Türkiye kötücül yazılım kaynaklı Siber Güvenlik tehditlerine maruz kalma açısından dünyada en üst sıralarında yer almaktadır. Ayrıca botnet ( zombi ağı ) ağlarında yine üst sıralarda yer bulunmakta. Ayrıca çalışan bilinci ve farkındalık konularında henüz istenen seviyede değiliz. Bu yüzden dijital dönüşümde bu kirli networkte güvenli bir biçimde var olabilmek için eskisine göre çok daha detaycı yaklaşımlar ve aksiyonlar gerekmekte
Bankalar, Siber Güvenlik ile ilgili tedbirlerinin yeterli olduğunu iddia ediyor ama, çoğu dolandırıcılıkların merkezinde hala Bankalar var. Kredi Kart, POS, ATM/BTM dolandırıcılığı, Hesapların boşaltılması, Kişisel Verilerin sızdırılması, para karşılığı banka içi Müşteri Bilgi sızdırılması her tedbir sonrası dolandırıcıların bir hamlesi geliyor. İşin içinden çıkılmaz bir hal alıyor ta ki Bilgi Güvenlik Mühendislerin işin içine girene kadar. Dolandırıcıların korkulu rüyası bu grup. Sibel Saldırıları ilk fark edip ilk harekete geçen, karşı hamle planlayan grup yine bunlar. Peki Bankacılık sektörü ne kadar güvenli?
Telefon dolandırıcılığı, POS dolandırıcılığı, Kredi Kartı dolandırıcılığı, hesapların boşaltılması, ATM dolandırıcılığı, kişisel bilgi hırsızlığı dikkat edin çoğunda bankalar boş rol oyuncusu. Dijital dönüşüm her sene daha da hızlanarak devam ediyor. 2010’dan sonra internetin yaygınlaşması, akıllı telefon kullanım oranının katlanarak artması bunun sonucunda da mobil uygulamaların neredeyse tüm ihtiyaçları karşılamaya yönelik yaklaşımları artık dünyada tüm alışkanlıkları değiştirmiş durumda. Son 10 yıla baktığımızda değişimin ne kadar büyük olduğunu görmek pek de zor değil. İletişimden, pazarlamaya, finanstan, reklama tüm sektorlerde tanımlar, tekrardan oluşturulmuş durumda. Artık devasa sosyal networklere dahiliz. Bir tarafta aile ve arkadaş havuzumuz var diğer tarafta fotoğraf havuzumuz var. Diğer bir uygulamada gittiğimiz yerleri işaretleyebiliyoruz. Bütün hizmet alabileceğimiz noktalardan daha ürünü almadan bütün yorumları okuyabiliyoruz. Yemeğimizi bile 2 tuşla eve söyleyip restaurant hakkında yorum yapabiliyoruz. Ne kadar yol gidip ne kadar tutacağını ya da nerden alırsan ürünü daha indirimli olduğunu anında görebiliyoruz. Market alışverişi, özel araç, bankacılık işlemleri artık telefonumuzun içinde. Devlet kurumlarına yapacağınız işlemlerden tutun, havale, eft, fatura ödeme işlemlerini bile telefonla hallettiğimiz bir dönemdeyiz. Dolayısıyla böyle devasa bir ağın içinde devasa tehditler barınıyor. Dibi görünmeyen çukur: İnternet Biraz da bu devasa ağı şöyle verilerle biraz daha şekillendirelim. 1 dakikada 180 milyon mailin gönderildiği, 400 saatlik youtube videosunun ve 300 bin instagram fotoğrafının yüklendiği, 38 milyon whatsapp mesajının gönderildiği bir ağdan bahsediyoruz. Bunların yanısıra milyar dolarlık parayı yöneten bankalar da bu networkte hizmet veriyorlar.
Saldırıların amacı ne ? Bir saldırganın amacı, sistemlere girip buradan elde ettiği bilgilerle ya da kullanabileceği yöntemlerle kazanç elde etmeye çalışmaktır. Bu girişimler basit sosyal mühendislik çalışmalarıyla olabileceği gibi, uygulama açıklarını kollayan ve kod analizi yapan sistematik saldırılar da olabilir. Türkiye’de durum ne? Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok hedeflenen kuruluşların başında bankacılık ve finans kuruluşları geliyor. Bankalar, yüksek düzeyde güvenlik önlemleriyle kendilerini ve müşterilerini her zaman güvende tutmayı hedefliyor. Ancak yine de bankacılık sisteminin büyük oranda dijitalleşmesi, siber saldırganların iştahını kabartıyor. Paraya ulaşmak için yeni yollar, yöntemler denemekten çekinmiyorlar. Bankalarda diğer firmalara göre risk, kayıp, itibar zedelenmesi çok fazla olacağı için yıllardır bu alanda biraz daha tetikte olmak durumundalar. Özellikle son 5 yılda global ölçekte bankacılık sektöründe siber güvenliğe ciddi yatırımlar yapıldı. Aynı zamanda 2014-2015’den sonra özellikle dijital bankacılık sektöründe yasal uyumluluk, denetim çalışmaları daha da sıkılaştırıldı. Danışmanlık şirketi EY firmasının her sene üst düzey risk yönetimi uzmanlarının katılımıyla hazırladığı Global Bankacılık Risk Yönetimi Araştırmasına* göre bankaların risk yönetimi birimleri için en büyük endişe kaynağını siber güvenlik ve veri ilişkili riskler oluşturuyor. Araştırmaya katılan risk yönetimi liderleri, artan siber güvenlik tehditleri ve dijital dönüşümün etkisiyle risk birimlerinin ve standartlara uygunluğu denetleyen departmanların önceliklerini yeniden belirlediklerini dile getiriyor. Öte yandan araştırma sonuçları, risk yönetimi ve güvenlik birimlerinin yeni teknolojileri kullanarak bankayı farklı alanlarda destekleyebileceğine işaret ediyor. Katılımcıların yüzde 72’si yeni teknolojilerin usulsüzlük denetiminde, yüzde 68’i mali suçların tespitinde, yüzde 57’si ise kredi analizi ve bankaların müşterilerini tanıma amaçlı faaliyetlerinde kullanılabileceğini belirtiyor. Özellikle makine öğrenmesi ve kimlik yönetimindeki gelişmeler, güvenlik olay yönetiminin kullanılması biraz daha görünürlüğü arttırıcı önlemler olarak göze çarpıyor.
Neler yapılmalı? 2019 yılında siber saldırıların dünya genelinde şirketlere toplam zararı 2 trilyon USD’den fazla olacağı öngörülüyor. Peki teknolojinin yıldan yıla bu kadar gelişmesine ragmen, saldırıların yarattığı zararların katlanarak artması neden kaynaklanıyor? Bankacılık özelinde şöyle cevaplayabiliriz. 1-İnsan hatası %95’lik oranla hala en büyük güvenlik sorunu kaynağı olarak gösterilmektedir. Bankalarda denetim ve kontrol birimleri diğer firmalardan daha fazla olmasına rağmen yine insandan kaynaklı yaşanan hatalar en üst sırada yeralmaktadır. Sızma ve veri kayıplarının yaşanmasının en büyük nedeninin şirket çalışanlarının güvenlik ihlalleri olduğu gözlenmektedir. Bununla ilgili risk prosedürlerinin oluşturulması, departmanların ve çalışanların bilgilendirilmesi ve artı önlem olarak da özelleştirilmiş veri sızıntısı önleme (DLP) ve analiz uygulamaları kullanılması gerekmektedir. Kişisel verilerin korunmasına yönelik kanunların ve çalışmaların oturmaya başladığı bir dönemde mutlaka dikkat edilmesi gereken noktalardan biridir. Banka ve müşteri bilgilerinin bir banka çalışanı tarafından dışarıya çıkarılma ihtimali de göz önünde bulundurulması gereken bir durumdur. (*Bkz: ING Bank) Sadece banka özelinde değil her firmada olabilecek bir durum olduğu için mutlaka denetleyici bir mekanizma kullanılması gereklidir.
2- Bankacılıkta kullanılan sistemlerin, servislerin zamanında güncellenmemesi yine önemli bir güvenlik sorunu. Bir işletim sisteminde ya da uygulamada çıkan bir açık genelde saldırganların başlangıç noktası olabiliyor. Buradan faydalanarak sistemlere daha kısa sürede erişebiliyorlar. Kullanılan tüm altyapı için öncelikle güvenlik güncellemeleri bekletilmeden yapılmalıdır. Türkiye’deki bazı banklardaki POS kaynaklı dolandırıcılıklar bu nedenle olmaktadır. 3-Mevcut sistemlerin ve servislerin konfigürasyonunun düzgün yapılmaması. Bunlar da yine saldırganların sevdiği konuların başında geliyor. Default olarak açık bırakılan portlar, kullanıcılar, tanımlar . vs 4-En çok dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de Kod. Kullanılan iç yazılımlar ya da hazır yazılımlar yine önemli güvenlik sorunlarına yol açabilecek zafiyetler barındırabilir. Kodlama kısmında da artık güvenlik esaslarının dikkate alınması bir standart haline gelmesi gerekiyor. Bankacılık sektöründe eskisine göre birçok gözle testler, taramalar yapıldığı için bu zafiyetler azalmış olsa da, “Çalışan sisteme dokunulmaz” diye bırakılan eski yazılımların elden geçirilmesi gerekiyor. “Dijitalleşiyoruz, Robotlaşıyoruz” diye bilgisizce açıklama yapan Banka CEO’larının yumuşak karnı burası. 5-Yetersiz bilgi ve bundan dolayı güvenlik cihazlarının yeterince efektif bir şekilde kullanılamamasını yine sorunlardan biri olarak söyleyebiliriz. Mevcut altyapı ve tüm trafiğin uçtan uca analiz ve takip edilmesi gerekiyor ki herhangi bir anomalide aksiyon alınabilsin. Burada yine güvenlik çalışanlarının sürekli güncellenmeleri ve sürekli eğitimle daha yetkin hale getirilmelidir. 6-Yılda bir kere sistemlerin o anki fotoğrafını çekebilmek için içerden ve dışardan sızma testlerinin yapılması gerekmektedir. Bu raporlar sonucunda mevcut güvenlik puanınızı görebileceğiniz gibi yapılması gereken ve karanlıkta kalmış, zafiyet barındırabilecek noktalarında görünmesini sağlayacaktır. 7-Bankacılık sektörünün özellikle bu dijital dönüşümde daha titiz davranarak olabilecek tüm saldırıları göz önünde bulundurarak doğru ve yerinde güvenlik yatırımları yapmaları gerekiyor. 8-Banka çalışanlarının ve müşterilerinin karşılaşabileceği sorunlara karşı farkındalık çalışmaları yapılması gerekmektedir. Özellikle çalışanlara periyodik olarak farkındalık eğitimi düzenleyerek, güvenlik bilincini daha da arttırmak gerekmektedir. 9-Bu maddeler ışığında bir risk yönetimi ve güvenlik standardının oluşturulması ve beklenmedik senaryolara göre alınabilecek aksiyonların belirlenmesi gerekmektedir. Türkiye kötücül yazılım kaynaklı siber güvenlik tehditlerine maruz kalma açısından dünyada en üst sıralarında yer almaktadır. Ayrıca botnet (zombi ağı) ağlarında yine üst sıralarda yer bulunmakta. Ayrıca çalışan bilinci ve farkındalık konularında henüz istenen seviyede değiliz. Bu yüzden dijital dönüşümde bu kirli networkte güvenli bir biçimde var olabilmek için eskisine göre çok daha detaycı yaklaşımlar ve aksiyonlar gerekmektedir.
