Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Suriye’nin yeniden inşası: Türkiye’nin rolü ve beklentiler

Yayınlanma:

|

Dün dünyanın gündeminde, altmış bir yıllık Baas rejiminin sona erdiği ve Beşar Esad’ın Moskova’ya sığındığı Suriye yer aldı. HTŞ liderliğindeki rejim karşıtı gruplar kontrolü ele geçirirken, bu değişim, Türkiye için önemli soru işaretlerini gündeme taşıdı: Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşü ve bu dönüşün ekonomik etkileri gün boyu tartışıldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriyelilerin güvenli dönüşü ve ülkenin yeniden imarı için çalışmaların sürdüğünü vurgularken, Hatay’daki sınır kapısında dönüş yoğunluğu yaşandığı bildiriliyor.

Doğum oranlarının düştüğü ve işgücü piyasasının sıkıntılı olduğu bir ekosistemde, Suriyelilerin ‘evlerine’ dönüşünün Türkiye’de işgücü ve kira piyasasında kuşkusuz etkiler yaratacağını düşünüyoruz. Şöyle ki, milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye’de kiralık ev talebinin düşmesi, kira fiyatları üzerinde var olan baskının azalmasına, bunun da kiracılara ve dolayısı ile enflasyona olumlu etki yarayacağını düşünüyoruz. Öte yandan, göreceli olarak ucuz işgücü olarak görülen bir kesimin piyasadan çekilmesi ile işgücü maliyetlerini artması da beraberinde enflasyona olumsuz etki yaratacağını düşünüyoruz. Türkiye’nin bu dönüşü doğru yönetmesi, hem ekonomik hem de diplomatik kazanımları beraberinde getirebileceğinden de kuşku duymuyoruz.

Dün Financial Times (FT) gazetesi de, yeni dönemin, Türkiye için yeni fırsatlar ve riskler doğurduğunu kaleme aldı. FT, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye muhalefetini uzun yıllar desteklemesinin ardından, rejim değişikliği sonrası bölgede en etkili yabancı lider konumuna geldiğini, bu durumun, Türkiye’ye Suriyeli mültecilerin geri dönüşü, sınır ticaretinin canlanması ve inşaat sektörü için büyük bir ekonomik fırsat sunarken, aynı zamanda Kürt grupların gelecekteki rolü ve bölgesel istikrar konularında belirsizlikleri de beraberinde getirdiğini yazdı.

Türkiye’nin bu dönemi nasıl yöneteceği, hem ekonomik hem de diplomatik kazançları belirleyecek olsa da, Esad sonrası Türkiye’nin, yeniden yapılandırmada etkin bir rol oynayacağı beklentisiyle dün Borsa İstanbul cephesinde, özellikle de alt endekslerinde sert yükselişler yaşandı. Suriye’nin yeniden yapılandırma aşamasına Türk şirketlerinin önemli bir pay alacakları beklentisi ile inşaat ve çimento şirket hisselerinden tutun yapı malzemeleri ve demir-çelik üreticilerinin hisselerinde varana kadar kuvvetli artışlar görüldü. Ortada fol yok yumurta yok demeyelim. Piyasa, genellikle beklentileri önceden fiyatlamaktadır. Bu nedenle de alınan beklenti gerçekleşince satılır. BİST100 ana endeksi dün günü %1,75 yükselişle tamamladı. Son dönemlerin lokomotif endeksi bankacılık hisseleri %1,65 yükselirken, BIST İnşaat endeksi %3,36 yükselişle başı çekti. Çimento şirketlerinin hisseleri tavan yaptı.

Kur, faiz ve CDS cephesi ise yatay seyretti. CDS risk primi neredeyse son beş yılın en düşük seviyesinde kalırken, USDTRY kuru 34,80 seviyesinin hemen üzerinde gün boyu salındı. TCMB’nin her geçen gün daha da güçlenen döviz pozisyonunun da kurun sakinliğinin arkasında yatan en önemli faktör olduğunu düşünüyoruz. TCMB’nin swap ve hazine dövizleri hâriç net yabancı para pozisyonu son iki iş gününde 1,7 milyar dolar iyileşerek 37,4 milyar dolar seviyesine yükselirken, hazine dövizi dâhil rezervler ise neredeyse son dört yılın zirvesi olan 50 milyar dolar seviyesini aştı (bakınız grafik). Rezervlerin güçlenmeye devam etmesi, kurun da daha öngörülebilir bir patikada ilerlemesine neden olacaktır. Bu da hâliyle, yabancı yatırımcıların TL ve TL cinsi varlıklara olan talebini artıracak bir unsur olurken, reel anlamda güçlü TL’nin de enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Mayıs ayında açmış olduğumuz TL uzun pozisyonlarımızı korumaya 2025 yılında da gayret edeceğiz.

