Connect with us

GÜNDEM

Sturgeon Yasası: Her Şeyin Yüzde Doksanı Zırvadır!

Yayınlanma:

|

Sturgeon Yasası, “Her şeyin yüzde doksanı zırvadır.” diyen satirik bir yasadır. Bu “yasa”, genel olarak, herhangi bir alanda üretilen çalışmaların çoğunun büyük olasılıkla kalitesiz olduğunu öne sürer. Örneğin, kitaplar söz konusuysa, Sturgeon yasası her yıl çıkan kitapların %90’ının kötü olduğunu, yani muhtemelen okumaya değer olmadıklarını iddia eder.

Sturgeon Yasası hem bilgiyi değerlendirme ve kullanma şeklinizi, hem de ne üzerinde çalışacağınıza karar verme yönteminizi geliştirebileceğinden, akılda tutulması gereken faydalı bir temel kuraldır. Bu nedenle, aşağıdaki makalede Sturgeon Yasası hakkında daha fazla bilgi edinecek, çeşitli alanlardaki örneklerini görecek ve onu yaşamın birçok alanında yol gösterici bir ilke olarak nasıl uygulayabileceğinizi anlayacaksınız.

Sturgeon Yasası Örnekleri

Sturgeon Yasası’na göre, vizyona giren dizi ve filmlerin %90’ı kalitesizdir, yani muhtemelen izlemeye değmezler. Aynı şekilde, bu yasaya göre sosyal medyada paylaşılan içeriklerin %90’ı da kalitesizdir, dolayısıyla uğraşmaya değmezler. Satışa sunulan yeni ürünlerin %90’ı da kalitesizdir, bu da muhtemelen satın almaya değmeyecekleri anlamına gelir.

Konuyla ilgili orijinal alıntılardan birinde belirtildiği gibi, Sturgeon Yasası hayattaki hemen hemen her şeyde uygulanabilir:[1]

Hepimizin sevdiği ortak bir kısım hariç her şey – arabalar, kitaplar, peynirler, saç stilleri, insanlar ve iğneler, uzman ve izanlı gözlere saçma gelir.

Sturgeon Yasası’nın uygulanabileceği diğer alanlarda örnekler sayan benzer bir ifade, bu kavramı kaba bir genelleme olduğunu belirterek açıklayan filozof Daniel Dennett’ın Sezgi Pompaları ve Diğer Düşünme Aletleri adlı kitabında yer almaktadır:[2]

Moleküler biyolojideki deneylerin yüzde doksanı, şiirlerin yüzde doksanı, felsefe kitaplarının yüzde doksanı, matematikteki denetimden geçmiş makalelerin yüzde doksanı -ve buna benzer daha birçok şey- saçmalık. Bu doğru mu? Eh, belki abartı olabilir ama kabul edelim ki her alanda yapılan çok sıradan çalışmalar var. (Bazı aksi insanlar yüzde doksan dokuzunun öyle olduğunu söylüyor ama bu konuya girmeyelim.)

Son olarak, Sturgeon Yasası’nın belirli alanlarda daha spesifik bir şekilde uygulanabileceğini unutmayın. Örneğin, Sturgeon Yasası genel olarak kitaplar için geçerli olabilir; ancak bilimkurgu veya fantezi gibi belirli türlerdeki kitaplar için de geçerli olabilir.

Sturgeon Yasası Hakkında İkazlar

Sturgeon Yasası temel bir kural olarak faydalı olsa da, bunun genel bir gözlem olduğunu ve her zaman doğru olacağı garanti edilmediğini belirtmek önemlidir. Özellikle aşağıdakiler, bu ilkeyi kullanırken veya uygulamayı düşünürken akılda tutulması önemli olan bazı uyarılardır:

“Zırva” Tanımı Öznel ve Bazen Tartışmalıdır.

