Connect with us

GÜNCEL

Altyapının beş farklı geleceği: 2100’e kadar neleri hayata geçireceğiz?

Yayınlanma:

|

Altyapı, insanlığın doğayı ve dünyayı kontrol etme çabasını yüzyıllardır şekillendiren bir kavramın somut yansımasıdır. Bugünün ekonomisini canlandırmak ve gezegenin sınırları içinde geleceğin ihtiyaçlarını karşılamak için, dayanıklı ve sürdürülebilir altyapılar geliştirmeliyiz.

Mevcut altyapılar, büyük ölçüde fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiştir; bu sistemler iklim aşırılıklarına karşı yeterince donanımlı değildir, ayrıca malzeme kıtlıkları ve yüksek karbon yoğunluğu sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Küresel ölçekte, inşaat sektörü 2050’ye kadar karbon salımını sıfırlama hedefi doğrultusunda ilerlememektedir. Bazı bölgeler, aşırı inşa edilmiş fosil yakıt temelli altyapının mirasıyla yüzleşmektedir. Bu yapıların korunması ya da yenilenmesi mümkün değildir. Öte yandan, bazı bölgelerde ise hâlâ temel altyapı eksikliği yaşanmaktadır. Hangi koşulda olursa olsun, altyapının çökmesi felaketle sonuçlanır.

Karar vericiler ve planlamacılar, altyapının yeni koşullara geçişiyle ilgili bir dizi kritik stratejik sorunla karşı karşıya. Altyapının genel kırılganlığı çeşitli şekillerde kendini gösteriyor:

– Gecikmiş uyum

Kritik altyapılar, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yavaş ilerliyor. Yatırımlar ve varlıklar üzerindeki fiziksel riskler çoğu zaman hafife alınıyor ve bu da 2050’ye kadar değer kaybının yüzde 50’ye kadar ulaşmasına yol açabilir. Öte yandan, güvenli inşaat alanları giderek azalıyor; bu da yüksek riskli bölgelerden kademeli bir geri çekilmeye neden oluyor.

– Toplumsal beklentiler

Toplum, giderek daha fazla dönüştürücü, erişilebilir, kapsayıcı, sağlıklı ve güvenilir kamu altyapısı talep ediyor. Ancak su gibi temel hizmetlerin metalaştırılması, demiryolu ve otoyolların kötüleşmesi, artan enerji fiyatları ve inşaat işçileri için sıcaklık kaynaklı sağlık riskleri, toplumsal dayanıklılığı zayıflatıyor. Temel altyapılar hâlâ sigortalanabilir durumda olsa da dönüşümün mali yükü orantısız şekilde yoksul kesimlerin omzuna binebilir.

– Finansal kaynaklar için rekabet

Altyapı yatırımlarındaki açık giderek büyüyor, çünkü daha fazla fon savunma ve yapay zekâ gibi alanlara yönlendiriliyor. Bu arada, ertelenen bakım maliyetleri artıyor ve yaşlanan altyapılar giderek daha güvensiz hale geliyor.

– Stratejik malzeme kıtlıkları

Stratejik malzeme eksiklikleri, karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabilir. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar her 15 ila 25 yılda bir değiştirilmek zorunda; bu da kritik kaynaklar üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, aşırı hava olaylarına ve siber saldırılara karşı dayanıklı altyapılar inşa etme ihtiyacı ile inşaatın çevresel etkisini azaltma zorunluluğu arasında artan bir gerilim söz konusu.

Bu soruların nasıl ele alınacağı birçok değişkene bağlı. Ancak geleceğe hazırlanmak adına, 2100’e kadar küresel altyapıya ilişkin beş senaryo, potansiyel gelişmeleri öngörmek ve bağlama özgü öncelikleri belirlemek açısından önemli içgörüler sunabilir.

2100’e kadar 5 küresel altyapı senaryosu

1. Döngüsel ve iklime dayanıklı “teknosfer”

“Teknosfer”, insan eliyle üretilmiş tüm yapılar, sistemler ve malzemelerin toplam kütlesini ifade eder; binalardan yollara, makinelerden atıklara kadar her şeyi kapsar. Günümüzde teknosferin toplam ağırlığı, Dünya üzerindeki tüm canlı organizmaların toplam ağırlığını aşmış durumdadır. Bu durum, modern uygarlığın ne denli büyük bir maddesel ayak izine sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu devasa ölçek, beraberinde gelen yüksek bakım maliyetleri ve azalan kaynaklarla birleştiğinde, kaynak açısından yoksul ve demografik olarak durağan ülkeleri inşa edilmiş çevresini sınırlı bir stok olarak değerlendirmeye yöneltiyor. Yeni yapılar inşa etmek yerine, mevcut binalar ve altyapılar yeniden kullanılıyor, onarılıyor, farklı amaçlarla değerlendiriliyor, yükseltiliyor ve geri dönüştürülüyor. Arazi tüketimi ve doğal (işlenmemiş) malzeme kullanımının dönemi sona eriyor.

Bu bağlamda, hızlı yenileme döngüleri ve dinamik bir ikinci el yapı malzemesi pazarı ortaya çıkıyor. Yerel (yerli) mimari yani belirli bir bölgeye ya da kültüre özgü geleneksel yapı stilleri hem düşük hem de yüksek teknolojili inşaat teknikleriyle bir araya gelerek, enerjiye veya makinaya dayanmayan, fiziksel prensiplere dayalı pasif tasarım özellikleriyle birleşiyor. Bu sayede, kurak bölgelerden taşkın riski altındaki alanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, aşırı sıcağa ve sellere dayanıklı yapılar geliştiriliyor.

2. Kıtalararası paylaşılan mega altyapılar

Enerji ve dijital dönüşümleri desteklemek amacıyla büyük bir inşaat patlaması yaşanıyor. Hızla büyüyen bölgeler, maliyetleri düşürmek ve projelerin teslimat süresini hızlandırmak için büyük ölçekli altyapı projelerinde işbirliği yapıyor.

Yenilenebilir enerji, güneşin ve rüzgârın en bol olduğu bölgelerde üretiliyor; bu enerji, uzun mesafeli bağlantılı şebekeler ve deniz altı kabloları yoluyla dağıtılıyor. Bu ağlar, doğu ve batı saat dilimlerini birbirine bağlayarak, gece ve gündüz arasında enerji arzının dengelenmesini sağlıyor.

Aynı zamanda, uzun mesafeli su ağları, yelkenli kargo filoları ve kıtalararası demiryolları, kaynakların verimli dağıtımını ve düşük karbonlu ulaşımı destekliyor.

3. Sanal ve silahlandırılmış altyapı

Bu senaryoda veri, şehirler ve altyapı üzerinde şirketler egemenlik kurar. Özel sektör kontrolüne doğru kayış, düzenlemelerin gevşetildiği, bireyselleşmiş ve tamamen içine çekici (immersive) dijital ortamların yaygınlaştığı bir yapıya yol açar.

Bu bağlamda madencilik faaliyetleri uzaya, Arktik bölgelere ve okyanus derinliklerine kadar genişler. Mekânsal ve kentsel planlama yapay zekâ tarafından yürütülür, tasarım süreçleri otomatik hale gelir ve inşaatlar, robotlar tarafından gerçekleştirilir.

Altyapılar, sensörler ve veri toplayan malzemelerle donatılmıştır; bu da hem öngörüye dayalı bakım hem de sürekli gözetim sağlar. Bu arada, varlıklı kesim yapay, korunaklı adalara çekilir. Dört günlük çalışma haftası benimsenmiş ve veri vergilendirmesiyle kamuya yeni gelir kaynakları oluşturulmuştur. Ancak bu düzenin bazı kırılganlıkları da vardır: elektrik kesintileri, siber saldırılar, dijital sistem arızaları ya da kötü niyetli dijital ele geçirme olayları toplumu savunmasız bırakabilir.

Enerjiye ve stratejik kaynaklara olan talebin hızla artmasıyla birlikte, altyapı ve siber güvenlik alanlarında yeni bir pazar hızla gelişir.

4. Atıl kalmış ve karbona bağımlı altyapı

Karbon salımını azaltma hedefinin başarısız olması ve bakımın ertelenmesi, atıl varlıklara ve fosil yakıtlara bağımlı altyapılara yol açar. Bu durum sadece altyapının değer kaybıyla sınırlı kalmaz; bu kayıp emeklilik fonlarından yatırım portföylerine, işçilere, tedarikçilere ve sosyal yardımlardan faydalanan kesimlere kadar sistemik olarak yayılır.

Karbon yakalama, depolama ve kullanma teknolojileri ile jeomühendislik çözümleri, emisyonları kontrol altına almak için geçici önlemler olarak öne sürülür. Ancak giderek artan karbon fiyatları ve iklim değişikliğinin fiziksel etkileri, ekonomik kayıplara yol açar ve bu bedelin büyük kısmı devletler ve gelecek nesiller tarafından ödenir.

Kamu hizmetlerinde dijital dönüşüm - comprisetech

5. Merkeziyetsiz mikro altyapı

Tek bir enerji piyasasının işlememesi, kıtalar arası planlamayı sekteye uğratır. Bunun sonucunda, yerel düzeyde altyapı yönetimi, belediyeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, yurttaş kooperatifleri ve kentsel mahalleler tarafından yürütülmeye başlar. Bölgesel kaynaklar ve insan becerileri, enerji hücrelerine ya da biyogaz adalarına dönüştürülür; bu sistemler şebekeye bağlı veya bağımsız olabilir. Bu yapı, akranlar arası (peer-to-peer) enerji ticaretini ve kapalı döngüde kendi kendine yeten sistemleri teşvik eder.

Ancak bu yaklaşım, yüksek enerji tüketen endüstrileri veya veri merkezlerini destekleyecek ölçeğe sahip değildir. Kaynak paylaşımı için belirlenmiş ortak kurallara bağlı olarak, bazı bölgeler işbirliği yaparak gelişir. Diğerleri ise içine kapanır ya da kaynak rekabetine girer.

Bir noktada bir şeyden vazgeçilmeli

Altyapı, insanlığın yüzyıllardır süregelen doğa ve dünya üzerinde egemen olma anlayışını yansıtır. Ancak günümüzde çağrı, insan yapımı çevreyi korumak için doğa ve toplumla birlikte hareket etmeye yönelmiştir. Gelecek büyük olasılıkla, altyapının geleceğine dair öngörülen senaryoların bir bileşimini içerecektir. Bu kombinasyonun niteliği; mevcut yapı stoğunun büyüklüğüne, çevresel bozulmaların şiddetine, enerji ve malzemelerin döngüselliği ile erişilebilirliğine, yapay zekânın güvenilirliğine ve demografik-kentsel değişimlere bağlı olacaktır.

Dünya sınırlı bir gezegen olduğundan, aşağıdaki önlemler tüm senaryolarda kayıpsız (no-regret) stratejiler olarak öne çıkar: Önceliklerin net biçimde belirlenmesi, kritik varlıkların korunması, bozulmalara uyum sağlamak için büyük ölçekli yatırımlar, paydaşlar arasında güven inşası, faydanın adil paylaşımı ve toplumsal katkı, kaynak tasarrufu ve kolektif kullanım, doğal ekosistemlerin yeniden canlandırılması, gri (mühendislik temelli), yeşil (doğaya dayalı) ve davranışsal çözümlerin uygun maliyetli bileşimleri…

Yeni altyapı türleri ortaya çıkabilir: Enerji, tohum ve temel ihtiyaç maddeleri için depolama alanları; acil durum müdahale ve erken uyarı sistemleri; doğaya geri kazandırma (rewilding), biyomimikri ve jeomimikri gibi doğadan ilham alan çözümler ile az inşaat gerektiren veya hiç inşa gerektirmeyen uygulamalar…

Her durumda, kaynaklar ve ekosistemler şu yollarla korunmalıdır: Yeni yapıların inşa edilmemesi, mevcut yapıların sökülmesi, yeniden kullanılması, basitleştirilmesi, küçültülmesi, ortaklaştırılması, telafi edilmesi ya da merkezileştirilmesi. Altyapı dönüşümünü desteklemek ve iklim zararlarını en aza indirmek için, hükümetler hayati altyapı projelerine doğrudan destek vermeli ve bu projeleri önceden planlayarak büyük ölçekli özel yatırımları da sürece dahil etmelidir.

Bu, şu yollarla sağlanabilir: Devlet yardımları ve kamu alımı reformları, eğitim programları, daha düşük iskonto oranları ya da sabit alım tarifeleri gibi risk azaltıcı araçlar, stratejik ortaklıklar, uzun vadeli dayanıklılık planları, gelecek fonları ve stratejik öngörü sistemleri…

Tercih edilen yatırımlar, uzun vadeli iklim savunması açısından etkin ve verimli olmalı; hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına fayda sağlamalıdır.

Pascale Junker – WEF 

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNCEL

Ortak Olurken Dikkat Edilmesi Gereken 7 Kritik Nokta

Yayınlanma:

|

İş hayatında ortaklık, başarıyı hızlandırabileceği gibi bir yanlış adımda telafisi zor sonuçlar da doğurabilir. Aşağıdaki 7 madde, iş ortağı seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiğini sade ve etkili biçimde özetliyor:

✅ 1) Gelir Dengesi: “Biri parayı koyar, diğeri çalışır” modeli risklidir

Başlangıçta kabul edilebilir görünen bu düzen, zamanla sorun yaratır. Parasal katkısı olmayan ortak, zaman içinde diğer ortak üzerinde baskı unsuru haline gelir. Bu nedenle eşit ya da denk katkılar, sürdürülebilir bir ortaklık için şarttır.

❌ 2) Aile ve Akraba ile Ortaklık Zorlar

Eş, dost, akraba ile kurulan ortaklıklarda duygusal bağlar, profesyonel kararların önüne geçer. İşte yaşanan bir sorun, aileye sıçrar. Bu tür ortaklıklar en çok sorun yaşanan ilişki biçimlerindendir.

🔁 3) Farklı Yönleriyle Tamamlayıcı Ortaklar Seçin

Bir ortağın zayıf yönlerini diğerinin kapatması gerekir. İki ortağın da aynı meziyetlere sahip olması verimsizlik yaratır. Biri analitikse diğeri yaratıcı, biri hızlıysa diğeri temkinli olmalı. Farklılıklar, işin dengesini sağlar.

📝 4) Her Şey Yazılı Olsun

Söz uçar, yazı kalır. Detaylar yazıya dökülmediğinde yanlış anlamalar ve sınır ihlalleri başlar. Tüm görev tanımları, yetki alanları ve gelir paylaşımı mutlaka yazılı olarak kayıt altına alınmalıdır.

🧩 5) İş Bölümü Şart

Herkes her işe karışırsa sistem tıkanır. Ortaklar, yetkin oldukları alanda görev almalı ve gerektiğinde geri çekilmeyi bilmelidir. Bu sayede liderlik çatışmalarının önüne geçilir.

🚫 6) Üçüncü Kişilere Kapalı Sistem Kurun

Ortaklığa dışarıdan gelen yorumlar (özellikle eş, dost, aile) yapının kimyasını bozar. Ortaklık içindeki kararlara dış etki kabul edilmemeli; bu konu daha en baştan netleştirilmelidir.

🔍 7) Referans Kontrolü Yapın

Ortağınızı, eşinizden fazla göreceksiniz! Bu yüzden geçmişine, iş yapış tarzına, etik anlayışına dair bilgi toplayın. Önceki ortaklıklarını inceleyin, güvenilir kaynaklara danışın.

Ortaklık, sadece iş değil, hayat kalitenizi de etkiler

Yanlış ortak, işi batırır. Doğru ortak, sizi zirveye taşır. Bu yüzden adım atmadan önce düşünün, analiz edin, konuşun, yazıya dökün. Ortaklığınızı iş gibi değil, stratejik bir evlilik gibi yönetin.

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

GÜNCEL

Coldplay Konserinde “Kiss Cam” Skandalı: CEO fena yakalandı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Coldplay’ın Boston Gillette Stadyumu’ndaki konserinde, eğlenceli bir gelenek olan “kiss cam” (öpücük kamerası) beklenmedik bir skandala sahne oldu. Kameralar, sahnede binlerce seyircinin arasından geçerken, dev ekranda şaşırtıcı bir çift belirdi:

  • Andy Byron – 1 milyar dolarlık yazılım şirketi Astronomer’ın CEO’su

  • Kristin Cabot – Aynı şirketin İnsan Kaynakları Müdürü

Kameraya yakalanan bu iki üst düzey yöneticinin sahnede öpüşmekten kaçınması ve sonrasında yaşadıkları panik, sosyal medyada hızla yayıldı ve olay çığ gibi büyüdü.

Olayın Detayları:

  • Andy Byron, LinkedIn profiline göre evli ve iki çocuk babası. Eşi Megan Kerrigan ile New York’ta yaşıyor.

  • Kristin Cabot’nun medeni hali hakkında kamuya açık bir bilgi yok.

Konserde yaşanan bu an, izleyiciler tarafından telefonlara kaydedilip sosyal medyada yayıldı. Görüntüler kısa sürede viral oldu ve özellikle iş dünyasında etik tartışmaları alevlendirdi.

Bu Skandal Neyi Gösteriyor?

  1. Kurumsal Etik Sorunu:
    Aynı şirkette CEO ile İK Müdürü arasındaki potansiyel ilişki, güç dengesizliği ve profesyonellik açısından büyük bir etik sorun teşkil ediyor.

  2. Liderlik Güvenilirliği:
    Evli bir CEO’nun kamuoyunda bu şekilde görüntülenmesi, şirketin kamu itibarı ve çalışan güveni açısından yıpratıcı olabilir.

  3. Sosyal Medya ve Mahremiyet:
    Her anın kameraya alınabildiği bir çağda, kamuya açık davranışların sonuçları tahmin edilenden büyük olabilir.

  4. Kültürel Kodlar ve “Kiss Cam” Tartışması:
    Eğlenceli bir gelenek olan “kiss cam”in, insanların rızası olmadan özel anları kamusal hale getirmesi de eleştirilen yönlerden biri haline geldi.

Şirketten Henüz Resmî Bir Açıklama Gelmedi

Astronomer şirketi, konuyla ilgili henüz bir açıklamada bulunmadı. Ancak yaşananların şirketin kurumsal iç denetim süreçleri ve İK politikaları açısından ciddi sonuçlara yol açabileceği öngörülüyor.

Sadece Magazin Değil, Bir Yönetim Krizi

Bu olay, özel hayatın kamuya taşındığında nasıl bir krize dönüşebileceğini ve liderlerin davranışlarının şirket kültürüne etkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. Andy Byron ve Kristin Cabot’nun nasıl bir yol izleyeceği, hem şirketin geleceği hem de kamuoyu tepkisi açısından merakla bekleniyor.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Batarya Depolamalı GES’te Son Durum: Maliyet Durağan, Engeller Artıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Solar3GW tarafından her 6 ayda bir yayınlanan Batarya Depolamalı Güneş Enerji Santrali (DGES) analizinin güncel sonuçları açıklandı. Son veriler, teknolojik gelişmelerin sağladığı sınırlı iyileşmelere rağmen, sektörün yapısal ve mevzuatsal sorunlar nedeniyle yatırımcı açısından hala birçok engelle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

⚙️ Teknik ve Finansal Göstergeler: Kazanım Sınırlı, Risk Sürüyor

Yeni analizde 10 MWe kapasiteli ve 1 saatlik batarya depolamalı bir GES projesi baz alınmıştır. Sistemin bazı önemli göstergeleri şöyle:

  • Kurulu Güç: 10 MWe

  • Batarya Kapasitesi: 10,75 MWh

  • Yıllık Üretim: 22,9 GWh

  • Yıllık Gelir: 1,1 milyon USD

  • Yatırım Tutarı: 7,7 milyon USD

  • Geri Dönüş Süresi (ROI): 6,9 yıl

  • İç Karlılık Oranı (IRR): %13,9

  • Elektrik Satış Fiyatı: 60 USD/MWh

Bu rakamlar, bir önceki 6 aylık döneme kıyasla iç karlılıkta ve geri dönüş süresinde ciddi bir değişiklik olmadığını göstermektedir.

🔋 Batarya Maliyetlerinde Düşüş Sınırlı Kaldı

Batarya maliyetleri önceki rapora göre küçük bir oranda gerilemiş olsa da, GES tarafındaki yatırım maliyetlerinde anlamlı bir düşüş sağlanamamıştır. Özellikle panel ithalatına yönelik kısıtlamaların etkisiyle, yerli üretim panellerde fiyat geri çekilmesi yaşanmamış, bu da kurulum maliyetlerinin sabit kalmasına neden olmuştur.

🧾 Elektrik Fiyatlarında Devlet Müdahalesi Devam Ediyor

Devletin elektrik fiyatlarına yönelik müdahaleci yaklaşımını sürdürmesi, piyasa bazlı fiyatlandırma yapısını sınırlamakta ve yatırımcının gelir beklentilerini baskılamaktadır. Bu durum, IRR ve ROI göstergelerinin sabit kalmasının başlıca nedenlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.

🏗️ Lisans ve İzin Süreçleri: Daha Pahalı, Daha Zor

Sektör için en dikkat çekici gelişme, lisanslama bedellerindeki artış olmuştur. Yıl başında 250 bin USD seviyelerinde olan lisanslama maliyeti bugün 350 bin USD’ye ulaşmıştır. Bu sadece maliyetleri artırmakla kalmamış, izin süreçlerini de ciddi şekilde yavaşlatmıştır.

Solar3GW, 29 Ocak 2025 tarihli analizinde belirttiği bu sorunların halen geçerli olduğunu ve çözüm konusunda ilerleme kaydedilmediğini vurgulamaktadır.

⚖️ Torba Yasa Tasarısı ve Zeytinlikler Endişesi

Torba yasa tasarısı kapsamında GES ve RES izin süreçlerinin hızlandırılması hedeflense de, bu düzenlemelerin zeytinlik alanlarıyla ilgili maden kanunu değişiklikleriyle bir arada getirilmesi, kamuoyunda tepkiye yol açmıştır. Yerel halkın direnci ve belirsizlikler, projelerin sosyal lisans alma sürecini de zorlaştırmaktadır.

Solar3GW’nin önerisi nettir:

“RES ve GES izin süreçlerini kolaylaştıran düzenlemeler, maden kanunundaki tartışmalı değişikliklerden ayrılmalı ve ayrı yasalaşmalıdır.”

📌 Değerlendirme

Türkiye’nin enerji dönüşümünde önemli rol oynaması beklenen batarya depolamalı GES yatırımları, teknik olarak olgunlaşmasına rağmen, ekonomik ve hukuki açıdan halen belirsizlik taşımaktadır. Maliyetlerin düşmediği, elektrik fiyatlarının baskılandığı ve izin süreçlerinin karmaşıklaştığı bu ortamda, yatırımcıların temkinli davranması anlaşılabilir bir durumdur.

Mevzuat tarafında netlik sağlanmadıkça ve yatırım ortamı iyileştirilmedikçe, Türkiye’nin DGES potansiyelinden tam anlamıyla yararlanması mümkün görünmemektedir.


Kaynak: Solar3GW Temmuz 2025 DGES Analizi

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.