezenflasyon patikasıyla uyumlu olarak yavaşladığını göstermekte. Bu yazıda, yılın ilk yarısındaki iktisadi faaliyet ana eğilimini milli gelir verileri çerçevesinde harcama ve üretim yönünden inceliyoruz.

Harcama Yönünden Gelişmeler

Yılın ilk çeyreğinde büyümeye en yüksek katkı nihai yurt içi talepten geldi. Söz konusu katkı, büyük ölçüde özel tüketimdeki artıştan kaynaklanırken, bunda ücret artışları, firmaların ilave kampanyaları ve öne çekilen talebin etkisi de görüldü.[1] İkinci çeyrekte ise parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin devreye girmesiyle birlikte nihai yurt içi talepte belirgin bir yavaşlama gözlemliyoruz. Nitekim bu dönemde, stoklarla birlikte değerlendirildiğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı 1,2 puana gerilerken dış dengedeki olumlu görünümle beraber net ihracat da yıllık büyümeye pozitif katkı verdi (Grafik 1). Bu çerçevede, yılın ilk yarısında büyüme bileşenlerinin giderek daha dengelenen bir talep görünümüne işaret ettiğini değerlendiriyoruz.

Üretim Yönünden Gelişmeler

GSYH verileri üretim yönünden değerlendirildiğinde ise, ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de yıllık büyümenin temel belirleyicisinin hizmetler sektörü olduğu görülüyor (Grafik 2). Bu dönemde yıllık bazda yüzde 3,1 oranında büyüyen hizmetler sektörünün büyümeye katkısı geçen çeyreğe göre azalmakla birlikte, halen yüksek seyretmekte. Öte yandan sanayi katma değerinin yıllık büyümeye katkısı, ikinci çeyrekte negatife dönerek 0,4 puan aşağı yönlü bir etki yaptı. Çeyreklik bazda bakıldığında da, yüzde 0,1 artışla yatay seyreden GSYH’de sanayi üretiminin katkısının azaldığı görülüyor.[2] Sanayi sektöründeki bu zayıf görünümü yorumlarken ise, söz konusu döneme ilişkin takvimsel gelişmeleri de değerlendirmeye almakta fayda var. Nitekim bu yıl ikinci çeyreğe denk gelen iki bayram tatilinin de hafta sonu ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan köprü günleri ilave bir takvim etkisi oluşturuyor.

Bu noktada belirtmek gerekir ki; açıklanan mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler, ilgili aylardaki dini bayramlar kaynaklı çalışma günü eksikliğini dikkate alsa da köprü günleri ile bağlantılı çalışma günü kayıplarını dikkate almamakta. İşte bu durum, köprü günlerinin olduğu aylarda sanayi üretiminde ilave oynaklığa neden olabiliyor. Grafik 3’te de görüldüğü üzere, sanayi üretiminin aylık değişimi dikey çizgilerle gösterilen köprü günlerinin yer aldığı aylarda ilave bir oynaklık gösteriyor. Üstelik bu oynaklık, köprü günü içeren ayların hemen hemen hepsinde aşağı yönlü ve bazı aylarda yatay kesikli çizgi ile gösterilen bir standart sapma aralığını da aşabiliyor. İkinci çeyreğin ilk ayı olan nisanda da benzer bir görünüm söz konusu. Sanayi üretimi, köprü günü içeren iki ayın denk geldiği ikinci çeyrekte oldukça dalgalı bir seyir izledi[3] ve çeyreklik bazda yüzde 3,9 oranında daraldı.

Buradan hareketle köprü günlerinin sanayi üretimine etkisini, önceki çalışmalar[4] ile uyumlu bir şekilde yeniden hesapladık[5] ve bir köprü gününün sanayi üretimini aylık bazda yüzde 1,3 civarında düşürdüğünü bulduk. Buna göre farklı yöntemlerle yaptığımız hesaplamalar, ikinci çeyrekte köprü günlerinin sanayi üretiminin çeyreklik değişimi üzerindeki aşağı yönlü etkisinin 0,8 ila 2,3 yüzde puan aralığında olduğunu gösteriyor.