Küresel hisse senetleri, ABD enflasyon verileri öncesindeki belirsizlik ve çip sektöründeki gerileme nedeniyle düşüş yaşarken, Suriye’de Esad rejiminin çöküşüyle artan jeopolitik riskler petrol ve altın fiyatlarını yükseltti. Çin’in ekonomik teşvik vaatleri Avrupa ve Asya piyasalarında olumlu bir hava yaratsa da ABD hisse senetleri, Nvidia’nın rekabet soruşturması ile sarsıldı. Çin hisse senetleri ve tahvilleri, Çin’in önümüzdeki yıl “ihtiyatlı” bir para politikası yerine “uygun şekilde gevşek” bir para politikası uygulayacağını söylemesinin ardından yükseldi. Metinde yer alan politika değişikliğinin on dört yıl sonra bir ilk olduğunu not edelim.

Öte yandan, yapay zekânın ağır sikleti ve dünyanın en değerli şirketi olan çip üreticisi Nvidia, Çin piyasa düzenleyicisinin, ülkenin anti-tekel yasasını ihlal ettiği şüphesiyle şirket hakkında soruşturma başlattığını açıkladı. Bu hamle, ABD’nin Çin’in yarı iletken sektörüne yönelik son ihracat kısıtlamalarına karşı bir misilleme olarak görülüyor. Nvidia, özellikle yapay zekâ ve oyun çipleriyle Çin pazarında lider konumunda yer alırken, ABD’nin kısıtlamaları ve yerel rekabetin artması şirketin Çin gelirlerini azalttı. Çin, ayrıca Nvidia’nın 2020’de Mellanox Technologies’i satın alırken belirttiği şartlara uyup uymadığını da inceleme aldı. Nvidia hisseleri %2,5’in üzerinde düşerken, soruşturmanın kısa vadede Nvidia üzerinde büyük bir etki yaratmasını da beklemediğimizi hazır yeri gelmişken not edelim.

FED’in faiz indirimi beklentileri güçlenirken, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) yanı sıra, bu hafta İsviçre ve Kanada merkez bankalarının da faiz indirimine gitmesi öngörülüyor. Jeopolitik gerilimler ve Orta Doğu’daki belirsizliklere paralel altının ons fiyatı 2,675 doları aşarken, gümüş dün bir ara %4 yükselişle 32,20 dolar seviyesine kadar yükselerek son beş haftanın zirvesine yerleşti. Kambersiz düğün olmaz misali, brent cinsi ham petrolün de varil fiyatı %2’ye yakın yükselişle 72,50 dolar seviyesine kadar geldi. Büyük resimde altın ve gümüş için tonumuz pozitif olmaya devam ederken, petrol için ise herhangi bir iştahımızın olmadığını bir kez daha not edelim.

Yukarıda da değindiğimiz üzere, Çin’in on dört yıl ardından ilk kez parasal duruşunu değiştirerek daha güvercin bir noktaya ilerlemesi sonrası yeni gün başlangıcında Asya piyasalarında oldukça iyimser bir seyir görüyoruz. Çin’den gelen duruş değişikliği, olası faiz indirimlerinin, mali genişlemenin ve varlık alımının devam ettiğinin sinyalini içeriyor. Amaç: yavaşlayan harcamaları artırmak ve ekonomik büyüme. Bu sabah Çin tahvil getirisi rekor düzeye inerken, Şangay borsası %1,5 yükselişe geçti. Dünyanın büyüme motorunda yaşanan bu gelişme ardından baz metal fiyatları da yükselişe geçti.

