Süveyş Kanalı kapalı: Petrol ticareti tıkandı, günlük kayıp 10 milyar dolar!
Şiddetli rüzgar nedeniyle karaya oturarak dünyanın en işlek ticaret yollarından biri olan Süveyş Kanalı’nın kapanmasına neden olan dev yük gemisinin yüzdürülmesi için yükünün boşaltılmasının gerekebileceği ve bunun da haftalar alabileceği belirtiliyor. Kanalın kapalı olması küresel petrol ticaretini sekteye uğratırken, diğer gemilerin beklemek zorunda kalması, Avrupa kıtasının ürün ve hammadde krizi yaşamasına neden olabilir.
Yaklaşık dört futbol sahası (400 metre) uzunluğunda ve 59 metre genişliğinde olan 20 bin konteyner taşıma kapasiteli, 220 bin tonluk geminin kurtarılması için römorklar ve iş makineleriyle çalışmalar üçüncü gününe girdi.
Panama bandıralı Ever Given adlı gemi, Çin’den Hollanda’nın Rotterdam Limanı’na giderken karaya oturmuştu.
1869’da açılan, yılda 19 bin geminin kullandığı, Asya ile Avrupa arasındaki en kısa deniz yolu olan 193 kilometre uzunluğundaki kanalın kapanması nedeniyle uluslararası piyasalarda dün petrolün fiyatı yüzde 4 artmıştı.
Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 12’si, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı üzerinden yapılıyor.
Süveyş Kanalı’nın kapanması petrol ticareti için ne anlama geliyor?
Güney ve Doğu Asya’ya Süveyş güzergahından ihraç edilen ham petrol miktarı Haziran 2020’de günde 1,27 milyon varile ulaşarak rekor kırdı. Kasım da ise günde 310 bin varil ile en düşük rakam görüldü.
Rakamlar, en ufak bir aksamanın uluslararası petrol ticareti için ne kadar ciddi olabileceğinin göstergesi.
Geçen yıl deniz yoluyla taşınan günlük 39,2 milyon varil ham petrolün 1,74 milyonu Süveyş Kanalı’ndan geçti. Ham petrol ve akaryakıtlar, 193 kilometre uzunluğundaki Süveyş Kanalı’nda her iki yönde de taşınıyor.
Kpler firmasına göre Avrupa 2020’de Süveyş’in doğusundaki kaynaklardan günde 550 bin ham petrol ithal etti. Bunların büyük çoğunluğu Süveyş Kanalı üzerinden kıtaya nakledildi.
Geçen yıl küresel rafine petrol ürünlerinin, günlük 1,54 milyon varil ile yaklaşık yüzde 9’u, yine Süveyş Kanalı’dan üzerinden taşındı. Ham petrolün atmosferik koşullarda damıtılmasıyla elde edilen nafta, kanalı en çok meşgul eden ürün oldu.
Reuters’ın haberine göre Körfez’den Avrupa’ya gönderilen petrolün yüzde 80’i ise Süveyş’i Akdeniz’e bağlayan Sumed boru hattı üzerinden naklediliyor. 2018 verilerine göre günlük 2,8 milyon varil kapasiteli boru hattından günde 1,3 milyon varil petrol geçti.
Süveyş Kanalı’nda kurtarma operasyonu: Günlük kayıp 10 milyar dolar
Süveyş Kanalı’ndan geçerken yan dönen ve kanalı kapatan Evergiven adlı gemi nedeniyle dünya deniz ticareti zor günler geçiriyor. Petrol tankerleri beklemeye geçerken günlük zararın 10 milyar dolara yaklaştığı açıklandı.
ABD’deki Campbell Üniversitesi’nden denizcilik tarihi uzmanı Sal Mercogliano, geminin her iki kenar arasında sıkıştığını ve bu nedenle de hareket ettirme çalışmalarının son derece zor geçtiğini belirtti.
BSM, Perşembe sabahı yaptığı açıklamada, gemiyi hareket etme girişiminin başarısız olduğunu ve kısa süre içerisinde tekrar deneyeceklerini söyledi.
Aynı zamanda geminin etrafında sualtındaki tortu ve kumların çıkartılması için de çalışmalar yürütülüyor.
