GÜNDEM
SAHTE VEKÂLETNAME İLE GAYRİNEMKUL BAŞKASINA SATILIRSA NE OLUR?
Sahte vekâletname ile bir kişiye ait taşınmazın tapu üzerinden bir başkasına satılması ve bu kişi adına tescil edilmesi olayları ile zaman zaman karşılaşılmaktadır.

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Burada sahte vekâletname ile tapuda yapılan satış işleminin hükmen iptal edilmesi üzerine ilgili kişiler, davalılardan uğradığı maddi ve manevi zararların parasal tutarını talep edebilmektedirler.
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde, alan kişi tapuya güvenerek taşınmazı satın almaktadır. Daha sonra satış işleminde kullanılan vekâletnamenin sahte olduğu gerekçesiyle satış işlemi hükmen iptal edilebilmektedir.
Bu durumda zarar gören kişilerin, ödemiş olduğu satış bedeli, tapu harcı ile manevi tazminat bedelinden oluşan parasal tutarı, davalı Devlet Hazinesi ve davalı noterden yasal faiziyle alınarak kendisine verilmesini talep ettikleri görülmektedir. Başka bir söylemle bu konuda zarar gören kişiler, uğramış olduğu zararın parasal tutarının davalılardan alınarak kendisine verilmesini talep etmektedir.
Bu gibi hallerde Hazine ve noter aleyhine açılan dava türüne rastlanmaktadır. Bu tür davalarda davalı tarafta ise genelde iki kişi bulunmaktadır. İlk olarak davalı tarafta ‘Devlet’ (Hazine) yer almaktadır. Davalı tarafta bulunan ikinci kişi ise, sahte vekâletnamenin sahte belgeler kullanılarak düzenlendiği noterdir.
Aradan zaman geçmesi halinde genelliklesomut olayda zamanaşımı süresinin geçtiği ile ilgili iddiaların ileri sürüldüğü görülmektedir. Yani davalı burada zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle davalının böyle bir talepte bulunamayacağını iddia etmektedir.
Bu tür davalarda davalı noter ise, sahte vekâletnamenin düzenlenmesi sırasında kullanılan sahte belgelerle vekâletnamenin sahte olarak oluşturulması nedeniyle zararın ortaya çıkmasında üçüncü kişinin ağır kusurunun bulunduğunu ve illiyet bağının kesildiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmektedirler.
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde, taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın kaynağı aslında bir suça dayanmaktadır.[1]
Genellikle bu gibi durumlarda Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda, somut olaylardaki satış işleminde kullanılan vekâletnamelerdeki imzaların sahte olduğu tespit edilmektedir. Yani imzaların tapu maliklerine ait olmadığı hükmen belirlenmektedir.
Hatta bazı olaylarda; ceza yargılaması sonucunda vekâletnamedeki fotoğrafların tapu maliklerine ait olduğu, yardımcı bilgisayar programları kullanılmak suretiyle fotoğrafların başka belgelerden temin edildiği tespit edilebilmektedir.
Tapudaki satış işleminde kullanılan vekâletnamenin sahte olduğunun ceza yargılaması sonucunda belirlenmesi üzerine satış işlemi hükmen iptal edilebilmekte ve davacı da işlenen bu suç nedeniyle tapudaki satış işleminin iptal edilmesi üzerine uğradığı maddi ve manevi zararların davalılar tarafından giderilmesini talep edebilmektedirler.
Bu tür davalarda karşımıza çıkan hukuki kavramlar ve sorunlar şunlardır:
Birincisi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun[2] 1007. Maddesinde hüküm altına alınan, Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olması ilkesidir.
Burada Devletin sorumluluğunun hukuki niteliği ve kapsamı üzerinde durulmalı ve bu kavram çerçevesinde değerlendirme yapılmalıdır.
İkincisi ise; 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun[3] 162. maddesinde hüküm altına alınan noterin hukuki sorumluluğu ile ilgilidir.
Bu nedenle davalı noter ile ilgili sahte vekâletname ile yapılan işlemlerden dolayı noterin hukuki sorumluluğunun hukuki niteliği ve kapsamı üzerinde durulmalıdır.
Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olması ilkesi
Burada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 38 ve 1007 maddelerinde tanımlanan Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olması ilkesinin hukuki niteliği ve sorumluluğunun kapsamı üzerinde durulmalıdır.
Bu sorumluluğun kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk olduğunu vurgulamak gerekir.
Bu tür davalarda; muhtar, nüfus veya tapu müdürü veya memurunun kusurunun bulunup bulunmadığına bakılmaksızın sicilin tutulmasından sorumlu olduğu hususu dikkate alınmalıdır. Burada şahısların malvarlığı ile ilgili yararlarını koruyan yasal düzenlemelere aykırı davranışların ortaya çıkması yeterli olacaktır.
Bu tür olaylar nedeniyle ortaya çıkan zarar ile ilgili olarak memura karşı dava açılamayacaktır. Burada Devlete karşı dava açılabilecektir. Şayet memurun kusurunun varlığı söz konusu ise Devlet, memuruna rücû edecektir.
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde, noter açısından Noterlerin hukukî sorumluluğu ile ilgili 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesini dikkate almak gerekir. Burada noterin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğuna işaret etmek gerekir. Bununla birlikte; noterin sorumluluğunun zarar ile illiyet bağının kesildiğinin kanıtlanması halinde söz konusu olamayacağını ayrıca vurgulamalıyız.
Bu tür davalarda davacının zararı, sahte vekâletname ile tapu dairesinde yapılan işlemden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle hem devlet hem de noter açısından illiyet bağının bulunduğu söylenebilir. Burada kusursuz sorumluluk ilkelerine göre zararın giderilmesine dair şartların oluştuğunu ifade edilebilir.
Bu tür davalarda yerel mahkemece usule uygun tespit edilen tazminat miktarının doğru bir şekilde tespit edilmesi önemlidir. Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde Hazine ile Noter aleyhine dava açılabilmesi mümkündür.
ÖĞRETİ GÖRÜŞLERİ
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde zarar gören kişiler, davalı Devlet Hazinesi ve notere yönelik olarak sahte vekâletname ile taşınmazın tapuda satılması eylemi nedeniyle yolsuz tescil olarak değerlendirilen işleme bağlı olarak taşınmaz satışının hükmen iptal edilmesi üzerine tazminat davası açabilmektedirler.
Bu tür davalarda devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu ile noterin hukuki sorumluluğu kavramları ortaya çıkmaktadır. Bu konular üzerinde durulması gerekmektedir.
Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Sorumluluğu Açısından
Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu açısından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 38 ve 1007 maddeleri dikkate alınmalıdır. Burada devletin sorumluluğu, tapu siciline duyulan güvenin sürekliliğini temin etmek amacıyla getirilmiştir.
Öğretideki egemen görüşe göre, tapu sicilinin tutulması nedeniyle devletin sorumluluğu asli ve kusursuz sorumluluk kapsamında değerlendirilmelidir.[4]
Bu konuda öğretide ve uygulamada herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Öğretide bu sorumluluğun dayandığı esaslar yönünden tartışma bulunmaktadır. Bu konuda başlıca iki görüş ileri sürülmüştür.
Bir görüşe göre, devletin tapu sicilini tutulmasından doğan sorumluluğu tehlike esasına dayanmaktadır.[5]
Diğer görüşe göre ise, devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu, sebep sorumluluğuna dayanmaktadır.[6]
Devletin sorumluluğu açısından, kişilerin malvarlığına yönelik menfaatlerini koruma altına alan hukuk kurallarına aykırı eylemlerin gerçekleştirilmesi yeterli görülmektedir. Ayrıca sicilin tutulmasında görevli kişilerin kusurlu davranışlarının olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.
Öğretide, sahte vekâletname ile tapu sicilinde işlem yapılması halinde devletin sorumlu tutulup tutulmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.[7]
Öğretide yer alan bir görüşe göre, sahte vekâletnamenin tüm incelemelere ve özene rağmen sahte olduğunun belirlenememesi durumunda, devletin tapu sicilinde gerçekleşen işlem nedeniyle ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulması söz konusu edilemez.[8]
Öğretide yer alan diğer görüş ise, sahte vekâletname ile tapu sicilinde işlem yapılmadan önce gerekli incelemenin yapılması ve gereken özenin gösterilmesine rağmen belgenin sahteliğinin belirlenememesi halinde dahi devletin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu ileri sürmektedir.[9]
Noterin Hukuki Sorumluluğu Açısından
Noterlerin hukukî sorumluluğu açısından 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi değerlendirmeye alınmalıdır. Bu yasal düzenlemede, noterlerin hukukî sorumluluğu açısından “kusur” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumluluklarının kusursuz sorumluluk esasına dayandığı söylenebilir.[10] Noterlerin sorumluluğu için şu şartların varlığı gerekmektedir:[11]
1) Noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili eylemi olmalıdır.
