Connect with us

EKONOMİ

Altı maddede yeni hükümeti bekleyen ekonomik sorunlar

Türkiye’de 28 Mayıs seçimlerinin sonucuna göre iş başına gelecek yeni hükümetin başlıca gündemi ekonomi olacak. Peki ekonomiye çözüm bekleyen sorunlar neler?

Yayınlanma:

|

14 Mayıs seçimlerinde sandıktan çıkacak sonuç yalnızca siyasetin değil, ekonominin de yakın geleceğine yön verecek.

Türkiye’de pandemi sonrasında yatırım ortamındaki durgunluk, son 1,5 yıldır yaşanan yüksek enflasyon ve 6 Şubat depremi, ekonomide ağır bir tahribat yaratmış durumda.

Cumhur İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baş karar verici olduğu para ve maliye politikaları, cari açıktan geniş tanımlı işsizliğe, yoksulluktan bütçe açığına kadar ekonominin ana parametrelerinde büyük bozulmalara neden oldu.

Bu nedenle, 14 Mayıs sonrası için en çok merak edilen konuların başında yeni kurulacak hükümetin nasıl bir ekonomi politikası uygulayacağı geliyor.

Peki 15 Mayıs sabahından itibaren Türkiye’de yönetimi devralacak iktidarı, ekonomide nasıl bir tablo bekliyor?

Altı ana başlıkta Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu ortaya koyduk:

Büyüme

AKP iktidarının enflasyon ile mücadele yerine büyümeyi tercih eden Yeni Ekonomi Modeli ile birlikte artan iç tüketim, Türkiye’ye 2021’de yüzde 10’un üzerinde, 2022 yılında ise yüzde 5,6’lık büyüme olarak geri döndü. Ancak veriler, AB ve OECD ortalamalarının çok üzerinde büyüyen Türkiye ekonomisinde ücretli çalışanların büyümeden aldığı payın her yıl daha da azaldığına işaret ediyor.

TÜİK verilerine göre 2016 yılında iş gücünün büyümeden aldığı pay yüzde 36,3 düzeyindeyken, bu oran 2022 sonunda yüzde 26,5’e kadar geriledi. Aynı dönemde sermayenin payı ise yüzde 47,5’ten yüzde 54,5’e çıktı. Dolayısıyla AKP’nin ekonomi politikaları ile kayda değer büyüme rakamlarına ulaşılsa da bu büyüme toplumun geniş kesimlerine refah getirmiyor, aksine milli gelirden aldıkları pay geriliyor.

Birkaç yıl öncesine kadar dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefi bulunan Türkiye, şimdi ilk 20 ülke arasında kalabilme mücadelesi veriyor.

Enflasyon

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda faiz indirimine başladığı Eylül 2021’den bu yana geçen yaklaşık 1,5 yıl içerisinde, Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden biri haline geldi.

Bu dönemde Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 19’dan yüzde 8,5’e düşürülürken resmi verilere göre tüketici enflasyonu yüzde 85’e, üretici enflasyonu ise yüzde 157’ye kadar çıktı. Nisan ayında yıllık tüketici enflasyonu baz etkisiyle yüzde 43,68 seviyesine gerilerken Türkiye bu oranla bile G-20 ülkeleri içerisinde Arjantin’den sonraki en yüksek enflasyona sahip ülke oldu.

Mayıs başı itibariyle enflasyondaki artış eğilimi 52. ayını da geride bıraktı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından hesaplanan yıllık enflasyon ise hâlâ yüzde 100’ün üzerinde seyrediyor.

Ayrıca Dünya Bankası verilerine göre, son bir yılda küresel çapta gıda fiyatları düşmesine rağmen Türkiye yüzde 70’e varan fiyat artışlarıyla dünyadaki en yüksek gıda enflasyonuna sahip beş ülkeden biri konumunda.

Gelir dağılımı ve yoksulluk

Yüksek enflasyon ortamının doğal sonucu olarak Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk da artıyor. TÜİK’in 2022 yılına ilişkin Gelir Dağılımı İstatistikleri’ne göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2022’de bir önceki yıla kıyasla 1,3 puan artarak yüzde 48 oldu.  Aynı dönemde en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6’ya geriledi.

Türk-İş’in Nisan 2023 verilerine göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı 10 bin TL’yi aşarken; kira, fatura, eğitim, giyim, ulaşım gibi tüm giderlerini kapsayan yoksulluk sınırı ise 33 bin TL’ye yükseldi. Resmi verilere göre Türkiye’deki çalışanların yüzde 37’si asgari ücret kazanıyor. Asgari ücret ise son 1 yılda yapılan yüzde 75 zamma rağmen sadece 8 bin 506 TL ile açlık sınırının bile altında seyrediyor.

TÜİK’in 8 Mayıs’ta açıklanan Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ne göre, Türkiye’de “yoksul” tanımına giren 12 milyon kişi bulunurken sürekli yoksulluk oranı ise yüzde 14 ile son 5 yılın en yüksek seviyesini görmüş durumda.

İşsizlik

Pandemi döneminde istihdam piyasasına verilen destekler ve işten çıkarma yasağı ile kısa çalışma ödeneği gibi önlemler, işsizliğin artmasının önüne geçti. Pandemiden çıkış ile birlikte açılan kredi muslukları ve iç talebin canlanması ile birlikte iş gücü piyasasındaki olası büyük kayıpların da önüne geçilmiş oldu.

Güncel verilere göre, Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10 seviyesinde seyrediyor. Pek çok otorite tarafından “gerçek işsizlik oranı” olarak gösterilen ve iş aramaktan vazgeçmiş kimseleri de kapsayan geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 21,8 ile çok yüksek bir seviyede bulunuyor. Bir başka deyişle Türkiye’de çalışabilir durumdaki her beş kişiden biri işsiz durumda. İşsiz olanların yaklaşık üçte birini ise üniversite mezunları oluşturuyor.

İş gücüne katılım oranı ise tüm nüfusun yüzde 53,6’sı ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde son sırada yer alıyor. Türkiye yüzde 35’lik kadın istihdamı ile de yine OECD’de sonuncu sırada yer alıyor. Türkiye, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfustaki işsizlik oranında ise yüzde 20,1 ile AB ülkeleri içerisinde lider konumda.

Cari açık

Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı döneminde başlayan “yüksek kur-düşük faiz” modeli ile dış ticarette fazla verme hedefi, gelinen noktada tarihi bir cari açık ve dış ticaret açığına neden oldu.

TCMB’nin açıkladığı son verilere göre, 2023’ün ilk çeyreğinde cari işlemler hesabı, ocak-mart arasını kapsayan yılın ilk çeyreğinde 23, 6 milyar dolar açık vererek rekora imza attı. 12 aylık cari açık ise 54,2 milyar dolar oldu.

Bu dönemde TCMB’nin arka kapı yöntemleri ile dizginlemeye çalıştığı dolar kuru 20 TL’ye dayandı. Kurun suni yöntemlerle yükselişinin engellenmesinin bedeli ise ihracatta yaşanan kan kaybı oldu.

Yalnızca Nisan ayında ihracat yüzde 17 düşerek, pandemiden bu yana ilk sert gerilemesini yaşadı. Böylelikle ihracat ve ithalat arasındaki farktan oluşan dış ticaret açığı da son 1 yılda yüzde 44 artarak, Nisan 2023 itibariyle 120,4 milyar dolara çıktı ve yeni bir rekor kırmış oldu.

Bütçe açığı

AKP yönetimi, başa geldiği 2002 yılında kendinden önce uygulamaya konulan IMF odaklı para ve maliye politikalarını uygulamaya devam etti. 2008 krizi dönemi dışarıda bırakıldığında genel anlamda istikrarlı seyreden bütçe dengesi, pandemi ile birlikte bozulmaya başladı.

2022 yılında bütçe gelirlerini artırmak ve bütçe açığının GSYH’ye oranını yüzde 3’ün altında tutmak için vergi barışı ve bedelli askerlik gibi pek çok gelir artıcı uygulamaya başvuran AKP iktidarı, seçim sürecine girilmesi ile birlikte Hazine’nin kaynaklarını daha da cömert bir şekilde kullanmaya başladı. 6 Şubat’taki deprem felaketi ile birlikte ise bütçe açığındaki büyüme hızlandı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son açıkladığı Mart 2023 merkezi yönetim bütçe verilerine göre, bir önceki yılın ilk çeyreğinde 30,8 milyar TL fazla veren bütçe, 2023’ün ilk çeyreğinde 250 milyar TL açık verdi. Buna Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve seçim odaklı harcamalar, doğalgaz indirimleri ve maaş artışları da eklenince, yeni hükümetin ekonomide en önemli gündem maddelerinden birinin de Hazine’yi yeniden güçlendirmek olacağını söylemek mümkün.

DW

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.