Connect with us

Erol Taşdelen

İklim Değişikliği Kanunu Meclis’ten Geçti: Hayatımız Nasıl Değişecek?

Yayınlanma:

|

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İklim Değişikliği Kanunu, çevre politikalarında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Kanun; sanayiden tarıma, enerji üretiminden günlük yaşama kadar çok geniş bir etki alanına sahip. Peki, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra hayatımızda neler değişecek?

1. Karbon Yönetimi ve Emisyon Ticaret Sistemi Geliyor

Yeni kanun ile birlikte artık sanayi ve enerji gibi yüksek emisyon üreten sektörler için karbon emisyonu izni alma zorunluluğu getirildi. İzin almadan faaliyet gösteren işletmelere ağır para cezaları uygulanacak.

Ayrıca Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak. Bu sistem sayesinde işletmeler karbon salım haklarını alıp satabilecek, “karbon piyasası” resmen doğmuş olacak. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile uyumlu bu sistem, ihracat yapan firmaların rekabet gücünü koruması açısından da kritik.

2. Yeni Kurumsal Yapılar ve Yetkiler

Kanunla birlikte İklim Değişikliği Başkanlığı daha güçlü bir yapıya kavuştu. Başkanlık artık doğrudan veri toplayacak, denetim yapacak, raporlama zorunluluğu getirebilecek. Her yıl güncellenen Ulusal İklim Eylem Planı, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine yönelik yol haritasını oluşturacak.

Yerel düzeyde ise valilerin başkanlığında kurulacak İl İklim Koordinasyon Kurulları, iklim değişikliğiyle mücadeleyi sahaya indirecek.

3. Yeni Bir Fon Kaynağı: Karbon Gelirleri

Emisyon izinlerinden, cezai yaptırımlardan ve karbon ticaretinden elde edilecek gelirler, doğrudan “iklim projeleri” için kullanılacak. Bu amaçla döner sermaye işletmesi kurulacak ve yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi projeler desteklenecek.

Bu sayede devlet, çevresel politikalarını sadece bütçeden değil, aynı zamanda karbon piyasasından fonlayabilecek.

4. Tüm Sektörlerde Dönüşüm Zorunluluğu

İklim Kanunu yalnızca çevre politikalarını değil; enerji, tarım, sanayi, ulaştırma, ormancılık ve atık yönetimi gibi tüm sektörleri etkiliyor. Örneğin:

  • Tarımda: İklime dirençli ürün desenleri ve kuraklık riskine göre planlama yapılacak.

  • Sanayide: Temiz teknolojiye geçmeyen işletmeler hem cezai hem ticari kayıplarla karşılaşacak.

  • Ulaştırmada: Emisyonsuz araçlar, elektrikli ulaşım sistemleri teşvik edilecek.

5. İşletmelere Yeni Yükümlülükler

Tüm firmalar, emisyon verilerini kayıt altına almak, raporlamak ve belirli eylem planlarına uymak zorunda olacak. Bu yükümlülüklere uymayanlara idari para cezaları, faaliyet izni iptali gibi yaptırımlar uygulanabilecek.

Bu durum, özellikle ihracat yapan firmalar için hayati önemde. Zira Avrupa Birliği, karbon vergilendirmesi uygulayan firmaları “düşük riskli” kabul edecek.

6. Sosyal Etki ve “Adil Geçiş” Politikası

Yasa kapsamında “adil geçiş” kavramı da hukuk sistemine girdi. Fosil yakıtlardan vazgeçerken, bu sektörlerde çalışan işçilerin mağdur olmaması, istihdam kaybı yaşanmaması için sosyal destek ve eğitim politikaları uygulanacak.

Hayatımızda Neler Değişecek?

  • Enerji ve ulaşım maliyetleri artabilir, çünkü karbon fiyatlaması ürünlere yansıtılacak.

  • Yeni iş kolları doğacak: karbon denetçiliği, iklim danışmanlığı, yeşil enerji üretimi gibi alanlarda istihdam artacak.

  • Tüketiciler, daha çevreci ürünlere yönelmek zorunda kalacak.

  • Belediyeler, yerel iklim uyum projeleri yürütmekle sorumlu olacak.

