Connect with us

GÜNCEL

Yabancı ülkelerden gelen aramalarda dolandırıcılık arttı

Türkiye’de yaygınlaşan ve birçok kişinin telefonuna gelen bu aramalara cevap verildiği takdirde neler olacağını anlatan Bilişim Uzmanı Alev Akkoyunlu, “İletişim devam ettiğinde, karşıdaki kişinin iş olanakları gibi cazip fikir ve tekliflerle geldiğini görüyoruz. Bu kapsamda yaptığınız bir iş karşılığında kazanç sağlayacağınız vaadi ile kredi kartı bilgileriniz isteniyor. Kartınızın aktif olup olmadığını kontrol etmek amacıyla işlem yaptığınız durumlar için üç beş dolar para kartınıza gönderiliyor. Ardından, kartınızla yüklü miktarda alışveriş yapıp sizi dolandırabiliyorlar” dedi.

Yayınlanma:

|

Son birkaç haftadır çoğunlukla Senegal, Nijerya, Filipinler gibi ülkelerden olmak üzere Türkiye’deki birçok kişiye WhatsApp üzerinden arama ve mesaj gelmeye başladı. Bilişim uzmanı Alev Akkoyunlu, aramaların sebepleri, son zamanlarda sıklaşma nedenleri, ne amaca hizmet ettiği gibi merak edilen konularla ilgili DHA’ya konuştu.

“YABANCILARDAN GELEN BU ARAMALAR GENELLİKLE DOLANDIRMA AMAÇLI OLUYOR”  

Aramalardan kendisinin de muzdarip olduğunu belirten Akkoyunlu, “Son birkaç haftadan beri birçok insana bu arama ve mesajlar geliyor. Muhtemelen bir veri sızıntısı söz konusu oldu. Cep telefon numaralarımız başkaları tarafından ele geçirilmiş olduğu için üst üste bu şekilde arama ya da mesaj alıyor olabiliriz. Sadece Türkiye’de bu durumun olduğunu düşünmüyorum; dünya genelinde birçok kişi bu tarz arama ve mesajlar alıyor. Yabancılardan gelen bu aramalar genellikle dolandırma amaçlı oluyor. Beni arayan numaralara baktığımda aramaların Senegal, Nijerya, Filipinler gibi benimle alakası olmayan yerlerden geldiğini görüyorum. Aramaların yapıldığı numaralarda, genellikle albenili ve ilgi çekici birinin profil fotoğrafı kullanılıyor.  Sizi arayan ya da mesaj atan bir erkek olsa bile bu kişi, aramaya ve mesaja geri dönmenizi sağlamak için güzel bir kadının resmini kullanabiliyor. Diyalog devam ettirildiğinde ise karşıdaki kişinin iş olanakları, cazip fikir ve tekliflerle geldiğini görüyoruz. Bugün sadece İngilizce değil bazı çeviri uygulamaları kullanarak Türkçe mesajlar da atıldığını söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

“İŞLEM YAPTIĞINIZ DURUMLAR İÇİN ÜÇ BEŞ DOLAR PARA GÖNDERİLİYOR”

Akkoyunlu, Aramaları açan ya da mesajlara cevap veren kişilerin sonrasında nelerle karşılaşacağını da şöyle özetledi:

“Diyaloğun devamında size bir ödeme yapılacak vaadi ile kredi kartı bilgileriniz isteniyor. Bugün, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada ekonomik bir kriz var; birçok kişi kolay yoldan ve hızlı şekilde para kazanmak istiyor. Belirli bir iş ve uğraş karşılığında kazanç sağlayacağınız vaadi verildiğinde ise bu fikir bazı kişilere cazip gelebiliyor. Kredi kartı bilgileriniz verildikten sonra kartınızın aktif olup olmadığını kontrol etmek amacıyla işlem yaptığınız durumlar için üç beş dolar para gönderiliyor. Kontrol yapıldıktan sonra kartınızla, 3D ile alışveriş yapılamayan bir yerden yüklü miktarda alışveriş yapıp sizi dolandırabiliyorlar.”

“VERİLERİN FARKLI YOL VE YÖNTEMLERLE BAŞKA KİŞİLERİN ELİNE GEÇME OLASILIĞI ÇOK YÜKSEK”  

Son zamanlarda aramaların bu denli artması, kişisel verilerin korunup, korunmadığına dair soru işaretlerini de ortaya çıkardı. Verilerin birçok şekilde sızabileceğini söyleyen Akkoyunlu ise “Kişisel Verilerin Korunma Kanunu’na göre birçok kurumun verilerini koruması ve verinin içerden dışarıya sızıntısını engellemesi gerekiyor. Fakat bunu yapamayan kurumlar mevcut. Verileriniz, bir form ve dosyanın ele geçirilmesi ile çalınmış olabilir. Siz çok iyi önlemler almış olsanız dahi çalıştığınız kurum o önlemleri almamış bu yüzden herhangi bir sunucu üzerinde veri tabanında sızıntı yaşanmış olabilir, ya da bile isteye verileriniz alıp kasti bir şekilde kullanılması için üçüncü gruplara satan kişiler olabilir. Zamanında; bir market çalışanının, market için doldurulan form bilgilerini alıp bir sigorta şirketine satma teşebbüsü ile karşılaşmıştık. Bu tarz durumlarda spesifik olarak ‘şuradan gerçekleşen bir sızıntı’ diyerek aramaların sebeplerini bir duruma bağlamak olmaz. Verilerin çok farklı yol ve yöntemlerle başka kişilerin eline geçmiş olma olasılığı çok yüksek” ifadelerini kullandı.

“BİREYSEL ÖNLEM ALMAK VE BİREYSEL BİLİNÇ OLUŞTURMAK GEREKİYOR”  

Akkoyunlu, “Açık konuşmak gerekirse yabancı ülkelerden gelen bu aramalar, kısmi olarak oltalama diyebileceğimiz bir dolandırıcılık yöntemidir. Bugün, dış aramaların hepsi kapatılabilir ama yurt dışında arama yapması gereken ve iletişimlerini bu şekilde sağlayan birçok kişi de var. Örneğin ben, İngiltere’de yaşayan kız kardeşimle görüşmelerimizi WhatsApp üzerinden yapıyorum. Bu yüzden regülasyon yapılıp bir kanun ile hattın veya dışarıdan gelen aramaları tamamen kapatılması sağlıklı bir yöntem olmamakla olası bir durum da değil. Bu durumda, bireysel önlem almak ve bireysel bilinç oluşturmak gerekiyor. Her ne kadar ‘sadece bu yeterli değil’ desek bile bunu yapmaya mecburuz çünkü bugün dış aramaların tamamen kapatılması çok mümkün değil” dedi.

“AMAÇ, BİZİ CAZİP BİR İŞ, PARA KAZANMA TEKLİFİ İLE ELE GEÇİRMEKTİR”  

Aramalara karşı bireysel önlem alınmasının çok önemli olduğunu söyleyen Akkoyunlu, konuyla ilgili şu önerilerde bulundu:

“Öncelikle tanımadığımız, bilmediğimiz kişilerden gelen aramaları kabul etmeyip, mesajlara cevap vermeyelim. Rehberimizde olmayan hatta tanıdığımız kişilerden dahi gelen mesajlara dikkat edelim. Günümüzde, sosyal mecralarımız çalınabiliyor bu yüzden rehberimizde olan kişilerin dahi bu amaçla mesaj atma durumları olabilir. Bankalardan gelen link, işlem bilgileri, şifrelerinizi güncelleyin gibi mesajlar aldığınızda mutlaka 2 kere düşünüp öyle hareket etmeniz gerekiyor. Özellikle WhatsApp üzerinden gelen arama, çağrı ve mesajlardaki asıl amaç, bizi inanamayacağımız derecede cazip bir iş, para kazanma teklifi ile ele geçirmektir. Birisi ile bu tarz bir diyaloğun içine girdiğinizde mutlaka 2 kere düşünmeli ve kredi kartı, banka, kişisel verilerinizi paylaşmamamız gerekiyor. Sizi bu şekilde arayan, üst üste rahatsız eden kişileri uygulama üzerinden engelleyebilirsiniz. Ayrıca haber mecraları çok önemli bir rol oynuyor; bu tarz dolandırılma yöntemleri olduğu ne kadar çok ifşa edilir ve bilinçlendirilirse o kadar önüne geçinilebilir olur.”

