Connect with us

GÜNCEL

Kariyerinizin Ortasında Sormanız Gereken 6 Soru

Yayınlanma:

|

Genellikle kariyerinizin orta noktasına denk gelen orta yaşa ulaşmak, başarılarınızın, hırslarınızın ve gerçekliğinizin çatıştığı bir an olabilir. Bu dönemde çoğu insan karşılayamadıkları beklentilerinin yol açtığı duygularla boğuşur. Hayatınızın erken dönemlerindeki hayallerinizin ve arzularınızın birçoğunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini fark etmek sarsıcı gelebilir.

Ancak uzmanlar bu dönemin büyüme için de önemli bir fırsat sunduğunu söylüyor. Önceliklerinizi yeniden değerlendirmek, deneyimlerinizden yararlanmak ve geleceğe yönelik hedeflerinizle uyumlu bir yol çizmek için bir fırsat…

Modern Elder Academy’nin kurucusu ve Learning to Love Midlife: 12 Reasons Why Life Gets Better with Age (“Orta Yaşı Sevmeyi Öğrenmek: Yaşlandıkça Hayatın Daha İyi Hale Gelmesinin 12 Nedeni”) kitabının yazarı Chip Conley, hayatın ilk yarısının “birikim” ile ilgili olduğunu söylüyor: “‘Şunu yap! Bunu dene! Arkadaşlar edin, çocuk sahibi ol, özgeçmişin için başarılar elde et, evin için bir sürü eşya al…’ Hayatın ikinci yarısıysa düzenlemeye yöneliktir. Gerçekten neyi önemsediğinizi fark ettiğiniz zamandır.”

Bu “düzenleme” sürecine başlamak, orta yaşın yoğunluğunda bunaltıcı, hatta imkânsız görünebilir. İşin, evin ve diğer sorumlulukların gerektirdikleri, analiz yapmak için çok az yer bırakabilir. Ancak orta düzey kıdemde profesyonellere koçluk sağlayan Next Level Career Services’in kurucusu Ebony Joyce, kariyerinize dönüp bakmak ve yeniden değerlendirmek için zaman ve zihinsel efor harcamanın faydalı olduğunu söylüyor. Joyce’a göre bunu yapmak “geleceğinizin şeklini ve yönünü belirlemeniz için size perspektif sağlıyor.”

İşte orta yaşta kariyerinizi değerlendirirken Conley ve Joyce’un sormanızı önerdiği altı soru:

1. Bundan 10 yıl sonra neyi yapmadığıma veya öğrenmediğime pişman olacağım?

Conley, pişmanlığın olumsuz bir çağrışımı olsa da güçlü bir öğretmen olabileceğini söylüyor. Şöyle diyor: “Yaşlanmanın faydası, daha geniş bir perspektife sahip olmanız ve geleceği görebilmenizdir. Eylemlerinizin sonuçlarını anlarsınız.” Conley, öngörülen pişmanlığın gücünden yararlanmayı öneriyor. Öngörülen pişmanlık, bugün belirli eylemleri yapmazsanız gelecekte hissedebileceğiniz hüsran duygusunu hayal etmeyi içeriyor. Conley, bu öngörünün gelecekteki benliğinizin takdir edeceği kararlar vermenize yardımcı olabileceğini söylüyor.

Araştırmalar merakı sürdürmenin, yeni beceriler öğrenmenin ve yeni deneyimleri benimsemenin daha uzun ve daha mutlu bir hayatla ilişkili olduğunu gösteriyor. Örneğin, Conley orta yaşlarındayken sörf yapmayı ve İspanyolca konuşmayı öğrenmiş. Bu nedenle, çok geç olmadan, öğrenmek istediğiniz konuları, oluşturmak istediğiniz rutinleri, yaşamak istediğiniz deneyimleri ve gitmek istediğiniz yerleri düşünün. Conley, hedefin “anında tatmine değil, uzun vadeli tatmine yönelik kararlar vermek” olduğunu söylüyor.

