Connect with us

GÜNDEM

Büyürken nasıl fakirleşiyoruz?

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Dünya Gazetesi’nde büyüme rakamlarına değindi. İkinci çeyrek büyüme hızının 21,7 oranında geldiğini kaydederek, bu yılın yüzde 8’in altında bir rakamla kapatılamayacağını belirten ikili, büyüme ile birlikte fakirleştiğimizi de dile getirdi.

Yayınlanma:

|

Güldağ: Bu haftanın en önemli gündem maddesi ikinci çeyrek büyüme performansıydı. Yüzde 21.7 ile beklentilere paralel geldi. İlk çeyrek de yüzde 7’den 7.2’ye revize edildi. Görünen o ki bu yıl büyüme yüzde 8’in altında olmayacak. Hatta bunu yüzde 10’a kadar çıkarmak da mümkün. Üçüncü çeyrekte yüzde 6’lık, dördüncü çeyrekte de yüzde 3-4 civarı bir büyüme gelirse, üstü bile olabilir. Ama ikinci çeyreğe bakarak durumu da ‘Türkiye böyle büyüme görmedi’ havasına sokmamak lazım. Çünkü burada baz etkisi çok önemli. Korona etkisi çok bariz. Benzer nedenlerle Peru dünya büyüme şampiyonu oldu. Çünkü geçen sene çok büyük bir daralma yaşamıştı. Keza virüste en sert dalgalardan birinin yaşandığı İngiltere bu kez büyümede dünya ikincisi oldu….

Ağaoğlu: Sıralamanın çok fazla bir önemi yok. Siz yüzde 20 daralsanız, yüzde 30 büyüyeceksiniz sıfıra gelseniz dahi. Biraz hesaplamaların cilvesi diyeyim. Yüzde 8-10 gibi büyümeler konuşuluyor ama ben yine orada tedbirli olma tarafındayım. Gerek Uzakdoğu’daki PMI’lar, gerek ABD’deki güven endeksleri… Bunlar üçüncü çeyrek için yeni büyüme rekorlarına işaret etmiyor. Bizi etkiler.

Güldağ: Beklentin nedir?

Ağaoğlu: İkinciye göre üçüncü çeyrekte sakinleşen bir büyüme hızı beklerim. Dördüncüde daha da az. Çünkü ne dünyada ne bizde geçen yılın dördüncü çeyreği kötü geçmemişti.

Güldağ: Geçen sene son çeyrekte yüzde 6 büyüdük. Üzerine koymak zor olacak ama imkansız değil. Tabii büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği de önemli. Bu oranlarda büyümeyi sürdürmek mümkün olmaz önümüzdeki yıl…

Ağaoğlu: Sürdürülebilir değil o açıdan. Mesela tüketim harcamaları önemli. İhracatın payı da katkı sağlamış durumda. Ama bu katkılar aynı şekilde devam edecek mi? Önümüzdeki dönemde benzer düşüşler Avrupa bölgesinde de olacaktır. Fed’in artık parasal genişlemeye son verme kararına yakın olduğu yavaş yavaş piyasalarda kabul gören bir yargı.

Güldağ: Ancak şu da var ki. Bu yıl ikinci çeyreği istisnai bir dönem olan pandemi yılı 2020 yerine 2019 ve 2018 ile de karşılaştırsak da yine önemli bir büyüme görülüyor. 2019’a göre yüzde 9.1, 2018’e göre yüzde 7.4. Az değil. İSO’nun ağustos ayı PMI rakamı da geldi: 54.1. Son 7 ayın en yükseği. İhracat da rekorlarına devam ediyor. 6-8 haftalık siparişlere de bakınca o tarafta da olumsuz bir sinyal yok.

Ağaoğlu: Tabii ki, geçen senenin olumsuzluğunun üzerine bu sene normale dönmemiz bile önemli. Hepimize katkı sağlıyor. Sevinelim ama bunu büyük bir başarı olarak telakki etmemekte fayda var.

Güldağ: Kendimizi dev aynasından da görmeyelim diyorsun. Bir de hepimize katkı sağlıyor meselesi şüpheli…

Ağaoğlu: Ne kastettin?