2) Ortaya çıkan bir zarar bulunmalıdır.
3) Zararı doğuran davranış hukuka aykırı olmalıdır.
4) Zararla hukuka aykırı davranış arasında nedensellik bağı olmalıdır.
Zararın doğması halinde nedensellik bağının varlığından bahsedilecektir. Noterin sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına dayandığından, sorumluluğun ortadan kalkması için zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin ispatlanması gerekir.
Başka bir söylemle, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi nedensellik bağını ortadan kaldıran durumların bulunması ve bu hususun da ispatlanması halinde sorumluluk söz konusu olmayacaktır.[12]
Öğretideki egemen görüşe göre, noterin hukuki sorumluluğu haksız fiil hükümlerine dayanmaktadır.[13] Yargıtay’ın da aynı yönde kararlarına rastlamak mümkündür.[14]
DEĞERLENDİRME
Sahte vekâletname ile bir kişiye ait taşınmazın tapu üzerinden bir başkasına satılması ve bu kişi adına tescil edilmesinden sonra, sahte vekâletname ile tapuda yapılan satış işleminin hükmen iptal edilmesi üzerine davacı, uğradığı zararlar nedeniyle hem Devlet Hazinesine hem de notere yönelik uğradığı zararların giderilmesi yönünde dava açabilmektedir.
Öncelikle burada hem devletin hem de noterin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu ifade etmeliyiz.
Gerek öğretideki egemen görüş gerekse uygulamada bu sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu hususu tartışmasız bir şekilde kabul edilmektedir.
Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu açısından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 38 ve 1007 maddeleri dikkate alındığında Devletin kusursuz sorumluluğuna gidilebilecektir.[15]
Burada devlet görevlilerinin kusurlu eylemlerinin bulunup bulunmaması önemli değildir.
Bu tür olaylarda bazen zamanaşımı süresinin geçtiği ileri sürülmektedir. Bu husus mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmalıdır.[16]
Ayrıca 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi dikkate alındığında, noterin kusursuz sorumluluğu söz konusudur. Nitekim noterler açısından benzer olaylarda Yargıtay, noterin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu ifade etmektedir.[17]
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde, zararın varlığı noterin eylemi ile ortaya çıkan sonuç arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığı önemlidir.
Davalı noter, zararın ortaya çıkmasında üçüncü kişinin ağır kusurunun bulunduğunu ve illiyet bağının kesildiğini ileri sürmesi halinde bu hususu ispatlamalıdır. Bu durumu kanıtlayamaz ise zarardan sorumlu tutulması gerekir.
SONUÇ
Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde ortaya çıkan uyuşmazlığın temelinde resmi belgede sahtecilik suçu bulunmaktadır.
Davacının tapu siciline güvenerek satın almış olduğu taşınmaz ile ilgili işlemler vekâletnamenin sahte olması nedeniyle geçersiz sayılmakta ve iptal edilmektedir.
Bu şekilde zarara uğrayan davacı, hem devlet hazinesine hem de ilgili notere karşı zararının giderilmesi amacıyla dava açabilmektedir.
Davacının zararı, sahte vekâletname ve tapu dairesinde yapılan işlemden doğduğu için kusursuz sorumluluk ilkeleri geçerli olacaktır.
Bu tür davalarda zararın giderilmesine dair şartların oluşup oluşmadığına bakılmalıdır. Sahte vekâletname kullanılarak taşınmazın satılması halinde, belirlenen tazminat miktarı ile Hazine ve Noter aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi mümkündür. Kanaatimizce, burada gerek Devletin gerekse Noterin kusursuz sorumluluğuna gidilmesi hukuka ve öğretideki görüşlerle uyumlu bir uygulama olacaktır.
Emre Cem ÇALIŞKAN– Hukuk Fakültesi Öğrencisi
KAYNAKÇA
Başak Görgeç, “Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Sorumluluğu, Rücu Hakkı Ve Tabi Olduğu Zamanaşımı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 22 (2016 ): 1185-1220; s. 1186; https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/36500/334218; E.T. 06.12.2020.
