Connect with us

EKONOMİ

ŞOK DOKTRİNİ NEDİR?

Yayınlanma:

|

Şok Doktrini , Kanadalı yazar ve aktivist Naomi Klein tarafından ortaya atılan bir teoridir. Klein, bu teoriyi 2007 yılında yayımladığı Şok Doktrini: Felaket Kapitalizminin Yükselişi” olarak adlandırılan II. Şok doktrini, büyük ekonomik, politik veya doğal krizlerin ardından, toplumların yaşadığı “şok” durumlarından yararlanılarak, radikal ekonomik politikaların, neoliberal reformların ya da serbest piyasa yanlısı saklanması halkalı günlenme süreçleri uygulandı.

Şok Doktrini’nin Temel İlkeleri

  • Kriz Fırsata Çevirmek: Şok doktrinine göre, ekonomik veya sosyal krizler insanların direncini kırar ve doğal olarak tepki göstermeleri ile birlikte kabul etmelerini sağlarlar.
  • Kriz Zamanlarında Uygulanan Politikalar: Klein, kriz anlarında genellikle kişisel, devlet harcamalarında kesinti ve piyasaya dayalı düzenlemelerin canlı olarak yürütüldüğünü savunur.
  • İlk Şok Teorisi ve Deneyler: Bu yaklaşmanın ardından, psikologların insanların şok durumunda daha itaatkâr ve yönlendirilebilir hale geldiklerinde gözlemledikleri deneylere dayanabiliyorlar.

Şok Doktrini Örnekleri

Klein’in teorisi çeşitli olaylarla örneklendirilmiştir:

  • Şili Darbesi (1973): Klein, Şili’de Pinochet rejimi sırasında uygulanan serbest piyasa reformlarının örneğini gösterir. Chicago Okulu iktisatçılarının desteğiyle bu reformlar, ekonomik değişimin ardından halka kabul ettirilmiştir.
  • Arjantin Ekonomik Krizi (2001): Arjantin’deki kriz sonrasında IMF ve Dünya Bankası’nın önerdiği neoliberal reformlar, insanlar yaşadığı ekonomik sıkıntılardan faydalanarak toparlandı.
  • New Orleans ve Katrina Kasırgası (2005): Katrina Kasırgası’ndan sonra, bölgedeki kamu okullarının kapatılarak yerine özel okulların açılması, Klein tarafından şok doktrinine bir örnek olarak sona eriyor.

Kritik Bakış Açısı

Klein’a göre, bu tür radikal değişimler genellikle gruptan olmayan sonuçlar doğuruyor, zira halk krizleri sırasında alternatifleri sorgulanmıyor ve sürece müdahale edilemiyor. Şok doktrini, toplumsal adaletsizlikleri derinleştirebilir ve denge düzeyindeki dengesizlikleri azaltabilir.

Şok Doktrini’nin Günümüz Uygulamaları

Bu teori, COVİD-19 salgını, doğal afetler veya ekonomik krizler gibi olayların yaşandığında da sık sık ortaya çıkıyor. Özellikle krizlerin ardından uygulanan ekonomik veya sosyal reformlar bu perspektifle ele alınır ve şok doktrini saklanır incelenir.

Şok doktrini, kriz anlarında yapabileceğiniz ve yapabileceğiniz refleksleri geçici olarak güçlüan durumların, geniş bölümler ve radikal reformlar için operasyonların merkezde yer aldığı ve bu reformların uzun vadeli halkaların olumsuz yansıyabileceğini vurgular.

ŞOK DOKTRİNİ NİÇİN KULLANILIR

Şok doktrini genellikle radikal, neoliberal veya serbest piyasaya yönelik ürünleri hızlı bir şekilde kontrol etmek için kullanılır. Bunun birkaç temel nedeni vardır:

1. Halkın Direncini Kırmak

Kriz anları, toplumun yaşadığı acil durumlar veya korku nedeniyle daha kolay yönlendirilmesine neden olur. Şok doktrini, halkın ekonomik ve sosyal refahını ilgilendiren büyük reformları, normalde karşılaşılacağı ölçümlerin gösterilmesi için bu olasılıklara çevirir. Bu şekilde, yaşayanların veya muhaliflerin tepkisini en aza indirgemek.

2. Kriz Anında Alternatifleri Sorgulamamak

Toplumlar, krizler veya afet anında acil çözümler arar ve bu süreçte, önerilen politikaların uzun vadedeki durumları sorgulamakta zorlanır. Şok doktrini, bu durumu kullanarak toplumların kriz çözümlerini sorgulamaya fırsat tanımaktan vazgeçerek hızlı bir şekilde uygulama hedefleri.

