Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

GES ile çiftçinin enerji ihtiyacının yüzde 70’i ücretsiz sağlanıyor

Antalya Büyükşehir Belediyesi, Döşemealtı Dağbeli Mahallesi’ndeki güneş enerjisi santralinden(GES) üretilen 5 MW’lik enerji ile çiftçinin enerji ihtiyacının yüzde 70’ini ücretsiz karşılıyor.

Yayınlanma:

|

Antalya Büyükşehir Belediyesinin Döşemealtı ilçesi bağlı Dağbeli Mahallesi’nde 90 bin metrekare alan üzerine kurulu güneş enerji santrali tam kapasite olarak üretimine devam ediyor. Çevreci, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına önem veren belediyenin santralinden üretilen 5 MW‘lik enerji çiftçiye sulama suyunda enerji desteği olarak veriliyor. Böylelikle tarımsal üretimin önemli harcama kalemlerinden birisi olan elektrik giderleri Türkiye’de ilk kez bir belediye tarafından ücretsiz karşılanıyor.

“10 bin çiftçi destekleniyor”

Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Seda Özel, 7santralin 90 dönüm arazi üzerine kurulu olduğunu kaydetti. Bu tesiste yaklaşık 5 megavata yakın enerji ürettiklerinin altını çizen Özel, “Üretilen enerjiyi çiftçilerimizin enerji giderleri için değerlendiriyoruz. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in yerelden kalkınma konusundaki en büyük projelerinden biri çiftçinin desteklenmesidir. Tarım girdilerinin yüksek olması nedeniyle çiftçilerimizin omzundaki yük bir hayli fazla. Bunu bir nebze hafifletebilmek adına biz burada ürettiğimiz enerjiyi çiftçilerimize destek olarak veriyoruz” dedi. Özel, 46 sulama kooperatifine destek sağladıklarını dile getirerek, 10 binden fazla çiftçinin katkı aldığını bildirdi.

“Elmalı ve Demre’ye de yapılacak”

4 yıldır faaliyette olan güneş enerjisi santralinin 2 yıldır aktif olarak kullanıldığının altını çizen Seda Özel, “ Daha da geliştiriliyor. Diğer ilçelerimize de santral kurmak için çalışma yapıyoruz. Öncelikle Demre ve Elmalı ilçelerinde benzer çalışmalar yürüyoruz. Bu tesis dışında farklı alanlarda enerji desteği yönünde çalışmaları var. Kendi enerjisini üreten belediye olarak ilk önce hizmet binasının çatısına bir uygulama yapıldı. ASAT enerjisini üreten sistemler kuruyor. Ama en büyük kapasite buradaki tesisimiz” diye konuştu.

“Çiftçilere enerji desteği veren ilk belediyeyiz”

Antalya’da güneşli gün sayısının fazla olmasının yanında uzun periyotlarda da almasının önemli olduğuna değinen Özel, “Tarımda 6 ay yoğun bir enerji kullanımı oluyor. Bu dönemde de maksimum seviyede güneş ışınlarından faydalanıyoruz. Çiftçilerimize enerji desteği veren ilk belediyeyiz. Enerji giderleri çok yüksek, böyle bir desteklenmenin yapılması gerekiyordu. Biz kooperatiflerin kapasitelerine göre enerjilerinin yüzde 70’ini karşılıyoruz” ifadelerine yer verdi.

“Su kaynaklarının korunması için çalışıyoruz”


Suyun önemine dikkat çeken Özel, Türkiye’de sulama üzerine projeler yapan tek belediye olduklarını işaret etti. Sadece yenilenebilir enerji değil, su kaynaklarının korunması içinde titiz bir çalışma yürüttüklerine değinen Seda Özel, “Bu noktada vahşi sulama ile ciddi anlamda mücadele diyoruz. Ücretsiz boru desteklerimiz var. Kapalı devre sulama istemlerini teşvik ediyoruz. Projelerimizle hiç su götürmemiş alanları suya kavuşturduk. Bu alanlara da istihdam yöneliyor. Geri göçleri teşvik ediyoruz. Bir sulama projesi ile binlerin üzerinde kişiye geçim kapısı sağlıyoruz. Hem enerji desteği hem ücretsiz sulama tesisleri ile çiftçilerimizin her zaman yanındayız” ifadelerini kullandı.