2. Amacıma nasıl ulaşırım?

Pek çok insan, kariyerlerinin başlarında, ister ebeveyn baskısı, ister toplumsal normlar, ister belirli başarı kavramlarına uyma arzusu olsun, dış faktörlerden etkilenir. Bu, başkalarının beklentilerini kendi arzularınız ve ilgi alanlarınızın önünde tutan kariyer seçimlerine yol açabilir. Daha sonra eşler ve çocuklar için yapılan fedakârlıklar kişisel hedefleri daha da gölgede bırakabilir.

Joyce, hayatınızın orta noktasına ulaştığınızda, dış güçler ve başkalarının gündemleri tarafından şekillendirilen bir kariyerden, sizin istediğiniz ve anlamlı bulduğunuz şeylerin yönlendirdiği bir kariyere geçme zamanının geldiğini söylüyor: “Bu geçmiş olasılıklara ve kaçırılan fırsatlara takılmaktan kurtulup hayallerinize odaklanmak için bir fırsat.”

Conley, kişisel olarak anlamlı bir kariyerin sizin için nasıl görünebileceğini belirlemek için bireysel olarak düşünmeniz gerektiğini söylüyor. “Seni ne heyecanlandırıyor? Seni ne tedirgin ediyor? Neyi merak ediyorsun? Hayatının erken dönemlerinden beri keyif aldığın ama sonradan ihmal ettiğin aktiviteler neler?” Cevaplar, ister yakın bir sektöre geçiş olsun, ister tamamen farklı bir sektöre geçiş olsun, kariyerinizdeki potansiyel dönüm noktalarını belirlemenize ve “daha fazla seçeneğinizin olduğunu görmenize yardımcı olur.”

3. Geliştirdiğim hangi yetenekler veya uzmanlıklar dünyaya katkı sunmamı sağlayabilir?

Orta yaşta, çok sayıda deneyim, içgörü ve belki de bu yolda zorluklarla kazanılmış birkaç savaş yarası edinmiş olursunuz. Conley, edindiğiniz beceriler ve bilgi birikimi üzerinde derinlemesine düşünebileceğinizi ve bunları başkaları üzerinde olumlu bir etki yaratmak için nasıl kullanabileceğinizi söylüyor. Psikiyatrist ve yazar David Viscott’tan ilham alıyor. Viscott, “Hayatın amacı, yeteneğinizi keşfetmektir. Bu yeteneği geliştirmek için emek harcamalısınız. Hayatın anlamıysa, yeteneğinizle insanlara katkı sunmaktır” diyor.

Conley, Peter Drucker’la ilişkilendirilen klasik bir egzersiz öneriyor. Bu, birisinin size art arda beş kez “Hangi işte çalışıyorsun?” diye sormasını gerektiriyor. Birbirini takip eden her soru, yanıtınızı geliştirmenize ve odaklamanıza yardımcı oluyor. Conley, “Son cevap genellikle bir aydınlanma sağlar. Bu şekilde, insanları bir araya getiren bir sosyal simyacı olduğumu fark ettim” diyor. Amaç, güçlü yönlerinizi ve bunların kişisel amacınızla anlamlı ve tutarlı bir şekilde nasıl uygulanabileceğini daha net bir şekilde anlamaktır.

4. Günlerimin nasıl geçmesini istiyorum?

Joyce, profesyonel hayatlarımız hakkında genellikle büyük düşünmeye teşvik edildiğimizi söylüyor. Patronlar ve kariyer danışmanları sizden beş ya da on yıl sonraki geleceğinizi hayal etmenizi ya da başarı fikrinizi tanımlamanızı istiyor. Bu yönlendirmeler değerli olsa da Joyce geleceğinizi daha küçük düşünerek tasarlamanızı öneriyor. “Günlük rutinlerinizin ayrıntılarının nasıl görünmesini istediğinizi düşünerek mikro düzeye geçin” diyor.

Joyce, uzun vadeli büyük hedeflere odaklanmak yerine, ideal geleceğinizde sıradan bir gün hayal etmenizi öneriyor. Zamanınızı nasıl geçirmek istediğinizi, kimlerle etkileşimde bulunmak istediğinizi ve iş dışında ne yapmak istediğinizi düşünün. Bu düşünce deneyi, yaratmak istediğiniz hayat hakkında netlik kazanmanıza ve hedeflerinizi günlük varoluşunuzun pratikleriyle uyumlu hale getirmenize olanak sağlayacaktır.