Mali piyasaları gündeminde bugün Türkiye’de sanayi üretimi ve işsizlik oranı takip edilebilir. Yurt dışında ise gözler yarın ABD TÜFE verisine çevrilse de, bugün Kıta Avrupası’nın bir zamanlar büyüme motoru olan Almanya’da açıklanacak enflasyon verilerini de ECB faiz kararı öncesinde takip edilebilir.

TCMB Net Döviz Pozisyonu

1733806376024bdf418cf9594c0a2327e61fb8dc0f_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Kasım Ayında Türkiye’ye 1,1 milyar dolar doğrudan yatırım girişi gerçekleşti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan Kasım 2024 Ödemeler Dengesi İstatistikleri, cari işlemler hesabında önemli gelişmeleri ortaya koydu. Kasım ayında cari işlemler hesabı 2.871 milyon ABD doları açık verirken, altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 3.443 milyon ABD doları fazla olarak kaydedildi. Bu durum, dış ticaret açığının genel cari açık üzerindeki etkisini vurgularken, hizmetler dengesinin olumlu katkısını gösteriyor.

Kaynak: TCMB

Kasım ayı ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 5.235 milyon ABD doları olarak hesaplandı. Hizmetler dengesi ise 3.725 milyon ABD doları net giriş sağlayarak cari açık üzerindeki baskıyı hafifletti. Hizmet gelirleri içinde taşımacılık sektörü 1.338 milyon ABD doları, seyahat gelirleri ise 2.630 milyon ABD doları ile öne çıktı. Buna karşın, birincil gelir dengesi net çıkışının 1.442 milyon ABD doları olması, cari açık üzerindeki negatif etkisini sürdürdü.

Kaynak: TCMB

Finans hesaplarında hareketlilik

Kasım ayında finans hesaplarında doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net giriş 582 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Yurt dışı yerleşiklerin Türkiye’de gerçekleştirdiği doğrudan yatırımlar 1.139 milyon ABD doları olarak kaydedilirken, yurt içi yerleşiklerin yurt dışında gerçekleştirdiği yatırımlar 557 milyon ABD doları arttı. Gayrimenkul alımları ise 194 milyon ABD doları olarak raporlandı.

Kaynak: TCMB

Portföy yatırımları, Kasım ayında 1.229 milyon ABD doları net giriş sağladı. Yurt dışı yerleşikler hisse senedi piyasasında 39 milyon ABD doları, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) piyasasında ise 1.645 milyon ABD doları net alım gerçekleştirdi. Kredi hareketlerinde bankalar 3.226 milyon ABD doları, genel hükümet ise 174 milyon ABD doları net kredi kullanımı yaptı.

Resmi rezervlerde artış

Kasım ayında resmi rezervlerde 1.327 milyon ABD doları net artış yaşandı. Bu gelişme, Türkiye’nin dış finansman dengesinde pozitif bir işaret olarak öne çıktı. Yılın ilk 11 ayındaki toplam cari açık 5.606 milyon ABD doları olarak kaydedilirken, hizmetler dengesi bu dönemde 58.038 milyon ABD doları net gelir sağladı. Finans hesapları kapsamında, net doğrudan yatırımlar 3.838 milyon ABD doları, portföy yatırımları ise 12.412 milyon ABD doları giriş kaydetti.

Kaynak: TCMB

Hizmetler dengesi ve finansman akışları öne çıkıyor

Kasım 2024’te, hizmetler dengesinden elde edilen yüksek gelirler, cari açık üzerindeki baskıyı hafifletti. Özellikle taşımacılık ve turizm gelirleri, bu olumlu katkının temel kaynağı oldu. Öte yandan, finansman tarafında doğrudan ve portföy yatırımlarındaki artış, dış finansman ihtiyacını karşılamada kritik bir rol oynadı.