“Damla sulamaya geçişi teşvik ediyoruz”

Su kaynaklarında meydana gelen ciddi azalmayı gördükleri için kapalı devre sulamaya geçişi hızlandırdıklarına değinen Özel,“ Bu bölge içinde bir projemiz var ihale aşamasında. Amacımız su kayıplarını engellemek. Şuan oldukça fazla su zayiatı meydana geliyor. Çiftçilerimizin de talepleri var. Amacımız ailelerimizin tarıma devam ederek, ülke ekonomisine katkı sağlaması ve su kaynaklarımızın korunmasıdır. Kapalı devre sistem olursa enerji maliyetleri de düşecektir, kullanılacak su miktarı azalacaktır. Aynı miktardaki suyla, vahşi sulamada 50 dönüm, yağmurlamayla 100, damlama sulama ile 150 dönüm arazi sulayabilirsiniz. Enerji anlamında da ciddi bir kayıp oluyor” dedi.

“Bu destek bile bizi mutlu ediyor”

Kovanlık Mahalle Muhtarı Nazım Doğan, sulama suyunun yoğun olarak kullanıldığı bölgelerinde enerji maliyetlerinin yüksek olduğundan yakındı.
Büyükşehir belediyesinin verdiği enerji desteği ile maliyetlerimin yarı yarıya düştüğünü ifade eden Doğan, “Belediyemize teşekkür ediyoruz. Çiftçi örneğin 45 lira ödeyeceği faturasını destek aldığı için 20 yada 25 lira olarak ödüyor. Bu destek bile bizleri mutlu ediyor” dedi.

“Bir nebzede olsa ferahlatıyor”

Mahalle sakinlerinden Ömer Sağlam, çiftçilerin üretim maliyetlerinin yükseldiğini belirterek, “Bu zorluk içinde büyükşehir belediyesi bize enerji desteği veriyor, hatta bunun kapasitesini arttırmaya çalışıyor. Bu katkı bizi bir nebzede olsa ferahlatıyor. Destekler geldiği sürece biz çiftçiliğe sürdürmeye devam ederiz” diye konuştu.

İHA

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

VakıfBank’tan 915 milyon dolarlık sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi

Yayınlanma:

|

Yazan:

VakıfBank, 915 milyon dolarlık sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi temin etti.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, VakıfBank, çevresel ve sosyal temalı kredileri artırma hedefi çerçevesinde milli ekonomiye desteğini sürdürüyor.

Banka, 22 ülkeden 48 bankanın katılımıyla 361 milyon dolar ve 513 milyon avro olmak üzere toplam 915 milyon dolar tutarında 367 gün vadeli sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi temin ettiğini duyurdu.

Yılbaşından bu yana uluslararası piyasalardan 3 milyar dolar tutarında yeni kaynak sağlayan VakıfBank, yılın ilk sendikasyon kredisini de yüzde 113 yeniledi.

– ’14 yeni banka işlemimize ilgi gösterdi’

Açıklamada görüşlerine yer verilen VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, bu işlemin kendileri açısından en önemli noktalarından birisinin, katılımcı sayısının banka tarihindeki en yüksek sayıya ulaşması olduğunu belirtti.

Üstünsalih, ‘Bu durum Asya’dan Avrupa’ya, İngiltere’den Körfez bölgesine varıncaya kadar çok farklı coğrafyalardan 14 yeni bankanın işlemimize ilgi göstermesi sayesinde mümkün oldu.’ ifadelerini kullandı.

