Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

MB’nın Döviz Varlığı Son 10 Yılın En Düşük Seviyesindeydi

Yayınlanma:

|

Merkez Bankaları ülkenin para biriminde tuttukları kaynaklarının yanında rezervlerinde altın ve döviz de bulundururlar. Çeşitli kaynaklarda uluslararası rezerv veya döviz rezervi olarak nitelendirilen bu rezervleri kullanarak merkez bankaları bazı faaliyetleri gerçekleştirirler. Hükümetin iç ve dış borç servisini gerçekleştirmek, yurtdışından gelebilecek ani şoklara karşı gerekli döviz likiditesini bulundurmak, yurt dışı para birimlerinin ani değer artışlarına göre likit olarak bulundurduğu dövizi kullanmak bu faaliyetlerden birkaçı. Fakat merkez bankalarının döviz rezervlerinin en önemli fonksiyonu ekonomik sıkıntılarda başvurulmak üzere bir sigorta görevi görmesidir. Son haftalarda Türk Lirası’nın yaşadığı değer kaybının nedenlerinden biri de Merkez Bankası’nın piyasaya güven verebilecek bir döviz rezerv miktarına sahip olamayışıdır.

Peki Türkiye’nin döviz rezervi yıllar içerisinde nasıl değişmişti? Dünyada en çok döviz rezervine sahip ülkeler hangileri? Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde Türkiye’nin yeri nasıl?

Son 10 Yılda Türkiye’nin Döviz Rezervleri

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası güncel döviz rezervlerini uluslararası rezervler ve döviz likiditesi tablosu ile açıklıyor. Fakat geçmiş verileri Elektronik Veri Dağıtma Servisi (EVDS)’nin veri setinde kamuoyuna sunuyor. Bu verilere göre 2010 yılında Türkiye’nin 4,5 milyar $ değerinde altın varlığı, 70,7 milyar $ değerinde döviz varlığı toplamda ise 76,8 milyar $’lık resmî rezerv varlığı bulunuyordu. Son 10 yılda resmî rezerv varlığın en çok bulunduğu zaman ise 134,6 milyar $ ile 2013 yılının Kasım ayı. Ayrıca Kasım 2013’teki toplam döviz varlığı da 112,6 milyar $ ile son 10 yılın zirvesindeydi. Bununla birlikte 2014 yılında benzer seviyelerde seyreden döviz rezervleri 2015 yılından sonra ara ara artış gösterse de 2018 yılının 2. yarısında oldukça düşük seviyelere indi.

2018 yılında yaşanan döviz krizi ve Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında kısa bir sürede oldukça değer kaybetmesi beraberinde enflasyonu, dış ticaret sorununu, işsizliği ve faizlerde yaşanan artışı getirdi. Eylül 2018’de TCMB’nin resmî rezerv varlıkları 84,7 milyar $ değerindeydi ve bu da Kasım 2010’dan Eylül 2018’e kadar açıklanan en düşük resmî rezerv varlığıydı. Buna ek olarak Eylül 2018’de döviz rezervleri 65,5 milyar $, altın rezervleri ise 17,7 milyar $ seviyesindeydi.

Merkez Bankası’ndaki resmi rezerv varlıkların yaşandığı dönem ise 2020 yılının 2. yarısındaki Eylül ayı. Eylül ayı sonunda Merkez Bankası’nın resmî rezerv varlıkları 79,7 milyar $ değerindeyken bu Temmuz 2010’dan o tarihe kadar yaşanan en düşük seviyeydi. Ayrıca eylül ayında rezervlerdeki altın varlığı 41,8 milyar $ iken, döviz varlığı 36,3 milyar $ seviyesindeydi.

Bu kötü gidişatın ardından ise 6 Kasım 2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan kararname ile TCMB Başkanı Murat Uysal görevden alındı ve göreve eski Maliye Bakanı Naci Ağbal atandı.

TCMB’nın yeni başkanı Naci Ağbal döneminde rezerv varlıklarla ilgili en güncel veriler ise 18 Aralık 2020’ye ait. Bu veriler eşliğinde son zamanlarda TL’nin dolar karşısındaki pozitif seyri ile beraber TCMB rezervlerinin de iyimser bir hava olduğunu söylemek mümkün. Buna göre TCMB’nin toplam rezervleri 91,8 milyar $ olarak açıklandı. Bu rezervin 42 milyar $’ını altın oluştururken, 49,8 milyar $’ını ise brüt döviz rezervleri oluşturmakta. 

Bunlara ek olarak yıllık değişime bakıldığında ise TCMB toplam rezervlerinin 2019 yıl sonuna göre %13’2 azaldığını, döviz varlıkların %35,4 azaldığını, altın varlıklarının ise %55 oranında arttığını söylemek mümkün.

Dünya’da En Çok Döviz Varlığına Sahip Ülkeler Hangileri?