3. Ekonomik Reformları Hızlandırmak

Ekonomik krizlerde IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, belirli koşullarda mali yardım sağlar. Bu koşullar genellikle kişiselleştirme, devlet harcamalarını azaltma veya piyasaya sürülen tabanlı reformlar içerir. Şok doktrini, bu tür krizlerde hızlı ve radikal reformların hızla kabul görmesini sağlar.

4. Yeni Yatırım ve Kar Alanları Açmak

Şok doktrini, kriz sonrasındaki gelişmelerde yönetim daha az müdahil olduğu ve özel sektörde daha etkin rol oynayan bir ekonomik ortam yaratmayı hedefliyor. Örneğin eğitim, sağlık ve güvenlik gibi kamunun özelleştirilmesi, özel sektör için yeni yatırım fırsatları doğurur. Bu süreçte oluşturulan oluşumlar özel birimler tarafından değiştirilebilir ve kar amaçlı yatırımlara dönüştürülebilir.

5. Toplumda Yapısal Değişim Sağlamak

Kriz sonrasında, krizin ortamındaki devrimlerin değişimleri kabul etmek daha kolay hale gelir. Hükümetler veya uluslararası güçler, bu dönemlerde sosyal politikalar, iş gücü piyasası, vergi düzenlemeleri gibi bölgelerdeki yapısal dönüşümleri kolayca hayata geçirilebilir. Bu dönüşümler genellikle uzun süreli neoliberal veya serbest piyasa politikalarının kökleşmesini sağlar.

6. Güç Konsolidasyonu ve Kontrol Sağlamak

Kriz anında veya sonrasında hızlı ve radikal adımlar atan liderler, gücü merkezileştirip kontrol sağlama amacını güdebilir. Şok doktrini uygulamaları, siyasi liderlere krizler sonrasında analiz edilen güçlerini artırmak ve halkın tepkisini en az indirme kayıtlarını sunar. Krizlerde uygulanan olağanüstü hal miktarı, harcama ve birimin kontrol gücünü artırabilir.

7. Dış Müdahaleleri Kolaylaştırın

Şok doktrini, özellikle uluslararası pazarlarda, dış müdahalelerin meşrulaştırılmasında mevcuttur. Bir ülkede yaşanan krizler, diğer ülkeler veya uluslararası örgütler için bir “yardım etme” nedeni doğurur. Ancak bu yardım, genellikle reform paketleri veya yeniden yapılandırma programları gibi ön koşullarla gelir ve ekonomik ve siyasi bağımsızlığı üzerinde baskı oluşturur.

Özetle

Şok doktrini, kriz anlarının yarattığı “şok” ve kaos ortamından yararlanarak, normal koşullarda kabul görme zor olan politikaların halk tarafından daha kolay kabul edilmesini sağlamayı sağlar. Bu doktrin, acil bir müdahale kapsamında ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda geniş kapsamlı reformlar için kullanılır ve genellikle uzun vadeli dağıtımlar toplumun büyük kesiminde refah kaybı ve sosyal adaletsizlik olarak kendini gösterebilir.

ŞOK DOKTRİNİ KULLANMA AMACI NEDİR?
Şok doktrini uygulamalarının temel amacı, kriz veya felaket anlarında toplumların yaşadığı şoktan faydalanarak, normalde kabul edilmesi zor olan ekonomik ve politik hareketlerden hemen hayata dönmektir. Bu amaç için çeşitli alt konular içerir:

1. Neoliberal Politikaları Hızlıca Uygulamak

Şok doktrini, devletin ekonomik konumunun azaltılmasını, kamu hizmetlerinin genişletilmesini ve piyasanın serbestleştirilmesini sağlayarak neoliberal politikaların hızla benimsenmesini sağlar. Kriz durumunda toplumun direnci kırıldığı için bu reformlar daha az tepkiyle karşılaşır ve kısa sürede uygulanabilir.

2. Ekonomik ve Yapısal Reformlar Dayatmak

Şok durumlarda, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kriz yaşayanların mali destek sağlamaları ekonomik reformlar dayatmasına hazırlar. Bu reformlar genellikle kişiselleştirmeyi, sosyal harcamalarda kısıtlamayı ve serbest piyasa ekonomisini benimsemeyi içerir. Amaç, kriz fırsatı sunmaktır.

3. Toplumun Tepkisini Minimize Etmek

Krizin halk, temel merkezine odaklandığından ve kaotik bir ortamda yaşadığından, büyük ve gelişmelere karşı organize bir direnç gösteremez. Şok doktrini, halkın tepkisini reformların hızla elde edilmesini sağlar. Bu şekilde, normalde geniş seçenekler yaratacak olan politikalar sorunsuzca uygulanabilir.

