Connect with us

EKONOMİ

ABD’de enflasyon geriliyor, küresel piyasalarda bir bayram havası…

Yayınlanma:

|

  • Küresel mali piyasaların günlerdir sabırsızlıkla ve büyük bir umutla beklediği ABD enflasyon verisi, tüm dünyanın yüzünü güldürecek şekilde sonuçlandı. Yıllık manşet TÜFE enflasyon %8,7 olan beklentiye karşı %8,5 olarak gerçekleşirken, çekirdek TÜFE artışı ise %5,9 ile %6,1 olan beklentinin altında kaldı. ABD’de enflasyonun %9,1 ile kısa bir süre önce (41 yılın zirvesi) doruk noktasına ulaşmış olabileceğine işaret ederek, son günlerde iyimser bir veriye bizim de şans tanıdığımızı belirtmiştik.
  • ABD’de enflasyonun gerilemeye yüz tutması, küresel mali piyasaların açısından oldukça iyimser bir durum. Keza, FED’in sıkı para politikasına aynı dozda devam etmeyebileceği hatta atmış olduğu adımların işe yaradığını görerek biraz kenara çekilebileceği beklentisi, âdeta morfin bağımlısı olan piyasalarda büyük bir mutluluk ile karşılandı.
  • Gelelim verinin piyasa yansımasına. Risk-on yani risk alma iştahı artınca, gemilerin güvenli limanı (doları) terk ettiğini pekâlâ çok iyi biliyoruz. Dün de gün bu minvalde sonuçlandı. Risk iştahı denince akla gelen ABD’nin teknoloji borsası Nasdaq geceyi neredeyse %3 yükselişle tamamlarken, risk-off modunda değer kazanan ABD doları bu sefer de günün kaybedeni idi. Bu bağlamda, ABD dolarının piyasa faiz olan 10 yıllık tahviller geri çekilirken, yaralı aslan EURUSD paritesi 1,0370 seviyesini gün içi test etti. Peşinen söyleyeyim, paritede hâlen daha riskleri büyük resimde aşağı yönlü görürken, 1,0350 seviyesinin üzerine iyice yerleşmeden EUR’da uzun pozisyon açma niyetinde değiliz. Yeri gelmişken ekleyelim, dün Almanya’da da açıklanan manşet enflasyon %8,5 ile beklentiler düzeyinde kalırken, yukarı yönlü bir sürpriz yapmaması da olumlu havayı pekiştirdi.
  • Doların neredeyse tüm para birimlerine karşı dün değer kaybetmesi, aynı zamanda bütün gelişmekte olan ülke ekonomilerine de olumlu yansıdı. Dün bültenimizde de belirttiğimiz üzere, son haftalarda gelişmekte olan ülke para birimlerine yönelik ilgi artarken, risk primi CDS hemen hemen her yerde gerilemeye devam ediyor. Dolar ile ters korelasyona sahip kıymetli metallerin de olumlu havasını dün bir adım daha ileriye taşıdığını gördük. 1,700 dolar/ons seviyesinin altından taşıdığımız ve 1,835 dolar hedef gösterdiğimiz altın dün son 5 haftanın zirvesi olan 1,810 dolar seviyesine dayanırken, bir diğer uzun pozisyona sahip olduğumuz gümüşün ise (20,80 dolar üzerinde haftalık kapanış durumunda) 22 dolar serüveni devam ediyor. Gram altın cephesinde ise 1,065TL seviyesine doğru isteğin ancak ve ancak 1,023TL seviyesindeki teknik bölgenin üzerinde tutunma durumunda gerçekleşeceğinin altını çizmek gerekiyor.
