Connect with us

Erol Taşdelen

Bankalar Kısa Çalışma Ödeneğini istismar etmeye başladı

Bankalar Kısa Çalışama Ödeneğini istismar etmeye başladı
Sanayi sektörü ve küçük ölçekli işletmelerden sonra şimdi de bankalar ücretsiz izine çıkartmaya başladı. Bankalar kısa çalışma ödeneğini istismar mı ediyor. Erol Taşdelen yazıyor:

Yayınlanma:

|

Lafı uzatmayacağım. Kamu otoritesi işsizlik oranını düşük göstermek ve “işsizlik maaşının” daha yüksek maliyetini düşünerek uygulamaya koyduğu “Kısa Çalışma Ödeneği” başta Bankacılık Sektörü olmak üzere istismar edilmeye başlandı.  Nasıl bu sonuca vardım derseniz adres İŞKUR tabi ki. İŞKUR Kısa Çalışma Uygulamasını nasıl tanımlamış yakından bakalım, bankacılık bu tanıma uyuyor mu bakıp birlikte karar verelim.
https://www.iskur.gov.tr/isveren/kisa-calisma-odenegi/genel-bilgiler/
Kısa Çalışma Uygulaması
İŞKUR’a göre Kısa Çalışma Uygulaması tanımı şu şekilde : “Genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır”. Bu tanıma Bankacılık sektörü uyuyor mu? Kesinlikle hayır! İşkur’un tanımlarına devam edelim.
Kısa çalışma uygulaması bakımından “Genel Ekonomik Kriz” 
İŞKUR bu duruma nasıl açıklama getirmiş. “Ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olayların, ülke ekonomisi ve dolayısıyla işyerini ciddi anlamda etkileyip sarstığı durumlardır”. Tanımlama bu. Bir banka düşünün bu durumu öngörmüş olacak ki yüzlerce çalışanına Kısa Çalışma Ödeneği uygulamaya başladı.
Kısa çalışma uygulaması bakımından “Sektörel Kriz” 
Sektörel Krize İŞKUR nasıl tanımlamış bakalım. “Ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olaylardan doğrudan etkilenen sektörler ve bunlarla bağlantılı diğer sektörlerdeki işyerlerinin ciddi anlamda sarsıldığı durumlardır”. Tanımlama bu. Bir banka düşünün bu durumu öngörmüş olacak ki yüzlerce çalışanına Kısa Çalışma Ödeneği uygulamaya başladı.
Kısa çalışma uygulaması bakımından “Zorlayıcı Sebepler” 
Kısa Çalışma uygulamasının zorlayıcı sebeplerini İŞKUR şu şekilde tanımlamış.  “İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik gibi durumlardır”. Tanımlama bu. Bir banka düşünün bu durumu öngörmüş olacak ki yüzlerce çalışanına Kısa Çalışma Ödeneği uygulamaya başladı.
İşyerinde Kısa Çalışma Uygulanabilmesi için;
İŞKUR devam ediyor; “İşverenin; genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki çalışma süresinin önemli ölçüde azaldığı veya durduğu yönünde İŞKUR’a başvuruda bulunması ve İş Müfettişlerince yapılan uygunluk tespiti sonucu işyerinin bu durumlardan etkilendiğinin tespit edilmesi gerekmektedir”. Bir banka Kısa Çalışma Ödeneğine başvurmuş İŞKUR İş Müfettişlerini de ikna etmiş. Raporu açıkçası çok merak ettim umarım İŞKUR kamuoyu ile paylaşır.
İşçinin Kısa Çalışma Ödeneğinden Yararlanabilmesi İçin;
1.İşverenin kısa çalışma talebinin iş müfettişlerince yapılacak inceleme sonucu uygun bulunması,
2.Kısa çalışmaya tabi tutulan işçinin kısa çalışmanın başladığı tarihte çalışma sürelerini ve prim ödeme şartlarını sağlamış olması (Covid-19 etkisiyle yapılan kısa çalışma başvurularında, son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olması),
3.İş müfettişlerince yapılacak inceleme sonucu kısa çalışmaya katılacaklar listesinde işçinin bilgilerinin bulunması, gerekmektedir. Denmekte. İŞ MÜFETTİŞERİ bu şartların sağlandığını öngörerek Bankanın kısa çalışma ödeneği için başvurusunu onaylamış anlaşılan. 
Banka kendisi başvurmuş
Kısa Çalışma Ödeneği için başvuruyu işveren yapıyor. Zira bilgilendirme açıklamasında, “kısa çalışma başvuruları, işçiler adına işverenler tarafından yapılır. İşçiler kısa çalışma talebinde bulunamaz” denerek konuya açıklama getirilmiş. Bir banka düşünün Kısa Çalışma Ödeneğine gayet normal bir işlemmiş gibi Üst Yönetimden onaylı izin alınarak İŞKUR’a başvuruda bulunulmuş. Çalışan maaşı yük delmiş, durum vahim demek ki.
Kısa Çalışma Ödeneği Süresi, Miktarı ve Ödenmesi
Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Bu şekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçemez.  Bu para ile bir aile nasıl geçinir banka üst yönetimin hesap yapma zahmetine bile katlandıklarını sanmıyorum.
Kısa Çalışma Ödeneği Kapsamında Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsili
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden, işçinin kusurundan kaynaklanan fazla ödemeler ise yasal faizi ile birlikte işçiden tahsil edilir.
Bankacılık sektörü zor durumda mı?
Yukarıda açıkladığım bilgileri unutmayalım. Peki soru şu. İŞKUR’un Kısa Çalışma Ödeneği için sık sık tekrarladığı “…genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki çalışma süresinin önemli ölçüde azaldığı veya durduğu yönünde … temel kuralı bankacılık sektörü için geçerli mi? Kesinlikle hayır. İŞKUR geçerli görmüş olacak ki Kısa Çalışma Ödeneği için uygunluk vermiş. ABD’de 2020 ilk yarısında Bankacılık sektör karlılığı 2019’a göre % 70 düşerken; AB ülkelerinde çoğu banka zarar açıklarken bizim bankaların karlılık durumu ne oldu dersiniz.

Sektör 2019 ilk yarısında 24,8 milyar TL Net Kar açıkladı. 2020 ilk yarısında Net Karlılığını % 23,43 artırarak 30,7 milyar TL olarak açıkladı. Enflasyonun 3 katı kar artırdı yani. 2020 Temmuz da mı ne oldu? 2019 Temmuz  sonu 28,2 milyar TL Net Karlılık açıklayan sektör 2020 Temmuz sonunda karlılığını  %38 artırarak 38,9 milyar TL Net karlılık açıkladı. Net karlılık artışı enflasyonun nerede ise 4 katı yani. Sektörün Aktif Büyüklüğü 2019 Temmuz sonunda 4,1 Trilyon TL iken 2020 Temmuz sonunda 5,6 Trilyon TL düzeyine ulaştı. Aktif büyüklük 1,5 Trilyon TL, % 34,75 artmış yani. Demek ki sektörde İŞKUR’un Kısa Çalışma Ödeneği için öngördüğü durumlar söz konusu değil.
Kısa Çalışma Ödeneği yüzsüzlüğü
Bu aktif büyüne, Net Karlılık ortada iken bankalar nasıl olur da Kısa Çalışma Ödeneğine başvurur. Bu başvuruyu nasıl olur da İŞKUR onaylar. Akıl alır gibi değil. Bankacılık krizi yaşanıyor da haberimiz mi yok. Bankacılık sektörünün  Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasına izin verilmesi resmi olarak Banka Sektörünün Kriz içinde olduğunun da onaylanmasıdır aynı zamanda. Karar çok yanlış.
İŞKUR gerekirse BDDK ve TCMB’de görüş alarak bu kararını iptal etmeli
Yazı uzamasın diye detaylandırmıyorum ama yukarıda verdiğim  sektörün Aktif Büyüme ve Net Karlılık Rasyosu bile başlı başına bankacılık sektöründe Kısa Çakışma Ödeneğinin mümkün olmayacağının kanıtıdır. Bunun için İŞKUR’da banka sektörüne uygunluk veren altında imzası olan yetkililerin bu kararını tekrar gözden geçirmesini, karar vermesini kolaylaştırmak için gerekirse BDDK, TCMB ve Çalışma Bankanlığı’ndan bu yönde görüş alması gerekiyor. Grev Kararına gelince “Stratejik Sektör” diye erteleyen Siyasi irade de yüzlerce ( önümüzdeki haftalarda binlerce olacak ) bankacıların fiili olarak sektör dışına çıkarılarak Kısa Çalışma Ödeneğine mahkum edilmesine izin vermemeli.
Kısa Çalışanlar ödeneği uygulanıp eve gönderilen personel zorda
Gelen onlarca maillerden anlıyorum ki. Bankanın Kısa Çalışma Ödeneği uyguladığı personel özellikle, 10-15 yıl bankada çalışmış maaş düzeyleri ortalamanın üzerinde olan personel seçilmiş. 10-15 yılını bankaya vermiş personeli aylık 1100 TL’ye yakın bir tutara mahkum etmek; en hafif tabiri ile nankörlüktür, vefasızlıktır, personele eskiyince değiştirilen yazıcı şeridi muamelesi yapmaktır. Teknokratları banka üst yönetimine getiren sistemden farklı bir uygulama beklemek de çok saflık olurdu açıkçası. Bu para ile bu çalışanlar kaç ay dayanabilecek hiç düşünüldü mü. Villalarında oturup bu kararlara imza atan Üst Yöneticilerin bu basit empati duygusundan bile yoksun olduğunun kanıtıdır bu karar. Öyle ismi cismi duyulmamış dergilerden  “1.lik ödülü aldık” diye reklamlar yapmayı, TV’lere para vererek çıkıp “bankayı ne kadar güzel yönettiğinizi” anlatmayı bırakın da personelinizi sahiplenin biraz. Yazıktır, günahtır, basiretsizliktir, liyakatsızlıktır. Sonda da kalk Ekip ruhu, örnek Lider, Çevik Çalışma modeli, Hizmetkar Lider gibi koca koca laf et.
Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması banka çalışanını açlığa mahkum etmektir
Bankalar belli ki işten çıkarma hazırlığı yaptıkları yüzlerce personele ödenecek maaşları üzerlerinde yük görüp işten çıkarma serbest kalana kadar Devlete maliyet yansıtmayı planladılar. Bankacılık sektörüne bu izin iptal edilmez ise fazla değil 2-3 ay sonra çoğu banka personeli kıdem tazminatını almak için maddi hak kaybını da göze alarak mecburen istifa etmek zorunda kalacak. Bu para ile kaç ay dayanılır ki. Kısa çalışma ödeneğine başvuran bankalar bu olasılığı da düşünmüşler midir? Hiç kuşkunuz olmasın! Bunu düşünen banka, çalışanı sadece maliyetin bir parçası fabrikanın paslanan bir vidası olarak gören zihniyet ile aynıdır. Bankacılık sektöründe çalışanlara Yıpranma Payı hakkı verilmelidir. Önceki yazılarımızda yazdığımız gibi sektörde 10-15 gibi bir yıl belirlenerek “PERFORMANS YETERSİZLİĞİ” nedeni veya  45 yaşında çıkarma olmamalı. Sektörden sorumlu olan TCMB, BDDK’nın ve Çalışma Bakanlığı’nın ortak bir çalışma yapıp Avrupa’da ( örneğin Almanya ) olduğu gibi belli bir süre çalışan personelin ( 15-20 gibi süre belirlenerek ) “DÜŞÜK PERFORMANS” nedeni le işten çıkaranın yasaklanarak hayata geçirme zamanı geldi.  Bir işletme 15-20 yıl çalıştığı personele “Performansın Düşük” diyerek işten çıkarma hakkı olamaz. Bir kurum çalışanının performans düşüklüğünü 10-15-20 yıl sonra anlama lüksü olmamalı. Bu uygulama gelir ise çalışanların iş bulma şansının azaldığı EYT-Emeklilikte Yaşa Takılanlar durumuna düşme olasılığını da azaltmış oluruz.
 Son Söz; Kısa Çalışma Ödeneği bazı bankalar tarafından istismar edildiği açıktır. Bankaların Kısa Çalışma  Ödeneği başvuruları İŞKUR tarafından ret edilmeli. Yapılan ödeme onayı var ise iptal edilmeli. Yapılan ödeme var ise iade alınmalı. Banka Sektörünün Kısa Çalışma Ödeneğinden yararlanma hakkı olmamalı. Bir banka çalıştırdığı personele maaş veremeyecek hale gelmiş ise Bankacılık Lisansı ve sektörel yeterliliği de tekrar değerlendirilmelidir. Bu başvuru yapan bankalar hakkında Kamu oyunun bilmediği olumsuz bir durum var ise en kısa sürede de açıklanmalıdır. Yoksa, üç kuruşa muhtaç emekçilerin hakkını ortada bir neden yokken banka sektörüne aktarmak adil de değildir, vicdani de değildir, yukarıda açıkladığım gibi koşullara uymadığı için hukuki de değildir.
Erol TAŞDELEN
Ekonomist, 25 yıllık banka emekçisi
[email protected]

