Connect with us

GÜNDEM

KONUT SATIŞLARI YÜZDE 53 DÜŞTÜ

Yayınlanma:

|

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye genelinde temmuz ayında 107 bin 785 konut satıldı. Düşüş temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53’e ulaştı.

TÜİK, konut satış verilerini yayımladı. Veriler satışların hızla düştüğünü gösterdi. Pandeminin başından bu yana en sert düşüş bu yıl temmuz ayında kaydedildi.

Türkiye genelinde konut satışları temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,0 azalarak 107 bin 785 oldu. Konut satışlarında İstanbul 18 bin 884 konut satışı ve yüzde 17,5 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u 10 bin 605 konut satışı ve yüzde 9,8 pay ile Ankara, 5 bin 782 konut satışı ve yüzde 5,4 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 20 konut ile Ardahan, 28 konut ile Hakkari ve 66 konut ile Bayburt oldu.

İPOTEKLİ KONUT SATIŞLARINDA DÜŞÜŞ YÜZDE 84,3 OLDU

Türkiye genelinde temmuz ayında ipotekli konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 84,3 azalış göstererek 20 bin 553 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 19,1 olarak gerçekleşti. İpotekli satışlarda İstanbul 4 bin 365 konut satışı ve yüzde 21,2 pay ile ilk sırada yer aldı. İpotekli konut satışının en az olduğu il 1 konut ile Hakkari oldu.

DİĞER SATIŞ TÜRLERİ SONUCUNDA 87 BİN 232 KONUT EL DEĞİŞTİRDİ

Diğer konut satışları temmuz ayında Türkiye genelinde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,6 azalarak 87 bin 232 oldu. Diğer konut satışlarında İstanbul 14 bin 519 konut satışı ve yüzde 16,6 pay ile ilk sıraya yerleşti. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 76,9 oldu. Ankara 8 bin 22 diğer konut satışı ile ikinci sırada yer alırken, Ankara’yı 4 bin 492 konut satışı ile İzmir izledi. Diğer konut satışının en az olduğu il 18 konut ile Ardahan oldu.

TEMMUZ AYINDA 32 BİN 672 KONUT İLK DEFA SATILDI

Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 51,9 azalarak 32 bin 672 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 30,3 oldu. İlk satışlarda İstanbul 4 bin 854 konut satışı ve yüzde 14,9 ile en yüksek paya sahip olurken, İstanbul’u 2 bin 230 konut satışı ile Ankara ve bin 517 konut satışı ile İzmir izledi.

İKİNCİ EL KONUT SATIŞLARINDA 75 BİN 113 KONUT EL DEĞİŞTİRDİ

Türkiye genelinde ikinci el konut satışları temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,5 azalış göstererek 75 bin 113 oldu. İkinci el konut satışlarında İstanbul 14 bin 30 konut satışı ve yüzde 18,7 pay ile ilk sırada yer aldı. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde ikinci el satışların payı yüzde 74,3 oldu. İkinci el konut satışlarında Ankara 8 bin 375 konut satışı ile ikinci sırada yer alırken, Ankara’yı 4 bin 265 konut satışı ile İzmir izledi. 

KONUT SATIŞLARI OCAK-TEMMUZ DÖNEMİNDE YÜZDE 22,7 AZALDI

Ocak-Temmuz döneminde konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22,7 azalışla 660 bin 595 olarak gerçekleşirken ipotekli konut satışı yüzde 68,6 azalışla 124 bin 721, diğer satış türleri ise yüzde 17,3 artışla 535 bin 874 oldu. Bu dönemde ilk defa satılan konutlar yüzde 24,5 azalışla 200 bin 550, ikinci el konut satışları yüzde 21,8 azalışla 460 bin 45 olarak gerçekleşti.

YABANCILARA TEMMUZ AYINDA 4 BİN 495 KONUT SATIŞI GERÇEKLEŞTİ

Yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 64,0 artarak 4 bin 495 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında, temmuz ayında ilk sırayı bin 951 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul’u sırasıyla 931 konut satışı ile Antalya, 312 konut satışı ile Ankara, 217 konut satışı ile Mersin ve 158 konut satışı ile Bursa izledi. Ocak-Temmuz döneminde yabancılara yapılan konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 46,9 artarak 24 bin 983 oldu.