  • Gelelim Türk mali piyasalarına. Son günlerde, Türkiye ile ilgili her paragrafın içinde Rusya’nın da yer aldığının okurlarımız fark etmişlerdir. Türkiye’nin CDS risk priminin son haftalarda 200 baz puandan fazla gerilemesinin (bu sabah 680) arkasındaki sis perdesini dün bültenimizde âdeta nakış gibi işledik. TCMB’nin analitik bilançosunda elde ettiğimiz izlenim, son 10 günde TCMB rezervlerinin 10 milyar dolar kadar arttığı yönünde. Bunun da arka planını Türkiye’ye Rusya’dan para akışı iddiaları süslüyor. Bu yöndeki haberlere dün bir yenisi daha eklendi: Rusya’nın ardından Suudi Arabistan’dan da 20 milyar dolarlık para girişi için görüşmelerin sürdüğünü okuduk. Bu haberlerin fiyat seviyeleri üzerinde de olumlu etkileri olduğunu not etmek gerekiyor. BİST100 endeksi günü %1,5 ; bankacılık endeksi ise %3’ün üzerinde yükselişle yeni zirve seviyelerinden tamamladı. USDTRY kuru ise, risk priminde yaşanan geri çekilme ve küresel risk iştahının yardımı, hatta ve hatta Rusya ile Suudi Arabistan haberler ile 17,80 seviyesine varan bir geri çekilme kaydetti. USDTRY cephesinde ay sonu 17,88 seviyesinden kâr al çalıştırak çıktığımız uzun pozisyon ardından gelişmeleri takip edebilmek adına kenarda beklemeye devam ediyoruz.
  • Elbette buraya kadar bültenimizi okuyan bir kişinin yüzünde garip bir ifade belirdiğini de rahatlıkla görebiliyoruz. Her ne kadar tek bir veriye bel bağlayarak riskler azaldı mı hatta bitti mi gibi bir çıkarıma girmenin yanlış olacağına kesin gözüyle baksak da, 2022 yılına son derece olumsuz başlayan piyasaların bir müddet de olsa olumlu veri ardından nefes almasını da garipsememek gerekiyor. Uygulanan ve piyasa dinamikleri ile örtüşmeyen para politikasına rağmen, sınırlı da olsa bu kısa dönemde, konjonktürün de desteğiyle  TL’nin de değer kazanabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor! Teknik bir bakış açısıyla, bu haftanın kapanışının kabaca 17,85 seviyesinin altında olması ile bu beklentinin hayat bulmasını bekliyoruz (bakınız grafik).
  • Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, Rusya’dan Akkuyu nükleer santrali inşaat bedeli olarak geldiği konuşulan paranın nelere muktedir olduğunu da yakında anlayacağız. Yaptırım altında olan Rusya’nın Türkiye’ye gönderdiği para ile (bu illaki dolar da olmayabilir) Türkiye’nin yabancı para varlıklarının artırırken, eğer para dolarsa, Rusya da bir miktar parasını yurt dışında bir yere park etmiş olacaktır. Bu para ile döviz cinsi tahvil alınması yönünde beklenti ise, Türkiye’nin eurobond fiyatlarını yükseltirken, getiri de son dönemde düşmeye başladı. Mesela, 5 yıl vadeli Türkiye dolar cinsi eurobondun getirisi son 19 günde neredeyse %25 düşerek %11,7 seviyesinden %9 seviyesine geriledi. Not edelim ki, Hazine Müsteşarlığı dün 2 yıl vadeli dolar cinsi yurt içinde ihraç ettiği tahvil ile 1,6 milyar dolar borçlanırken, ihraca 3,03 milyar dolar talep geldi. Hazineden yapılan açıklamaya göre, doğrudan satış yöntemiyle bankalara ihraç edilen Ağustos 2024 itfalı dolar cinsi devlet iç borçlanma senedinin yıllık getirisi yaklaşık %5,5 seviyesinde. Tüm bu yeni (!) gelişmelerin sağlıklı yorumunu önümüzdeki günlerde bankacılık sektörü ve de TCMB bilançosuna bakıp yorumlamaya çalışacağız.
  • Piyasaların coşkulu bir şekilde tamamladıkları dünkü gün ardından yeni günün sabahında Asya piyasalarında da hava sıcak ve ılık ılık esmeye devam ediyor. Asya genelinde hâkim renk yeşil. Bugün içeride Haziran ayı ödemeler dengesi raporu ve dış ticaret endeksleri, her hafta Perşembe günü olduğu üzere TCMB’nin para ve banka istatistikleri ve diğer haftalık bültenleri önemle irdelenecektir. Dışarıda ise ABD’de ÜFE enflasyonu ve haftalık işsizlik maaşı başvuruları takip edilebilir.

