Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin 2017’den sonra geçtiği sistemde bir tek siyasal liderin kendi kişisel takdirine göre karar alıp uygulaması esası getirilmiş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “Türkiye’de başkanlık uygulanamaz”, demokrasi olarak uygulanma şansı yoktur” dedi. Bu rejime “Yeni Abdülhamitçilik Rejimi” diyebileceğini ifade eden Kalaycıoğlu, “Bu rejimin demokrasi olarak çalışma şansı yok, bazı “demokratik görünen” unsurları var; mesela seçim” vurgusu yaptı. Türkiye’deki yargı sistemine değinen Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, “Görevlendirilen yargıçlar, savcılar, bunların çoğunun ehliyeti yok. AKP’de faaliyetlerde bulunmuşlar. Eğer bir hukuk devleti olmak istiyorsanız, hukuk devletinde ehliyet çok önemli. Liyakata göre atama yapılır, partizanlığa göre yapılmaz” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Sözcü’den gazeteci ve televizyoncu Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtladı. Röportajın ilgili kısmı şöyle;
‘TEK SİYASAL LİDERİN KENDİ KİŞİSEL TAKDİRİNE GÖRE KARAR ALIP UYGULAMASI’
Erdoğan’ın Sezen Aksu’nun bir şarkısının sözleri nedeniyle söylediği “Dilini koparırız” sözünden sonra Fazıl Say’ın bir sosyal medya esprisi üzerine de iktidar ortağı partiden tehditler gelmesine dair konuşanProf. Dr. Kalaycıoğlu, “Hayır, her isteyen değil, AKP ve MHP’li olanlar ediyor, siz tehdit edemezsiniz. Türkiye’nin 2017’den sonra geçtiği sistemde bir tek siyasal liderin kendi kişisel takdirine göre karar alıp uygulaması esası getirilmiş durumda. Anayasa’nın 8’inci maddesinde “Yürütme cumhurbaşkanından ibarettir” yazıyor. Kişiden ibaret, yani kurumsal bir yürütme organı yok. Bu yetmedi, Cumhurbaşkanı’na aynı zamanda hem devlet başkanı hem yürütmenin şu anda cumhurbaşkanından ibaret olması dolayısıyla hükümet başkanı (eskiden başbakan idi), hem parti başkanı olma yolu açıldı. Cumhurbaşkanı’nın 3 şapkası var. 3 şapkayı aynı anda giyebilmesi mümkün değil. Burada cumhurbaşkanlığına, yani devlet başkanlığına pek sıra gelmiyor. Cumhurbaşkanı parti başkanlığı yapıyor. Cumhurbaşkanı tarafsız olacağına dair yemin ediyor ama tarafsız olma şansı yok, çünkü partizan.
‘SULTANİZM’DE ANAYASA YOKTUR’
Ruhat Mengi’nin Prof. Dr. Kalaycıoğlu’ya yönelttiği, “Yalnız burada iktidar partisinin tamamı ve partinin medyası, İttifak ortağı parti üyeleri ya da korudukları kesimler için hiçbir tehdit suç sayılmıyor. Suç geçiştirildiği için suçluların cesareti giderek artıyor. Bu adalet sorunu nasıl halledilecek?” sorusu üzerine Kalaycıoğlu, “Bunun halledilmesi söz konusu değil. “Sultanizm”de Anayasa yoktur, Anayasa takiyesi vardır. Anayasa yazılı olsa bile iktidardakiler uygulanmaz, yasalar da uygulanmaz. Kural yoktur, kurum yoktur, vurgulamaya çalıştığım şey bu; kişiselleştirilmiştir. Halk 2017 referandumunda bu değişikliklere oy verdi. Bunun iyi olacağını düşündü. Yani Cumhurbaşkanı tek başına, keyfi bir şekilde karar almak suretiyle ülkeyi yönetsin diye oy verdi. Burada hiçbir tartışma söz konusu değil. O dönemde referandum OHAL’de yapıldı. “Başkanlığın Türkiye’de neye dönebileceği” hakkında tartışma yapıldı. Kariyerim boyunca anlatmaya çalıştım “Türkiye’de başkanlık uygulanamaz”, demokrasi olarak uygulanma şansı yoktur.
‘YENİ ABDÜLHAMİTÇİLİK REJİMİ’
Ülkenin seçim bekleyecek hali var mı sorusuna Prof. Dr. Kalaycıoğlu şunları söyledi:
“O seçimin nasıl olacağına da yine biliyorsunuz iktidar partisi karar veriyor. Burada en fazla yapılabilecek, belki Devlet Bahçeli tarafından yine erken bir seçim çağrısında bulunulmasıdır, onun dışında muhalefetin seçimi oluşturabilecek yeterince oyu yok, onun için şu anda bir erken seçime gitme şansımız bulunmuyor. Yaşamakta olduğumuz bu Sultanizm Rejimi’nin ilk örneğini 1876-1908 arasında 2. Abdülhamit rejimi vermiştir. Zaten büyük ölçüde ona öykünüyorlar. Onun için bu rejime “Yeni Abdülhamitçilik Rejimi” de diyebilirsiniz, aynı model. O zaman ne oldu, dedelerimiz büyük ölçüde Avrupa’ya kaçtılar ve orada Jön Türk diye adlandırılan bir zümre ortaya çıktı. Bunlar senelerce Avrupa’da yaşadılar, istibdat rejimi bittikten sonra Türkiye’ye geldiler ve hayatlarına devam ettiler. Bu rejimin demokrasi olarak çalışma şansı yok, bazı “demokratik görünen” unsurları var; mesela seçim. Ne derece adil ve serbest bir seçim olacak onu bilmiyoruz ama böyle bir seçim opsiyonunun bulunması onun bir anlamda bir demokratik penceresi olduğunu ima ediyor. Onlara sorarsanız Türkiye’nin özgürlük problemi gibi bir problemi de yok, bunu açıklıyorlar” dedi.
SİYASAL ETİK VE AHLAK SORUNU VAR
Hukuk fakültesi öğrencileri “Suçluya ceza yok, hukuk yok” diyor, insanlar “Teksas’a döndük” diye yurt dışına kaçıyor, onlara hak mı vermeliyiz? Sorunu yönelten Mengi’ye Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “Ceza yok diye bir şey yok. Ceza, iktidarda olmayanlar için “işlemedikleri suçları da içerecek şekilde” verilebiliyor. Ceza var ama temel sorunumuz çifte standarttır. Bu bir siyasal etik sorunudur, aynı zamanda ahlak sorunudur. Görevlendirilen yargıçlar, savcılar, bunların çoğunun ehliyeti yok. AKP’de faaliyetlerde bulunmuşlar. Eğer bir hukuk devleti olmak istiyorsanız, hukuk devletinde ehliyet çok önemli. Liyakata göre atama yapılır, partizanlığa göre yapılmaz” ifadelerini kullandı.
‘PARTİZAN CUMHURBAŞKANI’
Mengi’nin Cumhurbaşkanı hâlâ “AB önceliğimiz” diyor. Ama AİHM’ye rağmen Osman Kavala içeride, Sedef Kabaş da tutuklandı. Bu şekilde AB’den söz edilebilir mi? sorusuna ise Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “Yargı değiştirilmiştir, bugünkü rejimde bunları bekleyemezsiniz. Robert De Niro’nun Trump’a yaptığı ağır hakaretler biliniyor ve kendisi hakkında soruşturma açılmamıştır. Anayasa’daki “cumhurbaşkanına hakaretle” ilgili madde tarafsız bir cumhurbaşkanı için yazılmıştır. Partizan bir cumhurbaşkanı olan ve hükümet başkanı olarak çeşitli kararları da partizan olarak alan bir cumhurbaşkanının zaman zaman cumhurbaşkanlığı şapkasını takarak “Ben cumhurbaşkanıyım, bana bunu söyleyemezsiniz” demesi çifte standarttır. Parti başkanı olarak yaptığı konuşmaya verilen yanıta “cumhurbaşkanına konuşuyorsunuz” diye yanıt vermek çifte standarttır” dedi.
‘SİYASİ İLETİŞİM PROBLEMİ’
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un kar problemi yaşadığı günün akşamı balıkçıda yemek yediği için siyasi tepkileri ile ilgili olarak Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “O bir siyasi iletişim problemi, onun dışında başka bir problem yok. İmamoğlu orada bir saat yemek yedi diye bütün kurtarma çalışmaları filan durmuş mu? Herhangi bir şekilde belediye başkanının bir yemek molası vermiş olması çalışmaları akamete mi uğratmış? Kanıtı var mı bunun? O greyder operatörü değil, kepçe kullanmıyor, kamyon şoförü değil. 1 saat bulunmamasından herhangi bir etkilenme söz konusu olamaz. Bu anlaşılır bir şey değil, 19 saat bulunmuş, bir saat bulunmamış, bu bir sorun haline getiriliyor. Temel itibarıyla, müthiş bir muhalefet partileriyle geçinmeme derdi var. Halbuki kamu hizmetinde merkezi hükümetin, yerel hükümetle eşgüdüm içinde çalışması lazım, aksi takdirde kamu hizmeti üretemezsiniz. Oysa merkezi hükümette bulunanlar muhalefet partilerinin elindeki belediyelerle bir tek kurşun sıkmadıkları kaldı, savaşıyorlarmış gibi bir görüntü var, hiçbir koordinasyon yok. Benim gördüğüm manzara; İstanbul’da merkezi hükümet “Belediye çalışamasın” diye elinden geleni yaptı, ondan sonra da dönüp belediyeyi suçlamak için her türlü imkanı seferber etti. Bu, İstanbul açısından acınacak bir durumdur. Ama şunu da söyleyeyim, geçmiş senelerde İstanbul’da gördüğüm kar fırtınalarında gördüğüm manzaralardan daha kötüsünü görmedim ben. Mesela 2004’te Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında evinin yolunu bulamayıp donarak ölen öğrenciler vardı, böyle bir şey yaşanmadı. Geçmişte mükemmel yapılıyordu da şimdi becerilemedi iddiaları geçerliliği olan gerçek iddialar değil maalesef. Merkezi Hükümet’le yerel idarenin koordinasyon içinde, hizmetleri sunmalı, bu görevi acaba kim ihmal etti?
FRANSA KRALI 14. LOUİS GİBİ ‘MİLLET DE DEVLET DE HEPSİ BENİM’ DİYOR
Mengi’nin “Koç’un kazandığı Kalamış Yat Limanı ihalesi haksız bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından iptal edildi ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin almak üzere hazırlık yaptığı haber oldu. Bir hükümet Boğaz’ı veya diğer milli varlıklarımızı bu şekilde satabilir mi?” soru üzerine Prof. Dr. Kalaycıoğlu:
“Bunun önünde olabilecek bir engel yargıdır, denetim unsuru “yasama”dır, bir başka denetim unsuru sivil toplumdur, bir başkası seçmendir. Fransız Kralı 14. Louis gibi “millet de devlet de benim” diyor. Hukuk devleti ortadan kalkmış, kuvvetler birliği oluşmuşsa sınır ortadan kalkmıştır ve yapılamayacak şey de yoktur” dedi.
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)
Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.
Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.
İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.
3. Takas Çek Ödemeleri
Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.
Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.
Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.
4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler
KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.
Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.
Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.
Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.
3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.
Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.
Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.
5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları
Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.
Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.
Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.
Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.
Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.
Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.
Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.