YABANCILARDAN EN ÇOK KONUT SATIŞI IRAK VATANDAŞLARINA YAPILDI

Temmuz ayında Irak vatandaşları Türkiye’den 712 konut satın aldı. Irak vatandaşlarını sırasıyla, 619 konut ile İran, 365 konut ile Rusya Federasyonu, 229 konut ile Afganistan ve 198 konut ile Almanya vatandaşları izledi.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Arkadaşına IBAN verdi: 8 ay hapis yattı, 10 yıl daha yatabilir

Konya’da ‘benim hesabımda bloke var’ bahanesine inanarak arkadaşına IBAN numarasını veren kişi, para aklama yöntemi tuzağına düşerek hapse girdi. 1 paket sigara parasını kendisine hediye olarak veren dolandırıcı arkadaşının ağına takılan 45 yaşındaki Mustafa Ergin, 8 ay hapiste yatarken, hakkında açılan 5 farklı dosyadan ise yaklaşık 10 yıl hapis cezası bekliyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

“IBAN İSTEYENLERE İNANMAYIN”

Dolandırıcıların trend yöntemi olan IBAN üzerinden para aklama yöntemi ağına takılan ve olayı anlatan 3 çocuk babası Mustafa Ergin, “Ben bir çay ocağında çalışıyordum. Devamlı oturduğum bir arkadaşım yanıma geldi. Benden IBAN numaramı istedi. Ben de ona para gelecek diye IBAN numarasını verdim. Onun banka hesapları blokeli olduğu için ben de tamam dedim, verdim. IBAN numarasını verdikten bir saat falan sonra beni aradı, hesabına gelen parayı istedi. Gelen parasını ben de ATM’den çektim kendisine teslim ettim. Kimsenin bu konularla ilgilenmesini istemiyorum ve bu iyi bir şey değil. Arkadaş olsun veya kim olursa olsun kimseye verilmesini istemiyorum. Mağdurum ben. Bu durumdan dolayı toplam yattığım günlerimi saymak istemiyorum, anlatılacak bir konu değil. IBAN numarasına para gelecek diyerek isteyenlere kesinlikle inanmasınlar” dedi.

“EN AŞAĞI 10 SENENİN ÜZERİNDE YATACAĞIM”

Kendisinin bu işlemlerin ardından şu anda 10 senenin üzerine hapis cezası beklediğini anlatan Ergin, “Ben bedel karşılığı almadım. Hesabıma para geldi emanetini verdim. ATM’ye gittiğim için de bana bir sigara parası verdi. Başka türlü verdiği bir şey olmadı. Ben de zaten bir şey beklemiyordum. Ama o arkadaşın internet dolandırıcılığı gibi şeylerle uğraştığını bilmiyordum. Ben insanlık olarak verdim, başka türlü bir niyetim yoktu. Benim toplam 6 tane dosyam var. Her bir dosyadan 3 yıl 4 ay ceza aldım. Toplam cezaevinde 8 ay yattım. Yani bunu ileride istinafta olan dosyalarım da var, bu dosyalarda patlama olduğu zaman en aşağı 10 senenin üzerinde yatacağım bir olay var. Kimsenin yaklaşmasını istemem, uzak durmasını istiyorum. Mağdurum, işsizim, çocuklarım var, bana yardımcı olunmasını istiyorum.” şeklinde konuştu.

-İHA-

Okumaya devam et

GÜNCEL

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI TARİHÇESİ, ANLAMI VE ÖNEMİ

1 Mayıs neden kutlanır, nasıl ortaya çıktı, ilk ne zaman kutlandı? Emek ve Dayanışma Günü’nün önemi nedir?

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık. Aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıdaki açlık kesin.” Bu sözler, Zonguldak’ta meydana gelen bir göçükte arkadaşlarını kaybeden bir maden işçisine aitti. Bugünlerde, mücadeleye etmekte olduğumuz salgınla birlikte sözler tekrar anlam kazanıyor.

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI’NIN TARİHİ

1880’li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu, şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı arşıyaydılar.

1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti..

ABD’nin şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.

Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı.

Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. ışçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu.

ışçilerin bu topyekün isyanı, işverenlerin tepkisini çekti. Chicago’da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için, saldırılar düzenlendi. ışverenler grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu.
Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polisin işçilerin üzerine ateş açması sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi.

Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı.

ışçiler idam cezasına çarptırıldı. Dört yiğit işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, ahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

“Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi lduğumdan asılacağım.”

İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD’de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler
düzenledi. 1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.
Türkiye’de 1 Mayıslar işçi sınıfının ilk olarak 1890’da büyük bir mitingle kutlamaya başladığı “birlik, mücadele ve dayanışma günü”, izleyen yıllarda, tüm ülkelerde çoşkulu kutlamalara, büyük mitinglere sahne oldu..

Ama Türkiye’de, uzun yıllar yasaklandı… 1 Mayıs öncesi günlerde aydınlar, sendika yöneticileri, işçiler göz altına alındı…

Bu yıl yapılacak etkinliklere gelecek sayımızda ayrıntılarıyla yer vereceğimizi belirterek geçmişe dönelim ve Türkiye’de 1 Mayıslara bir göz atalım.

İlk 1 Mayıslar Anadolu’da 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde 1905 yılında Đzmir’de kutlandı. Đstanbul’da ilk kez 1 Mayıs kutlaması 1910’da yapıldı.

1920 1 Mayısı’nda ışgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. ışçiler Haliçten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar bir yürüyüş yaptılar ve “Bağımsız Türkiye” yazılı bir pankart taşıdılar.

1921’in 1 Mayısı’nda ıstanbul’un hemen tüm işçileri, özellikle şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç ıdaresi ve Tramvay şirketi çalışanları 1 Mayıs’ı kutladılar.

1923 1 Mayısı’nda çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçi taleplerinin arasında, “yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs’ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı” vardı ve birçok işçi tutuklandı.

Cumhuriyet Sonrası 924 1 Mayısı’nı “ışçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. Sekiz saatlik işgünü için bildiri dağıtan birçok işçi tutuklandı.

1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl ancak gizli kutlanabildi.

1 Mayıs’ın bundan sonraki tarihi “yasak” larla yazıldı. 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi.

27 Mayıs 1960’ dan sonra da “yasaklar” yaşandı. Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın yerine bayram olarak dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri döndü.

Görkemli 1 Mayıslar En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlandı. Bu miting DĐSK’in öncülüğünde ve Taksim Meydanı’nda yapıldı. O gün Taksim Meydanı’ nı 400 bin emekçi doldurdu.

Bu yüzden 1977 yılındaki gösterilerin daha bir görkemli kutlanmasından tedirgin olan kesimler bulunmaktaydı… Ama herşeye rağmen Taksim Alanı’na beşyüzbin emekçinin akması engellenemedi… Saat 14.30’da başlayacak olan kutlamalar için alan, sabahın erken saatlerinde itibaren dolmaya başladı. ışçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar… bayramlarına sahip çıkmış, coşkularını donanmış ve alanları özgür ruhlarıyla doldurmaya başlamıştı. Taksim alanında, iğne atsan yere düşmeyecek bir katılım vardı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitirdi ve 200’den fazla yaralı vardı.

1978 yılında, önceki yıl yitirilen 37 insanın acısını içinde yaşayan yüzbinler yine Taksim Alanı’ndaydı…

1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı Đstanbul’da mitinge izin vermedi. Đzmir Konak Meydanı’nda kutlandı.

80 sonrası 12 Eylül Askeri darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yeralıyordu. Böylece yeni bir yasaklı dönem başladı. Ama tüm yasaklara rağmen; kısa süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtılması gibi etkinliklerle, bu onurlu günün anısının belleklerden silinmesine izin verilmedi…

1987: 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim AnıtıGna 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istediler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına
izin verdi.

1989: Taksim’de biraraya gelen kitleye saldırıldı. Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşamını yitirdi.

1990: Yine Taksim’e yürümek isteyenlere izin verilmedi. Çıkan çatışmada ĐTÜ Öğrencisi Gülay Beceren felç oldu.

1996: 1980 sonrasının en kitlesel mitingi gerçekleştirildi. Kadıköy’ü dolduran yaklaşık 150 bin insan toplandı ama yine açılan ateş sonrası 3 kişi yaşamını kaybetti.

İzleyen yıllarda da emekçiler ve emek dostları, Kadıköy ve ardından şişli Abide-i Hürriyet Meydanında, kitlesel katılımlarla yapılan kutlamalarda, bayramlaştılar, taleplerini dile getirdiler…  (Kaynak: Birleşik Metal-ış Dergisi, Sayı 2’den)

1 Mayıs kutlamalarının simgesel mekanı: Neden Taksim?

Türkiye, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı kutlamalarına yine “Taksim” tartışmasıyla giriyor.

İşçi örgütlerinin ve siyasi partilerin ısrarına rağmen devlet, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün akşam “Taksim miting alanı değildir. Muhalefet ve bazı marjinal yapılar, 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor” cevabında karşılık bulan tutumunu değiştirmedi ve meydanda kutlamaya izin vermedi.

