Connect with us

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

PROGRAMLAR İŞE YARAMADI, YENİ REÇETE ŞART!

Yayınlanma:

|

Enflasyonla mücadele adı altında iç piyasa katliamına dönen uygulamalar, sahadan gelen sesi duymaksızın devam ederken, elinde rakamla bomboş bir ülkede yaşamaya niyetli gibi ortaya çıkan ekonomi yönetimi tarzı, uyarıları da duymazlıktan geliyor.

Halen 2025 yılında dünyada ihracat pazarlarının açılmasından medet umarak, umut dağıtma kampanyası devam ediyor. Oysa hatırlayacaksınız, 2024’te de strateji bunun üzerine kurgulanmıştı ve geldiğimiz nokta ortada.

Ayrıca dünya piyasası açılsa bile, ki beklendiği gibi coşmayacak, bu TL maliyetlerle ve kur dezavantajıyla hiçbir ihracatçının netice alabilmesi, alsa da sürdürebilmesi mümkün değil. Fakat bu mesele de görmezlikten geliniyor.

İç piyasa ise gerek kalmayan ve eksiye geçen satın alma gücü, gerekse firmaların maliyetlerini burada da yansıtabilmesine olanak tanımayan fotoğraf, üzerine kredi mekanizmasının da kesilmesiyle birlikte tam bir açmaz noktaya geldi.

Bazen öyle bir gelişme ortaya çıkar ki, sayfalarca anlattığınızı, tek bir tanımlamaya sığdırarak daha çok anlam taşır. İşte şimdi bunun için bir unsur var elimizde. Pandemi dönemini hatırlayın.

Mart ayında ilk vakanın görülmesinin ardından tüm ekonomi kapatılmış, perakende noktaları ve bağlantılı olarak ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, sadece e-ticaretle iş yapmaya çalışanların, yetersiz cirolarla ‘hiç olmazsa’ diyerek günü kurtarmaya çalıştığı o sıfır noktasını anımsayın.

O dönemde bilhassa ticaretle uğraşanlar ne yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Fakat o dönemin koşullarında bile, en azından kredi alan vatandaş zorunlu harcamalarını yapmaya çalıştı. İş hacmini kurtarmaya yetti mi, hayır. Ama atlatılması gereken bir dönemdi.

Son gelinen nokta, büyük bir alarmın habercisi gibi. Noktasına virgülüne dokunmadan önce bilgiyi aktarayım: “…ticari satışlarda pandemi dönemi olan Mayıs 2020’den sonraki en sert düşüş gerçekleşti. Ticaret satış hacmi temmuz ayında bir önceki aya göre ise yüzde 0.6 azaldı…”

Ticarette satışların 2020 yılının Mayıs ayı seviyesine düşmüş olması, ekonomi yönetiminin işi gücü bırakıp, konsantre olması gereken bir başlık olarak ortada duruyor. Ama görüyoruz ki, halen rakam tutkusuyla, sahadan gelen sese kulak tıkamaya devam edecekler.

Türkiye’nin gerçekçi bulunmayan bir enflasyonu 10’ar puan düşürerek oluşturmaya çalıştığı bir ortamda, tamamen duran bir piyasada, nakit akışının açmaza doğru sürüklendiği bir nokta, insanların gelirlerinin açlık seviyesinin altında, kredi puanlarının sorunlu olduğu ve satın alma için vadelerin de yok seviyesine getirildiği şartlarda nasıl bir ekonomik sonuç bekliyorlar?

Mesele artık bir ekonomi tercihi olmaktan çıktı, kumarhanenin müşterisini değil, ekonominin gerçek aktörlerini korumak gereken bir fotoğrafla ortada duruyor. Buna karşılık viraneye bakıp, yalı methiyesi düzen bir yönetim anlayışıyla binanın yıkılmasını izleyen yöneticilere sahibiz. Durun, okuyun, yeni bir strateji belirleyin. Yoksa topluca yıkıntının altında kalacağız.

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

EKONOMİ

Enflasyon Düzeltmesi Beklentiyi Ne Kadar Karşılıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş dünyası uzun bir zaman enflasyon düzeltmesinin (muhasebesinin) uygulanmasını bekledi. Beklentinin sebebi yüksek enflasyon nedeniyle oluşan fiktif kazançlardan doğan vergi yükünden kurtulma umuduydu.

Nihayetinde enflasyon düzeltmesi 31.12.2023 tarihi itibariyle uygulamaya konuldu.  2023 yılı bilançoları için yapılan düzeltmenin vergisel bir sonucu olmadı.

Peki, bundan sonra ne olacak;

Birçok şirket enflasyon düzeltmesinin kendisi için ilave vergi yükü getireceğini, yani daha fazla vergi ödeyeceğinin farkına yeni vardığı için itirazlarını sesli olarak dile getirmeye başladı. Çünkü enflasyon düzeltmesi finansman temininde, ağırlıklı olarak özkaynak yerine dış kaynak kullanan işletmelerde vergi yükünü artırırken, öz sermayesiyle iş yapanlarda ise vergi azaltıcı sonuçlar doğuruyor. Bu da işletmelere enflasyon düzeltmesi sonrasında, düzeltme öncesi döneme göre fazladan vergi tahakkuk edeceği anlamını taşıyor.