investing

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump’ın koltuğa oturmasına beş kala çanlar piyasalar için çalıyor!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geride kalan ve belki de yılın fiili olarak başladığı ilk haftaya küresel mali piyasalar pek de iyimser bir başlangıç yapamadı. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, Trump’ın yaklaşan ayak sesleri piyasalar üzerinde var olan baskıyı daha da artırdı. Şöyle ki, İngiltere’de 30 yıl vadeli tahvil faizi son 27 yılın zirvesine yükselirken, kraliyet aslanı Sterlin 1,21 seviyesini test ederek bir yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi. FED’den 2025 yılına yönelik seri faiz indirim beklentisi topyekûn rafa kalarken, senenin ikinci yarısına yönelik sınırlı da olsa faiz indirim beklentisinin ise korunduğunu görüyoruz. Trump’ın ikinci döneminde uygulayacağı politikaların enflasyonist olacağı beklentisinin yanı sıra, Kanada’nın eyalet olarak ABD’ye katılması, Meksika Körfezinin isminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi yönünde çıkış, Panama kanalı ve Grönland için askeri güç kullanımının tartışılması derken, piyasaların da kafasının iyice karıştığını söylemeliyiz.

Trump’ın yanında devamlı yer alan Elon Musk’ın, yaklaşan Almanya seçimleri için de yön gösterici olduğunu görüyoruz. X ortamında, Make Europe Great Again (MEGA) başlığı ile aşırı sağcı AFD Başkanına destek beyan ettiğini de görüyoruz. Fransa’nın Avrupa’nın güvenliğini tartışmaya açması, Rusya riski yanı sıra ABD riskini de gündeme getirirken, tahvil piyasalarının kafasının karışık olmasını pekâlâ anlayabiliyoruz. Öte yandan, geçen seneyi oldukça iyimser bir şekilde kapatan ABD borsalarının (S&P %23 , Nasdaq %29) Trump politikaları netleşen kadar satış baskısı ile karşı karşıya kalabileceğini de göz ardı etmemek gerekiyor.

İngiltere devlet tahvillerinde yükseliş manşet olarak ön plana çıksa da, ABD’de neredeyse üç ay gibi kısa bir dönmede, hatta FED’in de yılın son dönemine 100 baz puan faiz indirimi sıkıştırdığı bir zaman aralığında, 10 yıllık tahvil faizlerinde yaşanan 100 baz puan yükseliş piyasaların önünü görememesine neden olurken, pek çok fonu da zora soktuğunu okuyoruz. Mevcut karamsar tablo yetmezmiş gibi, her ayın ilk Cuması ABD’de açıklanan resmî enflasyon verisinin de kuvvetli gelmesi, piyasalar ahengini daha da bozdu: ABD Doları 110 seviyesine dayanarak son iki yılın zirvesine yükselirken, 10 yıllık tahvil faizi ise %4,80 seviyesine dayanarak son bir yılın en en yüksek seviyesini test etti.

Elbette, doğum oranlarının düştüğü, kalifiye eleman sıkıntısını yaşandığı hatta demografik faktörlerin ön plana çıktığı bir ekosistemde, Trump’ın göçmenleri sınır dışı edeceğini, öte yandan da gümrük vergilerini artıracağı yönünde beyan ettiği politikalara ilaveten ABD’de açıklanan güçlü istihdam verisi, yılın ikinci yarısına ait cılız olan faiz indirim beklentilerini de iyice törpüledi. Bank of America, istihdam verisi ardından 2025 yılında öngördüğü iki adet faiz indirim beklentisinden geri adım atarken, bir sonraki adımın faiz artırımı yönünde olabileceğini açıkladı. Piyasaların FED’i okumakta (tahmin etmekte) uzun bir süredir pek de başarılı olmadığını düşünürsek, revizyonlara pek de aldırış etmek istemiyoruz. Keza, beklentinin devamlı değiştiğini ve tahmincilerin de önünü göremediğini kabul etmemiz gerekiyor. Bizim görüşümüz aslında çok net. Trump 1.0 döneminden de pekâlâ bildiğimiz üzere, Trump bir işadamı ve masanın altın kuralını çok iyi uyguluyor. Kısa ve öz konuşurken, rakiplerine de korku dalgası salarak istediğini bir yere kadar kopararak sonra da uzlaşmaya çalışıyor.