Güldağ: Vatandaşın böylesi bir büyümeden gelmesi beklenen refahı hissedememesini…

Ağaoğlu: O çok dile getiriliyor…

Güldağ: Dün bankada işim vardı. Güvenlik görevlisi tanıyor. Kapıyı açarken, ‘hocam maaşallah yüzde 21 büyümüşüz’ dedi. Bende ‘nokta 7’sini unutma’ dedim. Gülüştük.

Ağaoğlu: Vatandaş büyüme varsa bana niye yansımıyor diyor…

Güldağ: Fatih Özatay hocamız yazdı. Sonuçta Gayri Safi Yurtiçi Hasıla hepimizin gelirlerinin toplamı demek. Ücret gibi, kar gibi… İkinci çeyrekte ücretlilerin GSYH içindeki payı yüzde 32.9 oldu. Oysa ilk çeyrekte yüzde 35.5’ti. Hele 2019’daki payına bakarsan yüzde 36.7 idi. Türkiye büyüyor ama ücretlilerin payı azalıyor. Bence bu çok net biçimde anlatıyor büyürken fakirleşmeyi…

Ağaoğlu: Geçen gördüm. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, ‘Türkiye’de yoksullaştıran büyüme yaşıyor’ diyordu.

Güldağ: O da işin bir başka boyutu. 10 yıldır büyüme yaşandığı halde ihracat fiyatı düştüğü için, dış ticaret hadleri bozulduğu için daha fazla üretip, daha yüksek ihracat gerçekleştirmesine rağmen refahımızın artmadığına dikkat çekiyordu Nurettin Başkan.

Ağaoğlu: Ben de aynı fikirdeyim. Bir de şimdi belli sektörlerde, belli grupların, belli iş kollarının fazlasıyla faydalandığı bir durum oluştu. Belli sektörler öne çıkıyor. Oysa, 1960’lardan bu yana, ‘büyürsek refahı herkese yayarız’ diyen Anglosakson bir ekonomik görüşü var. Bu bir yere kadar doğruydu ama tıpkı orta gelir tuzağı gibi, artık bu büyümenin belli sektörlerle sağlanması durumu var. Birkaç sektör yüzde 25 büyüyüp, ekonomiyi yüzde 5 büyütüyorsa o sektörde bulunanlar bu işten nemalanıyorlar, geri kalan hiç kimse bu işten faydalanamıyor. Küçük bir kesimin elde ettiği kâr, büyük bir kesimin düşük gelire razı olduğu, gittikçe de enfl asyonla fakirleştikleri bir dönem. Kalkınmaya odaklamadığımız için büyüsek de bir anlamda fakirleşiyor, nette kalkınmıyoruz.

Güldağ: TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski de ‘kapsayıcı büyüme’ gereğine dikkati çekti geçen…

Ağaoğlu: Emek yoğun sektörlerde Türklerin yerine Suriyeli ve Afganları çalıştırarak, para kazanmaya çalıştığımız bir ortam da var.

Güldağ: Öbür yanda geçim maliyeti arttıkça, insanlar kredi kartı harcamalarına yükleniyor. Yıllıklandırmış bakarsan, son dört haftadaki kredi kartı harcamalarındaki artış yüzde 60’a denk geliyor. Bir de kısmen enfl asyon daha da artacak ben alacağımı şimdiden alayım hesabı da harcamaları artırıyor. Benim gördüğüm, insanların kafasında enfl asyon yüzde 30’da. ‘Senin enfl asyonun kaç’ diye sor bak, yüzde 30’dan aşağıya söyleyen pek çıkmayacak maalesef. Sanki ÜFE artı TÜFE, sonra böl ikiye, çıkan sonuç hakiki enflasyon diye bakılıyor. Harcaması artıyor ama borçlanarak. Borçlarınız arttığında da, refahı hissetmeniz zor oluyor. Fiyatlar artıp gelirlerin artmaması da aynı şekilde… Bu büyümeye işsizlikte de bir azalma görülmediği için, ‘oh çok şükür büyüdük’ diyemiyor rahatlıkla…

25 baz puan faiz indirmenin bir anlamı olmaz

Güldağ: Merkez Bankası’nın eylül kararı kritik demiştik. Bakıyorum piyasada ama 25 baz puan ama 50 baz puan indirim gelebilir beklentileri öne çıkmaya başladı…

Ağaoğlu: Bana göre bir değişiklik yapılmasına gerek yok. Bu faize bir süre daha katlanılması gerekli. Henüz daha enflasyon beklentilerinde majör bir iyileşme olmadan faizlerde indirime gitmenin bir anlamı olmayacaktır.

