Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez: 2024 Biterken Ekonomide Artılar ve Eksiler

Yayınlanma:

|

Enflasyon

Türkiye ekonomisinin en uzun soluklu derdi enflasyondur. Yarım yüzyıldan bu yana enflasyonla mücadele hiç bitmedi. Bu uzun mücadeleye karşın enflasyon bu süre içinde ideal oran olarak tanımlanan yüzde 2 -3 düzeylerine hiç indirilemedi. 2021 yılının Eylül ayında “faiz sebep enflasyon sonuçtur” söylemine dayanarak yola çıkan Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle başlayan enflasyon patlaması 2023 Haziran ayında rasyonel yaklaşımlara dönülerek yani faiz artırılarak denetim altına alındı. Aşağıdaki grafik enflasyonun 2020 başından 2024 Ekim ayına kadar olan seyrini gösteriyor (grafik; TÜİK TÜFE verilerinden tarafımdan hazırlanmıştır.)

Enflasyonda düşüş yaşanmasına karşılık bu düşüş beklendiği kadar hızlı değil. Merkez Bankası 2024 sonu için enflasyon tahminini yüzde 38’den yüzde 44’e revize etmek zorunda kaldı. Bu ağır düşüş 2025 yılını da olumsuz etkileyecek gibi görünüyor.

Döviz kurları, TL’ye verilen faizin çekiciliği nedeniyle bir yandan carry trade yoluyla dışarıdan gelen dövizler bir yandan da Türklerin bu faizden yararlanmak amacıyla dövizden Türk Lirasına dönüşlerinin etkisiyle sabit denilebilecek bir seyir izliyor. Maliyet enflasyonunun önemli bir bileşeni olan kurların sabit kalması enflasyona arz yönüyle olumlu etki yapıyor. Faizin yüksek olmasının yarattığı etkiyle mallara olan talebin düşmesi talep enflasyonunu frenlemekle birlikte hizmetlere yönelik talepte azalma olmaması hatta artış olması ise talep enflasyonunu olumsuz etkiliyor. Yaşam pahalılığı, konut, araba, beyaz eşya fiyatlarının yüksekliği nedeniyle bu tür malları satın alma umudu kalmayanlar ellerine geçen parayı dışarıda lokantalarda, kafelerde, eğlence yerlerinde harcayarak hizmet talebinin yüksek kalmasına neden oluyor. Hizmet talebinin düşmemesinde kayıt dışı ekonominin de büyük etkisi var.

Özetle enflasyondaki gelişmelerin artısı enflasyonun gerilemesi eksisi ise yeterince gerilememesi.

Büyüme ve İşsizlik

Enflasyonla mücadele politikası para arzının denetimi, faizlerin yükseltilmesi gibi para politikası ve vergilerin artırılması, kamu harcamalarının kısılması gibi maliye politikası önlemleriyle yürütülür. Bu politikaların yan etkisi genellikle büyümenin düşmesi ve işsizliğin yükselmesidir. Aşağıdaki grafik büyüme ve işsizlik oranlarındaki gelişimi bir arada gösteriyor (grafik TÜİK TÜFE ve İstihdam tablolarındaki veriler kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)

Büyüme oranı, uygulanan dezenflasyon programı (özellikle faizin yükseltilmesi) sonucu 2024 yılında düşmüş bulunuyor. Tahminler yılın ortalama yüzde 2,5 – 3,0 arasında bir büyüme oranı ile tamamlanacağı yönünde yoğunlaşıyor. Büyümede yaşanan bu gerilemeye karşın işsizlik oranının yükselmemesi hatta az da olsa düşmesi olumlu bir gelişme olarak düşünülebilir. Çünkü genellikle büyüme oranı düştüğünde işsizlik oranı artar. Buna karşılık enflasyonun gerileme hızındaki yavaşlık yüksek faiz politikasının bir süre daha devam ettirilmesine o da büyümenin o süre içinde düşük kalmasına yol açacağı için işsizlik oranında önümüzdeki dönemde artış görülebilir.

Hazine Nakit Dengesi

Kamu kesimi dengesinin en önemli parçası olan bütçe dengesinin nakit olarak yansımasını Hazine nakit dengesinde görüyoruz. Hazine nakit dengesinin bütçe dengesinden temel farkı bu dengeye giren gelir ve gider kalemlerinin tamamının nakit temelinde kayda alınmasıdır. Oysa bütçe dengesinde giderler tahakkuk, gelirler ise tahsilat temelinde kayda girer. Borçlanma açısından asıl önemli olan tablo nakit dengesidir. Bu dengeye aşağıdaki tabloda yer veriyoruz (tablodaki veriler için kaynak: HMB, Hazine Nakit Dengesi Tablosu.)