Sanayi üretimi ile sanayi katma değeri arasındaki yüksek eş bağıntıyı ve sanayi katma değerinin GSYH içindeki ağırlığını göz önüne alarak yaptığımız tahminlere göre, köprü günleri sanayi üretimi üzerinden GSYH’nin çeyreklik büyümesini 0,15 ila 0,45 yüzde puan aşağı çekebiliyor.[6] Bu yılın ikinci çeyreğinde varlığını gösteren söz konusu aşağı yönlü etkinin, üçüncü çeyrek sanayi üretimi ve milli gelir verilerinde mekanik olarak yukarı yönlü bir etki yaratabileceğini not düşmek isteriz.

Özetle, 2024 yılının ilk yarısına ilişkin milli gelir verileri, ilk çeyrekte öne çekilmiş talep ve ikinci çeyrekte köprü günleri gibi faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda, iktisadi faaliyetin ana eğiliminde ılımlı ancak para politikasının gecikmeli etkileriyle giderek artan bir zayıflama gerçekleştiğini gösteriyor. Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler ve yüksek frekanslı veriler de yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiğine işaret etmekte. Bu çerçevede, yılın ikinci yarısında talepteki dengelenmenin dezenflasyon sürecine katkısının güçlenerek sürmesini bekliyoruz.

TCMB – Abdullah KAZDAL / Ece TAŞAN

***************

[1] Geçmiş çalışmalar döviz kuru başta olmak üzere maliyet beklentilerinde artış ve gelecekteki finansal koşulların görece daha sıkı olacağı gibi öngörüler ile enflasyon beklentilerindeki bozulmanın tüketim ve yatırım talebini öne çekmeye neden olabileceğine işaret etmekte (Crump ve diğ., 2022; Dräger ve Nghiem, 2021; D’Acunto ve diğ., 2019; Duca-Radu ve diğ., 2021).

[2] Zincirleme endeks yönteminde GSYH’yi oluşturan alt kalemlerin katkılarının toplamı, ilgili dönemdeki GSYH değişimini her zaman vermeyebilir.

[3] Nisanda yüzde 5 düşüş, mayısta yüzde 1,8 artış ve haziranda yüzde 2,1 düşüş.

[4] Bozok ve Kanlı, 2013; Yüncüler, 2015; Yüncüler, 2024

[5] Söz konusu hesaplamalar, devam eden Taşan (2024) çalışmasının ilk bulgularını içermekte.

[6] Sanayi katma değerinin GSYH içindeki ağırlığının son beş yıl için ortalaması (2019-2023) yüzde 19,8’dir.

Kaynakça

Bozok, İ., & Kanlı, İ. B. (2013). Impact of “De facto” bridge holidays. CBT Research Notes in Economics.

Crump, R. K., Eusepi, S., Tambalotti, A., & Topa, G. (2022). Subjective intertemporal substitution. Journal of Monetary Economics, 126, 118-133.

D’Acunto, F., Malmendier, U., Ospina, J., & Weber, M. (2019). Exposure to daily price changes and inflation expectations (No. w26237).

Dräger, L., & Nghiem, G. (2021). Are consumers’ spending decisions in line with a euler equation? Review of Economics and Statistics, 103(3), 580-596.

Duca-Radu, I., Kenny, G., & Reuter, A. (2021). Inflation expectations, consumption and the lower bound: Micro evidence from a large multi-country survey. Journal of Monetary Economics, 118, 120-134.

Taşan, E. (2024). İktisadi Faaliyet Göstergelerinde Oynaklık ve Köprü Günleri. TCMB, devam eden çalışma.

Yüncüler, Ç. (2015). Estimating the bridging day effect on Turkish industrial production. CBT Research Notes in Economics.

Yüncüler, Ç. (2024). Sanayi üretiminde köprü günü etkileri. Akbank Tematik Notlar Serisi.

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BANKA HABERLERİ

Erol TAŞDELEN yazdı: BANKA DOLANDIRICILIĞINDA GÜVENLİK AÇIĞI BÜYÜK, MAĞDURLAR ÇARESİZ

Yayınlanma:

|

SİBER DOLANDIRICILIK VAKALARINDA TARAFLAR

Sık yazdığım ve yazmaya da devam edeceğim bir konu Siber Dolandırıcılık. Bilginiz dışında bir anda kendinizi nasıl dolandırıcı olarak yargı karşısında bulabileceğinizi daha önce detaylı yazmıştım. Bankacı Bilirkişisi olarak yüzlerce benzer dosyaya “Bilirkişi Raporu”  hazırlamış biri olarak bazı tespitlerimi Kamuoyu, BDDK, Adalet Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğünün Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü gibi ilgili birimler ile Sosyal Sorumluluk gereği tecrübelerimi paylaşmaya devam ediyorum.

BANKA HESAP VE KART ŞİFRESİNİ ÜÇÜNCÜ KİŞİLER İLE PAYLAŞANLAR

Siber dolandırıcılık ağırlıklı Kredi Kart ve Banka hesapları üzerinden Mobil Bankacılık üzerinden oluyor. Normal hırsızlıktan hiç farkı olmaması lazım aslında. Biri girmiş evinizden paranızı çalmış, bankadaki hesabınıza girmiş paranızı çalmış hepsi aynı. Burada daha vahimi olmayan paralarını da çalınıyor üste bir de borçlu çıkıp kullanmadığınız kredileri ödemek zorunda kalıyorsunuz. Davalar da “başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama, hırsızlık” olarak açılıyor. Başta şunu belirtmem gerekiyor ki banka hesap ve kart güvenliğinin sağlanmasında birinci sorumlu müşterinin kendisi. Banka müşterisi olarak başkasına kartınızı ve şifresini vererek hesabınızdan para çekildikten sonra “ben dolandırdım” demenin bir faydası yok. Sorumluluk tamamen size ait ve size ait olan bir bilgiyi ve kartı 3. kişiler ile paylaşmışsınız çünkü. Olur mu öyle şey demeyin, davaların nerede ise yarısı bu şekilde.

Hikaye çoğunda aynı. Genelde tanıdık birileri, “Cezaevinden çıktım banka hesaplarımda kısıt var, haciz var” denilerek veya “asker arkadaşlarından memleketten para gelecek diye ATM kartının istenmesi”  şeklinde hesabının kullanılması ve ATM’den çekilmesi için kart ve şifreyi gönüllü olarak verilmesi. Bankayı ya da başkasını suçlamak yersiz. Sadece “güveni kötüye kullanmaktan” dava açılıyor. Ama iş burada bitmiyor. İyi niyet gibi gözüken bu taleplerde genelde verilen hesap üzerinden piyasa dolandırıcılığı yapılıyor ve dava -hesap sahibi siz olduğunuz için- size açılıyor. Mahkemede her ne kadar bunu dile getirseniz de kanıtlanmak çok zor. Zira, Banka ATM görüntüleri ile paranın çekilmesinin başka kişiler tarafından yapılması gerekiyor ki çoğunda ATM kameraları ya arızalı ya da silinmiş oluyor.

Çözüm: ATM kartı ve şifreleri 3. Kişiler ile paylaşmayın.     

CÜZDANIMI ÇALDIRDI KART ŞİFRESİ DE İÇİNDEYDİ

Bu da çok rastlanan bir durum. Cüzdanı veya kartlarını çaldıranların ilk işi bankaya ulaşıp kartı iptal ettirmek yerine bunu ihmal ediyorlar. Geçen sürede yine aynı şekilde hesap ve kartlar kullanılmış oluyor. Geçmiş olsun!

Çözüm: Kayıp kartları zaman kaybetmeden bankaya bildirmek ve kullanıma kapama.

HESAP VE KARTINI KİRAYA VERENLER

Bu grup genelde saf masum hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi “salak rolüne” bürünürler. Genelde mazeret de “çok paraya ihtiyacım vardı, kahvede tanıştığım ve soyadını bilmediğim biri hesabımı kullanmak şartıyla aydan aya ödeme yapacağını belirmesi üzerine  hesap ve kart bilgilerini verdiğini” belirtir. “Hesaptan dolandırıcılık yapıldığını bilmediğini” belirterek de olaydan sıyrılmaya çalışır. Hukuk önünde dolandırıcılar kadar hesabını kullanmaya verenlerde direkt sorumludur haberiniz olsun, dolandırıcılara ulaşmak için iz kaydı bulunamayabilir ama sizin belgeleriniz dava dosyalarına yeterince girer. “Kiralık Hesap” diye bir uygulama bulunmadığı gibi banka sözleşmelerinde hesap ve kart şifresinin kullanıcı sorumluluğunda olduğunu taahhüt edersiniz zaten. “Hesabı, kartı kiraya verdim” demek sizi kurtarmaz.

Çözüm: Banka hesap ve kart ve şifreleri kimse ile paylaşmayın.

TELEFON OPERATÖRLERİ

Özellikle mobil dolandırıcılıklarında Telefon Operatör servisleri olayın tam merkezinde olmasına rağmen hiçbiri sorumluluk kabul etmiyor. Aslında operatör firmaları güvenlik önlemlerini artırdı ama ikiz kart çoğaltma, kart kullanıcısının kartı aktifleştirmede hala güvenlik açıkları var. Bankadan gelen mesajların telefon numarasına ulaşması yetmiyor, o hattın takılı olduğu Telefonun kimlik numarası olan-IMEI telefona gitmesi esas olmalı. Dolayısı ile sizin kart kopyalansa bile başka bir telefondan işlem yapılmasının önü alınması gerekiyor. Bankanın gönderdiği mesajların operatör telefon numarasına ulaştığını teyit ediyor fakat müşterinin kullandığı operatörün de onayladığı IMEI telefonuna bağlı numaraya gönderildiğini teyit edemiyor. Operatörlerin kart taşıma aşamasında da ciddi güvenlik açıkları söz konusu. Yetkili servis dışında telefonunuzu rastgele servislere vermemeniz, yetkili de olsan telefon tamiratlarında sim kartı telefonda bırakılmamasını öneririm.

Çözüm:  BDDK, Türkiye Bankalar Birliği-TBB, Adalet Bakanlığı, Emniyet Siber Suçlar Müdürlüğü, Telefon Operatörler ortak bir Çalıştay yaparak ortak güvenlik ağı oluşturmaları bu sorunu ortadan kaldırır, başka da çözüm yok!

BANKALARIN SORUMLULUĞU VE GÜVENLİK AÇIĞI

Bankalar kabul etmese de ciddi güvenlik açığı var. Bir defa şu “Hazır kredi, hazır limit” rezilliğine son verilmesi gerekiyor. Müşteriden yazılı, sözlü izin almadan, hazır kredi olmamalı. Hazır kredi pimi çekilmemiş bomba gibi. Zira, hesabınıza girilse bile hesabınızdaki para boşaltılır, fakat hazır limitini var ise gecenin bir yarısında bu krediler kullandırılıyor, hazır kredi kart limiti artırılıp hesap boşaltılıyor, para transferleri yapılıyor, ATM’lerden kartsız olarak QR kodla çekiliyor, ruhunuz bile duymuyor. Bu tam rezillik, öyle davalar var ki hiç hesabı olmayan bankada adına hesap açılmış, krediler kullanılmış çekilmiş; banka krediniz ödenmiyor diye arayıp borcun gecikmeye düştüğünde müşterinin haberi oluyor. Bir Banka CEO’su, BDDK üyeleri, TCMB çalışanları, TBB üyeleri bu durumda kalsa kendini nasıl hisseder acaba? Biraz Empati lütfen! Vahim bir durum!

Bankalar genelde “müşteriye mesaj gönderdik” diyerek aradan sıyrılıyor fakat müşterinin kayıtlı IMEI telefonuna gönderdiğini teyit edemiyorlar. Bankalar açısında da asıl sorun bu zaten, bunu önleseler dolandırıcılıkların da önünü alacaklar. Bazı bankalarda dolandırıcılıkların artma nedeni tamamen bu durum.

Çözüm: Bankalar için kayıtlı telefon numarasına bilgilendirici ve onay mesajı göndermek yetmez, müşterinin kullandığı IMEI telefonuna gönderilmesi için altyapısı düzenlenmeli. Kredi kullanımları gece engellenmeli, müşteri aranmadan kullanım yapılmamalı.

SONUÇ: Siber Dolandırıcılık olayları hızla arttı. Cep telefona ve Bilgisayara gönderilen program ve linkler ile virüslü oyunlar ile müşteri bilgileri şifreleri ele geçirilmesi zor değil, o nedenle yukarıdaki tedbirlerin acil almaması halinde mağdurlar artarak hızlanacaktır. Yukarıda da belirttiğim gibi, tek çözüm var; BDDK, Türkiye Bankalar Birliği-TBB, Adalet Bakanlığı, Emniyet Siber Suçlar Müdürlüğü, Telefon Operatörler ortak bir Çalıştay yaparak ortak güvenlik ağı oluşturmaları bu sorunu ortadan kaldırır, başka da çözüm yok! Hazır limitler müşteri istemediği sürece açılmamalı, açık olan limitler iptal edilmeli. Ortomatik kredi kullanım engellenmeli, telefon ile teyit alınmalı. Banka, operatör, müşteri arasında güvenlik ağı sağlanmadan siber dolandırıcılıkların önü alınmaz; başta bankalar ve telefon operatörleri seyretmek yerine kendi üzerine düşen görevi yapmalı. Daha önemlisi; Müşteri dolandırıldığını; para transferi yapıldığını fark edip bankayı aradığında “bir şey yapamayız, mahkeme kararı getir” gibi bir uygulama kabul edilemez. “Şikayetlerde Ön bloke sistemi “açıl uygulamaya konmalı.

Diğer taraftan konuyu dağıtmamak için girmedim, Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarının Dijital Güvenliği tam anlamı ile sağlamadığını, gerçek dışı kimlik bilgiler ile açılan hesapları gerçekmiş gibi  “Basit Usulde Kimlik” diye mahkemeyi sunduğu rezilliği daha önce kanıtlarıyla yazmıştım, buna rağmen bir tedbir halen alınmadı.

Bilmem hala farkında değil misiniz, olay Dijital Soyguna dönüşmüş durumda, olayın merkezindeki kurumlar ilgileri yokmuş gibi pozisyon alıp halkın soyulmasına seyirci kalıyor. Durum bu kadar vahim!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacılık Bilirkişisi  www.bankavitrini.com

*********

EK OKUMALAR:

HEPİMİZ DİJİTAL DOLANDICI OLARAK SUÇLANIP YARGILANABİLİRİZ

BANKA HESAPLARINIZ BOŞALTILIR İSE NE YAPMALIYIZ?

AKBANK FENA TOSLADI!

Dijital dönüşüm ve Bankacılıkta Siber Güvenlik?

Dijital bankacılıkta siber tehditlerden kurtulmanın formülleri

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TCMB FAİZİ %50’DE SABİT BIRAKTI

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB gösterge faizi %50’de sabit bıraktı. Açıklamasında “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır” ifadesi dikkat çekti.

Bankadan yapılan açıklamada aşağıdaki ifadeler yer aldı:

Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50’de sabit tutulmasına karar vermiştir.

Ağustos ayında aylık enflasyona dair göstergeler bir bütün olarak incelendiğinde, ana eğilimin belirgin bir değişim sergilemediği değerlendirilmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyonist etkisinin azaldığını teyit etmektedir. Temel mal enflasyonu sınırlı bir artışla düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetmiştir.

Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon sürecini güçlendirecektir. Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır.

Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.

Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

FED gevşemeye ‘jumbo’ faiz indirimiyle başlarken iletişim ise zayıf kaldı..

Yayınlanma:

|

Yazan:

ABD Merkez Bankası (FED), dün akşam sonuçlanan iki günlük olağan faiz toplantısı ardından politika faiz oranını %5,25 – 5,50 bandından 50 baz puan indirimle %4,75 – 5,00 bandına çekti. FED, 2022’de 40 yılın en yüksek seviyesine çıkan enflasyondaki yükselişi kontrol altına almak amacıyla 18 aylık faiz artırım kampanyasını sonlandırdığı geçen Temmuz ayından bu yana politika faizini %5,25 – %5,50 aralığında tutuyordu. FED’in en son faiz indirimine Mart 2020’de (pandemi) soyunduğunu düşünürsek, karar tam olarak 4,5 yıl sonra gelmiş oldu. FED’in agesif bir adım atarak 50 baz puan faiz indirime tercihi, enflasyondan ziyade işgücü piyasasının sağlığına ilişkin artan endişelerin ardından geldiğini not edelim. Basın toplantısında, enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde %2 hedefine yaklaştığına dair güvenin arttığına işaret eden Başkan Powell, FED’in işgücü piyasasındaki riskleri dengeleyerek fiyat istikrarını korumayı amaçladığına da vurgu yaptı.