4. Ekonomik ve Siyasi Kontrol Arttırmak

Şok doktrini hükümetleri uygulayabilir, krizleri kullanarak gücü merkezileştirme ve muhalefeti engellemeyi engelleyebilir. Özellikle kriz anlarında olağanüstü hal ısınma veya baskıcı işlemlerinin harcanması, birimin ve depolama kontrol gücü artar. Bu durum, ekonomik kararların tek elde toplanmasını ve sermaye sahiplerinin çıkarlarını korumayı sağlar.

5. Özel Sektöre Yeni Fırsatlar Yaratmak

Şok sonrasında reformlarla kamu alanlarının özelleştirilmesi, özel sektör için geniş fırsatlar doğurur. Eğitim, sağlık ve güvenlik gibi yapılar özel sektöre devri, büyük şirketlere yeni yatırım ve kar alanlarına olanak tanır. Amaç, bu sektörlerdeki devlet kontrol yönetimi özel genişlemeyi genişletmektir.

6. Ülkenin Yapısal Dönüşümünü Sağlamak

Şok doktrini, ülkenin ekonomik durumunu yeniden yapılandırmak için kullanılır. Özellikle krizlerin yaşandığı bu politikalar, tarım veya sanayi gibi geleneksel sektörlerin yerine hizmet veya teknoloji gibi daha küresel ekonomiye entegre olmuş sektörlere odaklanmayı teşvik ediyor. Böylece ülkenin yapısal özellikleri hızlandırılır.

7. Uluslararası Güçlerin Etkisini Arttırmak

Şok doktrini, dış güçlerin krizlerinin anlık bir ülke üzerinde siyasi veya ekonomik olarak toplanmasına olanak tanır. Özellikle gelişen krizlerde, uluslararası kuruluşlarda veya güçlü ülkelerde mali yardım veya yatırım içeriğiyle kendi çıkarlarına uygun reformlar uygulamaktır. Amaç, bu ülkenin ekonomisinin serbest bırakılması ve uluslararası güçlerin etkisinin artmasıdır.

Özetle

Şok doktrini, kriz anlarının oluşturduğu zayıflık durumundan faydalanarak, hızlı değişimler uygulama prensipleri. Hedef, paranın ve ekonomik yapıyı dönüştürmek, bu süreçte halkın tepkisini en aza indirerek sermaye dostu politikaların yeniden kurulmasını sağlamaktır. Bu amacın uzun süreli ülkeler üzerinde yaratacağı etki, genellikle eşitsizliklerin büyümesi ve ekonomik bağımsızlığın yeniden kurulması gibi sonuçlar doğurur.

ŞOK DOKTRİNİ HANGİ ÜLKELERDE UYGULANDI

Şok doktrini, özellikle ekonomik, sosyal veya siyasi krizler birçok ülkede yaşanıyordu. Naomi Klein, Şok Doktrini = bu bölümlerin ayrıntılarını detaylandırarak örnek verir. İşte şok doktrininin egemen ülkeler:

1. Şili (1973 Darbesi Sonrası)

  • Arka Plan: 1973’te Şili’de General Augusto Pinochet tarafından bir askeri darbe yapıldı. Sosyalist Başkan Salvador Allende devrildi.
  • Uygulanan Politikalar: Chicago Okulu’ndan ekonomistler, özellikle Milton Friedman’ın önerileri, Şili’de geniş serbest piyasa reformları uygulandı. Kamu işletmeleri özelleştirildi, sendikalar baskı altına alındı ​​ve ekonomideki rolü azaltıldı.
  • Sonuç: Şili’de büyük ekonomik eşitsizlikler oluştu, zengin ve zavallı uçurumlar genişledi. Ancak Şili ekonomisinde belirgin büyüme görüldü.

2.Arjantin (2001 Ekonomik Kriz)

  • Arka Plan: 2001’de Arjantin’de büyük bir ekonomik kriz yaşandı, borçlarını ödeyemedi ve ekonomik krize girdi.
  • Uygulanan Politikalar: IMF ve Dünya Bankası, Arjantin’e mali yardım karşılığında neoliberal reformlar dayattı. Kamu harcamaları kısıtlandı, kişiselleştirildi ve serbest piyasa kuralları uygulandı.
  • Sonuç: Bu reformların ekonomide istikrara katkısı da, halk üzerinde büyük baskıların oluşması ve yoksulluk oranlarının artması.

3. Rusya (1990’lar)

  • Arka Plan: Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Rusya, 1990’larda büyük bir ekonomik ve siyasi kaos yaşadı.
  • Uygulanan Politikalar: Batı’nın desteğiyle, Rusya’da “şok terapi” adı verilen radikal ekonomik reformlar. Kamu varlıkları hızla özelleştirildi, fiyat kontrolleri kaldırıldı ve serbest piyasa ekonomisine geçildi.
  • Sonuç: Bu reformların sonucu ekonomide bir süre büyüme görülse de, çok sayıda insan yoksullukla karşılaşılıyor ve büyük servetler birkaç oligarkın elinde toplanıyor.

4. Polonya (1989)

  • Arka Plan: 1989’da Polonya, komünist rejimden demokratik bir sistem sistemi ekonomik krizler yaşıyordu.
  • Uygulanan Politikalar: Batılı ekonomistlerin önerileriyle “şok terapi” uygulanır. Fiyat kontrolleri kaldırıldı, devlet destekleri kesildi ve ekonomide serbest piyasa düzenine geçildi.
  • Sonuç: Polonya’nın kısa süreli zorluklar yaşadığı, ancak uzun süreli ekonominin toparlanarak büyüme kaydettiği kaydedildi. Ancak gelir düzeyindeki adaletsizlikler de arttı.

5. Irak (2003 ABD İşgali Sonrası)

  • Arka Plan: 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle, ülkelerde siyasi istikrarsızlık ve kaos dönemi başladı.
  • Uygulanan Politikalar: ABD’nin işgalinden sonra Irak’ta geniş çapta özelleştirmeler, serbest piyasa reformları ve yabancı yatırımcılara açık politikalar hayata geçirildi.
  • Sonuç: Ekonomide istikrar sağlandı, oranlar arttı ve geniş kesimler fakirleşti. Irak, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını büyük ölçüde kaybetmişti.

6. Endonezya (1997 Asya Ekonomik Krizi)

  • Arka Plan: 1997 Asya ekonomik krizi sırasında Endonezya, ağır bir mali krizle karşı karşıya kaldı.
  • Uygulanan Politikalar: IMF, Endonezya’ya ekonomik yardım karşılığında neoliberal reformlar dayattı. Kamu harcamaları kısıtlandı, kişiselleştirmeler yapıldı ve serbest ticaret politikaları benimsendi.
  • Sonuç: Krizin ardından ekonomik istikrar sağlandığında yoksulluk arttı ve geniş kesimler mali varlıklar yaşadı.

7. ABD (Katrina Kasırgası Sonrası, 2005)

  • Arka Plan: 2005 yılında Katrina Kasırgası, New Orleans’ı vurdu ve büyük bir yıkıma yol açtı.
  • Uygulanan Politikalar: Kasırga sonrasında kamu okulları kapatılarak yerlerine özel okullar açıldı, kamuya ait hizmetler özelleştirildi ve bölgesel oranda büyük özel sektöre açıldı.
  • Sonuç: Yoksul halk için daha da zor koşullar yaratıldı, kamu hizmetlerine erişim kısıtlandı ve özel sektör büyük kar elde etti.

8. Yunanistan (2008 Küresel Ekonomik Kriz Sonrası)

  • Arka Plan: 2008 küresel krizinin ardından Yunanistan’da büyük bir ekonomik büyüme yaşandı. Ülke borçlarını ödeyemeyecek duruma geldi.
  • Uygulanan Politikalar: Avrupa Birliği ve IMF, Yunanistan’a mali yardım sağladı; Ancak bunun karşılığında kamu harcamalarının kısılması, maaşların düşürülmesi ve vergilerin verilmesi gibi sert kemer sıkma tedbirleri dayatıldı.
  • Sonuç: İşsizlik ve yoksulluk oranları arttı, sosyal huzursuzluk yaşandı. Ekonomik kriz, halkın yaşam standardında ciddi bir düşüşe yol açtı.

Özetle

Şok doktrini, özellikle ekonomik veya siyasi krizlerle başlamaya çalışan yaygın olarak görülüyor. Bu alanda uygulanan radikal neoliberal politikalar, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, devlet harcamalarının kısılması ve piyasaya dayalı ekonomik sistemler gibi değişiklikler içermektedir. Şok doktrini, genellikle toplumsal eşitsizlikleri artırmış, kötü kesimler için bölünmeleri zorlaştırmış ve ülkelerin çoğalmasını güçlendirmiştir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

FT: Çin, ABD’nin en son çip kısıtlamalarına misilleme yaptı

Pekin, yarı iletkenlerde ve pillerde kullanılan malzemelerin ihracatını yasakladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Çin, Pekin’in Washington’dan gelen yeni ihracat kontrollerine karşı hızlı bir misilleme olarak, yarı iletken üretiminde ve askeri uygulamalarda kullanılan çeşitli mineral ve metallerin ABD’ye sevkiyatını yasakladı.