Taksim Meydanı’nın simgesel önemine vurgu yapan meslek örgütleri ve siyasi partiler, saat 10.00’da Saraçhane’de toplanarak meydana yürüme kararı aldı.

İşçi hareketi ve sosyalist-sol siyaset Taksim’de neden bu kadar ısrarcı?

1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasına atfedilen önem için en çok, kalabalığa ateş edilmesiyle çıkan izdihamda 34 kişinin öldüğü 1977’deki “kanlı 1 Mayıs” referans gösterilse de, Taksim’in gençlik hareketinin simgesel mekânı haline gelmesi daha eskiye dayanıyor.

Temmuz 1968’de üniversite öğrencileri, Amerikan 6. Filo’sunun İstanbul’a ziyarete gelmesini protesto etmişti. Bu olaylar sonrasında polis Teknik Üniversite yurdunu basmış ve Vedat Demircioğlu adlı Hukuk Fakültesi öğrencisi öldürülmüştü. Baskının sabahında öğrenciler protesto amacıyla Taksim Meydanı’na çıkmıştı.

Gençlik hareketinin eylem mekânı olan Beyazıt Meydanı, 1965’ten sonra Taksim’e kaydı. 6. Filo’nun yine İstanbul’a gelmesi nedeniyle 16 Şubat 1969’da gerçekleştirilen “Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü’ne” 30 bin kişi katılmıştı. Bu, o güne kadarki en kalabalık yürüyüştü. Ancak Beyazıt’tan yola çıkan kitle Taksim’e geldiğinde aşırı sağcıların saldırısına uğradı, iki kişi öldü ve onlarca insan da yaralandı. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu eylemin failleri bulunamadı. Ancak Taksim artık siyasi bir mevzi haline geldi.

DİSK, her yıl 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'na yürümek isterken, yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.
DİSK, her yıl 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na yürümek isterken, yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.

12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında arayışa giren sosyalist ve işçi hareketi, Cumhuriyet tarihinde 50 yıldır yapılamayan 1 Mayıs kutlamalarını meydanlara taşımak istediğinde akla ilk gelen yer Taksim Meydanı’ydı. 1976’da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) organizasyonuyla düzenlenen kitlesel kutlamayla meydan, mekân olarak da belleklere yerleşti.

1969’da olduğu gibi, 1977’deki kanlı 1 Mayıs sonrasında da fail bulunamadı; kalabalığa ateş edenlerden hiçbiri tutuklanmadı, kimse yargılanmadı.

Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamasına 32 yıl sonra izin verildiği 2010’da coşkulu bir kitleyi ağırlamış ve gerilim yaşanmamıştı.
Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamasına 32 yıl sonra izin verildiği 2010’da coşkulu bir kitleyi ağırlamış ve gerilim yaşanmamıştı.

Uzun yıllar süren yasak

1978’deki yine geniş bir katılımla gerçekleşen kutlama sorunsuzdu. Ancak 1979’da dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı kutlamaya izin vermedi ve meydanın uzun yıllar sürecek yasağı böylece başladı.

1989’da polis, meydana çıkmak isteyen grupları engelledi, çatışmalar yaşandı. Mehmet Akif Dalcı isimli işçi hayatını kaybetti.

2007’de DİSK, 1977 olaylarının 30. yılı nedeniyle kutlamalar için Taksim’e dönme isteğini gündeme getirdi. Ancak izin verilmedi ve polis meydana çıkmak isteyenlere müdahale etti. Aynı görüntü 2008’de de tekrar etti.

DİSK meydan için ısrarını sürdürdü. 2009’da 1 Mayıs resmi bayram ilan edildi. O yıl da, sabahın erken saatlerinden itibaren farklı yönlerden Taksim’e çıkmak isteyen gruplar ve polis çatıştı. Ancak öğleden hemen sonra polis barikatı açtı ve 32 yıl sonra bir grup meydandaki Cumhuriyet Anıtı’na ulaştı.

Grupların yıllar sonra Taksim’e girdiği 2009’da meydan bir süre sonra boşaltılmıştı. Halk, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na bırakılan çelenklerden “hatıra” çiçekleri almıştı.
Grupların yıllar sonra Taksim’e girdiği 2009’da meydan bir süre sonra boşaltılmıştı. Halk, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na bırakılan çelenklerden “hatıra” çiçekleri almıştı.

2010’da kutlamalar için izin çıktı. 2010 ve takip eden iki yıl boyunca meydanda coşkulu kutlamalar yapıldı.

Üç yıl devam eden sorunsuz kutlamaların ardından 2013’te, Taksim Meydanı’nı yenileme çalışmaları gerekçe gösterilerek izin verilmedi. O ve devam eden yıllarda meydana yürümek isteyen gruplarla polis arasındaki mücadele görüntüleri tekrar etti.

12 Ekim 2023’te Anayasa Mahkemesi, 2014 ve 2015’te Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının “hak ihlali” olduğuna hükmetti. (VOA)

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

HEPİMİZ DİJİTAL DOLANDICI OLARAK SUÇLANIP YARGILANABİLİRİZ

Bir gün Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

Yayınlanma:

|

Bir gün sizi Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

AKÖDE, PAPARA, Western Union, Sipay, Global, Vezne24, Pay Fix, Vodafone, Hızlıpara, CEO, Efix, Sender, Misyon, TT, Turkcell, Gönderal, UPT, Cemete… diye gidiyor liste. Ne bunlar? Belki de ismini ilk defa okuduğunu bu firmalar; TCMB ve BDDK onay, izin ve denetimi ile kurulan ve faaliyetine devam eden sayıları 36’yı bulan Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri veren firmalardan bazıları.

Bu firmalar ne zaman kuruldu ne işe yarar

İlki 2015 yılında, sonuncusu 2024 yılında lisans alan bu firmalar kısaca banka hesabına gerek kalmadan, ağırlıklı cep telefondan saniyeler içinde açılabilen hesaplar ile aktifleşen ve hesap sahibine “para transferi sağlayan bir para ödeme aracı hizmeti veren” kurumlar. Başka bir ifade ile yetkilendirilmiş bu firmalar gönderen ile alıcı arasında para transfer işlemini yürütmekte. Hesaplara geçen paralar başkalarına gönderilebilmekte, ATM’lerden nakit çekilebilmekte, alışverişte kullanılabilmekte. Bu hesapları ağırlıklı Gerçek Kişiler tarafından belirlenen limitler içinde para gönderip alınmasını sağlamakta. Bu firmalar 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” kapsamında kurulmuş ve bu kanuna tabi faaliyet göstermekte. Bu firmaların kurulması TCMB ve BDDK tarafından lisans, onay verilmesi sürecinde bir sorun yok fakat işleyişte ciddi sıkıntılar var. Öyle ki bu firmaların bazıları dolandırıcıların merkezi haline gelmiş durumda ve firmalar Dijital Güvenlikten sınıfta kaldı. Bu firmalardaki güvenlik açığı nedeni ile yüzlerce masum insan hapis alırken, mahkemelerde devam eden binlerce dosya yığılmış durumda.  Hadi işleyişteki aksaklılara, hepimizi ilgilendiren güvenlik açıklarına birlikte bakalım. Okurken zaten siz de hak vereceksiniz…

Hesap açılışlarında güvenlik açığı oluştu

Bu firmaların hemen hemen hepsinde akıllı dediğimiz cep telefonu kullanılarak uzaktan hesap açabiliyorsunuz. Sorunlardan biri o aşamada oluştu. Özelikle bazı firmaların örneğin, AKBANK iştiraki olan AKÖDE- TOSLA hesabı, 2018’de ilk faaliyete başladığında hesap açılışında herhangi bir kişinin İSMİ, TC NO ve DOĞUM TARİHİ elinizde ise veya bu bilgileriniz herhangi birinin eline geçti ise (ki hayatın olağan akışında bu bilgilere ulaşmak çok zor değil) bu bilgiler ile hesap açabiliyordunuz. Kontrol sistemi sadece hesap açtığını cep telefona gelen onay kodu ve girmiş olduğunuz mail adresine gelen onay kodu. O kadar! Üstelik girdiğiniz telefon numarası sizin üzerinize olması bile zorunlu değil!