Çoğu durumda, “zırvanın” veya “saçmalığın” ne anlama geldiğini ve bir şeyin “saçmalık” olarak kabul edilip edilmeyeceğini belirlemek zordur. Bu, özellikle insanların bir şeylere nasıl değer verilmesi gerektiği konusunda temelde anlaşamadığı durumlarda bir sorun olabilir. Örneğin, eğer iki kişi farklı türde kitaplar okumaktan hoşlanıyorsa, hangi kitapların ”saçma” olduğu ve hangilerinin olmadığı konusunda anlaşamayabilirler.

%90 Oranı Sadece Kaba Bir Tahminden İbarettir.

Esasen, %90 oranı her durumda mutlaka doğru olacak kesin bir ampirik ilke olarak değil de, “büyük çoğunluk” demenin bir yolu olarak görülmelidir. Böylece belirli bir alandaki çalışmaların %90’ının kalitesiz olması yerine, sadece %80’inin kalitesiz olduğu veya yaklaşık %95’inin kalitesiz olduğu da görülebilir.

Sturgeon Yasası Her Durumda Geçerli Değildir.

Örneğin, giriş engelinin yüksek olduğu alanlarda, yayınlanan çoğu şeyin kaliteli olduğu görülebilir. Ayrıca, Sturgeon Yasası, onu alanlardaki daha küçük sektörlerde uygulamaya çalışırsanız bozulmaya başlayabilir. Örneğin, gazete köşe yazılarının %90’ı saçma olabilir; ancak kaliteli bir gazeteye bakarsanız, yayınlanan makalelerin yalnızca küçük bir kısmı saçma olacaktır.

Sturgeon Yasası Nasıl Uygulanır?

Sturgeon Yasası’nı uygulamak için, uygun zamanda, örneğin bir alanda yeni yayınlanmış bir çalışmayı değerlendirirken, “her şeyin yüzde doksanının zırva” olduğunu kendinize hatırlatmalısınız. Ayrıca, bu kavramı açıklayarak, buna örnekler vererek ve başkasının düşünce yapısında bunu kullanmasına teşvik ederek, onun bu yasayı uygulamasına yardımcı olabilirsiniz.

Sturgeon Yasası’nı uygularken ve başkalarını onu uygulamaya teşvik ederken, bu ilkeyi mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve kullanışlı bir pratik kural olarak ele almalısınız. Bundan dolayı, bununla ilgili uyarıları da aklınızda tutup şunları unutmamalısınız:

  • ”Zırva” tanımı öznel ve bazen tartışmalıdır, bu nedenle bir şeyin “saçmalık” olarak görülmesi gerekip gerekmediği her zaman net değildir.
  • %90 rakamı kaba bir tahmindir, bu yüzden ona takılmamalı veya her şeyi tam olarak ölçmeye çalışmamalısınız; bunun yerine, Sturgeon Yasası’nı, çalışmaların “büyük çoğunluğunun” büyük ihtimalle saçmalık olduğunu söylemenin bir yolu olarak görmelisiniz.
  • Giriş engelinin yüksek olduğu alanlar gibi, Sturgeon Yasası’nın uygulanamayacağı birçok durum vardır.

Sturgeon Yasası’nı uygularken akılda tutulması gereken birkaç husus daha vardır. Özellikle:

  • Sturgeon Yasası, bir alandaki çalışmaların %90’ının saçma olacağını öne sürse de, bu, bir alan içindeki çalışmaların rastgele seçileceği anlamına gelmez. Örneğin, yeni kitapların %90’ı saçma olsa bile, iyi kitapların %10’u orantısız olarak az sayıda yazara atfedilmiş olabilir (mesela yazarların %1’i iyi kitapların %10’unu yayınlıyor olabilir).
  • Çalışmaların en iyi %10’u ve en kötü %90’ı arasında önemli farklılıklar olabilir. Örneğin, %10 iyi çalışmanın arasından yalnızca birkaçının harika olarak değerlendirilmesi, %90 kötü çalışmanın arasından da yalnızca bazılarının diğerlerinden çok daha kötü olması muhtemeldir.
  • Belirli bir çalışma saçma olarak görülse bile, bu onun hiçbir değeri olmadığı anlamına gelmez. Örneğin, bir kitap birine göre saçma olsa da, yine de içinde birkaç faydalı tavsiye olduğu görülebilir. Ya da, birisi belirli bir şaka videosunun saçma olduğunu düşünse bile, uzun bir iş gününden sonra rahatlamasına ve gevşemesine yardımcı oluyorsa onu izlemekten keyif alabilir.

Son olarak, Sturgeon Yasası’nı kullanırken, onu bir alan veya çalışmalar bütünü gibi şeylerin savunması olarak körü körüne benimsemekten kaçınmak da önemlidir.[3] Buna göre, mesela biri sevdiğiniz bir film türünü o türden birkaç filmin kusurlarını bularak eleştiriyorsa, Sturgeon Yasası’nın o tür için geçerli bir savunma olduğunu varsaymamalı ve bu ilkeden herhangi bir açıklama yapmadan küçümseyici bir şekilde bahsetmemelisiniz. Bunun yerine, o türden eleştirilen filmlerin aynı türden en iyi filmlere kıyasen daha az izlendiğini ve dolayısıyla o türdeki en iyi filmleri temsil etmediklerini belirterek bu ilkenin ne olduğunu ve neyle alakalı olduğunu açıklamalısınız.

Sturgeon Yasası genel olarak çeşitli durumlarda uygulanması yararlı bir ilke olabilir; ancak onu mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve pratik bir kural olarak görmek önemlidir. Bu ise, ilkeyi uyguladığınızda bununla ilgili uyarıları aklınızda tutmanız ve kullanımınızın uygun ve makul olduğundan emin olmanız gerektiği anlamına gelir.

Yukarıdaki yönergeler, Sturgeon Yasası’nı kabaca uygulamanızda yardımcı olabilir. Bunların yanı sıra, aşağıdaki alt bölümler, bu yasayı daha spesifik durumlarda, yani bir tüketici, eleştirmen veya üretici rolü oynadığınızda etkili bir şekilde uygulamanıza yardımcı olabilecek birkaç ek bilgi içermektedir.

Not: Uygulanması yararlı olabilecek benzer bir ilke, sonuçların %80’inin çoğu durumda nedenlerin %20’sinden kaynaklandığını söyleyen ve 80/20 kuralı olarak da bilinen Pareto İlkesi‘dir.

Bir Tüketici Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak

Bir tüketici olarak Sturgeon Yasası’nı uygulamak, hangi ürünleri satın alacağınıza veya hangi makaleleri okuyacağınıza karar vermek gibi konularda nelerin kaynaklarınızı harcamaya değer olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir. Özellikle bu bağlamda, Sturgeon Yasası, herhangi bir alandaki çoğu şeyin kalitesiz olduğu, yani kaynaklarınızı harcamaya değer olmadığı için onları görmezden gelerek almaya değer şeylere odaklanmanız konusunda yardımcı olarak sizin zaman, dikkat ve para gibi değerli kaynaklarınızı harcamamanızı sağlar.

Sturgeon Yasası’nı bu şekilde uygulamanın bir yolu, hangi içeriği tüketeceğinize veya hangi ürünü alacağınıza ilişkin kararınızı sıfır toplamlı olarak düşünmektir; yani düşük kaliteli bir şeye harcayacağınız kaynaklar, daha değerli bir şeye harcayabileceğiniz kaynakların zararına girer. Bu da, zihninizi düşük kaliteli bilgilerle doldurarak harcadığınız her anın, bunun yerine daha faydalı veya eğlenceli bir şeye harcayabileceğiniz bir an olduğu anlamına gelir.