5. Hangi tavizleri vermeye hazırım? Artık hangi konularda taviz vermek istemiyorum?

Seçimlerinizi sorgulamak ve olası “keşke”leri düşünmek doğaldır. Belki bazı şeyleri farklı yapsaydınız daha çok paranız olurdu. Belki de başka kararlar verseydiniz daha yakın ilişkilere veya daha güçlü bir evliliğe sahip olabilirdiniz.

Ancak Joyce, o sırada ihtiyaçlarınıza ve önceliklerinize uygun seçimler yaptığınızı aklınızda tutmanız gerektiğini söylüyor. Artık büyüdüğünüze ve daha fazla bakış açısına sahip olduğunuza göre, bunlar değişmiş olabilir. Belki çocuklarınız evin dışındadır veya daha bağımsızdır, bu da evdeki sorumluluklar dikkatinizi dağıtmadan kariyerinize daha fazla odaklanmanıza olanak tanır. Alternatif olarak, bir zamanlar yaptığınız fedakârlıkları artık yapmaya istekli olmayabilirsiniz; bunun yerine kişisel yaşamınızın öncelikli olmasını isteyebilirsiniz.

Joyce, önemli olanın değerlerinizi ve önceliklerinizi dikkatli bir şekilde dikkate almak ve vermek istediğiniz tavizler konusunda bilinçli kararlar vermek olduğunu söylüyor. “Doğru ya da yanlış cevaplar yok, ancak bilinçli olmanız gerekiyor” diyor.

6. Hayatımda neler iyiye gidiyor?

Zayıflayan hafıza, eklemlerin gıcırdaması, sıcak basması, enerjinin azalması… Yaş aldıkça beliren bu zorluklar hepinize oldukça tanıdık gelebilir. Ancak Conley, bunlara takılıp kalmak yerine yaşlanmanın olumlu yanlarını takdir etmeye yönelmenizi öneriyor. Bunlar kazandığınız bilgelik, yaşadığınız deneyimler ve başardığınız kişisel gelişimdir. Bakış açısındaki bu değişiklik sadece uçuk bir iyimserlik değil, refahınız ve uzun ömürlülüğünüz için gerçek, somut faydalar da sağlayabilir. Bir çalışma, yaşlanmaya ilişkin olumlu algılara sahip kişilerin, olumsuz bir bakış açısına sahip olanlardan ortalama 7,5 yıl daha uzun yaşadığını göstermiştir.

Yaş ayrımcılığı hem iş yerinde hem de toplumda varlığını sürdürüyor ancak Conley, kendi içselleştirilmiş yaş ayrımcılığınızla da yüzleşmeniz gerektiğini söylüyor: “Eğer merakla ve tutkulu bir bağlılıkla ortaya çıkarsanız, insanlar kırışıklıklarınızı değil, enerjinizi fark edeceklerdir.”

Orta yaş beraberinde bir dizi geçiş ve zorluğu da beraberinde getirir: çocukların evden ayrılması, menopoz, ebeveyn kaybı, beklenmedik sağlık sorunları, kariyer ve ilişkilerde değişiklikler. Herkese uygun tek bir yol haritası yok. Conley, amacın yol boyunca edindiğiniz bilgelik ve deneyimlerden yararlanmak ve “hayatınızın bir sonraki aşamasını bilinçli olarak şekillendirmek” olduğunu söylüyor.

HBR-Rebecca Knight

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Kredi Derecelendirme Notunu Belirleyen Unsurlar

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir firmanın kredi derecelendirme (rating) notu; o firmanın finansal gücünü, risk profilini ve borçlarını ödeme kapasitesini ölçmek için kullanılır. Finansal kurumlar ve derecelendirme kuruluşları, bu notu verirken birçok kriteri değerlendirir. Bu kriterlerin her biri, rating notunun oluşmasında belirli bir yüzdesel ağırlığa sahiptir.