“SADECE BİR KERE DEĞİL ÜST ÜSTE İKİ KERE ARADILAR”  

Kendisinin de uygulama üzerinden arandığını söyleyen Elif Ertaş, “İki kere yaşadım, ikisini de engelledim. Ayrıca, sadece bir kere değil üst üste iki kere aradılar. Bir bakıyorum Afrika ülkesi, bir bakıyorum bambaşka yerden arama geliyor ‘ne alaka’ dedim, oldukça garip geldi. Benim bilgilerimin Afrika’da ya da başka bir ülkede ne işi var? Aramalara hiç cevap vermeden numaraları engelledim, herkese de bunu öneririm. Aramalara cevap veren kişiler gördüm, karşı taraf Türkçe cevap veriyor. Buna herkesin dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.

“GENELDE PARA KOPARMAYA ÇALIŞIYORLAR”  

Kerem Demir ise “Geçen sene benim başıma da böyle bir olay gelmişti. Yabancı bir numara satış ya da başka bir amaçla sizi arıyor. Ben internete ilan verdikten sonra aranmıştım. Genelde para koparmaya çalışıyorlar, kanmamak lazım ve hep tedbirli olmak lazım. Ben direkt engelledim” dedi.

“ARAMALARIN AÇILMAMASI GEREKTİĞİNİ BİLİYORUM”  

Başına böyle bir olay gelmediğini belirten Ramazan Okur da “Her gelen mesaja cevap vermemek lazım, verildiği zaman sonuçlarına katlanılıyor. Bunun çok tehlikeli olduğunu ve aramaların açılmaması gerektiğini biliyorum” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

QNB Finansbank’tan 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracı

QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, “İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

QNB Finansbank, uluslararası piyasalarda 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracını gerçekleştirdi.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, yurt dışı yerleşik yatırımcılara yönelik 5 yıl vadeli yapılan ihraca dünyanın farklı bölgelerindeki 100’ün üzerinde yatırımcıdan, ihraç tutarının 3,5 katından fazla talep geldi. 1,8 milyar doları aşan taleple işlemin getiri oranı yüzde 7,375, kupon oranı ise yüzde 7,250 olarak belirlendi.

Gerçekleştirilen ihraçla QNB Finansbank, Türk bankaları arasında 2015’den bu yana 5 yıl vadeli, ABD hazine bonosuna en yakın getiri oranıyla borçlanan banka oldu. Aynı zamanda banka, Eylül 2021’den bu yana Türk bankacılık sektöründe gerçekleştirilen ihraçlar arasında en düşük borçlanma oranına sahip ihraca da imza attı.

Eurobond ihracından elde edilecek kaynağın ‘QNB Grup Sürdürülebilir Finans ve Ürün Çerçevesi’ kapsamında yer alan ve uygunluk kriterlerini karşılayan Yenilenebilir Enerji, Temiz Ulaşım ve Temel Hizmetlere Erişim başta olmak üzere yeşil ve sosyal projelerde kullanılması hedefleniyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, ihracın kendi içinde birçok başarıları ve ilkleri kapsadığının altını çizerek, ilk sürdürülebilir eurobond ihraçları ile dünyanın geleceğini korumaya olan taahhütlerini güçlendirdiklerini belirtti.

Tan, elde edilen bu kaynağı, düşük karbonlu ekonomiye geçişi ve sosyal kalkınmayı destekleyecek projelerin finansmanına yönlendireceklerini vurgulayarak, ‘Bu işlem özelinde gelen yoğun ilgi ile beraber son dönemlerdeki en düşük borçlanma oranına sahip eurobond ihracını gerçekleştirdik. İşlemde gerçekleşen borçlanma faiz marjı Türkiye’nin uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca yatırım yapılabilir seviyede olduğu zamanlardaki oranlar seviyesinde. Bu sonuç, global piyasalarda Türkiye ekonomisine ve QNB Finansbank’a duyulan güvenin önemli bir göstergesi.’ ifadelerini kullandı.

Bankacılık faaliyetlerinde sürdürülebilirlik konusunda öncü olmayı ilke edinen bir banka olduklarını ve bu kapsamda tüm iş süreçlerini ve stratejilerini ‘Dünyayla1’ vizyonu altında bütünleştirerek, sürdürülebilirlik odaklı, güçlü ve kapsayıcı bir yapı oluşturduklarını vurgulayan Tan, şunları kaydetti:

‘İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. QNB Finansbank olarak bankacılıktan doğan etki alanımız ve dönüştürücü gücümüzün farkındalığıyla hareket ediyoruz. Bu doğrultuda sürdürülebilir eurobond ihracımızla elde edilen kaynağı, çevreci ve sosyal yatırımlara yönlendirerek, öncelikle kendimizden başlattığımız değişim ve dönüşüm yolculuğunda müşterilerimiz ve tüm paydaşlarımızı destekleyerek uzun vadede sürdürülebilir kalkınma amaçlarının ulaşılmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz.’

