Connect with us

EKONOMİ

Hakan Kara: “Türkiye, Sahip Olduğu Birikim ve Beşerî Sermayeyle Yapabilecek Kapasiteye Sahip”

Yayınlanma:

|

CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” sloganıyla İstanbul’da düzenlendiği vizyon toplantısında konuşan Prof. Dr. Hakan Kara; “Para politikasının önemsizleştirilmesi diye tanımladığım bir dönem var. Özellikle 2017 yılından itibaren kamu bankaları üzerinden para politikasının baypas edilmesi ve 2018 yılında kanunen, 2019 yılında da fiilen Merkez Bankası’nın bağımsızlığının bitmesine tanık olduk. Ardından da bugün içinde bulunduğumuz süreç başladı. 2021 yılından itibaren Kur Korumalı Mevduat (KKM), kur rejiminde değişim, kredi politikasındaki değişik ile beraber bir finansal baskılama içerisinde belki de tarihin en ani enflasyonunu yaşadık” dedi. Kara, “Kolay değil, birikmiş sorunlar var. Sorunları öteleyerek, görmezden gelerek veya içe kapanarak halledemeyiz… Türkiye, sahip olduğu birikim ve beşerî sermaye ile yapabilecek kapasiteye sahip. Yeter ki daha bilimsel normlara doğru dönüşü destekleyen bir iklim oluşsun” diye konuştu.

CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması”, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. Prof. Dr. Hakan Kara, ekonomideki sorunları, Türkiye’nin yaşadığı geçmişteki krizlere değinerek sunum yaptı.

Prof. Dr. Kara’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“AYAĞI YERE BASAN, BİR MAKRO ÇERÇEVE ORTAYA KOYMAK GEREKİYOR: Yoksullukla mücadele için kaynak gerekiyor. Sürdürülebilir bir büyüme lazım. Gelir artışı lazım. Bunun için de ayağı yere basan, bir makro çerçeve ortaya koymak gerekiyor. Ben de bugün sunumumda eski bir bürokrat olarak, yeni bir akademisyen olarak bu iki şapkayı harmanlayarak önümüzdeki dönemde bir makro istikrar programının ana bileşenleri; özellikle makro finansal taraftan bakılınca nasıl olmalı, buna naçizane görüşlerimi dile getirmeye çalışacağım.

GEÇMİŞTEN DERS ALIP GELECEĞE YÖNELİK POLİTİKALAR TASARLAMAK GEREKİYOR: Sunumda vurgulamak istediğim şey, geçmişten ders alıp geleceğe yönelik politikalar tasarlamak gerekiyor. Türkiye’nin önemli bir deneyimi var. 2001 krizi sonrası uygulanan politikalar… Ben bu politikalardan alınabilecek dersleri biraz anlatıp ardından da Türkiye’ye özgü bir makro finansal tasarım nasıl oluşturulabilir bunu ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

2001 SONRASI ÖNCE BİR ENFLASYON HEDEFLEMESİ UYGULANDI: 21. yüzyılda ekonomi politika deneyimi deyince arka planda Merkez Bankası’nın da başrolde olduğu bir kronoloji benim aklıma geliyor. 2001 sonrası önce bir enflasyon hedeflemesi uygulandı. O dönemde bağımsız para politikası ve Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri temel araç olarak kullandığı ve buna da sıkı bütçe politikasının faiz için fazla ile eşlik ettiği bire program vardı.

2019 YILINDA DA FİİLEN MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZLIĞININ BİTMESİNE TANIK OLDUK: Ardından küresel kriz sonrası biraz yaklaşım değişmeye başladı. Finansal istikrar vurgusu ön plana çıkmaya başladı. Ama arka planda da Merkez Bankası’nın faiz politikası üzerindeki kısıtlar o dönemde başlamıştı. Daha sonra para politikasının önemsizleştirilmesi diye tanımladığım bir dönem var. Özellikle 2017 yılından itibaren kamu bankaları üzerinden para politikasının baypas edilmesi ve 2018 yılında kanunen, 2019 yılında da fiilen Merkez Bankası’nın bağımsızlığının bitmesine tanık olduk. Ardından da bugün içinde bulunduğumuz süreç başladı. 2021 yılından itibaren Kur Korumalı Mevduat (KKM), kur rejiminde değişim, kredi politikasındaki değişik ile beraber bir finansal baskılama içerisinde belki de tarihin en ani enflasyonunu yaşadık.

2001 YILINDAKİ SIRALAMAMIZ NE İSE ŞU ANDA DA BENZER BİR YERDEYİZ: Türkiye’nin dünyada enflasyon sıralamasını koymak istedim. Aslında enflasyon seviyesi değil, diğer ülkelere göre nerede olduğunuz da çok önemli. 1980’lerde, 90’lar Türkiye genelde dünyanın en yüksek beşinci, onuncu, yirminci enflasyonu arasında yer alıyor. Performansımız çok iyi değil. Fakat dibe 2001 yılında vuruyoruz. 2001 krizi ile beraber bu veri tabanında yer alan ülkeler arasında en kötü üçüncü enflasyona sahip ülkeyiz. Enflasyon ile mücadelede bir miktar başarı elde ediliyor. Türkiye, enflasyon sıralamasında dünyada ortalara doğru çıkıyor. Ardından 2011 yılından itibaren para politikaları üzerindeki kısıtların başlamasıyla ve aynı zamanda da bir önceki dönemde oluşan birtakım makro finansal dengesizliklerin de artık ekonomi politikalarını zorlamaya başlamasıyla enflasyonda elde edilen kazanımlar kademeli olarak veriliyor. 2017 yılından sonraki süreçte de para politikasının giderek daha etkisiz hale getirilmesi ile beraber bugüne geldiğimizde 2001 yılına geri dönmüş bulunuyoruz. 2001 yılındaki sıralamamız ne ise şu anda da benzer bir yerdeyiz.

TÜRKİYE REEL OLARAK EN FAZLA DEĞER KAYBEDEN PARA BİRİMİNE SAHİP: 2001 yılından sonra uygulanan politikalar sadece enflasyona odaklandığı için ve faiz dışı fazla üzerinden bir kurgu yapmaya çalıştığı için aslında arka planda biriken makro finansal dengesizlikler de çok fazla dikkate alınmıyor olabilir. Geriye dönüp baktığımızda mesele reel kura dikkat edin. Türkiye, 2001 – 2010 arasında kendine benzer ülkeler arasında neredeyse en fazla reel olarak değer kazanan para birimine sahip. 2011 sonrasına baktığımızda tam tersi söz konusu. Türkiye reel olarak en fazla değer kaybeden para birimine sahip. Ya bir uçtayız ya diğer uçtayız.

YA İÇ DENGEYİ SAĞLAYABİLİYORUZ YA DA DIŞ DENGEYİ SAĞLAYABİLMİŞİZ: Bu süreç aslında bize şunu söylüyor ya iç dengeyi sağlayabiliyoruz ya da dış dengeyi sağlayabilmişiz. İlk 10 sene enflasyonla mücadelede belli bir başarı elde edilebilmiş, ama o sırada cari açık hızlı bir şekilde yukarı gelmiş, ikinci 10 seneye baktığınızda tam tersi bir durum. Cari dengede bir miktar iyileşme var ama enflasyon sorunu ile karşı karşıya gelmişiz. Dolayısıyla o döneme bakıldığında bütüncül bir politika uygulanması gerektiği açık. Bu dengesizlikleri, bir politika uygularken, enflasyon ile mücadele ederken arka planda oluşan dengesizlikleri azaltacak bir makro finansal çerçeveye ihtiyaç var.

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DIŞ ŞOKLARA KARŞI DAYANAKLILIĞINI ARTIRACAK MEKANİZMALARA İHTİYAÇ VAR: Şu tabloyu da değiştirmemiz gerekiyor. Türkiye’de bir gel, git döngüleri yaşıyoruz. 1980’lerin sonlarından itibaren büyümeye ve finansal akımlara baktığımız zaman el ele gidiyorlar. Birkaç senelik yüksek büyüme sonrası bir çakılma dönemi yaşıyoruz. Bu döngü kendi kendini sürekli tekrar ediyor. Bununla sürdürülebilir kalkınma, gelir artışı olmaz. Ve yapısal reformlar için de gerekli kaynakları sağlamak zor olur. Bu tablonun değiştirilmesi lazım. Bu tablonun değiştirilmesi için de makro finansal politikaların yerli yerine oturması ve Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanaklılığını artıracak mekanizmalara ihtiyaç var.

BÜTÜN BUNLAR BİRBİRLERİNİ DESTEKLEYECEK ŞEKİLDE DEVREYE SOKULMASI GEREKİYOR: Ben dört ayaklı bir politika setinin uygun olabileceğini düşünüyorum. Para politikasını yerli yerine oturttuktan sonra onun üzerine eklenmesi gereken politika bileşimden bahsediyorum. Bunun bir bacağını makro ihtiyati politikalar oluşturuyor, bir ayağını reel kur ve rezerv politikası, maliye politikası ve yapısal politikalar… Bütün bunlar birbirlerini destekleyecek şekilde devreye sokulması gerekiyor.

TÜRKİYE, SAHİP OLDUĞU BİRİKİM VE BEŞERÎ SERMAYE İLE BUNLARI YAPABİLECEK KAPASİTEYE SAHİP: Bütün bunlar bir arada yapılırsa, 2001 yılından alınan dersler daha önceki dönemden alınan derslerle birlikte bütün bunlar devreye konulursa o zaman sağlıklı bir kalkınma ve refah artışı için elverişli bir zemin oluşturulur diye düşünüyorum. Tabii ki kolay değil, birikmiş sorunlar var. Sorunları öteleyerek, görmezden gelerek veya içe kapanarak halledemeyiz. Türkiye’nin 40 yılı aşkın bir dışa açılma deneyimi var. Buradan artık sert bir şekilde geriye dönüş çok zor. Dolayısıyla bununla yaşamasını ve buradan gelebilecek olumlu faktörleri ön plana çıkartan, olumsuzları dengeleyen araç tasarımına ihtiyaç var. Bunları yaparken de ülkeyi özgü ihtiyaçları gözetmek gerekiyor. Geçmişten alınan dersleri de içselleştirmek gerekiyor. Türkiye, sahip olduğu birikim ve beşerî sermaye ile bence bunları yapabilecek kapasiteye sahip. Yeter ki daha bilimsel normlara doğru dönüşü destekleyen bir iklim oluşsun.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yerli Turist Nerede? Tatil Cennetleri Neden Boş Kaldı?

Yayınlanma:

|

2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?

Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti

Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.

İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:

1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep

Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.

2. Yunan Adalarına Yöneliş

Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.

3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı

Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.

4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu

Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.

Rakamlarla Durumun Özeti

  • Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.

  • Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.

  • Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.

Nereye Gitti Bu Tatilciler?

Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:

  • Kos, Midilli, Rodos

  • Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada

  • Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)

  • Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi

Sektör Ne Yapmalı?

  • Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.

  • Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.

  • Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.

  • Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.

Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist   www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Gün Ortası Bolluğu, Akşam Sıkışıklığı: Türkiye “Duck Curve” ile Tanıştı!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de güneş enerjisinin hızla yaygınlaşmasıyla, özellikle ilkbahar ve düşük talep dönemlerinde “duck curve” etkisi belirginleşiyor. Öğle saatlerinde güneş üretimi zirve yaparken, tüketim düşük kalıyor ve bu da EPİAŞ Gün Öncesi Piyasası’nda fiyatların ciddi düşmesine yol açıyor.

15 Haziran pazar gününde, gün ortasında birçok saatte PTF fiyatı 0 TL/MWh seviyesine kadar geriledi. Bu tarih, duck curve etkisinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Temmuz–Ağustos’ta artan klima talebi, öğle fiyat düşüşünü sınırlandıracak. Akşam güneş üretiminin azalması ise dengeleme ihtiyacını artırarak fiyatlarda sıkışıklığa neden olacak. Eylül’de güneşli günler devam ederse, hafta sonlarında gün ortası bolluğu ve azalan fiyat etkisi yeniden yaşanabilir. Bu yüzden sadece baraj dolulukları değil, güneş ve rüzgâr tahminleri de kritik.

Türkiye’de güncel kurulu gücün azımsanamaz kısmı yenilenebilirden geliyor:
• GES: 22.500 MW
• RES: Yaklaşık 13.000 MW
Toplamda 35.000 MW’ı aşan kapasite, hidroelektrik kadar belirleyici.

Ancak tüketim aynı hızda büyümüyor.2025 itibarıyla 231.000’den fazla elektrikli araç ve 29.000’den fazla şarj noktası olmasına rağmen, elektrik talebi ekonomik durgunluk ve sanayi yavaşlaması nedeniyle yatay seyrediyor. Bu da özellikle bahar ve bayram dönemlerinde arz fazlası ile fiyatların sert düşmesine yol açtı

Arz fazlası sadece piyasa oyuncularını değil, sistemi de zorluyor. TEİAŞ gün içi kapatma talimatlarıyla sistemi yönetmeye çalışıyor, ancak ciddi zorlanmalar yaşanıyor. Bu nedenle altyapı yatırımları, blackout riskine karşı daha da kritik hale geliyor

Portekiz ve İspanya gibi GES yoğun ülkelerde gün içi fiyatların düşük kalması mevsimsel norm. Türkiye’de GES kurulu gücü 30–40 GW’a ulaşınca benzer adaptasyon kaçınılmaz. Talep artsa da yazın gün içi fiyatlar ucuz kalabilir.

Fiyat açısından, ABD dolarındaki enflasyonist baskıya rağmen, 0 girdili ama yüksek yatırım maliyetli yenilenebilirlerin devreye girmesiyle, önümüzdeki 5 yılda toptan fiyatların ~70-80 USD/MWh’nin üstüne çıkması beklenmiyor. Düşüş de olası değil. YEKDEM, nükleer ve destekler nedeniyle düşük toptan fiyatların tüketiciye yansıması sınırlı. Tüketici maliyetleri belirli tabanın altına kolay düşmez, ama ani artış da beklenmez.

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Sonuç:

EPİAŞ piyasaları artık sadece arz-talep değil, mevsim, saat ve tüketim davranışlarına da tepki veriyor. Kurulu güç ile talep arasındaki mesafe er ya da geç kapanacak gibi; bu buluşma gerçekleştiğinde durumun belirleyicisi ise sistemin esnekliği olacak.

Depolama ve dijitalleşmenin devreye girmesiyle uzun vadede stabilite sağlanabilir; ancak kısa vadede volatilite ve geçici dengesizlikler sürer.

Elektrifikasyon; ısıtma, ulaşım ve sanayi dahil tüm alanlarda yaygınlaşıyor. Talep dur-kalklarla artmaya devam edecek. Elektrik, enerji dönüşümünün merkezi olacak. Üretim ve tüketimdeki büyüme arasında zaman farkı, fiyatlarda dalgalanma yaratacak.

Cengiz KILIÇ – ZENERGY Genel Müdürü

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bankalara Kara Para Cezası yağdı

Yayınlanma:

|

Singapur, küresel finans dünyasını sarsan tarihi bir kara para aklama soruşturmasını tamamladı. UBS Group, Citigroup, Julius Baer ve Credit Suisse gibi dünyanın önde gelen finans devlerinin de aralarında bulunduğu dokuz kuruluşa toplam 21,5 milyon dolar para cezası kesildi. En yüksek ceza 4,5 milyon dolarla Credit Suisse’e verildi.

Singapur Tarihinin En Büyük Mali Operasyonu

2023 yılında başlatılan soruşturma kapsamında; yaklaşık 2,3 milyar dolarlık yasa dışı varlık tespit edildi, 10 yabancı uyruklu kişi tutuklandı. Bu kapsamda gerçekleştirilen operasyonlar, Singapur tarihindeki en büyük finansal suç dosyası olarak kayıtlara geçti.

Ceza Alan Kurumlar ve Gerekçeler

Singapur Para Otoritesi (MAS) tarafından yürütülen denetimlerde, aşağıdaki eksikliklerin tespit edildiği bildirildi:

  • Müşteri risk analizlerinin yetersiz yapılması

  • Servet kaynaklarının izlenmemesi

  • Şüpheli işlemlerin zamanında raporlanmaması

Cezaya çarptırılan finansal kurumlar ve ceza miktarları şöyle:

  • Credit Suisse: 4,5 milyon dolar

  • UOB Kay Hian: 2,85 milyon Singapur doları

  • Blue Ocean Invest: 2,4 milyon Singapur doları

  • Trident Trust Company Singapore: 1,8 milyon Singapur doları

  • UBS Group, Citigroup, Julius Baer, UOB ve LGT Bank: toplam 27,5 milyon Singapur doları (yaklaşık 20 milyon USD)

Sanıklara Hapis ve Sınır Dışı Kararı

Tutuklanan şüphelilere 13 ila 17 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Cezalarını tamamlayan bu kişiler kalıcı şekilde Singapur’dan sınır dışı edildi. Yetkililer, tekrar ülkeye girişlerinin yasaklandığını açıkladı.

Kara Paranın Kaynağı: Dolandırıcılık ve Bahis

Reuters’ın ulaştığı bilgilere göre, suç gelirleri büyük ölçüde yurtdışı dolandırıcılık şebekeleri ve online yasa dışı bahis siteleri üzerinden elde edildi. Aklanan paraların bir kısmı Singapur bankalarında tutuldu, bir kısmı ise lüks gayrimenkul, spor otomobil ve mücevher gibi alanlara yatırıldı.

Denetim Süreci Sıkılaşıyor

Singapur Para Otoritesi (MAS), finans kuruluşlarının dahili denetim sistemlerini güçlendirdiğini ve sürecin yakın takibe alındığını açıkladı. Ayrıca şeffaflığın artırılması ve kara paranın önlenmesi amacıyla yeni yükümlülükler getirileceği bildirildi.

Küresel bankacılık sistemi açısından Singapur gibi düzenleme konusunda sert tutum sergileyen finans merkezlerinin etkisi büyüyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde kara para aklamaya karşı yürütülen bu tür operasyonlar, yalnızca yerel değil, uluslararası finansın denetim reflekslerini de yeniden şekillendiriyor.

Kaynak:
MAS (Monetary Authority of Singapore), Reuters, bankavitrini.com araştırma birimi

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.