Buna göre Hazine nakit dengesi 2024 yılının ilk on ayında 1,7 trilyon lira açık vermiştir. Bu, geçen yılın aynı dönemine göre 3,3 kat daha yüksek bir açık demektir. Açığın bu kadar artması demek kamu borçlanmasının da artması demektir. Çok daha kötü bir gelişme faiz dışı nakit dengesi için geçerlidir. Faiz dışı açık geçen yıla göre neredeyse dokuz kattan fazla artmış durumdadır. Faiz dışı açık bize, hiç faiz ödemesi olmasaydı bile gelirlerin giderleri karşılayamadığını gösteriyor. Türkiye geçmişte hep faiz dışı fazla verirdi o nedenle bu durum olumsuz bir gelişmeye işaret ediyor.

Dolarizasyon

Bankalardaki toplam mevduat içindeki döviz oranı (dolarizasyon) 2001 krizi sonrasındaki kısmi yapısal reformlar (bankacılık reformu ve kamu mali disiplinin sağlanması) ve Avrupa Birliğiyle (AB) başlayan tam üyelik müzakereleri sonucunda hızla düşmüştü. Bu dönemde USD/TL kuru da sabitleşme eğilimine girmişti. Aşağıdaki grafik bu durumu gösteriyor (grafik; TCMB EVDS ve BDDK bültenlerindeki verilerden yararlanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)

AB ile uyumun kaybedilmeye başlandığı 2010 yılından itibaren dolarizasyon oranı tekrar yükselişe geçti. Faizlerin düşürülmeye başlandığı Eylül 2021’den itibaren dövize aşırı talep oluşunca kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması getirilerek kurlar denetim altına alındı. Bu hamlenin maliyeti Merkez Bankası’nın büyük zararlarla karşılaşması olarak karşımıza geldi.

2023 Haziran ayından itibaren Merkez Bankası’nın faizi artırmasıyla başlayan rasyonelleşme adımları KKM’den Türk Lirası mevduata ve tahvile dönüşün yolunu açınca dolarizasyon oranı da gerilemeye başladı. Grafikte bu açık biçimde görülebiliyor.

Bu dönüş olumlu bir gelişme olmakla birlikte faize fazlasıyla bağımlı bir yapı yaratmış olması olumsuz bir durum olarak değerlendirilebilir. Bir başka ifadeyle Merkez bankası faizi tekrar düşürürse bu paraların ne kadarının yeniden dövize dönerek dolarizasyon oranını artıracağını kestirebilmek mümkün değildir.

Merkez Bankası Rezervleri 

Merkez Bankası’nın altın ve döviz rezervleri, Banka’ya ait olmayan (zorunlu karşılıklar ve gönüllü banka mevduatları) ile swap işlemleri karşılığında elde edilen rezervler hariç tutulduğunda uzunca bir süre eksi olarak seyretmişti. Aşağıdaki tablo geçen yılsonu verileri ile bu yılın Kasım ayı başındaki verileri karşılaştırmak amacıyla hazırlandı (tablodaki veriler için kaynak: TCMB EVDS.)

Buna göre bu yılın Kasım ayı başında Merkez Bankası brüt rezervleri geçen yılsonuna göre 18,6, net rezervleri 26,1, swap hariç net rezervleri ise 83 milyar dolar artış göstermiştir. Bu, son derecede olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte altın rezervlerinin miktar artışından çok altın değerindeki yükselişten kaynaklandığı ve döviz rezervlerindeki artışın da kurun sabitleşmesiyle birlikte yüksek Türk Lirası faizlerinin çekiciliğinden kaynaklandığı gerçeğini gözden uzak tutmamak gerekir. Kurun sabitleşmesi Türk Lirası mevduattan elde edilen faiz gelirini bir anda döviz faizi haline dönüştürmektedir. Bunun sonucu olarak bir yandan carry trade yoluyla dışarıdan gelen dövizler, bir yandan da yine yüksek faizden yararlanmak için döviz bozduran Türklerin getirdiği dövizlerin bu rezervlerin artmasına yol açtığını gözden kaçırmamak gerekir. Burada kritik nokta Merkez Bankası’nın faizi düşürmesi olacaktır. O aşamada yeniden dövize dönüş başlarsa Merkez Bankası rezervlerinde yeniden ciddi kayıplar ortaya çıkabilir.