Hatırlatma yapmak gerekirse, FED’in TCMB’de farklı olarak fiyat istikrarının yanı sıra azami istihdamı tesis etmek görevi de bıulunuyor. FED’in pandemi döneminde işletmeleri ve hâliyle insanı yaşatmak için para musluklarını sonuna kadar açıp faiz oranlarını da hızlıca sıfırlaması ardından enflasyon 40 yılın zirvesi çıkarak adeta patlamış, FED’de fiyat istikrarı tekrar tesis etmek adına faiz oranlarını ciddi oranda yukarı çekmiş ve dahası da 14 aydır da yüksek seviyede tutmuştu. Lâkin, her ilacın şifa etkisi kadar yan etkisinin de olduğunu düşünürsek, yüksek faiz oranları FED’in favori enflasyon göstergesi olan kişisel tüketim harcamaları (PCE) enflasyonunu yıllık bazda %2,5 seviyesine kadar getirerek uzun vadeli enflasyon hedefi olan %2,0 seviyesine yaklaştığını teyit ederken, bu sefer de istihdam piyasaları ‘arıza’ çıkarmaya başladı. Şöyle ki, açık işgücü sayısı (JOLTS) neredeyse son 4 yılın en düşük seviyesine gerileyerek alarm zilini çaldı.

İstihdam ve enflasyon verileri birlikte ele alınırsa, FED’in dün akşam almış olduğu kararın arkasında enflasyonun güven vermesinden ziyade istihdama yönelik endişeleri payının çok da fazla olduğunu düşünüyoruz. 25 ile 50 baz puan arasında zigzag çizen piyasaların da sonunda istediğini aldığını not etmemiz gerekiyor. FED’in her ne kadar son zamanlarda doğru iletişimi yapmakta zorlandığını görsek de, nihayetinde doğru politika tercihini yaptığını düşünüyoruz. Karar ile birlikte yayınlanan projeksiyonlar da üyelerin enflasyon beklentileri aşağı yönde, işsizlik oranı ise yukarı yönde güncellediklerini gördük. Yılın geri kalan iki toplantısında FED’in faiz oranlarını toplam 50 baz puan daha düşürmeyi planladığını, 2025’te bir tam puan daha indirerek, 2026’da %2,75 – %3,00 aralığına çekmeyi planladığını görüyoruz.

Gelelim kararın piyasa yansımasına. Kararın piyasa beklentisi ile örtüşmesi sonrası ilk nazarda ABD Doları küresel bazda değer kaybetti. Bu minvalde, yakın dönemin zirvesini olan 1,12 seviyesini EURUSD paritesi bir kez daha test ederken, sterlin dolar karşısında 1,33 seviyesine gelerek son iki buçuk yılın en yüksek seviyesini test etti. Altının ons fiyatı 2,600 dolar seviyesine dayanarak tüm zamanların zirvesine yükselirken, rallide oldukça geride kalan ve son günlerde yeniden ön plana çıkardığımız gümüş 31 dolar seviyesinde bulunan kritik direncini bir kez daha zorladı. Rallide geride kalan bir diğer favori enstrümanımız olan direnişin parası bitcoin ise bir kez daha 62bin dolar seviyesine aşarak ön plana çıktı. Ara ara kâr satışlarına görülecek olsa da, uzun bir süredir bültenimizde yer verdiğimiz üzere dolar zayıflığının bundan sonrası için ana tema olmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Piyasaların karar ardından ilk nazarda yukarıda da görüleceği üzere psikolojisi dolar sat ne bulursan al yönünde oldu. Doların piyasa kuru olan DXY son 14 ayın en düşük seviyesine gerilerken, piyasaların kılavuz kargası 10 yıllık ABD tahvil faizleri de hafif de olsa geriledi. Lâkin, Başkan Powell’ın faiz indirim kararı ardından düzenlediği basın toplantısında verdiği mesajları ile kazanımların pek de korunamadığını gördük. Powell, FED’in acelesi olmadığının altını çizerken bundan sonraki adımların 50 baz puan indirim şeklinde olmayabileceğine vurgu yapması ve bu bağlamda veri odaklı çizgilerini koruyarak her toplantıda ayrı ayrı değerlendirme yapacaklarını belirtmesi, piyasaları bir nebze de olsun üzdü. Bu sabah itibariyle, vadeli faiz kontratları, yılın son iki toplantısına yönelik toplam 75 baz puan faiz indirimi öngördüklerini (7 Kasım 50 baz puan, 18 Aralık 25 baz puan) hazır yeri gelmişken not edelim.

