Connect with us

ŞİRKETLER

DİMES hedef büyüttü

Dünyanın önde gelen içecek üreticilerinden DİMES, 100’den fazla ülkeye gerçekleştirdiği ihracatla toplam ciro hedefini 5 milyar TL olarak belirledi.

Yayınlanma:

|

DİMES, ürün yelpazesi ve kapasitesiyle Türkiye için katma değer oluşturmaya devam ediyor. Şirket açıklamasına göre Tokat, Aydın ve İzmir’de yer alan üretim tesislerinde, 100 bin ton meyve işleme, 300 bin ton meyve suyu, 100 bin ton süt ve süt ürünleri üretim kapasitesine sahip firma, yaklaşık 850 kişiye doğrudan istihdam sağlayan firma satın aldığı meyvelerle 65 binin üzerinde üretici için de geçim kapısı oldu. 100’den fazla ülkeye ihracat yaparak ülke ekonomisine ciddi katkıda bulunan DİMES, bu yıl ki toplam ciro hedefini 5 milyar TL olarak belirlediğini açıkladı.

Toplam ciro hedefi 5 milyar TL

DİMES’in CEO’su Ozan Diren, firmanın 2023 yılı hedeflerinden bahsederek, 2022 yılında toplam ciroda 3 milyar Türk Lirası hedefine ulaştıklarını belirtti. Diren açıklamasında, “DİMES, Türkiye’nin ilk yerli sermayeli meyve suyu markası ve ülkemizin önde gelen içecek şirketlerindendir. 2022 yılında hem iç pazarda hem de ihracat pazarlarımızda istikrarlı büyümemizi sürdürdük. İhracat olumlu etkisinin yanı sıra, pazarlama stratejilerimiz, iletişimlerimiz ve satış ekiplerimizin de başarılı çalışmalarıyla iç pazarda da büyümemizi sürdürdük. İhracat ve iç pazar dahil toplam tonajımızda yüzde 23 düzeyinde bir artış elde ettik. İhracat ve iç pazar toplam olmak üzere toplam ciromuz, 3 milyar TL düzeyinde gerçekleşti. Tüketici beklentilerini ve pazar trendlerini dikkate alarak çalıştığımız yeni ürünlerle 2023 yılında da hem iç pazarda hem de ihracat pazarlarımızda istikrarlı büyüme performansımızı sürdürmeyi hedefliyoruz. İhracat gelirlerimizi yaklaşık yüzde 90 artırmayı öngörüyoruz. Toplam ciro hedefimiz ise, yaklaşık 5 milyar TL düzeyinde” diye konuştu.

Üreticiye 220 milyon TL’lik katkı

DİMES’in 2023 yılında 200 milyon TL’lik yeni yatırım yapacağını söyleyen Ozan Diren, bunun yanı sıra üreticilerden 220 milyon TL düzeyinde alım gerçekleştirmeyi planladıklarını belirterek, “2023 yılında farklı alanlarda yatırımlar yapmaya da devam edeceğiz. Yıl içerisinde pazarlama yatırımlarımız hariç olmak üzere, 200 milyon TL’ye yaklaşan düzeyde yatırım planlıyoruz. Kooperatif iş birlikleri, ücretsiz fidan dağıtımı ve düzenli zirai bilgi paylaşımıyla meyve üreticilerine desteğimizi, 2023 ve sonrasında da artan bir ivmeyle sürdüreceğiz ve yatırımlarımızın yanı sıra, ülkemiz meyve üreticilerinden meyve alımımızın, yaklaşık 220 milyon TL düzeyinde gerçekleşmesini ön görüyoruz” dedi.

“Soğuk kahvede de iddialı”

Diren, Z kuşağına hitap eden ürünler geliştirmeyi sürdüreceklerini ifade ederek, “Meyve suyunun tüm kategorilerinde farklı tüketici tercihlerine hitap eden ürünlerimizle yer alıyoruz. Öte yandan, bilinirlik oranımızın yüzde 99 olduğu meyve suyu, dünya genelinde genç tüketiminin az, rekabetin yoğun olduğu bir pazar. Kollektif inovasyon kültürümüz ve Ar-Ge gücümüzle hayat bulan ‘İçecek Şirketi’ vizyonumuzla bir içecek markasına dönüşüyoruz. Dünyadaki bütün içecek kategorilerini inceliyoruz, hızlı büyüyen, geliştirilmesi, üretimi uzmanlık isteyen, katma değerli, ithal ürünlere yerli marka alternatifi oluşturabileceğimiz kategorileri belirliyoruz. Türkiye’de bizim var ettiğimiz uzun ömürlü Sıkma kategorisi, soğuk kahvemiz OBSESSO, DİMES Milkshake ve DİMES Smoothie ürünlerimiz, yenilikçi ruhumuzun ve Ar-Ge gücümüzün yansımasıdır. Pazarlama ekibimiz, alanında çok birikimli genç yeteneklerden oluşuyor. Gençlerin beklentilerini, dinamizmini hissediyoruz; bunu ürünlerimize ve pazarlama iletişimlerimize yansıtıyoruz ve gençlerle bir arkadaşlık bağı kuruyoruz. Her yıl birçok araştırma yapıyor ve Z kuşağını dinliyor onların kararlarına göre ürün planlarımızı şekillendiriyoruz. Yatırımlarımızı yenilikçi ürünlere ve gençlere, yani geleceğe yoğunlaştırıyoruz” dedi.

“Soğuk kahvede pazarın üzerinde büyüdük”

Ozan Diren, soğuk kahve ürünleriyle piyasanın liderliğine oturduklarını vurgulayarak, “2022 yılında önce Milkshake ve Smoothie yaz lezzetlerimizi gençlerin seçimiyle belirledik, sonrasında da kendi hayatlarında dinamikleri değiştirmiş ve kendini hayata kabul ettirmiş genç isimlerin yer aldığı Manifesto filmimizle, oluşturmayı hedeflediğimiz gençlik platformumuzun ilk adımını attık. Kampanyamızın satışlarımıza da büyük etkisi oldu. Kendi seçtiği ürünlerin üretildiğini gören Z kuşağının gücü, raflara yansıdı. Milkshake yüzde 52, Smoothie yüzde 69 pazar payı ile liderliğini daha da güçlendirdi. Uzun ömürlü Sıkma kategorisindeki liderliğimiz de bu kategoriyi Türkiye’de var ettiğimiz günden bu yana kesintisiz sürüyor. Hasat zamanı sıkılıp şişelenen meyve suyundan oluşan Sıkma kategorisinde yüzde 53 Pazar payına sahibiz. 2018 yılında giriş yaptığımız soğuk kahve pazarında, OBSESSO markamızın bilinirliği yüzde 93’e ulaştı. Soğuk kahve pazarının üzerinde bir büyüme elde eden OBSESSO, pazardaki konumunu, artan pazar payı ile daha da güçlendirdi. Yatırım ve büyüme hedeflerimizin ana kanalı Milkshake, Smoothie, İçecek ve Soğuk Kahve kategorilerimiz olacak. Brüt karlılığımızın dörtte birini oluşturan bu kategorilerdeki istikrarlı büyümemizi, 2023 yılında da sürdürmeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

“Amerika ve Avrupa’dan sonra hedefte Ortadoğu var”

Soğuk kahve ürünleriyle Avrupa ve Amerika pazarından sonra Orta Doğu pazarını da hedefleri arasına aldıklarını belirten Diren, “Obsesso yoğunluklu olarak Avrupa ve Amerika’da çok sevilen bir marka. Buna ek olarak farklı ülkelere de önemli ölçüde ihracat yapılıyor. 2023 yılında da ihracatı yapılan ülkelerin sayısının artması hedefleniyor. Soğuk kahve, Türkiye’de olduğu gibi dünyada da büyüme kaydeden bir trend ve bu trend Avrupa ve Amerika pazarlarında büyüme evresindeyken, Japonya gibi Asya pazarlarında ise yılda 24 litreye kadar ulaşan bir kişi başı tüketime sahip. Keyif ve deneyime yönelik bu trende farklı lezzetler sunan OBSESSO soğuk kahve portföyümüzle cevap veriyoruz. OBSESSO markamız ihracat pazarlarımız arasında Maldivler, Avrupa ve Amerika’nın yanı sıra, Irak ve Filistin gibi ülkeler de yer alıyor” dedi.

“100’den fazla ülkeye ihraç ediliyor”

Yüzden fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini belirten Diren, “100’ü aşkın ülkeye, DİMES markamızla ihracat yapıyoruz; besleyici ve keyifli ürünlerden oluşan marka portföyümüzü global pazarlarda da büyütüyoruz. Meyve suyu sektöründe markalı ürün ihracatının lideriyiz ve yatırımlarımızla marka portföyümüzü global pazarlarda büyütüyoruz. İhracatta istikrarlı agresif büyüme için stratejik yönetim benimsemiş durumdayız. 2023 yılı hedefimiz ihracatımızı, 15,7 milyon dolar düzeyine çıkarmak. Türkiye’mizin tarım ürünlerini, katma değerli bir şekilde işleyip, yenilikçi, yüksek kaliteli, keyifli ve besleyici ürünler olarak dünya pazarlarına sunuyoruz. Asya ve Avrupa kıtalarında belirlediğimiz hedef ülkelerde tüketicilerin ihtiyaçlarını, iç görülerini ve motivasyonlarını daha detaylı anlamak için gerçekleştirdiğimiz araştırmalarımızda elde edeceğimiz ihtiyaçlara ve motivasyonlara göre segmente edeceğimiz hedef kitlelerimize doğru ve katma değerli yeni ürünler sunacağız” diye konuştu.

“Hedef; sağlık, fayda, keyif ve lezzet”

Diren, DİMES olarak geliştirdikleri ürünlerde; sağlık, fayda, keyif ve lezzeti ön palana aldıklarını söyleyerek, “DİMES ve OBSESSO markalarımızın global pazarlardaki kısa ve orta vadedeki planları kapsamında belirlediğimiz yeni hedef ülkelerimizde inovatif katma değerli ürünlerimizle yer almaya devam edeceğiz. Hedeflerimiz doğrultusunda yeni trend oluşturacak ürünlerimizle sağlıklı ve besleyici bir fayda sağlarken aynı zamanda keyif, haz ve lezzet üzerine odaklanıyoruz. Yine 100 meyve içeren-şeker ilavesiz besleyici ve keyifli içecek olan DİMES Smoothie’lerimizle gün içerisinde ara öğünlerde ihtiyacımız olan enerji konseptini sahipleniyoruz ve yer alacağımız yeni pazarlarda da bu konumlamayı sahiplenmeye devam edeceğiz. Türkiye’de Pazar liderliğini sahiplendiğimiz Milkshake kategorisindeki yenilikçi ve eğlenceli ürünlerimizle yeni pazarlara da açıldık Bir diğer hedefimiz de orta vadede, Asya gibi tüketimin yüksek olduğu pazarlarda fonksiyonel faydalar sunarak farklılaşan bir portföy ile raflarda yer almak” şeklinde konuştu.

