Bir önceki yazıda kişisel enerji yönetiminin ilk başlığı olan fiziksel enerjiyi detaylandırmıştık. Bu yazıda ikinci başlığa, duygusal enerjiye odaklanacağız. Duygusal enerjiye geçmeden önce duyguların üzerinde durmakta fayda var.
Duyguların Karar Vermede Etkisi
Amerikalı yazar Maya Angelou: “İnsanlar ne söylediğinizi unuturlar. Ne yaptığınızı da unuturlar. Ama onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.” der. 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan Daniel Kahneman hatırlayan ve deneyimleyen olmak üzere iki benlikten bahseder. Yaptığı araştırmalarda insanların hatırlayan benliklerindeki bilgilere göre karar verdiklerini ve hatırlayan benliğe en çok etki eden şeyin de duygular olduğunu ispatlar. Duke Üniversitesi profesörlerinden davranışsal ekonomi üzerine çalışan bir başka akademisyen olan Dan Ariely de akıl dışı ama öngörülebilir kitabında: “İnsanlar her ne kadar karar verirken rasyonel olduklarını düşünseler de yaptıkları karşılaştırmalar sonucunda karar verme anındaki duygularına göre hareket ederler.” demiştir. Yaptığı birçok deneyle de bunu ispatlamıştır. Peki duygular bu kadar önemliyken biz duygusal enerjimizin nasıl farkına varabilir ve onu yönetebiliriz?
Duygusal Enerjinin Diğer Enerji Boyutlarına Etkisi
Öncelikle bir önceki yazıda da bahsettiğim gibi enerji boyutlarının birbirleriyle ayrılmaz bir etkileşimi vardır. Duygusal enerjimiz de enerjinin diğer boyutlarını etkiler. Örneğin mutluysanız vücut ısınız yükselir ve fiziksel enerjiniz de artar. Tam tersi olarak eğer depresyondaysanız da vücut ısınız azalır ve fiziksel enerjiniz de düşer. Duygusal enerjimiz başka insanlara da geçer. Karşımızdaki kişi gülümsediğinde gülümser, esnediğinde esneriz. Duyguların insan üzerinde bu kadar etkili olduğunu bilen kurumsal şirketler bunun üzerine eğiliyor. Örneğin Pan Amerikan Havayolları tüm kabin memurlarına gülmeleri gerektiğini bir kural olarak iletmiştir. Fakat bu duyguların içten olması duyguların karşıya geçmesi için kritiktir. Gülümsemenin insanlar üzerindeki etkilerini araştıran Duchenne, Pan Amerikan Havayolu’nun yaptığı gibi çalışanlarına bunu zorunlu kılmanın sahte gülümsemeye neden olduğunu görmüş ve yaptığı araştırmalarda Duchenne (samimi gülümsemeye bu adı vermiştir) gülümsemesi ile gülenlerin daha mutlu olduklarını ve yaşam ömürlerinin daha yüksek olduğunu bulmuştur.
Duyguları Yönetmek
İş hayatında başarılı olabilmek için olmazsa olmaz özelliklerden biri de duygusal iniş çıkışları yönetebilme becerisidir. Resillence kavramı ile literatürde gördüğümüz bu yetkinlik birçok çalışanın gündeminde olmaya devam ediyor. Ben resilience’ı şu şekilde açıklıyorum. Hayatta her zaman güneşli yolda yürümeyeceğiz. Kimi zaman yağmur yağacak, kimi zaman da kar. Duygusal iniş çıkışları yönetme becerisi öncelikle bunun farkında olup dışarı çıkarken yanımıza şemsiye almaktır. Bu beceriyi kullanmak ise yağmur yağdığında şemsiyeyi açıp bundan korunmak ve dindiğinde tekrar şemsiyeyi kapatarak yola devam etmektir. Herkesin duygularını yönetirken kullandığı taktikler de farklılaşabilir. Örneğin ben kulaklığımı takıp yürüyüş yaparak veya deniz kenarında koşarak negatif duyguları bertaraf edip enerjimi yükseltmeye çalışıyorum. Siz kedinizle vakit geçirebilir, seyahate çıkabilir, size kendinizi iyi hissettirecek bir müzik dinleyebilirsiniz. Duyguları yönetme başlığında bir kavramdan daha bahsetmek istiyorum. Young Guru Academy (YGA)’de duyduğum bir kavram olan MTTR (Mean Time To Repair) aslında üretim sektöründe kullanılan bir operasyonel metrik. MTTR’yi Üretim bandında meydana gelen bir hatadan dolayı bant durduğunda bantın tekrar çalışmaya başladığı ana kadar geçen süre olarak açıklayabiliriz. Bu durumu kendimiz için düşünecek olursak biz duygusal olarak en dibe vurduğumuzda ne kadar süre sonra ayağa kalkıyoruz? Bu süreyi kısaltmak için neler yapabiliriz? Bu soruların yanıtları da yine duygusal enerjimizi artırmak için kilit içgörüler içerecektir.
Mutluluk Duygusu
Duygusal enerjiden bahsederken yüzyıllardır üzerine düşünülen mutluluk duygusundan bahsetmezsek olmaz. Mutluluk duygusu insanların peşinden koştuğu ve hissetmek istedikleri duyguların başında geliyor. Her ne kadar bu duygunun finansal durum ile çok ilişkili olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar çok da öyle olmadığını gösteriyor. Belli bir seviyeye kadar finansal durum ile mutluluk paralel şekilde artsa da bir süre sonra maddi seviye artsa da mutluluk seviyesi değişmiyor. Michael Norton’un araştırmaları paramızı başkaları için harcadığımızda daha mutlu olduğumuzu söylerken, Elizabeth Dunn’un araştırmaları da başkalarına yardım ettiğimizde mutluluk seviyemizin yükseldiğini belirtiyor. Matt Killinsworth ise Track Your Happiness uygulaması verilerine dayanarak insanların en çok anda kaldıklarında mutluluklarının en üst seviyede olduğunu açıklıyor. Bu araştırmalardan da yola çıkarak, duygusal enerjimizi pozitife çevirmek için sevdiğimiz insanlarla birlikte olmayı, anda kalmayı ve başkalarına yardım etmeyi daha çok yapabiliriz.
Kişisel enerji yönetiminin fiziksel ve duygusal enerji başlıklarından sonra bir sonraki yazıda zihinsel enerjimizi nasıl yönetebileceğimiz üzerinde duracağız.
HBR-Gökhan Kara