Connect with us

EKONOMİ

Bakan Şimşek, ADF’de “Küresel Sınamalar ve Türkiye’nin Görünümü” başlıklı sunum yaptı

Yayınlanma:

|

Şimşek, “Global İletişim Ortağı” olduğu 4. Antalya Diplomasi Forumu (ADF) kapsamında “Küresel Sınamalar ve Türkiye’nin Görünümü” başlıklı sunum yaptı. Küresel ekonomik politika belirsizlik endeksinin şu anda en yüksek seviyede olduğuna işaret eden Şimşek, ticarette korumacılığın bunu etkileyen temel faktör olduğunu söyledi.

Şimşek, ticarette korumacılığın küresel krizinden sonra ortaya çıktığını ve 2009’dan bu yana 11 kat arttığını dile getirerek, “Türkiye, ticaret korumacılığından ne kadar etkileniyor? Bu noktada nispeten daha güçlüyüz. Diğer ülkelerle kıyaslandığında büyümenin ve refahın devam ettirilmesinde ihracata bağımlılığımız daha düşük. Nihai tüketim harcamaları ve yatırımlar, Türk ekonomisinin temel lokomotifi. Türkiye korumacı politikalara karşı yönünü bulmada emsallerine göre daha iyi noktada.” diye konuştu.

Türkiye’nin bölgesinde önemli bir imalat üssü olduğunu, bu nedenle bağlantılılığı (ulaştırma koridorlarını) bölge içerisinde geliştirmek için yatırımlar yapıldığını belirten Şimşek, Türkiye’nin Orta Koridor’un bir parçası olduğunu, yeni Kalkınma Yolu’nun kurulması çabalarına da iştirak ettiğini anlattı. Bağlantılılık, barış, güvenlik ve refah konusunda bölgede yatırım yapmaya devam edeceklerini vurgulayan Şimşek, bunun en büyük faydasını yine Türkiye’nin göreceğini söyledi.

Şimşek, bir başka önemli küresel meselenin ise küresel borçluluğun artması olduğunu ifade ederek, “Diğer ülkelere göre gayrisafi yurt içi hasılamıza oranla borçluluk oranımız daha düşük. Yani bu şu demek, finansal piyasalardaki dalgalanmalar bittiğinde Türkiye, sağlam yapısal temelleri sayesinde çok daha iyi noktada olacak.” diye konuştu.

“Kendimizi üretmeye adadık”

Yapay zekanın, üretkenliği artırmak ve desteklemek için potansiyeli olduğunun altını çizen Şimşek, yapay zeka altyapısına kritik yatırımlar yaptıklarını, gelecek birkaç sene içinde Türkiye için dönüm noktası olacağını söyledi.

İnovasyon ekosistemini desteklemenin önemine değinen Şimşek, geçen yılın küresel inovasyon endeksine göre üst-orta gelirli ülkeler arasında Türkiye’nin, Çin ve Malezya’nın ardından üçüncü en inovatif ülke olduğunu dile getirdi.

“Telafi, zayıflayan petrol fiyatlarından gelecek”

Şimşek, dünyadaki küresel güçlükleri anımsatarak, “Bizimle benzer noktada olan ülkelere kıyasla pozisyonumuz daha iyi ya da nispeten risklere görece daha dirençliyiz. Dirençliliğimize yatırım yapmayı da sürdüreceğiz. Volatilite, belirsizlik, muğlaklık, bunlar hüküm sürüyorsa yapabileceğiniz en güzel şey dış şoklara karşı dirençliliğinizi artırmaktır. Biz de tam bunu yapıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Yapısal dönüşümleri hayata geçireceklerini, böylelikle yüksek üretkenlik ve rekabetçiliği elde edebileceklerini anlatan Şimşek, şöyle devam etti:

“Enflasyon düşüş gösteriyor, düşecek, düşmeye devam edecek. Enflasyonu düşürmek için geniş kapsamlı bir politika setimiz var. Programımıza bağlıyız, kararlıyız. Burada ciddi bir politik kararlılık, siyasi destek de söz konusu. Enflasyon düşecek. Son zamanlarda yaşanan piyasa çalkantılarının enflasyon programımız üzerinde etkisi olup olmadığını sorgulayabilirsiniz. Dezenflasyon devam edecek. Beklentilerde sınırlı bir kötüleşme olabilir. Liradaki zayıflama sınırlı kaldı. Bu belki enflasyonu biraz yukarıya doğru itebilir ancak bunun geçiş etkisi zayıf kalacak. Neden? Çünkü, iç talep daralıyor. Ayrıca, başka bir telafi unsuru daha ortaya çıkıyor. Bu telafi de zayıflayan petrol fiyatlarından gelecek. Çünkü petrol fiyatları tarife açıklamalarının arkasından çok ciddi şekilde düştü. Petrol fiyatlarındaki düşüş, enflasyon beklentilerindeki sınırlı kötüleşmeyi ve liradaki zayıflığı bir şekilde dengeleyerek olumsuz etkileri sınırlayacak. Dolayısıyla net etkinin dezenflasyonist olmasını bekliyoruz.”

“Buraya tesadüfen gelmedik”

Cari açığı azaltabilmelerinin en önemli konularından biri olduğunu, bu noktada yapısal anlamda da cari fazla verecek hale geçebilmesi gerektiğini kaydeden Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“Geçtiğimiz yıl altın ithalatını çıkartırsanız bizim cari fazlamız var ve büyümeyi de orta düzeyde tutabildik. Türkiye’yi sağlıklı bir büyüme rotasıyla aynı zamanda cari açık vermeyeceği bir hale getirmeyi hedefliyoruz. Buraya tesadüfen gelmedik. Son birkaç yıl içindeki zorlu çalışmanın sonucunda başarı sağlandı. Cari açıkla mücadelede yapısal adımlara da hız kazandırarak bu sorunu çözmek istiyoruz..”

“Ekonomik faaliyet ılımlı seyrediyor”

Ekonomik büyümeye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, şöyle devam etti:

“Finansal koşulların sıkılaştığı ve dış talebin zayıfladığı bir dönemden geçiyoruz. Piyasalardaki volatilite, algının bozulmasına neden olabilir. Bu gelişmeler, ekonomik faaliyetin ılımlı seyretmesine ve büyümenin yavaşlamasına yol açıyor.”

Şimşek, kur korumalı mevduat hacminin 144 milyar dolar seviyelerinden, 20 milyar dolar civarına indiğini belirterek, “Risk primi, Türkiye dahil tüm gelişmekte olan ülkelerde yükseldi. Ancak programa başladığımızdan bu yana Türkiye’nin risk primi, diğer gelişmekte olan ülkelerden çok daha fazla düştü.” diye konuştu.

“Fiber kapasitemizi artıracağız”

Türkiye’nin imalat sanayi katma değerinin, kişi başına gelirine kıyasla nispeten yüksek olduğuna işaret eden Şimşek, imalatın ağırlıklı olarak orta, orta-düşük ve orta-yüksek teknoloji düzeyinde yoğunlaştığını anlattı.

Şimşek, imalatta yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak için HİT-30 programını başlattıklarını anımsatarak, 2030 yılına kadar bu programla 8 alanda 30’dan fazla öncelikli yatırıma odaklanılacağını söyledi.

Dijital altyapıyı geliştirdiklerini vurgulayan Şimşek, “Fiber kapasitemizi artıracağız. 5G’ye yatırım yapıyoruz. Büyük ölçekli veri merkezleri kuruyoruz. Ulusal bir GPS oluşturacağız. Nükleer enerjiye yatırım yapıyoruz.” dedi.

Şimşek, savaş sonrası yeniden yapılanma süreçlerinden Türkiye’nin fayda sağlayacağını belirterek, “Çünkü küresel müteahhitlik işlerinde Çin’den sonra geliyoruz ve bu anlamda çok önemli oyuncuyuz. Barış sağlandığında, bölge ülkelerinin yeniden inşasında önemli rol oynayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, katılımcıların sorularını yanıtladı

Sunumun ardından Bakan Şimşek, katılımcıların sorularını yanıtladı.

Şimşek, ticarette korumacılığın Türkiye’yi ve ekonomi politikalarını nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya “Bizim görmek istediğimiz aslında yine kural temelli, açık, çok taraflı ticaret çerçevelerine geri dönülmesidir. Biz dünyada bunun yaşandığını görmek isteriz ama bu yakın gelecekte çok da olası gözükmüyor.” yanıtını verdi.

Son zamanlarda tarifelerin artırıldığına işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

“Daha dikkatli olacağız. Daha dengeli yol almaya çalışacağız. Ticaret savaşının kazananı olmaz. Bütün taraflar kaybeder. İşte bu yüzden de serbest ticarete inanıyoruz. Gelişmeleri takip edeceğiz. Bütün senaryoları değerlendirmeye alacağız ve duruma göre hareket edeceğiz.”

AA

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.