  • Firmalar, çevreye duyarlı üretim modellerine geçmek zorunda kalacak.

İklim Değişikliği Kanunu, Türkiye’nin çevre ve enerji politikasında bir dönüm noktasıdır. Bu yasa ile birlikte hem kamu hem özel sektör, çevresel sorumluluklarını daha sistematik ve yasal çerçevede yerine getirmek zorunda kalacak. Bu süreç ilk etapta maliyetli ve zorlayıcı gibi görünse de, uzun vadede Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme vizyonuna katkı sunacak köklü bir değişimi beraberinde getirecektir.

Resim

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BANKA HABERLERİ

Türkiye’de Kredi Kartı Borç Krizi Derinleşiyor

Yayınlanma:

|

2025’in İlk Yarısında 1 Milyon Kişi Takibe Düştü!

Türkiye’de bireysel kredi kartı kullanımı her geçen gün artarken, bu borçların geri ödenmesinde yaşanan sorunlar ekonominin kırılgan noktalarından biri haline geliyor. 2025 yılının ilk yarısına ait veriler, bireysel borçluluk krizinin giderek derinleştiğini ortaya koyuyor.

Kredi Kartı Borcu 2 Trilyon TL’yi Aştı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre, 2025 yılı başından itibaren bireysel kredi kartı borçları 2,068 trilyon TL seviyesine ulaştı. Bu rakam, geçen yıla göre %15,2’lik bir artış anlamına geliyor.

Yalnızca kredi kartları değil, ihtiyaç kredileri de dahil edildiğinde bireysel borç yükü daha da ağırlaşıyor. Bu durum, Türkiye’de tüketici finansmanına olan bağımlılığın ne denli yüksek olduğunu gösteriyor.

Takipteki Borçlar 95 Milyar TL’yi buldu

Kredi kartı borçlarının 95 milyar TL’lik kısmı ise yasal takibe alınmış durumda. Bu, toplam kart borcunun yaklaşık %4’üne denk geliyor. Takibe düşen borçlar genellikle üç dönem üst üste asgari ödeme yapılmaması sonucu kartın kullanım dışı bırakılması ve haciz süreçlerinin başlamasıyla gündeme geliyor.

Resim

2025’te Takibe Düşen Kişi Sayısı 1 Milyonu Aştı

Risk Merkezi’nin yayımladığı verilere göre:

  • Şubat 2025’te sadece kredi kartı borcunu ödeyemeyen 167.163 kişi yasal takibe alındı.

  • Aynı dönemde bireysel kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 149.924 oldu.

  • Ocak-Mayıs 2025 döneminde toplamda 1.039.000 kişi, bireysel kredi veya kart borcunu ödeyemediği için yasal takibe düştü.

Bu rakam, son yılların en yüksek seviyesi olarak kayıtlara geçti. Özellikle asgari ücretli ve orta gelir grubundaki tüketicilerin artan faiz ve enflasyon karşısında ödeme güçlüğü yaşadığı belirtiliyor.

Borç Sarmalından Çıkış Mümkün mü?

Ekonomistler, borçlu bireylerin ödeme yapamadığı durumlarda ilk adım olarak banka ile iletişime geçerek yapılandırma seçeneklerini değerlendirmesi gerektiğini belirtiyor. BDDK’nın son düzenlemeleri, kredi kartı ve ihtiyaç kredilerinde yapılandırma süresini bazı durumlarda 36 aya kadar uzatabiliyor.

Ancak bu yapılandırmaların, gelir artışı olmadan uzun vadede çözüm sunamayacağı ve borçluluğu sadece ötelediği görüşü de ağırlık kazanıyor.

Uyarılar

Türkiye’de hanehalkının borçluluk oranı artarken, kredi kartı borçları ödeme krizine dönüşmüş durumda. Bu kriz;

  • Haciz,

  • Kredi notu düşüşü,

  • Yeni kredi kullanımına engel gibi çok sayıda riski beraberinde getiriyor.