1. Finansal Performans ve Mali Tabloların Analizi (%40)

Rating notunun en büyük payını firmanın finansal performansı oluşturur. Bilanço, gelir tablosu ve nakit akış tablosu üzerinden;

  • Kârlılık

  • Likidite

  • Borçluluk oranları
    gibi temel göstergeler analiz edilir. Ayrıca özkaynak-yabancı kaynak dengesi gibi sermaye yapısı unsurları da, finansal risklerin yönetimi açısından kritik önemdedir.

2. Firma Yönetimi ve Kurumsal Yapı (%20)

Yönetim kadrosunun deneyimi, profesyonelliği ve stratejik karar alma kapasitesi, firmanın sürdürülebilir başarısı üzerinde büyük etki yapar.
Kurumsal yönetim ilkelerine (şeffaflık, hesap verebilirlik, adillik, sorumluluk) uyum, firmanın dış yatırımcılar nezdinde güvenilirliğini artırır.
Ayrıca sektörel tecrübe, yönetimin krizlere karşı refleksi ve inovatif yaklaşımı da bu başlıkta değerlendirilir.

3. Faaliyet Alanı ve İş Modeli (%15)

Firmanın hangi sektörde faaliyet gösterdiği, iş modelinin sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği de değerlendirme kriteridir.
Öne çıkan alt başlıklar:

  • Ürün veya hizmet kalitesi

  • Müşteri portföyü çeşitliliği

  • Pazar payı

  • Teknoloji kullanımı ve inovasyon kapasitesi

Ayrıca, sektör trendlerine hızlı uyum sağlama yeteneği ve büyüme potansiyeli bu kategoriye katkı sağlar.

4. Sektörel ve Makroekonomik Faktörler (%15)

Firma dışı faktörler de rating notunu etkiler. Özellikle:

  • Sektörün genel sağlığı (büyüme, rekabet, regülasyonlar)

  • Ekonomik konjonktür (faiz oranları, döviz kurları, enflasyon)

  • Politik ve jeopolitik riskler

Firmanın içinde bulunduğu sektörün dışsal risklere açıklığı, genel değerlendirmeye doğrudan yansır.

5. Ödeme Disiplini ve Kredi Geçmişi (%10)

Firmanın geçmiş borç ödeme davranışı, kredi notu üzerinde doğrudan etkilidir.

  • Gecikmeli ödemeler

  • Temerrüt kayıtları

  • Bankalarla yaşanan sorunlar

Bu unsurlar, firmanın risk primini yükseltir. Buna karşılık, düzenli ve sorunsuz kredi ödemeleri, güvenilirlik algısını pekiştirir ve finansmana erişimi kolaylaştırır.

Kredi notu, sadece bir firmanın geçmişini değil; gelecekteki ödeme gücünü, sürdürülebilirliğini ve finansal güvenilirliğini yansıtan kritik bir göstergedir.

🔑 Unutulmamalıdır: Kredi notu, geçmişin aynası değil, geleceğin güvence anahtarıdır…

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Altın ‘borç çağında’ yeni para: Güven, itibari para sistemini terk ediyor!

Yayınlanma:

|

Yazan:

CHP Kurultayı’nın iptali duruşmasından karar çıkmaması, Türk mali piyasalarında iyimser havanın dün de devam etmesine neden oldu. Her ne kadar henüz riskler tam anlamıyla geçmemiş olsa da, erteleme karar bile olumlu karşılandı. Gerek jeopolitik cephede tansiyonun düşmesi, gerekse 19 Mart’a benzer bir sürecin tekrar edileceği endişesinin vücud bulmaması sonrası TCMB’den 19 Temmuz tarihinde beklenen anlamlı faiz indirimi öncesinde, TL ve TL cinsi yatırım araçlarına ilginin arttığını görüyoruz. Yabancı kurumların da TL tahvilleri ön plana çıkarması ile iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi son iki günde 250 baz puan geriledi. Daha geniş bir açıdan bakmak gerekirse, 19 Mart sonrası %50 seviyesini test eden gösterge tahvil %40’ın altına indi.

Öte yandan, faiz indirimlerinin bankacılık sektörüne yarayacağı beklentisi ile Borsa İstanbul Bankacılık endeksi, evvelki gün göz kamaştırıcı bir şekilde %10’a yakın yükseliş kaydetmesi ardından dün de günü %1’in üzerinde primli kapattı. CDS risk primi de benzer bir şekilde 287 baz puana kadar gerileyerek 20 Mart’tan bu yana en düşük düzeye geldi. İç siyasi risklerin bir süreliğine de olsa rafa kalkması bile mutlu son isteyen piyasaların yüzünü güldürdü. USDTRY kuru günü 39,81 seviyesinde tamamlarken, Çarşı’da döviz satışlarının yoğunlaştığı yönünde piyasa koridorlarından haberler de işittik. TCMB’nin analitik bilançosuna olumlu gelişmelerin bugün açıkalanacak taze verilerle yansımasını bekliyoruz.

Dün de bültenimizde kaleme aldığımız üzere, hisse senetlerinde asıl temel sorun şirketlerin kârsızlık sorunu! Hatırlatmak gerekirse, İSO500 verileri bizlere şirketlerin 2024 yılında elde ettikleri faaliyet kârlarının %97’sinin finansman giderine gittiğini, yani şirketlerin kâr edemediklerini göstermişti. Finansman kaleminin (kredi faizinin) büyük bir rol oynadığı bu resimde, yıl sonuna kadar TCMB’den beklenen (toplam dört olağan toplantıda) 1100 baz puan faiz indiriminin (%46 – %35) şirketlerin yüzünü güldürerek borsaya da alım getirmesini bekliyoruz. Çarpıcı bir örnek vereyim: Bankacılık hisselerinde son üç günde yaşanan %13 yükselişe rağmen, geçen sene bu zaman endeksin daha yukarıda olduğunu not edelim!

Dün İstanbul Ticaret Odası (İTO), Haziran ayı İstanbul bölgesi enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre aylık TÜFE artışı %1,77 olurken, yılın ilk yarısında enflasyon %20,63 ; yıllık bazda ise %44,38 artış gösterdi. Yakından takip ettiğimiz ana harcama gruplarına göre aylık bazda konut (yani kira) %2,7 yıllık olarak ise %77,17 ; eğitim aylık %1,45 yıllık %89,81 ; sağlık ise aylık %0,77 yıllık %44,65 artış kaydetti. Gıdada aylık artış %1,93 oldu. İstanbul’da hayat pahalılığının Türkiye genelinin biraz daha üzerinde olduğunu düşünürsek, yarın açıklanacak resmî enflasyon verisinin aylık %1,6 ile piyasa tahmini paralelinde olacağını düşünüyoruz.

Büyümenin öncü göstergesi olarak kabul edilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) imalat sanayi PMI verisi Haziran ayında 46,7 değerini aldı. Bilindiği üzere 50 seviyesi eşik değer olarak kabul edilirken, aşağısı daralma, üstü ise genişleme anlamına geliyor. Bu bağlamda, Haziran ayıyla birlikte PMI endeksi son 15 aydır daralma bölgesinde ve son sekiz ayın da en düşük seviyesine yer alarak ekonomik aktivite hakkında önemli bilgi vermeye devam etti. Verinin alt kalemlerinde, sektörel bazda tanımlı on sektörün tamamında daralma yaşandığını da görüyoruz. Her üç kişiden birinin işsiz olduğu ve ekonomik aktivitenin pek de iyimser sinyaller vermediği bir ortamda, sanayide işlerin iyi gitmediğini söyleyebiliriz.

Dönelim yurt dışında. ABD Senatosu, Başkan Trump’ın vergi indirimleri ve harcamaları içeren kapsamlı yasa tasarısını 51-50 oyla kabul ederek Temsilciler Meclisi’ne gönderdi. Tasarı kamu borcuna 3,3 trilyon dolar daha eklenmesiyle birlikte, Elon Musk’ın da yeniden eleştiri dozunu arttırdığını görüyoruz. Trump’ın sosyal medya hesabından Musk’ın şirketlerine yönelik yardımları kesebileceğini ima ederken, hatta bir gazetecinin “Elon Musk’ı sınır dışı edecek misiniz?” sorusuna “Bakacağız / biraz inceleyeceğiz (‘take a look’)” şeklinde yanıt verdiğini de not edelim. Tesla hisseleri dün günü %5’in üzerinde düşüşle tamamlarken, teknoloji hisselerinin de olumlu bir performans sergileyememesi ile Nasdaq endeksi geceyi %1’e yakın düşüşle tamamladı.

FED Başkanı Powell, Portekiz’in Sintra kentindeki merkez bankacıları zirvesinde yaptığı açıklamada, faiz indirimi için acele etmeyeceklerini ve ticaret tarifelerinin enflasyon üzerindeki etkilerini görmek adına bekle-gör yaklaşımını sürdüreceklerini yineledi. Powell, veriye dayalı karar almanın en temkinli yol olduğunu vurgularken, 30 Temmuz tarihindeki olağan toplantıda faiz indirimi olasılığını da tamamen dışlamadı. Başkan Trump’ın baskılarına karşın, Powell %100 odaklarının enflasyon ve istihdam hedeflerinde olduğunu söyleyerek merkez bankası bağımsızlığına güçlü bir vurgu yaptı.

Powell indirmem diye direnirken ve Trump da FED’e yüklenmeye devam ederken, yatırımcılar, ABD dolarındaki oynaklık ve doların geleneksel güvenli liman rolündeki zayıflamaya karşı ya da daha basit anlatımla kur riskine karşı daha fazla koruma almaya çalışıyor. Trump yönetiminin Nisan ayında açıkladığı kapsamlı gümrük tarifeleri sonrasında ABD dolarının (DXY) yılbaşına göre %10’u aşan değer kaybı ile son 3,5 yılın en düşük seviyesine geriledi. Özellikle Avrupalı emeklilik fonları dolar pozisyonlarını azaltırken, Euro, YEN gibi alternatif para birimlerine yöneldiklerini görüyoruz. Bu stratejiler, dolar üzerinde ilave baskı yaratırken, doların güvenli liman statüsünün de sorgulanmasına yol açıyor.

Bu kafa karışıklığında, ya da fiat (itibarlı) para sistemine yönelik artan güvensizlik (en somut örnek ABD vergi indirimleri ve harcama tasarısının Senato’dan geçmesi) nedeniyle piyasalarda temkinli bir hava hâkim. Jeopolitik risklerin gündemden düşmesi ile 3,285 dolar seviyesine kadar gerileyen altının piyasalarda yeniden temkinli havanın hâkim olması ile bu sabah 3,340 dolar seviyesine yükseldi. Altın fiyatları yılbaşından bu yana %27 artış gösterdiğini hatırlatalım. Gümüş ise 35 dolar seviyesindeki direnci 13 yıl sonra kırması ardından son dört haftadır 36 dolar seviyelerinde bir sonraki yükseliş öncesi enerji biriktirdiğini görüyoruz.

Hindistan ile 9 Temmuz tarihinde gümrük tarifesi süresi dolmadan önce bir ticaret anlaşmasına varabileceğini söyleyen Trump, ancak Japonya ile anlaşma olasılığının düşük olduğunu söyledi. Şimdiye dek yalnızca İngiltere’nin Trump yönetimiyle sınırlı bir ticaret anlaşması yapabildiğini hatırlattım. ABD borsalarının dün akşam gerilemesi ve ticaret görüşmelerine yönelik haber akışının gölgesinde, yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında kırmızı rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Nikkei ve Kore borsası Kospi %1’e yakın geriledi. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde ise hafif de olsa yeşil rengin dikkat çektiğini görüyoruz.

Mali piyasaların gündeminde bugün ABD’de ADP özel sektör istihdam verisi, yarın ise kritik haziran ayı istihdam raporu takip edilecektir. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacağını tekrar hatırlatalım. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Yatırımcılar bu yıl FED’den 64 baz puanlık bir indirim fiyatlamaya devam ediyor.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.