Connect with us

ŞİRKETLER

Konkordato

Yayınlanma:

|

Oldum olası korkmuşumdur “Konkordato” kelimesinden. İlk duyduğumda tam ne demek olduğunu anlamadığımdan mı, yoksa çok fazla “k” harfi ve “o” harfi yan yana gelmesinden dolayı kulağıma soğuk geldiğinden mi bilemiyorum; bu kelimeyi hiç sevmemişimdir.

Gerçi Kıta Avrupası hukuk sistemi bu kelimeyi sevmiş ki kullanıyor. Fransızlar’da ve İtalyanlar’da “Concordat”, Almanlar’da “Konkordat” olarak geçiyor.

Ancak Anglo Sakson devletlerde, bence bu kelimeyi sevmediklerinden, Amerika’da “Chapter 11”, İngiltere’de ise “UK Scheme of Arrangement 26A” demişler. “Konkordato” kelimesini kullanmak yerine bir numara vermek, itibar açısından daha zararsız ve olumsuz bir içeriği çağrıştırmıyor düşüncesindeyim. Biz de keşke Konkordato’yu lugatımızdan çıkartsak… Herhangi bir şirket için,  “Türk Borçlar kanununun ilgili maddesine başvurdu” desek, eminim duyanlarda “Konkordato” kelimesi kadar negatif etki yaratmayacaktır.

Bir ürün fikri bulmak, ürünü geliştirmek, üretmek, üretim hattını kurmak, çalışanları bir araya getirmek, şirket içi sistemi kurmak ve sonra da müşterilere ürünü satmak çok meşakkatli ve uzun bir süreç. Girişimciler işlerini kurarken, büyütürken ve geliştirirken binlerce zorlukla karşılaşıyorlar. Hep risk alıp, hep riski yönetiyorlar. Bir şirketi kurmak ve büyütmek cidden çok zor ve girişimci maddi ve manevi çok ağır bedeller ödüyor. Fakat tüm çekilen zorlukların ve ödenen bedellerin neticesinde, topluma istihdam sağlayan, ülkeye katma değer üreten ve devlete vergi ödeyen işletmeler ortaya çıkıyor.

Bu işletmeler belli bir büyüklüğe geldiklerinde artık girişimcinin değil, toplumun malı. Tedarikçiler, çalışanlar, kreditörler, devlet, bölge halkı, herkes şirketin bir paydaşı oluyor. Bu kadar paydaşı olan işletmelerin ayağı tökezlediğinde bir yardım eline ihtiyaçları oluyor, ki o ele tutunup, ayağa kalkıp, paydaşları ve toplum için değer üretmeye devam etsinler. Gerekirse şirketin sahipliği değişsin; ama şirket yaşasın ve ülke ekonomisine ve çalışanlarına değer üretmeye devam etsin.

Konkordatoya Ancak Tüm Çareler Tükendiğinde Başvurulabilir. Yine de 2 Kere Düşünülmeli!

Konkordato finansal ve ticari borcu olan, nakit sıkıntısına düşmüş bir şirketin, mahkemeye başvurup “ben şu anda kredi borçlarımın taksitlerini ve faizimi ödeyemiyorum, hatta ticari borçlarımı, vergi borcumu ve işçilerime maaşlarını bile ödeyemiyorum, benim zamana ihtiyacım var, zamanı alırsam bir plan yapıp işlerimi tekrar yoluna koyacağım, mal varlıklarım değerlenecek ve borçlarımı geri ödeyebileceğim” iddiasında bulunmasıyla hukuki bir koruma şemsiyesine girmesini, durumun korunması sayesinde tüm geçmiş borçlarını ödemeye belli bir süre ara vermesini ve alacaklılarıyla hukuk koruması altında anlaşma sağlamasını ifade ediyor.

Konkordato’da geçici mühlet süresi 3 ay artı 2 ay toplam 5 aya kadar alınabiliyor; kesin mühlet ise 18 aya kadar uzayabiliyor. Böylece şirketin likiditesi ve işletme sermayesi şirket içinde kalıyor ve şirketin ticareti devam ediyor. Yeter ki şirket o koruma sürecinde alacaklıları ile anlaşsın ve işlerini tekrar yoluna koyacak bir iş planını hayata geçirebilsin.