Leyla Müjde Kurt, “Noterlerin Hukuki Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVIII, Yıl 2014, Sayı: 2, Sayfa:85-118, webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/18_2_3.pdf, E.T.06.12.2020, s.91.
Noterlik Kanunu, Kanun Numarası: 1512, Kabul Tarihi: 18.1.1972; RG: T. 5.2.1972, S. 14090; Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 11, Sayfa: 408.
Türk Medeni Kanunu, Kanun Numarası: 4721, Kabul Tarihi: 22.11.2001, RG: T. 8.12.2001, S. 24607 Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 41.
Y.15.CD, E: 2014/24305, K: 2017/10861, T: 15.05.2017 (www.corpus.com.tr)
Y.20.HD, E: 2017/384, K: 2017/2513, T: 28.03.2017. (www.corpus.com.tr)
Y.3.HD, E: 2019/5494, K: 2020/656, T: 03.02.2020. (www.corpus.com.tr)
YHGK, E: 2017/1518, K: 2020/139, T: 13.02.2020. (www.corpus.com.tr)
————–
[1] Sahte noter vekâletnamesi, resmi belgede sahtecilik suçuna konu olmaktadır. Emsal karar için bkz.; Y.15.CD, E: 2014/24305, K: 2017/10861, T: 15.05.2017: “…Suça konu sahte noter vekaletnamesinin kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olduğu ve resmi belgede sahtecilik suçundan verilen cezanın TCK’nın 204/3. maddesi uyarınca artırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır…” Karar için bkz.:” (www.corpus.com.tr)
[2] Türk Medeni Kanunu, Kanun Numarası: 4721, Kabul Tarihi: 22.11.2001, RG: T. 8.12.2001, S. 24607 Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 41.
[3] Noterlik Kanunu, Kanun Numarası: 1512, Kabul Tarihi: 18.1.1972; RG: T. 5.2.1972, S. 14090; Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5, Cilt: 11, Sayfa: 408.
[4] Başak Görgeç, “Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Sorumluluğu, Rücu Hakkı Ve Tabi Olduğu Zamanaşımı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 22 (2016 ): 1185-1220; s. 1186; https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruhad/issue/36500/334218; ET: 06.12.2020.
[5] Bu görüş, tapu sicilinin tutulmasının tehlikeli bir eylem olmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bkz. Görgeç, a.g.m., s. 1188.
[6] Görgeç, a.g.m., s. 1188.
[7] Görgeç, a.g.m., s. 1200.
[8] Bu görüş, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlarda devletin kusursuz sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bkz.; Görgeç, a.g.m., s. 1200.
[9] Görgeç, a.g.m., s. 1200.
[10] Öğretideki egemen görüş bu yöndedir. Bkz.; Leyla Müjde Kurt, “Noterlerin Hukuki Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVIII, Yıl 2014, Sayı: 2, Sayfa:85-118, webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/18_2_3.pdf, E.T.06.12.2020, s.91.
[11] Kurt, a.g.m., s. 97-105.
[12] Kurt, a.g.m., s. 101.
[13] Öğretide yer alan bir başka görüş ise, noterin hukuki sorumluluğunun uyuşmazlığın resmi senede dayandığı hallerde haksız fiil hükümlerine, bunun dışında vekâlet sözleşmesi esasına dayandığını ileri sürmektedir. Görüşler için bkz.; Kurt, a.g.m., s. 89.
[14] YHGK, E: 2017/1518, K: 2020/139, T: 13.02.2020: “….Yasanın, zamanaşımı süresinin başlaması için alacaklının belli olguları öğrenmiş olması koşulunu aradığı hâllerden biri, haksız fiilden kaynaklanan tazminat borcudur. Buna ilişkin bir ve on yıllık zamanaşımı sürelerini öngören BK’nin 60. maddesinde, bir yıllık zamanaşımı süresinin, zarar görenin, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren başlayacağı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında, alacaklı zararın varlığını ve zarar vereni bilmediği sürece, zamanaşımı süresi başlamayacaktır… somut olay değerlendirildiğinde, davalı noter hakkında da Kanunun 60/2. madde ve fıkrasındaki ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği açıkça anlaşılmaktadır…”(www.corpus.com.tr)
[15] Y.20.HD, E: 2017/384, K: 2017/2513, T: 28.03.2017. (www.corpus.com.tr)
[16] TMK’nin 1007. maddesinde zamanaşımı ile ilgili bir düzenleme yoktur. Bu nedenle genel hükümlerin geçerli olduğu söylenebilir. “TBK m. 72 uyarınca tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” Bkz.; Görgeç, a.g.m., s. 1209.
[17] Y.3.HD, E: 2019/5494, K: 2020/656, T: 03.02.2020. (www.corpus.com.tr)
İlginizi Çekebilir
GÜNCEL
CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

Yayınlanma:
7 saat önce|
26/06/2025Yazan:
BankaVitrini
CGTN, Astana’da düzenlenen ikinci Çin-Orta Asya Zirvesi’yle ilgili Çin ve beş Orta Asya ülkesinin Ebedî İyi Komşuluk ve Dostane İş Birliği Anlaşması’nı imzalamasının önemini vurgulayan, ortak kalkınmayı ve bölgesel iş birliğini teşvik etmek amacıyla Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla aralarındaki ortaklıkları güçlendirmeye yönelik ortak taahhüde dikkat çeken bir makale yayımladı.
Tarihte ilk defa, bir Orta Asya ülkesi Çin-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği yaparken Çin ve beş Orta Asya ülkesinin liderleri salı günü Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ikinci zirve için bir araya geldi.
Altı ülkenin zirvede Ebedî İyi Komşuluk ve Dostane İş Birliği Anlaşması’na imza atması yeni bir dönüm noktası oldu.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping açılış konuşmasında anlaşmanın amacının ülkeler arasındaki ebedî dostluk ilkesini hukuki bir zemine oturtarak güvence altına almak olduğunu belirtti.
Başkan Xi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan cumhurbaşkanlarının katıldığı zirveye değinerek “Bu anlaşma bugün için bir dönüm noktası, yarın içinse bir temel taşı.” diye belirtti.
Çin-Orta Asya Ruhunu Yaşatmak
Başkan Xi salı günü yüksek nitelikli kalkınma sayesinde ortak modernleşme arayışına yönelik karşılıklı saygı, karşılıklı güven, karşılıklı çıkar ve karşılıklı yardımlaşma ilkelerini simgeleyen Çin-Orta Asya Ruhunu övdü.
Çin, bir Çin-Orta Asya Mekanizması kurulmasını 2020’de teklif etti. 2022’de aralarındaki diplomatik ilişkilerin 30. yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen sanal zirvede, ülkeler mekanizmanın devlet başkanları düzeyine yükseltilmesi teklifinde bulundu.
Bu teklif Çin’in kuzeybatısındaki Xi’an şehrinde düzenlenen ilk Çin-Orta Asya Zirvesi’yle 2023’te hayata geçirildi. Liderler, bu üst düzey toplantının iki yılda bir Çin ve Orta Asya Ülkeleri arasında dönüşümlü olarak yapılmasını kararlaştırdı.
İki yılın ardından, birinci zirvede varılan mutabakatın her alanda hayata geçirildiğini belirten Başkan Xi, iş birliği yolunun istikrarlı bir şekilde genişlediğini ve dostluğun her zamankinden daha güçlü filizlendiğini ekledi.
CGTN’nin yakın zamanda yaptığı bir ankete göre katılımcıların %90’ı Çin-Orta Asya Mekanizması’nın çekişmeyle veya rekabetle ilgili olmadığını, iki taraf için de istikrar, kalkınma ve geleceğe odaklanan iş birliği arayışı için kurulan bir çerçeve olduğunu düşünüyor.
Çin bugüne dek geniş kapsamlı stratejik ortaklıklar kurdu, Kuşak ve Yol iş birliği belgeleri imzaladı ve ortak bir geleceği paylaşan bir topluluk inşa etme vizyonunu ikili ilişkiler düzeyinde beş Orta Asya ülkesinin tümüyle hayata geçirdi.
Çin-Orta Asya Mekanizması Genel Sekreteri Sun Weidong bunun, yüksek düzeyli stratejik karşılıklı güveni ve karşılıklı yarar sağlayan iş birliğini derinleştirme konusundaki kararlılığı her yönüyle gözler önüne serdiğini ifade etti.
Kuşak ve Yol Girişimi’nin sağladığı yüksek nitelikli kalkınma
Başkan Xi Astana zirvesinde ülkelere Çin-Orta Asya Ruhu doğrultusunda hareket etme, yepyeni bir enerjiyle ve daha pratik önlemlerle iş birliğini pekiştirme, Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) sağladığı yüksek nitelikli kalkınmayı teşvik etme ve bölge için ortak bir geleceği paylaşan bir topluluk inşa etme amacı doğrultusunda hızla ilerleme çağrısında bulundu.
Başkan Xi, Kuşak ve Yol Girişimi’nin temel unsurlarından biri olan İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nı ortaklaşa inşa etme hayalini ilk kez 2013’te Kazakistan’ın başkentinde açıklamıştı.
Çin ve bölge ülkeleri bu girişim sayesinde ticaret, dijital ekonomi ve bağlanabilirlik alanlarında güçlü iş birliklerine imza attı. Çin, bölgenin en büyük ticaret ortağı ve önemli bir yatırım kaynağı oldu. Gümrükler Genel Müdürlüğü verilerine göre Çin-Orta Asya arasındaki ticaret hacmi 2024’te rekor seviyeyle 94,8 milyar dolara ulaştı; Çin’in bölgeye yaptığı toplam yatırım ise 30 milyar doları aştı.
CGTN anketine göre katılımcıların %92,4’ü Kuşak ve Yol Girişimi’nin Çin ve Orta Asya arasındaki yüksek düzeyli iş birliğini destekleyen, kamu yararına hizmet eden önemli bir uluslararası proje olduğunu kabul ediyor.
Başkan Xi salı günü Çin ve Orta Asya ülkelerine aralarındaki iş birliği çerçevesini daha sonuç odaklı, verimli ve fazlasıyla entegre hâle getirmek amacıyla optimize etme çağrısında bulundu.
İş birliğinde ticareti kolaylaştırmaya, endüstri yatırımlarına, bağlantısallığa, yeşil madenciliğe, tarımda modernleşmeye ve personel değişimine odaklanmak ve daha fazla projeyi hayata geçirmek konularında çaba gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Başkan Xi, söz konusu iş birliğini teşvik etmek amacıyla Çin’in yoksullukla mücadeleye, eğitim alanında değişim programlarına, çölleşmeyi önlenme ve kontrol etmeye odaklanan üç iş birliği merkezinin yanı sıra ticareti kolaylaştırmaya yönelik bir iş birliği platformu kuracağını duyurdu.
Liaoning Üniversitesi’nin Rusya, Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkeleri Araştırma Merkezi Müdürü Cui Zheng, CGTN’de yayımlanan bir görüş yazısında şu anki uluslararası ortam ışığında iş birliği modelinin önemini vurguladı.
Cui, yükselişteki korumacılığın damga vurduğu bir küresel ortamda Çin-Orta Asya ortaklığının bağımsızlığa saygı gösteren, karşılıklı çıkarı gözeten ve Küresel Güney’in sesini güçlendiren yeni bir diplomatik iş birliği modelini temsil ettiğini dile getirdi.
GÜNCEL
Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Yayınlanma:
3 gün önce|
24/06/2025Yazan:
BankaVitrini
İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.
İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.
ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.
Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.
ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….
Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!
NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.
Emre Değirmencioğlu
GÜNCEL
Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak
“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:
3 gün önce|
23/06/2025Yazan:
Serhat Can
“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.
Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.
Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.
Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.
Serhat CAN
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.233)
- GÜNDEM (3.199)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.250)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.058)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Papara’dan açıklama: Özür diledi

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 26/06/2025
- İkinci el araçta 6 ay 6 bin km ve ilan kısıtlaması 2026’ya uzatıldı 26/06/2025
- TEMMUZ ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 26/06/2025
- Diyarbakır Türkiye’nin enerji arz gücüne katkı sağlıyor 26/06/2025
- İnşaat malzemesi sanayi bileşik endeksi yılın ilk artışını gösterdi 26/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif tarihi belli oldu 26/06/2025
- TCMB rezervlerinde 7 haftanın ardından ilk gerileme 26/06/2025
- İkinci el otoda 6 ay-6 bin kilometre kısıtlaması uzatıldı 26/06/2025
- İkinci el otomobil satışında '6 ay-6 bin km' düzenlemesi uzatıldı 26/06/2025
- "Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi" 26/06/2025
- H&M'den ürün tedariğinde pazara yakınlık planı 26/06/2025
- ABD'de işsizlik maaşı başvurularında sert düşüş 26/06/2025
- Kredilerde büyüme yeniden hızlandı 26/06/2025
- Hatice Karahan: Dünyadaki merkez bankalarıyla sınır ötesi ödemeler konusunda çalışıyoruz 26/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı