Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Haftalık Bülten

Yayınlanma:

|

Genel Gündem

Geçtiğimiz hafta yurt içinde büyüme ve enflasyon verileri ön plana çıktı. 2021 yılının son çeyreğinde Türkiye GSYH’si 2020 yılının son çeyreğine göre %9,1 yükseldi. Beklentiler de bu noktaya işaret ediyordu. Böylece Türkiye ekonomisi 2021 yılında %11 büyüdü. 2021 geneli için sanayi kollarına bakıldığında tarım,inşaat ve finans faaliyetlerinin daraldığı görülüyor. Kalan tüm sektörlerde ise büyüme elde edildi. Hem son çeyrekte hem de yıl genelinde büyüme, hanehalkı harcamaları ve net ihracat tarafından geldi. Son çeyrekte yatırımlar ve kamu harcamaları tarafında daralma görüldü. Türkiye’de Şubat ayında enflasyon üzerinde geçişkenlik etkileri hissedilirken, özellikle gıda tarafındaki fiyat artışları manşeti yukarı çekmeye devam ediyor. Buna göre Şubat ayında enflasyon aylık %4.8 artışla yıllık bazda %54.44 seviyesine geldi. Enflasyon üzerinde geçişkenlik etkilerinin devam etmesi ve enerji fiyatlarındaki yükseliş, yıl içinde tepe noktasının %60 seviyesinin üzerinde olabileceğine işaret ediyor. Cari petrol fiyatları ve FED’in sıkılaşma patikasına dair verdiği sinyaller enflasyon üzerindeki ilave yukarı yönlü riskleri canlı tutuyor. Güncel görünüm yılsonu enflasyonunun %40’ın üzerinde gerçekleşebileceğine işaret ediyor. Bununla beraber Şubat ayı için gelen öncü dış ticaret verisi 8.1 milyar dolar açık ile cari dengedeki olumsuz seyrin devam ettiğini gösterdi. Haftaya Ocak ayı cari denge verisi yayınlanmadan önce 2022 için toplam cari denge beklentimizi 22 milyar dolar açık oluşması yönünde revize ettik.

Küresel tarafta FED Başkanı Powell’ın verdiği sinyaller Mart ayında FED’in politika faizinde 25 baz puan artışa gitmesi yönündeki beklentileri pekiştirdi. Vadeli piyasa fiyatlamaları toplam 150 baz puanlık artışa işaret etmeye devam ediyor. Avrupa tarafında ise jeopolitik riskler hem enflasyon hem de büyüme üzerinde daha yoğun hissediliyor. Bu da uygulanacak politikanın sonuçlarının belirsizlik aralığını arttırıyor ve karar vericilerin elini güçsüzleştiriyor. Bunun bir sonucu olarak EUR/USD paritesinde 1.10 seviyesinin altında fiyatlamalar görüldü. ABD’de Şubat ayında tarım dışı istihdam 678 bin kişi artış kaydetti. Veri beklentilerin oldukça üstünde kalsa da saatlik ortalama kazançların yıllık %5.1 artış kaydetmesi enflasyon üzerinde ücret yönlü etkilerin sınırlı kaldığına işaret etti. Veri sonrası ABD işsizlik oranı %3.8 ile gerilemeye devam etti.
Aktif Bank
Döviz Kurları:

Gelişen ekonomi para birimleri için negatif bir hafta geride kalırken Güney Amerika para birimleri pozitif ayrıştı. Jeopolitik riskler çerçevesinde oluşan piyasa fiyatlamaları Doğu Avrupa tarafındaki varlıklara satış getirirken Rus rublesi haftalık bazda %25 oranında değer kaybetti. Türk Lirası da bu süreçte %3 seviyesinde değer kaybederken son 2 haftadır 50 günlük hareketli ortalamasından ayrışıyor. Türkiye CDS priminin 650 baz puan seviyesine yükselmesi, cari denge ve enflasyon konusunda piyasa beklentilerinin bozulması kur üzerindeki baskıyı da artırıyor.

Küresel tarafta Euro %2’nin üstünde değer kaybı ile negatif ayrışan tarafta yer aldı. EUR/GBP paritesinde de 2016’dan beri fiyatlamalarda görünen koridorun desteğinin test edildiği görülüyor. Dolar endeksi düşük risk iştahında kuvvetli seyrini sürdürüyor. FED tarafından gelen sinyaller para politikasında sıkılaşmaya işaret etmeye devam ettiği için USD tarafında kuvvetli görünümün devam etmesi beklenebilir.
Aktif Bank
Faiz Enstrümanları:

Türkiye 2 yıllık gösterge tahvil faizi %23 seviyesinin üzerinde fiyatlanırken haftanın son işlem günlerinde bir miktar yükseldi. TL OIS piyasasında da tüm tenorlarda yükseliş görülürken 1 yıllık tenorda 300 baz puanın üzerinde artış görüldü. CDS fiyatlamaları ile faizler üzerindeki yukarı yönlü riskler bir süre daha devam edecektir.

Avrupa tarafında 10 yıllık tahvil getirileri haftalık bazda geriledi. ECB’nin faiz artırım konusunda bu yılı takvimden çıkardığına yönelik verdiği sinyaller tahvil faizlerini de aşağı yönlü etkiliyor. ABD’de vadeli piyasa fiyatlamaları 1 yıl içinde 150 baz puanlık faiz artırımına işaret ediyor. 1 ay öncesine göre ima edilen faiz artış beklentisi 10 baz puan daha yukarıda bulunuyor. Bu durum dolar endeksini desteklemeye devam ediyor.
Aktif Bank
Hisse Senetleri:

BİST100 endeksi haftayı kazançla geçirdi ve 2000 seviyesine yakın fiyatlanmaya devam etti. Kurdaki oynaklığın düşük seyretmesi ve yabancı pozisyonlanması hisse senetlerini destekliyor. Yabancı bankaların TL Swap pozisyonlanmaları, yabancı çıkışında sınırlı alan kaldığına işaret ediyor.

Küresel tarafta risk iştahının düşük olması hisse senetlerine de satış baskısı getirirken Avrupa tarafının oldukça negatif ayrıştığı görülüyor. Euro Stoxx 50 endeksi haftalık bazda %9’a yakın değer kaybı yaşarken Euro’daki değer kaybı da hesaba katıldığında reel olarak kayıplar derinleşti. İngiltere’de FTSE endeksi %11’in üzerinde kayıp yaşadı. Asya’da da kayıplar görülürken ABD’deki hisse senedi endekslerinin bir miktar daha pozitif ayrıştığı görülüyor.
Aktif Bank
Emtia:

Değerli metaller tarafında petrol fiyatları ön plana çıktı. Arz tarafında zayıflık beklentileri petrol fiyatlarını yukarı yönlü desteklemeye devam ederken Brent petrol varili 120 dolar seviyesini test etti. İran ile nükleer anlaşma gelebileceği yönündeki haber akışları petrol arzını destekleyeceği için yukarı yönlü ralliyi bir miktar sınırladı. Diğer enerji fiyatları da o yükselirken Hollanda borsasında doğalgaz kontratları Aralık ayındaki seviyesini geçti. Değerli metaller tarafında kazançlı bir hafta geride kalırken paladyum %20’nin üzerinde değer kazancı elde etti.
Aktif Bank
Takip Edilecek Veriler

Haftaya yurt içinde Ocak ayı sanayi üretimi ve ödemeler dengesi verileri ön plana çıkıyor. Ocak ayında yüksek dış ticaret açığının da etkisiyle 7.8 milyar dolar cari açık verilmesini bekliyoruz. Cari enerji fiyatları cari denge üzerindeki zayıflığın sürmeye devam edeceğine işaret ediyor. Sanayi üretimi verisinde ise yıllık bazda kuvvetli baz etkisi olsa da enerji kesintilerinin etkisiyle aylık bazda daralma yaşanmasını bekliyoruz. Küresel tarafta ECB toplantısı ön plana çıkıyor. Hem iç talepte daralma hem de enflasyon tehlikesi ile karşı karşıya olan ECB’nin para politikası üzerine vereceği sinyaller takip edilecek. Son sözlü yönlendirmeler çerçevesinde ECB politika faizine dair beklentiler yaklaşık 30 baz puan düşüş kaydetti.
Aktif Bank
Aktif Bank Araştırma

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez cevapladı: Vatandaş niçin döviz satışına başladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yerel seçimlerden sonra döviz kurlarında sabitleşme eğilimi oluşunca döviz bozdurma eğilimi hızlandı. Son haftalarda yabancı para mevduatındaki (soldaki grafik) ve Türk Lirası mevduatındaki (sağdaki grafik) eğilim şöyle (grafikler BDDK günlük bültenden alındı):

Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar. Bunun iki nedeni var: (1) Bankalar döviz mevduatına faiz vermiyor. (2)  USD/TL kuru son zamanlarda sabitleşme eğilimi gösteriyor ve yakın gelecekte kurun gerileyeceği tahmin ediliyor.

 Bu durumu bir tablo eşliğinde anlatalım. Burada dolardan TL’ye çevrilen paranın üç ay süreyle (yıllık yüzde 50 üzerinden) üç ay süreyle yüzde 12,5 net faizle hesapta kalmasını örnek aldım.

Bankada sıfır ya da sıfıra yakın faizle 100.000 dolar mevduatı bulunan bir kişi bu parasını bugünkü 32,20 USD/TL kurundan TL’ye çevirdiğinde 3.220.000 TL’si olur. Bunu bankaya üç aylık TL mevduat olarak yatırdığında (yıllık yüzde 50, üç aylık yüzde 12,5 vergi sonrası net faiz hesabıyla) üç aylık vade sonunda eline anapara + faiz olarak 3.622.500 TL geçer.

Eğer bu dönem sonunda USD/TL kuru değişmeden kalmışsa bu parayı tekrar dolara çevirdiğinde (3.622.500 / 32,20 =) 112.500 doları olur. Aynı miktarı dövize dayalı bir yatırım fonuna yatırmış olsaydı üç ay sonunda (üç aylık ortalama yüzde 1,25 net getiri hesabıyla) 101.250 doları olacaktı. Bu durumda bu kişi parasını TL’ye çevirip mevduat yaparak fonda tutmaya göre (112.500 – 101.250 =) 11.250 dolar daha fazla kazanç sağlamış olur.

Buna karşılık bu dönem sonunda USD/TL kuru 35,80’e yükselmişse anapara + faiz toplamı 101.187 dolara gerilemiş olursa parayı dolar fonunda tutmaya göre oluşan avantaj ortadan kalkmış olur ve parasını mevduata yatırmakla fonda tutmaya göre 63 dolar zararlı çıkar.

Benzer işlemleri yurt dışından dolarla borçlanıp yapanlar da var. Buna carry trade deniyor. Carry trade; bir yerden düşük faizle kredi alıp başka yerde yüksek faizle borç vererek aradaki faiz farkından yararlanma işlemidir. Bunu da bir örnekle açıklayalım.

Bir Amerikan fon şirketinin ABD’deki bankasından yüzde 5 yıllık faizle 1.000.000 dolar çekip Türkiye’ye getirdiğini, 32,20 kuru ile bozdurup 32.220.000 TL aldığını varsayalım. Bu fon şirketinin bu parayı aynı gün (üç aylık yüzde 12,5 net faiz hesabıyla) üç ay vadeli olarak bankaya yatırdığını varsayalım. Tablo şöyle olacaktır:

Bu şirket üç aylık vade sonunda bankadan anapara + faiz olarak (32.200.000 x 1,125 =) 36.225.000 TL alacaktır.

Eğer bu üç ay sonunda kur değişmeden 32,20 olarak kalmışsa bu şirketin anapara + faiz toplamı (36.225.000 / 32,20 =)  1.125.000 USD, buna göre kazancı (ABD bankasından aldığı anapara + faiz olan 1.015.000 dolar düşüldüğünde) 110.000 dolara denk gelecektir.

Buna karşılık bu üç ay sonunda kur 35,69’a yükselmişse bu fon şirketi aynı hesapla gidersek 10 dolar zarar etmiş olacaktır.

Doları, TL’ye çevirerek TL mevduata yatırıp yüksek faizden yararlanarak dolar kazancı elde etmenin iki koşulu var: (1) TL mevduat faizinin yüksek olması. (2) Kurun üç aylık süre sonunda 35,70’i aşmaması.

Son dönemde dövizdeki çözülme ve TL mevduattaki artış burada anlattığım şekilde yapılan işlemler nedeniyle oluyor. Böylece kur sabit kalıyor hatta geriliyor. Bu gelişimin ilk olumlu görüntüsü dolarizasyon oranındaki gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Bu dövizler bankalara oradan da Merkez Bankası’na geldiği için rezervleri arttırma gibi olumlu bir görünüm de yaratıyor. Kurun düşük kalması dolar cinsinden hesaplanan GSYH’nin ve kişi başına gelirin yüksek görünmesini sağladığı için sanal bir iyileşme sergiliyor. Öte yandan kurun düşük kalması üretiminin önemli bölümü ithalata bağlı olan ekonominin ithal girdi maliyetlerinin düşmesine ve dolayısıyla maliyet enflasyonunun frenlenmesine yol açıyor. Buna karşılık bu işlemlerin ciddi riskleri var: (1) Kurun sabit kalması ya da gerilemesi Türk Lirasının aşırı değerli hale gelmesine yol açarak ihracatı sıkıntıya sokarken ithalatı teşvik edici etki yaratıyor. Bunun etkilerini önümüzdeki dönemde yaşayacağız. Merkez Bankası bu durumu önlemek için bu kez döviz satın almaya yöneliyor. (2) Şirketler, dövizle borçlanıp bu işlemi yapmak için döviz pozisyonu açma (açık pozisyon) yolunu seçiyorlar. Ki bunun yarattığı sorunlar Türkiye’yi 2001 krizine getirmişti. (3) Ülke, yeniden sıcak para cenneti haline geliyor. Kurda biraz hızlı yukarı yönlü hareket olması halinde bu akım hızla tersine dönebilir ve bu kez kur hızla yükselir ve döviz sıkıntısı yaşanabilir.

2021 yılında, enflasyon yükselme eğilimindeyken faizleri düşürmeye başlamanın sıkıntılarını çözmek için önce kur korumalı mevduat denendi. Bu deneme bir faciaya yol açtı: Faiz vermeyelim derken çok daha fazla paralar ödendi Merkez Bankası tarihi bir zarar yazdı. Henüz o mesele çözülemeden bu kez de yakın geçmişte yaşadığımız carry trade olayı tekrar canlandı ülke yeniden sıcak para cenneti haline geldi.

Hep söyledik: Eğer rezerv paraya sahip değilseniz ve enflasyonunuz yüksekse tek başına faizi düşürerek ekonomiyi bozabilirsiniz ama tek başına faizi yükselterek ekonomiyi düzeltmezsiniz.

Ya da yüzlerce yıl önce Çinli bilgelerin dediği gibi “bin doğru adım bir yanlış adımı düzeltmeye yetmez.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Yabancının TL âşkı alevlendi: Hisse ve tahvil portföyleri 4 yılın zirvesinde

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Küresel mali piyasalardaki ılımlı havanın korunduğunu, içeride ise dizginleri iyice eline alan TCMB’nin sergilediği istikrarlı duruş ile adeta bahar havasının egemen olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yerel seçimler öncesi TCMB’nin son hamleleri ile perçinlenen iyimser havanın bundan sonra ralli havasına dönüşmesi için yabancının TL’ye ulaşımının önünü açacak swap sınırlamalarının da gevşetilmesi bekleniyor. Bunun da ötesinde, Haziran sonu FATF’ın Türkiye’yi gri listeden çıkarması da yabancının bakış açısı ile oyun değiştirici bir gelişme olacaktır. Hülâsa, dün esen ılımlı rüzgârların ve yakın döneme ilişkin beklentilerin de yardımı ile BİST100 endeksi birkaç günlük bocalama ardından günü %1,6 oranında yükselişle tamamladı. USDTRY kuru TCMB’nin defans hattını bir nebze de olsun gevşetmesi işe 32,1’li seviyelerine gerilerken, CDS risk primi son dört yılın ya da pandemi sonrası dönemin en düşük seviyesi olan 265 baz puanı test etti. İki yıl vadeli gösterge tahvil bileşik faizi ise %42,53 seviyesine gerileyerek 2024 yılının en düşük seviyesine ulaşarak olumlu havayı teyit etti.
  • Her hafta Perşembe günü olduğu üzere, TCMB’nin ve BDDK’nın haftalık raporlarını büyük bir dikkatle irdeliyoruz. Bu bağlamda, 10 Mayıs ile biten haftada yabancı yatırımcı 85 milyon dolar hisse senedi, 2,8 milyar dolar ile rekor seviyede devlet tahvili (DİBS) satın aldığını gördüm. Yabancının hisse senedi ve tahvil portföyü artan ilginin ışığında son 4 yılın zirvesine yükseldiğini büyük bir mutluluk ile kaleme alıyorum! Öte yandan, TCMB’nin swap ve kamu dövizleri hâriç net yabancı para pozisyonu eksi 27,2 milyar dolar seviyesine kadar iyileşti. Bu da seçim sonrası dönemde TCMB’nin yaklaşık 47 milyar dolar rezerv biriktirdiğine işaret ediyor. Yaz aylarının getireceği turizm gelirleri ile birlikte konu ele alınırsa, manşet rakamın pozitife geçeceğine neredeyse kesin gözüyle bakıyoruz.
  • Net rezervler iyileşirken, TCMB’nin brüt rezervlerinin de söz konusu haftada 7,5 milyar dolar artış kaydederek 134,4 milyar dolar seviyesine iyileştiği not edelim. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları ise (DTH) yine 10 Mayıs ile biten haftada 3,1 milyar dolar daha azalarak 172,6 milyar dolar seviyesine geriledi. Böylelikle son 6 haftada DTH hacmi 13,2 milyar dolar azalırken (TL’ye geçiş hızlandı), BDDK verilerine göre, KKM hacminde de haftalık 36,4 milyar TL düşüş yaşanmış. Böylelikle, KKM yatırımcılarının da TL âşkı, kurun gerilemesi veya TL’nin reel anlamda değerleneceği beklentisi ile artarken, uzun bir süredir bebek adımları ile gerileyen KKM’den çıkışın da ivme kazandığını görüyoruz. KKM’de yaşanan son 3 ayın en hızlı düşüşü ile stok bakiyesi de 2,2 trilyon TL’nin altına indiğini (dolar karşılığı 68,3 milyar dolar) not edelim.
  • Dışarıda ise, ABD’de hafta ortası açıklanan perakende satışlar verisinin beklentiyi karşılayamaması veya ABD enflasyonunda üç aylık artış ardından yaşanan ilk gerileme sonrası FED’den bu yıl beklenen 3 adet indiriminin yarattığı iyimser havanın genel hatları ile piyasalarda alımları desteklemesi ardından dün piyasalar günü soluklanarak geçirdi. Altının ons fiyatı 2,400 doların kıyısında işlem görmeye devam ederken, asıl patlayıcı hareketi yapmasını beklediğimiz gümüş ise haftayı Çin Seddi olarak gördüğümüz 30 doların hemen altında tamamlamaya aday görünüyor. 30 doların üzerinde haftalık bir kapanış gümüşü başka bir dünyaya taşıyacağını düşünüyoruz. Altın gümüş rasyosunun da üç yıl ardından teknik bir kırılım gerçekleştirerek (bugün haftalık kapanış ile teyit almayı ümit ediyoruz) gümüşe büyük bir destek verme noktasında olduğunu not edelim.
  • ABD borsalarının geceyi hafif de olsa kayıplar ile tamamlaması sonrasında bu sabah Asya’da da gösterge endekslerde hafif de olsa düşüş eğilimli bir seyir görüyoruz. Çin’de açıklanan fabrika üretimi dış talepteki iyileşmenin de etkisiyle Nisan ayında tahminlerin üzerine artış kaydederken, perakende satışların ise beklenmedik bir şekilde yavaşladı. Bu tabloyu da Çin’in çok üretip tıpkı Japonya’da olduğu üzere az tüketmesi yuani üretim fazlası yaratıp ihracat kanalı üzerinden dünyanın geriye kalan kısmında ise yerli üretimi baskılamaya neden olduğu şeklinde okuyoruz. Bunun da pek çok ülkede üretmek yerine ithal etmeyi teşvik ettiğinin altını çizmek gerekiyor. Hazır konu üretime gelmişken, müsadenizle hafta ortası katıldığım bir ekonomi panelinde elde ettiğim görüşlerimi yazarak devam etmek isterim.
  • Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin organize ettiği “Enflasyonist Ortamda Türkiye ve KKTC’de Finansal ve Ekonomik Gelişmeler” konulu panelde konuşan Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği Başkanı Olgun Önal ve KKTC Merkez Bankası Başkanı Rifat Günay’ı can kulağı ile dinledim. Özellikle, 2000-2001 krizinde 15 bankanın kaybı ile edinilen tecrübenin KKTC finansal sistemini güçlü kıldığını söyleyen Günay, artan kriz tecrübesi ve otorite olarak aldıkları hızlı aksiyonlarına değinerek, özellikle son yıllarda artan dolarizasyon eğilimi karşısında, sektörün TL ihtiyacını gidermek adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile imzalanan 500 milyon dolar büyüklüğünde swap anlaşmasına işaret ederek, uygulanan makro ihtiyati tedbirler ile sektörü rahatlattıklarını anlattı. Başka bir ülkenin para birimini kullanmanın getirdiği para politikasının işlevsizliğine rağmen, KKTC’de enflasyon oranının Türkiye’nin üzerinde seyretmesinin ana nedenleri olarak üretim eksikliği, kurun ithal ürünler üzerinden getirdiği ilave geçişkenliğe de atıfta bulunan Günay -hatırlanacağı üzere KKTC’nin gıda enflasyonun dünyanın en yüksek beşinci enflasyonu olduğunu daha önce bültenlerimizde paylaşmıştık- üretimin önemine ve beraberinde maliye politikalarının etkinliğine; denetim ve kamunun da hızlı aksiyon alması gerekliliğine vurgu yaptı.
  • Bankalar Birliği Başkanı (Kıbrıs İktisat Bankası Genel Müdürü) Önal ise, özellikle iç ekonomik dinamiklerle aktif büyüklüğü 8 milyar dolara yaklaşan Kuzey Kıbrıs bankacılığını da enflasyonun olumsuz yönde etkilediğini, aktif pasif yapısını ve kalitesini bozduğunu, müşterilerin resmî para birimi Türk Lirasından uzaklaşarak yabancı para birimlerini güvenli liman olarak gördüğünü, kuvvetli para ikamesi ile karşı karşıya kaldıklarını, toplam mevduat içinde TL’nin payının 9 yıl öncesine göre %60 seviyesinden %15’e kadar gerilediğini, mevduatların %90’ının 3 aya kadar vadeli ürünlerde değerlendirilmeye başlandığını, müşterinin uzun vadeden uzaklaştığını ve vade uyumsuzluğu riskinin arttığını söyledi. Yüksek kârlılıkla çalıştığı yönünde eleştirilen bankacılık sektörünün iddiaların aksine negatif reel özkaynak kârlılığı ile faaliyet gösterdiğini, dolar bazında son 9 yılda özsermayelerin neredeyse kur ve enflasyon şokları nedeniyle yerinde saydığını, bu nedenle de enflasyon muhasebesinin öneminin altını çizdi.
  • Aynı noktadan hareketle Merkez Bankası Başkanı Günay, bankaların geçen sene ana faaliyet kalemi olan kredi vermekten ziyade hazine işlemlerine yoğunlaşarak gelir ürettiğini, özkaynak kârlılığının ise %54 ile enflasyonun altında kaldığını söyledi. Bu noktada, sektörünü kârlılığına da bakma ihtiyacı duydum. KKTC Bankacılık sektörünün 2023 yılında vergi öncesi kârının yaklaşık 8,9 milyar TL (net 6,9 milyar TL) ile bir önceki seneye göre 2,5 kat artış kaydettiğini görürken, KKTC Merkez Bankası’nın ise aynı dönemde kârının yaklaşık 1,2 milyar TL’den 5,3 milyar TL’ye yükselerek yaklaşık 4,5 kat arttığını gördüm. Enflasyonun son yıllarda üç haneli rakamlara yükselmesinin de yardımı ile rakamların büyüdüğünü kabul etsem de, KKTC Merkez Bankası’nın, sektörün %76’ine denk gelen ölçüde muazzam kâr elde ettiğinin de altını kalınca çizmem gerekiyor. Karşılaştırma yapmam gerekirse, 2023 yılında Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle devasa bir zarar (818 milyar TL) açıklayan TCMB’nin, 2022 yılında elde ettiği 72 milyar TL kârın, 432 milyar TL kâr açıklayan Türkiye bankacılık sektörünün %17’sine tekabûl ettiğini hazır yeri gelmişken not etmiş olayım.