Geçici vergi mükellefleri temel olarak, yılda bir kez beyanname vermek istiyorlar. Ancak şu an yürürlükte olan uygulamaya göre yılda üç kez beyanname veren geçici vergiye tabi mükellefler, 2024 yılındaki kalan beyanname dönemlerinde (eğer) enflasyon düzeltmesi nedeniyle fazladan vergi doğmuşsa,  düzeltme vergisini ödemeye başlayacaklar.

Konunun bir ilginç yanı da;

·      Aktifleri borçlanmayla finanse edilen ve geçmiş yıl zararları fazla olan firmalarda enflasyon düzeltmesinin trajikomik vergisel sonuçlar çıkarması,

·     Borca batık firmaların birçoğunun enflasyon düzeltmesi sonucunda çok yüksek dramatik vergiler ödemek durumunda kalabilmesi.

“Oysaki vergi mevzuatında herkesin ödeme gücüne vergilendirilmesi temel ilkedir.”

Toplumda, güven karşılığı olarak görünmek durumunda da olan Hazine ve Maliye Bakanlığından iş dünyası ve muhasebe meslek mensuplarının da konuyla ilgili önemli beklentileri bulunuyor.

Beklentiler, yıllık ve vergisiz düzeltme yapılması yönünde…

İşletmeler ve muhasebe meslek mensupları geçici vergi dönemlerinin kapsam dışında bırakılması ve enflasyon düzeltmesinin yıllık olarak, dönem sonunda yapılmasını talep ediyorlar. Ayrıca uygulamanın basitleştirilmesi beklentiler dâhilinde.

Sonuç olarak;

Maliye Bakanlığı’ndan beklentiler dâhilinde konu tekrar gözden geçirilerek, çok gecikmeden ivedi çözüm bulunması bekleniyor. Aksi takdirde yukarıda yazılan temel ilke dâhilinde vergi adaleti de zedelenecek gibi görünüyor.

Özkan ÇINAR

Okumaya devam et

EKONOMİ

Zuhal Karabulut yazdı: STAGFLASYON

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir süredir stagflasyon konuşuyoruz, öğrenciyken iktisat derslerinde okuduğumuz ama iş hayatında tecrübe etmediğimiz. Stagflasyona girecek miyiz, girmeyecek miyiz?

Stagflasyon, yüksek enflasyon ve düşük büyümenin bir arada olduğu oldukça zorlu bir ekonomik dönemi tanımlıyor.

Bu dönemde şirketlerin hayatta kalabilmesi ve hatta büyümeye devam edebilmesi için hangi adımlar atılmalıdır? Bu konuya odaklanmak stagflasyon yaşasak da yaşamasak da şirketimizi güçlendirecektir.

Nedir bu önlemler ?

1) Maliyet Kontrolü:

*Giderleri titizlikle analiz ederek gereksiz harcamaları azaltmak
*Tedarik zinciri yönetimini optimize ederek girdi maliyetlerini düşürmek
*Üretim süreçlerini iyileştirerek verimliliği artırmak

2) Fiyatlandırma Stratejisi:

*Enflasyon oranını göz önünde bulundurarak fiyatları kademeli olarak artırmak
*Müşteri kaybını önlemek için farklı fiyatlandırma modelleri (indirim, paketleme vb.) geliştirmek
*Rekabetçi fiyatlandırma analizleri yapmak

3) İnovasyon ve Ürün Geliştirme:

*Müşteri ihtiyaçlarını daha iyi karşılayacak yeni ürün ve hizmetler geliştirmek
*Teknolojik gelişmeleri takip ederek üretim süreçlerini iyileştirmek
*Ar-Ge yatırımlarını sürdürmek

4) Pazarlama ve Satış Stratejileri:

*Hedef kitleyi daha iyi anlamak ve pazarlama çalışmalarını buna göre şekillendirmek
*Dijital pazarlama kanallarını etkin bir şekilde kullanmak
*Müşteri ilişkilerini güçlendirmek

5) İş Gücü Yönetimi:

*Giderleri azaltmak için iş gücünü optimize etmek (esnek çalışma saatleri, uzaktan çalışma vb.)
*Personelin eğitimine yatırım yapmak
*Motivasyonu yüksek tutmak için çalışan memnuniyetini artırıcı uygulamalar geliştirmek

6) Finansal Yönetim:

*Nakit akışını düzenli olarak takip etmek ve borç yükünü azaltmak
*Risk yönetimi uygulamalarını güçlendirmek
*Yatırım kararlarını dikkatli bir şekilde almak

7) Stratejik Ortaklıklar:

*Diğer şirketlerle işbirliği yaparak güç birliği oluşturmak
*Yeni pazarlara ulaşmak için ortaklıklar kurmak

Bu önlemlerle birlikte şirket özelinde sektör, şirket büyüklüğü ve mevcut finansal duruma göre de alınabilecek önlemler dikkatle değerlendirilmelidir.

Peki nereden başlayalım derseniz :

https://lnkd.in/dcj6YT8x

https://lnkd.in/dF_3ctdV

Zuhal KARABULUT

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.