IMF’nin 2020’nin 3. çeyreği itibarıyla açıkladığı verilere göre dünyada resmî döviz rezervlerinin %60,4’ünü Amerikan Doları oluşturuyor. Bu dağılımda doları %20,5 ile euro, %5,9 ile de Japon Yeni takip ediyor. Ülkeler arasında ise Çin yaklaşık 3,4 trilyon $ ile en çok döviz rezervine sahip ülke konumda. Çin’in yanı sıra Japonya 1,4 trilyon $, İsviçre 1 trilyon $, Rusya 585 milyar $, Hindistan ise 563 milyar $ ile bünyelerinde en çok döviz rezervi bulunduran diğer ülkeler.

Piyasalara en çok döviz sağlayan ABD’nin 143,2 milyar $’lık döviz rezervi bulunuyor. Almanya’nın 254,5 milyar $, Fransa 221,1 milyar $, Birleşik Krallık ise 216,4 milyar $’lık döviz rezervine sahip.

Gelişmekte Olan Ülkelerin Döviz Rezervleri

Bilindiği gibi Türkiye’nin farklı makroekonomik göstergeleri son dönemlerde gerek kamuoyu gerekse de siyasiler tarafından sıkça “gelişmekte olan ülkeler” ile karşılaştırılıyor. IMF’nin raporlarında “gelişmekte olan ülkeler” başlığı altında 100’ü aşkın ülke bulunsa da küresel ölçekte gelişmekte olan ülkeler olarak kabul edilen ve kamuoyu tarafından da bilinen ülkelerin başında ise Arjantin, Brezilya, Rusya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Meksika gibi ülkeler geliyor. Ayrıca bu ülkeler ekonomik büyüklükleri bakımından da gruplarındaki diğer ülkelerden daha iyi seviyede.

Gelişmekte olan ülkeler olarak kabul edilen bu ülkelerin 2020 yılı rezerv varlık performansına bakıldığında Rusya kasım ayındaki yaklaşık 585 milyar $’lık rezerv varlığı ile listenin ilk sırasında yer alıyor. Hindistan ve Brezilya ise 563 ve 356 milyar $’lık rezerv varlıklarıyla gelişmekte olan ülkeler arasında en çok rezerv bulunduran diğer ülkeler. Türkiye ise ekim ayındaki 84 milyar 526 milyon $’lık rezerv varlığıyla sekiz ülke arasında 6. sırada. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkeler arasında 2019 yılı sonuna göre rezervleri yüzdesel olarak en çok azalan ülke %20 ile Türkiye.

Emircan Yüksel – Doğruluk Payı

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Şimşek: ‘Kur Korumalı Mevduat’tan çıkış konusunda kararlıyız’

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon, kamuda tasarruf, rezervler ve ekonomi politikaları hakkında konuştu.

TV100 yayınına katılan Şimşek’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Yılın ilk ayında enflasyonun yüzde 5 olarak çıkması beraberinde birtakım tartışmalar getirdi. Ocak ayındaki bu enflasyon son 4 yılın ocak aylarındaki en düşük enflasyondur. Üç aşağı beş yukarı 3,5-4’lük bir enflasyon bekleniyordu. Burada tek seferlik denilebilecek rakamlar var. TÜİK burada sepet ağırlıklarını değiştirdi ve buradan bir ilave enflasyon geldi. Yine geçtiğimiz yılın son çeyreğinde üzerinde çalışılan sağlıkta birkaç yıldır muayene fiyatlarında bir değişiklik olmamıştı, buradaki değişikliklerin de 0,6’lık bir etkisi oldu.

‘Enflasyondaki düşüş sürecek’

Ocak ayında kira artışına bakıldığında yıllık yüzde 100’ün üzerinde, eğitimde de keza böyle. Bu kalemler yüksek çünkü geçmiş enflasyonu baz alıyor. Bunun için önümüzdeki dönemde kararlı bir şekilde programımızı uygulayarak bu sene enflasyonu yüzde 30’un altına çekmeyi ve gelecek sene ise tek hanelere doğru yaklaşmayı planlıyoruz. Enflasyondaki düşüş sürecek. Ocak ayı enflasyonu, enflasyonla mücadeleye ilişkin kurgumuzu etkilemedi.

‘En önemli ekonomik sorun hayat pahalılığı’

Hayat pahalılığı Türkiye’nin şuanda karşı karşıya olduğu en önemli ekonomik sorun. Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 82.7’si şehirlerde yaşıyor. Bence en önemli hayat pahalılığı bileşeni kiralar burada. Ev sahipliği oranı yüzde 56’larda.

Konut arzını artıracak ciddi bir çaba içindeyiz. Bir taraftan deprem bölgesinde bir inşa çalışması var. Bunun da dışında sosyal konutlar, yerinde dönüşüm, kentsel dönüşüm, tüm bu konularda bütçeden çok ciddi bir destek veriyoruz. Ben inanıyorum ki birkaç yıl içinde çok ciddi bir sosyal konut seferberliğine gireceğiz. Devletimizin desteklediği ve vatandaşımızın çok rahat erişebileceği konutlardan bahsediyoruz.

