Pandemi kelimesini ilk defa 3 yıl önce duydum, google ettiğimi hatırlıyorum. Nedir ne değildir, peki şimdi ne yapmalıyız, daha önce olmuş mu böyle şeyler, neler yapmışlar, biz ne örnek alabiliriz o deneyimlerden diye çokça okudum.
İlk vaka açıklandığı gün 12 Mart 2020ydi, biz de o gün evlerden çalışmaya karar verdik. Şanslıydık, bu kararı kolayca verebilecek kadar küçük ve esnek bir organizasyonduk.
Nasıl olacak, süreci, sonucu nasıl gelişecek çok da düşünmeden bu kararı vermiştik. Önemli olan, sağlıkla hayatımızı devam ettirebileceğimiz ortamı kendi gücümüz yettiğince sağlayabilmekti.
Sonrasında çokça yazılar, makaleler çıkmaya başladı. Uzaktan çalışmanın faydaları, zararları , çevreye etkisi, iş disiplinine etkisi, ekip dinamiklerine etkisi vs.
3 yıla yakın süredir bunu deneyimleyen bir girişim sahibi olarak gözlemlerimi ve deneyimlerimi paylaşmak istedim.
Trafikte geçen “gereksiz” ve sıkıcı zamanları ortadan kaldırdık kendimize , sevdiklerimize hobilerimize daha çok zamanımız kaldı
Kişisel olarak ofisle evim arası 8–10 dakika mesafede olduğu için bu hayatımda büyük bir fark yaratmadı ama günde 2–3 saati yolda geçiren arkadaşlarımı düşündüğümde vakitten çok büyük bir kazanç yarattı. Zaman bulamıyorum dediğimiz birçok şeye zaman bulabilir olduk. Malum zaman gittiğinde geri gelmeyen en kıymetli kaynağımız.
Ankara’da olmayanların EvrekaCrew’e katılma şansını yakaladık
Pandemiye başlarken ekibimiz 20 kişiydi ve hepimiz Ankara’daydık. Şimdi baktığımızda 60 kişilik bir ekibimiz var ve yarısı İzmir’den Bursa’ya , İstanbul’dan Sivas’a ülkenin dört bir yanında yaşayan arkadaşlarımız. Uzaktan çalışma olmasaydı böyle bir şansımız olmayacaktı. Yetenekli insanlara erişmenin bu kadar zor olduğu bir dünyada çok büyük bir şans oldu.
Ankara’da yaşamak dışında hayalleri olan arkadaşlarımızın farklı şehirlerde yaşama şansı oldu.
Herkesin bir Ege’ye Akdeniz’e inme hayali var 🙂 Bu hayallerin gerçek olması kolaylaştı. Ankara’dan Antalya’ya , Kuşadası’na taşınan arkadaşlarımız oldu. İmrenmedim değil şimdi ama ben kısa bir kaçış dışında beceremedim 🙂
Fiziksel olarak bir arada olduğumuzda çok güçlü olan bağlarımız paylaşım azaldığı için zayıfladı
Günümüzün çoğunu birlikte geçirirken çok daha fazla şey paylaşıyorduk. Şimdi baktığımızda bir zoom bir hangouts penceresine sıkışmış durumdayız. Bu araçlar ne kadar verimi artırsa da insan ilişkilerinin “verimlilik” gibi bir şeyle ölçülmeyecek kadar derin olduğunu deneyimledik. Kaybedilen güçlü bağları inşa edebilmek için ekstra efor veriyoruz ama ne yapsak yerini tutmuyor.
Öz disiplinin çok daha kıymetli hale geldiğini, bu konuda çok güçlü olmayanların yavaş yavaş iş disiplininden uzaklaştığını gözlemledik
Öz disiplini yüksek olmayan kişilerle bu konuda kendini geliştirmiş kişilerin iş disiplini konusunda farklı uçlara doğru ilerlediğini gözlemledik. Odaklanmadaki dalgalanmaları, çıktılardaki düşüşleri gözlemledikçe öğrendim. Ofiste bir takım ruhuyla, güzel bir akışa girip çalıştığımız anların azalmasından dolayı performansa dair zorlandığımız zamanlar oldu.