Hatırlanması gereken bir başka önemli şey de, bir tüketici olarak kaynaklarımızın, onları harcayabileceğiniz neredeyse sınırsız sayıda şeye kıyasla muhtemelen oldukça sınırlı olduğudur. Eğer bloglar okuyorsanız, mevcut blog gönderilerinin miktarı sizin okuyabileceğinizden çok, çok daha fazladır. Bu, yalnızca sınırlı kaynaklarınızı buna değecek şeylere harcamanın önemini vurgulamakla kalmayıp, aynı zamanda bir tüketici olarak genellikle geniş bir çalışma yelpazesine sahip olacağınızın da altını çiziyor; dolayısıyla zamanınızı daha düşük kaliteli çalışmalara harcamanız için hiçbir neden olmadığını da gösteriyor. Sturgeon Yasası’na bir sonuç öneren bir yazarın da belirttiği gibi:[4]

Hayat, saçmalıklar için çok kısa.

Bir tüketici olarak bu yasayı uygularken kilit nokta size sunulan çalışmaların büyük çoğunluğunun büyük ihtimalle kalitesiz olduğunu anlamak ve zamanınız ve paranız gibi değerli kaynakları nasıl harcayacağınıza karar verirken bunları dikkate almaktır.

Bir Eleştirmen Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak

Sturgeon yasasını bir eleştirmen olarak uygulamak size iki temel şekilde fayda sağlayabilir.

İlk olarak, daha iyi eleştiriler hazırlamanıza yardımcı olabilir. En önemlisi, herhangi bir alandaki çalışmaların büyük çoğunluğunun kalitesiz olma olasılığının yüksek olduğunu hatırlamanıza yardımcı olabilir, bu nedenle bir alanı mutlaka bu çalışmaların varlığına göre yargılamamalısınız. Bunun yerine genellikle bir alandaki daha kaliteli çalışmalara odaklanmalı ve alanı bunlara göre değerlendirmelisiniz.

İkinci olarak ise, Sturgeon Yasası, çalışmaları ne zaman ve nasıl eleştireceğinizi belirlemenize yardımcı olabilir. En önemlisi, herhangi bir alandaki çalışmaların çoğunun düşük kaliteli olduğunu hatırlamanıza yardımcı olabilir; bu nedenle, bir çalışmayı eleştirmeden önce, eleştirmeye değecek kadar iyi olup olmadığını belirlemek için dikkatlice değerlendirmelisiniz, özellikle de çaba ve zaman gibi kaynaklarınızı ayırmanızı gerektiriyorsa. Filozof Daniel Dennett’ın da belirttiği gibi:

Yeryüzü dağlarını, ovalarını, nehirlerini, kısaca fiziki durumunu gösteren ürünümüzü, hem gerçek bir eğitim materyali hem de şık bir aksesuar olarak kullanabilirsiniz.

ESTETİK: Modern seri ürünlerimiz grafik, eksen ve ayak tasarımlarıyla bütüncül ve yeni bir estetik yaklaşıma sahiptir. Geliştirmiş olduğumuz yeni üretim teknolojimiz sayesinde demonte yapıya sahip olan yeni serimizde ekvator çizgisinin ışıklandırılması tasarımın güzelliğini ön plana çıkarmaktadır.

ÇEVRE DOSTU: Gürbüz Yayınları olarak tüm ürünlerimizde orijinal ham madde kullanarak sebep olunabilecek çevresel sorunları kendi bünyemizde minimize ettiğini taahhüt ediyoruz. Aynı zamanda modern seri ürünlerimizin demonte yapısı sayesinde, paketleme ve stoklama organizasyonlarında daha az karton ambalaj kullanarak yeşili koruyan çevre dostu bir tutumu destekliyoruz.

