Son dönem kendi jenerasyonumla yaptığım bir iki sohbet sonrası yazmak istedim.
Esasında hoca-öğrenci ve ebeveyn-çocuk arasındaki geçimsizlikten farklı olmayan ve son onbin yılın açık ara en balon klişesi “yeni nesilden hiçbir şey olmaz” ın iş hayatındaki iz düşümüne bakmak için;
Şimdi bir test yapalım. Aşağıdakilerden kaçına gerçekten katılıyorsunuz?
1. Bir daha kimseyi yetiştirmeyeceğim. Emeğime ve zamanıma yazık. Bunlar sadakatsiz ve nankör!
2. Adam traşsız işe gelmiş karşımda oturuyor!
3. Evden çalışıyorlar sanki, yatarak para kazanmanın bir yolu bu!
4. Ayağında spor ayakkabı ile şirkette dolaşıyor olacak gibi değil!
5. Mesai saati 9:00 da başlıyor genç arkadaşım!
6. Bizim zamanımızda develer tellal iken pireler berber iken 🙂
7. Biz yöneticilerimize böyle şeyler yapamazdık!
8. Adam dokuz ay çalışıp başka yere zıplıyor. Bir de bana kalkmış ona kattıklarımdan dolayı kamuoyu önünde teşekkür yazmış!
9. Z kuşağı her şeyi hazır bekliyor. Araştırma kabiliyetleri sıfır!
Eğer yukarıdakilerden en az ikisine katılıyorsanız; sizi de maalesef tekayütler tribününe almamız gerekiyor 🙂
Faraday’ın babası kendi alanında iyi bir demir ustası, rivayete göre de sanat devrimi karşısında “demircilikte gelecek yok abi” diyerek, bana göreyse oğlanın okulda alfabeyi bile sökemediğini, cılız bedeni ile çekici bile kaldırmakta zorlandığını gördüğü için, o dönemin en teknolojik olayı matbaa ve şimdinin interneti kitaplar ile ilgili şehirde yeni açılan bir ciltçi dükkanına Faraday’ı çırak olarak vermiş.
Faraday için de bu yeni durum bir kurtuluş yolu olmuş. Önce deneylere olan merakını keşfedip sonra da dükkana gelen kitaplardaki deneyleri acemice gizli saklı bir köşede tekrarlamaya çalışmış.
Faraday’la ile ilgili birçok kaynağa bakmak mümkün olsa da; kendi döneminin diğer kafa yoranlarından farklı olarak “doğada var olan her gücün aslında dalgalı olduğunu” fark ederek elektriğin hareket enerjisine dönüşmesine neden olan motoru icat etmesi ile içinde olduğumuz sektör ve iş dalının sebebi olduğu için teşekkür ederiz.
Sanayi devrimi ile dünyanın gelişme hızı geçmişe göre hızlı ve geleceğe göre çok yavaş. Bu da her kuşak için adaptasyon becerisini artırma ihtiyacı demek. Maalesef buna karşı olan en tehlikeli tutum ise “modern tutuculuk”.
Atatürk 10. yılda “az zamanda çok işler yaptık” çünkü, zaten çağımız geçmişe göre hızlı ve bu da böyle devam edecek diye bu konuya göz kırpıyor. Ve tüm ümidim gençliktedir de diyor. Sizce o dönemin disiplini içinde askeri eğitim almış ve aynı anda birçok şey başarmış birinin “bizim zamanımızda” diye genç subayları eleştirme lüksü yok muydu? Peki böyle bir anısı var mı?Ve bizi anlamayan gençler Atatürk’ü nasıl anlıyor?
Modern tutuculuk diye net bir tanım var mı bilmiyorum, ancak, dünyadaki en tehlikeli şeylerin bir olumlu sıfat ile bir olumsuz tutum tamlaması ile tanımlandığını biliyorum.
Cengiz KILIÇ– Kepsaş, Ticaret Direktörü
*********************
Poayis’e Hoşgeldiniz!