Cari Denge

Uygulanan dezenflasyon programının olumlu bir etkisi de cari açığın azalmasında ortaya çıkıyor. Aşağıdaki grafik cari dengenin gidişini gösteriyor (grafik, Merkez bankası ödemeler dengesi verileri kullanılarak tarafımdan hazırlandı.)

Dikkat edilecek olursa Türkiye ekonomisi küçüldüğünde cari fazla ortaya çıkmaktadır (2001 ve 2019.) Bunun nedeni ekonomi büyüme ivmesini kaybedince ithalatın azalması ve cari açığın kapanması hatta fazlaya dönüşmesidir.

Cari açığın azalması ilk bakışta olumlu olsa da ekonomik büyümenin gerilemesiyle ortaya çıktığı için bir anlamda da olumsuz gidişin işaretidir. Cari fazla büyümeden bağımsız olarak ortaya çıksaydı bu gelişmeyi tümüyle olumlu olarak nitelememiz mümkün olacaktı.

Sonuç

2024 yılını tamamlamaya doğru yol aldığımız bugünlerde Türkiye ekonomisi, artılar ve eksilerle yoluna devam etmektedir. Olumlu gelişmelerin en önemli sıkıntısı yukarıda sürekli değindiğimiz gibi olumsuz faktörleri de içinde taşımasıdır. Bu durum, alınan önlemlerin enflasyon tek haneye düşünceye kadar sürdürülmesinin önündeki ciddi engellerden birisidir. Bu tür olumsuzlukları aşabilmenin yolu beklentileri olumlu hale getirebilmekten geçer. Onu yapabilmek için de sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları kapsayan ayrıntılı bir program yapmak ve uygulamaktan geçer.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Yangını TCMB bastırdı. Şimdi gözler güvenin yeniden tesisinde…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geride bıraktığımız hafta, Türkiye’nin siyasi ikliminde yaşanan değişiklik Türk mali piyasalarında adeta erimeye neden oldu. Önünü göremeyen yatırımcıların artan güven erozyonu ile zedelenen hukuk ve demokrasi kavramlarına paralel önüne arkasına bakmadan sat düğmesine basması ve pozisyon azaltmaya gitmesi ardından Borsa İstanbul %17’ye yakın gerilerken, borsadaki şirketlerin piyasa değeri trilyonlarca TL geriledi. Belki teknik bir ibare olacak ama, bir anda USDTRY kurunun 36,60’lı seviyeden 42,00 seviyesine yükselmesi ile Value at Risk (VAR) (bir yatırımın belirli bir sürede, belirli bir olasılıkla ne kadar zarar edebileceğini tahmin eden bir ölçüdür) metriğin pek çok portföy modellemesinde tetiklenmesi ile başlayan TL varlıklardan çık yönünde emirlere paralel iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi %38 seviyesinden %50 seviyesine kadar yükseldi. Uzun bir süredir TCMB’nin kuru savunarak büyük dalgalanmalar izin vermeyeceği yönünde artan güvenin de sarsılması sonrası yurt içi yatırımcıları da ruh hâlinin bozulduğunu itiraf etmek gerekiyor.

Bu minvalde, Hazinenin borçlanma maliyetinin ciddi bir şekilde artması, Türkiye’nin yabancı indinden risklerini gösteren beş yıl vadeli CDS risk priminin de 75 baz puan artışla 323 baz puan seviyesine yükselerek son bir yılın en yüksek seviyesine ya da yerel seçimler öncesi Mart 2024 seviyesine geri döndü. Yurt dışı yatırımcıların bir anda TL varlıklardan çıkıp USD taleplerine yurt içi yerleşiklerin de eklenmesi ile döviz piyasası Çarşamba sabahı kontrolden çıkarken, devamında TCMB’nin kamu bankaları ile piyasa müdâhil olması ardından ilk nazarda 11,2 milyar dolar satan TCMB, akabinde Perşembe ve Cuma günü (bugün açıklanacak veriler ile teyit edeceğiz) piyasa kulislerine göre yaklaşık 5 milyar dolar daha satarak toplam 20 milyar dolara yakın rezerv kaybı yaşadı.

Her ne kadar konu ekonomik olmasa da, uzun bir süredir uyguladığı dezenflasyon programının sekteye uğramaması adına TCMB artan riske karşı Türk Lirası’nın getirisini artırmak ve rezervlerdeki erimeyi ve CDS primindeki yükselişi frenleyebilmek üzere program dışı ya da ani bir Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı kararı alarak gecelik borç verme faizini %44’den %46’ya yükselterek faiz koridorunu genişletmek zorunda kaldı. Bir hafta vadeli repo ihale faizi olan politika faizi olan %42,50’den piyasaya para vermeyi de durduran TCMB’nin piyasada iş gören faiz oranını %45,72 seviyesine itmesi ardından  defacto olarak faizin neredeyse dört baz puan birden artmış olduğunun altını çizelim! Uzun bir süredir dövizin tek alıcısının sadece TCMB olduğu ve aldığı döviz karşılığında piyasa TL vermesi nedeniyle piyasada likidite fazlası olduğunu ve iş gören faizin TCMB’nin borç alma yani faiz koridorunun alt bandına (%41) yakın bir yerden geçtiğini hatırlatalım. Lâkin, son günlerde rollerin hızla değişmesi sonrası piyasaya TCMB’nin sattığı devasa büyüklükte döviz sonrası TL’nin de piyasadan geri çekilecek olması (sterilizasyon) ile likidite şartlarının her geçen gün biraz daha sıkılaşacağını göz ardı etmemek gerekiyor!

Buraya kadar özetlemeye çalıştığım finansal tahribatı iyi kötü finansal yazarlığı olan okurlarımız gözlemlediklerini pekâlâ biliyoruz. Asıl konu, bundan sonra süreç nasıl cereyan edecek? Siyasi iklimde yaşanan bozulma nereye kadar devam edecek, kaybolan yatırımcı güveni, hak hukuk gibi zedelenen kavramlar nasıl yeniden tesis edilecek? En son tahlilde ise TL ve TL cinsi varlıklardan uzaklaşma eğilimi ne kadar daha devam edecek? Elbette biz görevimiz gereği siyasi yorum yapmamız mümkün olmadığı gibi hukukî bilgimizin de oldukça sığ olduğunu peşinen belirtelim.

Dün, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “yolsuzluk” iddiası ile tutuklanmasına karar verildi. Karar kamuoyunda ve muhalefet cephesinde büyük tepkiyle karşılandı. Toplumsal ve siyasi tansiyon yükselirken, en çok gerçekleşmesinden endişe edilen senaryo yani sokakların ‘karışması’ ise çok şükür gerçekleşmedi. Tutuklamanın “terör örgütüne yardım” suçlamasıyla olmaması, İBB’ye kayyum atanmasının da önüne geçti. İBB Meclisi vekil belediye başkanını seçeceğini de not edelim. Bu arada, CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı için yapılan ön seçimde İmamoğlu’na 15 milyon oy çıkarken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş erken seçim talebinde bulundu.

Eğer yeni haftada yeni bir şok ile karşı karşıya kalmazsak, piyasa penceresinden bakılırsa, Cuma günü, hafta sonu riski almak istemeyen ya da hafta sonu korkusu ile yapılan abartılı fiyatlamanın bir nebze de olsun törpülenmeye meyil tutacağını -hatalı olabiliriz- düşünüyoruz. Gözler siyasi cepheye çevrilse de, bir taraftan da AB ve ABD ile Türkiye ilişkilerinde olacaktır ki bu cenahtan yeni haberler gelme ihtimâlini yüksek görüyoruz. Hatta, pazartesi günü kaleme aldığımız raporumuzda belirttiğimiz Türkiye pozitif ekosistem geçerliliğini korusa da, yatırımcıların takdir edeceğiniz üzere konsantrasyonu şu anda başka bir noktaya çevrildi. Hafta sonu, Trump’ın Türkiye’ye F-16 ve hatta F-35 satışına yeniden olumlu yaklaştığı, CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasının da gündeme geldiğini hatırlatmak isteriz.

Hafta sonu yaşanan gelişmeler sonrasında Türk mali piyasalarının haftaya olumsuz bir seyirle başlayabilme ihtimâlini göz ardı etmesek de, TCMB’nin devrede kalmaya devam edeceğini ve gerekli görmesi durumunda risk / getiri ilişkisine paralel TL kullanmayı daha da pahalı hâle getirmekten imtina etmeyeceğini düşünüyoruz. Bu da kur üzerinde baskının azalmaya yüz tutacağı mânâsına geliyor. Yabancı yatırımcının gelişmeleri nasıl fiyatlamaya devam edeceğini tam olarak kestiremesek de, ucuzlayan hisse senetlerine yurt içi yerleşiklerin ilgisinin yeniden artacağını düşünüyoruz. Teknik mânâda ana endekste önemli bir seviyeye olan 8,700 seviyelerine bakacağız. Faizin artış eğiliminde olması, bankacılık hisseleri ve gayrimenkul ilintili hisseler için iyi bir haber olmadığının altını peşinen çizmemiz gerekiyor. XBANK geride bıraktığımız hafta %26,50 düştü! SPK dün gece borsaya destek için birçok yeni karar açıklarken, açığa satışı bir ay süre ile yasakladı. Her zaman söylediğimiz üzere, risk yönetimine dikkat ederek mutlak surette panik eylemlerinden uzak durmamız gerekiyor. USDTRY kuru ilk işlemlerde 38,00 seviyesinde eşleşiyor.

Her ne kadar, TCMB’nin yapılacak olanları süratle yaptığının altını çizmek istesem de, hafta sonu Bankalar Birliği ile düzenlediği teknik toplantıda, ilgili tüm kurumların yakın işbirliğiyle, istikrarın sürdürülmesi için piyasa kuralları içinde her türlü aracın etkin bir şekilde ve kararlılıkla kullanılmaya devam edileceği belirtildi. Bu minvalde, toplantı sonrası Reuters haberlerinden de takip ettiğimiz kadarıyla TCMB’nin ‘kararlı’ duruşunu korumaya devam ettiğini, gerekenin de proaktif olarak yapılmaya devam edileceği yönünde mesajlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Daha basit bir anlatımla, TCMB’nin artan riske karşı getiriyi artırıp likiditeyi de kısarak zor günlerde büyük bir faiz vererek özveri ile biriktirdiği döviz rezervlerini de kullanarak yangını kontrol altına alabilecek araç, gereç ve gücü olduğunu unutmamak gerekiyor! Bundan sonraki sürecin yatırımcı güveninde yaşanacak güven tesisine paralel ilerleyeceğini düşünüyoruz. Yaşanan tahribatın enflasyondan büyümeye, hatta artan faiz daralan likidite ile şirket kârlarına etkisi kuşkusuz olumsuz olacaktır. Bu nedenle, ortamın süratle normalleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Yeni gün başlangıcında, Japonya’da Mart ayında fabrika faaliyetleri üretim ve yeni siparişlerdeki düşüşle son bir yılın en hızlı daralmasını yaşarken, hizmet sektörü de beş ay sonra ilk kez küçülmeye geçti. Artan maliyetler, işgücü sıkıntısı ve küresel ticaret belirsizliği nedeniyle genel iş görünümü Ağustos 2020’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Japonya’nın Nikkei endeksi haftaya yatay başlarken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde görülen hafif yükseliş, Asya cephesinde sınırlı yansıdığını görüyoruz. Yaklaşan ABD tarifeleri yatırımcıların temkinli kalmasına neden olurken, Japonya’da Mart ayında fabrika faaliyetleri üretim ve yeni siparişlerdeki düşüşle son bir yılın en hızlı daralmasını, hizmet sektörünün de beş ay sonra ilk kez küçülmeye geçmesi ön plana çıktı.

Asya piyasalarında hâkim renk kırmızı olsa da, satış baskısının kuvvetli olmadığını görüyoruz. Altının ons fiyatı zirve seviyelerden bir adım da olsun uzaklaşarak 3,020 dolar seviyesinden işlem görürken, gümüş ise 33-34 dolar bandında kalmaya devam etti. Gümüşte asıl hareketin eğer gücünü toplarsa 35 dolar sonrasında başlayacağını unutmamak gerekiyor. Öncesinde heyecana kapılmamak gerektiğini düşünüyoruz. Direnişin parası bitcoin yeniden 87bin dolar seviyesine toparlanırken, Avrupa cephesinde Almanya süper harcama paketi ile şaha kalkan tahvil faizlerinin, Kıta Avrupasından borçlu ve kırılgan olan diğer ülkelerin de borçlanma maliyetlerini artırarak risk unsuru yarattı. Süratli bir depara kalkan EURUSD paritesi yorulma emareleri göstermesi sonrası 1,08 seviyesinin diplerine kadar çekilirken, teknik mânâda daha da aşağıda 1,0680 seviyesini takip edeceğiz. Mali piyasaların gündeminde bugün Almanya, Euro Bölgesi ve ABD’de açıklanacak PMI verileri takip edilebilir.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

TCMB’nin Likidite Senet İhracı ne anlama geliyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:

1. Bankacılık Sektörü Üzerindeki Etkiler

• Bankaların likiditesi azalır: Bankalar bu senetlere yatırım yaptığında, ellerindeki fazla nakdi TCMB’ye park etmiş olur. Bu da piyasadaki toplam likiditenin azalmasına neden olur.
• Mevduat faizleri yükselebilir: Bankalar, TCMB’nin çektiği likiditeyi yerine koymak için mevduat faizlerini artırabilir.

2. Faiz ve Kredi Piyasaları

• Kredi faizleri yükselebilir: Piyasadaki para azaldığı için bankalar kredi vermekte daha temkinli davranabilir ve kredi faizlerini artırabilir.
• Ters repo alternatifi olarak görülebilir: Bankalar için TCMB’nin sunduğu faiz oranı, ters repo piyasasında oluşan faizlerle rekabet edebilir ve piyasada faizlerin yönü üzerinde etkili olabilir.

3. Döviz Kuru Üzerindeki Etkiler

• TL güçlenebilir: Piyasadaki TL miktarı azaldığı için döviz talebi düşebilir ve TL’nin değer kazanmasına yol açabilir. Ancak bu etki, yabancı yatırımcı girişleri ve diğer makroekonomik faktörlere bağlı olarak değişebilir.

4. Borsa Üzerindeki Etkiler

• BIST’te satış baskısı olabilir: Eğer likidite azalır ve faizler yükselirse, yatırımcılar borsadan çıkarak daha güvenli ve getirisi yüksek enstrümanlara (örneğin TCMB’nin ihraç ettiği likidite senetlerine) yönelebilir.

5. Enflasyon Üzerindeki Etkiler

• Enflasyonist baskılar azalabilir: Parasal sıkılaştırma devam ettiği için talep tarafında bir daralma olabilir. Bu da enflasyonu düşürmeye yardımcı olabilir.

Genel Değerlendirecek olursak;

Bu adım, TCMB’nin sıkı para politikasına devam ettiğinin bir işareti. Eğer likidite etkili bir şekilde çekilirse:
✔ TL’nin değeri korunabilir veya güçlenebilir.
✔ Enflasyon baskısı azalabilir.
✔ Kredi faizleri yükselerek ekonomik aktivite bir miktar yavaşlayabilir.

Ancak, piyasaların tepkisi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Özellikle yabancı yatırımcı ilgisi, küresel piyasalardaki gelişmeler ve TCMB’nin faiz politikası belirleyici olacaktır.

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Cüneyt TEMİZER – Linkedin

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

FİRMALAR İÇİN KUR RİSKİ NE ANLAMA GELİYOR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

KUR RİSKİ ortadan kalktı mı yoksa kısa bir ara mı verdik ?

Bilindiği üzere döviz açığı, şirketlerin döviz cinsinden ve dövize endeksli borçları ile döviz cinsinden veya dövize endeksli alacakları arasındaki farkı ifade eder. Haliyle döviz açığı taşımak demek de kur riski taşımak anlamına gelir.

Şirketlerin kullanmış olduğu toplam kredileri içindeki döviz cinsinden kredilerinin payına bakıldığında, Büyük şirketlerin toplam kredilerinin % 64’ünün, KOBİ’lerin ise % 18’inin döviz cinsinden olduğu görülüyor.

İhracatın yapabilmenin giderek zorlaştığı da göz önüne alındığında, gerek küresel siyasi ve ekonomik belirsizliklerin (ticaret savaşları, kotalar, ek vergiler, kur savaşları) ulusal ekonomilerde yaratacağı finansal risklerden, gerekse ülkemizin kendi dinamikleri çerçevesinde oluşabilecek finansal risklerden korunmak amacıyla, şirketlerin vadeli işlem yapma felsefesine dayanan türev ürün (forward, opsiyon, swap vb.) kullanımına daha da önem vermeleri faydalı olacaktır.

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.