Yabancı uyruklu telefonlar sorun oldu

Firmalar hesap açımında girilen cep telefon numarası ile kullanıcısının aynı kişi olması veya bu telefon hattına sahip kişiye ulaşılabilirliğinin kolay olup olmamasına bakmadan hesaplar açıldı. Sorun ise bu hesaplar kullanılarak dolandırıcılıklar başlayınca ortaya çıktı. Emniyete ve Yargıya yansıyan şikayetlerde girilen telefon hat sahibi ulaşmada zorluklar yaşandı. Zira, özellikle Suriye gibi ülkelerden gelen yabancıların tespit edilmesine rağmen adreslerinin tespiti veya ülke dışına çıkması nedeni ile ulaşılması nerede ise imkansız hale geldi; özellikle dolandırıcılıkta kullanılan telefonlarda hat sahipleri yıllar önce ülkeyi terk etmiş oluyor. Mahkemeler hat sahibine ulaşamayınca Kavuşturmaya Yer Olmadığına dair Takipsizlik kararı veriyor.  Bu durumda adına sahte hesap açılan vatandaş ilk defa bilgilerinin dolandırıcılıkta kullanıldığını Ağır Ceza soruşturmasını yürüten Savcı veya Hakimin karşısında çıkınca haberi oluyor. Tabi içinde olmadığı bir organizasyona ait olmadığınızı anlatmak kadar bir zorluk yok. Hatırlayın bir Suriyelinin üzerinde kendisine ait 9 adet kimlik çıkmıştı. Her Türkiye’ye girişte yeni geliyormuş gibi kimlikler çıkarmıştı. Yabancılara verilen kimliklerin çoğu beyana tabi çıkarılıyor, düzensiz göçmenlerin çoğunun üzerinde kendi ülkesinin kimliği dahi yok!

Mahkemeler ve Bilirkişiler gerçek dolandırıcıyı tespitte zorlanıyor               

Son yıllarda özellikle dolandırıcılık davalarında bu firmaların ismi çok geçti. Bu firmalara mahkemelere veya Emniyet Müdürlüklerine kaç kişi hakkında bilgi istendiğini ve bilgi verildiğini TCMB ve BDDK isteyip kamuoyuna açıklarsa şikayet ve yargıya yansıyan olay adetini de ortaya çıkmış olur. Bu sayede vatandaş da şikayetlerin hangi firmalarda yoğunlaştığı hangi firmalarda daha fazla güvenlik açığı olduğu da anlamış olur. Mahkemeler ya da Emniyet bu firmalardan bilgi istediğinde hesaba para geçen veya gönderilen hesap bilgilerinde ismi geçen  kişinin tüm bilgilerini derken elindeki İsim, TC no, hesapta açılan cep telefon no ve mail adresini paylaşıyor. Emniyet de haklı olarak bu isim üzerinden Mahkemeye sevk ediyor ve Mahkemeler de hesap sahibi hakkında soruşturma açıp davaya dönüştürüyor. Burada can alıcı nokta hesap sahibinin hesabı ile hiç ilgisinin olmama olasılığı çünkü Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaları bir de “basit usulde doğrulama” diye bir kavram uydurmuşlar, mahkemelere hesap “basit usulde doğrulanarak açılmıştır” diye cevap yazıyorlar. Mahkemelerin sorduğu ise “bu hesap gerçekte kime ait” olduğu; oysa basit usulde sorgulamak sadece cep telefonuna giden onay kodu ve mail adresine giden onay kodu ile bu hesapların açıldığını diğer ana can alıcı isim-TC bilgilerinin hesabın asıl sahibinin olduğunu daha doğrusu kesin GERÇEK KİMLİK DOĞRULAMA anlamına gelmemekte. Vahamete bakar mısınız? Sizin TC ve Doğum tarih bilgisine eline geçiren biri hesap açabilir, vatandaşı dolandırabilir fakat sanki siz yapmışsınız gibi   mahkemeye bilgileriniz gitsin. Bir anda kendinizi bu davaların görüldüğü Ağır Ceza Savcısı ve Hakimi karşısında buluyorsunuz ve sizden bu hesabın size ait olmadığının kanıtlanması isteniyor. Mahkeme Bilirkişi Raporu talep etse bile Türkiye’deki birçok Bilirkişi bu firmalardaki hesap açma prosedürlerini bilmediği için dosyada ismi geçen ve bu firmalar tarafından bildirilen ismi suçlayacak şekilde rapor hazırlıyor bu raporlarla birlikte mahkemede hiç ilgisi olmadığı halde vatandaşa dolandırıcılıktan hapis cezası veriyor.  Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı nedeni ile yüzlerce insan hapis cezası almış, hapis yatmış durumda, halen mahkemelerde devam eden binlerce de dava var.

Daha vahimi var: Güvensiz hesaplar hala aktif!