Türkiye’de ve diğer coğrafyalarda büyük montanlı finansal yeniden yapılandırmalar yapmış bir profesyonel olarak, konkordatoyu tüm diğer alternatifleri tüketmedikçe tavsiye etmiyorum. İsmi bir defa korkordatoya bulaşmış bir şirketin tekrar uygun koşullarda ticari kredi ile ticaret yapması mümkün olmayacaktır. Şirket ancak peşin ödemeyle mal alabiliyor olup, bankalardan yeni işletme sermayesi finansmanını da eğer bulabilirse çok kısıtlı bulacaktır. Şirketin nitelikli çalışanları başka şirketlerde iş arayıp işten ayrılabilecek ve şirket kaliteli yeni yetenekleri içeri çekemeyecektir. Sipariş verenler acaba bu şirket siparişimi üretemezse ya da teslim edemezse diye çekinip siparişlerini başka şirketlere kaydırabilecektir. Tüm bunlar ciro düşüşüne ve maliyet artışına neden olacaktır. Konkordato ilan etmiş bir şirket, bunlara ek olarak, mal varlıklarını elden çıkartarak likidite yaratmaya çalışsa dahi, varlıklarını ancak çok düşük bedellerle elden çıkartabilecektir.

Konkordato İlan Eden Şirket Sayısı Önümüzdeki Dönemde Daha Da Artabilir.

Son bir aydır gazetelerin ve internetteki ekonomi sayfalarını okuyanlar, konkordato haberlerinin arttığına şahit oluyorlar.

Önümüzdeki dönemde konkordatolar daha da artabilir, çünkü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de faizler artıyor, finansmana erişim hem pahalılaştı hem de zorlaştı. Ayrıca tüm dünyada bir talep yavaşlaması ve resesyon tehlikesi var.

Yaklaşmakta olan dalga, girişimciler, özellikle de kredi borcu ile yatırım yapan girişimciler için gerçekten büyük risk oluşturuyor. Kısa vadeli borcu olan, yatırımda yakalanan, varlıkları likit olmayan şirketler kemerlerini sıkı bağlamalı ve karlılıktansa likiditeye önem vermeliler. Her şirket kendi koşullarına göre önlem almalı ve neler yapılması gerektiğini öğrenmeli.

Konkordatoların sayısının artacak olması da ülkemiz ekonomisi için sistemik bir risk yaratıyor.

Biz dalgalı ekonomide şirket yönetmeyi ve kendi çözümlerimizi üretebilmeyi bilen bir ülkeyiz. Konkordatoların sayısının artmasını önlemek için devletimizin kural koyucu olarak yapabileceği çok önemli bir hamle var. Daha önce devletimiz bunu yaptı ve tekrar yapabilir. Devlet, bu hamleyle konkordato sayısındaki olası artışı bıçak kesiği gibi durdurabilir.

Konkordato Sayısının Artması Nasıl Engellenebilir?

19 Temmuz 2019’da 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 32. Maddesindeki yapılan değişiklik ve ek olarak 18 Ağustos 2018 ve 12 Eylül 2019 tarihlerinde çıkan yönetmelikler, borçlunun bir koruma kalkanı altında finansal kreditörleri ile müzakere etmesine olanak sağlamıştı. Borçlunun konkordato yoluna gidilmeden sadece finansal alacaklılara olan yükümlülükleri yönünden koruma kalkanından yararlanmasını ve durumun korunması süresince (6 ay artı 6 ay) finansal alacaklılarıyla müzakereler sonucu anlaşarak faaliyetlerine devam edebilmesini öngören bu uygulama, Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması (“FYY”) olarak isimlendiriliyor.

İlgili kanunla likidite krizine girmiş birçok şirket bu dönemde, bu kanun sayesinde kreditörleriyle anlaşma sağlayabilmiş; ekonominin bir parçası olarak faaliyetlerine ve istihdam yaratmaya devam etmiş, satış yapmış, kar yaratmış ve içinde bulunduğu finansal zorluktan çıkmayı başarmıştır. Ek olarak ilgili kanun hem kreditörlere/bankacılara hukuki koruma vermiş hem de borçlulara zaman sağlayarak işlerini toparlamalarına imkan vermiş ve çeşitli özendirici vergisel avantajlar da sağlanmıştı. Eğer bir istatistiki çalışma yapılsa başarılı FYY sayısının başarılı konkordato sayısından kat be kat fazla olduğu ortaya çıkacaktır.

Yasal Uygulama ile FYY’nin Tekrar İvedi Olarak Yasalaşması Ekonomiye Fayda Sağlayacaktır

Ülkemizde reel sektör ve bankacılık sektörü el ele vererek ekonomideki dalgalanmaları atlatmayı çok iyi bilmektedir.

2000’li senelerde uygulamış olduğumuz İstanbul yaklaşımını, 2019’dan bu yılın Temmuz ayına dek uyguladığımız FYY’yi günümüzde de tekrar uygulamaya almamız, ülkemiz ekonomisi için önem taşımaktadır.

19 Temmuz 2023’de yürürlükten kalkan kanunun, yaşanmış örneklerden elde edilen öğrenimlerle revize edilmiş şekilde, ivedi olarak tekrar yürürlüğe girmesi hem konkordatoların yayılmasını azaltacak hem de ekonomide oluşabilecek sistemik riski bertaraf ederek istihdamın azalmasının önüne geçebilecektir.  Türkiye Doğu Akdeniz’in ve Avrupa’nın fabrikası olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Dönemsel sıkıntıdan geçen şirketlerimizin zor zamanlarında milletçe yanlarında olmalıyız.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı şimdiden kutlarım. Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun. Nice yüzyıllara!

Sağlıcakla kalın.

Kaan KİZİROĞLU-Ekonomim

Okumaya devam et

EKONOMİ

İMALAT SANAYİ DARALMA SÜRECİNE GİRDİ

İç piyasa ve ihracat pazarlarındaki durgunlukla birlikte artan finansman sorunlarının üretim sektörleri üzerindeki baskısı artıyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hem iç piyasada hem de ihracat pazarlarında talebin zayıf seyri üretimde ‘bahar yorgunluğu’ yarattı. İkinci çeyrek itibarıyla İSO İmalat PMI 50 eşik değerin altına inerken, faaliyet koşullarının bozulmaya başladığı imalatta kapasite kullanım oranları da geriledi. Sanayi üretimi ise şubattaki hızlı yükselişin ardından martta eksiye geçti.

Parasal sıkılaşma sonucu iç pazarın daralmaya başlaması, ihracat pazarlarında henüz talebin istenilen seviyede canlanmaması, yanı sıra artan finansman sorunları gölgesinde girilen ikinci çeyrekte üretimden yavaşlama sinyalleri gelmeye başladı. İSO İmalat Sanayi PMI Endeksi, Nisan’da 49,3’e gerileyerek eşik değer 50’nin altına indi. Bu veri sanayicilerin ikinci çeyreğe zorlu bir başlangıç yaptığına işaret ederken; sanayi üretimi de şubattaki sert yükselişin ardından martta aylık yüzde 0,3 daralarak soluklandı. İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranlarına bakıldığında ise mevsim etkisinden arındırılmış KKO, nisanda bir önceki aya göre yüzde 0,2 düşerek yüzde 77 oldu.

En sert daralma makinede

Yeni siparişler düşüyor

Sadece üretim endeksi değil yeni sipariş endeksi de kritik düzeyde gerçekleşti. Gıda ile giyim ve deri sektörleri hariç 8 sektörde yeni sipariş endeksi eşik değerin altında kaldı. İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI raporunda, S&P Global Market Intelligence Ekonomi Direktörü Andrew Harker’in şu değerlendirilmesine yer verildi: “Yeni siparişlerde süregelen zayıflama nedeniyle, geçen aylarda görülen üretim artışı sürdürülemedi ve Nisan ayında son buldu. Firmaların beklentisi, talebin yakın zamanda yeniden toparlanarak üretimde sürdürülebilir iyileşme sağlaması yönünde olacak. Nisan ayında enflasyon bir miktar gevşeyerek yılın başından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Buna rağmen imalatçılar halen hem yurt içi hem de yurt dışı talebi olumsuz etkileyen yüksek fiyat artışları ile mücadele etmek durumunda kalıyor.”

Kapasite kullanımı da geriledi

Merkez Bankası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri de nisan itibarıyla hafif de olsa bir düşüşe işaret ediyor. Buna göre, imalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 77 oldu. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da dayanıksız tüketim malları, tüketim malları, gıda ve içecekler ile yatırım mallarında düşüş yaşandı. Özellikle tüketim malları kalemlerinde görülen düşüşte iç talepteki zayıflığın neden olduğu söylenebilir.

Sıkılaşma, tüketimi etkilemeye başladı

TÜİK Sanayi Üretim Endeksi verilerine göre, mevsimsellikten arındırılmış imalat sanayi üretimi martta aylık bazda yüzde 0,3 daraldı. Böylece şubat ayındaki yüzde 3,4 artıştan sonra üretimde hafif bir fren yapıldığı anlaşılıyor. Endeksin alt kırılımlarına bakıldığında, imalat sanayi üretim endeksi de aylık yüzde 0,3 oranında gerilemiş durumda. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da, sermaye malı üretimi aylık yüzde 0,5 artarken diğer mal gruplarının tamamında düşüş söz konusu. Martta dayanıklı tüketim malları üretimi yüzde 0,4 gerilerken; dayanıksız tüketim malları da aylık yüzde 1,1 daraldı. Bunda yine parasal sıkılaşma kaynaklı talep zayıflığının etkili olduğu tahmin ediliyor.

Merve YİĞİTCAN-Ekonomim

Okumaya devam et

GÜNDEM

Kişisel Enerjinizi Yönetin: Ruhsal Enerji

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Her sabah sizi yataktan kaldıran nedeniniz nedir?” Bu soru japonların hayat felsefelerinden biri olan İkigai’nin ana sorusudur. Kişisel enerji yönetiminin son boyutunda nedenleri sorgulayacağımız ruhsal enerji üzerine odaklanacağız. Daha önceki yazılarda fiziksel enerji, duygusal enerji ve zihinsel enerji üzerine odaklanmıştık. Ruhsal enerji ise temelde yaşamımızdaki anlamı bulmamız, anlamlı bir bütünün parçası olarak hissetmemiz anlamına geliyor. Bu da hayatımızda daha çok kendimiz olarak yer almamız ve istediğimiz hayatı yaşamamızla mümkün olur. Ne yazık ki bu soruların üzerine çok fazla düşünmüyoruz. İyi bir liseye gitmek, sonrasında üniversite sınavına hazırlanıp sınavı kazanmak, iyi bir üniversiteden iyi bir dereceyle mezun olmak. İyi bir işe girmek, yöneticimize kendimizi sevdirmek, başarılı olmak, terfi almak. Bu sırada askere gitmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak vs derken hep bize çizilmiş bir yolu izliyor gibiyiz. Özellikle 25 yaşından sonra farklı yolları sorgulamaya ve gerçekten istediğimiz hayatın bu hayat olup olmadığını düşünmeye başlarız. Bu noktada çalıştığımız kurumsal şirketleri bırakıp kendi işimizi yapma, egede bir sahil kasabasında kafe açma veya sırt çantamızla dünyayı dolaşma fikirleri gittikçe daha sıcak gelmeye başlar. Tüm bunları ve hayatımızı nasıl tasarlamamız gerektiğini Tedx konuşmamda da paylaşmıştım. Bu yazıda ise ruhsal enerjinin detayında tüm bu soruların farkında olmanın, neyi ne için yaptığımızı ve gelecek hayalimizi bilerek ilerlemenin üzerinde duracağız. Bu sorulara içimize sinen yanıtlar veremezsek bulunduğumuz yere dahil ve bağlı hissedemeyiz. Bu konunun detaylarına girerken İkigai kavramını biraz daha detaylandıracağız ve insanın anlam arayışına değineceğiz.

İkigai:

Kendi yaşam amacımızı, her sabah bizi yataktan kaldıran nedeni bulmak için İkigai felsefesi aşağıdaki dört soruyu yanıtlamamız gerektiğini söyler:

  1. Ne yapmayı seviyorsunuz?
  2. Ne yapmakta iyisiniz?
  3. Dünyanın neye ihtiyacı var?
  4. Ne için size para verirler?

Bu soruların yanıtını eğer bir noktada kesiştirebilirseniz onun sizin ikigai’niz olduğunu söyleyebiliriz. Kendimden örnek verecek olursam. Bir şeyler üretmeyi, insanların hayatlarına pozitif olarak dokunmayı seviyorum. Yazmakta ve sunum yapmakta iyiyim. Dünyanın eğitimli ve öz farkındalığı yüksek bireylere ihtiyacı var. İnsanlar ve kurumlar bilgiye, tecrübeye ve yönlendirilmeye para verirler. Bunların kesişiminde yazarlık, koçluk, mentorluk, konuşmacılık, eğitmenlik ve danışmanlık işlerini buldum ve 2018’den bu yana da bunları yaparak ikigai’mi hayata geçiriyorum. Siz de bu soruları sürekli düşünerek ikigai’nizi bulmak adına adımlar atabilir, daha anlamlı bir hayatın kapılarını aralayabilirsiniz. Peki daha anlamlı bir hayat ne demektir? Biraz da bunun üzerinde duralım.

Anlam Arayışı:

“İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır, ya da öleceğini unutur.” der Nazım Hikmet. İnsanın anlam arayışında ölümün farkında olmak en büyük uyarıcılardan biri. Ben de genellikle kendime şu soruyu sorarım: “Sağlıklı bir şekilde geçirebileceğim kaç Temmuz ayım kaldı?” Bu soruyu kendinize sorduğunuzda alacağınız yanıt sizi mutlu etmeyebilir fakat bu yanıt kalan zamanınızı nasıl geçirmek istediğinize yönelik çok önemli iç görüler içerir. Benim açımdan bu sorunun yanıtı hayatımın kalanında Temmuz ve Ağustos aylarında çalışmama kararı almama kadar gitti. Her ne kadar böyle olsa da geride kalan on ay var. Hep konuşulan iş-özel hayat dengesine ise katılmıyorum. Bence tek bir hayatımız var ve iş de onun çok önemli bir parçası. Bu nedenle kalan on ayda da anlamlı bulduğum işleri yapmalıydım. Kendi ikigai’mizi bulmak bu açıdan çok kıymetli. Anlamlı hayat arayışı insanın kendini bildiği anlardan bu yana üzerinde konuşulan, tartışılan bir konu. Hayat amacı olarak bakarsak ünlü psikologların vardığı sonuçları inceleyebiliriz. Yaptıkları araştırmalar sonrasında Sigmunt Freud insan haz arayışındadır derken, Alfred Adler insanın üstünlük arayışında olduğunu, Victor Frankl ise insanın anlam arayışında olduğunu söylemiştir. İkinci dünya savaşı sırasında nazi kampından sağ olarak kurtulan Frankl, kendisine nasıl kurtulduğu sorulduğunda yazmayı planladığı kitabın umuduyla yaşama tutunduğunu belirtmiş ve şu sözleri söylemiştir: “Tek istediğim, okuyucuya somut bir örnekle hayatın her koşulda, en sefil durumlarda bile anlam ve potansiyele sahip olduğunu göstermekti.” Frankl’a göre bir nedeni olan insan hemen her nasıla dayanabilir. Günlük hayatta da anlam arayışında olan ve bunu bularak işine yansıtan insanları görürüz. Bu yazının yazıldığı sırada Fenerbahçe basketbol takımının koçu olan Sarunas Jasikevicius Zalgiris Kaunas’ın başındayken çok önemli bir maç öncesinde en iyi oyuncularından biri olan Augusto Lima’ya çocuğunun doğumu nedeniyle izin verir ve bu kararı nedeniyle çok eleştirilir. Jasikevicius ise bu eleştirilere basketbolun hayatın anlamı olmadığını ve Augusto Lima’nın şu an hayattaki en önemli anlardan birini yaşadığını söyleyerek yanıt verir. Çoğu zaman yaptığımız işe, çalıştığımız şirkete o kadar odaklanıyoruz ki gerçekten hayatın anlamının ne olduğunu ve ne için yaşadığımızı unutuyoruz. Kişisel enerji yönetiminin bu son boyunda bu soruları düşünmemiz ve öz farkındalığımızı da yükselterek kendimizi bir bütünün parçası olarak hissedebilmemiz gerekiyor.