Bu minvalde, Trump politikalarını yaratacağı endişelerin egemen olacağı yılın ilk çeyreğinde doların güçlü kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Sonrasında ise, Trump kendisinin de büyük bir sarsıntıya sebep olmak istemeyeceğini hatta doların da çok da kuvvetli olmasını arzu etmeyeceğini düşünüyoruz. Daha da basit bir anlatımla, belirsizliğin yüksek seyredeceği bir döneme girerken, piyasalarda yaşanacak türbülansa karşı da hazırlıklı olmak gerekiyor. Şöyle ki, bültenimizi okuyana yatırımcıları şu cümlelere çok aşina olduklarını biliyoruz “faiz getirisi olmaya altın, 10 yıllık tahvil faizinde yaşanan yükselişe boyun eğdi”… Gelin hep beraber altının haftayı nasıl kapattığına bakalım. ABD’de 10 yıllık tahvil getirisinin son onbeş ayın zirvesine geldiği bir haftada, altını ons fiyatı %2,5 yükselerek ons bazında 2,700 dolar seviyesine neredeyse yükseldi! ABD’nin çığ gibi büyüyen borcu, Kıta Avrupası’nın yapısal sorunları, İngiltere kamu maliyesine yönelik riskler derken, fiat (itibarlı) paralara olan güvenin sarsıldığı bir ekosistemde, altın ve bitcoin gibi arzı sınırlı alternatif enstrümanlara olan talebi güçlendireceğini düşünüyoruz.

Türkiye cephesine yönelik son sekiz aydır bültenimizin dilinden de anlaşılacağı üzere olumlu duruşumuzu koruyoruz. TCMB’nin net döviz pozisyonunun 2017 yılından bu yana en güçlü düzeye gelmesi de bu görüşümüzü destekliyor. TCMB’nin swap hâriç net döviz pozisyonunun -77 milyar dolar ile korkutucu bir tablo sergilediği yakın geçmişte yurt içi yerleşiklerin tasarruf tercihi dövize lehine dönerken ve dolarizasyon eğilimi de %70 seviyesinin üzerine yükselirken, bugünlerde ise TCMB’nin net döviz pozisyonunun +40 milyar doları aşması ile TL mevduatın toplam mevduat havuzu içindeki payı da %60 seviyesine iyice yaklaştı.

TCMB’nin enflasyon ile savaşta 2025 yılında da güçlü TL’den yana oyunu kullanacağı ve döviz kurunda büyük bir volatiliteye fırsat vermek istemeyen regulator konumu ile gerekli gördüğü yerde alım, gerekli gördüğü yerde ise satım yaparak döviz piyasasını dengede tutmaya devam ettiğini hemen hemen her gün bültenimizde işliyoruz. TCMB’nin piyasayı ‘denge’ tutan duruşuna paralel TL talebi güçlenirken, enflasyonun gerilemeye devam edeceği ve faizlerin de düşeceği görüşünden hareketle, Türkiye cephesinde var olan olumlu ‘hikâyenin’ de devam edeceğini düşünüyoruz. Eğer bir dış şok yaşanmazsa, geçen senenin Mayıs ayından bu yana sahip olduğumuz TL uzun pozisyonları korumaya devam etme gayreti içinde olacağız. Bunu yaparken, TL’nin reel anlamda getirisinin 2024’teki kadar cazip olmayabileceğini de göz ardı etmeyeceğiz. Hisse senetlerinin Cuma günün kırmızıda kapattığı günde, USDTRY kuru 35,40 seviyesine hafifçe de olsa yükseldi. Beş yıl vadeli CDS risk primi 270 baz puana yükselerek son iki ayın en yüksek seviyesine gelirken, iki yıl vadeli gösterge tahvil, TCMB’yi fiyatlamaya devam ederek son bir yılın en düşük seviyesi olan %39,88’e geriledi.

Piyasalar açısından Trump’ın koltuğa oturmasına artık beş iş günü kala, önemli makro ekonomik verilerin açıklanacağı kritik bir haftaya giriyoruz. Çarşamba günü ABD ve İngiltere’de açıklanacak enflasyon verilerinin piyasalar cephesinde dalgalanma yaratabileceğini göz ardı edilmemelidir. Avrupa’nın ortak para birimi EUR değer kaybetmeye devam ederek bu sabah 1,02 seviyesine kadar gerilediğini görüyoruz. Kıta Avrupasında yaşanan belirsizlik ve hâliyle talep yetersizliği, ana ihracat pazarı Avrupa olan Türk ihracatçısını zorlarken, EUR cephesinde 0,95 seviyesinin de ufukta göründüğü bir ortamda, ihracat bedellerinin türev piyasalarında hedge edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan, Sterlin bu sabah 1,21 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek iki yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesini test etti. GBPTRY kuru 43 seviyesinin altını test ederken, EURTRY kuru 36 seviyesinin diplerine kadar geriledi. TL’nin sepet bazında değer kazandığını görüyoruz.