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

İsrail-İran Savaşı: Tezler, Stratejiler, Dersler ve Uluslararası Kurumların Sınavı

Yayınlanma:

|

Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilimin adı haline gelen İsrail ve İran arasındaki çatışma, son dönemlerde doğrudan askeri karşılaşmalara evrilecek kadar tehlikeli bir boyut kazandı. Şam’daki İran diplomatik temsilciliğine düzenlenen İsrail saldırısı ve ardından İran’ın doğrudan misillemesiyle taraflar ilk kez bu kadar açık şekilde birbirini hedef aldı. Bu makalede, tarafların öne sürdüğü tezler, uyguladıkları stratejiler, bu çatışmalardan çıkarılması gereken dersler ve uluslararası kurumların bu süreçteki performansı değerlendirilmektedir.

1. Tarafların Tezleri

İsrail’in Tezleri

  • Meşru Müdafaa Hakkı: İsrail, İran’ın vekil unsurlar (Hizbullah, Hamas, Husiler) aracılığıyla İsrail’e saldırdığını savunmakta ve buna karşı doğrudan İran hedeflerine müdahaleyi meşru görüyor.

  • Nükleer Tehdit: İran’ın nükleer silah elde etme çabası, İsrail açısından kırmızı çizgi olarak görülüyor.

  • Bölgesel Kuşatma Algısı: İran’ın Suriye, Lübnan ve Gazze üzerinden İsrail’i kuşatma stratejisine karşı refleks geliştirildiği belirtiliyor.

İran’ın Tezleri

  • Filistin’e Destek: İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını “işgal” olarak niteleyen İran, direniş hareketlerini desteklemenin meşru bir hak olduğunu savunuyor.

  • Bölgesel Savunma: İsrail ve ABD’nin kendisine karşı ittifaklar kurduğunu, bu durumun İran’ı savunmaya ittiğini öne sürüyor.

  • Diplomatik Saldırıya Misilleme: Şam’daki konsolosluğun vurulmasını doğrudan İran’a savaş ilanı olarak kabul ederek, misilleme hakkını kullandığını iddia etti.

2. Uygulanan Stratejiler

İsrail’in Stratejisi

  • Hedef Odaklı Operasyonlar: Vekil aktörler yerine İran’ın askeri ve nükleer altyapısına nokta operasyonlar yapıldı.

  • İstihbarat Gücü: Mossad ve askeri istihbaratla hedef tespiti konusunda üstünlük sağlandı.

  • ABD ile Koordinasyon: ABD’nin koşulsuz desteği ile uluslararası arenada yalnız kalmama stratejisi benimsendi.

İran’ın Stratejisi

  • Kontrollü Misilleme: 300’e yakın füze ve İHA ile doğrudan saldırı yapılmasına rağmen, geniş çaplı savaştan kaçınıldı.

  • Vekil Güçler Üzerinden Baskı: Hizbullah, Hamas ve Husiler vasıtasıyla İsrail’in farklı cephelerde meşgul edilmesi sağlandı.

  • Uluslararası Mesaj Verme: Sınırlı saldırıyla, caydırıcılık oluşturulmaya çalışıldı; ancak kriz büyümesin diye ölçülü kalındı.

3. Alınacak Dersler

Askeri ve Teknolojik Perspektiften

  • Hibrit Savaş Gerçekliği: Modern savaşlar, doğrudan değil, vekil aktörler ve teknolojik araçlar üzerinden yürütülüyor.

  • İHA ve Füze Savaşları: İran’ın İHA kullanımı, İsrail hava savunmasının sınırlarını gösterdi.

  • Caydırıcılığın Yeni Ölçütleri: Artık caydırıcılık sadece askeri üstünlükle değil, teknolojik ve diplomatik uyumla sağlanıyor.

Bölgesel ve Küresel Perspektiften

  • İttifaklar Yeni Döneme Giriyor: Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler açık pozisyon almaktan kaçındı, bu da bölgesel kartların yeniden karıldığını gösteriyor.

  • Enerji Güvenliği Riski: Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçişlerin riski, küresel enerji piyasasını etkiledi.

  • Nükleer Tehdit Gündemde: İran’ın nükleer programı, yeniden diplomatik ve askeri çözüm arayışlarını tetikledi.

4. Uluslararası Kurumların Rolü

Birleşmiş Milletler (BM)

  • Yetersiz Kaldı. Güvenlik Konseyi tarafları sadece itidale çağırabildi; bağlayıcı adımlar atılamadı. ABD’nin vetosu İsrail lehine oldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)

  • Sessizliğe Büründü. Konsolosluk saldırısı ve sivil kayıplar gibi ciddi meselelerde somut bir inceleme başlatılmadı.

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları

  • Raporlar Yayınlandı ama Etkisizdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü gibi kurumlar çağrılar yaptı ancak diplomatik etki oluşturamadı.

İsrail ile İran arasındaki bu çatışma, klasik savaş paradigmasının dışına çıkan, hibrit ve vekil unsurlarla örülmüş yeni nesil çatışmalara örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin, istihbaratın ve diplomatik koordinasyonun öne çıktığı bu yeni dönemde, uluslararası kurumlar mevcut refleksleriyle yetersiz kalmaktadır. Bu kriz, sadece İsrail ve İran için değil, tüm bölge ve dünya barışı açısından çok yönlü derslerle doludur.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Ekmek Üretimi: Katkı Maddeleri, Genetik Müdahaleler ve Kimyasal İşlemler

Yayınlanma:

|

Ekmek, binlerce yıldır sofraların temel besin kaynağıdır. Ancak günümüzde tüketilen ekmeklerin içeriği, üretim yöntemi ve hammaddeleri geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Türkiye’de ekmek üretimi Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde yapılsa da, bazı katkı maddeleri ve endüstriyel yöntemler nedeniyle halk sağlığı açısından endişeler gündeme gelmektedir. Bu yazıda, Türkiye’deki ekmeklerde kullanılan katkı maddeleri, buğdayın genetik yapısıyla ilgili gelişmeler ve ekmek üretiminde uygulanan kimyasal işlemler ele alınacaktır.

1. Ekmeklere Katılan Maddeler Nelerdir?

Türkiye’de satılan ekmeklerin büyük bölümü, sadece un, su, maya ve tuzdan ibaret değildir. Özellikle endüstriyel üretimde yaygın şekilde katkı maddelerine başvurulmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Askorbik Asit (E300): Hamurun dayanıklılığını artırmak için kullanılır.

  • Emülgatörler (E471, E472): Hacim artırıcı ve yumuşatıcı etki sağlar.

  • Enzimler: (amilaz, proteaz gibi) Ekmek içi yumuşaklığını ve raf ömrünü artırır.

  • Şeker ve Glikoz Şurubu: Renk ve tat verici olarak kullanılır.

  • Soya Unu ve Süt Tozu: Kıvam ve besin değeri açısından katkı sağlar.

Bu katkılar sayesinde daha hacimli, daha parlak ve uzun süre bayatlamayan ekmekler üretilmektedir. Ancak bunların sürekli tüketimi, özellikle hassas bireylerde sindirim sorunlarına neden olabilir.

