EKONOMİ
GIDA FİYATLARI NASIL DÜŞER, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Türkiye gibi tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek, ihracat pazarlarına yakın olan bir ülkenin tarımdan zenginlik üretmek yerine, kendi ihtiyacını bile karşılayamaz duruma getirilmesi uygulanan yanlış politikaların sonucudur.
Son 10 yıllık döneme baktığımızda gıda fiyatları ile ilgili sürekli olarak birileri suçlanıyor. Fiyat artışlarının gerçek nedeni olan yanlış tarım politikalarını düzeltmek yerine bütün bu yanlışların sonucu olan etiketteki fiyatlar baskıyla düşürülmeye çalışılıyor. Nedenler ortadan kaldırılmadıkça baskıyla, denetimle, suçlamayla fiyatlar düşmez, düşürülemez.
Daha önce de yazdım, erken uyarı sistemi, gıda komitesinin kurulması, denetimlerle milyonlarca lira ceza kesilmesi, tanzim satış çadırlarının kurulması, Hal Yasası değişiklikleri, depo baskınları, ihracat kısıtlamaları ve daha birçok yol denendi. Hiçbiri başarılı olmadı, bundan sonra da olamayacak.
Gıda fiyatları neden artıyor?
Tarım ve gıda ürünlerinin üretilmesi için tohum, fide, fidan, gübre, ilaç(tarım zehiri), işçilik, finansman kaynağı yani para, mazot, traktör, hasat makinası, arazi kirası, su, enerji gibi birçok girdi kullanılıyor. Bu girdilerin fiyatından dolayı bir maliyet oluşuyor. Çiftçi, bu girdileri kullanarak üretim yapar. Elde ettiği ürünü satarak yaptığı masrafı yani girdi maliyeti karşılamak ve geçimini sağlayarak üretimi sürdürebilecek bir gelir elde etmek ister. Bunu yapamazsa zarar eder ve üretim yapmaktan vazgeçer. Bu nedenle girdi maliyetleri ve ürün fiyatı çok önemli.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı 2021 Ağustos ayı “Tarımsal Veriler” raporuna göre temel girdilerdeki fiyat artışlarına ve ürün fiyatlarına bakalım.
1- Gübre fiyatlarındaki son bir yıllık artış, 2020 Ağustos- 2021Ağustos döneminde yaklaşık olarak yüzde 142 ile yüzde 91 arasında.
En çok kullanılan gübrelerden DAP gübresinin 2019 yılında tonu ortalama 2 bin 654 lira. 2020’de ortalama 2 bin 625 lira. 2020 Ağustos ayında 2 bin 654 lira, 2021 Ağustos’ta 6 bin 420 lira. Son bir yıllık artış yüzde 141,90.
Yine en çok kullanılan ÜRE gübresinin 2019 yılı ortalama satış fiyatı ton başına 2 bin 18 lira. 2020 yılı ortalaması 2 bin 171 lira. 2020 yılı Ağustos ayı satış fiyatı 2 bin 138 lira, 2021 Ağustos ayı satış fiyatı 4 bin 695 lira. Son bir yıllık artış yüzde 119,60.
Amonyum sülfat % 21 gübresindeki 1 yıllık fiyat artışı yüzde 124,59 ve Amonyum nitrat %26 gübresindeki fiyat artışı yüzde 90,74.
Gübrede dışa bağımlılık yüzde 95
Hammaddesi doğalgaz olan azotlu gübrelerde dünyada yaşanan doğalgaz krizi nedeniyle günlük, anlık zamlar geliyor. Bu satırları yazarken amonyak fiyatlarına yeni bir zam geldi.
Kimyevi gübre üretiminde kullanılan ana hammaddeler Türkiye’de yok. Yüzde 95 oranında ithal ediliyor. Doğalgaz, fosfat, potasyumu ithal ediyoruz. Gübre imalatında kullanılan amonyak, nitrik asit, sülfürik asit ve fosforik asit gibi ara girdiler de ithalatla karşılanıyor. Böyle olunca bu hammaddelerin fiyatı arttıkça gübre zamlanıyor. Yetmiyor, döviz kuru yani dolar, Euro arttıkça yine zamlanıyor.

Tohum ve mazot zamları
2- Çiftçinin kullandığı tohumlukların fiyatları 2020 Ağustos- 2021 Ağustos döneminde ortalama yüzde 20-25 oranında arttı. Buğday tohumunun fiyatı yüzde 24,29 oranında artarken mısır tohumunun fiyatı yüzde 22,03 arttı. Pamuk tohumundaki artış yüzde 20,58 olurken yem bitkisi sorgumun tohumluk fiyatı yüzde 152,92 artış gösterdi. Patates tohumluğunun fiyatı yüzde 28,54 oranında düşerken, mercimek ve kuru fasulye tohumluğunun fiyatı yaklaşık yüzde 23 arttı.
3- Tarım Bakanlığı verilerine göre 2019 yılında ortalama litre fiyatı 6 lira 43 kuruş olan mazotun litresi 2021 Ağustos ayında 7 lira 37 kuruş oldu. Son bir yıllık artış oranı yüzde 19,64.
Yeme para yetmiyor
4- Hayvancılık yapan çiftçiler için yemin üretim içindeki payı yüzde 65 seviyelerinde. Yem hammaddelerinin yüzde 50’den fazlası ithalatla karşılanıyor. Bakanlığın verilerine göre son 1 yıllık dönemde karma yem fiyatlarındaki artış etlik piliç yeminde yüzde 61,80 olurken, yumurta eminde yüzde 45,62 oldu. Süt yeminde yüzde 54,78 ve besi yeminde de yüzde 52,62 oranında artış yaşandı. Çiftçi 1 litre sütle 1.3 kilo yem alması gerekirken 1 litre sütle 1 kilo yem alamıyor. Yeme para yetmiyor.
Arazi kiraları ve enerji fiyatları
5- Bakanlığın verileri arasında yok, fakat çiftçilerin beyanına göre üretim için kiralanan tarlalardaki kira artışı ortalama yüzde 60-70 civarında. İzmir Karaburun’dan bağcılık yapan Mesut Karaoğlan 2017’de Milli Emlak’ tan dönümünü 400 liraya kiraladıkları arazinin bu yıl 850 liraya çıkarıldığını bildirdi. Zeytin, fıstık çamı, badem, ceviz, tıbbi aromatik bitkiler ve bağ alanları için farklı kiralar uygulanıyor. Bu kiralarla para kazanmak mümkün olmuyor.
6- Sulama amaçlı kullanılan elektrik fiyatı en çok artan ve çiftçiyi en çok zorlayan girdilerden. Bir çok çiftçi elektrik faturasının her ay zamlı gelmesinden şikayetçi. Bölgelere göre değişmekle birlikte elektrik faturaları da son 1 yılda yaklaşık yüzde 80-90 oranında zamlandı.
Çiftçi borçları katlanarak artıyor
7- Çiftçi tarımsal üretimi büyük oranda borçla yapıyor. Bankaya, tohum bayisine, gübre ve ilaç bayisine, tefeciye borçlanıyor. Ziraat Bankası’nın düşük faizli kredileri piyasa koşullarına göre daha uygun. Fakat, her çiftçi ihtiyacının tamamını Ziraat Bankası’ndan düşük faizli kredi ile karşılayamıyor. Piyasada faizler yüzde 25 civarında. Tefeciye borçlanırsa daha da yüksek. Tarım Kredi Kooperatifleri pandeminin en ağır koşullarında bile borcunu ödemeyen çiftçilere haciz uyguladı. Çiftçinin toplam borcu 180 milyar lirayı aştı. Finansman maliyeti önemli bir sorun.
İthalat üretimi azaltıyor, fiyatları artırıyor
8- Dış ticaret politikası gıda fiyatlarının artışında önemli bir etken. İthalata dayalı tarım politikası nedeniyle fiyat artışı gerekçe gösterilerek hemen hemen birçok ürün ithal ediliyor. Çok sıklıkla gümrük vergileri sıfırlanıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi artık “ithalat ofisi” gibi çalıştırılıyor. Hububat, bakliyat başta olmak üzere birçok üründe yılın 12 ayı sıfır gümrükle ithalat yapabiliyor. Bu da yetmiyor, özel sektöre de sıfır gümrükle ithalat yaptırılıyor. Daha yakın zaman da buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, tritikale, mercimek, nohut ithalatında gümrük vergileri sıfırlandı. Ayçiçeğinde zaten vergi sıfır. Üreticiyi ithalatla terbiye etme politikası çiftçiyi üretimden uzaklaştırıyor, üretim azalınca fiyatlar artıyor.
Kuraklık etkili oldu
9- Kuraklık bu yıl özellikle hububat ve bakliyatta üretimi düşürdü. Diğer ürünlerde verimi etkiledi. Fiyat artışında kuraklık, sel, dolu, don, aşırı sıcak gibi hava değişikliklerine ve iklime bağlı doğal afetlerin de etkisi var.
10- Özellikle yaş meyve ve sebze başta olmak üzere birçok üründe yüksek fire oranları, kayıplar ve israf, fiyatların artmasında etkili oluyor.
11- Ürünlerin üretim bölgesinden tüketim bölgesine taşınmasındaki lojistik maliyetleri, köprü, yol ücretleri ve diğer vergiler maliyeti ve fiyatı artıran bir başka neden.
12- Girdi fiyatları bu kadar artarken çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Bakanlığın verilerine göre, son bir yılda buğdayın fiyatı yaklaşık yüzde 31, arpanın 59, nohudun 55, kuru fasulyenin 4, domatesin yüzde 6,37 artarken inek sütünün fiyatı yüzde 27,85 ve yumurtanın yüzde 36,11 arttı. Fiyatı en çok artan ürün ise yüzde 95 ithalatla karşılanan soya. Soyanın fiyatı son bir yılda yüzde 82 arttı.
Özetle, gıda fiyatlarının artmasında tek bir neden yok. En önemli neden yanlış ekonomi, tarım ve dış ticaret politikası. Girdi fiyatları artarken ürünün fiyatı aynı oranda artmadığı için çiftçi zarar ediyor. Zarar eden çiftçi üretimi azaltıyor veya tamamen çekiliyor. Üretim azalınca fiyat artıyor. Suçluyu başka yerde aramaya gerek yok. Temel neden yanlış tarım politikası. Bunu düzeltmeden fiyatları in-di-re-mez-si-niz.
Gıda piyasasını marketlere kim teslim etti?
Bugün zincir marketler fahiş fiyat uygulamakla suçlanıyor. Bu marketlere gıda piyasasını kim teslim etti?
Hal Yasası 10 Mart 2010 yılında değiştirildi. 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girdi. Bu yasa ile marketlere toptancı hallerinden ürün almak yerine üreticiden doğrudan ürün alarak raflarına koyma imtiyazı tanındı. Böylece fiyatların yüzde 25 ucuzlayacağı iddia edildi. Gelinen noktada marketler “fahiş fiyat” uygulamakla suçlanıyor.
Bu hükümet tarafından gıda piyasası zincir marketlere teslim edildiği için, küçük esnafın yok olması ve rekabetin azalması ile gıda fiyatlarının artışında marketlerin de rolü var.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece uzun yıllar suçlanan bu zincir marketlerde üst düzey yöneticilik yaptı. Marketlerin yapısını, fiyat politikasını en iyi onlar biliyor. Fahiş fiyat uygulayıp uygulamadıklarını en iyi onlar bilir. Bu konuda kamuoyuna bir açıklama yapabilirler mi?
Çözüm önerilerim
– Dışarıdan empoze edilen ithalata dayalı tarım politikası yerine, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini değerlendirecek, üretim odaklı ulusal bir politika uygulanmalı.
– Çiftçinin üretim yapmasını kolaylaştıracak, girdilerin temininde, ürünlerin satışında etkin bir kooperatifçiliğin desteklenerek yaygınlaştırılması sağlanmalı.
– Girdi fiyatları mutlaka düşürülmeli. Girdiler üzerindeki vergiler kaldırılmalı, destekler artırılmalı.
– Tarım Yasası’nda yer alan çiftçinin ürettiği ürünün maliyeti ile piyasa fiyatı arasındaki farkın çiftçiye destek olarak ödenmesini öngören ve bugüne kadar uygulanmayan “fark ödemesi” hemen uygulamaya konulmalı.
– “Yerelde üret, yerelde tüket” modeli ile belli üretim bölgelerine olan bağımlılık azaltılmalı. Her bölgenin tarımsal potansiyeli maksimum seviyede değerlendirilmeli.
– Belediyeler, yerel yönetimler tarımsal faaliyetlerini sadece tohum, fide veya para dağıtmak yerine, kooperatifçilik modeli üzerinden hem üretime hem de üretilen ürünlerin tüketiciye en kısa yoldan ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yapmalı.
– Taşıma, lojistik maliyetleri mutlaka aşağı çekilmeli.
– Gıda denetimleri göstermelik değil, belli bir sistem içerisinde ve her zaman yapılmalı.
– Marketler Yasası hemen çıkarılmalı ve piyasa zincir marketlerin egemenliğinden kurtarılmalı.
– Tüketicilerin alım gücü artırılmalı
– Tüketici gıda denetim mekanizmasının parçası olmalı ve gıdasına sahip çıkmalı.
Dünya – Ali Ekber Yıldırım
İlginizi Çekebilir

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.
HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ
Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.
-
Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.
-
Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.
-
Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.
ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI
1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.
-
Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.
-
Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.
-
Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.
2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması
-
Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.
-
Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.
-
Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.
JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI
1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar
İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.
2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur
İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.
3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski
Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.
ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?
-
Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır. -
Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.
TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?
-
Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.
-
Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.
-
Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.
BANKA HABERLERİ
Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:
3 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Serhat Can
Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.
Asimetrik Bilgi Sorunu:
Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:
- Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
- Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
- Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.
Sonuç Ne Olur?
- Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
- Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
- Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
- Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
- “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”
Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?
George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.
Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye
Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.
Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.
Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.
Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?
Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.
Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür
Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.
Serhat CAN
EKONOMİ
Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?
Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:
5 gün önce|
19/06/2025Yazan:
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz
Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.
Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.
Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:
Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.
Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.
Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.
Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.
Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:
Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.
Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:
Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmış. Haberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.
Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?
Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:
Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.
Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.
2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.
Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.
Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.
Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (844)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (450)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.225)
- GÜNDEM (3.198)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.248)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.057)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

BEYAZ YAKALININ GİZLİ PANDEMİSİ: TÜKENMİŞLİK

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

KİL VE BENTONİT TESİSLER NE İŞE YARAR?

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Yerel Halk Neden Maden İşletmeciliğine Karşı Çıkıyor?

İsrail İran’a Neden Saldırdı?
- Son dakika: Bugünkü Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 23 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 23/06/2025
- Fed'den Temmuz ayında faiz indirimi sinyali 23/06/2025
- Bugünkü On Numara çekilişi sonuçları belli oldu! 23 Haziran 2025 On Numara bilet sonucu sorgulama ekranı... 23/06/2025
- SON DAKİKA HABERİ: Borsa günü düşüşle tamamladı 23/06/2025
- 23 HAZİRAN BRENT PETROL FİYATI! Brent Petrol fiyatları ne kadar, kaç TL oldu? 23/06/2025
- EK DERS ÜCRETİ 2025: Öğretmenlerin bir saat ek ders ücreti ne kadar oldu? 23/06/2025
- Piyasalar savaş senaryosunu fiyatlıyor: PANİK SATIŞLARA DİKKAT! 23/06/2025
- ABD'de tüketici güveni beklentilerin aksine düşüş gösterdi 24/06/2025
- ABD’de konut fiyatlarında yavaşlama sinyalleri 24/06/2025
- Şirketler arası Golf Turnuvası 24/06/2025
- Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü 24/06/2025
- ABD Kongre çalışanlarına WhatsApp yasağı geldi 24/06/2025
- Fed Başkanı Powell: Nihai seviye tarifelerin etkilerini belirleyecek 24/06/2025
- Reel kesimin döviz açığı 6 yılın zirvesinde 24/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı