Connect with us

EKONOMİ

Son on yılda milyarderlerin sayısı ve serveti ikiye katlandı!

Geçtiğimiz iki yıl içinde en zengin %1’in serveti, dünyanın geri kalanının elde ettiği toplam servetin neredeyse iki katına ulaştı!

Yayınlanma:

|

KEDV’in de üyesi olduğu uluslararası Oxfam Konfederasyonu’nun Survival of the Richest (En Zenginlerin Yaşam Mücadelesi) raporu, bugün Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu ile aynı zamanda yayımlandı. Rapor, dünyanın en zengin %1’inin 2020’den bu yana üretilen 42 trilyon dolarlık yeni servetin neredeyse üçte ikisini ele geçirdiğini ortaya koyuyor. Bu tutar, dünya nüfusunun geri kalan %99’unun sahip olduğu meblağın neredeyse iki katına tekabül ediyor.

Süper zenginler geçtiğimiz on yıl içinde biriken zenginliğin yarısına sahip oldular!

Milyarderler son dönemde servetlerinin muazzam bir şekilde arttığına tanık oldular. 2020 yılından bugüne süregiden geçim krizi ve pandemi süresince dünyanın en zengin %1’i üretilen tüm yeni servetin 26 trilyonunu (%63) ele geçirirken, 16 trilyon dolar (%37) dünyanın geri kalanının tamamına dağıldı. Bir milyarder, dünya nüfusunun en düşük gelirli %90’ına mensup bir kişi tarafından kazanılan her 1 dolara karşılık servetine yaklaşık 1,7 milyon dolar kattı. Milyarderlerin serveti günde 2,7 milyar dolar arttı. Bu, süper zenginlerin on yıllık tarihi kazanımlarının üstüne geldi: Son on yılda milyarderlerin sayısı ve serveti ikiye katlandı.

2022 yılında dünyada milyarderlerin serveti hızla artan gıda ve enerji kârlarıyla tavan yaptı!

Rapora göre 95 gıda ve enerji şirketi 2022 yılında kârlarını iki katından fazla artırdı ve bu kârın 257 milyar doları (%84) zengin hissedarlara ödendi. Şirketlerin elde ettikleri aşırı kâr Avustralya, ABD ve Birleşik Krallık’ta yükselen enflasyonun en azından yarısından sorumlu.

En az 1,7 milyar işçi enflasyonun ücretleri hızla erittiği ülkelerde yaşarken, milyarderler servetlerini her gün 2,7 milyar dolar artırıyor!

Diğer yandan 820 milyonun üzerinde insan, yani dünya üzerinde yaşayan her on kişiden biri açlıkla karşı karşıya. Kadınlar ve kız çocukları her zaman en az yiyenler ve en son sofraya oturanlar ve dünyadaki açlık sınırının altında yaşayan nüfusun neredeyse %60’ını oluşturuyorlar. Dünya Bankası, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana küresel eşitsizlik ve yoksulluktaki muhtemelen en büyük artışla karşı karşıya olabileceğimizi ifade ediyor. Ülkeler iflasın eşiğinde ve en yoksul ülkeler bugün sağlığa ayırdıkları meblağın dört katından daha fazlasını borçlarını kapatabilmek için zengin kredi kuruluşlarına ödüyorlar. Dünya genelinde hükümetlerin dörtte üçü önümüzdeki beş yıl boyunca tasarruf amacıyla kamu sektöründe (eğitim ve sağlık dahil) toplam 7,8 trilyon dolar kesinti yapmayı planlıyor.

Rapor, en zenginlerden alınan vergilerin eskiden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz 40 yıl içinde Afrika, Asya, Avrupa ve Kuzey ve Güney Amerika’daki hükümetler zenginlerden alınan gelir vergisi oranlarını düşürdüler. Bunu yaparken aynı zamanda orantısız bir şekilde ürünler ve hizmetlerden alınan vergiyi arttırdılar. Bu durum faturanın en yoksul insanlara kesilmesine yol açmakla kalmadı, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de arttırdı.

2022 yılında dünyada milyarderlerin serveti hızla artan gıda ve enerji kârlarıyla tavan yaptı!

Fight Inequality Alliance (Eşitsizlikle Mücadele İttifakı), Institute for Policy Studies (Politika Çalışmaları Enstitüsü), Oxfam ve Patriotic Millionaires’in (Yurtsever Milyonerler) birlikte yaptığı bir analize göre, dünyanın multi-milyoner ve milyarderlerine uygulanacak %5’e varan yıllık servet vergisi ile yılda 1,7 trilyon dolar gelir elde edilebilir. Bu tutar 2 milyar insanın yoksulluktan kurtulmasına, mevcut insani yardım taleplerinin tamamının karşılanmasına, 10 yıl içinde açlığın sonlandırılmasına, iklim değişiminden olumsuz etkilenen yoksul ülkelerin desteklenmesine ve düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerde yaşayan herkesin sağlık hizmetlerine ve sosyal güvenceye sahip olmasına yetebilir.

Oxfam’ın hükümetlere önerileri ise şu şekilde:

Bir kereye mahsus dayanışma amaçlı servet vergisi ve kriz vurgunculuğunu engellemek için ek gelir vergisi uygulanmalıdır.
En zengin %1’lik kesimin vergileri kalıcı olarak arttırılmalıdır. Multi-milyonerler ve milyarderler için daha da yüksek vergi oranları uygulanmalıdır. Hükümetler, diğer gelir biçimlerine kıyasla daha az vergilendirilen sermaye gelirlerine uygulanan vergileri kesinlikle arttırmalıdır.
En zengin %1’lik kesimin servetlerine, en zenginlerin sayısını ve servetlerini önemli ölçüde azaltacak ve bu kaynakları yeniden dağıtıma sokacak şekilde yüksek vergiler uygulanmalıdır. Bu kapsamda veraset, emlak, net servet vergileri hayata geçirilmelidir.

Türkiye’de ise en zengin 13 milyarderin serveti, nüfusun yarısının toplam servetinden daha fazla (38,9 milyar dolara karşılık 38,5 milyar dolar). Türkiye’deki en zengin %1’in serveti, en alttaki %90’ın servetinin 1,4 katı.

Türkiye’de ise milyonerlerden alınacak %2’lik bir servet vergisi, geliri 50 milyon doların üzerinde olanlardan alınacak %3’lük bir servet vergisi ve milyarderlerden alınacak %5’lik bir servet vergisi ile yıllık toplam 8,1 milyar dolar ek gelir elde edilebilir. Bu gelirle eğitim bütçesi %33 oranında, sağlık bütçesi %31 oranında artırılabilir.

Davos_2023_full report_English_EMBARGOED (3)

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.