Powell’ın basın toplantısı sırasında verdiği mesajlar sonrası bu kadar büyük bir beklentinin fiyatlandığı gecede kâr satışları da gecikmedi. Piyasanın hevesi bir nebze de olsa kursağında ‘şimdilik’ kalsa da, risk iştahının yeniden artacağını ve yukarıda değindiğimiz üzere dolar zayıflığının bundan sonrası için ana tema olacağını düşünüyoruz. Bu minvalde, 31 dolar üzerinde haftalık kapanış durumunda gümüş alacağız. Çok uzun süredir var olan altın uzun pozisyonlarımız korumaya devam edeceğiz. Her düşüşte yatırımcı kimliğimiz ile bitcoin biriktirmeye, 69bin dolar üzerinde haftalık kapanış durumunda ise  pozisyon artırımına gideceğiz.

Türk mali piyasalarında ise TCMB’nin swap ve kamu dövizleri hâriç net döviz pozisyonu 16 ve 17 Eylül tarihinde 1,1 milyar; son on iş gününde ise 13,4 milyar dolar iyileşme kaydetti. Böylelikle, swap ve kamu dövizleri hariç net yabancı para pozisyonu +21,2 milyar dolar seviyesine yükselirken, kamu dövizlerini de dâhil manşet rakamın +29 milyar dolar seviyesine yükselerek son yılların en kuvvetli seviyesine geldi. Kurun son iki haftadır psikolojik 34 seviyesinin etrafında dar bir bantta hareket ederken TCMB’nin döviz alımlarının ivme kazanması ve karşılığında piyasalara verdiği TL miktarının artmasına paralel yaşanan likidite bolluğu ile TL referans faiz oranı (piyasada belirlenen faiz) TCMB’nin faiz koridorunun alt bandı olan %47 seviyesine kadar gevşedi. BIST100 endeksi dün günü yatay tamamlarken, bankacılık hisseleri günü %1 yükselişle tamamladı. CDS risk priminin ise 257 baz puana kadar gerilediğini not etmiş olalım.

FED kararı ardından ABD borsaları diğer enstrümanlarda olduğu üzere kazanımlarını koruyamayarak geceyi kâr satışlarına boyun eğer hafif de olsa ekside tamamladı. Bu sabah pasifiğin diğer ucunda ise güzel bir başlangıç olduğunu görüyoruz. FED’in faiz indirimi sonrası JPY değer kaybederken, ihracat odaklı şirketlere paralel gösterge endeks Tokyo borsası %2,5 yükselişle ön plana çıktı. Asya genelinde hâkim rengin yeşil olduğunun altını kalınca çizelim. ABD borsalarının dün akşam Powell sonrası kâr satışların yönelmesi ardından bu sabah ABD borsalarının vadeli işlemlerinde sert bir yükseliş görüyoruz. Nasdaq vadeli %1,4 yukarıda işlem görerek önde koşuyor. Bu iyimserliğin Avrupa borsalarına ve Borsa İstanbul’a da sirayet etmesini bekliyoruz.

FED sonrası gözler içeride TCMB, dışarıda ise İngiltere Merkez Bankası’nın olağan faiz toplantısını takip edecek. İngiltere tarafında özellikle enflasyon rakamlarının Ağustos ayında hizmet enflasyonunun yükseldiğini göstermesinin ardından faiz oranlarını %5’te sabit tutması beklenirken, Başkan Bailey’nin bir sonraki toplantıya yönelik faiz indirim sinyali vermesini bekliyoruz. TCMB’nin aylık olağan Para Politikası Kurulu toplantısının kararı ise KKTC saati ile  14:00 açıklanacak. Faiz oranlarının sabit tutulmasına kesin gözüyle bakılırken, karar metnine serpiştirilecek mesajlar ve son günlerde gerileyen piyasa faizlerine paralel sterilizasyon adımları dikkatle takip edilecektir.

FED 

17267194976d4bf4f3239619cdbbfdc26a4ce54e2d_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.