Haftanın son iş gününde güçlü gelen ABD istihdam verisinin Trump stresine eklenmesi, ABD’de devam eden yangının maliyetinin ise sigorta maliyeti ile birlikte 150 milyar doları bulabileceği beklentisinin sigorta şirketleri üzerinde satış baskısı kurması ile ABD borsaları haftanın son iş gününü %1,5 civarında düşüşle tamamladı. Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında topyekûn kırmızı bir rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1, Tayvan borsası %2, Hong Kong borsası ise %1,4 aşağıda işlem görürken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de satıcı bir havanın egemen olduğunu not edelim. Kobi endeksi Russell 2000 %1 düşüşle başı çekiyor. Öte yandan, ABD’nin Rus petrolüne ve taşıyıcı gemilerine yönelik yeni yaptırımları, Rusya’nın Çin ve Hindistan’a petrol ihracatını kısıtlayacağını okuyoruz. Bu durum, elbette Çin ve Hindistan’ın Orta Doğu, Afrika ve Amerika’dan petrol tedarikine yönelmesine, petrol fiyatlarının ve nakliye maliyetlerinin artmasına neden olacağı görüşünden hareketle, petrolün varil fiyatı bu sabah 81 dolara gelerek son altı ayın zirvesine yükseldi.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

REEL PİYASA VE VATANDAŞ 2025’E NASIL BAŞLADI?

Yayınlanma:

|

Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa bir kriz talebi baskılayarak aşılmaya çalışıyor. Üstelik bunu sadece Maliye Politikası uygulamadan ve altını doldurmadan sadece ve sadece Para Politikası ile başaracağımıza inanıyor Ekonomi Kurmayları.

Mehmet Şimşek, Borsa’dan ve Zenginlerden vergi almayı, Servet Vergisi almayı ağız ucu ile dillendirdi o aşamada kaldı. Oysa çoğu ekonomist bu krizin sadece Para Politikası ile aşılmayacağına hemfikir.

Gri listeden çıkışımıza sevindik ama Rating notlarına hızlı yansımadı, henüz “yatırım yapılabilir ülke”  not seviyesine ulaşmadık. Bu da kalıcı sıcak paranın ve Doğrudan Yatırımın gelmesini geciktiriyor. Spekülatif sıcak para kervanına son aylarda gurbetçilerden girişlerde gözüküyor. TCMB faiz indirim serisine başlasa da yoğurdu üfleyerek yemesi gerektiğini çok net biliyor. Zira, KKM’yi halletmeden ki bu yönde somut adımlar da atıldı; döviz girişinin kalıcı hale geldiğine emin olmadan; Rating notlarının yükselmesini somut olarak görmeden hızlı faiz indirmeye gideceğini düşünmüyorum. Zira, hızlı faiz düşmeden KKM’den çıkan paranın Dövize gitmeyeceğine emin olması gerekir. Yeni bir Dolarizasyon dalgayı ekonomi kaldırmayacağı gibi halkın katlandığı enflasyon ile mücadele hamlelerini de boşa çıkaracaktır. Ekonomi kurmayları Dolarizasyon yaşanmaması için sıcak paranın akacağı alternatif alanlar yaratmak zorunda ki bunun en önemli oyun alanı da BORSA veya Konut gibi Alternatif alanlar. Bu nedenle Ekonomi Kurmayların ağzından sık sık borsanın ne kadar gelecek ve fırsatlar yarattığını duymaya devam edeceğiz.

BORSADA FİRMA KALİTESİ DÜŞTÜ VEYA BİLİNÇLİ DÜŞÜRÜLDÜ!