Güldağ: Neden? Eğer enfl asyon önümüzdeki dönemde düşüşe geçecekse… Kurlar da da gerileme var şu sıralar…

Ağaoğlu: Şu anda dolar/TL kurunda bir gerileme var. Piyasa katılımcılarının ‘Yılın geri kalanında faiz inmeyecekse, boşu boşuna dolarda uzun pozisyon taşımanın bir alemi yok. Hem taşıma maliyeti yüksek hem de fırsat kaçırıyoruz’ diyerek yavaş yavaş pozisyonlarını azalttıklarını o nedenle kurda hafif bir gerileme olduğunu düşünüyorum.

Güldağ: Paritenin etkisi de var tabii…

Ağaoğlu: Kesinlikle. Gelişen ülke para birimlerine bir tür iltifat dönemindeyiz yine. Biz de faydalanıyoruz. Hem de TL’nin yatırım cazibesini koruması nedeniyle de… En azından yabancılar gözüyle, bunun da etkisi var.

Güldağ: Faiz indirilirse ne beklersin?

Ağaoğlu: Mesela 25 baz puana indirdiğimiz zaman attığımız taşın kurbağaya ulaşması bile zor. Ne işe yarayacak sorusunu sormak lazım her zaman.

Güldağ: Fiyat istikrarı mücadelesine yarar mı getirir zarar mı?

Ağaoğlu: Şu sırada bir indirim, korkarım zarar getirir, Merkez Bankası açısından bakıyorum. 25 puanlık bir faiz indirimi olsa ne olur, olmasa ne olur. Faiz indirimlerini majör hareketlerle yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Şu anda da 150, 200, 300 baz puanlık gibi majör hareketler yapacak bir ortamda bulunduğumuzu düşünmüyorum. O yüzden de 25’lik bir indirimin hiçbir anlamı yok. Bir de üstelik, ‘istendi de onun için yapıldı’ denilecek. Mührü teslim ettiğimizin garantisi olur.

1.1850 seviyesi kritik, sepet kurda çıkış bize yarar

Ağaoğlu: Parite ile ilgili hatırlarsan 1.1740’ın altına inerse sert hareketler bekliyoruz demiştik. 1.615’lere indi. Ama orası da yine arızi kaldı, 1,1740’ın üzerine geri döndü. Özellikle 1.1850 seviyesi önemli. Ara bir trendin denk geldiği bir seviye. 1.1850’nin üzerinde tutunursa, bu sefer 1.20’leri tekrar test edecek bir parite görebiliriz diye düşünüyorum. Hatta ben yılı 1.2300-1.2350 seviyelerinde, yani yıla başladığımız seviyelerde kapatacağız diye düşünüyorum. Parite yukarı çıkınca sepet kur da yukarı çıkacak. Bu Türkiye’nin lehine olacak bir şey. Çünkü ihracatımız için avantajlı bir durum. Tek başına doların yükselmesi bize bir şey ifade etmiyor ama parite destekli sepet kurun yükselmesi bizim için faydalı bir şey.

Altının 1815-1835 arasında önemli dirençleri var

Güldağ: Altında da ufak ufak bir hareket var. Orayla ilgili ne düşünüyorsun? Piyasadan gelen bir sinyal var mı?