Üstünsalih, söz konusu kredi maliyetinin Kasım 2023 dönemine göre her iki para birimi için 100 baz puan azalarak, dolar dilimi için SOFR artı yüzde 2,50, avro dilimi için ise Euribor artı yüzde 2,25 seviyesinde gerçekleştiğini aktardı.

Söz konusu işlemle, sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredileri toplamının 1,5 milyar dolar seviyesini aştığını kaydeden Üstünsalih, ‘Bu anlamda uluslararası fonlama alanındaki öncü konumumuz, bir kez daha teyit edilmiş oldu. Bu vesileyle işlemimize destek veren ve yoğun ilgi gösteren tüm muhabir banka temsilcilerimize bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum.’ ifadelerini kullandı.

Üstünsalih, sürdürülebilir bankacılık alanındaki öncü konumları nedeniyle 2021’den bu yana sendikasyon kredilerini sürdürülebilirlik temalı olarak yenilediklerine değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:

‘Tüm bankacılık faaliyetlerimizi sürdürülebilirlik anlayışıyla yürüten bir banka olarak, odak noktamızı ve hedeflerimizi elbette sadece fonlama tarafıyla sınırlı tutmadık. Eş zamanlı olarak krediler tarafında da birçok çevresel ve sosyal temalı ürün geliştirerek müşterilerimize ihtiyaçları olan finansal çözümleri sunmaya devam ettik. Tüm bu gelişmeler ışığında ilk defa 2020 yılında oluşturduğumuz ‘Sürdürülebilirlik Finansman Çerçevesi’ni 2023 yılında revize ettik. Son olarak sürdürülebilirlik alanındaki hedeflerimizi bir adım daha öteye taşımak amacıyla sendikasyon kredilerimizi Sürdürülebilirlik Finansman Çerçevemize uyumlu hale getirdik. Böylece söz konusu çerçeve kapsamında sendikasyon kredilerimiz dahil sağladığımız çevresel ve sosyal temalı uluslararası fonları yine çevresel ve sosyal temalı kredi ürünleri aracılığıyla müşterilerimizin kullanımına sunmaya ve Türk bankaları arasındaki öncü konumumuzu korumaya devam edeceğiz.’

Okumaya devam et

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sürdürülebilirliği Daha Somut Hale Getirmek

Yayınlanma:

|

Yazan:

On yıl önce MIT Sloan Management Review’un sürdürülebilirlik konuk editörü olduğumda, kurumsal sürdürülebilirlik yönetiminin gelişimini takip etmek için Boston Consulting Group sponsorluğunda bir araştırma projesine katıldım. Dokuz yıl boyunca, yıllık küresel anketlerimiz 118 ülkede 60 binden fazla katılımcıya ulaştı.

Pek çok içgörü mevcut olsa da, sürdürülebilirlik girişimlerinden elde edilen maddi olmayan değerin nasıl hesaba katılacağı konusunda kalıcı bir yönetimsel zorluk vardı. Yöneticiler bu çabaların önemli paydaşlar üzerinde yarattığı etkilerin farkında. Örneğin, sosyal açıdan duyarlı olan Y kuşağı çalışanları, sorumlu şirketlerde çalışmak istiyor. Anketlerimiz, bu çalışanların işverenlerini sadakat, bağlılık ve daha az devamsızlıkla ödüllendireceklerini gösteriyor. Benzer şekilde, müşteriler de satın aldıkları ürünler konusunda kendilerini iyi hissetmek istiyorlar, bu yüzden işlerini topluma ve çevreye önem veren şirketlere veriyorlar. Yatırımcılar, ortaklar, siyasetçiler gibi diğer paydaşlar için de benzer argümanlar ileri sürülebilir. Buradaki zorluk, bu önemli paydaş etkilerinin görülmesinin veya ölçülmesinin zor olmasıdır.

Şu şekilde düşünebilirsiniz: Size iki yumurta gösterip birinin sürdürülebilir olduğunu söyleyebilirim ama onlara bakarak hangisinin olduğunu anlayamazsınız. Yumurtanın sürdürülebilirliği tavukların nasıl yetiştirildiğine, neyle beslendiklerine, çiftçilere nasıl davranıldığı ve tazminatlarının nasıl ödendiği gibi şeylere bağlıdır. Market reyonunda bir yumurta tutarken bunların hiçbirini göremezsiniz. Tipik bir alıcı için soyut bir özelliktir.

Peki, bunun üstesinden nasıl gelebilirsiniz? Seçeneklerden biri “somutlaştırmak”, yani maddi olmayan faydaları paydaşlar için daha açık hale getirmektir.

Yelpazenin bir ucunda pazarlama yer alıyor. Bir yumurta sandığının üzeri logolarla, mutlu tavuk resimleriyle ve “organik”, “kafessiz”, “antibiyotik yok”, “serbest dolaşan” gibi ifadelerle süslenebilir. Elbette, müşteri bunların hiçbirini doğrulayamaz. Şirketin sözüne güvenmeleri gerekir. Algılanan herhangi bir sürdürülebilirlik değeri, müşterinin markanın iddialarına güvenmesine bağlıdır.

Diğer bir seçenek ise üçüncü taraf sertifikaları aracılığıyla iddiaları daha somut hale getirmektir. “Certified Humane” veya “Fair Trade” gibi etiketler, doğrulanabilir standartlarla desteklendiğinden pazarlamaya göre daha somuttur. Bu, bir şirketin mali tablolarının muhasebeciler tarafından denetlenmesine ve onaylanmasına benzer.

Bu yaklaşımlar, sürdürülebilirlik performansı açısından değerlendirilebilecek somut bir ürün ve süreç mevcut olduğunda işe yarar. Peki ya ürün veya süreç henüz mevcut değilse ve işin başarısı paydaşların gelecekte somut faydalar olacağına inanmasına bağlıysa?

Belirsiz Bir Geleceği “Somutlaştırmak”

Yüksek düzeyde soyut sürdürülebilirlik etkileri söz konusu olduğunda iletişim zorluğu daha da artıyor. Örneğin sürdürülebilir tarımı ele alalım. Savunucular, bu uygulamanın dayanıklı gıda sistemleri oluşturabileceğini, kültürel mirası koruyabileceğini, iklim değişikliğini azaltabileceğini ve daha fazlasını iddia ediyor. Bu faydalar tüketiciler için sadece soyut değil; bazıları yalnızca gelecekte gerçekleşecek. Bu soyut faydaları bugün yumurta alışverişi yapan tüketicileri etkileyebilecek şekilde göstermenin bir yolu var mı?

Son birkaç yıldır Intel’in bu soyutluk sorunuyla nasıl başa çıktığını inceliyorum. 2010’ların sonlarında şirket, optimize edilmiş yapay zekâ çipi yeteneklerine ve entegre yapay zekâ uygulamalarına milyarlarca dolar yatırım yaparak kendisini hızla büyüyen yapay zekâ işinde konumlandırıyordu.

Bu yatırımlardan değer elde edilmesi iş dünyası liderlerine, hükümet yetkililerine ve genel halkın yapay zekâ devrimini benimsemesine bağlıydı. Ancak bu, ChatGPT’nin yapay zekanın potansiyelini dünyaya göstermesinden yıllar önceydi. O zamanlar insanların yapay zekâ hakkındaki izlenimleri yalnızca bilim kurgu filmlerinden ve uzmanlardan geliyordu.