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ben #gümüş, geliyorum!

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Küresel mali piyasalar, FED’in bir sonraki hamlesine ışık tutacak öneme sahip ABD’de dün açıklanan tüketici enflasyonu ve perakende satışlar verisini büyük bir heyecanla takip etti. Enflasyon verisinin endişe edildiğinin aksine beklentiler paralelinde sonuçlandığını söyleyebilirim. Yıllık bazda manşet TÜFE enflasyonu %3,5’e; çekirdek TÜFE ise %3,6 seviyesine gevşedi. Aynı dakikalarda açıklanan perakende satışlar verisi ise (ekonomik canlılığı gösteriyor) %0,4 olan beklentiyi karşılayamayarak %0 artış kaydetmek suretiyle oldukça zayıf bir görünüm sergileyerek piyasalarda var olan iyimser havayı perçinledi.
  • ABD’de tüketici fiyat endeksinin bir yıl öncesine göre %3,4 artması, her ne kadar FED’in %2 olan enflasyon hedefine ulaşmadan önce hâlâ kat etmesi gereken mesafe olduğunu gösterse de, fiyat baskılarının istikrarlı bir şekilde azaldığı ve üç aylık beklenenden daha sıcak enflasyon rakamları ardından tabir caizse ‘şeytanın bacağının’ kırılması, hem FED’e hem de piyasalara moral verdi. Unutmamak gerekiyor ki, son dönemlerde peşi sıra gelen güçlü veriler, -sayıları giderek artan bir şekilde- pek çok yatırımcı ve analist faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalması gerektiği konusunda endişe taşıyorlardı.
  • Umutları yeşerten enflasyon ve perakende satışlar verisi ardından, FED’in hem Eylül hem de Aralık ayında faiz indirimi yapacağına dair bahislerin (faiz vadeli kontratlar) güçlendiğini de yeri gelmişken not edelim. Vadeli işlem sözleşmeleri fiyatlaması yıl sonu politika faizinin mevcut %5,25-%5,50 aralığından %4,75-%5,00’e işaret ettiğini görerek piyasaların faiz indirim beklentisine yeniden büründüğünün altını çizmek gerektiyor. Hatırlanacağı üzere sene başı abartılı bir ruh hâline bürünen piyasalar 6 kez faiz indirimi bekler konuma geçmişler, biz ise piyasadan ayrışarak 2-3 kez faiz indirimini daha makûl bulmuştuk.
  • Gelelim verinin piyasa yansımasına… Piyasaların gösterge klavuzu konumunda 10 yıl vadeli devlet tahvil faizinin getirisi yaklaşık 10 baz puan düşüşle %4,35 seviyesine gelerek son altı haftanın dibi görürken, faiz indirim beklentilerinin yeşermesinin de yardımı ile risk iştahı genele yayılarak güçlendi. Doların piyasa kuru olan DXY son 5 haftanın en düşük seviyesine gerilerken, EURUSD paritesi 1,09 seviyesine dayanarak benzer bir şekilde son 5 haftanın zirvesine yükseldi. EURUSD paritesinde 1,10 direncinini aşılması durumunda yukarıda 1,1250 seviyesini hedefleyeceğiz.
  • ABD dolarının piyasa faizinin gerilediği dünkü günde, uzun pozisyona sahip olduğumuz kıymetli madenler beklentilerimize paralel bir hareket sergiledi. Altının ons fiyatı 2,400 dolar seviyesine dayanırken, daha büyük bir beklenti ile takip ettiğimiz gümüş ise bir kez daha 30 dolar direncini test etti. Teknik mânâda uzun bir süredir, gümüşün 26 dolar seviyesini aşması, akabinde 30 doları direncinden dönerek bir kez daha 26 doları yoklaması (re-test) ve sonrasında gelen güçlü alımları olumlu bulduğumuzu paylaşmıştık. Asıl hareketin 30 dolar seviyesinin üzerinde haftalık bir kapanış ile gerçekleşeceğini bir kez daha not edelim (bakınız grafikler). Bitcoin ise uzun bir süredir 61-62 bin dolar civarında yatay bir seyir izlemesi ardından bu sabah 66bin dolar seviyesinin üzerine yükseldi. Bitcoin’de de benzer bir şekilde uzun bir süredir takip ettiğimiz 56bin – 70bin dolar sıkışmasının 69bin dolar seviyesinin üzerinde gecelik bir kapanışın ile yukarı yönlü devam etmesini bekliyoruz.