Fakat Borsa’da önemli bir sıkıntı firma kalitesinin düştüğü net gözüküyor. Bunda son yıllarda borsaya kota firmalardaki özensizlik etkili oldu. Borsa’da faaliyet gösteren firmaların KONKORDATO aldıklarına şahit oluyoruz. Hatta hiç faaliyet göstermeden tabela halde, kağıt üzerinde kalmış ama borsada hala işlem gören firmalar biliyorum. SPK’nın önemli bir görevi de küçük yatırımcıyı korumak ama bakıyorum bu tür firmalar ile ilgili bir tedbir almıyor. Bilançosu yerlerde olup borsa değerine bakıyorsunuz çoğu firmada anormal şişkinlikler yaşanıyor. Küçük yatırımcı çok dayak yedi son yıllarda bu nedenle çoğu yatırımcı Borsa’da işlem yapmayı bıraktı. Bu iş o kadar çığırından çıktı ki tüm servetini kaybedip intihar edenler var.

KONKORDATO PATLAMASI YAŞLANIYOR

Konkordato  için 2023 yılında 519 firmaya Geçici Mühlet verilirken 2024’de 3 katını aşarak 1.723 firma  oldu. 2023 yılında Konkordato alıp iflas eden 65 firma iken 2024’de iki katını aşarak 132 oldu. Konkordato başvurusu yapan firmalar öyle esnaf tarzı firma değil sanayici.

2024’de Konkordato alan firmalara baktığımızda Tekstil Sektörü 96 firma, İnşaat Sektörü 91 firma ile ilk iki sırayı aldı, ki iki sektör de emek yoğun. Bu durum bile başlı başına yeni işsizlik dalgası yaratacağına işaret ediyor. Bankalardaki toplam krediler içinde Zombi firmalara ait kredilerin payı %15’leri aşmış durumda ki IMF’nin bu yöndeki raporları da bu oranlara yakındı.

FİRMALAR MECBUREN DÖVİZ KREDİSİNE SARILDI

Bankaların Ticari Kredi TL faiz oranları hala %50-60 seviyesinde. Üstelik bazı bankalar Ticari Kredilerde TCMB’nin koyduğu sınırları aşarak uygunsuz komisyon, sigorta gibi ücret ve komisyon almaya devam ediyor. Özellikle İhracatçı ve bu koşullara rağmen yatırım yapan firmalar doğal olarak Döviz Kredilerine yöneldi. Hiçbir firma talep bastırılırken önünü görmeden yatırım yapmaz. Yapanlar da daha çok GES yatırım gibi maliyetleri düşürücü yatırımlar yapıyor. Özel Sektörün Döviz Kredi yükümlülükleri 2024 yılında reel olarak 42 milyar USD’den fazla artarak 170 milyar USD’ye yaklaştı. Ki bu firmaların ya İhracatçı ya da Yatırım Teşvik kullanan firmalar.

Dövize ihtiyacımız varsa ki var, o zaman bu firmalara verdiğimiz desteği geri çekemeyiz. Döviz Kredi artışı 2024’de %2 ile sınırlanmıştı bu sınır önce %1,50’ye düşürüldü; 2025 ilk haftası da %1’e düşürüldü. Bu bankalara direkt Döviz Kredileri kısın demek zaten bu şartlarda büyümek isterlerse de büyüyemeyecekler. Bankalar da kredi hacmi kısılınca otomatikman Döviz kredi Faiz oranlarını %0,50-1 arasında artırdı. Bankalar Komisyon oranlarını da artırdı; ek olarak sigorta gibi ürünler firmalara dayatılmaya başlandı.  Son kararın Döviz Kredi kullanan firmalara ek maliyeti %1-2 arasında oldu ki döviz kredilerinde yüksek bir oran bu. Ekonomi kurmaylar TL/Döviz parametresini baskılarken KKM hesaplara TCMB’nin kur fark maliyeti yanında aslında firmalardaki döviz yükümlülüklerin artmasının da etkisi var.

