Connect with us

EKONOMİ

Daron Acemoğlu: Asgari ücreti yüzde 50’ye de çıkarsanız gelirleri artıramazsınız

Nobel ödüllü Prof. Daron Acemoğlu, görüşmeleri devam eden asgari ücret konusunda, “Asgari ücreti yüzde 50’ye de, 70’e de çıkarsanız gelirleri artıramazsınız. Acilen verimliliği artırmak gerekir” dedi.
Acemoğlu, dezanflasyon konusunda, “Hızlı gidilirse ücretler daha da düşer, gelir eşitsizliği daha fazla artar, yavaş giderse enflasyonun tek haneye inmesi 8-10 yılı bulur. Tüketimi azaltmadan enflasyonu azaltmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin kurumlarını geliştirmesi lazım” ifadelerini kullandı.

Yayınlanma:

|

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Nobel Ödüllü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin’in ‘Sıfırdan Zirveye’ isimli kitabının lansmanının yapıldığı etkinlikte, “21. Yüzyılın Fırsatları ve Zorlukları” başlıklı bir sunum yaparak, yapay zeka, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve küresel değişimlerin dünyayı ve Türkiye’yi etkileyecek ana akımlar olduğunu söyledi.

Bir grup gazetecinin Türkiye ve ekonomiyle ilgili sorularına da yanıt veren Daron Acemoğlu, faiz indirimi ve asgari ücret konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bir dezenflasyon programı olması gerekirdi. Bu programda hızlı gidersiniz, ücretler daha çok düşer, ücretli kesim için sıkıntı büyük, yavaş giderseniz bu sefer de enflasyonun tek haneye inmesi 8-10 yılı bulur… Tüketimi azaltmadan enflasyonu düşürmek mümkün değil. Enflasyon bir sorun ve ülkede yalnız bunun üstünde duruluyor ama kurumları iyileştirmeden bu sorunu çözmek mümkün değil….

“Türkiye’de asgari ücret neredeyse yüzde 50’yi etkiliyor. Bir ülkede yüzde 50 asgari ücretli, demek ki asgari ücret yüksek ama aynı zamanda sizi fakirliğin içinde. Problem verimlilik. Eğer verimliliğiniz bu kadar düşükse hiçbir şekilde orta sınıfın ve işçi sınıfının refahını düzeltemezsiniz. Türkiye verimliliği artırmalı ki ücretler artsın. Ücretler artmazsa sağlıklı bir büyümeye erişimimiz mümkün değil.

Yüksek enflasyon aslında bir semptom. Çünkü verimlilik artmadığı zaman enflasyona yol açacak bütün programlarla ekonomiyi hızlandırmaya çalışıyoruz. Olmuyor. Asgari ücreti yüzde 50’ye, yüzde 70’e çıkartarak ücreti artıramazsınız, verimliliği de artıramazsınız. Enflasyonun kısa vadede tek haneye, yüzde 5’lere 6’lara düşmesi mümkün değil. Tüketimi azaltmadan enflasyonu azaltmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin kurumlarını geliştirmesi lazım. Bakanlıkların denetlenmesi, bütçe problemleri, yolsuzluk problemleri ve hukuk problemleri çok çok önemli. Bunları iyileştirerek verimliliği ve teknolojiyi artırmamız daha kolay hale gelir.

Kurumlarımızın çok daha iyi olması lazım. Yolsuzluğun çok daha iyi denetlendiği, hukukun üstün olduğu bir ortam olmalı. Türkiye’nin gençlere daha çok fırsat veren, daha çok özgürlük veren, daha çok onların ufuklarını açan bir sistem yaratması lazım ki parlak insanlar Türkiye’de kalabilsin.”

“Türkiye üç riskli bölgenin ikisine yakın”

Türkiye’nin şu an değişime hazır olmadığını dile getiren Acemoğlu, ülkede kısıtlı ve istikrarsız bir büyüme olduğuna dikkat çekerek, “Sürekli bir belirsizlik var. Şu anda belki de her 100 yılda bir olabilecek karmaşık bir ortamın içindeyiz. Bunun tehlikeleri de fırsatları da çok. Türkiye Ukrayna’ya daha da kötüsü Ortadoğu’ya çok yakın. Tayvan’ya birlikte dünyada üç riskli bölgenin ikisine çok yakın.

Barış dünyada Ortadoğu’dan başlayacak. Suriye’de bakalım yeni bir pencere mi açıldı, kaos mu olacak? Emin değilim. Esad rejimi çok ağır bir rejimdi. Türkiye bölgede etkili bir ülke. Hem şu anda daha üste çıkan gruplar Türkiye’ye yakın hem de Türkiye’deki milyonlarca Suriyeli’nin geri dönme olasılığı var. Bence çok kolay olmayacak. Orada barış olmadan ne Avrupa’dan ne Türkiye’den kimse döner” diye konuştu.

“En önemli kaynak insan kaynağı”

21. Yüzyılın Fırsatları ve Zorlukları başlıklı bir sunum gerçekleştiren Daron Acemoğlu, yapay zeka, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve küresel değişimlerin dünyayı ve Türkiye’yi etkileyecek ana akımlar olduğuna dikkat çekti. Bu fırsatların kullanılması isteniyorsa en önemli kaynağın insan kaynağı olduğunu dile getiren Daron Acemoğlu, Türkiye insan kaynağına ciddi yatırım yapmalı ve teknolojiyi doğru kullanmalı. Ancak teknolojinin doğru kullanılması çok daha karmaşık bir olay. Tüm bu akımlar yeni fırsatlar yaratırken, bir yandan da bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Fırsatların kökeninde yatan şeyler de, yeni mal ve hizmet sağlamak ve yeni yöntemler geliştirmek. Nüfus, teknolo­ji, iklim değişikliğine adap­tasyon, yapay zeka konusun­da pek bir şey yaptığımız yok. Türkiye’nin önünde ufak bir pencere kaldı. Eğer gelecek 10-15 sene içinde de, bence en çok 20 sene içinde, tekno­loji bizi çok daha iyi bir dü­zeye getirip iş kaynaklarını çok daha iyi bir düzeye geti­remezsek durum iyi değil. Bir 10 sene daha harcayamayız” mesajı verdi.

“Yapay zeka yatırımı 1 trilyon doları buldu”

Yapay zekaya yapılan yatırımların 1 trilyon doları geçtiğine vurgu yapan Daron Acemoğlu, kendisi dahil olmak üzere yapay zeka konusunda çalışan herkesin beklemediği bir hızla gelişim yaşandığını belirtti.

Asıl gelişimin son dört yılda yaşandığını ifade eden Acemoğlu, “Sermaye ağırlıklı, enerji ağırlıklı hesaplama gücü yapay zeka sistemi, bundan 15 yıl önce düşünülmeyecek bir sistemdi. Şu anda aya gönderilen ‘Apollo’ aracından 1 milyar kere daha fazla hesaplama gücü kullanılıyor yapay zekada. Ancak yapay zekayı geçmişteki otomasyon gibi insanların yerine koymamalıyız. İktidar ve Teknoloji kitabında da bunu vurguladık. Endüstriyel devrimlerle birlikte otomasyonun devreye girmesiyle üretkenlik arttı. Ancak ücret düşüklüğüne ve işsizliğe yol açtı. 1980’den bu yana farklı demografik grupların reel ücretlerine baktık. ABD’deki 1980’den bu yana oluşan eşitsizlik patlamasının yüzde 60-70’i otomasyon ile açıklanıyor. Dijital teknolojiler otomasyon için kullanılınca paylaşılan büyüme sistemi çöküyor. Eşitsizliğin arttığı, büyük kesimin fayda göremediği bir sistem oldu. Dijital teknolojiler, insan verimliliğini artırmak için kullanılmadı. Eğer böyle olsaydı ücretler de artardı” diye konuştu.

Acemoğlu, yapay zeka da otomasyona doğru gidildiğini, yapay zekayı otomasyon için kullanan şirketlere bakıldığında daha az eleman aldıklarının görüldüğünü ve böyle devam ederse yapay zekanın yalnız sahiplerini daha zenginleşireceğini de sözlerine ekledi.

bloomberght

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TEB CEO Leblebici: Enflasyon hariç ekonomi iyi, yatırım yapılabilir notu 2026’da gelir

“Herhangi bir rating şirketinin Türkiye’nin notunu yükseltmeme ihtimali düşük görünüyor. Program böyle devam ederse 2026’da ülke notumuzun ‘yatırım yapılabilir’ seviyeye çıkabileceğini düşünüyorum.”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici, ekonomi gündemine ilişkin EKONOMİ’ye değerlendirmelerde bulundu. Leblebici, “Program böyle devam ederse 2026 yılında ülke notumuzun ‘yatırım yapılabilir’ seviyeye çıkabileceğini düşünüyorum” dedi. Türkiye’nin en önemli sorununun verimsizlik olduğunu vurgulayan Leblebici, “Eğer Türkiye şirket birleşmeleriyle verimliliği artırabilecek bir yapıya giderse hem yatırımın önünü açar hem de kapasitesini artırır” yorumunu yaptı.

Ümit Leblebici, “Temel göstergelere bakıldığında aslında Türkiye çok iyi duruyor. Bir data hariç, o da enflasyon. Borcun gayrisafi milli hasılaya oranı 25’e yaklaşıyor. Cari açıkta çok iyi durumdayız. 0 ile 10 milyar dolar arasındaki bir cari açık, Türkiye için çok da büyük değil” dedi. Leblebici, Merkez Bankası döviz rezervinin 2024 yılı Mart ayından beri toparlandığına dikkat çekip, beklentisini dile getirdi: “Herhangi bir rating şirketinin Türkiye’nin notunu yükseltmeme ihtimali düşük görünüyor. Program böyle devam ederse 2026’da ülke notumuzun ‘yatırım yapılabilir’ seviyeye çıkabileceğini düşünüyorum.” TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, sorularımızı yanıtlarken, makro ekonomik gelişmeler başta olmak üzere şu mesajları verdi:

Büyüsek de cari açık çok artmaz

“Cari açıkta iyileşme sorgulanıyor. ‘Tekrar büyürsek tekrar açılacak’ deniyor. Buna çok katılmıyorum. Çünkü çok sayıda mekanizmanın birleşmesi sonucu üretilen bir ekonomi politikası var. O ekonomi politikası da cari açığın ani yükselmesini engelleyen bir yapıda. Enerji fiyatları çok kötü gitmiyorsa cari açık çok büyümeyecek. Ayrıca enerji yatırımları da artmış durumda. Yeşil enerji dönüşümleri, yani petrole bağımlılığı azaltacak yatırımlar artıyor. Yenilenebilir enerjinin toplam üretim kapasitesindeki payı yüzde 60’ı aştı. Buna nükleer de eklendiğinde enerjide dışa bağımlılık gittikçe azalacaktır.”

Notumuz yükselecek

“Borçların gayri safi milli hasılaya oranındaki iyileşmede kur etkisi de var ama sonuçta oran yüzde 25. Yani, yüzde 70-90-100 değil. Böyle bir şey yok Türkiye’de. O nedenle Türkiye’nin borç ödeme kapasitesinde hiçbir problem yok. Buradan bir başka yere gidiyorum. 2024 yılı Mart ayından beri Merkez Bankası döviz rezervleri toparlandığı için herhangi bir uluslararası rating şirketinin Türkiye’yi “upgrade” etmeme, yani notunu yükseltmeme ihtimalini düşük görüyorum. 2025’te “upgrade”ler göreceğiz. Hatta eğer böyle gidersek 2026’da “investment grade” olacağımızı düşünüyorum. Eğer şu güne kadar uyguladığımız politikaları devam ettirirsek.”

Türkiye’nin büyük problemi verimlilik

“Ülkemizde en büyük problem verimlilik. Hâlâ verimli çalışmayan bir yapıdayız. Doğası gereği son 3 yıldır yatırım yapma ihtiyacı azaldı. Neden? Önceki negatif reel faiz ortamı, yatırımlarını ertelesen de yani daha az verimli olsan da kârlılığını sürdürmeye yardımcı oldu. Bir senedir pozitif reel faize döndük. Pozitif reel faiz ortamında artık verimliliğin konuşulması gerekiyor. Yatırımlarda verimliliğin sağlanması gerekiyor. O verimlilikle pozitif reel faizdeki kâr marjını tekrar yukarıya götürmeye çalışman gerekiyor. Bunu yapabilecek firmalar var. Verimli çalışmayan çok sayıda firma da var. Eğer Türkiye şirket birleşmeleriyle verimliliği artırabilecek bir yapıya giderse hem yatırımın önünü açar hem de kapasitesini artırır. Böylelikle toplam verimlilik artar.”

Şirket birleşmelerini teşvik etmek gerekiyor

TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, Türkiye’de şirket birleşmelerini teşvik edecek düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtip, şunları anlattı: “Toplam verimliliği artırmak için şirket birleşmeleri gerekiyor. Geçmiş üç dönemi çok iyi değerlendirip sermaye olarak güçlenmiş, borcunu azaltmış ve yeni yatırım kapasitesine sahip şirketler oldu. Bu dönemi çok iyi geçirmemiş, tasarrufa da önem vermemiş, negatif faizle kendini yaşatmış ama geleceğe hazırlanmamış şirketler de oldu. Toplam üretkenliği sağlayabilmek için şirketleri birleştirelim, birleşmeye özendirelim ve üretimi artıralım. Türkiye bunu yapacaktır diye düşünüyorum. O yönde bir eğilim görüyorum. Sonuçta yatırımlar bir dönem ertelendi. Artık ertelenebilecek durumda değil. Önümüzdeki 2-3 yıl iyi iş yapıp büyümek istiyorsan muhakkak yatırım yapacaksın. Bence kaçınılmaz hale geldi.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

Ekonomi düzelir ya ahlak?

ADANAGİAD’ın geleneksel kahvaltı etkinliğine katılan Ekonomi Gazetesi’nin üç yöneticisi Munyar, Dr. Oğuz ve Güldağ, iş dünyası için 2025’in kolay bir yıl olmayacağını söyledi. Etkinlikte hem konuşmacılar hem de davetliler, rasyonel kararların alınmasıyla ekonominin iyileştirilebileceğini ancak bu süreçte bozulan iş ahlakının yeniden tesisinin zaman alabileceğini söylediler.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Adana Genç İş İnsanları Derneği (ADANAGİAD), geleneksel kahvaltı etkinliği kapsamında bu kez ekonomi yazarlarını ağırladı. Ekonomi gazetesinden Dr. Şeref Oğuz, Vahap Munyar ve Hakan Güldağ’ın katıldığı söyleşi öncesi konuşan ADANAGİAD Başkanı Ali Can Boğa, “İş dünyası için 2024’ün zor geçen yıllar kategorisine girdi. 2025’te ülkenin en önemli odağının ekonomi olması gerektiğine inanıyoruz” dedi.

Çukurova SİFED Başkanı Berman Mantı da Türkiye’de şirketlerin yüzde 87.5’inin sıfır ila 10 kişi çalıştıran ve sıfır ila 100 milyon TL cirosu bulunan şirketler olduğuna dikkat çekerek, “Gücümüzü birleştirmek, daha fazla işbirliği yapmak zorundayız. Çukurova SİFED olarak Türkiye’ye örnek olacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. ‘Business Network Lansmanı’ etkinliğimizi 21 Ekim’de Adana Hilton’da gerçekleştireceğiz. Şirket yöneticilerimizi bu önemli tanışma etkinliğine bekliyoruz” dedi.

İYİ Kİ STK’LAR VAR

TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez de dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile mevcut eğitim sisteminin sorgulandığını, dijital çağa özgü yeni modellerin geliştirildiği bir dönemde Türkiye’nin de eğitim alanında hamle yapması gerektiğine vurgu yaptı. Sivil toplumu güçlü olan ülkelerde tüm kurumların güçlendiğini ve rasyonel adımlar attığını belirten Sönmez, “Bir taraftan kendi işini yaparken diğer taraftan şehri, bölgesi ve ülkesi için STK’larda olan iş insanlarını kutluyorum. İyi ki varlar” diye konuştu.

2024’Ü KAYBETTİK

Davetli konuşmacılardan Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz, ekonomide nasıl bir gelecek yıl beklendiği sorusuna tamamlanmak üzere olan yılın değerlendirmesini yaparak yanıtladı. “Yüksek faiz, yüksek enflasyon, ihracat zorluğu yaşadığımız bir yıl oldu. Sorun çözmek yerine top çevrildi. Ekonomi yönetimi radikal kararlar almak yerine iş dünyasından ne alacağını düşündü. Sanayici ve ihracatçı yüzü hürmetine ayakta kalan bir ekonomimiz var. 2024’ü kaybettik” diye söze başlayan Oğuz, 2025’te bir sandık beklentisi bulunduğunu, bunun seçim için değil referandum için olabileceğini kaydetti.

ŞUBAT AYINA KADAR FAİZLER İNMEZ

Ekonomi Gazetesi Yönetim kurulu Başkanı Hakan Güldağ da seçim dolayısıyla alınan birçok kararın ekonomiyi olumsuz etkilediği bir yıl yaşandığını belirterek, “Özel sektörün de kamunun da faiz yükü artıyor. Ancak, Şubat ayına kadar faiz indiriminin yapılacağını düşünmüyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e tam destek verdiğini, Şimşek’in de görevinde kalıcı olduğuna inanarak çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Güldağ, “Bu dönem Merkez Bankası’nın soğuk bir yüzü var. Açıkçası reel sektör ve vatandaş göz ardı ediliyor. Sıkı para politikasının 2025’in ilk 4 ayına kadar süreceğini tahmin ediyorum” diye konuştu. Enflasyonla kur artışı arasında farkın açıldığını, bu durumun sürdürülebilir olmadığını belirten Güldağ, hiçbir iktidarın uzun süreli enflasyonla yola devam etmek istemeyeceğini kaydetti.

Moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın yaptığı söyleşi etkinliği ADANAGİAD Üyelerinin sorularının yanıtlanmasıyla devam etti. Etkinlikte Adana Ticaret Odası Başkanı Yücel Bayram, Adana Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ADSİAD) Başkanı Vedat Gizer, Girişimcilik Ekosistemi Derneği Başkanı Esra Özden ve çok sayıda davetli hazır bulundu.

Okumaya devam et

EKONOMİ

MAKRO EKONOMİNİN 15 TEMEL UNSURU

Yayınlanma:

|

Bir ülkeyi Makro Ekonomisini anlamak için 15 veriyi yakından takip etmek gerekir. Bu 15 unsurun neler olduğuna özet olarak bakalım:

Makro ekonominin 15 Temel Unsuru

  1. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH)
    GSYH, bir ülkenin belirli bir dönemde ürettiği mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. Bu gösterge, ekonominin genel büyüklüğünü ve sağlığını ölçmek için kullanılır.
  2. Enflasyon
    Enflasyon, fiyat seviyelerindeki zaman içindeki artışı ifade eder. Yüksek enflasyon alım gücünü düşürür ve ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir. Düşük enflasyon ise ekonomik dengeyi destekler.
  3. İşsizlik
    Bir ekonomide iş bulamayan kişilerin oranıdır. Yüksek işsizlik, tüketim harcamalarını azaltır ve ekonomik büyümeyi yavaşlatır.
  4. Arz ve Talep
    Arz, bir ürünün piyasada ne kadar mevcut olduğunu; talep ise tüketicilerin bu ürünü ne kadar istediğini ifade eder. Fiyatlar, arz ve talepteki değişimlere göre şekillenir.
  5. Maliye Politikaları
    Hükümetin vergilendirme ve kamu harcamaları yoluyla ekonomiyi yönetme stratejisidir. Bu politikalar, işsizliği azaltmak veya enflasyonu kontrol altına almak için kullanılabilir.
  6. Para Politikaları
    Merkez bankaları tarafından uygulanan ve para arzı ile faiz oranlarını yönetmeyi amaçlayan politikalardır. Bu politikalar, enflasyonu düşürmek ve ekonomik istikrarı sağlamak için kullanılır.
  7. Faiz Oranları
    Para borç alma maliyetidir. Düşük faiz oranları harcamayı ve yatırımı teşvik ederken, yüksek faiz oranları enflasyonu azaltabilir.
  8. Resesyon
    Bir ekonominin daraldığı, yani üretim ve tüketim seviyelerinin düştüğü dönemdir. Resesyonlar genellikle işsizlikte artışa ve harcamalarda azalmaya neden olur.
  9. Döviz Kurları
    Bir para biriminin diğer bir para birimine göre değerini ifade eder. Döviz kurları, ülkelerin ithalat maliyetlerini ve ihracattan elde ettikleri gelirleri etkiler.
  10. Ticaret Dengesi
    Bir ülkenin ihracatı ile ithalatı arasındaki farkı ifade eder. Ticaret fazlası, ülkenin daha fazla ihracat yaptığını; ticaret açığı ise daha fazla ithalat yaptığını gösterir.
  11. Ulusal Borç
    Bir hükümetin toplam borç miktarıdır. Çok fazla borç, gelecekteki harcamaları kısıtlayabilir ve ekonomik büyümeye zarar verebilir.
  12. Toplam Talep
    Bir ekonomideki tüm mal ve hizmetlere olan toplam talebin miktarıdır. Yüksek talep ekonomik büyümeyi teşvik ederken, düşük talep büyümeyi yavaşlatır.
  13. Toplam Arz
    Bir ekonomideki tüm mal ve hizmetlerin toplam arzıdır. Üretim kapasitesindeki artış ekonomik güçlenmeyi destekler.
  14. Ekonomik Döngüler
    Ekonomideki büyüleme ve daralma dönemlerini ifade eder. Bu döngüler, genellikle genişleme (büyüme) ve daralma (resesyon) aşamalarından oluşur.
  15. Verimlilik
    Bir çalışanın belirli bir sürede ne kadar mal ve hizmet ürettiğini ifade eder. Yüksek verimlilik, daha fazla ekonomik büyümeye yol açar.

Bu kriterler, makro ekonominin temel dinamiklerini anlamak ve ekonomik stratejiler oluşturmak için kritik bir çerçeve sunar.

 

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.