Not : Kıymetli bilgilerini paylaşarak yazının oluşumuna destek veren, bu konuda Türkiye’de yetişmiş önemli insanlardan biri olan Bilgi Güvenliği Mühendisi SEZGİN K.’a teşekkür ederim. Erol TAŞDELEN [email protected]
ABD ulusal borcu Şubat ayı sonunda ~ 34.5 trilyon dolara ulaştı ve şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam oldu. Haziran ayından bu yana borç her 100 günde bir 1 trilyon dolar artıyor. Bir hatırlatmak gerekirse, bir ülke vergilerden ve diğer gelirlerden kazandığından daha fazlasını harcadığında borç seviyesi artar. Grafikte de görebileceğiniz gibi, ABD hükümetinin toplam borcu 15 Haziran 2023’te 32 trilyon doları, 15 Eylül 2023’te 33 trilyon doları ve 4 Ocak’ta 34 trilyon doları geçti. Hız devam ederse, Nisan ayında 35 trilyon dolar sınırına ulaşılacak.
Ayrıca, Şubat 2019’dan bu yana ABD’nin ulusal borcu 12,5 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 2,5 trilyon dolar arttı. Öte yandan, ABD ekonomisi (GSYİH) aynı dönemde 7,2 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 1,44 trilyon dolar büyüdü. Bu, son beş yılda bir birim ekonomik büyüme (GSYİH) için ABD hükümetinin 1,7 birim borç yarattığı anlamına geliyor. Başka bir deyişle, ABD ekonomisi zaman geçtikçe daha az üretken ve daha borçlu hale geliyor.
Global Markets Investor, okuyucu destekli bir yayındır. Yeni gönderiler almak ve çalışmalarımı desteklemek için ücretsiz veya ücretli abone olmayı düşünün.
Bir ülkenin borcuna baktığımızda, en önemli ölçüt, bir ülkenin borçlarını (faiz ve anapara) ödeme ve geri ödeme kabiliyetini anlamaya yardımcı olduğu için ekonominin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzdesi olarak borçtur. Şu anda, ABD borcunun GSYİH’ye oranı %123,7 seviyesinde bulunuyor ve bu süre zarfında ABD GSYİH’sının önemli ölçüde düşmesi ve kilitlenmeler nedeniyle borcun artması nedeniyle pandemi sırasında elde edilen tüm zamanların rekoru olan %126,2’ye yakın. Grafikte görüldüğü gibi, bu oran 2007’den bu yana kabaca %60’tan hızla yükseliyor. Kongre Bütçe Ofisi tarafından 2034 yılında bu oranın %130,6’ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.
ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin bariz nedenlerden dolayı hiçbir zaman bir durgunluk öngörmediğini ve ekonomik gerilemeler her zaman daha büyük hükümet açıkları ve GSYİH’da düşüşlerle sonuçlandığından, bir durgunluk meydana gelirse oranın çok daha yüksek olacağını belirtmek önemlidir.
BU KADAR YÜKSEK BİR BORÇ SEVİYESİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Tarih, bir ülke borç-GSYİH oranı için %100 eşiğini geçtiğinde, hükümetin bir tür temerrütten kaçınma olasılığının küçük olduğunu gösteriyor. Bir yükümlülüğü yerine getirememe anlamında temerrüt, burada hükümetin tahvillerine sürekli olarak enflasyondan daha düşük faiz ödediği durum olarak da kabul edilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar (alacaklılar) enflasyona göre düzeltilmiş olarak paralarını kaybederler veya satın alma güçlerini kaybederler. Normal koşullarda, böyle bir ortamda yatırımcılar, ülke içinde daha yüksek borçluluk riskini telafi etmek için daha yüksek faiz talep ederler. Bununla birlikte, çoğu durumda, borç “çok yüksek” olduğunda, GSYİH’nın yaklaşık% 100’ü ve üzerine çıktığında, bir merkez bankası devreye girer ve aynı zamanda büyük miktarlarda devlet tahvili satın almaya başlar ve aynı zamanda getiri seviyesini (faiz) bastırır.