Mahkemelerde ve vatandaştan şikayetler gidince bu firmalar ek tedbirler aldı. Yöne örnekten davam edelim AKÖDE-TOSLA bu yönde şikayet ve dolandırıcılık davaları artınca güvenlik tedbirlerini artırmış; Dijital Kimlik Doğrulama sistemine geçmiştir.  NFC, “Yakın Alan İletişimi” doğrulama kontrolünü uygulamaya koymuş; Yabancı uyruklu, eski nüfus cüzdanı olan, kimliğinde fotoğrafı bulunmayan ve NFC destekli cihazı olmayan kişiler Tosla dijital kimlik doğrulamasını gerçekleştiremiyor ve hesap açamıyor. Ama vahim olan taraf Tosla’da BASİT USULDE DOĞRULAMA şeklinde açılan eski hesaplar hala açık ve aktif. Oysa bu güvenlik açığı ortaya çıktığında firmalar anında bu hesapları pasif hale getirmesi ve kimlik doğrulamadan sonra AKTİF hale getirmesi gerekiyordu. TCMB ve BDDK 2015’den beri bu firmaları denetlerken bu açığı nasıl atlar veya bu yönde nasıl karar almaz ve eski hesaplara da kimlik doğrulama zorunluluğu getirmez, akıl alır gibi değil. Bu güvenlik açıklarını bilip tedbir almamak, sadece “yeni hesaplarda güvenlik tedbirlerini artırdık” demek resmen dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelir. Milyonlarca lirası dolandırılan insanların, bu davalardan hiç ilgisi olmadığı halde yargılanan masum insanların, bu firmaların güvenlik açığı nedeni ile hapis yatan insanların hesabı sorulmayacak mı; sorulmamalı mı? Bu firmalar para kazanacak diye güvenlik açıklarını kapamak yerine tepkisiz kalmak, dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelmez mi? Bu yazıdaki tespit ettiğim Güvenlik açıklarına rağmen bu hesapları aktif bırakan, göz yuman, üst yöneticileri TCMB, BDDK ve Bağımsız Mahkeme savcı ve hakimlerine ihbarımdır! Yok öyle mahkemelerden gelen bilgi taleplerine iki satır yazı yazıp cevaplayıp aradan çekilmek!

Beterin beteri de var: Kartınız başka bir kişinin hesabına tanımlı olabilir  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı bunla da bitmiyor. Beterin beteri de var. “Daha ne olabilir ki” diyor insan ama var! Normal banka hesabınıza 3. Kişilerin ATM Kartı veya Kredi Kartını banka hesabınıza bağlayamazsınız. Veya sizin ATM ve Kredi Kartlarını başkasının eline geçip kendi hesaplarına bağlanamaz. Mantık da bankacılık iş yapış şekli de bunu gerektirir zaten. Ama sıkı durum bu durum Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki hesaplar için geçerli değil. Siz bu hesaplara sahipseniz (Örnek: TOSLA) 3. Kişilerin kartlarını hangi bankaya ait olduğu önemli olmadan, kendi hesabınıza tanımlayabiliyorsunuz veya sizin kart bilgilerinizi eline geçiren biri kendi hesaplarına size ait kartı bağlayıp hesabınızdan para çekebilir. Vahimin vahimi bu kart bağlanırken kart sahibinin haberi ve onayı olmuyor. Üstelik kartlar sadece bu Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalardaki hesap sahibine giden onay kodu ile bağlanıyor. Komik ama dolandırıcıya dolandıracağı kartın hesabına bağlanması için onay kodu da gönderiyor. Resmen dolandırıcılarla bu kurumlar iş birliği yapmış, işini kolaylaştırmış! Bu uygulama hala aktif ve kullanıma açık! Bu firmalar şu sorunun cevabını vermek zorundalar ve veremezler: 3. kişilerin onayı ve bilgisi olmadan ATM Kartını veya Kredi Kartını nasıl olur da başka birinin hesabına bağlattırıp, hesabından, kredi kartından para çekmesini sağlayabilirsiniz? KVKK ihlali değil mi, dolandırıcıların işini kolaylaştırma değil mi bu?

TCMB ve BDDK durdurmaz ise Mahkeme kararları ile güvensiz hesaplar dondurulmalı

Her ne kadar bu firmalar mahkemeye “BASİT USULDE DOĞRULAMA” diye yazı yazsa da bunun ne anlama geldiğini, bu hesapların niçin gerçek kimliği yansıtamayacağını belirten bir açıklama göndermiyor hali ile mahkemelerde (bankacı bilirkişiler) gelen yazılara istinaden bu hesaplarda ismi geçen kişileri “kimlik bilgileri doğrulanmış” geçen kişiler olarak var sayıyor ki normal, hiç ilgisi olmayan vatandaşı sorguluyor, yargılıyor cezalandırıyor iyi mi!