2. Buğdayın Genetiği ile Oynandı mı?

Türkiye’de GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) buğday üretimi yasaktır. Ancak bu, buğdayın tamamen doğal olduğu anlamına gelmez. Modern tarımda yaygın olan hibrit ve ıslah edilmiş buğday türleri, genetik müdahale olmaksızın yüksek verimli ve dayanıklı çeşitler oluşturmak amacıyla laboratuvar ortamında seçilmiştir.

Özellikle 1950 sonrası yaygınlaşan “cüce buğday” türleri, geleneksel buğdaylara göre daha kısa boylu, verimli ve glüten oranı yüksek çeşitlerdir. Bu tür buğdaylar, özellikle ekmeklik un üretiminde yaygın olarak kullanılmakta, ancak yüksek glüten içeriği nedeniyle sindirim sorunları ve gluten intoleransı gibi sağlık şikayetlerinde artışa neden olmaktadır.

3. Kimyasal İşlemler ve Endüstriyel Teknikler

Modern ekmek üretimi, geçmişin geleneksel yöntemlerinden oldukça uzaktır. Endüstriyel üretim süreçlerinde uygulanan bazı işlemler şunlardır:

  • Unun Beyazlatılması: Bazı ülkelerde (ve geçmişte Türkiye’de de) benzoil peroksit gibi kimyasallar kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de bu tür kimyasalların kullanımı kısıtlıdır.

  • Hızlandırılmış Fermantasyon: Geleneksel ekmeklerde maya 6-8 saatlik uzun fermantasyonla çalışırken, fabrikasyon ekmeklerde bu süre 30-60 dakikaya kadar indirilebilmektedir. Bu da sindirimi zorlaştırabilir.

  • Yüksek Isı ve Kısa Süreli Pişirme: Raf ömrünü uzatmak ve üretimi hızlandırmak için yüksek ısıda kısa sürede pişirme yöntemleri tercih edilir. Bu, besin değerini azaltabilir.

  • Yumuşaklık İçin Katkılar: Raf ömrünü uzatmak ve bayatlamayı geciktirmek için kimyasal yumuşatıcılar, enzim karışımları ve katkı maddeleri kullanılır.

4. Halk Sağlığı ve Eleştiriler

  • Halk ekmek gibi kamu kurumlarının ürettiği ekmekler daha güvenli kabul edilse de, katkı maddesiz değildir.

  • Ucuz ekmek üretiminde kalitesiz un, fazla katkı maddesi ve hızlı üretim döngüsü nedeniyle sindirim sorunları ve sağlık riskleri artabilir.

  • Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bünyeli bireyler için bu katkıların uzun vadeli etkileri dikkatle incelenmelidir.

5. Daha Sağlıklı Ekmek Tüketimi İçin Öneriler

  • Ekşi mayalı ve uzun süre fermente edilmiş ekmekler tercih edilmelidir.

  • Tam buğday unu veya taş değirmende öğütülmüş un kullanılarak yapılan ürünler besin değeri açısından daha zengindir.

  • Katkı maddesi içermeyen, güvenilir butik fırınlardan ya da köy fırınlarından alışveriş yapılabilir.

  • Etiket okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. “Un, su, maya, tuz” dışında çok sayıda içerik varsa uzak durulmalıdır.

Ekmek, basit bir besin gibi görünse de üretim sürecinde kullanılan maddeler ve buğdayın yapısal değişimleri nedeniyle sağlık üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Türkiye’de GDO’lu buğday kullanılmıyor olsa da, modern tarım ve endüstriyel üretim süreçleri buğdayın doğallığını tartışmalı hale getirmiştir. Katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılmış, hacim artırılmış, estetik olarak cazip hale getirilmiş ekmekler, besin değerinden ve sindirim kolaylığından uzaklaşabilmektedir. Bu nedenle, bilinçli tüketici tercihi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Eşler Arasında Finansal İhanet: Aileyi Sessizce Yıkan Tehlike

Yayınlanma:

|

Aile içinde güven sadece duygusal sadakate değil, maddi şeffaflığa da dayanır. Ancak bazı çiftler arasında, dışarıdan görünmeyen ama ilişkinin temelini sarsan bir ihanet türü yaşanır: Finansal ihanet.