  • Türkiye cephesinde ise yerel seçimler ardından yaklaşık 45 gündür devam eden bahar havasının devam ettiğini not edelim. Her gün bültenimizde yer verdiğimiz üzere, TCMB’nin swap hariç net yabancı para pozisyonu 14 Mayıs tarihinde yaklaşık 2 milyar dolar daha iyileşerek manşet rakamı eksi 28,9 milyar dolar seviyesine taşıdı. Son 45 günde TCMB, kamu dövizleri ve swap hâriç yaklaşık 45 milyar dolar rezerv biriktirdi. USDTRY kurunun 32,2 civarında dengeli seyri korunurken, henüz yabancının TL’ye ulaşımının önünü açacak swap limitlerinin gevşetilmediğini de yeri gelmişken not edelim. Seçim öncesi alınan negatif beklentili döviz uzun pozisyonların da fazlası ile kapandığını görmekle birlikte, bahar havasının da devam etmesi adına somut adımların da gecikmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Carry trade olarak adlandırılan yüksek faizli para birimi almanın -yani TL’de pozisyonlanma isteğinin- sonbahara kadar devam etmesini beklemeye ise devam ediyoruz. Yabancı indinde Türkiye’nin risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk priminin 269 baz puan ile son 4 yılın dibine gerilediğini not edelim.
  • ABD’de dün açıklanan enflasyon verileri ardından en büyük 500 şirketin işlem gördüğü S&P500 endeksi, teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq ve Dow Jones sanayi endeksleri geceyi rekor seviyelerde tamamladı. Hisse senetleri bu yılın başından beri, ilk çeyrek için beklenenden daha iyi kazançlar ve FED’in büyümeyi zarar vermeden enflasyonu kontrol edebileceği ve sonunda faiz indirimine geçebileceği beklentileriyle yükseliş kaydederken, dünkü veri ardından iyimserlik düzeyinin de arttığını not edelim.
  • Yeni gün başlangıcında, Pasifiğin diğer ucunda benzer bir şekilde topyekûn iyimser bir tablo görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1’e yakın yükseliş kaydederken, Hang Seng endeksi %1,5 yükselişle başı çekiyor. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de artılar dikkatimizi çekiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin’in ABD’nin en güçlü iki jeopolitik rakibi arasındaki stratejik ortaklığı derinleştirmesini umduğu Xi Jinping ile görüşmek üzere Pekin’e gitti. Çin ve Rusya, Şubat 2022’de Putin’in Ukrayna’ya asker göndermesinden sadece birkaç gün önce Pekin’i ziyaret etmesiyle “sınırsız” bir ortaklık ilan etmişti. Putin, kendisini en az 2030’a kadar iktidarda tutacak altı yıllık bir dönem için yemin etmesinden bu yana ilk yurtdışı gezisi için Çin’i seçerek, dünyaya öncelikleri ve Xi ile kişisel ilişkisinin derinliği hakkında bir mesaj da gönderdiğinin altını çizelim.

>Gümüş

Patlayıcı hareketin 30 dolar seviyesini aşılması sonrası gerçekleşmesini bekliyoruz.

1715833317ecc018299fe8b5a7234ac69e2d9845e2_1_1200.jpg

>Altın

Yukarıda 2,550 dolar olan hedefimizi korumaya devam ediyoruz.

171583331723845a752c62d01be23c2f006c5982bd_2_1200.jpg

>ABD’de enflasyon gerilemeye devam ediyor

17158333175eee5f7e8cbbef43516c213219c0a550_3_1200.jpg

>TCMB swap ve kamu dövizleri hâriç net rezervleri iyileşmeye devam ediyor

171583331823776fb4e953246cca879a0bdfe773d0_4_1200.jpg

>TCMB’nin yurtiçi bankalar ile yaptığı swap işlemleri kapanmaya devam ediyor

17158333193e86623e0753b6b2bc8abbc8eac6a17c_5_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.