Sturgeon Yasası’ndan çıkarılacak iyi bir ders, bir alanı, bir türü, bir disiplini, bir sanat formunu eleştirmek istediğinizde, ne sizin ne de bizim zamanımızı saçmalıklarla boşa harcamamanız gerektiği! Ya iyi şeylerin peşinden gidin ya da boş verin.

Bu tavsiye, analitik felsefenin, evrimsel psikolojinin, sosyolojinin, kültürel antropolojinin, makroekonominin, plastik cerrahinin, doğaçlama tiyatronun, televizyon sitcomlarının, felsefi teolojinin, masaj terapisinin itibarını yok etmeye niyetli ideologlar tarafından genellikle göz ardı edilir. Her türden çok kötü, aptalca, ikinci sınıf bir sürü şey olduğunu baştan belirtelim. Şimdi, zamanınızı boşa harcamamak ve sabrınızı zorlamamak için boş çalışmalara değil, bulabildiğiniz en iyi şeylere, alanın önde gelenleri tarafından övülen en iyi çalışmalara, ödüllü işlere odaklanın.

Bunun Rapoport Kuralları ile benzer olduğuna dikkat edin: Asıl amacı insanları gülünç soytarılıklarla güldürmek olan bir komedyen değilseniz, karikatürle uğraşmayın.

Genelde bir eleştirmen olarak Sturgeon Yasası’nı uygularken asıl mesele herhangi bir alandaki mevcut çalışmaların çoğunun muhtemelen kalitesiz olacağını ve bundan dolayı alanı bir bütün olarak değerlendirirken genellikle bu çalışmalara odaklanmamanız gerektiğini anlamaktır. Eleştirmeden önce, belirli bir çalışmanın eleştirmeye değer olup olmadığını da göz önünde bulundurmalısınız, özellikle de bu eleştiri zaman ve çaba gibi kaynaklar gerektirecekse.

Bir İçerik Üreticisi Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak

Bir içerik üreticisi (yani içerik veya ürünler gibi şeyler üreten biri) olarak Sturgeon Yasası’nı uygulamak size çeşitli konularda fayda sağlayabilir.

İlk olarak, hedef kitlenizi veya alanınızı daha doğru bir şekilde değerlendirmenize yardımcı olabilir. Örneğin, alanınızda yayınlanmış çok sayıda çalışma olduğunu gördüğünüz için yeni bir içerik üreticisi olarak cesaretiniz kırılıyorsa, Sturgeon Yasası bu çalışmaların çoğunun muhtemelen kalitesiz olduğunu hatırlamanıza yardım edebilir, böylece güçlü bir rekabet oluşturmazlar ve bu nedenle sizi kendi içeriğinizi yayınlamaktan vazgeçirmezler.

İkinci olarak, bu yasa kendi çalışmanızı daha doğru bir şekilde değerlendirmenizi sağlayabilir. Mesela, içerik ürettiğiniz alandaki diğer çalışmaların büyük çoğunluğundan çok daha kaliteli olduğunu ve bu nedenle öne çıkma olasılığının yüksek olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir.

Bunun yanı sıra, çalışmanızın aslında düşük kaliteli olduğunu ve muhtemelen çalışmaların en kötü %90’ının bir parçası olduğunu anlamanızı da sağlayabilir; bu da, örneğin çalışmanızı yayınlamadan önce daha fazla gözden geçirerek beklentilerinizi buna göre planlamanıza ve belirlemenize yardımcı olabilir.

Ek olarak, Sturgeon Yasası, kendiniz için öğrenmenize ve ilerlemenize fayda sağlayabilecek gerçekçi hedefler belirlemeniz konusunda da yardım edebilir. Örneğin, bu yasa size alanınızdaki çalışmaların en iyi %10’unun, o alanın neye benzediğini temsil etmediğini hatırlatabilir, bu nedenle yeni başlayan biri olarak içeriğiniz o kadar iyi değilse, kendinizi kötü hissetmezsiniz.

