Erol Taşdelen
SANAYİDE TOPLU İŞTEN ÇIKARMALAR YAŞANACAK!

Yayınlanma:
3 yıl önce|
Yazan:
Erol Taşdelen
Son günlerde Doğalgaz ve Elektrik kesilmesi ile üretime ara veren OSB Sanayi Fabrikalarında sorun bundan da büyük. Acil destek önlemleri açıklanmaz ise geniş çaplı işsizlik dalgasına şaşırmayalım. Sanayici elleri ayakları bağlanması yetmedi, ayaklarına taş da bağlanıp denize atılmış durumda.
Her fırsatta “Sanayiciye Destek verildiği” açıklanmasına rağmen somut olarak Sanayi Firmaları için neler yapıldığını bilen yok. Sanayici de desteği hissetmiyor zaten. İşler her geçen gün sarpa sarıyor biline!
Cumhuriyet tarihinde ilke defa toplu imalat durmuş durumda
Sanayicinin elinde olmadan, kriz yaşanmadan ilk defa toplu olarak Doğalgaz kaynaklı sanayi OSB’lerdeki fabrikalarda toplu imalat durmuş durumda. Üç gün süren ve önceden bilgilendirilmeden yapılan Doğalgaz ve Elektrik kesintisi için sanayici hazırlıksız yakalandı. OSB’lerdeki üretimi öyle 2-3 gün önceden haber vermeniz yetmez. O zaman ortaya çıkan ek maliyeti ortaya çıkan zararı paylaşacaksınız. Sanayi üretimi maçlardaki VAR uygulaması gibi “dur – başla” yapamazsınız. Her kesintide imalatın durması, tekrar başlaması ayrı maliyet demek. Öyle ki üç gün kısa bir süre görülebilir ama 30 gün 3 vardiya çalışan fabrikalar var. En kötüsü 2022 Ocak ayında minimum %10 imalat düşmüş durumda. Üç gün boyunca işçilerine ücretli izin vermek zorunda kaldı. O zaman SGK Ocak ayında %10 SGK primini karşılayarak bu mağduriyetin kısmen giderilmesi gerekmez mi?
Doğalgaz, Elektrik ve Kömür maliyetleri üç kat arttı
Üstelik bir yıl önceye göre Sanayicinin Doğalgaz, Elektrik ve Kömür maliyetleri üç kat artmış durumda. İşçilikteki % 50 maliyet artışı masum kaldı yanında. Bu maliyet artışları ister istemez ÜFE oranlarını da direkt etkiliyor ki resmi TÜİK verisi %80’leri geçti. Hammadde maliyet artışının üzerine enerji maliyetleri artışı Sanayicinin üzerine yük üzerine yük oldu. Maliyetlerdeki artışı düşürmeden Enflasyonu düşüreceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Düşmüyor da! Yaşananın “maliyet enflasyonu” olduğunu anlayalım artık! Finansal ( Faiz ) maliyeti bile toplam maliyetler içinde enerji maliyetleri kadar değil. Sanayicinin ana yükü döviz kur ve enerji maliyeti olmuş durumda!
Bankalarda yatırım kredileri durdu
Takip etmeyenler bilmez ama Merkez Bankası faiz indirmeye başlar başlamaz kamu bankaları dahil orta uzun vadeli krediler durdu. Hala bir yıl vadeli spot krediler çoğu bankada kapalı. Ticari Krediler %15-16’larda olan Rotatif faizler %30’ları geçti. Ocak sununa doğru %23-27 gibi bir aralıkta seyrediyor. Bankalar karşısında pazarlık gücü olmayan KOBİ’ler halen %30’lar üzerinde kredi kullanıyor. Kamu Bankaları %16’larda Rotatif Kredi söylüyor ama kredi iştahları kapalı, öyle söylendiği gibi piyasaya kredi yağmıyor yani. Kamu bankaları da özel bankalar gibi “verilen krediyi 5-10 gün arasında krediyi vadesizde tutacaksın” demeye başladı. Bu maliyetler ile firmalardan yatırımı bırakalım, mevcudu çalıştırması bile mucize. İthalat – İhracat yapan firmaya bankaların “döviz almayacaksınız” demesi ne kadar gerçekçi. Piyasanın da dolarize olduğunu yazmıştık. Bunu kabul edem Merkez Bankası Ocak ayı sonunda “Liralaşma Stratejisine” başladığını açıkladı. Merkez Bankasının gerçekler ile ilgisi olmayan Enflasyon tahminini güncelleyerek yükseltmesi de olumlu oldu.
Piyasalarda vadeli satış durdu
Döviz kurlarındaki ani ve beklenmedik hareketler piyasaya düşük olan güveni iyice yok etti. Vadeli satışlar bıçak gibi kesildi; vadeli satışlar bitti diye yazmıştık. Son 3 aydır satışlar peşin ve günlük fiyatlama ile yapılıyor. Piyasaya güven vermeden, kurların oturduğunu belli bir süre değişmeyeceğine ikna etmeden vadeli satışların açılmasını beklemeyin. Aynı şekilde piyasanın dolarize olmasının da önüne geçilemez. Piyasada vadeli satış durunca firmaların iki seçeneği var ya özkaynaklar ile çalışacak ki çoğu firmanın banka borçları özkaynaklarının kat ve kat üzerinde atıl fon yok ya da borçlanacak ki bankaların kredi iştahı kapalı durumda kredi faizleri de ikiye katlanmış durumda. İki seçenek de firmaları zorluyor. Bu durumda firma küçülme dışında bir şansı kalmıyor. O nedenle sanayide “ani duruş” olur ise şaşırmayalı diye yazmıştım.
İhracatçıları yüzde 25 ihracat bedeli bozulması mağdur etmiş durumda
İhracatçı firmaların ihracat bedellerinin %25’ini Merkez Bankası kurlarına göre bozdurma zorunluluğu firmaları mağdur etmiş durumda. Sorunu dile getirmiştik. Uygulama başladı ama görüldü ki 2-3 banka dışında Dijitalin Bankası olduklarını iddia eden bankalar dahil çoğu sistemsel olarak uygulamaya hazır değil ve firmalar ile anlaşılan kurlardan işlem yapılamaz hatta işlemleri aynı gün içinde tamamlayamaz haldeler. Kur oynaklığında firmalar ciddi zarar etmeye başladı. Firmaların işlemlerden zararların vergiden düşme hakkı tanınsın o zaman. Bu uygulama ile ihracatçıyı cezalandırmış oluyorsunuz zira. Uygulanan politikanın ihracatı da beklendiği gibi artırmadığı da zaman içinde görülecek zaten.
İşsizlik dalgasına hazır olun!
Abartmıyorum! Sanayici bugünkü koşullar kadar zor bir dönem geçirmemiştir. Ciddi “stres testinden” geçiyor. Banka kredileri takip oranları %3,25 düzeyinde olduğu sizi yanıltmasın. Sorunlu Krediler yüzdürülüp canlı kredi gösterilenler hariç %15’lerde. Önümüzdeki dönemde Takipteki krediler %10’lara gelir ise nereden çıktı demeyelim. Fazla değil Şubat ayında da koşullar son üç aydaki gibi gitsin mart ayında dalga dalga işsizler ordusuna hazır olun. Sanayicinin hareket alanı daralmış durumda. Hiç sesi çıkmayan, TÜSİAD’ından MÜSİAD’ına İTO’sundan İSO’suna boşuna açıklama üzerine açıklama gelmiyor. İş bu kadar vahim!
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
Sanayiyi destekleyecek adımlar atılmaz ise zombi firmalar, işsizlik ordusu an meselesi. Bunun için ise somut acil yapılabilir tekliflerimizi sıralayalım :
- Kamu Bankalarına aktarılacak 52 milyar TL’lik sermaye artışı kaynak Tüketimi artıracak ve enflasyonu destekleyecek Tüketicilere değil bu sefer gerçekten imalat yapan Sanayi firmalarına kredi olarak aktarılmalı. Bu kredilerin en az yarısı özel bankalardan kullanılan yüksek faizli kredilerin kapamasına gideceği için özel bankalar da ister istemez faiz düşürmek zorunda kalacak bu da piyasaya ek kaynak yaratılması sağlayacak. ( Teklifim bu kredilerin en az yarısı İSO 500 içinde yer alan firmalara verilmeli ).
- Ekonomide Kurtuluş Savaşı veriliyor ise Sanayiciye somut, ölçülebilir, destekler verilmeli. KGF Krediler son kredilerde olduğu gibi “yatırım” ve “istihdam” şartı ile verilmeli. Daha önce benzer kredi kullanıp istihdam – yatırım taahhüdünü yerine getirmeyen firmalar bu imkanlardan tekrar yararlandırmamalı ki doğru hedefleme yapılabilsin. Doğru kaynaklar doğru firmalar ile buluşabilsin. Tabi ki; Krediler siyasi referanslar ile dağıtılmasın.
- Ek istihdam yaratan firmalara SGK Prim desteği verilmeli, verilenler devam etmeli. İşçi maliyetini sadece kuru maaş gibi düşünmeyelim, mesaisi, servisi, yemeği, kaza- sağlık sigortası bir işçinin maliyeti sanayiciye 9-10 bin liraya gelmiş durumda.
- İstihdam içeren ithal sanayi makine konulan “ek vergiler” kaldırılmalı. Makine yatırımı desteklemeden işsizliği nasıl gidereceğiz. “Biz bunu yerli makine imalatçıları desteklemek için yapıyoruz” savunması yetersiz kalıyor zira çoğu ithal makinalarda aynı kalite ve özellik söz konusu değil. Yoksa sanayici ithal makine hayranı değil.
- Navlun ücretleri hala çok pahalı. Yurt içi nakliye giderleri de artmış durumda. Sanayicinin mallarını taşıyan firmalara destekleyici akaryakıtta veya nakliye faturasının belli oranında destek sağlanmalı.
- Başta Kimya, Cam, Plastik, Tekstil hammaddeleri olmak üzere hammadde sağlayıcı yatırımlar desteklenerek ithal hammadde ürünlerin düşürülmesi yerli üretilmesi sağlanmalı. Üretim Ekonomisine gerçekten geçildi ise bu olmazsa olmaz koşul zaten.
- Her fabrikanın “Enerji “ihtiyacına destek sağlayacak güneş, rüzgar gibi yeşil enerji üretimi destekleri artırılmalı. Bu amaçla arsa alımı, çatı güçlendirme gibi giderler destekler artırılmalı.
- Vadeli satışların tekrar açılabilmesi için “Güven” sağlayıcı ortam oluşturulmalı. Kamu yetkilileri inandırıcı, somut adımların anlatıldığı, ayakları yere basan açıklamalar içinde bulunmalı. Piyasa ile örtüşmeyen açıklamalar güven yerine piyasalarda güven sarsıcı etki yaptığı unutmamalı. Piyasaları destekleyici somut adımlar zaman kaybetmeden uygulamaya konmalı.
- Adliyeye yansıyan Ticari davalarda süreçler hızlandırılmalı. Bankaların keyfi temerrüt faiz uygulamasının önüne geçilerek buradaki belirsizlikler giderilmeli. Bankaların keyfi kredi limit iptalleri; keyfi ek teminat istemenin, keyfi kredi faiz uygulamasının önüne geçilmeli. Bu yönde BDDK, TBMB gerekli düzenlemeleri yapmalı.
- Bankaların Hazine üzerinden para kazanma politikası bırakılarak, bankaların piyasaya dönmeleri ve piyasayı desteklemeleri için gerekli ortam sağlanmalı bu yönde adımlar atılmalı.
Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com
İlginizi Çekebilir
-
19 kişilik temizlik kadrosuna 2170 üniversite mezunu genç başvurdu!
-
Elektrik zammı Babadağ’da, 600 dokuma tezgahını durdurdu!
-
Yasak bitti 518 bin kişi daha işsiz
-
DİSK : Geniş tanımlı 9 milyon işsiz var
-
İşsiz sayısı 4 milyona çıktı
-
6 kişilik iş ilanına 3 bin 813 kişi başvurdu
-
TÜİK : ‘işsizlik düştü” dedi
Erol Taşdelen
İsrail-İran Savaşı: Tezler, Stratejiler, Dersler ve Uluslararası Kurumların Sınavı

Yayınlanma:
2 gün önce|
22/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilimin adı haline gelen İsrail ve İran arasındaki çatışma, son dönemlerde doğrudan askeri karşılaşmalara evrilecek kadar tehlikeli bir boyut kazandı. Şam’daki İran diplomatik temsilciliğine düzenlenen İsrail saldırısı ve ardından İran’ın doğrudan misillemesiyle taraflar ilk kez bu kadar açık şekilde birbirini hedef aldı. Bu makalede, tarafların öne sürdüğü tezler, uyguladıkları stratejiler, bu çatışmalardan çıkarılması gereken dersler ve uluslararası kurumların bu süreçteki performansı değerlendirilmektedir.
1. Tarafların Tezleri
İsrail’in Tezleri
-
Meşru Müdafaa Hakkı: İsrail, İran’ın vekil unsurlar (Hizbullah, Hamas, Husiler) aracılığıyla İsrail’e saldırdığını savunmakta ve buna karşı doğrudan İran hedeflerine müdahaleyi meşru görüyor.
-
Nükleer Tehdit: İran’ın nükleer silah elde etme çabası, İsrail açısından kırmızı çizgi olarak görülüyor.
-
Bölgesel Kuşatma Algısı: İran’ın Suriye, Lübnan ve Gazze üzerinden İsrail’i kuşatma stratejisine karşı refleks geliştirildiği belirtiliyor.
İran’ın Tezleri
-
Filistin’e Destek: İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını “işgal” olarak niteleyen İran, direniş hareketlerini desteklemenin meşru bir hak olduğunu savunuyor.
-
Bölgesel Savunma: İsrail ve ABD’nin kendisine karşı ittifaklar kurduğunu, bu durumun İran’ı savunmaya ittiğini öne sürüyor.
-
Diplomatik Saldırıya Misilleme: Şam’daki konsolosluğun vurulmasını doğrudan İran’a savaş ilanı olarak kabul ederek, misilleme hakkını kullandığını iddia etti.
2. Uygulanan Stratejiler
İsrail’in Stratejisi
-
Hedef Odaklı Operasyonlar: Vekil aktörler yerine İran’ın askeri ve nükleer altyapısına nokta operasyonlar yapıldı.
-
İstihbarat Gücü: Mossad ve askeri istihbaratla hedef tespiti konusunda üstünlük sağlandı.
-
ABD ile Koordinasyon: ABD’nin koşulsuz desteği ile uluslararası arenada yalnız kalmama stratejisi benimsendi.
İran’ın Stratejisi
-
Kontrollü Misilleme: 300’e yakın füze ve İHA ile doğrudan saldırı yapılmasına rağmen, geniş çaplı savaştan kaçınıldı.
-
Vekil Güçler Üzerinden Baskı: Hizbullah, Hamas ve Husiler vasıtasıyla İsrail’in farklı cephelerde meşgul edilmesi sağlandı.
-
Uluslararası Mesaj Verme: Sınırlı saldırıyla, caydırıcılık oluşturulmaya çalışıldı; ancak kriz büyümesin diye ölçülü kalındı.
3. Alınacak Dersler
Askeri ve Teknolojik Perspektiften
-
Hibrit Savaş Gerçekliği: Modern savaşlar, doğrudan değil, vekil aktörler ve teknolojik araçlar üzerinden yürütülüyor.
-
İHA ve Füze Savaşları: İran’ın İHA kullanımı, İsrail hava savunmasının sınırlarını gösterdi.
-
Caydırıcılığın Yeni Ölçütleri: Artık caydırıcılık sadece askeri üstünlükle değil, teknolojik ve diplomatik uyumla sağlanıyor.
Bölgesel ve Küresel Perspektiften
-
İttifaklar Yeni Döneme Giriyor: Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler açık pozisyon almaktan kaçındı, bu da bölgesel kartların yeniden karıldığını gösteriyor.
-
Enerji Güvenliği Riski: Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçişlerin riski, küresel enerji piyasasını etkiledi.
-
Nükleer Tehdit Gündemde: İran’ın nükleer programı, yeniden diplomatik ve askeri çözüm arayışlarını tetikledi.
4. Uluslararası Kurumların Rolü
Birleşmiş Milletler (BM)
-
Yetersiz Kaldı. Güvenlik Konseyi tarafları sadece itidale çağırabildi; bağlayıcı adımlar atılamadı. ABD’nin vetosu İsrail lehine oldu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)
-
Sessizliğe Büründü. Konsolosluk saldırısı ve sivil kayıplar gibi ciddi meselelerde somut bir inceleme başlatılmadı.
Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları
-
Raporlar Yayınlandı ama Etkisizdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü gibi kurumlar çağrılar yaptı ancak diplomatik etki oluşturamadı.
İsrail ile İran arasındaki bu çatışma, klasik savaş paradigmasının dışına çıkan, hibrit ve vekil unsurlarla örülmüş yeni nesil çatışmalara örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin, istihbaratın ve diplomatik koordinasyonun öne çıktığı bu yeni dönemde, uluslararası kurumlar mevcut refleksleriyle yetersiz kalmaktadır. Bu kriz, sadece İsrail ve İran için değil, tüm bölge ve dünya barışı açısından çok yönlü derslerle doludur.
Erol Taşdelen
Türkiye’de Ekmek Üretimi: Katkı Maddeleri, Genetik Müdahaleler ve Kimyasal İşlemler

Yayınlanma:
3 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Ekmek, binlerce yıldır sofraların temel besin kaynağıdır. Ancak günümüzde tüketilen ekmeklerin içeriği, üretim yöntemi ve hammaddeleri geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Türkiye’de ekmek üretimi Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde yapılsa da, bazı katkı maddeleri ve endüstriyel yöntemler nedeniyle halk sağlığı açısından endişeler gündeme gelmektedir. Bu yazıda, Türkiye’deki ekmeklerde kullanılan katkı maddeleri, buğdayın genetik yapısıyla ilgili gelişmeler ve ekmek üretiminde uygulanan kimyasal işlemler ele alınacaktır.
1. Ekmeklere Katılan Maddeler Nelerdir?
Türkiye’de satılan ekmeklerin büyük bölümü, sadece un, su, maya ve tuzdan ibaret değildir. Özellikle endüstriyel üretimde yaygın şekilde katkı maddelerine başvurulmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
-
Askorbik Asit (E300): Hamurun dayanıklılığını artırmak için kullanılır.
-
Emülgatörler (E471, E472): Hacim artırıcı ve yumuşatıcı etki sağlar.
-
Enzimler: (amilaz, proteaz gibi) Ekmek içi yumuşaklığını ve raf ömrünü artırır.
-
Şeker ve Glikoz Şurubu: Renk ve tat verici olarak kullanılır.
-
Soya Unu ve Süt Tozu: Kıvam ve besin değeri açısından katkı sağlar.
Bu katkılar sayesinde daha hacimli, daha parlak ve uzun süre bayatlamayan ekmekler üretilmektedir. Ancak bunların sürekli tüketimi, özellikle hassas bireylerde sindirim sorunlarına neden olabilir.
2. Buğdayın Genetiği ile Oynandı mı?
Türkiye’de GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) buğday üretimi yasaktır. Ancak bu, buğdayın tamamen doğal olduğu anlamına gelmez. Modern tarımda yaygın olan hibrit ve ıslah edilmiş buğday türleri, genetik müdahale olmaksızın yüksek verimli ve dayanıklı çeşitler oluşturmak amacıyla laboratuvar ortamında seçilmiştir.
Özellikle 1950 sonrası yaygınlaşan “cüce buğday” türleri, geleneksel buğdaylara göre daha kısa boylu, verimli ve glüten oranı yüksek çeşitlerdir. Bu tür buğdaylar, özellikle ekmeklik un üretiminde yaygın olarak kullanılmakta, ancak yüksek glüten içeriği nedeniyle sindirim sorunları ve gluten intoleransı gibi sağlık şikayetlerinde artışa neden olmaktadır.
3. Kimyasal İşlemler ve Endüstriyel Teknikler
Modern ekmek üretimi, geçmişin geleneksel yöntemlerinden oldukça uzaktır. Endüstriyel üretim süreçlerinde uygulanan bazı işlemler şunlardır:
-
Unun Beyazlatılması: Bazı ülkelerde (ve geçmişte Türkiye’de de) benzoil peroksit gibi kimyasallar kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de bu tür kimyasalların kullanımı kısıtlıdır.
-
Hızlandırılmış Fermantasyon: Geleneksel ekmeklerde maya 6-8 saatlik uzun fermantasyonla çalışırken, fabrikasyon ekmeklerde bu süre 30-60 dakikaya kadar indirilebilmektedir. Bu da sindirimi zorlaştırabilir.
-
Yüksek Isı ve Kısa Süreli Pişirme: Raf ömrünü uzatmak ve üretimi hızlandırmak için yüksek ısıda kısa sürede pişirme yöntemleri tercih edilir. Bu, besin değerini azaltabilir.
-
Yumuşaklık İçin Katkılar: Raf ömrünü uzatmak ve bayatlamayı geciktirmek için kimyasal yumuşatıcılar, enzim karışımları ve katkı maddeleri kullanılır.
4. Halk Sağlığı ve Eleştiriler
-
Halk ekmek gibi kamu kurumlarının ürettiği ekmekler daha güvenli kabul edilse de, katkı maddesiz değildir.
-
Ucuz ekmek üretiminde kalitesiz un, fazla katkı maddesi ve hızlı üretim döngüsü nedeniyle sindirim sorunları ve sağlık riskleri artabilir.
-
Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bünyeli bireyler için bu katkıların uzun vadeli etkileri dikkatle incelenmelidir.
5. Daha Sağlıklı Ekmek Tüketimi İçin Öneriler
-
Ekşi mayalı ve uzun süre fermente edilmiş ekmekler tercih edilmelidir.
-
Tam buğday unu veya taş değirmende öğütülmüş un kullanılarak yapılan ürünler besin değeri açısından daha zengindir.
-
Katkı maddesi içermeyen, güvenilir butik fırınlardan ya da köy fırınlarından alışveriş yapılabilir.
-
Etiket okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. “Un, su, maya, tuz” dışında çok sayıda içerik varsa uzak durulmalıdır.
Ekmek, basit bir besin gibi görünse de üretim sürecinde kullanılan maddeler ve buğdayın yapısal değişimleri nedeniyle sağlık üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Türkiye’de GDO’lu buğday kullanılmıyor olsa da, modern tarım ve endüstriyel üretim süreçleri buğdayın doğallığını tartışmalı hale getirmiştir. Katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılmış, hacim artırılmış, estetik olarak cazip hale getirilmiş ekmekler, besin değerinden ve sindirim kolaylığından uzaklaşabilmektedir. Bu nedenle, bilinçli tüketici tercihi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
Erol Taşdelen
Eşler Arasında Finansal İhanet: Aileyi Sessizce Yıkan Tehlike

Yayınlanma:
4 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Aile içinde güven sadece duygusal sadakate değil, maddi şeffaflığa da dayanır. Ancak bazı çiftler arasında, dışarıdan görünmeyen ama ilişkinin temelini sarsan bir ihanet türü yaşanır: Finansal ihanet.
Bu yazıda finansal ihanetin ne olduğu, hangi biçimlerde ortaya çıktığı, aile üzerinde nasıl etkiler yarattığı ve nasıl önlenebileceği üzerinde duracağız.
Finansal İhanet Nedir?
Finansal ihanet, eşlerden birinin diğerinden gelir, borç, harcama ya da yatırım bilgilerini saklaması, mali kararlarda tek taraflı ve gizli hareket etmesi anlamına gelir. Bu davranış biçimi, evlilikteki güven bağını derinden sarsar ve duygusal sadakatsizlik kadar yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Finansal İhanetin Biçimleri
Finansal ihanet farklı şekillerde kendini gösterebilir:
-
Gizli kredi kartları: Eşten habersiz alınan ve yüksek harcamalara neden olan kartlar.
-
Gizli gelirler: Ek gelirlerin ya da primlerin gizlenmesi.
-
Gizli borçlar: Krediler, kefaletler ya da riskli borçların saklanması.
-
Kontrol dışı harcamalar: Pahalı alışverişlerin, kumar veya bağımlılık harcamalarının gizlenmesi.
-
Varlık saklama: Altın, döviz, borsa yatırımları gibi varlıkların eşten gizlenmesi.
Neden Yapılır?
Finansal ihanetin arkasında genellikle şu motivasyonlar yatar:
-
Güvensizlik: Eşin para yönetme becerisine güvenmeme.
-
Kontrol arzusu: Ekonomik gücü elinde tutma isteği.
-
Bireysel özgürlük arayışı: Bağımsız maddi hareket alanı oluşturma çabası.
-
Kötü alışkanlıklar: Kumar, alışveriş bağımlılığı gibi bağımlılıklar.
-
İletişim eksikliği: Maddi konularda yeterince konuşmama ve ortak dil kuramama.
Aile Üzerindeki Etkileri
Finansal ihanet sadece iki eş arasında değil, tüm aile üzerinde olumsuz etkilere neden olur:
1. Güven Krizi
Eşlerin birbirine olan güveni zedelenir. Duygusal uzaklaşma başlar.
2. Sürekli Tartışmalar
Harcamalar ve borçlar üzerine bitmeyen tartışmalar ortaya çıkar. İletişim bozulur.
3. Ekonomik Sarsıntı
Gizli borçlar ya da savurgan harcamalar aile bütçesini çökertir. Kredi notları düşebilir, icra süreçleri başlayabilir.
4. Çocukların Psikolojisi
Evdeki stresli ortam çocuklara da yansır. Güvensizlik ve kaygı gelişebilir.
5. Boşanma Riski
Finansal ihanet birçok boşanma davasında gerekçe olarak gösterilir. Özellikle tekrar eden vakalar ilişkiyi kurtarılamaz hale getirebilir.
Nasıl Önlenir?
✅ Şeffaf Finansal İletişim Kurun
Harcamalar, gelirler ve borçlar hakkında açık konuşulmalı. Aile bütçesi birlikte yapılmalı.
✅ Ortak Hesap ve Bilgilendirme
Erişimi her iki tarafın da sağladığı ortak hesaplar kullanılmalı. Gizli işlem yapılmamalı.
✅ Finansal Danışmanlık
Profesyonel destekle aile bütçesi yeniden düzenlenebilir.
✅ Evlilik Terapisi
Güven kaybı büyükse, ilişkisel destek alınmalı.
✅ Finansal Eğitim
İki taraf da bütçe yapmayı, tasarrufu ve yatırım bilincini geliştirmeli.
Finansal ihanet, evliliklerde görünmeyen ama en yıkıcı krizlerden biridir. Güveni ve ekonomik düzeni sarsarak aile birliğini tehdit eder. Bu nedenle çiftler, maddi konularda dürüstlük ve açıklık ilkesini temel prensip haline getirmelidir.
Unutulmamalı ki, bir evliliği sadece aşk değil; ekonomik sadakat de ayakta tutar.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (845)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (451)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.227)
- GÜNDEM (3.198)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.249)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.057)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Hazine’den Kripto Para ile Suç Gelirlerine Sıkı Denetim Geliyor

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

BEYAZ YAKALININ GİZLİ PANDEMİSİ: TÜKENMİŞLİK

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Yerel Halk Neden Maden İşletmeciliğine Karşı Çıkıyor?

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Onur Çelik yazdı: İFLAS RİSKİ
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 24/06/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI SON DAKİKA: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 24/06/2025
- ABD cari açığı ilk çeyrekte yüzde 44 arttı 24/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçisine zam pazarlığı 24/06/2025
- MSB: Bedelli askerlik ücreti 1 Temmuz’da zamlanacak 24/06/2025
- Küresel ham çelik üretimi mayısta yüzde 3,8 azaldı 24/06/2025
- Meta ve OpenAI arasında yapay zeka savaşları! 100 milyon dolarlık teklif... 24/06/2025
- ABD'de tüketici güveni beklentilerin aksine düşüş gösterdi 24/06/2025
- ABD’de konut fiyatlarında yavaşlama sinyalleri 24/06/2025
- Şirketler arası Golf Turnuvası 24/06/2025
- Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü 24/06/2025
- ABD Kongre çalışanlarına WhatsApp yasağı geldi 24/06/2025
- Fed Başkanı Powell: Nihai seviye tarifelerin etkilerini belirleyecek 24/06/2025
- Reel kesimin döviz açığı 6 yılın zirvesinde 24/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı