Connect with us

BORSA

Borsa İstanbul’da açığa satışa sınırlama

Borsa İstanbul bugün açığa satış işlemlerinde yukarı adım kuralını uygulama kararı aldı. Buna göre BIST 50’de açığa satışı yapılabilen paylarda açığa satış işleminin, açığa satışa konu olacak sermaye piyasası aracının en son gerçekleşen işlem fiyatından daha yüksek bir fiyat üzerinden gerçekleştirilebileceğini açıkladı

Yayınlanma:

|

Borsa İstanbul bugün açığa satış işlemlerinde yukarı adım kuralını uygulama kararı aldı. Buna göre BIST 50’de açığa satışı yapılabilen paylarda açığa satış işleminin, açığa satışa konu olacak sermaye piyasası aracının en son gerçekleşen işlem fiyatından daha yüksek bir fiyat üzerinden gerçekleştirilebileceğini açıkladı

Borsa İstanbul’dan KAP’a yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bilindiği üzere, Sermaye Piyasası Kurulunun 11/02/2021 tarih ve 7/211 sayılı kararı uyarınca BIST-50 Endeksinde yer alan paylarda açığa satış işlemi yapılabilmektedir. Söz konusu paylarda 23/03/2021 tarihli seansta bir gün boyunca geçerli olmak üzere açığa satış işlemlerinde yukarı adım kuralının (up-tick rule) uygulanması kararlaştırılmıştır.

Buna göre; açığa satış işlemi yapılabilen paylarda açığa satış işlemi, açığa satışa konu olacak sermaye piyasası aracının en son gerçekleşen işlem fiyatından daha yüksek bir fiyat üzerinden gerçekleştirilebilecektir. Ancak, açığa satışa konu olan sermaye piyasası aracının en son gerçekleşen fiyatının bir önceki fiyattan daha yüksek olması hâlinde açığa satış işlemi en son gerçekleşen fiyat düzeyinden de yapılabilecektir.

Gün içinde sahip olunmadan yapılan ve daha sonra aynı gün içinde yapılan alımlarla kapatılan satışlar da açığa satış kapsamında olduğundan yatırımcılarımız ve yatırım kuruluşlarımız tarafından bu nitelikteki satışlara ilişkin emirlerin de açığa satış seçeneği işaretlenmek suretiyle iletilmesi hususunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi önem arz etmektedir.”

Okumaya devam et

BORSA

Sermaye piyasası ve borsa: AKP dönemi ve sonrası

Yayınlanma:

|

Yazan:

SPvBnın sürdürülebilir” bir gelişme patikasına girmesi için ülkenin makro siyasi ve ekonomik ortamının istikrara kavuşması, öngörülebilirliğin mümkün olması ve hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı bir şekilde işlemesi en gerekli ön şartlar.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş Depreminden hemen sonra SPK önünde bir açıklama yapmış, depremin ilk günlerinde Borsa’nın açık kalması ve hisse senedi fiyatlarının keskin düşüşünden dolayı zarar eden depremzedeleri kastederek “zarar eden, soyulan bütün depremzedelere paralarının iade edilmesi gerektiğini” vurgulamış, “Yeter artık. Bu ülkede herkes soyulacak mı? Herkes soyulduğu zaman seyirci mi kalacağız? Seyirci kalmayacağız. Burada bulunmamın temel nedeni bu!” ifadesini kullanmıştı.

Kılıçdaroğlu son birkaç yıl süresince Türk sermaye piyasalarında yaşanan çeşitli usulsüzlük, manipülasyon ve küçük yatırımcıları zarara uğratan uygulamalar gibi konuları gündeme taşıyan birçok açıklama yaptı. Kasım 2022’de sosyal medya hesabından yaptığı bir başka açıklamada ise “Doları baskılamak için gece saatlerinde kamu bankaları birbirine Dolar-TL al sat yapıyorlar. Şimdi benzer bir hareketi borsada da görüyoruz. Belli aracı kurumlar üzerinden bazı şirketlerin değerini bilerek şişiriyorlar. Bu işledikleri suçların hesabı sorulacak. Sonra ’emir geldi, yaptım’ demek yok. Benden söylemesi” demişti.

Görüldüğü üzere, Sermaye Piyasası ve Borsa (SPvB) son yıllarda, daha önceki dönemlerde olmadığı kadar Türk siyasi yaşamının da gündemine girdi ve özellikle muhalefet partilerinin odağında oldu. Bunun bir nedeni AKP iktidarının son yıllarında iyice artan usulsüz ve manipülatif uygulamalar ise diğer önemli bir neden gittikçe çoğalan sayıları nedeniyle sermaye piyasası yatırımcılarının artık toplumda belirli bir ağırlığa sahip olmaları oldu. Buradan yola çıkarak, artık ekonomi politikaları oluşturulurken ve uygulanırken SPvB’nın da eskisinden çok daha belirgin bir şekilde dikkate alınması gerektiğinin altını çizmek yanlış olmayacak.

SPvB, bankacılık sistemini tamamlayan bir yatırım/finansman sistemidir. Bu iki finansal alt-sistem her ekonominin vazgeçilmez unsurları olup sundukları her biri değişik ihtiyaçlara cevap veren finansal araçlarla ekonominin çarklarını döndürürler. Sağlıklı bir ekonomide bu iki ana yatırım ve finansman mekanizmasının da bulunması, farklı araç ve hizmetler sunması ve en önemlisi bunların kurallara uygun, şeffaf ve etkin bir şekilde işlemesi beklenir.

Finansal piyasalar risk ve getiri üzerine kurulmuş, hızlı hareket eden, bu nedenle de duyarlılıkları son derece yüksek piyasalardır. Ayrıca, bu piyasalar tasarruf açığı olan Türkiye gibi ülkeler için daha da büyük öneme sahiptir çünkü kıt olan tasarrufların daha rasyonel ve etkin bir finansal sistem içerisinde artırılması ve en etkin şekilde ekonominin ihtiyaçlarına sunulması gerekir.

AKPnin son beş senesinde halka arzlarda siyasi amaçlarla zaman zaman piyasa normlarının dışına çıkılarak piyasaya çıkmaması gereken yapıdaki nispeten küçük şirketlere halka arz imkânı verildi. Bunların bir kısmı daha sonra battı ve küçük yatırımcılar zarara uğratıldı.

AKP ve SPVB

AKP’nin iktidardaki ilk 10 yılı aslında SPvB’nın gelişmesi için gerekli makro ekonomik ortamı fazlasıyla sunmuştu. AKP iktidara geldiğinde ekonomide 2001 krizi sonrası yapısal reformlar yapılarak ve İMF programı devreye alınarak istikrar sağlanmış, AB adaylığı ile oldukça olumlu bir siyasi ortam oluşmuştu.

Küresel likiditedeki olağanüstü artış da Türkiye lehine çalışıyordu. Ancak, bir yandan AKP’nin daha önemli önceliklerinin söz konusu olması, diğer yandan yurt dışından sağlanan ucuz ve uzun vadeli finansmanın cazibesi SPvB’nın ciddi bir biçimde AKP gündemine girmesini 2012’ye kadar erteledi.

2012 sonlarına doğru yeni bir Sermaye Piyasası Kanunu çıkarılarak SPvB için çeşitli reformlar ve hedefler açıklandı. İlgili başka alanlarda da bazı yenilikler yapıldı. Bu kapsamda üç önemli adım atıldı. Borsa İstanbul Projesi, İstanbul Finans Merkezi ve BES reformu. Borsa İstanbul Projesi, ilk aşamada İMKB ile İstanbul Altın Borsası’nın birleştirilmesiyle başlayıp, bir süre sonra İzmir’de faaliyet gösteren Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası’nın da bu oluşuma katılması ve Borsa İstanbul bünyesinde enerji piyasasıyla ilgili mali araçların işlem göreceği bir piyasanın kurulmasıyla yaşama geçirildi.

Böylece bütün finansal borsaların ve piyasaların aynı çatı altında faaliyet göstereceği bir yapı kuruldu. Aynı dönemde İstanbul Finans Merkezi projesi büyük bir tantanayla kamuoyuna sunuldu, ayrıca Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) önemli değişiklikler yapıldı.

Beklendiği üzere bir gayrimenkul geliştirme projesinden öteye gidemeyen İstanbul Finans Merkezi bir kenara bırakılırsa bu dönemin en önemli ve SPvB’ya uzun vadede en önemli katkıyı sağlayacak yeniliği getirilen yeni BES düzenlemesi oldu. Bu değişiklikle BES kapsamı genişletildi ve yüzde 25’lik Devlet katkısı (bu katkı daha sonra yüzde 30’a çıktı) yaşama geçirildi. Bu sayede yıllardır eksikliği hissedilen yerli kurumsal yatırımcı unsuru BES fonları kanalıyla Türk finansal sistemine girmiş oldu.

Bu düzenlemeleri izleyen, AKP’nin tek adam rejimine doğru kuvvetli adımlarla ilerlediği yaklaşık 5 yıllık dönemde sık sık SPvB ile ilgili kurumların üst yönetiminde görevden almalar ve yeni atamalar görüldü ama SPvB’ya yönelik hiçbir ciddi adım atılmadı. Ayrıca bu dönemde yavaş yavaş büyüyen BES fonları dışında piyasalarda önemli bir gelişme de yaşanmadı. Dolayısıyla, sermaye piyasasının finansal sistem içerisindeki payı da büyük ölçüde sabit kaldı.

Halkın neden hâlâ ülkenin kısıtlı döviz rezerviyle ithal edilen altına bu kadar yüklü tutarlarda yatırım yaptığını sorgularken bütün bu güven kırıcı politika, söylem ve eylemleri anımsamak gerekiyor.

Özellikle 2018 yılından itibaren rejimin değişerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte ekonomide “kötü yönetim” kalıcı hâle gelip dengeler bozulurken finans sektörü de bundan fazlasıyla nasibini aldı. Burada bankacılıkla ilgili sorunlara girmeyip SPvB üzerinde duracağım. Bu dönemde AKP’nin SPvB’ya ilişkin yanlışları şu alanlarda yoğunlaştı:

  • Genel olarak her alanda ve kurumda yaşanan ve Kahramanmaraş Depremiyle birlikte zirveye çıkıp çok daha görünür hâle gelen liyakatsiz, beceriksiz ve itaat etmekten başka hiçbir özelliği olmayan kişilerin kurumların üst yönetimine getirilmesi olgusu SPvB için de geçerli oldu. Atamalarda kurumların veya piyasanın iyi yetişmiş nitelikli elemanlarına değil eş, dost ve partili kişilere öncelik verilerek nepotizmin en uç örnekleri sergilendi. (Bu konuda geçen yıl yazdığım “Savrulan Kurumlar ve SPK” başlıklı yazımı okumanızı tavsiye ederim).
  • Halka arzlarda siyasi amaçlarla zaman zaman piyasa normlarının dışına çıkılarak piyasaya çıkmaması gereken yapıdaki nispeten küçük şirketlere halka arz imkânı verildi. Bunların bir kısmı daha sonra battı ve küçük yatırımcılar zarara uğratıldı. Ayrıca siyasi motifle veya bireysel çıkar karşılığı bazı şirketlerin halka arzda bulunduğuna dair iddialar ortaya atıldı.
  • Değişik zamanlarda ve farklı yollarla hükümet üyeleri fiyat oluşumuna müdahale edecek şekilde söylemler veya eylemlerle Borsada adil ve şeffaf fiyat oluşumunu bozdu. Son olarak deprem sırasında Borsa’nın kapatılmasını takip eden dönemde Varlık Fonu’nun devreye sokularak 1 milyar dolar gibi bir kaynakla piyasanın destekleneceğine dair söylemler ve kamu aracı kurumları kanalıyla yapılan alımlar piyasaya güveni daha da bozdu.
  • SPvB’daki bazı üst düzey yöneticilerin yolsuzluklara bulaştığına dair ciddi iddialar ortaya atıldı. Usulsüzlük, yolsuzluk veya piyasa bozucu eylemlerle ilgili birçok olayın üzerine gidilmedi. Borsa’da manipülasyon konusu birçok kez gündeme geldi, özellikle fiyatların yükselmesi yönündeki manipülasyonlar görmezden gelinerek adeta desteklendi. Bu konularla ilgili muhalefetin verdiği önergeler TBMM’de her defasında reddedildi.

Yapılan bu ciddi hatalar ve usulsüzlükler yanı sıra izlenen yanlış ekonomi politikaları ve perde arkasından örtülü bir şekilde alınan ve ekonomik mantığa uymayan birçok karar aslında bu piyasaların uzun vadede yerli ve yabancı yatırımcılar nezdinde güvenirliğini son derece olumsuz etkiledi.

Türk tahvil ve hisse senetlerine büyük tutarlarda yatırım yapan yabancı portföy yatırımcıları neredeyse tamamen piyasadan çıktı. Faizlerin düşürülmeye başlandığı Eylül 2021’den itibaren Borsa’daki bakiyeli hisse senedi yatırımcı sayısının 2.41 milyondan 4.07 milyona çıkması bile hükümetin cari ekonomik koşullarda başka seçeneği kalmamış olan yatırımcılara “manipülatif” bir şekilde borsayı işaret etmesi sayesinde gerçekleşti.

Kazanırken herkesi mutlu eden ama bir şekilde yükseliş trendinin tersine dönüp zararların oluşacağı süreçte birçok yatırımcının canını yakabilecek bu tür yönlendirmelerin etkisi maalesef uzun yıllar boyunca finansal piyasalarda tepkiyle anımsanacak ve piyasaların gelişimini olumsuz etkileyecek. Özetle, “güven, etkinlik ve şeffaflık” ilkeleri üzerine inşa edilmiş sermaye piyasalarında AKP’nin özellikle son beş yılında ciddi bir tahribat oluştu.

SPvB ile ilgili kurumların üst yönetimine işinin ehli, liyakatli ve tecrübeli insanları getirmek ve onlara varolan kurumsal kapasiteyi gereğince işlevsel hâle getirme imkânını vermek atılacak ilk ve en önemli adım olacak.

TAHRİBAT NASIL GİDERİLECEK?

Bir iktidar değişikliği durumunda yapılması gerekenler aslında çok basit ama atılacak adımların bozulan itibar ve sarsılan güveni geri getirmesinin zaman alacağı kesin. Halkın neden hâlâ ülkenin kısıtlı döviz rezerviyle ithal edilen altına bu kadar yüklü tutarlarda yatırım yaptığını sorgularken bütün bu güven kırıcı politika, söylem ve eylemleri anımsamak gerekiyor. Biriken bu hataların ülkeye uzun vadede faturası maalesef çok ağır oluyor. Hele sürekli olarak tasarruf ve finansman açığı yaşayan Türk ekonomisi için bu maliyet çok daha büyük!

SPvB cephesinde kurumsal olarak, yani mevzuat, teknik altyapı ve insan kapasitesi anlamında oldukça gelişmiş bir altyapı ve tecrübe var. SPvB ile ilgili kurumların üst yönetimine işinin ehli, liyakatli ve tecrübeli insanları getirmek ve onlara varolan kurumsal kapasiteyi gereğince işlevsel hâle getirme imkânını vermek atılacak ilk ve en önemli adım olacak. Bu kurumlar, piyasalar için gerekli teknik ve idari adımları yeri ve zamanı geldiğinde atma yeteneğine sahip, son derece dinamik ve donanımlı bir insan gücüne sahip durumda.

İkinci önemli nokta, piyasalarda tekrar güven tesis etmek ve uzaklaşmış olan yabancı yatırımcıları geri getirebilmek için devletin ve hükümetin SPvB’da hiçbir şekilde taraf olmaması, belirli bir yönde işaret vermemesi ve sadece sağlıklı işleyen piyasalara odaklanması gerekiyor. Bunun yolu kurallara uymaktan, şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten geçiyor.

SPvB’da fiyatlar ve oranlar, kendi ekonomik mantığı içerisinde ekonomik ve siyasi gelişmelerin etkisi ve ihracatçı şirketlerin performansıyla oluşur. Kamu düzenleyicilerinin bunun dışında bir güdüyle bu piyasalara müdahale görüntüsü verebilecek en ufak bir söylem ve eylemden kaçınması zorunlu.

Üçüncü nokta dijital teknolojideki gelişmelerle ilgili. Finans sektörü, teknolojideki olağanüstü hızlı ilerlemenin ilk yansıdığı sektörlerden birisi. Finansal teknoloji (fintech) firmaları finansal ürün ve hizmetlerin çok geniş kitlelere ulaştırılmasının yollarını açıyorlar. Bu ve benzeri teknolojik gelişmeler yakından izlenerek SPvB’nın yeni vizyonunun teknolojiye açık ve kapsayıcı bir bakış açısıyla oluşturulması önemli fırsatlar yaratacak.

Dördüncü olarak, sermaye piyasalarının genel olarak girişimciliği, özel olarak kadın girişimciliğini, inovasyonu ve yeşil dönüşümü finansal olarak destekleyecek düzenleme, araç ve teşviklere bir an önce kavuşturulması, olanların geliştirilmesi ve etkin olarak toplumun kullanımına sunulması mutlak bir gereklilik. Özellikle yeşil dönüşümün finansmanı önümüzdeki dönemin en hayati konularından birisi olacak.

Son olarak, SPvB’nın “sürdürülebilir” bir gelişme patikasına girmesi için ülkenin makro siyasi ve ekonomik ortamının istikrara kavuşması, öngörülebilirliğin mümkün olması ve hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı bir şekilde işlemesi en gerekli ön şartlar. Bu “olmazsa olmaz” koşullar zaten Türkiye’nin özlediğimiz gibi bir ülke olmasının da ön şartları.

AKP ile artık bunun sağlanamayacağı son beş yılda net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Bunları yapamadığımız takdirde SPvB yalnızca daha çok para kazanmayı amaçlayan ve manipülatif işlemleri içselleştirmiş şirket sahipleri ile yatırımcıların at koşturduğu bir arena olarak kalacak. Özetle, Türkiye’nin ve SPvB’nın kaderleri ortak, dolayısıyla çıkış yolları da aynı!

 Akyüz, A ve S. Soydemir (2016), Sermaye Piyasası ve Borsa: Ekonomik Analiz, Kurumsal ve Yasal Yapı, Tarihçe ve Tanıklıklar, 2. Baskı, Scala Yayıncılık, ss.544-549

Abdullah AKYÜZ – politikyol

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

YİĞİT BULUT BÜYÜK OYUNU GÖRDÜ: “yeni ekonomi modeli”nden vazgeçilmez

Yayınlanma:

|

Yazan:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski maliye bakanı Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirme ve ekonomide AKP’nin ilk yıllarındaki politikalarına dönüş planı yaptığı öne sürüldü. Ekonomi başdanışmanı Yiğit Bulut, Reuters haber ajansının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘yeni ekonomi modeli’nden vazgeçeceğine dair haberini hedef aldı.

Reuters’a konuşan AKP’li bir hükümet yetkilisi, ekonomiye yaklaşımın 2002 seçim manifestosundakine benzer olacağını belirterek “Başka bir deyişle AKP özüne dönüyor” dedi. Serbest piyasa ekonomisinde küresel ekonomidekine paralel ilke ve uygulamaların ekonomi programının öncelikleri arasında yer aldığını belirten yetkili, tasarı üzerindeki çalışmaların nihai aşamaya geldiğini de sözlerini ekledi.

Yiğit Bulut ise bu açıklamalara itiraz etti. Reuters’ı suçlayan Bulut, Twitter’daki paylaşımlarında şunları yazdı:

Her fırsatta Türkiye aleyhine haber yapmak ve özellikle kafa karışıklığına yol açmak adına haberler kurgulayan Reuters, yine bir skandala imza atmış ve parti beyannamelerini elde ettiği iması yaparak, başarıyla uygulanan mimarının ve uygulayıcısının bizzat sayın cumhurbaşkanımız olduğu ‘Türkiye Ekonomi Modeli’nin terk edileceğini ve eski tip ortodoks ‘faiz yükselt’ modeline geri dönülerek ‘küresel emperyal kurumlara’ uyma taahhüdüne girileceğini iddia etmiş.

Amerika’daki gelişmeler ve tartışmalar ortodoks neo liberal modellerin çöktüğünü ortaya koyarken, faiz yükseltmenin bir araç olmadığı kanıtlanırken, sayın cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu modelin ‘eskiye dönüş amacıyla’ terk edileceğini iddia etmek külliyen yalan, manipülasyona yönelik bir adım ve kötü niyettir!”

Yiğit Bulut, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi ve cumhurbaşkanı danışmanı, aynı zamanda Türkiye Varlık Fonu’nda da yönetim kurulunda.

halktv.com.tr

Okumaya devam et

BORSA

Z KUŞAĞI BORSADA İLK DAYAĞINI YEDİ

Borsa İstanbul’a son 3 yılda yaklaşık 3 milyon yatırımcı gelirken genç yatırımcılar oransal olarak en fazla artan grubu oluşturdu. Ancak en gençler, yani 15-20 yaş arası daha çok küçük ve spekülasyona açık hisselerde yatırıma başlayıp kaybedince de borsayı bırakıp kaçmayı tercih etti. 70 yaş üstü yaşlı kurtlar ise yaptıkları hisse seçimleri ile borsanın gerilediği dönemde bile portföylerini artırdı ve bırakın ayrılmayı sayılarını 16 bin artırdı. 21 bin genç ise geldiği gibi gitti. Gençlerin portföy değeri de 739 milyon lira eridi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Toplam yatırımcı sayısının 133 bin azalarak 3 milyon 842 bine indiği son 1 ayda yatırımcıların borsadaki varlıkları da endeksteki gerileme nedeniyle 67.4 milyar lira azaldı. Yatırımcı sayısı açısından bakıldığında özellikle genç yatırımcıların borsaya hızla gelip kazanamayınca da aynı hızla çıktıkları görülüyor. Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) rakamlarına göre yılbaşından bu yana sayıları 133 bin azalan yatırımcıların 21 binini gençler oluşturdu. Yatırımcı sayılarına oranladığımızda borsayı en çabuk terk eden grup gençler oldu. Uzmanlar bu durumu kripto para gibi yatırım ortamına alışmış lise çağındaki gençliğin borsada aradığı hızla para kazanma ortamını bulamayınca aynı hızla kaçtığı şeklinde yorumluyor.

2 AYDA 739 MİLYON AZALDI

En dikkat çeken yaş grubu ise 15-20 arasındakiler oldu. Borsa İstanbul’da yaşı 15 ile 20 arasında olan lise eğitimi görme yaşındaki yatırımcı gençlerin sayısı 2020 yılı başında bin 912’yken bu yılbaşına kadar 46 bin 860’a çıktıktan sonra endeksin gerilemeye başlaması ile 21 bin 530 kişi azalarak 25 bin 330’a indi. Gençlerin borsadaki varlığı da hem borsayı terk edenler hem de yanlış hisse seçimi nedeniyle bu hisselerin kan kaybetmesiyle 168 milyondan 1 milyar 786 milyara ulaştıktan sonra 2 ayda 739 milyon lira eridi ve 1 milyar 47 milyon liraya indi. Yaş aralığını 0-20 olarak aldığımızda borsaya gelip hızlıca çıkan genç ve çocukların sayısının 2 ayda 56 binden 36 bine indiği görülüyor.

YAŞLILAR HEP KAZANDI

Buna karşın yaşı 70’in üstünde olan yaşlı kurların sayısı yılbaşından bu yana 17 bin artarken borsadaki varlıkları da 9 milyar lira tırmandı. Endeksin görece zayıf performans gösterdiği ortamda bu rakamlar yaşı ileri olan yatırımcıların iyi hisse seçtiklerinin bir göstergesi oluyor.

Büyük ihtimalle ebeveynlerinin onlar adına yatırım yaptığı yaşı 0-15 arası olan çocukların sayısı 2020 yılı başında bin 69’dan 11 bin 493’e çıkarken yılbaşından bu yana ise 11 bin 365’e geriledi. Çocukların borsadaki portföyü de 3 yılda 77 milyondan 950 milyona çıktıktan sonra 135 milyon lira azalarak 815 milyona geriledi.

 

0-25 YAŞIN 11 MİLYAR LİRALIK HİSSESİ VAR

Yaşı 25’e kadar olan yatırımcıların sayısı 2020 başında 23 binken bu sayı 2022 son itibariyle 330 bine çıktı sonrasında 2 ayda 75 bin azalarak 255 bine indi. Yaşı 25’e kadar olan çocuk ve gençlerin portföyü de önce 1 milyar liradan 15 milyar liraya çıktı ardından yılbaşından bu yana 3,6 milyar lira azaldı ve 14,9 milyardan 11,3 milyara indi.

RAHİM AK- habertürk

Okumaya devam et

KATEGORİLER

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.