>USDTRY

USDTRY kurunda haftalık kapanışa azami dikkat etmek gerekiyor. Beklediğimiz kırılım aşağı yönü henüz gerçekleşmedi. Bu hafta gözler kabaca 17,85 seviyesinin altında kapanış arayacaktır. Böyle bir durumda, küresel risk iştahı ile aşağı yönlü rahatlamaya imkân tanıyacağız.

16601929277878677e8512cd72180221221a9d7ffd_1_1200.jpg

>ABD enflasyon

Yıllık manşet TÜFE enflasyon %8,7 olan beklentiye karşı %8,5 olarak gerçekleşirken, çekirdek TÜFE artışı ise %5,9 ile %6,1 olan beklentinin altında kaldı. ABD’de enflasyonun %9,1 ile kısa bir süre önce (41 yılın zirvesi) doruk noktasına ulaşmış olabileceği düşünülüyor.

1660192927ea419c737f13ed2335301d92263b6f4f_2_1200.jpg
>ETHUSD: Kır zincirlerini gel aşka kanalım seninle

Ethereum’da 1,824 dolar seviyesi üzerinde haftalık kapanış ile (teyit) 2,400 dolar seviyesinin kapısının aralanacağını düşünüyoruz.

1660192927f2bc8a14ba8b3623676af3646dec1846_3_1200.jpg
>İnşaat Maliyet Endeksi

TÜİK Haziran ayı inşaat maliyet endeksini açıkladı. Aylık artış %3,47 , yıllık ise %106,87 oldu. Bina inşaat maliyet endeksinin alt kalemlerine baktığımızda malzeme endeksinin %124,22 , işçilik endeksinin ise %45,38 artış kaydettiğini görüyoruz. Mayıs ayında yavaşlayan artış hızı, maliyet artışı nedeniyle  yeniden ivme kazanmış. Maliyetlerin artması, yeni inşaat yapımını sınırlarken, arz sorunu dolaylı olarak konut fiyatlarını da yukarı itiyor.

1660192928952bda74f16508c335dcc7d6263d3db9_4_1200.jpg
İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV: Yerel seçim sonuçlarını değerlendirdi

Prof. Dr. Korkut BORATAV, BİRGÜN gazetesine 31 Mart yerel seçimlerini değelendiren bri röportaj yaptı: Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi?

Yayınlanma:

|

Yazan:

AKP’nin yenilgisinde yüksek enflasyon nedeniyle toplumdaki yoksullaşma etkili oldu mu? Olduysa uzun süredir artan yoksulluk ve hayat pahalılığı ülkenin gündemindeyken sizce neden 14 Mayıs seçimlerinde değil de şimdi etkili oldu?

Mayıs 2023 ve Mart 2024 seçimlerinin sınıfsal dökümünün karşılaştırılması henüz yapılmadı. Ama, on aylık süre içinde AKP galibiyetinin yenilgiye dönüşmesinde halk sınıflarında yoksullaşmayı sürdüren ekonomik etkenlerin belirleyici olduğu söylenebilir. Temel farkın yoksullaşma olgusunda değil, bu olgunun algılanmasında olduğunu düşünüyorum.

Oyların dağılımındaki değişimlerle ilgili bazı genel tespitler yapmakla başlayalım. Trakya’dan Adana’ya uzanan kıyı şeridinde, Güney-Doğu Anadolu’da, ayrıca Eskişehir ve Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan azınlıkta kalmıştı. Yerel seçimlerde Saray iktidarının azınlığa düştüğü coğrafyaya Karadeniz’den, İç-Ege’den ve Orta Anadolu’dan iller de eklendi.

On ay içinde yapılan iki seçime katılım oranı 5,7 puan geriledi. Bu gerilemenin partilere yansıması büyük ölçüde Saray’a dönük seçmen desteğinin erimesi biçiminde gerçekleşti. Bu tespit, 2019 ve 2024 yerel seçimleri karşılaştırıldığında somut olarak ortaya çıkıyor. Beş yılda AKP oyları 4,3 milyon azalmıştır. Kısmen 2024 seçimine katılmayarak; dörtte üçü de CHP’ye yönelerek…

Mayıs 2023 seçimi yapıldığında Türkiye’nin tüm emekçi katmanları, son yıllara damgasını vuran, enflasyonun hızlandırdığı ağır bir bölüşüm şokundan geçmekteydi. Bu şok, kentli nüfusun örgütsüz emekçi katmanlarında gelir düzeylerinin de erimesine yol açmış; mutlak yoksullaşma boyutuna ulaşmıştı. Bu vahim olgunun sorumluluğu açıkça iktidara düşmekteydi.

Bu olgu ve iktidarın sorumluluğu algılanmadıkça oylara yansıyamaz. Yoksullaşma ekonomi büyürken, istihdam artarken gerçekleşti; algılanması da bu yüzden güçleşti. Ama, algılanmayı frenleyen temel etken, bence, toplumun en yoksul katmanlarında tutucu-İslamcı ideolojinin hegemonyası olmuştur. Bu hegemonya başta eğitim sistemi olmak üzere devlet aygıtlarının, kamu kaynaklarınca beslenen İslamcı sermayenin, medyanın, cemaat-tarikat, AKP örgütlerinin 20 yıllık birikimli etkileri ile sağlanmıştı.

Mayıs 2023 ile Mart 2024 arasında değişen nedir? Olgular (özellikle enflasyon) ideolojik yanılsamayı aşındıracak boyuta ulaşmış olabilir. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi karizmatik yerel liderler önem kazandı; öne çıktı; “sahte, içi boş ideolojik söylemlerin kullanım tarihinin geçtiğini” açığa çıkardılar. CHP’de yönetim kadrosunun yenilenmesi de ayrıca etkili oldu.

4 yıllık seçimsiz dönemde AKP iktidarının ekonomide ve siyasal anlamda atacağı adımlar bekliyor. Anayasa tartışmaları yeniden gündeme gelir mi? Bu anlamda iktidarın alanı daraldı mı?

SHP’yi ilk parti konumuna getiren 1989 yerel seçim sonuçları, Turgut Özal dönemine son veren kritik aşamayı başlatmıştı. 2024 seçim sonuçları, Erdoğan dönemi için de benzer bir dönüm noktası olabilir.

Ekonomide ve siyasette iktidarın hareket alanı daralmıştır. İktidar, kısa vadeli iktisat politikalarında Mehmet Şimşek’in temsil ettiği reçeteye mahkûmdur. Bu yenilgi ortamında Saray’ın (özellikle Erdoğan’ın adaylığını mümkün kılan) bir anayasa değişikliği için siyasal enerji toparlaması mümkün görülmüyor.

Seçimsiz geçireceği dönemde gelir dağılımındaki bozulmaya ilişkin beklentileriniz nedir?

Mehmet Şimşek geleneksel neoliberal reçeteyi uyguluyor; enflasyona daraltıcı politikalarla son vermeyi öngörüyor. Temel araçlardan biri, emek gelirlerinin bastırılmasıdır. Şimşek de ekonomi yönetimini devraldığı günden bugüne “gelirler politikasını” ısrarla vurgulamaktadır.

Bugünkü ekonomik ortam, 1990’lı yılların yüksek enflasyonuna benzemektedir. 1998 sonrasında kapsamlı bir IMF programı o enflasyona son verdi. Ekonomiyi iki yıl (1990 ve 2001’de) küçülterek ve AKP’yi iktidara getiren bir toplumsal bunalım yaratarak…

Şimşek’in programı da benzer bir senaryoyu içeriyor: Ücretler, emekli gelirleri enflasyonun gerisinde seyredecek; parasal daralma ve eşitsizlikleri artıran bir malî disiplin iç talebi çökertecek; ekonomi küçülecektir. Emek payının gerilemesine istihdam kayıplarının yaratacağı ilave yoksullaşma eklenecektir. 2002’de IMF programları içinde iktidar değişikliğine yol açan ekonomik, toplumsal ortamın bir benzeri tekrar oluşacaktır.

Seçim sonrası ekonomi yönetiminden gelen ilk açıklamalarda mevcut ekonomik reçetenin uygulanmasına devam edileceği yönünde. Büyük yenilgi yaşamış iktidar durgunluk ve ekonomide küçülmeyi göze alabilir mi?

Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi? Yerel seçim sonuçlarının yarattığı ortam, yeniden aday olmasına imkân veren bir anayasa değişikliğini gündem-dışına taşımıştır.

2015 sonrasında Saray, “ne pahasına olursa olsun büyümeye” öncelik verdi; şirketlere dönük bir kredi pompalaması ile neoliberal istikrar ilkelerini çiğnedi. Uluslararası finans kapital bu sapkınlığı “cezalandırmadı”; dış kredi akımlarını sürdürdü. Ekonomi bu sayede büyüdü; ama ağır bir bölüşüm şoku yaratarak… Önceki politikalara dönüşe izin verilmeyeceğini uluslararası finans çevreleri bugün açıkça vurgulamaktadır. Dış kaynak akımlarının tıkanması onların elindedir; bir ödemeler dengesi ve dış borç krizi anlamına gelir.

Bu uyarılar nasıl bir gelecek öneriyor? Şimşek programı sonunda enflasyon son bulacaktır; ama 2002’deki Ecevit koalisyonunu iktidardan uzaklaştıran ekonomik ortamın (toplumsal bunalımın) bir benzerini yeniden yaratarak…

En geç 2028’de “yeni”, yani AKP’yi içermeyen bir iktidar, ekonomiyi onarmaya başlayacaktır. Bu tür bir “onarma”nın ekonomik çerçevesi IMF’nin Türkiye için orta dönemli öngörülerinde yer alıyor: “Ilımlı” (yüzde 3 civarına yerleşen) bir büyüme temposunun sağlayacağı istikrar senaryosu tasarlanıyor… İşsizlik, cari işlem açıkları, enflasyon oranları da istikrar içinde (“ılımlı”) seyredecek; dış kaynak girişleri bu ortamın sürdürülmesini mümkün kılacaktır. Şimşek programının bitiminde oluşan toplumsal bunalım ortamını sürekli kılan bir durgunlaşma… Türkiye’nin 2028 ve sonrası için bu ekonomik ortam önerilmektedir…

Büyük bir zafer elde eden muhalefetin en büyük vaadi sosyal yardımlar oldu. Türkiye artık sosyal yardıma bağımlı bir ülke mi oluyor? Bu durumun bir tehlikesi var mıdır?

İktidarın makro-ekonomik politikalarının sistematik olarak emek-karşıtı olduğu bir ortamda muhalif yerel yönetimler telafi edici sosyal yardımlara öncelik vermek zorundadır. Sorudaki tespit, bu zorunluluktan kaynaklanıyor.

Öte yandan, bugünkü ortamı yaratmakta olan neoliberal/Şimşek programına karşı iktidara adaylığı üstlenmiş olan CHP’nin, yerel yönetimlerin dışında tüm Türkiye için tasarlayacağı alternatif önem taşıyor. Yukarıda betimlediğim neoliberal durgunlaşma modeline teslimiyet olasılığı gündemdedir. Bu yönelişin dış siyasette ABD yörüngesine sürüklenmeyi içeren bir seçenekle bütünleşmesi söz konusu olabilir.

Sol, sosyalist, devrimci, Cumhuriyetçi iktisatçılar, sosyal bilimciler, uzmanlar, emekli diplomat ve subaylar Türkiye’nin bu ikili teslimiyet cenderesine sürüklenmesine karşı dinamik alternatifleri tartışmak, oluşturmak durumundadır. İktidara aday olan CHP tabanında, örgütlerinde, bugünkü yönetimi içinde de aynı arayış vardır. Bunların eşgüdümü, mümkünse birleştirilmesi önemlidir.

Türkiye, çeyrek yüzyıla yaklaşan gri/karanlık bir dönemden geçti. Karanlığa kökten itiraz, Haziran 2013’te Gezi kalkışması ile ortaya çıktı; güncel siyasete taşınamadı. Sahipsiz kaldı.

2019 ve Mart 2024 yerel seçimleri, bu itirazın canlı devamıdır; hayatiyetinin sürdüğünü göstermiştir. Bir anlamda “geçici bir adres olarak, adeta kendiliğinden” CHP’ye yönelmiştir. CHP’nin bu yönelişi hak etmesi, özümsemesi büyük önem taşıyor. Sadece CHP’nin değil, tüm Cumhuriyetçi Sol’un sorunudur. Elbirliğiyle katkılar gereklidir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Mart ayı bütçe görünümü

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı. İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili.

Yayınlanma:

|

Mart ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Genel görünüm, bütçe gelir ve giderlerinde uyumdan uzaklaşıldığına, mali disiplinin sağlanabilmesindeki zorluklara işaret ediyor.

Öncelikle mali disiplin açısından iki temel göstergeye bakalım: İlki bütçe açığı. Mart ayı bütçe açığı şubat ayına göre yüzde 36 oranında artarak 209 milyar TL’ye ulaştı. Üç aylık kümülatif bütçe açığı ise 513,5 milyar TL oldu. Oysa 2023’ün aynı ayında bütçe açığı 47,2 milyar TL idi.

Mali disiplinin diğer göstergesi de faiz dışı denge. Bütçe açığından iç ve dış borç faiz giderleri düşüldüğünde denge ya da fazla elde ediliyorsa, borçluluğun yarattığı faiz ödemeleri bütçe üzerinde baskı yaratmıyor demektir. Tersi durumda, yani faiz dışı açık varsa borç düzeyine ve faiz yüküne bakmak gerekir.

En son 2017 yılında faiz dışı fazla elde edilmişti. Faiz dışı açık geçen yıl 1,3 trilyon TL’yi aşmış ve bütçe tahmininin iki katı olarak gerçekleşmişti. 2024 yılı bütçe tahmininde de faiz dışı açık 1,4 trilyon TL.

Ama sadece bir ayda bütçedeki borç faiz giderleri yüzde 37 oranında artış gösterdi. Öte yandan brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaşırken, iç borç stoku son bir yılda 1 trilyon TL daha artarak 4 trilyon TL’yi aştı.

2024 mart ayından itibaren iç ve dış borç faiz ödeme projeksiyonunu gösteren aşağıdaki grafikleri incelerseniz, bu yılki bütçe tahmininin oldukça üzerinde bir faiz dışı açıkla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır.

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı.

İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili. 2021’de 57,5, 2022’de 72 milyar TL kâr açıklayan TCMB, 2023 yılını 818,2 milyar TL zararla kapattı.

2023 ağustos ayına kadar TL’den KKM’ye dönenlerin kur farkları bütçeden ödenirken, dövizden KKM’ye dönenlerinki TCMB tarafından karşılandı. TL’den dönen mevduata 2022 mart-2023 temmuz arasında kur farkları bütçeden ödendi, en son temmuz 2023 itibariyle bütçeden 34,5 milyar TL’lik ödeme yapıldı.

Sonra Ağustos 2023’te TL’den dönen KKM’nin ödemelerini TCMB üstlendi. Çünkü genel seçimler bitmiş ve TL’de değer kaybı başlamıştı. Dolar/TL genel seçimler öncesinde (13 mayıs) 15,5 TL’den, iki ay sonra (13 temmuz) 26 TL’nin üzerine çıkmıştı.

OVP’ye göre bütçe açığının GSYH’ye oranı zaten deprem harcamaları öngörülerek yüzde 6,4 olarak yüksek programlanmıştı. Ancak bütçe bu kur artışı karşısında KKM’nin yükünü daha fazla taşıyamayacaktı.

TCMB de o esnada genel seçimler sonrasında artık sıkı para politikasına geçmişti. Politika faizini kademeli olarak arttırıyor, ardından mevduat faizi de arttıkça TL’ye güven tesis edilmesini bekliyordu. Bu ortamda KKM hesapları hızla çözülecekti. Para ikamesi son bulacaktı.

Ancak 2021 aralık ayı sonunda kur riskine karşı kendisine güvence arayanlar için bir finansal araç olan KKM, ulaştığı hacimle ve çözülme sürecindeki zorluklarla gündemde kaldı. Enflasyon da düşmedi, para ikamesi devam etti. Ekonomiye güven oluşmadıkça döviz KKM’ler varlığını devam ettirdi. Şimdi izlerini en son TCMB zararında görebiliriz. Bu zararda KKM kur farkının kaç milyar TL olduğu kadar, ekonomiye olan güvensizlik ve gelir dağılımında adaletsizliğin boyutu ve izleri de önem taşıyor.

Mart ayı bütçe açığını görünce insanın aklına geliyor. Peki TL’den ya da dövizden dönen KKM kur farkları bütçeden ödenseydi ne olurdu?

MB, Kamu Borç Yönetimi Raporu, Mart, 2024

Prof.Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

DİSK-AR: Geniş Tanımlı İşsizlikte Artış Sürüyor

TÜİK’in Şubat 2024 işsizlik verilerini değerlendiren DİSK-AR, geniş tanımlı işsiz sayısının son bir yılda 811 bin, zamana bağlı eksik istihdamın da 611 kişi arttığını; geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 24,5, geniş tanımlı kadın işsizliğinin yüzde 32,9 oranlarına dayandığını belirtti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜİK’in bugün yayınlanan Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) araştırma sonuçlarına göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranının yüzde 8,7, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranının (âtıl işgücü) ise yüzde 24,5 seviyesinde gerçekleştiği belirtilmişti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Şubat ayında 3 milyon 78 bin oldu.

1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin kişi arttı

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Şubat 2024’te 9 milyon 634 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2020 Şubat’ta yüzde 12,6 olan dar tanımlı işsizlik Şubat 2024’te yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik yüzde 20,6’dan yüzde 24,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin artarak 8,8 milyondan 9,6 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 3,9 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 553 bin kişi arttı.

Geniş tanımlı işsizlikte patlama yaşandı!

TÜİK tarafından yayımlanan HİA verilerine göre Şubat 2024’te geniş tanımlı işsizlikte (âtıl işgücü) patlama yaşandı. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 811 bin, son 10 yılda (2014-2024 arası) ise 4 milyon 80 bin kişi arttı. Böylece son 10 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1,7 katına çıktı. Şubat 2014’te 5,6 milyon olan geniş tanımlı işsiz sayısı Şubat 2023’te 8,8 milyon ve Şubat 2024’te ise 9,6 milyon olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Âtıl işgücündeki yükselişin temel sebebi ise zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısında devasa artıştır.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.