Bu yazıda finansal ihanetin ne olduğu, hangi biçimlerde ortaya çıktığı, aile üzerinde nasıl etkiler yarattığı ve nasıl önlenebileceği üzerinde duracağız.

Finansal İhanet Nedir?

Finansal ihanet, eşlerden birinin diğerinden gelir, borç, harcama ya da yatırım bilgilerini saklaması, mali kararlarda tek taraflı ve gizli hareket etmesi anlamına gelir. Bu davranış biçimi, evlilikteki güven bağını derinden sarsar ve duygusal sadakatsizlik kadar yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Finansal İhanetin Biçimleri

Finansal ihanet farklı şekillerde kendini gösterebilir:

  • Gizli kredi kartları: Eşten habersiz alınan ve yüksek harcamalara neden olan kartlar.

  • Gizli gelirler: Ek gelirlerin ya da primlerin gizlenmesi.

  • Gizli borçlar: Krediler, kefaletler ya da riskli borçların saklanması.

  • Kontrol dışı harcamalar: Pahalı alışverişlerin, kumar veya bağımlılık harcamalarının gizlenmesi.

  • Varlık saklama: Altın, döviz, borsa yatırımları gibi varlıkların eşten gizlenmesi.

Neden Yapılır?

Finansal ihanetin arkasında genellikle şu motivasyonlar yatar:

  • Güvensizlik: Eşin para yönetme becerisine güvenmeme.

  • Kontrol arzusu: Ekonomik gücü elinde tutma isteği.

  • Bireysel özgürlük arayışı: Bağımsız maddi hareket alanı oluşturma çabası.

  • Kötü alışkanlıklar: Kumar, alışveriş bağımlılığı gibi bağımlılıklar.

  • İletişim eksikliği: Maddi konularda yeterince konuşmama ve ortak dil kuramama.

Aile Üzerindeki Etkileri

Finansal ihanet sadece iki eş arasında değil, tüm aile üzerinde olumsuz etkilere neden olur:

1. Güven Krizi

Eşlerin birbirine olan güveni zedelenir. Duygusal uzaklaşma başlar.

2. Sürekli Tartışmalar

Harcamalar ve borçlar üzerine bitmeyen tartışmalar ortaya çıkar. İletişim bozulur.

3. Ekonomik Sarsıntı

Gizli borçlar ya da savurgan harcamalar aile bütçesini çökertir. Kredi notları düşebilir, icra süreçleri başlayabilir.

4. Çocukların Psikolojisi

Evdeki stresli ortam çocuklara da yansır. Güvensizlik ve kaygı gelişebilir.

5. Boşanma Riski

Finansal ihanet birçok boşanma davasında gerekçe olarak gösterilir. Özellikle tekrar eden vakalar ilişkiyi kurtarılamaz hale getirebilir.

Nasıl Önlenir?

✅ Şeffaf Finansal İletişim Kurun

Harcamalar, gelirler ve borçlar hakkında açık konuşulmalı. Aile bütçesi birlikte yapılmalı.

✅ Ortak Hesap ve Bilgilendirme

Erişimi her iki tarafın da sağladığı ortak hesaplar kullanılmalı. Gizli işlem yapılmamalı.

✅ Finansal Danışmanlık

Profesyonel destekle aile bütçesi yeniden düzenlenebilir.

✅ Evlilik Terapisi

Güven kaybı büyükse, ilişkisel destek alınmalı.

✅ Finansal Eğitim

İki taraf da bütçe yapmayı, tasarrufu ve yatırım bilincini geliştirmeli.

Finansal ihanet, evliliklerde görünmeyen ama en yıkıcı krizlerden biridir. Güveni ve ekonomik düzeni sarsarak aile birliğini tehdit eder. Bu nedenle çiftler, maddi konularda dürüstlük ve açıklık ilkesini temel prensip haline getirmelidir.

Unutulmamalı ki, bir evliliği sadece aşk değil; ekonomik sadakat de ayakta tutar.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.