TİCARİ FİRMALARDAKİ SIKINTI KOBİ’LERİ BATIRIR

Zira, bu baskıyı yapmaması halinde çoğu İSO ilk 500 ve ikinci 500 içinde yer alan bu firmalar ki Türkiye Sanayisinin bel kemikleri konumunda, bunlar ciddi hasar görecek demektir. Aslında TCMB döviz kredileri kısarak bu firmaları koruma altına almayı planlasa da reel piyasada karşılığı bu sonuçlar doğurmaz. Zira, bu firmalara döviz kredisi kullanma %50-60’dan TL kredi kullan anlamına gelir ki bu süreç sanayide  sudden stop-ani duruş  ile sonuçlanabilir. Bu firmalar o kadar büyük ki, sıkıntı yaşadıklarında sadece kendileri değil, kendileri ile birlikte yüzlerce firmayı olumsuz etkiler. Bu firmalara iş yapan KOBİ tarzı tüm fasoncular batar. Süreç iyi yönetilmezse Ticari segment firmaların işçi çıkarmalar yüz yüz değil artık bin bin çıkardıklarına şahit olabiliriz. Ticari segment kredilerdeki sıkıntı KOBİ firmaları esnaflar gibi olmaz aşırı yıkıcı bir hal alır.

VATANDAŞ BORÇ BATAĞINDA, HAREKET EDEMEZ HALDE

Başa dönelim Enflasyonu düşürmek ve krizi aşmak için uygulanan Para Politikası ne yönde tamamen TALEBİ BASKILAMA yönünde. Demek ki Enflasyonun nedeni TALEP ENFLASYONU olarak bir tespit yapılmış ki çözüm de bu yönde oluyor. Bireylerin kredilerini ciddi maliyete rağmen baskılanamadı. Zira borç denizine düşen vatandaş  istemeye istemeye banka kredilerine sarıldı.

Vatandaş Konut ve Taşıt kredilerini öderken ki bunların toplam takip içindeki payları %1 bile değil Tüketici ve Kredi Kart Borçlarında tamamen batmış durumda.

ASGARİ ÜCRET DÖVİZ BAZLI TARİHİ ZİRVEDE AMA KİMSEYİ MUTLU ETMEDİ

Diğer taraftan TL/USD kuru 4-5 TL’den 35 TL’ye çıkmış durumda son yıllarda çok net bir MALİYET ENFLASYONU yaşandı aslında. GIDA ENFLASYONU kontrol edilemiyor; çünkü tüm girdiler (fide, tohum, ilaç, gübre, akaryakıt…)  DÖVİZE ENDEKSLİ. USD bazlı Asgari ücret Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine yükseliyor ama kimse mutlu olmuyor, nedeni  Temel Tüketim Malları o kadar arttı ki döviz bazlı gelir artışını bile eritti ve alım gücünü düşürdü. Bir işçinin işverene maliyeti en az 1.000 USD seviyesine ulaştı. İşçi maliyetini sadece ücret yönünden düşünmemek gerekir; mesai, yemek, servis, kıyafet, kıdem tazminat karşılıkları düşünüldüğünde Ticari Segment Sanayici Firmalarda işçi maliyeti 1.000 USD’yi aşmış durumda. Başta konfeksiyoncular olmak üzere Mısır’a yatırımları kaydıran firmalara dikkat edin çoğu emek yoğun firmalar ana neden işçi maliyetleri. Beş ay önce Firma çöplüğüne hazır mısınız diye yazarken aslında tehlikenin boyutlarına dikkat çekmiştim ki abartı da değil. Umarım yanılırım.

Enflasyon ile mücadelede yük Vatandaşa ve çalışan emekçiler üzerine binmiş durumda. Bir sanayicimiz, “binde bir Servet Vergisi alınsın 150 milyar USD birikir” dedi ama bu ekonomi kurmaylar ve diğer sanayiciler tarafından sahiplenilmedi. 1 milyon USD paranız olsa binde biri 10 bin USD yapar, çok değil aslında ama bunu bile beceremedik. 1940’ların krizini Varlık Vergisi ile aşmıştık. Şu andaki koşullar o kadar kötü değil ama bu yönde bir vergilendirme de kendini dayatıyor. Zira iki defa alınan MTV aslında Varlık Vergisiydi. Devamı gelmedi birden fazla konutu olandan ek vergi sözleri havada kaldı. Aslında gelinen noktada bıçak sırtındayız hatanın maliyeti de yüksek olacak, ek tedbir almamanın maliyeti de!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.