İş saatleriyle bireysel saatlerin ayrımı silikleşti bu psikolojik olarak hepimizi zorladı
İşe ne zaman başlıyoruz , ne zaman bitiriyoruz. Ne zaman çalışmaya müsaitiz ne zaman bireysel zamanımızdayız hepsi karıştı. Evimiz artık iş yerimize dönüştüğünden her an çalışmaya müsaitiz gibi algılar oluştu. Bununla başa çıkmak için işe gider gibi hazırlanıyorum, çalışmaya farklı bir köşeye geçiyorum, işim bittiğinde oradan ayrılıyorum gibi kurallar koydum kendime ama hala ofisle ev arasındaki farkı hissettirmiyor. Bu bir yandan yeni bir yaşam tarzına dönüşüyor gibi ama bir yandan da çokça kişiyi psikolojik olarak zorluyor.
İşe gidiyor olmak , kimilerine göre evden uzaklaşmak için bir fırsatmış bunu anladım.
Ben yalnız yaşıyorum, bu sebeple bu tür bir ihtiyacın varlığını yaşamadım, yaşamayı bırakalım olabileceği aklıma bile gelmezdi. Ancak etrafımızda gördük ki, çocukların okula gitmemesi, bütün günü ev ahalisiyle geçirmeye başlamak gibi faktörler alışık olmadığımız durumlar ve zaman zaman ilişkileri zorlayabiliyor. Herkesin bir şekilde evden uzaklaşması ve geri dönmesi bir düdüklü tencere etkisi görüyor.
İş için evden çıktığımızda bir de sosyalleşme ihtiyacımızı gideriyormuşuz, onun azaldığını anladım.
Sosyalleşmek konusu illa ki birileriyle tanışmak ve konuşmak değil, etrafta insanların olmasını, belli belirsiz bir insan uğultusunun olmasını da kapsıyormuş. Bu alışık olduğumuz ve sürekli var olmaya devam eden halin ortadan kalkmasıyla buna ihtiyaç duyduğumuzu ve işlerimizin bunun dermanına aracılık ettiğini anladım.
Ekibe yeni katılan arkadaşlarımızın onboardingini dijital olarak çok güzel bir düzene sokmuş olsak da tanışmanın göz göze bakmanın el sıkışmanın kıymetli olduğu kültürümüzde eksik hisseder olduk
Onboarding sürecimizi dijital araçların yardımıyla çok iyi hale getirmiş olsak da insanoğlu işte göz göze bakmadan, el sıkışmadan tanışık olmuyor, hemdem olamıyor. Bu gibi daha hissi konularda dijital dünyanın yetersizliğini iliklerimize kadar yaşadık.
Ekip büyürken ofise sığmayacağız düşüncesini geride bıraktığımızı farkettim , önceden yer bulmanın zor olduğu teknokentlerde bu ciddi bir problemdi bizim için.
Teknokentlerde ofis bulmak çok zor bir konu, yaşamayan bilmez. Büyümeyi hedefleyen şirketlerin fiziksel engellerle uğraşıyor olması biraz tirajikomik geliyor bana. Ancak uzaktan çalışma desteklerinin de yardımıyla fiziksel ofis derdini ötelediğimizi bunu yaptıktan çokça zaman sonra farkettim. Ama bir ofis arıyor insan yine de 🙂
Özetle, daha önce bir seçenek olarak bile görmediğimiz uzaktan çalışmaya acısıyla tatlısıyla alıştık, adapte olmaya çalıştık. Bundan sonra işler uzaktan çalışma moduna mı döner, bir süre sonra çok da iyi değilmiş diyerek geri dönmek isteriz tam kestiremiyorum ama bir seçenek olarak varlığını kabul etmemiz iyi oldu bence.
Aklıma gelmeyen, atladığım etkiler olmuştur elbet. Siz de paylaşabilirseniz sevinirim.
Kalın sağlıcakla.
Umutcan DUMAN