Connect with us

GÜNCEL

Prof. Dr. BORATAV: Arjantin’de Neo-faşizm: Javier Milei

Askerî faşizmin mirasını ilkel/kaba neoliberalizmle kaynaştırmaya çalışıyor. Bu neo-faşist sentezin Arjantin’de tutması güç görünüyor.

Yayınlanma:

|

Arjantin’de Kasım 2023 seçimlerinde sol-Peronist iktidar değişti. Önem taşıyor; gözden geçirelim.

Başka özellikleri bir yana, Arjantin dış borç krizleri ile ün yapmış bir ülkedir. Türkiye ile de benzerlikleri çoktur. İki ülkeye de neoliberalizmi 1980’li yıllarda askerî rejimler getirmişti. İktidarlar sivilleştikten sonra neoliberalizmin krizleri ile tanıştılar. Bu yüzyılın başındaki sert bunalımlar Arjantin’e 15 yıllık sol-Peronist, Türkiye’ye bugünkü İslamcı iktidarları getirdi.

2024’e geldiğimizde Arjantin ve Türkiye enflasyonla cebelleşmektedir. İki ülkenin ekonomik büyüklüğü başa baş; Arjantin nüfusu Türkiye’nin yarısıdır. Birlikte “kırılgan yükselen ekonomiler” arasında yer almaktayız.

Javier Milei: Neo-faşist bir siyasetçi

Haber kanallarında “tuhaf” davranışları ile dikkatimizi çeken Javier Milei Kasım 2023 seçimini kazandı, Arjantin cumhurbaşkanı oldu.

Milei, TV programlarında renkli, kavgacı bir iktisatçı olarak ün yapmaktaydı. Siyasete 2021’de katıldı. Söylemine, programına bakarsak Latin Amerika’da seçimle iktidara gelen neo-faşist liderlerden biri olacaktır. Peru’dan Fujimori’yi, Brezilya’dan Bolsonaro’yu andırıyor. Siyasal platformunda “anti-komünizm” bayraktarlığı öne çıkıyor. Arjantin’in kanlı askerî darbe dönemlerini yüceltiyor.

Milei, seçim kampanyasında “uçuk-kaçık” ekonomik sloganlara ağırlık verdi. Devlet müdahaleleri ile beslenen “klanlara” saldırdı. Gerçekte ise ayrıcalıklı sermaye çevrelerini değil, güçlü sendikaların sağladığı yüksek ücretleri, enflasyona karşı Peronist yardımlardan yararlananları hedeflemektedir: “Sosyal adalet nedir? Bir kişinin emek ürününü alıp bir başkasına vermektir; yani hırsızlıktır. İncil’deki On Emir’e aykırıdır” (Mark Weisbrot, CEPR, 17 Kasım 2023 ).

İktisat programı, neoliberalizmin ödünsüz, özgün sağ ucunda yer almaktadır. Neoliberallerin anti-komünizm saplantısının kaynağında Hayek’in Kölelik Yolu kitabı yer alır. 1944 tarihli kitap, özünde, “kolektivist” (Sovyet-tipi) planlamaya karşı bir polemiktir. Takipçileri o tezleri 1980’li yılların dünyasına taşıdı.

Anti-komünizm ile özgün neoliberalizmin bileşkesi, çevre ülkelerinde önce Şili’de, sonra Arjantin’de askerî rejimler içinde uygulandı. Türkiye de fazla gecikmedi; bu bileşkeyi 12 Eylül rejiminde yaşadı. Ekonomik söylemini de Turgut Özal’dan dinledik. O tarihte “özel sektör” yerine “hür teşebbüs” diyen Özal’cı çevreler Hayek’in fanatizmini de yansıtmaktaydı.

2000 sonrasında IMF ve DB, kaba neoliberalizmi yoksulluk gündemi ile “sulandırdı”. Milei, Arjantin’de “aslına dönmek” taraftarıdır.

‘Uçuk-kaçık sloganlar’ ile kazanılan seçim…

Ekim 2023 başkanlık seçiminde, Peronist hükümetin ekonomi bakanı Sergio Massa yüzde 37, Milei yüzde 30’luk oyla ikinci tura kaldılar.

Seçim kampanyasında Milei yukarıda değindiğim uçuk-kaçık ekonomik sloganları bir testere ile kürsüye çıkarak tekrarlıyor; bakanlıkların yarısını kapatacağını, “devlet müdahalelerini sıfırlayacağını” ilan ediyordu.

Bu önlemlere iddialı bir ekonomik program da eklemekteydi: Merkez Bankası kapatılacak; peso yerine ABD doları resmî para olacaktır.

1990’lı yıllarda Arjantin, IMF gözetiminde 1 dolar = 1 peso kuruna dayanan ve Merkez Bankası’nı bir Para Kurulu’na dönüştüren bir istikrar programı uygulamıştı. “Yarı-dolarlaşma” programı 2001’de iflas etti; bir yılda dört başkanı eskitti; ağır bir dış borç krizi ve on beş yıllık Peronist iktidarlar dönemi ile sonuçlandı. Milei, bu programı, “tamamen dolarlaşma” biçiminde hortlatmayı önerdi.

Ham petrol ihracatçısı Ekvador’da bir benzeri uygulanmaktadır. Öneri ciddiye alındı. Uluslararası iktisat çevrelerinden 100’ü aşkın imzalı bir bildiri, programın risklerine dikkat çekti (Guardian, 8 Kasım 2023).

Önceki Arjantin programının 20 yıl önceki ağır sonuçları toplumsal bellekte yer alıyor mu? Bugünkü seçmen tabanında nasıl algılanmaktadır? Milei bu sorular üzerinden bir kumar oynadı. Rakibi Massa ise, sosyal yardımlar ve fiyat denetimleri sayesinde enflasyona karşı bir güvence kalkanı sağlamaktaydı; buna güvendi.

Başkanlık seçiminin Kasım’daki ikinci turu sürprizle sonuçlandı. Milei’nin kumarı tuttu; aleyhindeki yedi puanlık fark kapandı; fazlası da sağlandı: 8 puan oy fazlasıyla başkan seçildi.

Şok tedavisi ve sonrası

Milei’nin ekonomi programının uygulanması, bir şok tedavisi ile başladı.

Yeni cumhurbaşkanı, enerji ve toplu taşıma (otobüs, metro) ulaşımında uygulanan Hazine sübvansiyonlarını derhal kaldırdı. Arjantin peso’sunun yüzde 50 oranında devalüasyonunu kararlaştırıldı. Tüm kamu altyapı ihalelerinin durdurulduğu ilan edildi.

Bu kararlara yeni bir güvenlik protokolü refakat etti. Enflasyonu besleyen ilk önlemlere tepkiler öngörüldüğü için… Kentlerdeki toplu yürüyüşlerde trafik engellenmesi, barikatlar yasaklanacak; para cezası uygulanacaktır. Protokol, Genel İşçi Konfederasyonu’nun ilan ettiği genel grevin sokaklara taşmasını engelleyemedi.

20 Aralık tarihli bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise, iç piyasalarda bir dizi “serbestleştirme” ve şirket teşvikleri içeriyordu: Yabancılara gayri menkul satışı serbestleşmektedir. Kira sınırlamaları ve kayıt-dışı istihdama uygulanan yaptırımlar kaldırılmaktadır. Grev uygulamaları sınırlanmakta; sendika aidatı toplanmasında işveren yükümlülükleri tırpanlanmaktadır. Bazıları “yasal düzenleme gerekli olduğu” için mahkemelerce engellendi.

Kararname, kamu işletmelerini anonim şirketlere dönüştürülmesini öngörüyor; Arjantin Havayolları’nın öncelikle özelleştirmesini hedefliyor. Temel tüketim ürünlerinde fiyat artışlarını frenlemek için süpermarketlere, şirketlere uygulanan denetimlere son veriliyor.

21 Aralık’ta “Arjantin ekonomisinin yeniden yapılandırması” başlıklı Torba Kanun taslağı parlamentoya sunuldu. Milei’nin beş yıllık programının çerçevesini içermektedir.

Ayrıntılara değinemem. Emeklilik aylıklarında otomatik artışların önlenmesi dikkatimi çekti. “Enflasyon farkı ödemelerini kaldıran” bu düzenlemeye Mehmet Şimşek’in de taraftar olduğunu hatırlattığı için… Torba Kanun taslağındaki en önemli madde, Cumhurbaşkanı’na vergileme, emeklilik, enerji, güvenlik gibi alanlarda 2027’ye kadar geniş (kanun hükmünde) yetkiler vermektedir (Telesur, 21 Aralık 2023).

Umulan sonuç çıkmadı. Milei’nin partisi LLA, 257 üyeli parlamentoda 38 temsilci ile açık-ara azınlıktadır. Meclis Komisyonu taslağı görüştü; Genel Kurul’a aktardı. Taslağın görüşülmesi 109 muhalife karşı 144 oyla kabul edildi. Maddelerin görüşülmesine geçildiğinde sağcı partilerle sağlanan anlaşma uygulanmadı. Önemli değişiklikler yapılmaya başlandı. Milei “ihanete uğradığı” iddiasıyla Torba Kanun taslağını tümüyle parlamentodan çekti (Financial Times, 7 Şubat 2024).

Yeni bir uzlaşma uzaktadır. Milei, parlamento engellediği takdirde bağlayıcı olmayan bir referandum ile “muhalifleri halka şikâyet edeceğini” açıklamıştı (Buenos Aires Herald, 9 Ocak 2024). Etkili olacağı şüphelidir.

‘Tam dolarlaşma’ erteleniyor…

Seçim kampanyası başlarken Milei, ekonomiyi tamamen dolarlaştırma tasarımını ciddiye aldığını gösteren işaretler vermişti. 1990’lı yıllardaki yarı-dolarlaşma programının mimarı olan Domingo Cavallo, ekonomi takımına danışman olarak girmişti. Bu konuda ciddi çalışmaları olan Emilio Ocampo da Merkez Bankası’nın bir sonraki başkanı olarak tanıtılmıştı.

Bu konuda bir önceki neoliberal başkan Macri’nin devreye girdiği anlaşılıyor. Kampanya sırasında Milei ile görüşerek ekonomi programındaki “sivri öğeleri yumuşatma” uyarısında bulunduğu açıklanıyor (J.C. Ferre, NACLA, 24 Ocak).

Başkanlığı kesinleştikten sonra Milei de dolarlaşma tasarımını erteleme işaretleri verdi: “Arjantin ekonomisinin dolarlaşması uzun bir sürecin son aşamasıdır; bu yıl tamamlanması beklenemez” (Bloomberg, 6.2.2024).

Milei hükümeti kurarken dolarlaşma taraftarı Ocampo’ya merkez bankası başkanlığını önermiş; ama “acele etmeye gerek yok” diye de uyararak… Ocampo’nun da “ben merkez bankasını kapatmak için başkanlığı üstlenecektim; yönetmek için değil…” tepkisiyle görevi kabul etmediğini öğreniyoruz (Peter Koenig, Global Research, 3 Aralık 2023).

***

Javier Milei, enflasyon ortamında siyaset sahnesine hem uçuk-kaçık sloganlarla, hem de iddialı bir ekonomik programla çıkarak başkan seçildi. Askerî faşizmin mirasını ilkel/kaba neoliberalizmle kaynaştırmaya çalışıyor. Bu neo-faşist sentezin Arjantin’de tutması güç görünüyor.

İzlenmesi gerekiyor…

Prof. Dr. Korkut BORATAV. sol.org.tr

Okumaya devam et

GÜNCEL

İmalatçı KOBİ’lere 30 milyar liralık KGF geliyor….

Hazine ve Maliye Bakanlığı, imalatçı KOBİ’lerin yararlanabilmesi için 30 milyar liralık yeni destek paketini devreye alacak, kefalet limiti 25 milyar lira olacak.

Yayınlanma:

|

Yazan:

AA’nın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan edindiği bilgiye göre yeni kefalet paketiyle imalatçı KOBİ’lere yaklaşık 30 milyar lira kredi imkanı sağlanacak.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, KGF aracılığıyla 17,5 milyar lirası işletme, 7,5 milyar lirası yatırım harcamalarında kullanılmak üzere toplam 25 milyar lira kefalet limitli destek paketini yürürlüğe alacaklarını bildirdi.

Destek paketinin kefalet oranının yüzde 85 olacağı bilgisini veren Şimşek, “Yararlanıcı başına kredi üst limitlerini, işletme harcamaları için 15 milyon lira, yatırım harcamaları için 30 milyon lira olarak belirledik. Protokol aşaması tamamlanan destek paketini kısa süre içinde kullanıma açacağız.” dedi.

Şimşek, KOBİ’lerin ekonomideki önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Seçici politikalarla reel sektörü desteklemeye devam ediyoruz. Enflasyonla kararlı mücadelemizi sürdürürken makroekonomik istikrarı koruma hedefiyle eş zamanlı olarak reel sektörün ihtiyaçlarını da yakından takip ediyoruz. Bu itibarla üretim ve istihdamın temel taşı KOBİ’lerimizin desteklenmesi, bizim önceliklerimiz arasında yer alıyor. İmalatçı KOBİ’lerimizin büyümeye katkısını ve rekabet güçlerini artırmak için finansman imkanlarını destekleme çalışmalarımızı titizlikle yürütüyoruz. Uygun maliyetli ve erişilebilir finansman kaynakları ile KOBİ’lerimizin gücüne güç katacağız.”

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Krediye Ulaşamayan Sanayici Batıyor…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye ekonomisi son yıllarda daha önce hiç görülmemiş zorlu bir dönüşüm süreci yaşıyor. Bu sürecin en ağır yükünü ise sanayici çekiyor.

Finansmana erişimin zorlaştığı, bankaların kredi verme iştahının düştüğü ve faiz oranlarının yükseldiği bu dönemde özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ayakta kalmakta güçlük çekiyor.

Kredi, işletmelerin günlük faaliyetlerini sürdürebilmesi, hammadde tedariki yapabilmesi, maaş ödemesi ve yeni yatırım planlarını hayata geçirmesi için hayati öneme sahiptir.

Ancak son dönemde ticari kredi faiz oranları basit faizde %60 bandına kadar çıktı. Aynı zamanda bankalar risklerini azaltmak adına limit tahsisinde daha temkinli davranıyor. Bu durum özellikle teminat göstermekten aciz küçük esnafı ve likidite ihtiyacı duyan sanayiciyi kredi dışında bırakıyor.

Krediye ulaşamayan esnaf, artan kira, enerji ve personel maliyetleri karşısında çaresiz kalıyor. Her ay binlerce küçük işletmenin faaliyetini durdurduğu ya da faaliyet alanını daralttığı görülüyor. Bu tablo sadece bireysel esnafları değil bağlı tedarik zincirlerini ve hizmet sektörünü de etkiliyor. Aynı zamanda işsizlik oranının da artmasına neden oluyor.

Sanayi tarafında da tablo farklı değil. Girdi maliyetlerinin yüksekliği, kur baskısı ve daralan iç talep sanayicinin üretim planlarını ciddi şekilde etkiliyor. Özellikle yatırım kredilerine erişim zorlaştığı için yeni tesis kurulumları, makine yenileme ya da kapasite artırımı gibi yatırımlar erteleniyor.

Bu durum ihracat performansını ve üretim hacmini olumsuz etkiliyor. Türkiye’nin büyüme hedefleri de bu nedenle tehlikeye giriyor.

Tüm bu gelişmeler ekonomik gerilimin giderek sosyal gerilime dönüşmesine neden olabilir. Krediye erişimin sınırlı kalması, işletmelerin borç yükünü artırıyor, ödeme vadeleri uzuyor ve ticari ilişkilerde zincirleme bozulmalara yol açıyor. Bu kırılgan yapı, bir noktadan sonra ekonomik istikrarsızlık riskini büyütüyor.

KOBİ’lerin ve sanayicinin hayatta kalabilmesi için finansmana erişim mutlaka kolaylaştırılmalı. Kamu destekli kredi paketleri, Kredi Garanti Fonu gibi araçlarla genişletilmeli.

Faiz oranlarının makul seviyelere çekilmesi ve bankaların kredi tahsis süreçlerinin hızlandırılması gerekiyor. Aksi halde kredi bulamayan esnafın kepenk kapatması, yarın sanayicinin üretimi durdurması anlamına gelir.

Krediye ulaşamayan reel sektörün sorunları, sadece işletmelerin değil ülke ekonomisinin geleceğini tehdit ediyor.

Üretimin sürdürülebilirliği, istihdamın korunması ve toplumsal refahın artması için esnafın ve sanayicinin mutlaka desteklenmesi gerekiyor.

Krediye ulaşamayan bir esnafın kapattığı kepenk yalnızca bir dükkânın kapanışı değildir.

Aynı zamanda umutların emeklerin ve yılların birikiminin sessiz çığlığıdır.

Sanayicinin duran makinesi sadece üretimin değil ülkenin yarınlarının durduğunu gösterir.

Bugün finansmana erişemeyen işletmelerin çöküşü yarının işsizliğini, yoksulluğunu ve sosyal huzursuzluğunu beraberinde getirir.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

PARKINSON YASASI: ZAMAN YÖNETİMİNİN ALTIN KURALI

Yayınlanma:

|

“Bir iş, tamamlanması için ayrılan süre kadar genişler.”
Cyril Northcote Parkinson

Günümüzde iş hayatında verimlilik ve zaman yönetimi her zamankinden daha kritik bir hâle geldi. Toplantıların uzaması, projelerin sürüncemede kalması ve gün içinde ertelediğimiz basit görevler… Tüm bunların temelinde Parkinson Yasası yatıyor olabilir.

Parkinson Yasası Nedir?

İngiliz tarihçi ve yazar Cyril Northcote Parkinson, 1955 yılında The Economist dergisinde yayımladığı bir makalede bu kavramı ortaya attı. Parkinson Yasası’na göre:

“Bir görev, ona ayrılan süre kadar genişler.”

Yani bir işe ne kadar süre verirseniz, o iş kendini o kadar yayar. İşin doğası gereği belki 1 saat yeterliyken, siz 1 gün verirseniz, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde o iş bir günü doldurur.

İş Hayatında Parkinson Yasasının Önemi

1. Verimsizlikle Mücadele Aracı

Çoğu çalışan ve yönetici, bir işe gereğinden fazla zaman tanıdığında detaylara takılır, mükemmeliyetçilik tuzağına düşer ya da işi sürekli erteler. Bu durum, verimliliğin düşmesine yol açar. Parkinson Yasası, gereksiz zaman tüketimini azaltarak verimliliği artırma fırsatı sunar.

2. Zaman Yönetiminde Kullanımı

Parkinson Yasası’nın sunduğu bakış açısıyla kısa ama gerçekçi teslim süreleri belirlemek, işlerin daha odaklı ve hızlı yapılmasını sağlar. “Zaman kısıtı”, dikkat dağınıklığını azaltır ve işin özüne odaklanmayı teşvik eder.

3. Toplantı ve Proje Planlamasında Etkisi

Belirsiz süreli toplantılar genellikle konu dışına sapar ve verimsiz hâle gelir. Aynı şekilde, proje teslim sürelerinin gereğinden uzun olması, motivasyonu düşürür. Bu nedenle Parkinson Yasası ışığında, net ve kısa zaman aralıklarıyla planlama yapmak, kurumsal disiplini artırır.

4. Yapay Yoğunlukların Fark Edilmesini Sağlar

Kurumsal yapılarda sıkça karşılaşılan “meşgul görünme” çabası, aslında Parkinson Yasası’nın bir yansımasıdır. Çalışanlar kendilerine ayrılan süreyi doldurmak için bazen gereksiz iş üretir. Bu durum, organizasyonel verimliliği düşürür.

Uygulamada Ne Yapılmalı?

Öneri Açıklama
Kısa teslim süreleri koyun Aynı iş daha kısa sürede bitirilebilir.
Zaman blokları oluşturun Her iş için ayrı süre blokları belirleyin.
Toplantılara zaman sınırı koyun 15-30 dakikalık odaklı toplantılar etkili olur.
Gereksiz detaylardan kaçının “Yeterince iyi” olanı üretin, mükemmeliyetçilik zaman kaybıdır.

Zamanı yönetmek, iş süreçlerini sadeleştirmek ve gereksiz yükleri ortadan kaldırmak isteyen herkes için Parkinson Yasası güçlü bir rehberdir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.