Borçlarını ödeyemeyen tüketiciler için daha kalıcı çözümler; gelir artırıcı politikalar, borç yönetimi eğitimleri ve kamusal farkındalık kampanyalarıyla desteklenmeli.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Polonya Reform Yaptı, Türkiye Bekledi

Yayınlanma:

|

1990’larda benzer sosyo-ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan iki ülke: Türkiye ve Polonya. Biri sosyalist planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçerken, diğeri kronik enflasyon, siyasi istikrarsızlık ve dış borç sorunlarıyla boğuşuyordu. Bugün ise 37 milyon nüfuslu Polonya, kişi başı gelirini hızla artırmış, AB içinde güvenli yatırım limanı haline gelmiş durumda. Türkiye ise son 10 yılda büyüme sorunları, yüksek enflasyon ve kur krizleriyle gündemde.

Bu makalede, Polonya’nın ekonomik başarı öyküsü, Türkiye ile karşılaştırmalı olarak 8 temel başlıkta analiz edilim.

1. Reform Zamanlaması ve Kararlılığı

Başlık Polonya Türkiye
Reform Başlangıcı 1990 – Şok Terapi 1980 sonrası kademeli
Hız ve Kararlılık Hızlı, sistemik dönüşüm Parça parça ve geri adımlı
Sonuç Serbest piyasa yapısı tam oturdu Yapısal reformlar sürekli ertelendi

2. AB Üyeliği ve Kurumsal Uyum

Başlık Polonya Türkiye
AB Üyeliği 2004 – Tam Üye 1999 – Aday Ülke
Fon Kullanımı ~150 milyar € AB fonu aldı Katılım öncesi fonlara sınırlı erişim
Kurumsal Uyum Hızlı ve kapsamlı Yavaş ve çoğu başlıkta dondu

Yorum: Polonya, AB üyeliğini sadece ekonomik değil, kurumsal bir sıçrama tahtası olarak kullandı. Türkiye ise bu fırsatı jeopolitik krizler ve iç siyaset nedeniyle değerlendiremedi.

3. Sanayileşme ve İhracat Modeli

Başlık Polonya Türkiye
Sanayi Profili Yüksek katma değerli üretim (otomotiv, makine) Orta-düşük teknoloji ağırlıklı (tekstil, gıda)
İhracat Pazarları %70 AB ülkeleri %50 AB, Ortadoğu ve Afrika ağırlıklı
Tedarik Zinciri Almanya’ya entegre Gümrük Birliği’ne rağmen kopuk yapı

Yorum: Polonya, Almanya’nın üretim üssü olurken; Türkiye daha bağımsız ama kırılgan ve düşük marjlı sektörlere sıkıştı.

4. Makroekonomik İstikrar

Başlık Polonya Türkiye
Enflasyon (2024) %6 %70+
Para Politikası Bağımsız ve sıkı Siyasi müdahaleye açık
Kamu Borcu / GSYİH %50 civarı %40 civarı ancak riskli faizle çevriliyor

Yorum: Polonya’da merkez bankası siyasi müdahaleye kapalıdır. Türkiye’de ise para politikası bağımsızlığı büyük ölçüde zedelenmiştir.

5. Yatırım Ortamı ve Hukuki Güvence

Başlık Polonya Türkiye
Yatırımcı Güveni Yüksek – AB normları uygulanıyor Azalan güven – keyfi vergi ve izin uygulamaları
Sözleşme Güvencesi AB yargısı denetiminde Yargı bağımsızlığı sorgulanıyor
Yatırım Profili Uzun vadeli üretim yatırımları Daha kısa vadeli gayrimenkul ve sıcak para girişleri

Yorum: Polonya, doğrudan yabancı yatırımları sanayiye yönlendirdi. Türkiye’de ise yatırım profili spekülatif ve kırılgan.

6. İşgücü ve Eğitim

Başlık Polonya Türkiye
Üniversite Mezunu Oranı %47 %36
İşgücü Verimliliği AB ortalamasına yakın OECD içinde son sıralarda
Sendika-Yönetim Dengesi Kurumsal Zayıf ve siyasallaşmış

Yorum: Polonya, genç nüfusunu Avrupa standardında eğitti ve beyin göçünü tersine çevirdi. Türkiye ise beyin göçüyle nitelikli işgücünü kaybediyor.