Intel’in halkla ilişkiler ekibi, paydaşlarla anket yaptıklarında yapay zekâ hakkında ortaya çıkan birbiriyle çelişen anlatılar tespit etti. Olumsuz tarafta, yapay zekânın işleri ortadan kaldırma ve küresel ekonomik eşitsizliği daha da artırma potansiyeline ilişkin endişeler vardı. Olumlu yapay zekâ anlatısı ise problemleri çözmek için insan-makine işbirliği ile ilgiliydi. Bu işbirliğinde insanlar yapay zekânın yapamadığı yaratıcı işleri yapar ve ezber işi makinelere bırakır. Birbiriyle rekabet içinde olan anlatılar, kamuoyu için açık olmayan, dolayısıyla soyut olan hayali bir geleceğe dayanıyordu.

Soyut anlatılar, 2016 yılında birçok ülkenin ulusal yapay zekâ strateji planları geliştirmeye başlamasıyla somut sonuçlar doğurmaya başladı. Olumsuz anlatının hâkim olması durumunda riskten kaçınan hükümet politikası, teknolojinin benimsenmesini yavaşlatabilirdi. İhtiyaç duyulan şey, yapay zekânın sürdürülebilirlik faydalarını göstermek ve bunu yaparken de olumlu bir yapay zekâ geleceğini somutlaştırmaktı.

Intel, bu geleceğin ortaya çıkmasına yardımcı olmak amacıyla, çeşitli küresel pazarlarda K-12 öğrencilerine yapay zekâ eğitimi vermek amacıyla hükümetler ve ulusal okul sistemleriyle sektörler arası bir işbirliği olan AI4Y’yi başlattı. Öğrenciler yapay zekâ uygulamalarının teknik yönlerini öğrendiler ve aynı zamanda kendi toplumlarındaki gerçek dünyadaki sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için yapay zekânın etik olarak kullanılmasını vurgulayan hümanist bir yaklaşım konusunda da eğitildiler. Amaç, yapay zekâyı demokratikleştirirken politika yapıcılar ve halk için daha anlaşılır hale getirmek ve onu dünya çapındaki kullanıcılara sunmaktı.

2019 itibarıyla dokuz ülkeden on binlerce öğrenci AI4Y programlarına katılmıştı. Program tasarımının bir parçası olarak öğrenciler öğrendiklerini topluluklarındaki gerçek zorlukları çözmek için uyguladılar. Zorbalık, bilgisayar enerjisi kullanımı ve depresyon taraması gibi sosyal ve çevresel sorunları ele alacak yapay zekâ uygulamaları oluşturdular. Bir vakada, Güney Kore’deki Busan Bilgisayar Bilimleri Lisesi’ndeki bir grup öğrenci, Kore’nin fermente lahanadan yapılan temel gıdası olan kimchi’nin fiyatlarını tahmin etmek için yapay zekâ becerilerini kullandı. “Sebze” ve “veri”den türetilerek VEGITA Projesi olarak adlandırılan bu proje, kimchi hazırlığını ve tüketimini olumsuz etkileyen lahana fiyatlarındaki dalgalanma sorununu ele aldı. Ekip, Kore Meteoroloji İdaresi ve Tarım Bakanlığı tarafından toplanan 3 bin sıcaklık ve yağış veri noktasını analiz etmek için makine öğrenimini kullandı ve ardından mevsimsel tahminlere dayalı olarak lahana fiyatlarını tahmin edebilecek bir tahmine dayalı analitik arayüzü oluşturdu. Sonuçlar daha sonra üreticiler tarafından kimchi üretimi için lahana satın alma zamanını belirlemelerine yardımcı olmak için kullanılabilecekti.

AI4Y, yapay zekânın geleceğine ilişkin olumsuz anlatıdaki endişelere güçlü bir yanıt verdi. Eğer yapay zekâ çocuklar tarafından okullarındaki ve topluluklarındaki gerçek sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için kullanılabiliyorsa, başka nasıl iyilik için uygulanabilirdi?