>Yabancı Yatırımcının Hisse Senedi ve Tahvil Stoku

17159196259511e81cb1e17dccfce26939b0224e30_1_1200.jpg

>TCMB Brüt Döviz ve Altın Rezervleri

17159196253da7517546367cc7d9f9075e5134ea8e_2_1200.jpg

>TCMB Swap ve Kamu Dövizleri Hâriç Net Rezervleri

17159196264744e73e7e5d8319daa8d1f8baa639e3_3_1200.jpg

>Yurtiçi Bankalar ile yapılan Swap İşlemleri

17159196271f0ce580c8db7121845ac3e4fdf9b0e2_4_1200.jpg

>DTH

17159196274f004bf1021efd5fc07ae8111f9d3e0b_5_1200.jpg

>KKM

17159196281bb7fc0b8867e0b0c6a0923bd337908c_6_1200.jpg

>Altın Gümüş Rasyosu

1715919628da87193f470c26f9278d98f1fdf399f5_7_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

QNB Finansbank’tan 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracı

QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, “İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

QNB Finansbank, uluslararası piyasalarda 500 milyon dolarlık ilk sürdürülebilir eurobond ihracını gerçekleştirdi.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, yurt dışı yerleşik yatırımcılara yönelik 5 yıl vadeli yapılan ihraca dünyanın farklı bölgelerindeki 100’ün üzerinde yatırımcıdan, ihraç tutarının 3,5 katından fazla talep geldi. 1,8 milyar doları aşan taleple işlemin getiri oranı yüzde 7,375, kupon oranı ise yüzde 7,250 olarak belirlendi.

Gerçekleştirilen ihraçla QNB Finansbank, Türk bankaları arasında 2015’den bu yana 5 yıl vadeli, ABD hazine bonosuna en yakın getiri oranıyla borçlanan banka oldu. Aynı zamanda banka, Eylül 2021’den bu yana Türk bankacılık sektöründe gerçekleştirilen ihraçlar arasında en düşük borçlanma oranına sahip ihraca da imza attı.

Eurobond ihracından elde edilecek kaynağın ‘QNB Grup Sürdürülebilir Finans ve Ürün Çerçevesi’ kapsamında yer alan ve uygunluk kriterlerini karşılayan Yenilenebilir Enerji, Temiz Ulaşım ve Temel Hizmetlere Erişim başta olmak üzere yeşil ve sosyal projelerde kullanılması hedefleniyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, ihracın kendi içinde birçok başarıları ve ilkleri kapsadığının altını çizerek, ilk sürdürülebilir eurobond ihraçları ile dünyanın geleceğini korumaya olan taahhütlerini güçlendirdiklerini belirtti.

Tan, elde edilen bu kaynağı, düşük karbonlu ekonomiye geçişi ve sosyal kalkınmayı destekleyecek projelerin finansmanına yönlendireceklerini vurgulayarak, ‘Bu işlem özelinde gelen yoğun ilgi ile beraber son dönemlerdeki en düşük borçlanma oranına sahip eurobond ihracını gerçekleştirdik. İşlemde gerçekleşen borçlanma faiz marjı Türkiye’nin uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca yatırım yapılabilir seviyede olduğu zamanlardaki oranlar seviyesinde. Bu sonuç, global piyasalarda Türkiye ekonomisine ve QNB Finansbank’a duyulan güvenin önemli bir göstergesi.’ ifadelerini kullandı.

Bankacılık faaliyetlerinde sürdürülebilirlik konusunda öncü olmayı ilke edinen bir banka olduklarını ve bu kapsamda tüm iş süreçlerini ve stratejilerini ‘Dünyayla1’ vizyonu altında bütünleştirerek, sürdürülebilirlik odaklı, güçlü ve kapsayıcı bir yapı oluşturduklarını vurgulayan Tan, şunları kaydetti:

‘İlk sürdürülebilir eurobond ihracımız olma özelliğini taşıyan 500 milyon dolar tutarındaki ihracımızı başarıyla gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. QNB Finansbank olarak bankacılıktan doğan etki alanımız ve dönüştürücü gücümüzün farkındalığıyla hareket ediyoruz. Bu doğrultuda sürdürülebilir eurobond ihracımızla elde edilen kaynağı, çevreci ve sosyal yatırımlara yönlendirerek, öncelikle kendimizden başlattığımız değişim ve dönüşüm yolculuğunda müşterilerimiz ve tüm paydaşlarımızı destekleyerek uzun vadede sürdürülebilir kalkınma amaçlarının ulaşılmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz.’

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.