Bu çalışmaları yürüten Hollanda merkezli Boskalis şirketi, kepçeler ve iş makineleriyle geminin etrafındaki kum ve çamuru temizlemeye çalışıyor.
200 bin tonluk gemiyi yeniden yüzdürme çalışmalarının bir sonraki aşaması ise üzerindeki yüklerin kaldırılması ve yakıtının boşaltılması olacak. Ancak uzmanlar bu işlemin haftalar alabileceğini belirtiyor.
Ever Given büyüklüğündeki bir gemi, 20 bin adet 20 ft büyüklüğünde konteyner taşıyabiliyor.
Türkiye’den açıklama: Kurtarma için yardıma hazırız
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Süveyş Kanalı‘ndaki kazaya ilişkin, ihtiyaç olması halinde yardıma hazır olduklarını bildirdi.
Karaismailoğlu, “(Süveyş Kanalı’nda karaya oturan geminin yeniden yüzdürülmesi çalışmaları) Nene Hatun Gemimiz böyle büyük operasyonları yapacak dünyadaki sayılı gemilerden bir tanesi.” dedi.
Süveyş Kanalı’nda çapraz bir şekilde karaya oturarak geçişlerin durmasına neden olan 400 metre uzunluğundaki dev kuru yük gemisini kurtarma operasyonu devam ediyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Süveyş Kanalı’nı kapatan gemiye ilişkin olarak “Nene Hatun gemimiz böyle büyük operasyonları yapacak dünyadaki sayılı gemilerden bir tanesi. Nene Hatun yardım gemimizi bölgeye gönderebiliriz” ifadelerini kullandı.
DİSK-AR’ın “Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar” başlıklı yeni araştırması yayımladı. Araştırma Türkiye’de emeklilerin durumunu kapsamlı olarak ele almayı amaçlıyor ve Türkiye’de emeklilerin durumu, özellikle emeklilere ayrılan kaynaklar bağlamında detaylı olarak ele alıyor. Bu araştırmada ayrıca Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) sosyal koruma harcamaları istatistiklerinden yararlanarak Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de emeklilerin sayısı ve emeklilere ayrılan kaynaklar, Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin aktif/pasif sigortalı oranı ve Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde emekli aylıklarının payı karşılaştırmalı olarak yer alıyor.
DİSK-AR tarafından hazırlanan ve 13 Temmuz 2025’te kamuoyuyla paylaşılan araştırmadan özet bulgular şöyle:
Emeklilerin nüfus içindeki payı artarken pastadaki payı düşüyor.
Türkiye’de emekli aylıkları dibe doğru eşitleniyor!
Türkiye’de ortalama emekli aylığı 2003’te asgari ücretin yüzde 36 üzerinde iken günümüzde asgari ücretin yüzde 22 altına geriledi!
2002’de ortalama emekli aylığının kişi başına GSYH’ye oranı yüzde 46,4 iken 2025’te bu oran yüzde 29’a geriledi.
Emekli aylığı ve hak sahiplerine yapılan ödemelerin GSYH’ye oranı AB-27 ülkelerinde ortalama yüzde 9,8 iken Türkiye’de yüzde 3,7’dir.
2009-2024 arasında Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bütçe transferlerinin Bütçe ve GSYH’ye oranı ciddi biçimde düştü.
2025 yılının ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17.252 TL ortalama işçi emekli aylığı ise 17.089 TL’dir! Buna karşın en düşük emekli aylığı 14.469 TL’dir.
Emekliler ve onların hak sahipleri, işçilerden sonra Türkiye’nin en büyük toplumsal grubu durumundadır: 2024 itibarıyla emekli ve hak sahipleri Türkiye nüfusunun yüzde 18,5’ini oluşturuyor.
15,9 milyon emekli ve hak sahibi kişi sayısı ile Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde emekli ve hak sahibi sayısının en fazla olduğu üçüncü ülkedir.
“Türkiye’de emekli sayısı çok fazla, aktif/pasif oranı çok düşük” iddiası doğru değildir.
Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kapsamında çalışanlar aktif sigortalılara dahil edildiğinde aktif-pasif oranı 2024 yıl sonu itibarıyla 1,75’tir.
Avrupa ülkelerinde ortalama aktif/pasif oranı ortalama 1,5’tir.