Bütçe açığı mesajı

Bizim ekonomi programımızın çalıştığını söylediğimde bazı kesimler rahatsız oluyorlar. Beraber bakalım programın çalışıp çalışmadığına. Program öncesinde özellikle depremin etkisiyle 2023’te yani… Bu yılın mayıs haziran ayına giderseniz piyasa yüzde 10 civarında bir bütçe açığı bekliyor. Bu çok yüksek bir açık olurdu. Türkiye bunu yönetemezdi. Biz bu açığı yüzde 4.9’a çektik. Yani piyasanın beklentisin altına çekti. Bu yıl da bütçe açığını yüzde 3 civarına düşüreceğiz.

Rezervdeki artışa değindi

Rezervlere bakacak olursak. Program öncesi Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervi eksi 61 milyar dolardı. Şuan Türkiye’nin net rezervi 65 milyar doların üzerine çıktı. Eksi 61’den artı 65’e… Brüt de 166 milyar doların üzerine çıkmış durumda.

‘Kur Korumalı Mevduat’tan çıkış konusunda kararlıyız’

Kur Korumalı Mevduat’tan çıkış konusunda kararlıyız. Merkez Bankası’yla istişarelerimizde muhtemelen en geç bu senenin ilk yarısında tüzel kişilere ilişkin KKM uygulamasına son vereceğiz. Biz piyasaları bozmadan bu çıkış sürecini yumuşak şekilde başaracağız dedik. Bunların hepsi zaman alıyor ama sonuç alıyoruz. 76 haftadır kesintisiz KKM düşüyor. 30 milyar doların altına indi. İstense bugün dahil adım atılabilir ama biz yumuşak geçişi tercih ettik peyderpey bu adımları atacağız.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

TCMB Başkanı Karahan’ın “Enflasyon Raporu 2025-I” Konuşması yaptı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kıymetli Basın Mensupları, Saygıdeğer Katılımcılar,

Öncelikle hoşgeldiniz. 6 Şubat depremlerinin ikinci yılındayız. Kayıplarımızın acısını hala kalbimizde hissediyoruz. Konuşmama başlamadan önce, yaşadığımız deprem felaketinde, ve kısa süre önce, Bolu Kartalkaya’da çıkan yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum. Kıymetli ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyorum.

Bugün, Enflasyon Raporumuzun ana mesajlarını paylaşmak üzere buradayız.

Dezenflasyon sürecimiz devam ediyor. Makroekonomik göstergeler de bu süreçle uyumlu şekilde ilerliyor.

İç talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini ve enflasyonun ana eğiliminin düşüş trendinde olduğunu değerlendiriyoruz.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz.

Konuşmamın ilerleyen bölümlerinde, bahsettiğim tüm bu unsurlar hakkında detaylı değerlendirmelerde bulunacağım.

Sunumumda ilk olarak küresel ekonomi, makroekonomik görünüm ve para politikası duruşumuza ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşacağım. Daha sonra orta vadeli tahminlerimizi sunacağım. Sonrasında Başkan Yardımcılarımızla birlikte sizlerin sorularını yanıtlayacağız.

Bu Raporumuzda da yine, öne çıkan konulara ve tematik analizlerimize kutu çalışmalarıyla yer veriyoruz.

Bu Rapordaki kutularımızda; fiyatlama davranışlarını, hizmet üretici ile tüketici fiyatlarındaki ilişkiyi, hanehalkı varlıklarındaki değerleme etkisini ve Euro Dolar paritesindeki değişimin dış ticarete etkilerini detaylı olarak inceliyoruz.

Değerli Konuklar,

Konuşmama son dönemde öne çıkan küresel ekonomik gelişmeler ile başlıyorum.

Küresel büyüme görünümünde önceki Rapor dönemine paralel olarak kademeli toparlanma öngörümüzü koruyoruz.

İmalat sanayi ve hizmetler sektörü arasında önceki Rapor döneminde gözlenen farklılaşma da sürmekte.

Öncü göstergeler ise imalat sanayinde aşağı yönlü risklerin arttığına işaret ediyor.

Son dönemde, küresel ticaret politikalarına dair belirsizliğin, önemli ölçüde yükseldiğini görüyoruz.

Korumacı eğilimlerin artması, küresel ekonomi politikalarına yönelik belirsizlikler ve jeopolitik riskler, küresel ölçekte büyüme üzerinde aşağı yönlü, enflasyon üzerinde ise yukarı yönlü riskleri artırıyor.

Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor.

Küresel gelişmeler, son dönemde Brent petrol fiyatlarındaki oynaklığı artırdı.

Enerji dışı emtia fiyatlarında ise sınırlı artışlar görüldü.

Enflasyon görünümlerine bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirimlerini sürdürüyor.

Küresel ölçekte enflasyondaki atalet zayıflamakla birlikte devam ediyor.

Enflasyon görünümü ile maliye ve ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle, merkez bankaları enflasyonda yukarı yönlü risklere daha çok vurgu yapıyor.

Bu görünüm altında, piyasa fiyatlamaları da hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde 2025’te faizlerin daha yavaş indirileceğine işaret ediyor.

MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM

Değerli Konuklar,

Şimdi sizlerle, yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum.

2024 yılının üçüncü çeyreğinde, yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı -0,1 puan ile sınırlı düzeyde negatif olurken, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı artarak 2,2 puan oldu.

Böylece, büyümenin kompozisyonundaki dengeli seyir devam etti.

Dördüncü çeyreğe ilişkin mevcut üretim göstergeleri, iktisadi faaliyette ılımlı bir toparlanmaya işaret etmekte.

2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretimi, kasım ayı verileriyle son çeyrekte yeniden artışa geçti.

Hizmet üretim endeksi ise, sanayi üretimine kıyasla çeyreklik bazda daha düşük bir artış gösterdi.

Bildiğiniz gibi bu endeks aynı zamanda hizmet sektöründeki talep ile doğrudan ilişkili. Endeks, 2024 yılı boyunca hizmet talebinde yatay bir seyre işaret etti.

Mal talebine ilişkin göstergeler de yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor.

Bu dönemde, perakende satış hacim endeksi çeyreklik olarak artış kaydetti.

Bununla birlikte, altın hariç artışın daha sınırlı olduğunu görüyoruz.

Son dönem verileri, kartla yapılan reel harcamalarda ivme kaybına işaret ediyor.

Bu göstergelerin yanı sıra, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz saha gözlemleri de iç talepteki ılımlı seyri teyit etmekte.

Bu çerçevede, mal ve hizmet talebine ilişkin veriler bir bütün olarak, talepkoşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğuna işaret ediyor.

Farklı yöntemlerle hesapladığımız ve grafikte açık renklerle belirtilen göstergeler, çıktı açığının 2024 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren negatif bölgedeki seyrini sürdürdüğünü gösteriyor.

Bu noktada altını çizmek isterim ki, sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengeli seyir sürecek.

Çıktı açığı, önümüzdeki dönemde negatif bölgede seyrederek, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olmaya devam edecek.

İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme gerçekleşti.

2024 yılının üçüncü çeyreğinde, cari açığın millî gelire oranı yüzde 0,7 seviyesine geriledi. Dördüncü çeyrekte de birikimli cari açığın benzer seviyelerde seyretmiş olduğunu tahmin ediyoruz.

Önceki sunumlarda da belirttiğimiz gibi, parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor.

Önümüzdeki dönemde ise cari açıkta bir artış bekliyoruz. Ancak, söz konusu artış sıkı parasal duruşumuzun etkisiyle, sınırlı olacak. Milli gelire oranla cari açığın 2025 yılında tarihsel ortalamasının altında seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz.

Saygıdeğer Katılımcılar,

Şimdi de bu makroekonomik gelişmeler çerçevesinde şekillenen enflasyon görünümüne ilişkin değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci devam etmekte.

Tüketici enflasyonu ocak ayında yüzde 42,1 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdi.

Son Rapor döneminden bu yana enflasyon gelişmeleri öngörülerimiz ile uyumlu gerçekleşti.

Enflasyonun ana eğilimindeki düşüş son çeyrekte de devam etti.

Dönemsel gelişmelere göre ana eğilim göstergeleri birbirinden farklılaşabiliyor. Bu durum ana eğilimi, farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemini ortaya koyuyor.

Takip ettiğimiz tüm göstergeler, ana eğilimde kademeli bir yavaşlamaya işaret etti.

Bu dönemde, dağılım bazlı göstergeler, B ve C gibi dışlamaya dayalı göstergelere kıyasla daha düşük değerler aldılar.

Ana eğilim ocak ayında ise öngörülerimizle uyumlu olarak yükseldi.

Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek hizmet kalemleri öne çıktı. Ocak ayında, tüketici enflasyonu üzerinde ücret, enerji fiyatları, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının yansımaları görüldü.

Ocak ayında, yıllıklandırılmış ana eğilim ise aralık ayındaki yaklaşık yüzde 30 seviyesinden, yüzde 34’e yükseldi ve yıllık enflasyonun altında kalmaya devam etti.

Enflasyonun ana eğiliminin, birinci çeyrekteki artışı sonrasında, ikinci çeyrekte tekrar yavaşlayacağını öngörüyoruz.

Ocak ayı dinamiklerini daha iyi anlamak adına, TÜFE’deki kalemleri duruma ve zamana bağlı fiyatlama gösteren gruplar olarak ikiye ayırdık.

Eğitim hizmetleri gibi, fiyatlamaları yılın belirli dönemlerinde yapılan ‘’zamana bağlı gruplar’’, dayanıklı mallar gibi fiyatlama zamanlaması ekonomik koşullara göre yapılan ‘’duruma bağlı gruplardan’’ ayrışmaktadır.

Ocak ayında, zamana bağlı fiyatlama yapan grupta daha yüksek bir fiyat artışı gerçekleşti.

Nitekim, bu grubu yakından incelediğimizde, yıl içinde en yüksek artışın yönetilen ve yönlendirilen kalemlerin de etkisiyle, ocak aylarında gerçekleştiğini görüyoruz. İzleyen dönemlerde ise fiyat artışları daha zayıf oluyor.

Duruma bağlı fiyat belirleyen kalemlerde ise fiyat artış oranı geçmiş yıla kıyasla daha düşük seyrediyor. Bu konudaki kutu çalışmamıza bakmanızı tavsiye ediyorum.