Gökhan KARA- HBR

Okumaya devam et

GÜNCEL

YÖNETİCİ, SADECE YÖNETENDİR, SAHİP DEĞİL, EMANETÇİ VE VEKİLDİR, HADDİ HUDUTU NE BİLMELİDİR..

Yayınlanma:

|

Yazan:

YÖNETİCİ, SADECE YÖNETENDİR, SAHİP DEĞİL, EMANETÇİ VE VEKİLDİR, HADDİ HUDUTU NE BİLMELİDİR..
  • BANKA,
  • BANKA MÜDÜRÜ,
  • SINIF ATLATMAK,
  • SINIF DÜŞÜRMEK,
  • TERFİ ETMEK,
  • ATILMAK,
  • EMEKLİYE AYRILMAK..
BANKA MÜDÜRLÜĞÜ NEDİR?
Banka Müdürü, görevli olduğu Banka içinde bulunan birimlerin, Personelin, Kaynakların; konulmuş Talimatlar, Yönergeler, Kurallar, İlke ve Yasalar Çerçevesinde;
~ Verimli,
~ Düzenli,
~ Uyumlu,
~ Kurallara Uygun,
~ Güvenli
Bir şekilde çalışmasını sağlayan, Müşteri İlişkilerini Yöneten, aynı zamanda hem personelini hem de işleyişi Kontrol eden, sonuçta yapılanlardan Üst Makamlara hesap veren kişiye verilen mesleki bir Unvandır…
***
Yıllarca Bankalarda çalışmış bir İnsan Evlâdı olarak, yaşadıklarını, gördüklerini, Ekonomi ve İş Dünyasının, Bankacılık Raconunun nasıl işlediğini dili döndüğünce, bildiği kadarıyla kısaca bir anlatmak istedi bu kardeşiniz..
***
Bankacılıkta Şubeler; Başarı Durumlarına, Rakamlara, Rasyolara, Şube İçi Ahlak, Yolsuzluk ve Başarı, Teftiş Hikayelerine göre Sınıflandırılırlar.
***
Bazı Bankalarda;
A, B, C, D, E Sınıfı Şube, Bazı Bankalarda ise;
1’nci, 2’nci, 3’ncü, 4’ncü Sınıf Şube Sıralandırma Usulleri Vardır.
***
Şube Müdürleri; Kapasite, Bilgi, Müşteri Portföyü, Tecrübesi, Geçmiş dönemlerdeki başarıları dikkate alınarak kendisine en uygun Şubeye atanır, bulunduğu süre boyunca devamlı rakamsal ölçümlemeler, sıralamalar, gelişim durumları, İlke, Prensip, Hedefler ve Diğer Şubeler ile ölçülüp mukayese edilir.
***
Başarılı Şubeler Sınıf atlar, Başarısız Şubeler de Sınıf düşer.
***
Müdürler de Asıl Sorumlu oldukları için Ödüllendirilir, Terfi Ettirilir, daha Üst sıralardaki Şubelere atanır..
***
Ya başarısız Şube Müdürleri onlara ne olur? Ya Sınıf düşürülür, Terfi, Maaş zammı alamaz; eğer çok başarısız olmuş, Hatalar ve Yolsuzluklara barışmış, Teftiş Raporları olumsuz ise işten bile çıkartılabilir ve Sicili Bozulabilir.
***
Bu Kişi: Bir CEO, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Bölüm veya Bölge Müdürü olsa da durum böyledir! Hâttâ Patron için bile durum böyledir. Yönetemezse satmak zorunda kalabilir…
***
Bankalar için de, Ekonomik İşletmeler ve Kurumlar için de bu böyledir, bilinen bir kuraldır…