Maddi manevi cezaları bu firmalar karşılayabilir

Beyniniz yanmadı ise devem edelim. Şu ana benim duyduğum bu firmalara yönelik böyle bir suçlama olmadı ama bir gün eminim bu yöndeki Bilirkişi Raporlarını dikkate alan bir mahkeme emsal teşkil etmesi açısında maddi manevi zararın bu firmaların güvenlik açığına nedeni ile oluştuğunu tespit eder. Bu güvenlik açığına neden olan masum insanları yargılanmasına, hapis cezası almasına neden olan bu firmalar davalara dahil edilebilir, üst yöneticiler de yargılanabilir oluşan/oluşacak zararların bu firmalar tarafından karşılanması ile karşı karşıya kalabilir. Aksi taktirde bu güne kadar masum insanların hapis cezası alması yetmediği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasının da önüne geçemeyiz. Adaletin  ana uygulayıcısı Bağımsız Mahkemelerdir. Mahkemelerin bu bilgiler ışığında tepkisiz kalmamasını resen harekete geçerek bu tür davalara bir de bu gözle bakmasını ihbar ediyorum.

Kiralık hesaplarda patlama oldu

Dolandırıcıların sık kullandığı yöntemlerden biri de başkası üzerine olan hesap sahiplerini para karşılığı ikna edip kullanmaları. Her ne kadar hesap sahipleri “dolandırıcılıkta kullanıldığı bilmiyordum” diye açıklama yapsa da bu savunma ile mahkeme karşısında ceza almaktan kurtulamıyorlar. Firmaların hesap sözleşmelerine göz attım çoğu firmada bu yönde bir uyarı bulunmuyor. Müşteriler bu yönde uyarılmalı mı, kesinlikle evet! Bu firmalarda geç aksiyon alınmasını bir nedeni de dolandırıldığınızı arayıp bu firmaları aradığınızda “mahkeme kararı olmadan birşey yapamayacaklarına” yönelik karşılık veriyorlar (AKÖDE’de 2023’de yaşayarak deneyimledim). Mahkeme kararı da öyle hemen çıkacak birşey olmadığından müşteri olarak fark edip firmayı uyarmanız fazla bir işe yaramıyor. Bu kadar güvenlik açığı olan firmalar için bu tür şikayetlerde gecici bloke uygulaması olması gerekiyor mu, kesinlikle gerekiyor. Bankalar bunu Kredi Kartı, POS işlemlerinde yapıyor. TCMB ve BDDK’nın bu yönde tedbir almasını öneririm.

TCMB ve BDDK acil harekete geçmeli  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarına lisan vererek onaylayan sonraki işleyiş ve uygulamalarını yakından denetleyen TCMB ve BDDK’nın vatandaşın mağduriyetini giderilmesi için acilen vatandaşın dolandırılmasında Güvenlik Açığı olan eski hesapların gerçek kimlik doğrulanana kadar PASİF HALE GETİRİLMESİ için müdahale etmesi gerekir. TCMB ve BDDK Denetcileri bu açıkları nasıl sorgulamaz ve yakalayamaz anlamış değilim. Her ne kadar bu hesaplara bağlanan kartlar ile ilgili görüştüğüm Genel Müdürlerden birinin tabiri ile “sadece az miktarda para aktarılması için” dese de dolandırıcılığın küçüğü büyüğü olmaz, zaten çoğu bu tür dolandırıcılar da küçük küçük paralar ile milyonlarca lira vatandaşı zarara sokuyor. Bu kafa yapısından zaten güvenlik önlemlerinin almasını beklemek iyi niyetlilik olur! Sizin için küçük meblağlar vatandaş için büyük oluyor. Ne yani “hırsızlık küçük küçük meblağda” diye sizin gibi tepkisiz mi kalalım, göz mü yumalım.

Çoğu Adliyede Dijital Dolandırıcılık ile ilgili ayrı mahkemeler kuruldu, binlerce dosya yığılmış durumda. Bankalar yanında çoğu dosyada Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaların ismi geçiyor. Meblağlar küçük olabilir ama bu alandaki kaçak deliği kapamak mahkemelerdeki dosya sayısının azalmasına neden olacağı gibi dolandırıcıların bu alandaki işlerini de zorlaştıracaktır. Sosyal Sorumluluğumuz gereği sorgulamamız da yaptığımız da budur zaten!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Adalet Bakanlığı İzmir Bölge Bankacı Bilirkişisi (sc:48413)    www.bankavitrini.com

***************

Dijital dönüşüm ve Bankacılıkta Siber Güvenlik?

Dijital bankacılıkta siber tehditlerden kurtulmanın formülleri

GASA: “Dolandırıcılık kayıpları 55 milyar doları aştı”

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.