“Yerli tüketici şeftali ve vişne yabancı ise elma ve nar suyunu tercih ediyor”

Diren, yerli tüketicinin daha çok şeftali ve vişne sularını, yabancı tüketicilerin ise elma ve nur suyunu tercih ettiğini belirterek, “Ülkemizde özellikle şeftali ve vişne en çok tercih edilen lezzetler arasında yer alıyor. Öte yandan son dönemlerde şeftali, vişne, karışık gibi varyantlardan ayrışan farklı ürün beklentilerinin ve tüketim sıklığının da arttığı görülüyor. Öncü marka olduğumuz içecek kategorisindeki Ekşi Elma, Ananas gibi farklı varyantlar tüketici tarafından çok seviliyor. İhracat tarafında her ülkenin lezzet tercihi değişiyor. Farklı coğrafyalarda, farklı kültürlere ve tüketim alışkanlıklarına hitap ediyoruz; çoğunlukla portakal ve elmanın sevildiğini görüyoruz. Kore sıkma nar ve vişne tercih ederken Çin yüzde 100 portakal suyunu seviyor. Amerika’nın öncelikli tercihi yüzde 100 elma suyu iken İtalya’da yüzde 100 nar suyu tercih ediliyor. Nar, vişne, portakal, elma suları ile ananas ve mangolu içecekler en fazla ihraç ettiğimiz ürünler arasında yer alıyor” dedi.

“Annelerin en güvendiği meyve suyu”

Diren, dünyada meyve suyu tüketimi kişi başı ortalama 8 litre olarak açıklayarak gelişmiş ülkelerde ise bu oranın 19 litrenin üzerinde olduğunu söyledi. Diren ayrıca bağımsız araştırmalar sonucunda annelerin en güvendiği meyve suyu markasının DİMES olarak belirlendiğine de dikkat çekti. Diren konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Türkiye’de yaklaşık 10 -11 litre düzeyinde gerçekleşen yıllık kişi başı meyve suyu tüketimi, 8 litre olan dünya ortalamasından yüksek gözükse de, 19 litrelerde seyreden Batı Avrupa ortalamasının yarısına yakındır. Gıda kültüründe içeceklerin çok ağır bastığı Almanya’da tüketim, 30 seviyelerinin üzerine çıkıyor. Yaş meyve sebzelerin düzenli tüketiminin Türkiye kadar yaygın olmadığı Nordik ülkelerde de yüksek tüketim rakamları söz konusu. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde Avrupa’daki kişi başı tüketimin 18 litre seviyelerinde devam edeceğini, Türkiye’de ise tüketimin 11-11,5 litre düzeyine yükseleceğini öngörmek gerçekçi olacaktır. Meyve suyunun besleyici özelliği ile ilgili farklı bilimsel çalışmalar mevcuttur. Çocukların günlük tüketimine uygun, 200 ml karton ambalajda sunulan ve besleyici yönü ön plana çıkan, yüzde 100 meyve suyu ürünleri, çocuk kategorisi olarak tanımlanmaktadır. Bağımsız araştırma sonuçlarına göre annelerin en güvendiği meyve suyu olan DİMES, bu kategorinin lideridir. Yüzde 100 meyve suyu ürünleri, sadece meyve suyundan oluşur, ilave şeker içermez ve 200 ml yüzde 100 meyve sularının okul kantinlerinde satışına izin verilmektedir. Anne gibi düşünmek, markamızın çok değer verdiğimiz özelliklerinden biridir ve kurucumuz, dedem merhum Vasfi Diren’in bundan 60 yıl önce söylemiş olduğu ‘Soframıza koymayacağımız meyveyi işleyemeyiz, çocuğumuza içirmeyeceğimiz meyve suyunu üretmeyiz’ sözü, bugünlerimiz de ışık tutmaktadır.”

Uluslararası hava yolları şirketleri DİMES’İ tercih etti

Diren, birçok uluslararası yolcu taşımacılığı yapan havayolu şirketinin DİMES’İ tercih ettiğini ifade ederek şunları söyledi. “Pegasus Havayolları ile aktif iş birliğimizin yanı sıra, Singapur Havayolları, Endonezya Havayolları, Malezya Havayolları gibi dünyanın önde gelen havayollarının da tedarikçileri arasında yer alıyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde THY ve Çin Havayolları gibi firmalarla da düzenli iş birlikleri gerçekleştirdik.”

