Connect with us

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ İÇİN KİTAPLAR-3

Yayınlanma:

|

Cemal Süreya’nın Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi adlı bir çocuk kitabı var. 1980’lerde Çocukça adlı dergide yayımlanmış 12 yazının bir araya getirilmiş hali. Necati Güngör’ün Süreya ile yaptığı bir söyleşiyle günlüklerinden çocuk edebiyatına değindiği bölümleri de içeren kitabı resimleyen Mustafa Delioğlu.  Çocukça dergisindeki yazılarda ‘‘yedi sekiz yaş grubunu’’ hedeflediğini ve bu yaştaki çocukların ‘‘öğrenci olmayan yanlarına’’ seslendiğini belirtiyor günlüklerinde.

Kitaptaki 12 yazı birbirinden bağımsız. Süreya’nın şairliğiyle genel kültürünü birleştirdiği ama bir şairin elinden çıktığı çok belli olan metinler. Yedi sekiz yaş olmasa da ilkokulu bitirmiş çocukların ve de yetişkinlerin zevk alacağı, çocukların gözünden başarıyla kotarılmış uzun olmayan parçalar.

On iki yazının birincisinde Gözlüklü adında hayali bir kahraman nasıl yazacağı konusunda Süreya’ya öğütlerde bulunur. ‘Gözlüklü’ Süreya’ya çocukların her şeyi anlayacağını, her şeyden söz edebileceğini söyler önce. Ancak bilgiçlik taslama diye uyarırken ‘‘serüvenlerden, düşlerden de söz etmesini’’ salık verir. Süreya’ya bilgi de verebileceğini söyleyen ‘Gözlüklü’ nihai amacının ‘’çocuklarda okuma tadı yaratmak’’ olduğunu da ekler. Gülmek adlı sekizinci yazıda ‘Gözlüklü’ tekrar söz alır ve Süreya’ya ‘’küçük şeyleri işle, küçük şeyler önemlidir ama hepsi de gerçeğe dayanmalıdır’’ öğüdünde bulunur. Hemen devamında, ‘‘Sözgelimi, Atatürk’ün kuru fasulyeyi çok sevdiğini biliyor muydun?’’ diye öğüdünü örnekler.

Şair Süreya’nın aslında kendi kendine verdiği bu öğütleri yazılarında etkileyici bir biçimde pratiğe döktüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. On iki yazı içinde benim içimi en çok ısıtan Renkler Ölmüyordu, Issız Ada ve Yılbaşı Gecesinde İller adlı parçalar. YGİ adlı son yazıda 1984’in son gecesi illerin bazılarında neler olduğuna kısa kısa değinir Süreya. Erzurum’daki şakacı bir otobüsle yazı şöyle biter:

İşte daha birçok şey oldu.

Erzurum kar altındaydı.

Bir kadın üşüyordu.

Bir otobüs bir yokuşu tırmanırken birdenbire durdu. ‘‘Buraya kadar arkadaşlar!’ diye bağırdı yolculara. ‘‘Ben geri dönüyorum.’’

Döndü. Hızla aşağı doğru ilerlemeye başladı. Yolcular önce şaşırmış, sonra da korkmuşlardı. Hepsi buz kesilmişti sanki. Ama biraz sonra otobüs yeniden göründü. Bu kez çok neşeliydi! ‘‘Şaka!’’ dedi, ‘’şaka yaptım yahu! 1 Nisan şakası olur da 1 Ocak şakası olmaz mı?’’

**********

Evet, bu haftalık bu kadar. Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır. Sevgi ve umutlu bir hafta…

Dr. Abbas KARAKAYA

 

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ İÇİN KİTAPLAR- 5: BUGÜN İLGİNÇ BİR ŞEYLER OLDU

Yayınlanma:

|

BUGÜN İLGİNÇ BİR ŞEYLER OLDU; Dicle Keskinoğlu; resimleyen Burak Akbay; 143 sayfa; 2024.

Tam bir sevgi hikayesi. Karısını beş yıl önce kaybetmiş, 64 yaşında, son derece planlı, programlı yaşayan bir adam her gün aynı saatte gittiği lokantada bir gün, duvara yeni asılı bir tablo görür ve çok etkilenir. Bu tablo adama yalnızlığını hissettirirken hayatını bir evcil hayvanla paylaşma fikrini esinler. Çok geçmeden evine/yaşamına bir sokak köpeği girer. Adına Hür der. Birbirlerini bulan özgürce seçen iki candırlar çünkü. Sonra, bu ikilinin hayatına çocuk esirgeme kurumunda yaşayan 14 yaşında, Maya adında bir kız çocuğu da katılır. Yaşlı adamla bakımyurdundaki kız çocuğunun hayatlarını kesiştiren Hür adlı köpektir. Böylece, yaşlı adamın, yıllar önce, evliyken eşiyle hayalini kurdukları- korucu aile olma- düşü de hiç beklemediği bir yaşta gerçekleşir. Kaybettiği karısına her akşam, okumayacağını bile bile ‘‘rapor verir’’ gibi mektup yazan romantik ve dakik Hilmi Bey, köpeği Hür ve Maya ile aynı çatı altında buluşur, bir aile olurlar öykünün sonunda.

Öykü değişmeli olarak Hilmi Bey, Hür ve Maya tarafından anlatılır. Birbirlerini tanıdıkça, süreç içinde üç kahraman da değişir. Yumuşak bir dille, sözü uzatmadan ve bilgiçliğe düşmeden kıvamında bir sevgi, sorumluluk, yaşlılık, gençlik ve sokaktaki dostlarımıza ve parklara dair iç ısıtıcı bir öykü. Altmış beş yaşına yaklaşırken baş kahramanımız Hilmi Bey sevginin nasıl ‘genişleyebileceğini’ şu satırlarda anlatır:

‘’Evlat edinmenin revaçta olduğu yıllardı. Bize hiç sıra gelmedi. Biz de küçük bir bebek olması konusunda ısrarcı olduk. Belki de olmamalıydık. Şimdi, üzerinden yıllar geçtikten sonra hayatına kabul etmek istediğin canın, türünün ya da yaşının bir önemi olmadığını anlayabiliyorum.’’ (sayfa 135)

Hayvan katliamlarının, işkencelerin manşetlerden inmediği bir ülkede biri genç, biri yaşlı insanın bir sokak köpeğine ve köpeğin bu insanlara duyduğu sevgi gerçekten yüreklerimizi ısıtıyor. Hilmi Bey, Hür ile yaşamaya başladıktan sonra ‘‘insanların diğer canlılardan üstün sayıldığı’’ hümanist düşüncenin sorunlu olduğunu da görmeye başlıyor. (sayfa 93)

Hür öykünün bir yerinde hayvan hastanesine yatırılır. Ancak sadece Maya’nın elinden beslenmeyi kabul eden Hür için Maya kaldığı bakımyurdundan kaçmak zorunda kalır. Çünkü bakımyurdu idarecileri ona izin vermez. Bu bakımdan Maya’nın bakımyurdundan kaçıp Hür’ün kaldığı hastaneye gelmesi bu öykünün en ilerici yönlerindendir. Evet, kurallar hayatımızı kolaylaştırmak içindir ancak bazen, gerektiğinde o kuralları sorgulayıp onlara karşı çıkmak da gerekebilir, gereklidir de. Öykümüz bu fikri de çok güzel işler.

Akışında ne bir zorlama ne de bir gevşeme olan öykü kurgusunun mükemmelliğiyle de kendini belli ediyor. O zaman bu kitabı alıp okumanın ve üstünde konuşmanın zamanı. Ne diyorduk, kitap okunan yerde umut ve sevgi vardır.

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ İÇİN KİTAPLAR- 4

Yayınlanma:

|

Günümüz çocuk yazınında yoksulluk artık yazılmıyor. Bu eksiklik fark edilmiş olmalı ki bir yayınevi Yaşar Kemal’in Kalemler adlı öyküsünü müstakil, resimli bir kitap olarak basmış.

Öyküyü özetlemek gerekirse:

İstanbul’da bir çöp toplama alanında çalışan bir çöpçü çöplerden çıkardığı kalemleri ilkokula giden çocuklarına getirir. Neredeyse her gün baba evine çocukları için değişik değişik kalemler getirir. İlkokula beşinci sınıfa giden kızı Neriman bu kalemleri okula götürüp sınıf arkadaşlarına göstermek için tutuşur. Ancak bu kadar değişik ve çok sayıda kalemi nereden, nasıl edindiği sorusuna nasıl bir cevap vereceğini bilemez. Babasının çöpçü olduğunu ve kalemleri babasının çöpten getirdiğini ölse bile söylemek istemez. Kafasından makul bir beyaz yalan uydurarak bir çanta dolusu kalemi sınıfa getirir, arkadaşlarına gösterir. İsteyenlere kalemlerden dağıtır. Arkadaşlarına karşı üstün olabileceği bir şey bulmuştur Neriman. Ve çok mutludur. Ancak mutluluğu uzun sürmez. Okulda bir öğrenci Neriman’ın kalemini çaldığı şikayeti üzerine duruma öğretmen ve müdür el atar. Soruşturmadan sonra çöpçü adamın ilkokula giden kızı Neriman kalem hırsızı ilan edilir ve okuldan kovulur. Ailenin düzeni de altüst olur, oturdukları evden taşınmak zorunda kalırlar.

Yaşar Kemal sınıf farklarını, yoksulluğu bir çocuğun dünyasındaki yansımaları üzerinden gerçekçi bir biçimde anlatır. Öğretmenin, müdürün ‘‘acımasızlığı’’ karşısında Neriman’ın naifliğini ve babanın çaresizliğini yüreklerimize çakar. Sedat Girgin’in resimleriyse Neriman’ın sıkışmışlığını, bu arada, kısa süreli mutluluğunu da ve de babasının işini ve kalemlerin kaynağını saklamak isterken duyduğu ezilmeyi aktarmakta işlevseldir.

Öykünün açılış paragrafında anlatıcı ‘‘Çöplüklerin şehirler için sadece gerekli değil, niçin bu kadar önemli olduğu hiç aklınıza geldi mi?’’ sorusuyla okuyucuda bir merak uyandırır. Ve oradan, tahmin edilmesi kolay olmayan bir biçimde çöplerle kalem arasında bir ilişki kurar. Çöpler arasından çıkarılıp kullanılabilecek eşyalar üzerinden böyle bir hikaye kurmakta Yaşar Kemal gibi bir ustanın yapabileceği bir şeydir, diyelim.

Anlatıcı Rüstem Çavuş’un ailesinin başına gelenleri öğrendikten sonra kızgınlığını ‘‘kalleş, aşağılık, acımasız’’ gibi sert sözcüklerle duyurur öykünün kapanış paragrafında.

Ben çöplükleri iyi bilirim. Rüstem Çavuştan dolayı. Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır… Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşçe, acımasızca o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi… İstanbul şehrinin çöplüklerine martılar konar, çöplüğün üstü apak olur. Ve bu murdar çöplük martıdan gözükmez olur. Haa, bir de renk renk kalemler çıkar İstanbul çöplüklerinden… Altın yüzük çıktığı da olur.

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Yayınlanma:

|

Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır sloganımızı tekrarlayarak bu yazımıza başlayalım. Bu yazıda iki kitap var. Birincisi, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık (Balaca Gara Balıg) adlı şaheseri. Sadece İran’da değil, dünyanın pek çok yerinde okunmuş ve çok sevilmiş bir kitaptır bu. Yaşadığı derede sıkılan, derenin sonunu merak eden Küçük Kara Balık annesinin ve çevresindeki büyüklerin tüm itirazlarına rağmen evinden, yani deresinden ayrılır ve dünyanın geri kalanının (ırmak, göl, deniz) keşfine çıkar. Engellerle, tehlikelerle karşılaşsa da yolundan vazgeçmez. Gördükleri, yaşadıkları mücadele etmenin, dayanışmanın, yeni şeyler öğrenmenin, zorluklarla karşılaşıp kendi gücü ve sınırlarını keşfetmenin mutluluğunu yaşatır Küçük Kara Balığa. Küçük Kara Balığın hayatı, yolculuğu onu tanıyana balıklara arasında dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüşür. Öykünün sonunda ihtiyar bir balık KKB’ın hayatını ‘on iki bin torununa’ anlatır. Ve dinleyici yavru balıklardan birinin düşüne ‘deniz’ girer. Adı Küçük Kırmızı Balık olan bu yavru balık ‘Sabaha kadar denizi düşündü durdu’. Hikayemiz bu tümceyle biter.

İkinci kitabımız da bir evden ayrılış, kendini bulma hikayesi. Rusya’nın tanınmış çocuk kitapları yazarı Eduard N. Uspenski’nin Fedor Amca adlı kitabı. Fedor Amca öykünün ana kahramanı olan altı yaşında bir çocuk. Ailesi, çok sevdiği, konuşan kedisinin evde yaşamasına izin vermeyince evden ayrılır, bir köyde yaşamaya başlar. Köyde daha başka hayvan arkadaşları da olur. Doğayı, hayvanları, insanları birinci elden tanımak zorunda kalır. Gülmece türünde usta işi bir kitap. Küçük Kara Balık’a göre Fedor Amca’nın evden ayrılış sebepleri farklı olsa da iki karakter de aklına koydukları şeyi itirazlara rağmen gerçekleştirirler. Fedor Amca köyde yaşarken anne ve babasını mektupsuz bırakmaz. Ancak gelip eve götürmelerini önlemek için yaşadığı köyün adını, adresini bildirmez. Kitabı aslından çeviren Faruk ünlütürk’ün çevirisi de çok güzel. G. Kalinovski’nin sevimli, sade çizimleri de kitabın lezzetini artırıyor.

Karşı çıkmayı ve kararlı olmayı didaktizme düşmeden anlatan bu iki ölümsüz, güzel kitap kalbinizde ve zihninizde iz bırakacak. Okuması sizden.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.