Connect with us

EKONOMİ

Piyasalar gergin; nefesler tutuldu: ABD enflasyon verisi yarın açıklanacak

Yayınlanma:

|

  • Cuma gününden sarkan iyimserlikle, küresel mali piyasalar haftanın ilk iş gününe göreceli iyimser bir seyirle başladı. Bildiğimiz üzere, ABD’de Cuma günü açıklanan ve beklentilerinin çok gerisinde kalan istihdam raporu, faiz artırım ihtiyacının konuşulduğu bir ortamda, piyasaların gönlüne adeta su serpmişti.  
  • İstihdam verisini, ultra gevşek para politikasından çıkış için henüz şartların oluşmadığı yönünde okumak isteyen küresel piyasalar, dün Asya ve Avrupa seanslarında günü iyimser bir şekilde tamamladı. 
  • Lakin, beklentileri karşılayamayan istihdam raporunun belki de ‘aylık bir istisna’ olduğunu düşünmeye başlayan piyasalar, yarın açıklanacak Nisan ayı TÜFE verisinin beklentileri aşabileceği yönünde bir ruh haline girince, dün günün ilk yarısında gördüğümüz risk iştahı, ABD açılışı ile birlike adete yok oldu. Risk iştahı denince akla gelen teknoloji hisseleri geceyi sert bir satış baskısı ile tamamladı: Nasdaq %2,6 düştü. 
  • Türk mali piyasaları ise kendi havasında biraz da dünyada akortsuz bir şekilde salınmaya devam ediyor. USDTRY kuru, uzun bir süredir ön plana çıkardığımız 8,18-8,48 geniş bandında işlem görüyor. Söz konusu aralığı gri bölge olarak görüyoruz. Geçildiği yöne hareketin ivme kazanmasını bekleriz. Doların genel olarak değer kaybettiği bir ortamda, USDTRY kuru dün gün içinde 8,27 seviyesine kadar tırmandı. Mevcut gelişmeleri okuduğumuzda, risklerin yukarı yönlü olmaya devam ettiğini görüyoruz.  
  • Dün bültenimizde belirttiğimiz üzere, günün en olumlu performansı (hem doların küresel değer kaybı, hem de İskoçya Referandumu) Sterlin kaydetti. GBPUSD paritesi 1,4158 seviyesini test ederek son 2,5 ayın zirvesine yükseldi. Sene başı raporumuzda, 1,40 seviyesinden sonra tercihimizin dolar olacağını belirtmiştik. Henüz dolar alımına başlamasak da, kademeli işlemler için elimiz sıcak. 
  • ABD istihdam verisi ardından zaten uçuşta olan baz metaller yönünü daha da yukarılara çevirirken, kenarda kalan kıymetli madenler de aradıkları yakıtı Cuma günü bulmuştu. Dün ise, hem altın hem de gümüş günü dinlenerek tamamladı. Altın, kısa vadede 1,855 dolar seviyesini hedeflerken, gümüşün ons fiyatı, 27,80 dolar seviyesinde olan teknik bölgeyi dün zorlasa da geçemeyerek 27,30 seviyelerine doğru geri çekildi. Henüz havlu atmış değiliz! 
  • Piyasaların kısa vadede seyrini, manşette de belirttiğimiz üzere ABD’de yarın açıklanacak Nisan ayı TÜFE verisinin belirleyeceğini düşünüyoruz. Reuters anketine göre, yıllık TÜFE enflasyonunun (baz etkisinin de yardımı ile) %3,6 olarak açıklanması bekleniyor. Perşembe günü ise ÜFE enflasyonunun %5,9 artacağı tahmin ediliyor. Beklentinin de ötesinde bir veri kuşkusuz piyasalarda var olan iyimser havayı topyekun dağıtabilir! 
  • Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarının da günü sert satışlarla karşıldığını not edelim. Gösterge endeks Tokyo borsası %3 aşağıda işlem görüyor. ABD borsalarının da vadeli işlemlerinde %1’e varan düşüşler görüyoruz.  
  • Asya açılışına paralel, ABD enflasyon verisi öncesinde, küresel mali piyasalarda günün pek de iyimser devam etmeyeceğini düşünüyoruz.  
  • Mali piyasaların gündeminde bugün içeride Mart ayı ödemeler dengesi, sanayi üretimi, perakende satış ve ciro endeksleri takip edilebilir. Dışarıda ise Almanya ZEW endeksi açıklanacak.
  • Günün belki de en iyi haberi, Sağlık Bakanlığından geldi. Yeni vaka sayısındaki düşüş sürerken (13,604), yeni vaka/test oranı %6,4 seviyesine geriledi. Toplam aşı sayısı ise 25 milyonu aştı.

>ABD TÜFE Enflasyonu

ABD’de yarın açıklanacak TÜFE enflasyonunun yıllık %3,6 olarak sonuçlanması ve baz etkisinin de yardımı ile Kasım 2011’den bu yana en yüksek seviyeye yükselmesi bekleniyor.

1620708390a0229a510843ca4278dc2896360e97f1_1_1200.jpg

> XRPUSD

Herkes Dogecoin’i takip ederken, büyük beklentinin olduğu yerde boy göstermeyi pek de sevemediğimizden, bizler Ripple grafiğini incelemeyi tercih ediyoruz. Teknik bir bakış açısı ile, 30 Nisan’dan bu yana, hiçbir geceyi 1,60 dolar seviyesinin üzerinde kapatamayan Ripple, simetrik üçgenin alt tabanına kadar dün akşam geriledi (3 numara). Şu anda teknik görünüm belirsiz. Simetrik üçgenden çıkış yönüne göre pozisyonlanacağız. Beklemedeyiz.

16207083905341057350d3cef6034b5f35b37139d6_2_1200.jpg

>BTCETH

Ethereum blokzincirde işlem gören Etherin, Bitcoin karşısında, Eylül 2019’dan bu yana istikrarlı bir şekilde değer kazandığını görüyoruz. 1 Bticoin’in 14 Ether değerine gerilediği bugünlerde, Ether’de bir düzeltmenin pek de uzak olmayacağını düşünüyoruz.

16207083900fa12fc3087c79984d9f5baad822b649_3_1200.jpg

>ETHUSD

Dün 4,216 dolara seviyesine kadar ilerleyen Ether, önemli bir ralli ardından geceyi doji mum (kararsızlık) ile tamamladı. İşlem hacminin düşmeye başladığı, göstergelerin ise şiştiğini görüyoruz. Bunlar ne mi demek? Basitçe sıralamaya çalışalım:

V tipi tepeyi nasıl yakalarım?

1.Hacim çok artmış
İşlem hacmi: Eğer fiyat yükselirken, işlem hacmi artık buna eşlik etmiyorsa, fiyat yükselişinin de sonuna geldik demektir.

2.Aşırı volatilite
Fiyatların devamlı yükseldiği, anormal karların oluştuğu ve tam bu işin sonunun gelmeyeceği sanıldığı bu nihai aşamalarda volatilite iyice patlar.
Piyasa katılımcıları iyice zırvadan çıkmıştır.
Davranış biçimleri son derece duygusal, heyecanlı ve tepkisel bir hal alır ve insanları olup bitene karşı rasyonel davranma yetenekleri erir gider. Bu da anormal fiyatlara neden olur

3. Aşırı dik
Dik meyilli trendler tehlikelidir. Hatta bu tip patlamalar trend bile sayılmaz. Bilmediğimiz ne kadar dikleşeceği, bildiğimiz ise çok uzun sürmeyeceğidir!

Şüphe tohumlarını atalım

4. İz süren stop uyguluyor muyuz?

5. Göstergeler şişik mi?

6. Asabiyet
Ruh halinizi düşünün. Fiyat her gün rekor kırıyor. Etrafınızdaki herkes konuşuyor. Stres, kolay yıpranma, hırçın…

7. Annem bile gidecek diyor
“Annem faktörü” buna ‘budala’ sendromu deniyor. Annem bile almış, yani annemin satacağı biri kalmamış

8. Medya aşırı iyimser
Her yerde Ethereum konuşuluyor. Her yer toz pembe. Hedef seviyeler havada uçuşuyor

Bil ki trendin sonuna geliyoruz.

Satış için hazır = iz süren stop

162070839165f0f4a6de6cb82b1c7952aa37610811_4_1200.jpg

İKTİSATBANK – Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.