Ağaoğlu: Altın gümüşe göre daha hızlı hareket etti son günlerde. Gümüş teknikleri itibariyle çok geride kaldı. Beni biraz şaşırttı açıkçası. Çünkü Amerikan tahvillerinin getirileri düşerken neden buraya bir alım gelmiyor? Buna karşın kripto tarafı biraz daha önde gitti. Altın ve gümüş diğerlerine göre geriden geliyorlar. Kripto paralar da kendi içinde ayrışmaya başladı. Bunların hepsini derleyip, toplayıp, bir araya getirdiğimde bu kripto meselesi anlaşılan o ki majör bir trend değişikliği getirebilir. Şöyle ki, değerli metallerle kriptolar arasında gidip gelen yatırımcılar artık daha uzun süre kriptolarda kalıp daha az altın ve gümüşle ilgileniyor olabilirler. Çünkü her ikisinde de bir gerileme oldu. O gerilemeden sonra majör bir toparlanma henüz daha yok. Evet, altında 1915’lere kadar bir hareket ihtimali var. Çok da kritik seviyelere yakınız yine 1815-1835 arasında önemli dirençleri var altının. Oraya geldik, tam ortasındayız, daha geçmek için yeni bir güce ihtiyaç var ama 1690’lara sert satışın geldiği günlerdeki toparlanması zor oldu kendi açısından. O satış bölgesine dönme çabası var. Altın yavaş yavaş dönüyor ama gümüş hayli geride kaldı. O çünkü 25’lerden 23’lere düştü, 23’lerden 24’lere çıktı. 25,40’ın üzerine çıkması lazım ki majör bir hareket başlasın. O da birazcık erkenmiş gibi görünüyor. Biraz prematüre bir durum var orada. Altın ve gümüş öncelikle şu Fed’in kararını görecek, daha sonra bir karar verecekler diye düşünüyorum.

Dolarda 8’in altı zor görünüyor

Güldağ: Kurda yeniden bir geri düşüş izliyoruz. 8,25’lere kadar çekilme gördük. 7,80’leri görürüz diyenler var. Geçen yıl sonu beklentini paylaşmıştın ama kısa vadede kurda 8’in altını bekler misin?

Ağaoğlu: Hayır beklemiyorum. Benim kurda tahminim 8,3250’ydi. 8,2650 ikinci durağım. Ama majör destek seviyesi 8,0750’lerde. Ben bu seviyelerin altına inmesini beklemiyorum, inerse çok kısa süreli bir deneme olur. Buradan önemli bir alım geleceğini düşünürüm. Ertelenmiş talepler ve gelecek endişesi yeniden ortaya çıkacaktır. Çünkü kur düşüşünde dikkat etmekte fayda var; DTH çok fazla bozulmuş değil. Az miktarda yurtdışından gelen borsaya bir miktar alım geliyor. Tahvil tarafı değilse de swap tarafında bir giriş var. Bunlar majör büyük girişler değiller ama görece olarak küçük bir döviz piyasamız olduğu için oradaki girişler, alıcılar biraz çekilince kurları aşağı indiren bir etki gösteriyor.

Güldağ: Majör destek dediğin 8,0750 seviyesinin altı zor diyorsun yani…

Ağaoğlu: Bu desteğin altını pek beklemem. Kurda 7,80, 7,60, 6,50 seviyeleri de söylenebilir ama onların olabilmesi için majör bir trend değişikliği gerekiyor. Bunun için de politikaların değişmesi lazım. Onların da yakın zamanda olmayacağını düşünmüyorum. Politika değişimi olmadan ben bir değişiklik beklemiyorum, olursa arızi olurlar. Hatta biraz da problem yaratır, enerji biriktirirler. Kurun belli bir patikada olması bizim için hayırlıdır. O yüzden çok sert düşüşler de bize çok fazla fayda sağlamıyor.

Güldağ: Peki o hayırlı diye ifade ettiğin kurdaki istikrar açısından sepet kurdaki gelişmeler de biraz önemli oluyor. Dolayısıyla parite tarafına da bir bakmamız lazım.

Dünya Gazetesi yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz

Okumaya devam et

Ali Coşkun

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Yayınlanma:

|

Yazan:


Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.

Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;

1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi

Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.

Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.

Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.

2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)

Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.

Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.

İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.

3. Takas Çek Ödemeleri

Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.

Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.

Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.

4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler

KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.

Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.

Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.

Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.

3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.

Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.

Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.

Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.

5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları

Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.

Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.

Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.

Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.

Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.

Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.

Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan

Yayınlanma:

|

Yazan:

Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan: Şirket, Dernek, Vakıf ve Siyasi Partiler Açısından Hukuki Geçersizlik

Hukuk düzeninde bazı işlemler, baştan itibaren geçersiz sayılır. Bu tür işlemler “mutlak butlan” (yokluk) kavramı ile açıklanır. Türk hukuk sisteminde; şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler gibi tüzel kişiler açısından da bu geçersizlik ciddi sonuçlar doğurur.

Mutlak Butlan Nedir?

Mutlak butlan; hukuka, kamu düzenine, ahlaka veya emredici şekil kurallarına aykırı bir hukuki işlemin başlangıçtan itibaren hükümsüz olması halidir. Bu işlemler sanki hiç yapılmamış gibi değerlendirilir. Mutlak butlan hâlinde:

  • Herkes geçersizliği ileri sürebilir.