Son olarak, bu yasa, benzeri çeşitli fenomenleri anlamanızda katkıda bulunabilir. Bu, örneğin, bazı insanların aksini düşündürecek şeyler görmedikçe, gördükleri çalışmaların çoğunu göz ardı etme eğilimlerini içerir, çünkü bu işlerin büyük ihtimalle kalitesiz olacağını varsayarlar.

Yani genel olarak, bir üretici olarak bu yasayı uyguladığınızda, kilit nokta, hedefinizdeki birçok çalışmanın kalitesiz olduğunu, dolayısıyla büyük sayıda rakip içerikler veya kıyaslamalardan cesaretinizin kırılmasına izin vermek yerine bu ilkenin ışığında kendi içeriğinizi doğru bir şekilde değerlendirmek için zaman ayırmanız, böylece beklentilerinizi de buna göre planlayıp ayarlamanız gerektiğini anlamaktır.

Sturgeon Yasası’nın Kökeni ve Tarihi

Sturgeon Yasası, 1950’lerde bilim kurgu alanı savunmasının bir parçası olarak Amerikalı yazar Theodore Sturgeon tarafından önerildi.

Oxford İngilizce Sözlüğüne göre, Sturgeon Yasası ilk olarak 1951 veya 1952’de New York Üniversitesi’nde bir konferansta anıldı ve daha sonra 1953’teki WorldCon bilimkurgu kongresinde daha popüler hale geldi. Orada, Sturgeon’un şunları söylediği bildiriliyor:

İnsanlar gizemli roman hakkında konuştuklarında Malta Şahini ve Büyük Uyku’dan bahsederler. Batı hakkında konuştuklarında, The Way West (Batı Yolu) ve Shane’den söz ederler. Ama bilim kurgu hakkında konuştuklarında buna “Buck Rogers işi”, “bilim kurgunun yüzde doksanı saçmalıktır” diyorlar. Haklılar da. Bilim kurgunun yüzde doksanı saçmalık. Ama zaten her şeyin yüzde doksanı saçmadır ve asıl önemli olan saçma olmayan yüzde onudur. Ve bilim kurgunun saçma olmayan yüzde onu, en azından herhangi bir yerde yazılmış herhangi bir şey kadar iyidir – hatta onlardan da iyidir.

Bu alıntı, bilim kurgu yazarı James E. Gun’ın dediğine göre, orijinal olarak The New York Review of Science Fiction #85 (Eylül 1995) dergisinde yayınlanmış ve “Büyük Egoist: Theodore Sturgeon’ın Tüm Hikayeleri Cilt 1” ek sayısına aitmiş. Ek incelemede Gunn’ın belirttiğine göre:

O zaman Sturgeon Yasası olarak bilinen şey, yalnızca Ted’in tüm kongreye yaptığı bir konuşmaya ait bir cümleydi; toplam üye sayısı 750 idi ve ayrı bir programa gerek yoktu. Ted’in açıklamalarının genel dayanağı, bilim kurgunun en iyisinden ziyade en kötü örnekleriyle değerlendirilen tek tür olduğuydu.

Ayrıca, Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre, Sturgeon Yasası’nın arkasındaki ilk kavram, aşağıdaki alıntının bir parçası olarak 1957’de yazılı olarak ortaya çıkmıştır:[1]

Sturgeon’un bir açıklaması vardı.

Yirmi yıldır bilim kurguyu eleştirenlere, özellikle de açık piyasadan kendisine bilim kurgu denilen herhangi bir şey satın alıp, temel unsurunu eleyip en saçma bölümlerini Saturday Review veya New Yorker’a ”bu bilim kurgu” yorumuyla sunanlara karşı savunuyor. Bu insanlarla tartışmak sanıldığı kadar kolay değil, çünkü korkunç örneklerini gerçekten de bilim kurgu alanından, yani dünyaya yüzde doksanının saçmalık olduğunu söyledikleri alandan alıyorlar.