2024 yılının son çeyreğinde hizmet enflasyonunun yavaşladığını, temel mal enflasyonunun ise düşük seyrettiğini gördük.

Ocak ayında temel mal fiyatları, yüzde 0,7 ile oldukça ılımlı bir artış gösterdi. Temel mal yıllık enflasyonu; döviz kurundaki istikrarlı seyir, emtia fiyatları ve talep koşullarının desteğiyle yüzde 24’lere gerilemiş durumda. Özellikle, dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürüyor.

Ocak ayında hizmet fiyatları ise kamu ve özel sektör sağlık hizmetleri öncülüğünde yüzde 10,3 ile belirgin bir artış kaydetti.

Resmi sağlık muayene katılım paylarında 2017 yılından bu yana ilk defa artışa gidildi. Yüksek oranda gerçekleşen bu artışın ocak ayı tüketici enflasyonuna etkisi 0,6 puan oldu. Ayrıca, düzenlemenin şubat ayı enflasyonuna sarkan etkileri de olacak.

Hizmetlerde aylık bazdaki yükselişe karşın, yıllık bazda düşüş eğilimi sürmekte. Geçmişe endeksleme eğilimi güçlü eğitim ve kira gibi kalemler ise hizmet enflasyonunu yukarı çekmekte.

Buradan hareketle, kira enflasyonuna ayrı bir parantez açmanın önemli olduğunu değerlendiriyoruz.

Zira, kira enflasyonu; deprem, kentsel dönüşüm, demografik unsurlar, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle de diğer hizmet kalemlerinden hem seviye hem de atalet açısından ayrışıyor.

Kira enflasyonunun yüksek olmakla beraber yavaşlama eğiliminde olduğunu görüyoruz.

Perakende Ödeme Sistemi mikro verileri de bu gözlemi teyit ediyor. Nitekim, yeni ve yenilenen kira sözleşmelerindeki artış oranı düşmekte. Ayrıca, sözleşmelerdeki artış oranlarının, TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında kaldığını görüyoruz.

Ocak ayında aylık kira enflasyonundaki dönemsel artış, kira sözleşme yenileme oranındaki yükselişten kaynaklanıyor. Buna karşın, sağ taraftaki grafikten de görebileceğiniz üzere bu tür sözleşmelerdeki kira artış oranı ocak ayında da geriliyor.

Özellikle temel mallarda olmak üzere tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatlarından gelen baskının ılımlı olduğunu söyleyebiliriz.

Bu bağlamda, üretici aylık enflasyonu, son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrederek temel mallardaki dezenflasyonu destekledi.

Daha önce de vurguladığımız üzere, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının seyri, dezenflasyonun hızı açısından önem arz ediyor.

Enflasyon beklentileri, dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmekle birlikte, gerilemeye devam ediyor. Manşet enflasyondaki düşüşle, tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor.

Son dönemde, tüketici ve firmaların enflasyon beklentilerindeki gerilemenin belirginleştiğini izliyoruz. Nitekim, mart ayından bu yana hanehalkı enflasyon beklentileri 20 puanın, firmaların beklentileri ise 10 puanın üzerinde bir düşüş sergiledi. Para politikasındaki kararlı duruşumuzla, beklentilerdeki düzelme devam edecek.

PARA POLİTİKASI

Saygıdeğer Katılımcılar,

Konuşmamın bu bölümünde ise, sizlere para politikası duruşumuz hakkında bilgi vereceğim.

Bildiğiniz gibi politika faizini nisan-kasım döneminde yüzde 50 düzeyinde sabit tuttuk.

Aralık ayında, enflasyonun ana eğiliminde gerilemenin ve beklentiler ile fiyatlama davranışlarındaki iyileşmenin devam ettiğini gördük. Ayrıca, yurt içi talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğunu değerlendirdik. Bu saptamalar doğrultusunda, gerekli sıkılığı koruyacak şekilde politika faizini kademeli olarak yüzde 50’den yüzde 45’e indirdik.

Buna ilaveten, gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranları arasındaki marjı daralttık.

Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini makroihtiyati tedbirler ve likidite yönetimi ile destekliyoruz.

Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek üzere kullandığımız araçları 3 ana grupta özetleyebiliriz:

Mevduata yönelik düzenlemeler ile TL mevduatın payını artırmayı ve KKM’yi kademeli olarak azaltmayı hedefliyoruz.

Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçiyoruz.

Üçüncü olarak da likiditeye ilişkin adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası likiditeyi yönetiyoruz.

Piyasada oluşan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut diğer araçlarımızı kullanarak sterilize ediyoruz.

Bu bağlamda, Türk lirası Depo Alım İhalelerini ve döviz ile altın karşılığı satım yönlü swap ihalelerini de kullanıyoruz.

Ayrıca, 24 Ocak tarihinden itibaren 4 hafta vadeli depo alım ihalesi düzenlemeye başladık. Bu yolla, sterilizasyon işlemlerinin vadesini uzatmayı hedefledik.

Likidite koşullarını yakından izliyoruz. Araç setimizi etkili bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

Finansal koşullara baktığımızda, bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yüzde 54, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 64 civarında oluşuyor.