***
Başarılı olan Ödüllendirilir, Başarısız olan Cezalandırılır;
  • Yapamadım,
  • Kusura Bakmayın,
  • Beceremedim,
  • Olmadı,
Der, kabul eder ve gider İnsanlar.
Kendilerine uygun yeni bir iş ararlar. Üzülürler, ama olacak olan da olur…
***
Bazı Toplumlarda ise; Başarısız olan, hata yaptığı anlaşılan, kusurlu İnsanlar ‘Harakiri’ yaparak, onurlu bir şekilde yaşamlarına son verir. Bu da ayrı bir Kültür Meselesidir…
***
Bildiğiniz üzere Osman Gazi Köprüsü yapılırken, bir halatı kopmuş, Köprü yapımı aksamıştı, Sorumlu İdari Mühendis, Utanıp, “Benim Hatam” diyerek Hayatına Son vermişti.. Bu tabii ki istenilen bir durum değildir ama olmuştur…
***
Şimdi Bu Ülkede Neler Oluyor, Bakıyorum;
  • Anlamıyorum,
  • Birileri Var,
  • Neticede, Performans Ölçümüne Dayalı İş Yapıyorlar,
  • Başkan, CEO, Müdür,
  • Makam Sahibi,
  • Seçimle Gelmişler,
  • Emanetçi İnsanlar,
  • Emanet Edilen Kurumları Sanki Kendi Malı Gibi Görüp,
  • Öyle Zannederek,
  • Kendisini Oraya Seçip, Atayan,
  • Göreve Getiren İnsanlara, Topluma, Yâni, Patronuna;
  • El, Parmak Sallayıp,
  • Ayar Veriyor,
  • Tehdit Ediyor,
  • Korku Salıyor,
  • Teftişe İzin Vermiyor,
  • Kuralları Uygulamıyor,
  • Kendi Kafasına Göre Alıyor, Veriyor,
  • Kâr mı, Zarar mı Ediyor
  • Onu da bilmiyor,
  • Ya da Görmezden Gelip, Çaktırmamaya Çalışıyor,
  • Adam Kayırıyor,
  • Hesap ta Vermek İstemiyor..
Ohh Ne Güzel Dünya..!
***
Ne oluyor Abiciğim Ya hu…!
“Hem Suçlusun,
Hem Güçlüsün..”
Derler ya, anlamıyoruz..?
***
Sen Emanetçisin, Yapamadın mı, Gidersin,
***
Bu Kurumun;
  • Patronu da,
  • Sahibi de Sen Değilsin,
  • Sen Çalışansın,
  • Kısaca, Makam Olarak Bir Abi,
  • Bu Kadar Basit..
  • Makama Saygı Duyarız, Terbiyesizlik Yapmayız. Ama Biz ‘Patron Kim?’ Onu da Çok İyi Biliyoruz.
Patron Biziz ve “Patron Ne Derse O Olur” Abiciğim..
Senin Patronun Kim..? Sen Farkında mısın, Patron Kim..? Bir Bak Bize..!
Patronun Memnun, Mutlu Olması, Kazanması Lâzım.
Bu işler böyledir…
***
Öyle Değil mi Sayın Başkanım..?
  • Bize Öyle Öğretildi,
  • Patrona, Bankanın Sahibine Hep Hesap Verdik Biz.
  • Kurallara, Yasalara, Etik Değerlere Dikkat Ederek Yaptık Mesleğimizi,
  • Biz mi Yanlış Yaptık Yoksa? Anlamadık…?
***
Ata DEMİRER’in bir Filmi vardı, orada diyordu ki;
Eyvah, Eyvah..?
Ne oluyor Abiciğim..?
***
Sevgi ve Dürüstlük ile,
H. Turgut SAYIN – Emekli Banka Müdürü

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.