Sturgeon’ın açıklaması da buna dayanıyor. Bilim kurgunun yüzde doksanının saçmalık olduğu sonucuna vardı, ama aynı zamanda -Eureka!- her şeyin yüzde doksanı saçmaydı. Hepimizin sevdiği ortak bir kısım hariç her şey – arabalar, kitaplar, peynirler, saç stilleri, insanlar ve iğneler, uzman ve izanlı gözlere saçma gelir.

O zaman nasıl onca tür arasında sadece bilimkurgu, Flopalong Cassidy ile Oxbow Olayı arasında veya Spillane ile Ngaio Bataklığı’nın kalitesi arasında zahmetsizce ayrım yapan insanlar tarafından sürekli olarak en kötü örnekleriyle eleştiriliyor? Sturgeon’ın tahminine göre, bunun Boccaccio’nun çağdaşlarının keşişler ve rahibeler hakkında sert mizah yaymasına neden olan ve günümüz psikiyatristleriyle bolca alay edilmesine sebep olan şeyle yakından ilgisi var. Bu bir hürmet eylemi—hatta daha da fazlası; Eski Ahit’e göre, bir korku. Her insanın sevdiğini öldürdüğü söylenir; ve bazıları saygı duydukları şeylerle (Mencken ve Will Rogers tarafından bırakılan boşluktan sıkı terör bariyerlerinin ayrılmasıyla) eskisinden daha az -ama yine de dindarlar için haddinden fazla- alay etme eğilimindedir. Ve böylece bilim kurgu, alana yabancı olanlar tarafından saldırıya uğrar – ne olduğu için (bunu zaten bilmiyorlar) değil de, etiketinde “bilim” kelimesini taşıdığı için. Görüyorsunuz ya, içinde bilim adı geçen hiçbir şeyin yüzde doksan saçmalık olmasına izin verilmiyor. İçinde saçmalık buldukları zaman (yukarıda eleme hakkında söylenenleri unutun, alanımızdaki saçmalıkları bir kömür kepçesiyle bile yok edebilirsiniz) korkarlar. Bilim korkusunun egemen olduğu bir kültürel matriste yaşarken, bizim karaladığımız bir öneriye, ya da belki de bilimin her şey gibi yüzde doksan saçmalık olduğunu gösteren korkunç ipucuya göz yummayacaklar. Bilim kurgunun ne olduğunu elbette bilmiyorlar, ama bizim bilim olduğunu düşündüğümüzü sanıyorlar ve bize katılmak istemiyorlar. Bu yüzden, Vercors, Orwell, hatta Shepherd Mead gibileri etiketi çıkarıp Main Street pazarlarında toptan satmadığı sürece, çok başarılı yüzde onumuz eski mahzenlerde saklanıyor.

Sturgeon, daha sonra bu düşünceyi başka bir sütunda tekrarladı ve burada bu kavramdan Sturgeon’ın keşfi olarak bahsetti ve konuyu genişletti:

Alanın en kötü örneklerini mühimmat için kullanan ve bilim kurgunun yüzde doksanının saçmalık olduğu sonucuna varan insanların saldırılarına ve baskılarına karşı bilim kurgu savunmasını yirmi yılın sonunda yapmak durumunda olduğum için, bu sütunda tekrar Sturgeon Keşfi’nin üzerinde duruyorum. Keşif:

Her şeyin yüzde doksanı saçmalıktır.

1. sonuç: Bilim kurguda büyük miktarda saçmalığın varlığı kabul edilir ve üzücüdür; ama bu herhangi bir alandaki saçmalığın varlığından daha sıra dışı değildir.

2. sonuç: En iyi bilim kurgu, herhangi bir alandaki en iyi kurgu kadar iyidir.

Bu ifadeler, özellikle de ikinci sonuç, özellikle Venture okuyucuları için apaçık ortadadır. Bununla birlikte, bunların alanla alakası olmayan okuyucular ve onların anahtar sembolü olan sıradan eleştirmenler için açık olmadığı da ortadadır.