Okumaya devam et

GÜNCEL

İş görüşmelerinde nezaketsizlik yayınlaşıyor: ‘Job ghosting’ sorunu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Job ghosting günümüzde işe alım süreçlerinde çok yaygın, hatta neredeyse beklenir hâle geldi.

Ghosting nedir?

İngilizcede hayalet anlamına gelen ghost kelimesinden türeyen terim, herhangi bir açık uyarı veya gerekçe olmaksızın bir kişiyle tüm iletişimi ve teması beklenmedik bir şekilde sona erdirme ve daha sonra söz konusu kişinin iletişim kurma girişimlerini görmezden gelme olarak nitelendiriliyor.
Job ghosting ise: Şirketlerin adaylara işe alım sürecinin devam etmeyeceğini söylemek yerine adayın artık pozisyon için değerlendirilmediğini anlaması umuduyla tüm iletişimi aniden kesmesi anlamına geliyor.
Neden? Çevrimiçi iş ilanlarının ve kolay başvuru butonunun yaygınlaşmasıyla birlikte şirketlerin gelen kutusu özgeçmişlerle dolup taştığından herkese yanıt vermeye yetişmek zorlaşıyor. Ancak özellikle mülakat aşamasına gelmiş adaylara onlarla devam edilmeyeceğini haber vermek yerleşmiş bir beklenti.

Ne olursa olsun: Job ghosting, kuruluşun çalışanlarına saygı göstermeyen zararlı bir şirket kültürüne sahip olduğunun bir işareti.
Mülakat için çokça zaman, çokça çaba harcandığından ve süreçte ilerledikçe sonuçla ilgili beklentiler arttığından geri bildirim paylaşmaktan kaçınma tercihi adaylar için kafa karıştırıcı ve cesaret kırıcıdır. Daha da kötüsü, aday herhangi bir yapıcı eleştiri olmadığında neyi yanlış yaptığını ve bir sonraki fırsat için mülakat becerilerini nasıl geliştireceğini bilemez.

İşin diğer tarafı
Son dönemde şirketler de işe alım sürecinin ortasında aniden yok olan adaylardan şikayetçi. İş ilanlarına başvuran adaylar çağrıldıkları görüşmelere haber vermeden gitmeyebiliyor.

Hatta: Pozitif bir mülakat sürecinin sonunda işe başlayan adayların 2-3 gün sonra haber vermeden işten ayrıldığı vakalar bile görülüyor.
Hürriyet’ten Emre Eser’in job ghosting terimini başka bir yönden ele aldığı haberinde söz konusu çalışan adayları “hayalet işçiler” olarak tanımlanıyor. Sektör temsilcileri, “Söz verilen görüşmelere gelinmiyor. İlk gün öğle yemeğine çıkıp dönülmüyor. İş verenin telefonları dahi engelleniyor. Hayalet işçilerle başımız dertte. Aradığımız elemana ulaşamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel konuya dair şu yorumları yapıyor:

“Adaylar, iş arama süreçlerinde en az 8-10 yere başvuruyor. Kimilerini sonradan görmezden geliyor. Burada bir nezaket sorunu var. İnsan kaynakları günde 7-8 görüşme için plan yapıyor ama bunların yarısı görüşmeye gelmiyor. CV gönderiyorlar, sonrasında defalarca arıyorlar. Görüşmeye çağırdığımızda ise neden bile bildirmeden gelmiyorlar. Yani bize önce love bombing, ardından da job ghosting yapıyorlar. Araya aracı sokan çok sayıda aday da görüşmeye gelmiyor. Biz de bunlara şaşırıyoruz.”

24 Saatte İş platformunun kurucusu Mert Yıldız hayalet işçi sorununun Türkiye’de en çok yeme-içme, perakende, lojistik ve güzellik sektörlerinde hissedildiğini söylüyor ve ekliyor: “Uygun adayı işe başlatamayan her işletmenin aylık ciroda %14 kadar kayıp yaşadığını tespit ettik.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.