7. Lojistik ve Altyapı

Başlık Polonya Türkiye
AB Altyapı Fonları Demiryolu, karayolu ve liman yatırımları AB fonları sınırlı, yatırım önceliği şehir yolları
Konum Doğu-Batı ticaret köprüsü Orta Doğu ve Avrupa arası bağlantı noktası
Lojistik Endeksi (2023) Dünya sıralaması: 23 Dünya sıralaması: 38

Yorum: Polonya, lojistikte AB içinde güçlü konumda. Türkiye ise stratejik konum avantajını yeterince katma değere çeviremedi.

8. Kriz Yönetimi ve Siyasal İstikrar

Başlık Polonya Türkiye
2008 Krizi Resesyona girmeyen tek AB ülkesi Ağır dış finansman baskısı
Pandemi Sonrası Hızlı toparlanma Kur krizi ve negatif reel faiz
Siyasal İstikrar Görece istikrarlı ve AB normlarına bağlı Yüksek siyasi belirsizlik ve kutuplaşma

Yorum: Polonya krizleri ekonomik önceliklerle yönetti, Türkiye ise siyasi reflekslerle yönetmek zorunda kaldı.

Genel Değerlendirme

Göstergeler Polonya (2024) Türkiye (2024)
Kişi Başı GSYİH (USD, nominal) ~20.000 $ ~10.000 $
Enflasyon %6 %70+
İşsizlik %5 %9
AB Lojistik Endeksi 23. sıra 38. sıra
Doğrudan Yatırım İmalat ağırlıklı Finans ve gayrimenkul ağırlıklı

Türkiye İçin Dersler

Polonya’nın başarısı şansa ya da yalnızca dış yardımlara değil; kararlılık, kurumsallık, hukuki güvenlik ve sanayileşmeye odaklanma gibi rasyonel adımlara dayanmaktadır. Polonya, radikal yapısal reformları, dış destekleri akıllıca kullanması, AB ile entegrasyonu ve üretim gücünü artıran sanayileşme politikaları sayesinde istikrarlı ve kapsayıcı bir büyüme yakaladı.

Türkiye için çıkarılabilecek başlıca dersler:

  • Yapısal reformları siyasi maliyet korkusu olmadan hayata geçirmek,

  • AB ile entegrasyonu siyasi değil, kalkınma perspektifinden değerlendirmek,

  • Bağımsız kurumları yeniden inşa etmek,

  • Katma değerli sanayi ve nitelikli eğitime odaklanmak,

  • Finansal istikrarı popülizme feda etmemek.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Bankalar, Sanayi ve Doğa: Sürdürülebilir Raporlama Zorunlu oldu

Karbon Ayak İzinden Karbon Nötr’e: Şirketler Hazır mı? Sanayi mi? Doğa mı? Artık ikisi bir arada… Sürdürülebilir Kalkınmanın Anahtarı: Yeni Regülasyonlar… Cirosu 1 milyar TL’yi geçen; çalışan sayısı 250’yi aşan; Bilanço Aktif Toplamı 500 milyon TL’yi aşan firma ve kurumlara Sürdürülebilrilik Raporlama Zorululuğuğu geldi…

Yayınlanma:

|

Sürdürülebilirlik İçin Yeni Dönem Başlıyor: 16 Temmuz 2025 Tarihli Kurul Kararı Ne Anlama Geliyor?

Türkiye’de çevresel, sosyal ve kurumsal sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda atılan adımlara bir yenisi daha eklendi. 16 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kurul Kararı, şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını daha şeffaf, ölçülebilir ve hesap verebilir hale getirmeye yönelik önemli bir düzenleme içeriyor. Bu karar, yalnızca çevreyle ilgili değil; aynı zamanda şirketlerin sosyal sorumlulukları, yönetişim uygulamaları ve paydaşlarla kurdukları ilişkilere kadar geniş bir çerçeveyi kapsıyor.

Kararın Özeti

Kurul Kararı ile birlikte:

  • Sürdürülebilirlik raporlama yükümlülüğü genişletildi.

  • Finansal olmayan bilgiler de yıllık raporlara dahil edilecek.

  • Çevresel etki analizleri, artık yatırım kararlarında zorunlu olacak.

  • Kurumsal yönetim ilkeleriyle uyum, düzenli olarak denetlenecek.

Neden Bu Karar Önemli?