Bu fenomen, Lyn Alden tarafından yapılan ve Büyük Mali Krizden sonra, 2009’dan 2020’ye kadar TÜFE enflasyonuna göre düzeltilmiş Hazine bonosu (bir yıl veya daha kısa vadeli) getirilerinin negatif getirileri olduğunu gösteren analizle mükemmel bir şekilde gösterilmiştir. Aynısı 1940’larda ABD ulusal borcunun GSYİH’ya oranının da %100’ün üzerinde olduğu zaman oldu.
Geçmişe baktığımızda, bir ülkede borç-GSYİH oranlarının yüksek olduğu dönemlerde tahvil sahiplerinin satın alma gücünü kaybetmesinin mümkün olan en kötü senaryo olmadığını görebiliriz. Hirschman Capital tarafındanUluslararası Para Fonu’nun (IMF) 1800 yılından bu yana yaptığı çalışmalara dayanarak yaptığı analize göre, borcun GSYİH’ye oranı %130’un üzerinde olan 52 ülkeden 51’i yeniden yapılandırma, devalüasyon, yüksek enflasyon veya tamamen temerrüt yoluyla temerrüde düştü. Bunun tek istisnası Japonya idi.
Bu, ABD’nin yakında temerrüde düşeceği anlamına gelmez, özellikle de ülkenin bir rezerv para birimine sahip olduğu ve dramatik bir şey olmadıkça yabancılar tarafından ABD dolarının talep edileceği gerçeği göz önüne alındığında. Bununla birlikte, önümüzdeki yıllarda nakit ve tahvil sahiplerinin (vadeye kadar tutulursa) Federal Rezerv para politikasını normalleştirdiğinde enflasyona göre düzeltilmiş bir temelde para kaybedeceği neredeyse kesindir. Buna finansal baskı denir.
Satın alma gücünü kaybetmenin yanı sıra, bir ülkedeki GSYİH ile ilgili yüksek borç seviyesinden kaynaklanan sıradan insanlar için birkaç olumsuz etki daha vardır:
Yüksek faiz ödemeleri, özellikle vergi makbuzlarıyla ilgili olarak, eğitim, altyapı, sağlık veya sosyal güvenlik için gelecekteki yatırım harcamalarını sınırlayabilir (dışarıda bırakabilir) ve aslında gelecekteki ekonomik büyümeyi düşürebilir ve yaşam kalitesini kötüleştirebilir. Faiz maliyetleri, yıllık bazda nominal olarak 1 trilyon doları çoktan geçti ve vergi gelirlerinin %35’ini oluşturuyor, bu da 25 yıldan fazla bir süredir en yüksek seviye.
Ayrıca 2023 Mali Yılında faiz harcamaları Medicaid ve diğer bütçe kategorilerinden daha yüksekti.
Yüksek düzeyde borç, bir durgunluğa veya krize yanıt vermede daha az esneklik sağlar. Başka bir deyişle, Büyük Mali Kriz gibi bir olay meydana gelirse, hükümetin borç vermek için daha az yeri olacak ve kriz sonrası toparlanma, yeni yatırımların yanı sıra onu finanse etme kabiliyetinin daha az olması nedeniyle daha yavaş olacaktır.
Bir hükümet, daha fazla harcamayı finanse etmek veya bütçe açığını azaltmak/ortadan kaldırmak için vergileri artırmaya karar verebilir. Vergiler yükselirse, bu, insanların ve özel sektörün mal ve hizmetlere harcayabileceği daha az gelir anlamına gelir. Bu, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, tüketici harcamalarının GSYİH’nın %67,6’sını oluşturması nedeniyle daha az ekonomik büyüme anlamına gelecektir:
ÖZET
ABD’nin ulusal borcu son birkaç yılda sadece nominal olarak değil, aynı zamanda GSYİH’nın bir payı olarak da hızla artıyor. Her 30 saniyede bir 1 milyon dolar ekleniyor, bu daha önce hiç görülmemiş bir hız. Hükümetin ve gelecek nesillerin bu konuyla başa çıkması birçok zorluk yaratacaktır. Geçmişte, bu kadar yüksek borç seviyeleriyle mücadele etmek için finansal baskı politikaları uygulandı ve sıradan insanları ve tahvil yatırımcılarını on yıllarca finansal olarak daha kötü durumda bıraktı. Büyük Mali Krizin ardından son on yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde bile son zamanlarda yapıldı. Ancak pandeminin ardından enflasyon kontrolden çıktı ve tekrar böyle bir ortama geri dönmek için birkaç yıla ihtiyaç var. Her şey düşünüldüğünde, herkesin yapabileceği en iyi şey, kendilerini finansal olarak eğitmek ve geleceklerini korumak için sermayelerini akıllıca tahsis etmektir. Bu durumda, yüksek kaliteli hisse senetleri, gayrimenkul ve değerli metaller (özellikle altın) uzun vadede en iyi performansı gösterir. DAHA AZ riskten kaçınan yatırımcılar için (Riskten kaçınma, riskten kaçınma ve düşük risk toleransına sahip olma eğilimidir.), risk toleransına bağlı olarak Bitcoin ve Ethereum gibi bazı kripto para birimleri de bir portföyde uygun olacaktır.
Türkiye Bankalar Birliği’nden dijital dolandırıcılık uyarısı
Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan yazılı açıklamada dijital kanallarda güvenli işlemler için sıkça karşılaşılan dolandırıcılık yöntemlerine ve bu yöntemlerden korunma yollarına dair bilgilere yer verildi
Son dönemde, internet ve mobil kanallarda yaşanan dolandırıcılık vakalarının artması nedeniyle kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğduğuna değinilen açıklamada, sıklıkla karşılaşılan dolandırıcılık türleri sıralandı. Bunlar arasında; sahte internet siteleri ve güvensiz alışveriş platformları üzerinden yapılan dolandırıcılık, kişisel bilgilerin manipülasyon yoluyla ele geçirilmesi, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar aracılığıyla yapılan dolandırıcılık, sahte e-posta adreslerinden gelen mesajlar ile kişisel bilgilerin ele geçirilmesi, sahte SMS ve e-postalar yoluyla kişisel bilgilerin çalınması, cihazlara uzaktan erişim sağlayarak bilgi ve para çalma girişimleri, bilgisayarlara veya mobil cihazlara zararlı yazılımlar yükleyerek veri hırsızlığı yapılması yer aldı.
Bilgilendirmede, SMS, e-posta veya sosyal medya yoluyla gelen bildirimlerdeki bağlantılara veya linklere kaynağından emin olunmadan tıklanmamasının altı çizildi.
Hizmet alınan kuruluşun resmi iletişim kanallarını kullanarak doğrulama yapılması gerektiği ve tek tıkın, kişiyi sahte sitelere veya virüslere yönlendirebileceğine dikkat çekildi.
“Emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin”
Kullanıcıların banka hesaplarının hiç kimseye kullandırılmaması gerektiği vurgulanan bilgilendirmede, “Şifrelerinizi kimseyle paylaşmayın. Kendini savcı, polis, asker, banka çalışanı, avukat olarak tanıtan veya bir ödül, prim iadesi, kart aidatı iadesi için sizden şifrenizi, kart bilgilerinizi ve kişisel verilerinizi talep eden kişilere itibar etmeyin, bu amaçla gelen linklere tıklamayın. Güvenliğinizden emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin. Güvenlik açığı bulunan veya korsan uygulamalar, kişisel bilgilerinizi ele geçirebilir, cihazınıza zarar verebilir ve hatta kimlik hırsızlığına yol açabilir.” denildi.
Bankalarca yapılan güvenlik duyurularının takip edilmesi yönünde uyarıda bulunulan açıklamada, kişisel bilgilerin güncel kalması için bu duyurularda iletilen uyarıların da dikkate alınması gerektiğinin altı çizildi.
“Şifrelerinizi başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın”
Açıklamada, kişisel cep telefonuna, bilgisayara ve tablete yüklenen uygulamanın istediği izinlerin dikkatlice kontrol edilmesinin önem taşıdığı ifade edilerek şu uyarılarda bulunuldu:
“Bankacılık uygulamalarınızı resmi uygulama mağazalarından indirin. Bilinmeyen veya güvenilir olmayan kaynaklardan uygulama indirmeyin. Bankacılık uygulamalarında kullandığınız şifrelerinizi, başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın. Daha az güvenlikli sitelerde şifreleriniz ele geçirilebilir, bankacılık uygulamalarınıza bu şifreler denenerek giriş yapılabilir.
Güvenliğinden emin olmadığınız internet sitelerinden alışveriş yapmayın. Dolandırıcılık amaçlı açılmış sahte bir site üzerinden dolandırılabilirsiniz. Banka hesap özetlerinizi ve işlemlerinizi düzenli olarak kontrol edin, şüpheli bir durumda vakit kaybetmeden bankanızla iletişime geçin. Bu kapsamda; dolandırıcılık vakalarına ilişkin olarak resmi kurumlar ve hizmet alınan kuruluşlar tarafından yapılan tüm uyarılar ve bilgilendirmeler dikkate alınmalıdır.”
Google haritalar uygulamasında şirketlere yorum yapılması karşılığında küçük ödemelerle güven sağlayan, daha yüksek ödeme yapılabilmesi için ‘VIP gruba’ geçiş parası talebiyle 1500’ü aşkın kişiyi yaklaşık 1 milyar 200 milyon lira dolandırmakla suçlanan 54 kişi tutuklandı
Nevşehir merkezli 19 ilde eş zamanlı düzenlenen nitelikli dolandırıcılık operasyonunda gözaltına alınan 76 şüpheliden 54’ü tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin dünkü operasyonunda, 1500’den fazla kişiyi dolandırdıkları iddiasıyla gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri tamamlandı. Nevşehir Devlet Hastanesindeki sağlık kontrolünün ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 54’ü tutuklandı, 15’i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Şüphelilerden 7’sinin ise savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldıkları öğrenildi.
Küçük ödemelerle güven sağladılar
İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, kentteki bir müştekinin şikayeti üzerine çalışma başlatmış, yapılan araştırmada şüphelilerin yurt dışına kayıtlı numara üzerinden mesaj göndererek müştekilere “Google haritalar uygulamasında belirtilen şirketlere yorum yapıp puan verdirdiği, görevi yerine getirenlere küçük ödemeler yapılarak güven sağladıkları, daha yüksek ödemeler yapılabilmesi için “VIP gruba” geçiş parası talep ettiklerini belirlemişti.
Polisin 16 ay süren takibatında, müştekilerden toplanan paraların izlerini kaybettirmek için farklı hesaplara, daha sonra da kripto para hesaplarına aktarıldığı, paranın son olarak hiçbir kripto borsasına veya kişiye ait olmayan soğuk cüzdanlarda toplanıp nakde dönüştürüldüğü, para hacminin 1 milyar 200 milyon lira olduğu tespit edilmişti. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla dün İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Mersin, Samsun, Diyarbakır, Adana, Karabük, Muğla, Çorum, Yalova, Kocaeli, Şırnak, Batman, Kırklareli, Hatay, Ordu ve Van‘da 95 adrese düzenlenen eş zamanlı operasyonda 76 şüpheli yakalanarak Nevşehir’e getirilmişti.