  • Mahkemeler re’sen (kendiliğinden) dikkate alır.

  • Zamanaşımı söz konusu değildir.

  • Hukuki sonuç doğurmaz.

1. Şirketlerde Mutlak Butlan

Ticaret hayatında şirketler üzerinden gerçekleştirilen bazı işlemler, hukuki şekil şartlarına ve kanuni kurallara aykırıysa mutlak butlan gündeme gelir.

Örnekler:

  • Geçersiz Kuruluş: Asgari sermaye şartını taşımayan bir anonim şirketin kurulması.

  • Kanuna Aykırı Amaç: Yasa dışı işler (örneğin kaçakçılık) için kurulan şirketler.

  • Şekil Eksikliği: Genel kurul toplantısı, zorunlu çağrı ve nisap şartları olmadan yapılırsa alınan kararlar geçersizdir.

2. Derneklerde Mutlak Butlan

Dernekler Kanunu’na göre, bir derneğin hem kuruluş hem de faaliyet süreçlerinde kamu düzeni ve yasalara uygunluk esastır. Aksi hâlde mutlak butlan söz konusu olur.

Örnekler:

  • Kanunsuz Kuruluş: Dernek tüzüğü, yürürlükteki yasalara aykırıysa (örneğin yasadışı örgüt propagandası içeriyorsa).

  • Geçersiz Genel Kurul: Üyelerin haberi olmadan yapılan toplantıda alınan kararlar hükümsüzdür.

  • Amaç Ahlaka Aykırı: Toplumda nefret, ayrımcılık, ırkçılık gibi ahlaka aykırı fikirleri yayan dernekler geçersiz sayılır.

3. Vakıflarda Mutlak Butlan

Vakıflar, kuruluşlarında sıkı şekil şartlarına tabidir. Bu şartlara uyulmaması hâlinde vakıf tüzel kişiliği oluşmaz.

Örnekler:

  • Resmî Senet Eksikliği: Noter huzurunda düzenlenmeyen vakıf senedi geçersizdir.

  • Mal Varlığı Devri Yoksa: Kurucu tarafından belirtilen taşınmazın vakfa devri yapılmamışsa kuruluş yok hükmündedir.

  • Kamu Düzenine Aykırı Amaç: Terör finansmanı veya ayrımcı amaç güden vakıflar geçersizdir.

4. Siyasi Partilerde Mutlak Butlan

Siyasi partiler, Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun olarak faaliyet yürütmek zorundadır. Anayasa Mahkemesi, bu konuda nihai denetim merciidir.

Örnekler:

  • Anayasa’ya Aykırılık: Laiklik, insan hakları, devletin bütünlüğü gibi ilkelere aykırı partiler kapatılır ve işlemleri mutlak butlanla geçersiz sayılır.

  • Usulsüz Kurultay: Parti tüzüğüne aykırı yapılan seçimler geçersizdir.

  • Tüzük ve Program İhlalleri: Toplumsal barışa tehdit oluşturan ifadeler taşıyan programlar yok hükmündedir.

Tüzel Kişilerde Hukuki Ciddiyet Şart

Mutlak butlan, yalnızca bireysel sözleşmelerde değil; kurumların varlığını ve işlemlerini de doğrudan etkileyen bir hükümsüzlük türüdür. Şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler; kuruluş ve faaliyet süreçlerinde şekil, içerik ve amaç yönünden hukuka uygun davranmadıklarında, yaptıkları işlemler geçersiz sayılır. Bu durum, hem kamu düzeninin korunması hem de hukuki güvenliğin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

ZENGİNLİK İLLÜZYONU: Gerçek Zenginlik mi, Borçla Alınmış Bir Hayal mi?

Yayınlanma:

|

Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.

Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.

BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar

  • Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.

  • Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri

Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.

Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.

ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar

  • Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları

  • Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar

Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.

Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.

DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri

  • Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi

  • Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık

Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).

Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.

Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri

  • Tüketim kültürü ve reklamlar

  • Sosyal medya ve gösteriş toplumu

  • Finansal okuryazarlık eksikliği

  • Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi

  • Kısa vadeli politikalar

ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI

  • Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.

  • Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.

  • Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.

  • Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.

GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK

Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.