Çin ticaret bakanlığı Salı günü yaptığı açıklamada, galyum, germanyum, antimon ve süper sert malzemeler içeren çift kullanımlı ürünlerin ABD’ye ihracatını yasaklayacağını ve grafit ile ilgili daha sıkı kontroller uygulayacağını söyledi.

Bakanlık, Washington’un ulusal güvenlik kisvesi altında “ticaret ve teknolojiyi silahlandırdığını” söyledi. Misilleme, ABD’nin Pazartesi günü Çin’in ordusu için yapay zeka geliştirmesini zorlaştırmak için tasarlanmış bir dizi kapsamlı ihracat kontrolü getirmesinin ardından geldi. “Ulusal güvenliği korumak için . . . .

Çin, ABD’ye çift kullanımlı ürünler üzerindeki ihracat kontrollerini güçlendirmeye karar verdi” diyen bakanlık, önlemlerin hemen yürürlüğe gireceğini de sözlerine ekledi. Ayrı bir gelişmede, internet, otomobil, yarı iletken ve iletişim endüstrilerini temsil eden dört büyük Çin ticaret birliği, üyelere Amerikan çip alımlarını azaltmalarını söyleyerek ABD’nin hamlelerine tepki gösterdi.

Çin Yarı İletken Endüstrisi Birliği, “ABD çip ürünleri artık güvenli veya güvenilir değil ve ilgili Çin endüstrileri ABD çiplerini tedarik ederken dikkatli olmalı” dedi. Ambargolu mineraller ve metaller, yarı iletkenler ve pillerin yanı sıra iletişim ekipmanı bileşenleri ve zırh delici mühimmat gibi askeri donanımların üretiminde kullanılmaktadır. Çin, ABD ve müttefiklerinden gelen çip yaptırımlarının sıkılaştırılmasına yanıt olarak ihracat kontrollerini zaten güçlendiriyordu. Germanyum ve galyum sevkiyatlarındaki mevcut kısıtlamalar, Avrupa’daki maden fiyatlarında neredeyse iki kat artışa neden oldu.

Çin’in ABD’ye son sevkiyat yasağı, Başkan Xi Jinping’in hükümetinin Washington’un çip kısıtlamalarına karşı misilleme yapmak için batının ekonomik çıkarlarını hedef almaya istekli olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Washington’daki bir düşünce kuruluşu olan CSIS’te Çin uzmanı olan Scott Kennedy, “Çin daha önce ateş tutmanın ayrışma hızını yavaşlatacağı sonucuna varmıştı, ancak şimdi ateş tutmanın daha büyük ABD yaptırımlarına davetiye çıkardığı ve maliyetleri empoze etmek için geri adım atmaları gerektiği sonucuna vardılar” dedi. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, kontrolleri “hala değerlendirdiğini”, ancak etkilerini azaltmak ve Pekin’den “zorlayıcı eylemleri” caydırmak için adımlar atacağını söyledi. NSC, “Bu yeni kontroller, Çin Halk Cumhuriyeti’nden uzaktaki kritik tedarik zincirlerini riskten arındırmak ve çeşitlendirmek için diğer ülkelerle birlikte çabalarımızı güçlendirmenin önemini vurguluyor” dedi.

ABD’deki Çin uzmanları, Pekin’in Amerikan ihracat kontrollerine karşı misillemeyi artırıp artırmayacağını görmek için bekliyorlar. Asya Toplumu Politika Enstitüsü’nde ticaret uzmanı olan Wendy Cutler, “Bu, gelen Trump yönetimine Çin’in misilleme önlemleriyle yanıt vermeye hazır olduğuna dair bir işarettir” dedi. Cutler, ABD’nin tedarik zincirlerini çeşitlendirdiği göz önüne alındığında, önlemlerin hemen etkisinin belirsiz olduğunu söyledi. “Ancak ihracat kontrol listelerine başka ürünler de koyabilirler ve bu da bizim üzerimizde çok daha büyük bir etkiye sahip olur.” Bu yılın başlarında Çin, Tokyo’nun ABD ihracat kontrollerine kaydolması halinde kritik minerallerin Japonya’ya ihracatını kısıtlamakla tehdit etti.

Resim

ABD Jeolojik Araştırması’na göre Çin, dünyadaki galyum arzının yüzde 98’ini ve germanyumun yüzde 60’ını üretiyor.