Politika faizinde yaptığımız 5 puanlık indirim, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı.

Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesi, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları desteklemeyi sürdürüyor.

Kredi gelişmelerine baktığımızda, ekim ve kasım aylarındaki ılımlı seyirden sonra dönemsel faktörlerin etkisiyle tüketici kredisi büyümesi aralık ayında bir miktar hızlandı. Bu hızlanma, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı gerçekleşti.

Söz konusu büyüme ocak ayında ise yeniden ılımlı bir seyre döndü.

Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemde.

Bu nedenle, tüketici kredisi büyümesinin ılımlı bir patikada kalmasını sağlayacağız.

Ticari tarafta ise Türk lirası kredi büyümesi, aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu.

Diğer taraftan, devam eden güçlü yabancı para kredi talebi nedeniyle bu kredilerdeki aylık büyüme sınırını, ocak ayında yüzde 1’e indirdik.

Yabancı para kredilerdeki büyümenin, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmesini bekliyoruz.

Sıkı parasal duruşumuz ve KKM bakiyesinin azaltılmasına yönelik uygulamaların etkisiyle Türk lirası varlıklara olan ilgi ve güven devam ediyor.

Türk lirası mevduatın payı yüzde 60 seviyesine yaklaşarak tarihsel ortalamasına yakınsarken, KKM’nin payı yüzde 5 seviyesine geriledi.

KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut durumda bakiye 29 milyar dolara geriledi.

KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor.

Söz konusu belirgin gerilemeye karşın son 12 ayda vadesi dolan KKM bakiyesinden dövize geçiş oranı yüzde 12 seviyesinde kaldı.

KKM’nin mevcut seviyesi düşünüldüğünde, bu uygulamayı yıl içerisinde tüzel kişileri önceleyecek şekilde sonlandırmayı planlıyoruz.

Son dönemde, küresel piyasalarda azalan risk iştahı ile birlikte sermaye girişleri yavaşlarken Türkiye’ye yönelik sermaye hareketlerinin olumlu seyrettiğini görüyoruz.

Önümüzdeki dönemde sermaye girişleri, küresel gelişmelere bağlı oynaklık gösterebilir.

Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artması rezervlerimize olumlu yansımaya devam ediyor.

Ağustos ayından itibaren, sterilizasyon amaçlı satım yönlü swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 31 Ocak tarihleri arasında, brüt rezervler 42 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 130 milyar dolar iyileşti.

31 Ocak itibarıyla, brüt rezerv düzeyimiz 166 milyar dolara, Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız TL karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde, 65 milyar dolara yükseldi.

Sıkı para politikası duruşumuz, Türkiye’ye yönelik risk algısını olumlu yönde desteklemeye devam etti.

Risk primi, jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de ılımlı seyrini sürdürdü.

ORTA VADELİ TAHMİNLER

Değerli Katılımcılar,

Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin arka planını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım.

Temel varsayımlardaki güncellemelerimizi raporumuzda bulabilirsiniz.

Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık.

Bu çerçevede, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi ise koruduk.

Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz.

Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları 2025 yılı için yüzde 19 ve 29, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık gelmektedir.

2025 yılındaki tahmin güncellemesinde, para politikasının görece etki alanı dışında kalan unsurlar belirleyici oldu.

Güncellemenin detaylarına baktığımızda, öne çıkan unsurlardan biri TÜFE sepeti hizmet grubunun ağırlığındaki artış oldu.  Bu değişiklik, bir önceki tahminimizi mekanik olarak 0,8 puan yukarı çekti.

2,2 puan tahmin güncellemesinin 0,5’i, gıda enflasyonu varsayımımızdaki işlenmemiş gıda kaynaklı güncellemeden geliyor.

Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardan kaynaklanan 1,7 puanlık güncellemenin önemli kısmında ise sağlık muayene katılım paylarının artışı etkili oldu.

Bu revizyon para politikasının görece etki alanı dışındaki unsurlardan kaynaklanıyor. Bu nedenle, para politikası duruşuna ilişkin herhangi bir gevşeme sinyali taşımıyor.

Nitekim, 2025 tahminimizdeki güncellemenin beklentiler üzerinden gelebilecek muhtemel ikincil etkilerinin, parasal duruştaki sıkılıkla telafi edileceği bir görünüm altında, 2026 tahminimizi değiştirmedik.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edecek.

Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, finansal koşullardaki sıkılıkla beraber, talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek.

Hizmet enflasyonu katılığındaki çözülmenin ve enflasyon beklentilerindeki düzelmenin belirginleşmesiyle, enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.

Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz.

Politika kararlarımızı enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası araçlarını etkili şekilde kullanacağız.

Saygıdeğer Katılımcılar,

Bir kez daha altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı; sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur.

Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.

Değerli Katılımcılar,

Konuşmama son verirken, Rapor sürecindeki emekleri için başta Para Politikası Kurulu üyelerimiz, Başdanışmanlarımız ile Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü çalışanlarımıza ve basın toplantımızın hazırlıklarında görev alan tüm çalışma arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Şimdi Başkan yardımcılarımızla birlikte toplantımızın soru-cevap bölümüne geçebiliriz.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Yapay zekâ, ticaret savaşları ve küresel riskler: Piyasalar yön arıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Küresel mali piyasalarda hafta başında egemen olan tarife şokunun şimdilik dinmesi ile gözler dün Muhteşen Yedilinin as oyuncularından Alphabet’in bilançosuna çevrildi. Akşam açıklanan finansallar, 2025 yılında yapay zekâ yatırımlarını 75 milyar dolara çıkacağını gösterirken, bulut gelirlerindeki yavaşlama nedeniyle yatırımcıları hayal kırıklığına uğradığını ve piyasa sonrası işlemlerde hissenin %9 gerilediğini gördük. Şirketin ana gelir kaynağı olan dijital reklamcılık, özellikle ABD seçim harcamalarının etkisiyle artarak beklentileri aşarken, Google Cloud’un gelir artışı önceki çeyreklere kıyasla yavaşlaması, yatırımcıların harcamaların kârlılığa nasıl dönüşeceği konusundaki endişelerini artırdı. Her ne kadar yüksek sermaye harcamaları yapay zekânın gelecekteki potansiyeline yönelik bir yatırım olarak kabul edilse de, piyasa DeepSeek gibi daha verimli rakiplerin ortaya çıkmasıyla Alphabet’in maliyet yönetimini sorgulamaya başladı.

ABD borsalarının vadeli işlemlerinde bu sabah satıcılı bir seyir görüyoruz. Öte yandan, Asya cephesinde tatilden dönen Çin borsalarında da hafif de olsa kırmızı renk ön plana çıkarken, gösterge endeks Japonya borsası, erken vakitteki kazanımlarını koruyamayarak hafif de olsa geriledi. Japonya Merkez Bankası’nın faiz artırımı beklentilerinin artması ve Yen’in güçlenmesi, yatırımcıların risk iştahını olumsuz etkiledi. Öte yandan, Nissan, Honda’nın bağlı kuruluş olma teklifine karşı çıkarak birleşme görüşmelerini sonlandırabileceğini söyledi. Gelişme sonrası her iki şirketin hisseleri yükseliş kaydederken,  Trump’ın olası gümrük tarifeleri gibi dış faktörler, birleşme görüşmelerinin karmaşık hâle gelmesine neden olduğunu da göz ardı etmiyoruz.

ABD Başkanı Trump, Gazze Şeridini ABD’nin kontrolüne alarak yeniden inşa etmeyi ve bölgedeki Filistinlileri komşu ülkelere kalıcı olarak yerleştirmeyi önerdi. İsrail Başbakanı Netanyahu, Trump’ın yaklaşımını “kutunun dışında düşünmek” olarak nitelese de, planın net detaylar içermediğini ve uluslararası hukuka aykırılık taşıdığını okuyoruz. Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri Filistinlilerin yerinden edilmesine karşı çıkarken, Demokratlar ve insan hakları örgütleri de bu öneriyi eleştirdi. Trump’ın planı, İsrail’in aşırı sağ politikalarıyla örtüşürken, ABD’nin Gazze’de kalıcı bir varlık göstermesi yönündeki bu radikal değişiklik, Washington’un uzun süredir benimsediği politikalarla çelişiyor.

Öte yandan Trump, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek amacıyla Rusya ve Ukrayna ile yapıcı görüşmeler gerçekleştirdiğini açıkladı. Trump, yönetiminin Rusya ile Ukrayna’daki savaş hakkında “çok ciddi” görüşmeler yaptığını ve bu süreçte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de temaslarda bulunduğunu belirtti. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ise, Rusya ile müzakerelere açık olduğunu ifade etti. Zelenskiy, ABD Başkanı Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin’i “masaya getirebileceğini” ve bunun için Rusya’ya yönelik yaptırımların ve Ukrayna ordusuna verilen desteğin sürdürülmesinin bir yöntem olarak kullanılabileceğini söyledi. Bu gelişmeler, Ukrayna’da bir ateşkes ihtimalinin güçlendiğine işaret ediyor.

ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, Pekin’in misilleme olarak ABD ithalatına ek gümrük vergileri getirmesiyle daha da tırmandı. Çin, ABD’den ithal edilen kömür ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) gibi ürünlere %15, ham petrol, tarım ekipmanları ve bazı otomobillere ise %10 ek gümrük vergisi getireceğini ve bu vergilerin 10 Şubat’tan itibaren yürürlüğe gireceğini açıkladı. Trump, Çin Devlet Başkanı Xi ile ticaret savaşını hafifletmek için görüşmeye aciliyet duymadığını belirtirken, %10’luk ek gümrük vergileri iki ülke arasındaki gerilimi artırdı. Piyasalar, bu gelişmeleri enflasyonist olarak değerlendirirken, güvenli liman olarak görülen altına olan talep de arttı. Altının ons fiyatı, jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin etkisiyle yükselmeye devam ederek bu sabah 2,860 dolar seviyesine dayanarak yeni bir rekor kırdı.

Teknik mânâda altında uzun süredir 3bin dolar seviyesini konuşurken, büyük bir potansiyel barındıran gümüş ise benzer bir şekilde 31 dolar seviyesinin üzerinde haftalık kapanış yaparak bu sabah 32,50 dolar ile son üç ayın zirvesine yükseldi. Bir diğer değer saklama aracı olan bitcoin ise psikolojik 100bin dolar seviyesinin etrafında dalgalanmaya devam ettiğini görüyoruz. Teknik bir bakış açısı ile, havanın kararmaması durumunda aşağıda destek görevi üstlenen 90bin ve yukarıda 109bin seviyelerinin bir süre daha oyun sahasının çizgilerini temsil edeceğini düşünüyoruz. Oyun alanının aşağısına doğru alım, yukarısına doğru ise satım denenebilir. Oyun sahasının dışına çıkılması durumunda ise, daha da yukarıda uzun süredir hedeflediğimiz 125-130 bin, daha da aşağıda ise (90 bin dolar seviyesinin aşağısı) 75bin dolar seviyesine kadar büyük bir boşluk olduğunu göz ardı etmeyelim. Biz yönün yukarıya olacağını düşünmeye devam ediyoruz.

Türkiye cephesinden ise dün TÜİK tarafından açıklanan mevsimsellikten arındırılmış seriye göre Ocak ayında TÜFE artışı %3,38 olmuş. Aşağıdaki grafikte görülebileceği üzere, üç aylık verinin yıllıklandırılmış oranı %38,96 seviyesine yükselerek bir önceki aya göre de (%34,60) ciddi mânâda artış kaydetti. TCMB de dün yayınlandığı aylık fiyat gelişmeleri raporunda Ocak ayında enflasyonun ana eğiliminde yükselişe işaret etti. TCMB’nin Şubat ayında olağan PPK toplantısının olmaması, Şubat enflasyonunu görerek Mart ayında karar verebilmesi için TCMB’ye konfor alanı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda, Şubat enflasyonunun Ocak ayında var olan fiyat ayarlamalarını içermeyeceği düşüncesinden hareketle, TCMB’nin 6 Mart olağan PPK toplantısından 250 baz puan faiz indirim ihtimalinin hâlâ masada kuvvetli bir şekilde durduğunu düşünüyoruz.

Öte yandan, TCMB verilerine göre, Türk Lirası Ocak ayında TÜFE bazlı endekse göre %4,1 değer kazanarak Mart 2020’den bu yana en değerli seviyeye geldi. Enflasyon yüksek gelmesi ve TL’nin döviz sepeti karşısında değer kaybının sınırlı kalması, TL’de reel değerlenmeyi daha da belirgin kılarken, bu eğilimin yakın gelecekte de korunacağı kanaatindeyiz. En azından yaz aylarına kadar TL uzun pozisyonlarımızı korumaya devam edeceğiz. Dün reel efektif döviz kurunun yanı sıra, TCMB, finansal kesim dışındaki firmaların Kasım sonuna ilişkin net döviz pozisyonu verisini de açıkladı. Reel kesimin döviz açık pozisyonu bir önceki aya göre 5,1 milyar dolar kötüleşerek 133 milyar dolara yükselirken, 2023 yıl sonunda bu rakamın 80 milyar dolar olduğu düşünülürse, bozulamını da on bir aylık (Ocak – Kasım) sürede yaklaşık 53 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Türk şirketleri döviz satıp TL almak suretiyle bizzat pozisyon açığı vererek ya da carry trade işlemlerine soyunarak kârsızlık sorunu yaşadıkları bir dönemde yüksek faiz geliri yazmaya çalışmışlar. Her ne kadar strateji doğru olsa da, döviz açık pozisyonu kendi başına bir risk. Buna karşı otoritenin yakın zamanda döviz kredilerine sınırlama getirdiğini de hatırlatmış olalım.

Tarife şokunun bir nebze de olsun atlatılması ve doların değer kaybetmesi ile USDTRY kuru da psikolojik 36,00 seviyesinin hemen gerisinde denge bulurken, beş yıl vadeli CDS risk primi ise 251 baz puan seviyesine geriledi. Borsa İstanbul sanki Türkiye’ye tarife uygulanmış misali kaydettiği sert düşüşü bir nebze de olsun telafi ederken, bir önceki gün %3 düşen bankacılık endeksi dün %2,2 yükseliş kaydetti. İki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi ise %38,50 seviyesinde yatay bir seyir izledi. Altının gram fiyatı 3,300 TL seviyesi ile yeni bir rekor kırdı!

ABD’de dün Aralık ayı iş ilanları 8 milyon olan beklentinin altında 7,6 milyon artarak beklentilerin altında kalması ekonomik yavaşlama sinyali verirken, yatırımcılar her ayın ilk cuması olduğu üzere ABD’de açıklanacak resmî istihdam verilerine odaklandı. FED yetkilileri ise faiz kararlarında temkinli ilerleyeceklerini belirttiklerini hatırlatmış olalım. Bugün veri gündeminde ABD ADP istihdamı ve hizmet PMI verileri takip edilebilir.

 Mevsimsellikten Arındırılmış TÜFE Göstergeleri

1738732680c9bee59829be5061cd4064980fe2f9e9_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.