Yukarıdaki alıntıların gösterdiği gibi, Sturgeon Yasası’na başlangıçta Sturgeon’un Keşfi deniliyordu. Sturgeon, başlangıçta, aşağıdaki alıntıda gösterildiği gibi, “Hiçbir Şey Her Zaman Kesin Değildir” deyimine atıfta bulunmak için “Sturgeon Yasası” terimini kullandı:

Malcolm Jameson’ın ”Uzay Savaşı Taktikleri”, Jack Hatcher’ın yazdığı ”Gelecek İçin Yakıt” -denemedeki yakıtlanacak makine insan-, Donald F. Reines’in yıldızlararası bağlantı günlerinde telif hakkı yasalarının üzücü durumu üzerine yazdığı alaylı bir çalışma; ve yorumcunuzun da kişisel favorisi, evreni Sturgeon Yasası’na indirgeyen biri için olması gerektiği gibi: ömür boyu süren bir araştırmadan gerçekten güvenebileceğiniz şey Hiçbir Şey Her Zaman Kesin Değildir – Frederik Pohl’un “Parmaklarınıza Nasıl Güvenirsiniz?”

Ancak günümüzde Sturgeon Yasası, Oxford İngilizce Sözlüğü’nün de konuyla ilgili girişinde belirttiği gibi, yalnızca “her şeyin yüzde doksanı saçmadır” anlamında kullanılır.

Not: Yukarıda da gösterildiği gibi, Sturgeon Yasası bugün en çok “her şeyin %90’ı saçmalıktır” olarak alıntılansa da, orijinal özdeyiş “her şeyin %90’ı çöptür” şeklindedir. Bu ifade bazen, “her şeyin %95’i saçmalıktır” gibi deyimler için çeşitli diğer ifadelerle birlikte hala kullanılmaktadır.

Sonuç ve Özet

Sturgeon Yasası kısaca, “Her şeyin %90’ı saçmadır!” deyimidir. Bu, genel olarak, herhangi bir alanda üretilen çalışmaların çoğunun büyük ihtimalle kalitesiz olduğunu göstermektedir.

Sturgeon yasası kitaplar, filmler, TV şovları, uygulamalar, video oyunları ve arabalar gibi çeşitli şeyler için geçerli olabilir.

Bu yasa size birçok konuda faydalı olabilir; örneğin ilgilendiğiniz alanları doğru şekilde inceleyip eleştirmenizi sağlayarak, veya zamanınız, dikkatiniz, çabanız ve paranız gibi şeyler söz konusu olduğunda bu değerli kaynaklarınızı nasıl harcayacağınızı anlamanızı sağlayarak.

Bu yasayla ilgili önemli bir uyarı, “saçmalık” tanımının öznel ve bazen de tartışmalı olduğu, bu yüzden 90% oran sadece kaba bir tahmin ve bu gözlem her durumda geçerli olmayabilir.

Sturgeon Yasası’nı mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve kullanışlı bir temel kural olarak görmelisiniz, ve bu konudaki genel uyarılara ek olarak, bir alandaki %10 iyi çalışmaların rastgele seçilmeyeceğini, en iyi %10’u ve en kötü %90’ı arasında bile çok fazla değişkenlik olduğunu ve bir çalışma genel olarak saçma olarak kabul edilse bile bir değeri olabileceğini hatırlamalısınız.

Itamar Shatz – evrimagacı.org

Kaynaklar ve İleri Okuma

Okumaya devam et

GÜNCEL

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.

İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.

ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.

Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….

Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!

NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler

Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.

1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık

YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.

2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması

Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.

3. Yaratıcılığın Azalması

YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.

4. Bilgi Tembelliği

“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.

5. Stres ve Kaygı

YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.

Araç mı, Tehdit mi?

Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.