Temmuz 2021 itibarıyla AI4Y 15’ten fazla ülkede kullanıma sunuldu ve Intel bunu 30 ülkeye çıkarmayı planlıyor. Bu, Intel’in her biri vatandaşlardan liderlere kadar farklı bir paydaş grubunu hedefleyen beş “dijital hazırlık programından” biri. Bu programlar, yapay zekânın potansiyel faydalarının çoğunu dünya çapındaki öğrenciler, çalışanlar ve karar vericiler için gerçek ve somut hale getiriyor. Intel’in programları, hükümetlerle ortaklık kurarak ülkenin iş gücünün olumlu bir yapay zekâ geleceğine katılmaya ve onu yaratmaya hazırlanmasına yardımcı oluyor.

Somut Değer Yakalama

Sürdürülebilirliğin sürdürülebilmesi için bir şirket açısından kârlı olması gerekir. Eğer kârlı değilse, bu bir sübvansiyondur ve neredeyse tanımı gereği, sübvansiyonlar geçicidir. Piyasalar değişirse, liderlik değişirse veya ekonomiler çökerse sübvansiyonlar ortadan kalkabilir. Ancak kârlıysa, yani maliyetin üzerinde değer yaratıyorsa sürdürülebilir olacaktır, çünkü bu iyi bir iştir. Şirketler, paydaşlar için sürdürülebilirlik değerini somutlaştırarak kendilerini, daha fazla iş değeri elde edecek ve sürdürülebilirlik çabalarının sürdürülebilir olmasını sağlamaya yardımcı olacak şekilde konumlandırıyor.

Gregory C. Unruh-HBR

Okumaya devam et

ŞİRKETLER

ELEKTRİKLİ ARAÇLARA ŞARJ EDEN KALDIRIMLAR GELİYOR

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şarj noktalarının çok az olması elektrikli otomobil sürücülerinin hayatını zorlaştırıyor ve yeni araçların satışını yavaşlatıyor.

Elektrikli araçların daha kolay şarj edilmesini sağlamak ve araç satış oranını arttırmak için Kuzey Ren-Vestfalya’da kaldırımdan şarz testleri yapılıyor. Rheinmetall firmasının bu projesini yeni test bölgeleri takip edecek.

Sürücüler elektrikli araçlarını sokağa park edip şarj kablosunu kaldırımdaki bir prize bağlayabiliyor. İlk şarj kaldırımları nisan ayının sonundan bu yana Köln ve Nörvenich’te faaliyette. Rheinmetall firması yakın zamanda Rheinland ve Ruhr bölgesindeki diğer şehirlerin de kaldırım kenarında şarj etmeye başlayacağını doğruladı.

Şarj bordürlerinin kullanımı hem kolay hem güvenli. Sokak görünümünü bozmayacak bir tasarımı da mevcut. Şarj işlemi, geleneksel bir şarj istasyonunun çıkışına karşılık gelen 22 kilowatt’ta gerçekleşiyor. Ancak bu istasyonlar çok fazla yer kaplıyor ve özellikle şehir merkezlerinde, örneğin bina yönetmelikleri nedeniyle kurulumları genellikle zor oluyor.

KIŞIN KENDİNİ ISITIYOR

Öte yandan yaklaşık 80 kilo ağırlığında olan şarj bordürleri kaldırımlara kolayca monte edilebiliyor. Sokak aydınlatması için elektrik hatları altta olduğu için kolaylıkla bağlantı yapılabiliyor.

Rheinmetall, savunma sanayindeki deneyimi sayesinde teknolojinin güvenliğini garanti ediyor. Priz ve elektronik aksam, beton bordürlerin ve paslanmaz çeliğin arkasında yağmur suyundan ve yol kirinden korunuyor ve koruyucu kapak, araç sahibinin şarj kartı veya bir şarj uygulaması aracılığıyla açılıyor. Şarj bordürleri kışın teknolojinin donmasını önlemek için ısıtılabiliyor.

ARTI49

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.