Bu karar, Türkiye’nin yeşil ekonomi ve çevresel sosyal yönetişim (ESG) hedefleriyle tam uyumlu. Özellikle Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uygulamaları kapsamında, Türk şirketlerinin rekabet gücünü koruması ve ihracatta sürdürülebilirlik engeline takılmaması için bu adımlar kritik.

Kimleri Etkileyecek?

  • BIST 100’de yer alan büyük şirketler,

  • Bankalar ve finansal kuruluşlar,

  • Organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren üretici firmalar,

  • Kamu iştirakli şirketler ve enerji sektörü oyuncuları,

  • İhracat ağırlıklı çalışan tüm firmalar…

Bu kurumlar artık sadece mali performanslarıyla değil, karbon ayak izleri, çalışan hakları, çevresel risk yönetimi ve toplumsal katkılarıyla da ölçülecekler.

Ne Gibi Yükümlülükler Getiriliyor?

Yükümlülük Açıklama
Sürdürülebilirlik Raporu Yılda en az 1 kez yayımlanacak, bağımsız denetime tabi
ESG Skorlaması Ulusal ve uluslararası kriterlere uygun olarak yapılacak
Karbon Ayak İzi Hesaplaması Doğrudan ve dolaylı emisyonlar kapsam dahilinde olacak
Yönetim Kurulu Sorumluluğu Raporlamadan doğrudan sorumlu tutulacak
Tedarik Zinciri İzlenebilirliği Tedarikçiler de raporlama kapsamına alınacak

Regülasyonun Ekonomiye Katkısı

Bu karar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırırken, şirketlerin uluslararası finansmana erişimini de artıracak. Özellikle yeşil tahvil ve sürdürülebilirlik odaklı krediler gibi yeni finansman kaynaklarına ulaşmak isteyen firmalar için bu raporlamalar birer referans niteliği taşıyacak.

Sürdürülebilirlik Raporlamasına Tabi Olma Kriterleri (Yıllara Göre)

Raporlama Dönemi Aktif Toplamı ≥ 500 Milyon TL Yıllık Net Satış Hasılatı ≥ 1 Milyar TL Çalışan Sayısı ≥ 250 Kişi En Az 2 Kriter Sağlanıyor mu? Raporlamaya Tabi mi?
1/1 – 31/12 2024 Evet Hayır Evet Sağlıyor Referans yıl
1/1 – 31/12 2025 Evet Evet Hayır Sağlıyor Referans yıl
1/1 – 31/12 2026 Evet Hayır Hayır Sağlamıyor Tabidir
1/1 – 31/12 2027 Hayır Hayır Evet Sağlamıyor Tabidir
1/1 – 31/12 2028 Evet Hayır Evet Sağlıyor Tabi değildir

📌 Önemli Notlar:

  • En az iki eşik kriteri (aktif büyüklüğü, net satış, çalışan sayısı) sağlayan firmalar, belirtilen yıllarda değerlendirmeye alınır.

  • %20 veya daha fazla düşüş olması durumunda, bir sonraki dönemde kapsam dışı kalınabilir.

  • Zorunlu kapsamdan çıkan firmalar her yıl yeniden değerlendirmeye tabi olur.

  • Kriterlerden herhangi ikisini karşılamak, ilgili yıl için sürdürülebilirlik raporlaması yükümlülüğünü doğurur.

Beklentiler ve Öneriler

  1. Kurumsal kapasite artırılmalı: Şirketler, ESG departmanları oluşturmalı.

  2. Dijital altyapı güçlendirilmeli: Veri toplama ve analiz için teknoloji yatırımları şart.

  3. Eğitim ve danışmanlık alınmalı: Uyum süreci profesyonel destekle yürütülmeli.

16 Temmuz 2025 tarihli Kurul Kararı, sadece bir yasal düzenleme değil; aynı zamanda şirketlerin “yarının ekonomisi”ne hazırlanması için bir davettir. Bu dönüşüm, şeffaflık, hesap verebilirlik ve çevresel sorumluluk temelinde ilerledikçe, hem firmalar hem ülke ekonomisi daha dirençli hale gelecektir.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist

Resmi Gazete: SURDURURLEBILIRLIK RG 16 07 2025

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.