Pazartesi günü açıklanan ABD kontrolleri, kritik yarı iletken üretim araçlarının ihracatına yönelik daha sert kısıtlamalar ve yapay zeka ürünlerinde çok önemli bir bileşen olan gelişmiş yüksek bant genişliğine sahip bellek (HBM) çiplerinin Çin’e ihracatının yasaklanmasını içeriyordu. Ancak Bernstein analistleri, ABD kısıtlamalarının beklenenden daha az şiddetli olduğunu söyledi. Japon çip ekipmanı tedarikçilerinin daha sıkı kısıtlamalardan faydalandığı görüldü ve çip stokları Nikkei hisse ortalamasını Salı günü üç haftanın en yüksek seviyesine çıkardı. Tokyo Electron yüzde 4,3 yükselirken, Disco Corp ve Lasertec sırasıyla yüzde 6,1 ve yüzde 4,3 arttı. Washington ayrıca, yabancı yarı iletken teknolojisini satın almak için çalışan büyük Apple ve Samsung tedarikçisi Wingtech de dahil olmak üzere 136 Çinli şirketi ABD ticaret kara listesine ekledi.

Wingtech, 2018’den bu yana Hollandalı yarı iletken grubu Nexperia’yı satın almak için 4 milyar dolardan fazla harcadı. Ayrıca, İngiltere’nin en büyük çip üreticisi olan Newport Wafer Fab’ı, nihayetinde İngiltere hükümeti tarafından engellenen bir anlaşmayla satın almaya çalıştı. Önerilen Yarıiletkenler Çiplerin jeopolitiği: ABD’de cipsler ABD’nin kara listeye alınması, Wingtech’in Shenzhen’de listelenen hisselerinin iki gün içinde yüzde 10’dan fazla düşmesine neden oldu ve Çinli şirketler için uluslararası işlerini büyütmek ile Pekin’in evdeki politika önceliklerini desteklemek arasındaki hassas dengeleme hareketini vurguladı.

Wingtech, daha önce 2020’de yaptırımlara maruz kaldıktan sonra başka bir Çinli gruptan Apple ile ilgili bir kamera modülü işletmesi satın almıştı. Kara listeye alınmış bir Çinli firmanın yöneticisi, “Batılı şirketler artık bizden alışveriş yapmıyor” dedi. “İki yıl boyunca, yabancı bileşenleri değiştirdiğimiz için temelde büyümeyi durdurduk.” 86Research’ten Charlie Chai, Wingtech’in yabancı işleri elinde tutmak için gerekirse bölünebileceğini söyledi.

En son ABD kontrollerinin boşlukları kapattığını ve Çinli çip şirketlerinin yabancı ekipman satın almasını zorlaştırdığını belirtti. “Klasik bir kedi fare oyununa dönüştü, ancak Çinli firmalar için manevra alanı hızla daralıyor” dedi.

FT

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Teknik resesyona girdik ama…

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜİK, Temmuz-Eylül aylarını kapsayan 2024 III. çeyrek büyüme verisini açıkladı. Dolayısıyla geriden gelen bir veri. Ekonomi çeyreklik bazda yüzde -0,2 daraldı. Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre artış ise yüzde 2,1 oldu.

Yayımlanan bültende bir de 2024 II. çeyrek verisine ilişkin güncelleme vardı. II. çeyrekteki yüzde 0,1 olan büyüme verisi yüzde -0,2 olarak güncellenince Türkiye ekonomisinin iki çeyrek üst üste daraldığı anlaşıldı. Teknik resesyon tanım olarak “çeyreklik bazda GSYH verisinde üst üste iki çeyrekte daralma” anlamına geldiğine göre Türkiye ekonomisi teknik resesyona girdi. Ama girdiği gibi çıkabilir, nedenleri aşağıda.

Üçüncü çeyrek büyüme verisini önce üretim yöntemiyle değerlendirelim. Çünkü üretim yöntemiyle hesaplamada sektör ayrımları önemli.

III. çeyrek büyüme verisine göre GSYH’yi oluşturan iktisadi faaliyet kolları arasında inşaat sektörü ön plana çıktı. Yine ekonomik aktiviteyi sürükleyici sektör oldu ve yüzde 9,2 büyüdü. Bir önceki çeyrekte yüzde 6,5 büyümüştü. Depremin yıktığı çok geniş coğrafyanın yeniden imarının yanı sıra kentsel dönüşüm nedeniyle hızlanan inşaatlarla bu sektör büyümeye devam ediyor. Ancak inşaat maliyetleri tırmanıyor ve konut kredileri de el yakıyor. Kredi faizlerinde gevşeme beklentisi ise giderek yükseliyor.

Sanayi sektörü, son iki çeyrektir daralıyor. Sanayi sektörü III. çeyrekte yüzde -2,2 küçülürken, finans-sigorta faaliyetlerinde bir önceki çeyreğe göre toparlanma kendisi göstermiş durumda.

Büyüme kompozisyonuna harcama yöntemiyle baktığımızda hane halkı tüketimi yine en önemli bileşen. Aslında iki yıl öncesine geri gidersek çok etkili bir bileşendi, örneğin geçen yıl ilk çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre yaklaşık yüzde 15-16 aralığında artış gösteriyordu.

Tüketim yavaşladı, ancak bir önceki çeyreğe göre daha canlı diyebiliriz. (II. çeyrekte yüzde 1,5’ti, III. çeyrekte yüzde 3,1 arttı.) Hane halkı tüketimi büyümeye 2,2 puan katkı yapmış oldu.

Diğer yandan Sayın Şimşek’in “program çalışıyor” diye sıklıkla ifade ettiği gibi program, dar gelirliler, yoksul hane halkları üzerinde çalışmaya devam ediyor. Gelir dağılımındaki bozulma sonucu yüksek talebe sahip önemli bir kesim olduğunu hep söyledik.

Devletin nihai tüketim harcamaları da üçüncü çeyrekte ekside. Tüketerek büyümeye kamu sektörü bu kez katkı sağlamadı. Seçim dönemlerinde ne kadar harcamacı bir yapıda olduğunu hepimiz gördük.

İhracat ise yüzde 0,8 oranında çok sınırlı bir düzeyde artarken ithalattaki azalış yüzde -9,6 oldu. İhracatta beklenen artış gerçekleşmeyince dış piyasada satamadığını içeride tüketime sunar ama sorunları daha derin, kendi ifadeleriyle “kredi maliyeti yüksek, kur düzeyi aleyhlerinde ve Avrupa ekonomisi durgun”.

GSYH’de III. çeyrekte gayrisafi sabit sermaye düşüş gösterdi. İnşaat sektöründe büyümeye rağmen bu azalış düşündürücü.

Son olarak büyüme verisine gelir yöntemiyle bakarsak; emeğin, bir başka deyişle işgücüne yapılan ödemelerin büyümeden aldığı payın hala tatmin edici düzeyde olmadığı, bir önceki çeyreğe göre azaldığı (yüzde 40,4’ten yüzde 36,4’e) görülüyor. Şimdi emekçinin gözü 2025 asgari ücret düzeyini belirlemek üzere aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonuna çevrilmiş durumda.

2023 seçimlerinin ardından enflasyonla mücadele ön plana çıkarken ekonomiyi soğutacak sıkı para politikası adımları atılmaya başlanmıştı. Ama artık piyasa beklentileri ve uluslararası finans çevrelerinin öngörüsü, TCMB’nin aralık ayında faiz indirimine başlayacağı yönünde. Öyle ki reel kesim güven endeksi, perakende ticaret ve hizmet sektörü güven endeksleri toparlanmaya başlıyor. Sıkı para politikasının krediye erişimi sınırlayıcı etkisi ve hizmetler sektörü ve talep açısından baskılayıcı olduğu dönemin geride kalması için saflar sıkılaşıyor.

Hem yüksek enflasyonun hem enflasyonla mücadelenin dar gelirliler, ücretliler üzerinde yarattığı tahribatı gidermek için herhangi bir politika adımı atılmadan, yeni kredi imkanları sermaye kesimi ve finans kapital lehine yaratılmaya başlanacak.

Para politikasında gevşeme olacaksa bu ancak mevcut sıkı duruşun enflasyon dinamikleri üzerindeki olumlu etkisinin görülmesiyle mümkün olmalı. Parasal gevşeme büyüme oranındaki düşüş kaygısıyla ilişkilendirilirse, enflasyonun tek haneye inmesi 2030’lara kalır.

Enflasyonun düşüş trendine girme beklentisi ve merkez bankasının faiz indirimlerine geçişi önemli bir zamanlama meselesi. O nedenle salı günü açıklanacak kasım ayı enflasyon verisini görmek lazım.

Bu yılın II. çeyrek verisini 3 Eylül 2024 tarihli yazımla yorumlamış ve şöyle yazmıştım: “İyi haber, yavaşlama uzun sürmeyecek, kötü haber, daralıp durgunlaşacağız.” Büyümenin de enflasyonun da öngörülebilir olması dileğiyle.

Prof. Dr. Elif Binhan YILMAZ-T24

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

İŞBANK GM Hakan Aran: 2,5 puanlık bir faiz indirimi ekonomiye nefes aldırır

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Antalya’da düzenlenen toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Ülke ekonomisinin mevcut durumu ve bankacılık sektörünün zorlukları hakkında net mesajlar veren Aran, 2025 ve sonrasına dair kritik öngörülerde bulundu.

“2,5 puanlık bir faiz indirimi, ekonomiye nefes aldırır”

Hakan Aran, faiz politikalarına dair beklentilerini paylaştı. Ekim ayı enflasyon rakamlarının ardından kasımda faiz indirimi ihtimalinin ortadan kalktığını ifade eden Aran, aralık ayında ise 2,5 puanlık bir faiz indiriminin masada olabileceğini dile getirdi. “Ülke ekonomimizin bu indirime ihtiyacı var. Toplum olarak yüzde 50’lik ciddi bir faiz yüküne katlanıyoruz. 2,5 puanlık bir indirim, ekonomiye nefes aldırır” dedi. Aran, 2025 yılına yüzde 44’lük enflasyon ile yüzde 47,5’lik bir faiz oranı ile başlanmasını beklediğini paylaştı.

“2025 yılında enflasyon yüzde 24-25 bandına gerileyebilir”

2025 yılına dair öngörülerini paylaşan Aran, sıkı para politikasının 2026 sonuna kadar devam etmesi gerektiğini belirtti. “Enflasyon tek haneye inene kadar sıkı para politikası sürmeli. 2025 yılında enflasyonun yüzde 24-25 bandına gerileyebileceğini düşünüyorum” dedi. Ayrıca, para politikasında ani değişimlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.

“2025’te sıkılaşma devam edeceği için konut satışlarında patlama olmaz”

Konut piyasasında artan satışların faiz indirimi beklentisiyle ilişkisine değinen Aran, faiz indiriminin 2025 yılında konut satışlarını ciddi şekilde artırmasını beklemediğini söyledi. “Öngörülebilirlik sağlandığı sürece vatandaş pozisyon alabiliyor. Ancak sıkılaştırma devam edeceği için konut sektöründe bir patlama yaşanmaz” açıklamasını yaptı.

“Mevcut konjonktür bankaların kar elde etmesini mümkün kılmıyor”

Bankacılık sektörünün mevcut durumu hakkında da konuşan Aran, ekonomik konjonktürün ilk dokuz ayda sektörün kâr elde etmesini zorlaştırdığını belirtti. “Net faiz marjlarımız sıfır seviyesinde. Son çeyrekte de benzer bir tabloyla karşılaşacağımızı öngörüyoruz” dedi.

“Faiz indiriminin başlamasıyla yabancı 2 ve 5 yıllık tahvillere ilgi gösterir”

Yabancı sermaye akışına dair görüşlerini paylaşan İş Bankası Genel Müdürü, faiz indiriminin başlamasıyla birlikte yabancı yatırımcıların tahvil piyasasına ilgi gösterebileceğini belirtti. “2025 yılında yabancı sermayenin Türk lirasından ziyade Türk tahvillerine yöneleceğini düşünüyorum” dedi. Yabancının 2 ve 5 yıllık kâğıtlara ilgi gösterebileceğine işaret etti.

“Bankalar en son gevşetilecek taraf”

Aran, enflasyonla mücadelede sonuç alındıkça makroihtiyati tedbirlerde gevşeme beklediğini ancak bankaların üzerindeki yükün devam edeceğini ifade etti. “Ekonomideki dengelenme sürecinde bankaların omuzlarına ciddi bir yük bindirilmiş durumda” dedi. Bankaların en son gevşetilecek taraf olduğunu da sözlerine ekledi.

“Enflasyon kontrol altına alındıktan sonra swap limitleri artırılabilir”

Swap limitleriyle ilgili de açıklamalarda bulunan Aran, enflasyon kontrol altına alındıktan sonra bu limitlerin artırılabileceğini söyledi. Ancak sıcak para girişinin risklerini hatırlatarak, “Sıcak parayı açtığınızda çıkışını da göze almanız gerekir. Şu an bu seviyede olmadığımızı düşünüyorum” dedi.

Turizm sektörüne destek artıyor

Resort Turizm Kongresi’nde sektörün turizme katkısına da değinen Hakan Aran, kredi büyümelerinde sıkılaşmaya rağmen 2023 yılında turizm sektörüne 1,5 milyar dolar kredi tahsis ettiklerini belirtti. 2024’te bu desteği 2 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini vurgulayan Aran, “Turizm, ülkemiz için stratejik bir sektör. Bu alandaki kredilerimizi artırma kararlılığındayız” dedi.

Kaynak: cnbce.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.