Düşük emekli aylıkları sebebiyle milyonlarca emekli tekrar çalışıyor veya iş arıyor: 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2024’te yüzde 65,7’ye yükseldi.
Türkiye, çoğunlukla yakın coğrafyada (Avrupa, Orta Doğu) ihracat yapmaktadır. Menzili uzatmak için:
Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi yeni pazarlara stratejik açılım yapılmalıdır.
“Ticaret müşavirliği” kadroları güçlendirilerek bu ülkelerde aktif istihbarat ve firma eşleştirme yapılmalıdır.
“Yüzde 1 pazar payı hedefi” gibi ülke bazlı mikro hedefler belirlenebilir.
🔹 2) Sektörel ve Ürün Bazlı Uluslararası Pazar Araştırmaları
TÜBİTAK destekli veya Ticaret Bakanlığı koordinasyonlu sektörel pazar araştırmaları ihraç ürünlere özel yapılmalı. Örnek: Türk mobilya sektörünün Brezilya, Nijerya ve Endonezya’daki algısı nedir?
Finansı Yönetemezsen Batarsın: Konkordato Alan Firmalarda Ortak Eksiklik
2025 yılı, Türkiye reel sektörü için konkordato rekorlarının kırıldığı bir yıl olarak kayıtlara geçiyor. İSO 500 listesinde dahi yer alan birçok büyük firmanın konkordato ilan etmesi, artık sorunun yalnızca küçük ve zayıf firmalara özgü olmadığını gösteriyor. Ancak bu firmaları incelediğinizde gözden kaçmayan kritik bir ortak eksiklik dikkat çekiyor:
Çoğu firmanın bünyesinde profesyonel bir finans yönetimi yok. Özellikle banka kökenli ya da kurumsal finans tecrübesi olan profesyonellerin eksikliği çarpıcı.
Nakit Akışını Yönetemeyen Batıyor
Bir şirketin kar etmesi, onun yaşayacağı anlamına gelmez. Gerçek kriz genellikle nakit akışında başlar. Banka kökenli profesyoneller, kâr/zarar yerine nakit akış tablolarına odaklanır. Oysa konkordato ilan eden birçok şirket:
Nakit planlamasını yapmamış,
Alacak-tahsilat dengesini kuramamış,
Kısa vadeli yükümlülüklerini karşılayamaz hale gelmiştir.
Bu durum, “mali müşavirle yürür” mantığının ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.
Kredi Yönetimi Bilinmiyor
Konkordato ilan eden firmaların çoğu, bankalarla olan ilişkilerini stratejik değil, reaktif şekilde yürütüyor. Banka kökenli çalışanların yokluğunda:
Kredi limitleri doğru yapılandırılamıyor,
Yeni kredi olanakları değerlendiremiyor,
Bankaların nasıl karar verdiği bilinmiyor.
Oysa bir bankacının deneyimi, firmanın kredi profilini yükseltmede kilit rol oynar. Bankaların “takip riski” olarak gördüğü firma, aslında önlem alındığında krizden kurtulabilir.
Kriz Erken Uyarı Sinyalleri Göz Ardı Ediliyor
Profesyonel finansçılar, bilanço ve finansal oranlarda alarm zilleri çaldığında bunu okur ve müdahale eder. Ancak konkordato ilan eden firmaların çoğunda bu erken uyarı sistemleri ya hiç yok ya da kimse izlemiyor.
Kur riski, faiz riski, stok-finansman uyumsuzluğu gibi temel konular ya tamamen göz ardı ediliyor ya da “geç kalınarak” müdahale ediliyor.
Ders: Şirketin Kalbinde Finans Olmalı
Konkordato sadece hukuki bir çözüm değildir; aslında gecikmiş bir çöküşün ilanıdır. Finansı yönetemeyen firmaların er ya da geç bu noktaya gelmesi kaçınılmazdır.
Her şirketin – büyüklüğü ne olursa olsun –
Finans kökenli bir yöneticiye,
Banka ilişkilerini yönetecek deneyimli bir uzmana,
Nakit akışına hâkim bir planlamacıya ihtiyacı vardır.
Son Söz
“İyi muhasebeci” değil, iyi finansçı batışı engeller. Konkordatoya sürüklenen her şirketin ardında, bir şekilde ihmal edilmiş bir finans bölümü yatar. Unutmayın: